Gönderen Konu: Anne kuzusu erkek yetiştirmek  (Okunma sayısı 8333 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« : 14 Ocak 2011, 04:29:02 »

Evde ekmek kalmamıştır. Biri, bir koşu bakkala/markete gidip almalıdır. Kim? Evin babası mı, on yaşındaki kızı mı, yoksa anne mi? Baba yorgun argın eve gelip televizyon karşısında o kanal bu kanal dolaşmaya başlamıştır çoktan.

En makulü evin erkek çocuğudur. Anne on üç yaşındaki oğluna seslenir. O ise kıyamet kopsa duyamaz halde, bilgisayardaki oyuna dalmış, o savaştan bu savaşa at koşturmakta, kahramanlıklar düşlemektedir.

Başını bilgisayardan milim kaldırmaz. "Görmedim, işitmedim" oynamaktadır. Anne bir kez daha seslenir. Evin ergen erkeğinden yine çıt çıkmaz. Annenin siniri tepesine çıkar. Avazı çıktığı kadar bağırır. Evin ergen erkeği kapıyı çarpıp odasından çıkar. Giderken dış kapıyı da çarpar. Asansörün kapısını da... Tüm kapılar düşman, açılmak ve kapanmak için değil de sanki çarpılmak için karşısına konmuştur.

Anne üzgün ve şaşkındır. Erkek evladı, onun "paşası, biriciği, bütün hayatını ona adadığı/adayacağı, bir dediğini iki etmediği evladı" neden sözünü dinlemiyordur? Neden asidir? Bir yandan çorba karıştırmakta, bir yandan da dalıp dalıp gitmektedir.

Ergen erkek, elinde ekmek, oflaya puflaya çıkagelir, hırsla ekmeği mutfağa bırakır. Zannederseniz ona büyük bir haksızlık yapılmıştır. Bilgisayar oyununu yarıda kesip onu bakkala/markete göndermeye kimsenin hakkı yoktur.

Ergen erkek çocuğun iki sorun yaşadığı görünmektedir. Birincisi, hazzın ertelenmesinde sorun; bilgisayar oyunundan aldığı hazzı terk edip ertelemeye direnci. Sanki hayatı sürekli haz içinde geçmeli, kesintiye uğramamalıdır. İkincisiyse, ailedeki sorumluluklara katılmadaki gönülsüzlüğü, sorumluluğu olduğu bilincinin olmaması; markete gidip ekmek almanın ona tuhaf görünmesi.

Bu coğrafyada annelerin erkek çocuklarına özel bir zafiyeti var. Onları hayatlarının bir nevi garantisi gibi görüp öyle muamele ederler. Annenin birden fazla erkek çocuğu varsa, genelde içlerinden birini seçer ve tüm yatırımını onun üzerine yapar, hayatını özellikle ona adeta adar.

Bir iki yaşlarından itibaren yaşına uygun sorumluluklar verilmeye başlanılmayan çocuklar -özellikle erkeklerin başına geliyor bu- ileriki yaşlarda bir bakkala markete gitmeye bile üşenir. Sonra sonra talep edilen sorumluluklara ve görevlendirmelere çocuklar hem şaşırır hem de tepki gösterir. "Şu ana kadar ben ki yatağını bir kere toplamamış, bir kere bile çorabını kirli sepetine atmamışken, bu da ne oluyor şimdi" duygusu yaşarlar. Son model telefonun kendisine alınma hakkını görür: "İstediklerimi almak zorundasınız. Yoksa niye doğurdunuz ki beni!" diye düşünürler.

Günümüzde çocukların sanki tek sorumlulukları ders çalışmakmış gibi yanlış bir kabul var. Anneler çocukları ders çalıştığı sürece odasına gelip ona her türlü hizmeti yapmaya hazır ve nazırdırlar. Masalarına kadar getirdikleri çayın şekerini bile karıştıracak kadar hizmete amadedirler. İlköğretime giden çocuklarının ağzına hâlâ lokma koyan anneler bile vardır.

Annelerimizin şefkatli sineleri hayatımızdaki en güvenilir limandır. Anneler hayattaki en asil duygunun, şefkatin en parlak tecelligâhıdır. Ancak, anneler şunu da günümüzde sıklıkla unutur: "Allah'ın şefkatinden fazla şefkat, şefkat değildir."

İstekleri hemen yerine getirmek, sınır koymamak, yeterli sorumluluk vermemek demek; arzularına meftun, keyfine düşkün, sınırlama ve kısıtlamalara alışık olmayan, "şımartılmış çocuk narsisizmi" denilen kişiliklerin oluşması demektir. İnsan nefsi hazcıdır. Hazır bir dirhem lezzet, sonrasındaki tonlarca lezzete müreccahtır. O an oynadığı bilgisayar oyunundan alınan hazzı, şimdi ders çalışıp ertesi günü iyi bir nottan alacağı hazza tercih edebilir.

Hulasa, çocuklara zamanında verilmeyen sorumluluk sonrasında istenemez!

Önümüzdeki hafta "Benim paşa oğlum" psikolojisiyle büyütülen bir erkeğin evlenince yaşadıklarına değinmeye çalışacağım.

Mustafa Ulusoy

Çevrimdışı ruy-ı zemin

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1109
  • Seher vakti bereket vakti...
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #1 : 14 Ocak 2011, 11:54:58 »
Alıntı

İstekleri hemen yerine getirmek, sınır koymamak, yeterli sorumluluk vermemek demek; arzularına meftun, keyfine düşkün, sınırlama ve kısıtlamalara alışık olmayan, "şımartılmış çocuk narsisizmi" denilen kişiliklerin oluşması demektir. İnsan nefsi hazcıdır. Hazır bir dirhem lezzet, sonrasındaki tonlarca lezzete müreccahtır. O an oynadığı bilgisayar oyunundan alınan hazzı, şimdi ders çalışıp ertesi günü iyi bir nottan alacağı hazza tercih edebilir.



Ya malesef bu sorunu çok yaşıyor  çocuklar. Bir eğitmen olarak söylüyorum. "Zamanımızda yaşayan çocuklar çok şımartılmış. Gereken eğitim küçük yaşta verilmiyor. Ve büyüdüğü zaman sorumluluğumuz altına girince çok zorlanıyoruz. Hayatı ciddiye almıyorlar. Hayatı bilgisayarın ekranındaki kadar basit görüyorlar. Ve 20 yaşına gelince işsiz güçsüz dolaşıyorlar. Bu sorumluluk duygusunu küçük yaşta çocukların bilinçaltına iyi yerleştirmemiz lazım."
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #2 : 14 Ocak 2011, 17:06:23 »
Teşekkürler İsra, Benim paşa oğlum yazısınıda bekliyoruz inşAllah. :)

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Anne kuzusu erkekler evlendiğinde...
« Yanıtla #3 : 21 Ocak 2011, 10:50:59 »
Annesinin paşa oğlu, üniversiteyi bitirip işe girmiş, "sabah git akşam gel" mesaisine başlamıştır. Sabahın köründe evladının yollara koyulması annenin ciğerini parçalar. Mümkün olsa oğlunun yerine işe kendisi gitmeye hazırdır.

Anneciği paşa oğlunu evlendirmek için gelin adayı aramaya başlar, bir yanı huzursuz. Oğulcuğunu "elin kızına" nasıl teslim edecektir? Kendi gibi, ona gül gibi "bakacak", oğulcuğuna layık kız var mıdır? Onun sevdiği yemekleri yapabilecek midir mesela? Üşüdüğünde üstünü örtecek, hastalandığında nane limon kaynatacak mıdır?

Anne, eş dost gezmelerinde bekâr kızları süzüm süzüm süzer. El maharetleri, giyim kuşamları nasıldır, temizler midir paklar mıdır? Hizmetleri iyi midir? Çayı bittiğinde hemen dolduruyorlar mıdır, yoksa boş bardak uzun bir süre onlara "biri fark etse de doldursa" der gibi mi bakmaktadır? Envai çeşit börek, poğaça, kurabiye tam kıvamında mı pişmiş, yoksa altı siyaha mı kesmiştir?

Anne, oğluna bir eş, hayat arkadaşı, yoldaş, "kalbine mukabil bir kalp" aramamaktadır. Anne oğluna "hizmetçi" aramaktadır...

Anne başkaca bir kadınlığı bilmemektedir.

Nihayet bir kızı gözüne kestirir. Oğulcuğuna, paşasına "layık gördüğü" kız pek maharetli, pek güzeldir, üstelik iş güç sahibidir. Uzunca bir süredir, "çalışan bir gelin" fikri zaten hayallerini süslemektedir. Kurum kurum kurularak, "Gelinim şu işi yapıyor" diyebilecektir. Oğlununkinden daha aşağı derece bir işi olması ayrıca yüreğine su serper. Sorup soruşturur: İsteyeni falan var mıdır? Gelen haberlere pek sevinir; yoktur.

Annenin başından kaynar sular dökülür. Paşa oğlu âşık olmuş, gönlünü bir kıza kaptırmış, evlenmek istemektedir. Anne ağlayıp sızlar. Niyeyse, özellikle oğluyla yan yana olduklarında daha çok ağlayası tutar.

Altı ay sonra oğlu, "Ayrıldık" diye müjdeli haberi verir. Anne biraz üzülmüş gibi yapsa da koçlar kurbanlar kestirmek ister. Birkaç gün geçince beğendiği kızdan, oğluna bahseder. Oğlu "Olur" der. Kızla tanışırlar. Her ikisi de birbirinden hoşlanır. Dünyalar annenin olur.

İstemeydi, nişandı derken düğün dernek kurulur, oğlunu "evlendirir". Balayı biter. Her açıdan...

"Şımartılmış çocuk narsisizmi"yle büyütülen erkek evlendiğinde, annesinin evindeki paşa hayatının aynısının devam edeceğini, karısının annesi gibi davranacağını vehmeder.

Kendisi gibi işten gelen karısı mutfakta, o ise bilgisayar başındadır. Karısı yemeği yapar, sofrayı kurar. Yemeklerini yerlerken, karısının konuşma, dertleşme ihtiyacını anlayamaz. Ev cenaze evini andırır. Karısının sorduğu soruları duymazlıktan gelir veya geçiştirir.

Yemek biter. Masadan bir tabağı kaldırmak adamın aklının ucundan bile geçmez. Hayatında bir kere bile yaptığı bir şey değildir bu. Karısı böyle bir şeyi nasıl talep eder?

Adam şaşkındır. Bildiği, gördüğü, tanıdığı kadın değildir karşısındaki. Fena halde yanıldığı şeyse artık evli olduğu, karşısındakinin de annesi değil, karısı olduğudur. Artık sorumlulukları vardır. Artık çocuk değildir, çocukları vardır ya da olacaktır. Artık ödenmesi gereken faturalar vardır.

Karısı bir gün hastalanır. Bekler ki kocası, "Karıcığım seni doktora götüreyim." desin. Boşuna bekler. Kocasının hatırına bile gelmez bu. Doktora kendi gider. Daha da yıkılır; adam arayıp sormaz bile "Neyin varmış?" diye.

Kadının istediği, beklediği, umut ettiği evlilik, erkek bu değildir. Erkek onun için sorumluluk sahibi demektir. Koruyan, kollayandır. Dert ortağıdır. Teselli edendir.

Adam her gün eve gelir ve gider. Hizmet bekler. Bütün bellediği görevi ve sorumluluğu sanki sadece eve para getirmektir. Bunun dışında her şey ona yabancıdır. Karısına sarılmaz. Hal hatır sormaz. İçini ona açmaz.

Annesi bir soru sorup da cevap vermediğinde, karısının da annesi gibi susmasını bekler. Karısı bir daha sorar. Adam susar. Kadın bir daha dener. Adam yine susar. Kadın soruyu değiştirip bir kere daha sorar. Adam bir kadınla konuşmaya, dertleşmeye hem alışık değildir hem de kadın onun için böyle bir varlık değildir.

Adam bütün hayatı boyu hep almıştır. Bir ilişkide vermenin ne olduğunu bilmemektedir.

Adam hayattaki çok kıymetli bir şeyi kaçırmaktadır: "İlişki"yi. Bir kadına bağlanmayı, ona kendini teslim edebilmeyi, ebedî hayat yolunda "arkadaşlık" kurabilmeyi.

Kadın, istediğinin eve sadece "para getiren", "kendini dışarıda bırakan bir erkek" olmadığını bilmektedir. Adamsa para kazanmaktan başka bir şey bilmemektedir.

Adamın içi bomboştur.

Kadın, bir ömür boyu kocasını değiştirmeye çalışacak, çok yorulacaktır.

Mustafa Ulusoy

selcuklu

  • Ziyaretçi
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #4 : 21 Ocak 2011, 11:34:16 »
tesekkürler bizim cocuklugumuzda ne bilgisayar nede bir elektirikli oyuncak yoktu annemiz babamiz ne derse onu yapiyorduk simdikiler bilgisayar ne derse onu yapiyorlar yani a$ayokari robot gibimi diyelim?

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #5 : 21 Ocak 2011, 12:25:32 »
Teşekkürler İsra paylaşımların çok güzel çok hoş bilgiler veriyorsun devamını bekliyorum merakla...
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

Çevrimdışı güldem

  • okur
  • *
  • İleti: 92
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #6 : 21 Ocak 2011, 16:52:23 »
Okurken annemi tarif ediyomuş gibi geldi...kesinlikle ççookk yazıları beğendim İsra.Devamını beklerim...(kesinlikle katılıyorum başta benim annem olmak üzere böyle anneler var.Annem kardeşim askere gittiğinde alsalar da ben gitsem demişti ve bunu söylerken çok içten söyledi....)

Çevrimdışı mazlum

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 861
  • Allah'a giden tüm yollar.Kalp lerden gecer.
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #7 : 21 Ocak 2011, 17:56:23 »
Tşk ler . İsra çok hassas bir konu .

Manasız ve anlamsız ,Saygıdan ve Sevgiden yoksun kurulmuş evlilikler ,
günümüzde nice gençlerin yıllarını alıp götürüyor , yada sonu hüsranla biten evlilikler oluyor ne yazıkki,

Bir yerde okumuştum evlilere tavsiye niteliginde !
H.z Allah evli bir çiftin Sevgiyle parmaklarını bir birine gecirerek elele tuttugunda
o parmakların ucundan o çiftin günahlarını çeker alırmış .

Bir eş eşinin ğıyabında . Yarab ben eşimden Razıyın sende ondan razı ol dedimi ,
H.z Allah okulumdan razı olmamaktan haya ederim buyurmuş .

Çayın demi gibi . Evlilikte zamanla demlenir ,demlenince yudum yudum içilir .Ehline malumdur
Ne mutlu eşine Saygı Sevgı Sadakat gösteren Müslüman mümtaz eşlere .
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #8 : 21 Ocak 2011, 18:49:24 »
... Kadın, bir ömür boyu kocasını değiştirmeye çalışacak, çok yorulacaktır.

 ş4))

Teşekkürler İsra...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #9 : 21 Ocak 2011, 19:25:34 »
Teşekkürler.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #10 : 22 Ocak 2011, 02:02:34 »
rica ederim :)


Manasız ve anlamsız ,Saygıdan ve Sevgiden yoksun kurulmuş evlilikler ,
günümüzde nice gençlerin yıllarını alıp götürüyor , yada sonu hüsranla biten evlilikler oluyor ne yazıkki,

Bir yerde okumuştum evlilere tavsiye niteliginde !
H.z Allah evli bir çiftin Sevgiyle parmaklarını bir birine gecirerek elele tuttugunda
o parmakların ucundan o çiftin günahlarını çeker alırmış .

Bir eş eşinin ğıyabında . Yarab ben eşimden Razıyın sende ondan razı ol dedimi ,
H.z Allah okulumdan razı olmamaktan haya ederim buyurmuş .

Çayın demi gibi . Evlilikte zamanla demlenir ,demlenince yudum yudum içilir .Ehline malumdur
Ne mutlu eşine Saygı Sevgı Sadakat gösteren Müslüman mümtaz eşlere .

teşekkürler

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Ynt: Anne kuzusu erkek yetiştirmek
« Yanıtla #11 : 22 Ocak 2011, 11:02:30 »
teşekkürler paylaşım için,iki yazıda, hayatın içinden önemli kesitler vermiş.Günümüz ev modeli..

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kayınvalide: "Oğlumun evi"
« Yanıtla #12 : 28 Ocak 2011, 16:21:28 »
Kayınvalide "oğlunun evini" teftişe hazırlanır. Gelinine, gözünün üzerinde olacağını hissettirecek, oğulcuğuna iyi "bakılıp bakılmadığını" bizzat yerinde görecektir.

Oğlu, bakıma muhtaç çocuktur sanki.

Çat kapı, "oğlunun evine" gelir. Elbette haber vermeden, verse de "müsait misiniz?" diye sormadan. Oğulcuğuyla aynı apartmanda oturuyorsa, onun dairesinin bir anahtarı da kendisindedir. Kapı zili süs niyetine takılmıştır.

İlk durak yeri mutfaktır. Bulaşıklar yıkanmış mıdır? Kap kacak yerli yerinde mi yoksa dağınık mıdır? Tencerelerin yerini beğenmez. Kendi kafasına göre bardağın çanağın yerini değiştirir, o evin hanımı olan gelinine sormadan. Niye sorsun ki. Orası oğluyla gelininin birlikte kurdukları "ikisine ait" ayrı bir yuva, oğlunun evin erkeği, gelinin de evin kadını olduğu iki kişilik yeni bir evren değildir.

Orası "kendi oğlunun" evidir, o kadar. Oğlu kendi başına ayrı bir birey değil, kendisinin bir uzantısıdır çünkü. Sanki orası kayınvalidenin kendi evinin bir şubesidir. Dışarıdan gelin namında bir yabancı gelip yerleşmiş, üstelik oğulcuğunun da paralarını yemektedir.

Teftiş oda oda sürer. "Oda müsait mi, girebilir miyim?" ne gereksiz bir sorudur. Lodoslama dalar.

Bu coğrafyada gelininin yatak odasına izinsiz girmek ne kelime, gelininin özel giysilerinin bulunduğu dolapları karıştırarak mahremiyeti işgal eden kayınvalideler bile yok mudur?

Gelin, ütülenecek eşyaları kayınvalidesi habersiz geldiğinden alelacele yatak odasındaki yatağının üzerine yığmıştır. Kayınvalide, "Aaa, ben hiç ütülenecek çamaşır bekletmem. Kurutur kurutmaz derhal ütülerim. Onlar bekledikçe rahatsız olurum" diye, gerekli mesajı iletir. Kadın ağzıyla kuş tutsa kayınvalidesinin gözüne giremeyecektir.

Kayınvalidenin laf sokmaları, alt mesajları, tüm "teftiş" boyunca sürer. Parmaklarıyla pencere pervazlarının, konsolların, masaların tozlu olup olmadığını yoklar. Gelinini "terbiye etmeye" kararlıdır.

Teftiş gelin açısından pek başarılı geçmemektedir. Kocasının yüküne bir de kayınvalidenin yükü binmiştir.

Akşama gelinin yapacağı yemeği merak eder. "Şu yemeği oğlum pek sever, bu yemeğe bayılır" diyerek oğlunu ne kadar sevdiğini, ne kadar ona bağlı olduğunu göstermeye çalışır. Gören zanneder ki, arada bir rekabet vardır.

Anneliğin kutsallığını anlatan ayet ve hadislerle oğlunu büyüten kayınvalide, ona gerekli dinî eğitimi verdiğine inanmaktadır. Oğlu, anne-babasına hürmet göstersin, anne-babalık haklarına riayet etsin, yeterdir. Amma Yaratıcı'nın başkaca nice sonsuz güzel sözü vardır.

Mutlak Yaratıcı mealen şöyle de demektedir mesela: "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor. Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün" denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir." (Nur; 27 ve 28)

Tamam, "Cennet annelerin ayağı altındadır" diyerek annelere hürmeti emreder Kâinatın En Değerli Varlığı. Ama O, aynı zaman da insan ilişkilerinde "sınır"ları da emreder: "İzin istemek üç defâdır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin."

Kayınvalide bunları ya hiç duymamış, ya da üzerine alınmamıştır. O ev, "oğlunun evi", "oğlu da kendisinindir" dolayısıyla da o ev kendisinindir. İnsan kendi evine ve evinin odalarına girmek için başkasından izin ister mi?

Ona göre, oğlu "onundur."

Hâlbuki her şey, her varlık, tüm kâinat "O'nun"dur.

Sahip olduğumuzu zannettiğimiz şeyler, birer "emanet"ten öte nedir?

Bir küçük harf değişikliği "benlik sınırlarımızı" tayin eder ve yeni kurulan bir yuvayı aydınlatabilir ya da karartabilir.

Mustafa Ulusoy