Gönderen Konu: Cemaatlere Sızan Haşarat | Tekkeler Nasıl Açılsın?  (Okunma sayısı 3172 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Cemaatlere Sızan Haşarat

BİR tarikat, bir cemaat güçlenince, büyüyünce, zenginleşince içine samimiyetsiz hergeleler sızmak ister. Tarikata veya cemaate inandıklarından değil, onun gölgesinde maddî menfaat ve şahsî prestij sağlamak için.Güçlü, imkanlı dinî cemaatlerin içine yerli ve yabancı şer kuvvetleri casuslar, ajanlar, provokatörler, yönlendiriciler, istihbaratçılar sokar. Bunlar kraldan daha fazla kralcı görünür, aşırı kralcılık yapar.
Bir tarikat veya cemaat için en büyük tehlike, birtakım müridlerin sekter zihniyete sahip olması, holiganlık, militanlık, fanatizm sergilemesi, robot ve zombi haline gelmesidir.
İslam dini ibadetlerin, hizmetlerin, hayırlı faaliyetlerin ihlasla, sırf Allahın rızasını kazanmak niyetiyle yapılmasını ister.
İbadetlerde, hizmetlerde, cihatta, hayır hasenatta ihlas giderse bereket olmaz.
İhlasın olmadığı yerde hizmet değil, hezimet olur.
Sahih=doğru inanca sahip olmayan, Allaha karşı vazifelerini ihlasla yapmayan, hizmetleri Kur’ana Sünnete fıkha Şeriata uygun olmayan, vahim bid’atlara batmış bulunan kimseler ve kurumlar, istedikleri kadar hizmet ve kendilerinden menkul keramet edebiyatı yapsınlar, onların hizmetleri başarı ve keramet değil, istidractır.
Soruyorum: Tevhid inancına aykırı itikatla hizmet olur mu?
Hem Tevhid doğrudur, hem de Teslis doğrudur mealinde laflar edecek ve sonra islamî hizmet yapacak. Böyle bir şey mümkün müdür?
Tevhide, Kur’ana, İslama, ResulAllaha iman etmeyenler de ehl-i necat ve ehl-i Cennettir diyecek ve hizmet edecek… Böyle çelişki olur mu?
Mardin Kasımiye medresesinde çanlar çalınacak, ezanlar okunacak, çeşitli kiliselere mensup papazlar ve bir de müftü, havuzun üzerine kurulmuş sözde Sırat köprüsünden cüppelerini savura savura geçerek Diyalog yapacak ve buna hizmet denecek. Bir Müslüman buna hizmet diyebilir mi?
İslamda elbette din dünya ayırımı yoktur ama din hiçbir zaman louche politikaya alet edilemez. Edilecekse politika dine alet edilir.
Dünya işleri konusunda İslamın temel prensibi şudur: “Siz ne halde iseniz öyle idare olunursunuz.” (Hadîs)
Müslüman bir toplum kendisine ıslah etmeden iyi ve sâlih bir idareye kavuşmaz.
Bin kere yazsam azdır. Yine uçaktaki kavga meselesini yazacağım:
Büyük bir uçakta, başpilotu ve ekibini devirmek için bir kavga, bir savaş çıkınca ne yapmak gerekir?.. Uçağın selameti için derhal kavgayı, savaşı durdurmak gerekir. Uçağın şirketinde yolsuzluk olduğu iddiaları, ancak ve ancak uçak hava meydanına selametle indikten sonra adalet, usul, erkân dairesinde, vazifeli ve salahiyetli şahıs ve kurumlar tarafından incelenir ve karara bağlanır.
Uçakta kavga etmek intihardır.
Uçakta kavga, savaş, darbe olmasını istemeyenlere “Siz yolsuzluklardan yana mısınız?” demek insafla bağdaşmaz.
Öncelik uçak içindeki savaşı ve darbe teşebbüsünü önlemek, uçağın selametini güven altına almaktır.


(İkinci yazı)

Tekkeler Nasıl Açılsın?


TASAVVUF tekkelerini yasaklayan ve kapatan kanunun kaldırılması için Meclise teklif veriliyormuş. Çok geç kalmış, çok isabetli bir teklif… Lakin, bu konuda öyle kopukluklar, ârızalar var ki, mesele yasağı kaldırmakla halledilmez.
Şu anda islamî kesimde tasavvuf konusunda birbirleriyle uyuşmayan ve bağdaşmayan görüşler, gruplar vardır.
1. Dinde reform, yenilik, değişim isteyen ilahiyatçılar tasavvufa karşıdır.
2. Vehhabîler ve Selefîler tasavvufa karşıdır.
3. Mutezile mezhebine bağlı olanlar karşıdır.
4. Diyanete sızmış olan Fazlurrahmancılar karşıdır.
Ülkemizdeki tasavvufî faaliyetler ikiye ayrılır:
A. Ehl-i Sünnet ve Şeriat dairesi içinde olanlar.
B. Bir yahut iki ayaklarıyla bu daireden kısmen veya tamamen çıkmış olanlar.
Arnavutlukta iki Diyanet dairesi olduğunu duydum. Biri medreselere, camilere, diğeri tekkelere bakıyormuş. Bizde böyle olabilir mi?
Osmanlı devleti zamanında tekkeler, Şeyhülislamlığa bağlı Meclis-i Meşayih tarafından denetleniyordu. Bu işi bizde kimler yapacak?
Uzun süren yasak, boşluk, kopukluk, ârıza devrinden sonra tekrar açılacak tekkelere ehliyetli ve liyakatle şeyh bulunabilecek mi?
Bugünkü iktidarın din işlerinde akıl hocası olan büyük nüfuzlu reformcu ilahiyat hocası buna ne diyecektir? Onun tekkelere ve tasavvufa karşı olduğunu çok iyi biliyorum.
Ülkemizde ne kadar reformcu, mezhepsiz, mutezilî ilahiyatçı varsa tekkeler açıldığı takdirde onların Ehl-i Sünnet çizgisinde olmamaları için çalışacaktır.
Kemalistler, Sabataycılar da tekkelere karşı çıkacaktır.
ABD, İsrail, AB tasavvufu ve tekkeleri kullanmaya çalışacaktır.
Bu saydığım ve saymadığım sebepler ve sakıncalar yüzünden tekkeler açılmasın mı?.. Kesinlikle böyle bir şey demiyorum, mutlaka açılmaları gerekir. Açılsınlar ama gereken bütün tedbirler alınsın.
Camilerle tekkeler birlikte çalışsın.
Camiler ve tekkeler Ehl-i Sünnet ve Cemaate hizmet etsin.
Tasavvuf ve tekkeler Şeriat dairesi içinde bulunsun.
Cami ve tekke siyasete alet edilmesin.
Cami mihraplarına ehliyetli, liyakatli, icazetli, vasıflı, ihlaslı, alim, fadıl imamlar geçirilsin.
Tekkelerin postlarına ehliyetli, liyakatli, ilim sahibi, muttaqi şeyhler oturtulsun.
Ne camilerde, ne tekkelerde para ve zekat toplansın.
Holding, anonim şirket, banka gibi çalışan tekke olmaz… Varsa olmaz olsun!
Tekkeye şeyh olacak zatlar Ehl-i Sünnet medreselerinde Şeriat ilimlerini okumuş, icazet almış ahlakı hamide sahibi kimseler olmalıdır.
En az ashab-ı fetva derece ve rütbesinde olmayan kişi şeyh tayin edilmemelidir.
Şeyhlerin, çağdaş dünya kültürünün er üst derecesinde malumat ve bilgisi olmalıdır.
Çok iyi Osmanlıca, çok iyi klasik Arapça, çok iyi Farsça, çok iyi İngilizce bilmelidir.
Şeyh dediğin kimse gündüzleri genellikle sâim, geceleri qâim olmalıdır.
Şeyhlerin itikadı sağlam olmalıdır.
Şeyhler beş vakit namazı cemaatle kılmalıdır.
Şeyhler mal ve para konusunda çok temiz ve şeffaf olmalıdır.
Kemalistten şeyh olmaz.
Ehl ü iyali açık gezenden şeyh olmaz.
Fâsık-i mütecahirden şeyh olmaz.
Türkiyeye İslam tarikatlerle, tasavvufla, gerçek şeyhlerle gelmiştir. Osmanlı devlet-i aliyyesinin iki kurucusu vardır: Şey Edebali ve Osman Gazi.
İstanbulun iki fatihi vardır. Şeyh Akşemsüddin ve Sultan Mehmed-i Sâni.
Hâtemü’s-Selatin ve’l-Hulefa olan Abdülhamid-i Sâni hazretlerinin birkaç şeyhi vardı. En büyüğü Şazelî Darkavî şeyhi Muhammed Zâfir el-Medenî hazretleriydi. Yıldız Sarayında Halepli Rıfaî şeyhi Ebü’l-Hüda es-Sayyadî bulunuyordu.
Bahriyemizin pîri Şeyh Yahya Efendi hazretleridir.
Şeyhi olmayan hiçbir Padişah yoktur.
Hanefî mezhebinin kurucusu ve fıkhın babası Ebu Hanife hazretleri Cafer-i Sâdık efendimize mensuptu.
İmamı Gazalî hazretleri Faremidî hazretlerine intisablıydı.
Osmanlı devleti iki payanda ile ayakta durmuş ve akıllara hayret veren fütühata nail olmuştur. Payandanın biri Şeriat, diğeri tarikattır.
Beş yıldızlı fuhuş otellerinde papazlarla muhabbet eden ne zahir hocası olur, ne bâtın büyüğü.
Hakikî şeyhler zekat parası toplamaz.
Hakikî şeyhler kavlen veya fiilen Şeriata aykırı bir laf etmez, bir iş yapmaz.
Şeyhler ikiye ayrılır: (A) Şeriata, Sünnete, ahlaka bağlı âbid, zâhid, takvalı, ihlaslı gerçek şeyhler… (B) Sahte şeyhler, müteşeyyihler.
Bir insan dünyayı ve nefsini ayaklarının altına almayınca şeyh olamaz.
Şeyhlik tac ü hırkadan ibaret değildir.
Ucu Resullerin Seyyidi Efendimiz Hazretlerine (Salat ve selam olsun ona) ulaşan, kopuksuz ve sahih bir icazeti olmayan şeyh meyh olamaz.
Tekkeler zaviyeler, dergahlar elbette açılsın ama doğru dürüst açılsın.


Mehmed Şevket Eygi | 01 Ocak 2014 Çarşamba 00:40


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Cemaatlere Sızan Haşarat | Tekkeler Nasıl Açılsın?
« Yanıtla #1 : 02 Ocak 2014, 00:11:32 »
http://www.sadakatforum.com/mehmet-sevket-eygi-beyin-gunluk-yazilari/tekkeler-en-kisa-zamanda-acilmalidir-gdolu-ithal-pirincler-t62570.0.html

DERVİŞLERE TEKKE YAPTIRAN HRİSTİYAN

Hicrî 161 yıllarında yaşamış evliyaullahtan Ebu Haşim-i Sufî Hazretlerinin müritleri bir hayli kalabalıktı. Fakat toplanıp ibadet edecek bir yerleri de yoktu.
Birgün bir hristiyan emir ava çıkmıştı. Yolda Ebu Haşim es-Sûfî'nin müridlerinden iki kişinin birbirleri ile buluştuklarını gördü. Onlar musafaha yaptıktan sonra kucaklaştılar, orada oturdular, yanlarında yiyecekleri ne varsa ortaya serip beraberce yediler. Sonra da kırk yıllık ahbap gibi kucaklaşarak vedalaşıp ayrıldılar.
Onların bu samimiyetle ülfet etmelerini seyreden hristiyan emiri, hallerine hayret etmiş ve onların o hareketi çok hoşuna gitmişti. Biribirlerinden ayrıldıktan sonra orada kalan müridi yanına çağırdı ve:
- O ayrıldığın, biraz evvel beraber yemek yediğiniz adam kimdi?, diye sordu.
O zat:
- Bilmiyorum, diye cevap verdi. Emir yine sordu:
- Buluşmanızın sebebi ne idi?. O zat:
- Hiçbirşey değildi, diye cevap verdi. Hristiyan emir:
- Buluştuğunuz zat nereli idi biliyor musun?, dedi. O zat:
- Bilmiyorum, diye cevap verdi. Hristiyan emir bu sefer o zata:
- Sizin toplanıp sohbet ettiğiniz, ibadet ettiğiniz bir yeriniz var mı? diye sordu.
O zat, ona da: «Yoktur!» diye cevap verince hristiyan daha fazla hayret etti. Bunlar biribirlerini tanımadıkları, daha evvel oturup sohbet etmedikleri halde, bu kadar kısa bir görüşme ile nasıl samimî oluvermişlerdi. Kendisi hristiyan olmasına rağmen onların bu hareketinden çok duygulandı ve müride orada söz verdi:
- Ben sizin toplanıp zikredeceğiniz bir hangâh (tekke) yaptıracağım, dedi ve kısa zaman sonra da Şam'ın yakınında Ramle'de bir yer inşa ettirdi.
Hristiyanın bu samîmi hareketi Cenab-ı Allah'ın hoşuna gitmiş olacak ki, sonunda hristiyan da o tekkede Ebu Haşim es-Sufî Hazretlerinin müridi olarak onlara hizmet etti. Her ne kadar insanlar zahiren biribirlerini tanımasalar da, ruhlar biribirlerini tanımaktadır. Alem-i Ervah'ta tanışıp görüşmektedirler. Dünyada da her ikisi biribirlerinden memnun olurlar, yani ikisi de iman etmiş olurlarsa anlaşıp kaynaşmaları çok kolay olur ve samîmi olmaları için hiçbir maddi menfaat gerektirmez.

Kaynak:

Büyük Dini Hikayeler, Osmanlı Yayınevi
****************************
« Son Düzenleme: 02 Ocak 2014, 01:05:57 Gönderen: Mücteba »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Cemaatlere Sızan Haşarat | Tekkeler Nasıl Açılsın?
« Yanıtla #2 : 06 Aralık 2014, 07:00:41 »
Devleti AKP'yi Ele Geçirmek İsteyen Sektler Cemaatler


BİR sekt iktidar partisi, ordu, polis, adliye, millî eğitim, üniversiteler ve diğer temel kurumlarda kendi kadrolarını oluşturdu. Siyasî iktidar gaflet etti, buna göz yumdu. Uyarıları dinlemedi. Onlar da bizim gibi alnı secdeye giden Müslümanlar dedi. Sonunda bu sekt mensupları sivil darbe teşebbüsü yaptılar ama iktidarı deviremediler. İktidar şimdi onları tasfiye etmeye uğraşıyor. Uğraşıyor ama bu işte çok zorlanıyor.[/font][/color]
[/color]Bu sekt, birçok temel inanç, görüş ve hükümde Ehl-i Sünnetten az veya çok itizal etmiş, ayrılmıştır.[/font]
[/color]
Bazı büyük tarikatların, cemaatlerin de iktidar partisine sızmak istedikleri söyleniyor.[/font][/color]Meşru, âdil, insaflı, ahlaklı şekilde olmak şartıyla Müslümanların devlet kadrolarını ele geçirmeye hakları vardır.[/font][/color]Müslümanlar çoğunluktadır, elbette temel müesseselerde elemanları olacaktır.[/font][/color]Mason, Kemalist, egemen azınlıklar devlete sızmalarını normal, Müslümanların sızmasını anormal gören vesayetçi egemen azınlık zihniyeti hiç âdil değildir.[/font][/color]Hiçbir cemaatin, tarikatın, baskı grubunun, vakfın, derneğin sivil darbe yaparak devleti ve siyasî iktidarı ele geçirmeye hakkı yoktur.[/font][/color]Türkiye darbelerden çok çekmiştir. Akl-ı selim sahibi hiçbir Türkiyeli darbeye sıcak bakmamalıdır.[/font][/color]Geçmiş yıllarda şöyle vak’alar oldu:[/font][/color]Bir kurumun başında çok namuslu, çok temiz, çok faziletli, çok ehliyetli ve liyakatli, çalışkan,  sâlih bir Müslüman var… Oraya göz dikmiş bir sekt, onu devirip yerine kendi adamını koymak istiyor. Sektin bu adayı ehliyetsiz ve liyakatsiz yahut birincisi kadar ehliyetli ve liyakatli değil… Ehliyetli sâlih Müslümanı o makamdan attırmak için İslam ahlakına uymayan her yolu deniyorlar. İftira, yalan, entrika, sahte belgeler, düzmece dosyalar, karalama kampanyası…[/font][/color]Bendeniz böyle Bizansvarî bir kadrolaşmaya karşıyım.[/font][/color]Yine, devletin ve siyasî iktidarın tek bir cemaatin, sektin, tarikatın, meşrebin sultası altına girmesine de çok karşıyım.[/font][/color]Temel kurumlara giren bir Müslümanın tarikat, cemaat, meşreb hırkasını kapıda portmantoya asması ve hizmet görürken kesinlikle bunların propagandasını yapmaması gerekir.[/font][/color]Polis şu cemaatin, adliye bu cemaatin, üniversiteler o cemaatin eline geçecek yarışması başlarsa büyük fitne fesat çıkar, bundan devlet de, ülke de, halk da zarar görür.[/font][/color]Bilhassa orduda herhangi bir cemaat kadrolaşması olmamalıdır.[/font][/color]Ordu kadrosunun yüzde sekseninin dindar Müslüman olmasını isterim ama bu Müslümanların cemaat holiganı, militanı, fanatiği olmasını kesinlikle istemem.[/font][/color]Hayra hizmet eden, bozuk tarafları olmayan bir cemaat elbette iyidir ama cemaatçilik kötüdür.[/font][/color]Gerçek bir tarikat iyidir ama tarikatçılık çok kötüdür.[/font][/color]Müslüman tarikatlar, cemaatler birbirleriyle rekabet ederlerse kötülük ve fitne başlar. [/font][/color]Müslümanlar rekabet etmez, hayır işlerde ve hizmetlerde kardeşçe müsabaka (yarışma) yapar.[/font][/color]Hiçbir cemaatin, tarikatın, grubun kendisine mensup olmayan Müslümanları ötekileştirmeye hakkı yoktur. Salih, dindar, faziletli Müslümanı ötekileştirmek bir cinayettir.[/font][/color]
[/color]Sivil darbe yapmak isteyenler, Resulullah efendimizin (Salat ve selam olsun ona) “Siz ne halde iseniz öyle idare olunursunuz” hikmetli hadisini anlamamıştır.[/font]
[/font]
[/color]Şu hususları da beyan etmek istiyorum:[/font]
[/color]
Gerçek tarikatlar aktif siyaset yapmaz.[/font][/color]
[/color]Gerçek din büyükleri, istisnâî haller dışında sultanlarla, vezirlerle,  valilerle konuşmaz, onların ayağına gitmez.[/font]
[/color]
Şayet istisnâî olarak huzurlarına gider, onlarla görüşürlerse nasihat etmek ve halkı onların zulümlerinden korumak için giderler.[/font][/color]Tarikat, cemaat, meşreb kimliği Müslümanın ana kimliği değil, alt kimliğidir.  Bu alt kimliğini ana İslam kimliğinin üzerine çıkartanlar sapıtır, islamî dengelerini yitirir, doğru dürüst hizmet edemez.[/font][/color]Bir husus daha:[/font][/color]İktidar partisi için en büyük tehlike birtakım yiyicilerin, rantçıların, menfaatperestlerin,  soyguncuların, rüşvetçilerin içine sızmasıdır. Bunlar partiye hakim olursa hem parti batar, hem de Türkiye büyük darbe yer.[/font][/color]Devlet dairelerinde, temel kurumlarında çalışırken cemaatçilik, meşrebcilik yapanların zararları, hayırlı hizmetlerinden fazla olur.[/font][/color]İslamda emanetlerin ehil olanlara verilmesi temel şartı vardır. Emanetler nelerdir? Başkanlıklar… Makamlar mevkiler… Memuriyetler… İşler hizmetler vazifeler… Masalar kasalar… [/font][/color]Bir ülkede emanetler, işler, hizmetler, vazifeler ehliyetli, liyakatli, mu’temen kimselere verilmezse o ülke sarsılır ve sonunda batar.[/font][/color]Emanetleri ehline vermemek hıyanettir, ahlaksızlıktır, faziletsizliktir.[/font][/color]Müslüman bir ülkede Ümmet birliği yoksa, orada birtakım usulsüzlüklerin olmasını tabiî karşılamak gerekir.[/font][/color]Netice:[/font][/color]Bu memleketin çoğunluğu Müslüman olduğuna göre; işler, vazifeler, hizmetler elbette öncelikle Müslümanlara verilecektir. Ancak bu Müslümanların o işler konusunda ehliyetli ve liyakatli olması gerekir. Müslüman ama ehliyetsiz, ona iş verilmez.[/font][/color]Devleti, orduyu, polisi, temel kurumları bir cemaatin veya tarikatin ele geçirmek istemesi çok büyük bir yanlıştır. Buna kesinlikle izin ve fırsat verilmemelidir.[/font][/color]AKP, içine sızmış olan yiyicileri, arivistleri, çürük incirleri tard ve tasfiye etmezse çökecektir. Bir çürük incir bir çuval inciri berbat edermiş.  Onlardaki çürükler bir değil, iki değil…[/font][/color]Müslümanlar ülkeye, devlete, temel kurumlara hakim olmak istiyorlarsa vasıflı, güçlü, faziletli elemanlar yetiştirsinler.[/font][/color]
[/color]Ehl-i tasavvuf ve din hocaları doğrudan doğruya siyaset ve ticaret yapmasın. Kirli ve kirleten politikanın üzerinde kalsınlar.[/font]
[/color](Bir hususu daha dikkatinizi çekmek isterim: Son yıllarda çok sessiz sedasız bir Şiî kadrolaşması ve sızması da müşahede edilmektedir. Şiîler iki gruba ayrılıyor. Birinciler tek kimlikli samimî Şiîler, ikinciler dıştan Şiî görünen Meşhed Yahudileri… Türkiye’mizde sürü sepet çift kimlikli Kripto bulunmaktadır. Sabataycılar… Pakraduniler… Tatlar… Kırımçaklar… Müslüman görünen Karaylar… Müslüman görünen Yezidiler… Alevî görünen Ermeniler… Müslüman görünen Kürt Yahudileri… Ali’siz Alevîlik isteyen Kriptolar… Neler neler…)[/font]
[/color]Mehmet Şevket Eygi.Habervaktim.com[/font][/color][/font]