Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1016202 defa)

0 Üye ve 9 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim gönül hoşluğuyla, sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur."
(Hadîs-i Şerîf,Taberânî, el-Mu'cemü'l Kebîr


03
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 9 Zilhicce 1435 - Rûmî: 20 Eylül 1430

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

Bugün Arefe. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek'atindeki üçer adet fazla tekbirlere "zevâid tekbirleri" denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek'atte kırâatten önce, ikinci rek'atte kırâatten sonra alınır. Bayram namazı şöyle kılınır:

"Allah rızası için niyet ettim bayram namazı kılmaya" diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve "Sübhâneke"den sonra imâm sesli, cemâat sessiz "Allâhü ekber" diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek'ate kalkılır.

İkinci rek'atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur ve birinci rek'atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.


Ârefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ademoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için (kurban keserek) kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapmış olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


04
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 10 Zilhicce 1435 - Rûmî: 21 Eylül 1430

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Bayram Günü Müstehab Olan Şeyler

1)  Bayram sabahı erken kalkmak.

2)   Misvak kullanmak.

3)   Gusletmek. (Boy abdesti almak)

4)   Güzel koku sürünmek.

5)   Temiz ve helâl elbise giymek.

6)    Kurban Bayramı'nda fecr-i sâdıkın doğmasından evvelki vakitten (imsaktan) bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi, orucu bozan şeylerden uzak durmak.

7)    İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerini yerlerdi.

8)   Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.

9)   Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.

10)   Neşeli olmak.

11)   Çok sadaka vermek.

12)     "Tekabbelallâhü minnâ ve minküm" (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek müslümanlara, akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.

13)   Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.


Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?

Kurban kesildikten sonra 2 rek'at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha'dan sonra birinci rek'atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a'taynâ...), ikinci rek'atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvallâhü ehad...) okunur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek'at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek'at namazı kılar da Allâhü Teâlâ'dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir."

"Yâ Rabbi! Bu koyun (sığır veya keçi) sendendir, sanadır ve rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl'in İbrâhim (a.s.) ve İsmâîl (a.s.)'dan ve Habîb'in Muhammed'den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi fazlın, lütfun ve kereminle kabul et; yâ Ekrame'l-Ekramîn!.." diye duâ edilir, dînî ve dünyevî hâcetler istenir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Kabirleri Ziyaret Ediniz..." | Mutfağımız: Sebzeli Ciğerli Pilav
« Yanıtla #1397 : 27 Ekim 2014, 17:28:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır."
(Sünen-i İbn-i Mâce)


05
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 11 Zilhicce 1435 - Rûmî: 22 Eylül 1430

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


"Kabirleri Ziyaret Ediniz..."

Kabir, insanın dünya ile âhiret arasında meskeni, kıyâmete kadar durağıdır. Bu bakımdan kabirlerin muhafazasına çalışmalıyız. Zaman zaman da kabirleri ziyârete gitmeliyiz. Salih kimselerin kabirleri teberrük için ziyaret edilir. Uzak bir yerde bulunmuş olsalar dahi, bu yolculuğa katlanmak mendubdur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Kabirleri ziyâret ediniz. Çünkü onlar size âhireti hatırlatır." buyurmaktadır. (Sünen-i İbn-i Mâce) Kabirleri ziyaret edip ibret almalı, vaktiyle hayatta olan birçok kimselerin topraklar içinde kalmış olduğunu görmeli, Ahiret âlemini düşünmelidir. Üç beş günlük dünya hayatı için birtakım günahları işlememeli, hakiki istikbâli düşünerek gaşet içinde yaşamaktan kurtulmalıdır.

Dinimizde kabirleri ziyâretin usûlü, âdâbı vardır. Kabirleri çiğnemeksizin mezara yanaşmalı, selam vermeli; Fâtiha, İhlâs, Yâsin-i Şerîf sûrelerini ve salavât-ı şerîfe okuyup ruhlarına hediye etmelidir. Diğer Müslümanlar için de okuyup bağışladıktan sonra kendisinin de âkıbetinin bu hale geleceğini hatırlayarak mahzûn mahzûn çekilip dönmelidir.

Kabristanda gülmek, yemek içmek, lüzumsuz laflar etmek Müslümana yakışmaz.


Mutfağımız: Sebzeli Ciğerli Pilav (5 kişilik)

Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 100 gr. kuzu ciğeri, 25 gr. çam fıstığı, 1'er tane soğan, yeşilbiber, havuç, 10 gr. kuş üzümü, 1 çay kaşığı karabiber, 3 çorba kaşığı tereyağı, yarım çay bardağı sıvı yağ, yarım bağ maydanoz.

Hazırlanışı: Ciğer haşlandıktan sonra küçük küçük doğranır. Pilav yapılacak tavaya tereyağı ve zeytinyağı konulur, fıstık sararıncaya kadar kavrulur, dört köşe doğranmış havuçlar ve ardından ciğer kavrulur, pirinç ilave edilerek bir müddet daha kavrulur. Yemeklik doğranmış biber ve soğan ile karabiber ilave edilir biraz daha kavrulur. Tuz atılır, su konulur. Piştikten sonra dinlenmeye bırakılır. Sıcak suda ıslatılmış kuş üzümlerinin suyu süzülür, pilava karıştırılır ve üzerine maydanoz serpilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden
« Yanıtla #1398 : 27 Ekim 2014, 17:31:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir Müslüman kardeşini ziyaret eden kimse, ziyaret ettiği kimseden daha çok sevap kazanır."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)


06
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 12 Zilhicce 1435 - Rûmî: 23 Eylül 1430

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden

Resûlullah (s.a.v.): "(Ey mü'minler!) Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.) sükût etti. Biz Resûlullah (s.a.v.) bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra: "Zilhicce (ayı) değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet, Zilhiccedir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Bu içinde bulunduğumuz hangi beldedir?" buyurdu. Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.)sustu. Öyle ki, biz Resûlullah (s.a.v.) Mekke'ye yeni ad verecek sandık. Sonra Resûlullah (s.a.v.):

"Mekke şehri değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet Mekke'dir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Bugün hangi gündür?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resûlü bilir!" dedik. Yine Resûlullah sükût etti. Hattâ biz, bugüne eski adından başka bir ad verecek sandık. Resûlullah (s.a.v.): "Yevmü'n-nahr (kurban kesim günü) değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet, yevmü'n-nahr'dir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrinizde, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi (birbirinizin) kanlarınız(ı dökmek), mallarınız(ı almak), namuslarınız da haramdır. Her türlü taarruzdan masûn(korunmuş)dur.

Muhakkak ki siz, Rabb'inize kavuşacaksınız. O zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız!

Ey İnsanlar! Aklınızı başınıza toplayınız da benden sonra birbirinizin boynunu vuracak sûrette dalâlete, vahşete düşerek (câhiliyet devrine) dönmeyiniz!

Ey İnsanlar! Bu nasîhatlerimi burada hazır bulunanlarınız, burada bulunmayanlarınıza teblîğ etsin! Olabilir ki, kendisine teblîğ olunan bâzı kimse, burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur!" Bundan sonra Resûlullah iki kere:

"Teblîğ ettim mi?" buyurdu. Biz: "Evet, ettin!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Şâhid ol yâ Rab!" dedikten sonra: "Burada hazır bulunanlar bulunmayanlara teblîğ etsin!" buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Secde Ayetleriyle ilticâ | "Kanâat Tükenmez Hazinedir." | Beyit
« Yanıtla #1399 : 27 Ekim 2014, 17:35:39 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Ademoğlu secde âyetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak uzaklaşır ve 'Veyl azabı bana! Ademoğlu secde ile emrolundu ve secde etti. Ona cennet vardır. Ben secde ile emrolundum ama etmedim. Bana da cehennem vardır.' der."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


07
Ekim Salı 2014

Hicrî: 13 Zilhicce 1435 - Rûmî: 24 Eylül 1430

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Secde Ayetleriyle ilticâ

Günahların afvı ve hayırlı maksatların husûlü için, bilhassa geceleyin kalkıp Kur'ân-ı Kerîm'deki 14 secde âyeti okunur, on dört secde yapılır. Secdede:

Eûzu bi rıdâke min sehatıke ve eûzu bi muâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke, okunur.

Allâhü Ekber diyerek secdeden kalkılır, dua edilir.


"Kanâat Tükenmez Hazinedir."

Allâhü Teâlâ -meâlen-: "Dünyâ hayâtındaki maîşetleri biz taksîm ettik." (Zuhruf sûresi, âyet 32) buyurdu.

Hadîs-i şerîfde: "Allâh'ın sana takdîr buyurduğuna râzı olursan insanların en zengini olursun." buyuruldu. Muhakkak Allâh'ın taksîm buyurduğuna râzı olanın kalbi zengin olur, başkasının elindekine bakmaz. Kanâat bitmez tükenmez hazinedir.

Kanaatle zenginlik ve servete nail olunur. Kanâat eden fakir ise de zengin olur. Kim kanâat etmezse zengin ise de fakîrdir. Yetecek kadara kanaat etmek iffete götürür. Kim kadere razı olursa az bir şeye kanaat eder.

Dünyada insanın başına gelen şeyler zayışığından değildir, kurtulduğu şerlerden de kendi kuvvetiyle kurtulmuş değildir. Kaçırdığını zannettiği dünya fırsatlarından ümîdini kesen huzurlu olur. Bütün rahat Allâh'ın taksîmine rızâ göstermekte ve sadece vaktin icabına göre hareket etmektedir. Bütün hüzün, geçmiş işlere üzülmek ve dünyanın gelecek işlerinin kaygısını çekmektir. Hasılı, saâdetin tamamı ve her türlü nâiliyyet Allâh'ın kazâsına rızâ ve taksîm ettiğine kanâattedir. Kul, Rabb'inin verdiğine razı olmalı, gelecekte nereden nasıl ve ne geleceğinin kaygısını çekmemelidir. Zira bu ona ait bir iş değildir.

Beyit:

Kayd-ı mâzî ve derd-i istikbâl,
Olmayınca gelir saâdet-i hâl. (Abdulhâk Hâmid)

(Geçmişin ve geleceğin derdinden kurtulan saadete kavuşur.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim duhâ (kuşluk) namazını iki rek'at kılarsa, gâfillerden yazılmaz. Kim dört rek'at kılarsa, âbidlerden yazılır. Kim de altı rek'at kılarsa, o günde ona günâh erişmez."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 's-Sağîr)


08
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 14 Zilhicce 1435 - Rûmî: 25 Eylül 1430

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)


Duhâ, Evvâbîn ve Teheccüd Namazları

Duhâ, Evvâbin ve Teheccüd namazları altışar rek'at olarak kılınır. Daha az veya daha çok kılınabilirse de ortası budur. Duhâ namazının ilk iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum bütün nîmetlerine teşekküren Duhâ namazına: İkinci iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum İslâmiyet nîmetine teşekküren Duhâ namazına: Üçüncü iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum Ümmet-i Muhammed'den olduğuma teşekküren Duhâ namazına, diye kalbden niyet edilir. Son iki rek'at oturarak kılınır.

Evvâbin ve Teheccüd namazlarına tek niyet kâfidir, her selâmdan sonra ayrıca niyete lüzum yoktur.

Evvâbin namazı eğer akşam namazının arkasından kılınacaksa; akşamın sünnetinden sonra tesbih ve duâdan önce kılınır. Arkasından tesbih çekilip duâ edilir.

Teheccüd vakti: Öğle vakti gündüzün hangi saatinde giriyorsa, gecenin o saatinde de teheccüd vakti girmiş olur. İmsak vaktine kadar devam eder. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


MUTFAĞIMIZ:..............................................: Limonlu Üzümlü Kek

Malzemeler: 2-3 su bardağı un, 1 su bardağı kuru üzüm, 1 limon kabuğu rendesi ve suyu, 3 yumurta, 1'er çay bardağı yoğurt ve süt, 1 su bardağı zeytinyağı, 1,5 su bardağı şeker, 1 paket vanilya, 1 paket kabartma tozu.

Yapılışı: Derin bir kabın içine yumurtalar kırılır, içine şeker konulur ve mikserle çırpılır. Sonra zeytinyağı, yoğurt, süt, vanilya, rendelenmiş limon kabuğu ve suyu ilave edilerek mikserle karıştırılır. Hamur kabartma tozu ve un karıştırılıp ayrı bir kaba elenir. Bir taraftan mikserle karıştırılırken un yavaş yavaş eklenir. -Hamur akıcı kıvamda olmalıdır.- Kuru üzümler yarım kaşık unla unlanıp, hamura

konulur ve bir kaşık ile karıştırılıp içi yağlanan kek kalıbına dökülür. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 45-50 dk. pişirilir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâce Ubeydullâh El-Ahrâr (k.s.)
« Yanıtla #1401 : 27 Ekim 2014, 17:52:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimsenin (din) kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


09
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 15 Zilhicce 1435 - Rûmî: 26 Eylül 1430

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)


Hâce Ubeydullâh El-Ahrâr (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on sekizinci halkası olan Hâce Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerinin babası Hâce Muhammed, dedesi ise Hâce Şihâbüddîn'dir. Asıl ismi Nâsıruddîn Ubeydullâh Ahrâr Şâşî Semerkandî'dir. Hâce Hazretleri, 806 senesi Ramazân ayında (M.1404) Taşkend'in Bağistan köyünde doğdu. Şeyh Ömer Bağıstânî (k.s.) annesi tarafından dedesi olup neseb-i şerîfleri on altı vâsıta ile Abdullah b. Ömeru'l-Fâruk'a (r.anhümâ) ulaşır. Hâce Hazretleri doğdukdan sonra vâlideleri nifasından temizlenip gusledinceye kadar annesinin memesini kabul etmemiş, kırk gün süt emmemişlerdir.

Hâce Ubeydullâh Hazretleri yirmi iki yaşında iken dayısı Hâce İbrâhîm onu ilim tahsili için Taşkend'den Semerkand'a gönderdi. İki sene Mâverâunnehir âlimlerinin meclislerinde ilim tahsil etti. Yirmi dört yaşında Herat'a gitti. Beş yıl kadar da Herat'taki büyük zâtların meclislerinde bulunduktan sonra yirmi dokuz yaşında vatanı Taşkend'e döndüler.

Hâce Ubeydullâh Hazretleri (k.s.) tasavvufta Ya'kûb-i Çarhî (k.s.) Hazretlerinin terbiyesinde yetişmiştir.

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri (k.s.) devrin sultanlarının îtibar ettiği bir zattı. Sultanlara hep nasihatlerde bulunmuş, aralarında ihtilaf olan sultanlarla görüşüp birbirlerine karşı sevgi ve muhabbeti tesis etmişlerdir.

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri, 895 (M. 1490) senesi, Rebîülevvel ayının son günlerinde Semerkand yakınlarındaki Kemânkerân'da vefat etmiş, na'ş-ı şerîfleri Sultan Ahmed Mirza tarafından Semerkand'a nakledilip defnedilmiştir. Ömrü 89 sene olduğu gibi âhir ömründeki hastalık müddeti de 89 gündür.

İrşad vazifesine Mevlânâ Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.) devam etmişlerdir.

Ubeydullâh Hazretlerinin eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle-i Vâlidiyye, Fıkarâtü'l-Arifın ve Risâle-i Havrâiyye.

Buyurdular ki:
"Ehl-i râbıtada bu'd-i sûrî (maddî uzaklık), kurb-i ma'nevîye (manevî yakınlığa) mâni değildir."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İtikatta ve Amelde Mezheb
« Yanıtla #1402 : 27 Ekim 2014, 18:02:10 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetim yetmiş üç fırka olur. Benim ve Ashâbımın yolu üzere olan fırkadan başka hepsi cehenneme gider."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sâğîr)


10
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 16 Zilhicce 1435 - Rûmî: 27 Eylül 1430

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)


Îtikatta ve Amelde Mezheb

Erkek ve kadın her müslümanın îtikatta ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.

"İtikatta mezhebin hangisidir?" denirse, "Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebidir." demelidir. Ehl-i sünnet ve cemâat demek, Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı ve cemâati (radıyallâhü anhüm) demektir. Onların her biri İslâm dininin nûrudur. Onların îtikâdı nasıl ise ben de o îtikad üzereyim, demelidir.

İtikâdı, Ashâb-ı Kirâm'ın îtikâdına uygun olan müslümanlara Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciye, Ehl-i Hak denir. Buna uymayanlara Ehl-i Bid'at, Fırak-ı Dâlle denir.

Ehl-i sünnetin itikatta imâmı ikidir: Birisi İmâm Ebû Mansûr Mâtürîdî, diğeri İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'dir.

Hanefîlerin îtikatta imâmı İmâm Ebû Mansûr Mâturîdî'dir, Şâfiîlerin ise İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî Hazretleridir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebi haktır, doğrudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir." buyurdular. "O hangi fırkadır?" diye sorulduğunda "Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." buyurmuştur.

"Amelde mezhebin hangisidir?" denirse, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe mezhebindekiler "Hanefî mezhebi" demelidir.

Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezhebindekiler de mensûbu bulundukları mezhebi söylerler.

Kur'ân-ı Kerîm'de ve Hadîs-i Şerîflerde farz, haram, helâl gibi hükümlerin bazısı açıktır, herkes anlar. Bazısı gizlidir, onları ancak müctehid olan âlimler anlar. Allâhü Teâlâ ictihâda ehil olan âlimlere çalışıp hükümler çıkarmalarını, Kur'ân-ı Kerîm ve Resûlullâh'ın sözü ve fiilleri ile ve Ashâb-ı Kirâm'ın icmâ'ı ile gizli olanları delillerle ve kıyâs ile meydâna çıkarıp anlatmalarını, bunlarla amel etmelerini ve müctehid olmayanlara öğretmelerini emretmiştir. Müctehid olmayanlar bu müctehidlerden birine uymak ve onları taklîd etmek ile emrolunmuşlardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Evlerinizde (nâfile) namaz kılınız. Evlerinizi (namaz kılmayı terk ederek) kabirlere çevirmeyiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)


11
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 17 Zilhicce 1435 - Rûmî: 28 Eylül 1430

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)


Bir Kısım Dini Tabirler

Ef'âl-i mükellefin: Mükellef; akıllı ve bâliğ; ergen insanların yaptıkları işlerdir ki: Farz, vacip, sünnet, müstehap, helal, mübah, mekruh, haram, sahih, fasit, batıl gibi kısımlara ayrılır. Farz: Yapılması dinde kat'î sûrette emrolunan her hangi bir vazifedir. Farz-ı ayın ve farz-ı kifâye kısımlarına da ayrılır. Farz-ı ayın: Mükelleflerden her birinin yapması lazım gelen farzdır. Beş vakitteki namazlar gibi.

Farz-ı kifâye: Mükelleflerden bazılarının yapmaları ile diğerlerinden sakıt olan, yani, onlar için yapmak mecburiyeti kalmayan farzdır. Cenaze namazı gibi.

Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler

•  Güneşin doğmasından 40-50* dakika sonrasına kadar.

•  Güneş tam tepede iken yani öğle vaktinden evvelki 15-20* dakika,

•   Güneş batarken, akşam namazından evvelki 40-50* dakika farz ve vâcib olan namazlar kılınmaz. Ancak o günün ikindi namazı kılınmamış ise güneş batarken kılınması sahîhdir.

Bu üç vaktin dışında hazırlanan cenazenin namazı da bu üç vakitte sahîh olmaz.

Bu üç vaktin haricinde okunan secde âyetinin secdesi de bu üç vakitte edâ edilmez.

Bu üç vakitde ve bundan başka:

•  Sabah namazının vaktinde,

•   İkindinin farzından sonra güneş batıncaya kadar ve güneş battıktan sonra akşamın farzını kılmadan önce nafile kılmak tahrîmen mekrûhdur.

Bu vakitlerde nafile namaza başlamış olsa mekrûh olmakla birlikte edası caizdir. Ancak kerahetten kurtulmak için namazı kesip kerahetin olmadığı vakitte kaza etmelidir. (Dürri yekta)

•   Bu müddet Türkiye için geçerlidir.

İsimlerimiz: Erkek: Abdullah, Kız: Fazilet



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ hastalığı ve devayı yarattı. Her hastalık için bir deva verdi. Öyleyse tedavi olunuz. Fakat haram bir şeyle tedavi olmayınız."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


12
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 18 Zilhicce 1435 - Rûmî: 29 Eylül 1430

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)


Ubeydullâh Ahrâr'ın (K.S) Bir Kerameti

Babür Şah'ın dedesi Mirza Ebû Saîd anlatıyor: Bir gün şarap içmek gibi kötü bir arzuda bulunmuştum. Evimde bulunmadığından hizmetçilerimden birisine, 'Gece olunca şarap şişesini benim penceremin önüne getir. Ben yukarıdan ip sarkıtır alırım,' diye tenbih ettim. Hizmetçi şişeyi getirdi. Ben de ipi pencereden sarkıttım. Şişeyi ipe iyice bağladı. Yukarı çekmeye başladım. Nasılsa şişe duvara çarpıp kırıldı. Çok canım sıkıldı. Yatıp uyudum. Sabah olunca erkenden kimse görmesin diye şişe parçalarını oradan kaldırdım. Sonra da Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretlerinin hizmetlerine gittim.

Beni görünce ilk sözleri "Bu gece aşağıdan yukarıya doğru çektiğin şişenin kırılmasını işittik. Eğer o şişe kırılmasa idi bizim kalbimiz kırılacaktı ve bir daha birbirimizle görüşemeyecektik." oldu. Ben son derece mahcub ve pişman oldum. Can u dilden tevbe ve istiğfâr ettim.


İstanbul'da Müslüman Mahallesinin Kurulması

Yıldırım Bayezid Han daha önce de iki defa muhasara ettiği İstanbul'a 1397 yılında tekrar geldi. Karadeniz tarafından gelen Hıristiyan gemilerinin yolunu kesen Anadolu Hisarını yaptırıp hisara, askerleri ve savaş malzemelerini yerleştirdikten sonra İstanbul tekfuruna haber gönderip, kaleyi teslim etsin ve kendisi ne tarafa giderse gitsin diye­rek, sıkı tembih ve tehditte bulundu. Tekfurun canı başına sıçradı ve hemen itaatini arz ederek, biraz hediye ile on bin altın gönderdi. Her yıl on bin altın vermeyi de taahhüt etti. İstanbul'da bir İslam Mahallesi kurularak Müslümanlar için kadı tayin edilmesine ve bir cami-i şerif bina edilmesine ve bu cami'de de Sultan Yıldırım Bayezid namına hutbe okunmasına razı oldu.

Yıldırım Bayezid Han, biraz etraşıca düşündükten sonra, nihayet razı oldu. Taraklı Yenicesi'nden ve Göynük'ten evler göçürüp İstanbul içinde büyük bir mahalle meydana getirdiler. Mahalleye mescid ve cami de bina ederek, kadı, imam ve hatip tayin eylediler. Yıldırım Bayezid Han'ın saltanatlarının sonunda ortaya çıkan fetret devrinde, bu İstanbul tekfuru, şehirdeki Müslümanları, şehirden dışarı çıkardı ve mahalle ile cami'i tahrip etti. (Solakzâde Tarihi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Mesele | Kahvaltı ihmal Edilmemelidir | Atalar Sözü
« Yanıtla #1405 : 28 Ekim 2014, 12:10:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ hastalığı ve devayı yarattı. Her hastalık için bir deva verdi. Öyleyse tedavi olunuz. Fakat haram bir şeyle tedavi olmayınız."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


13
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 19 Zilhicce 1435 - Rûmî: 30 Eylül 1430

Ankara'nın Başkent Olması (1923)


Bir Mesele

Peltek olan bir kimse "rı" harfini "gayın" veya "lam" yahut "ye" olarak telaffuz etse namazı bozulmaz. "Rabbi'l-âlemîn" yerine "Labbi'l-âlemîn" demesi gibi.

Bununla beraber böyle bir kimsenin mümkün olduğu kadar dilini düzeltmeye çalışması lâzımdır. Doğru okuyamadığı harfin bulunmadığı âyetleri okumalıdır. Böyle kimse ümmî mesabesindedir. Kendisine Kur'ân'ı güzel okuyanların uyması caiz olmaz.


Kahvaltı ihmal Edilmemelidir

Vücudun sıhhatli olması için lüzumlu olan kan şekeri seviyesi, akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasında geçen uzun zaman da düşer. Her sabah karbonhidrat ve proteince zengin bir kahvaltı yapmalıdır. Vücudun ihtiyacı olan gıdaları alıp güne zinde bir şekilde başlamak ve gün içinde verimli çalışmak için kahvaltı yapmak lüzumludur. Kahvaltıya vakit ayırmalı, biraz zaman kazanmak için veya biraz daha fazla uyuyabilmek için kahvaltı aksatılmamalıdır. Çocukların sağlıklı beslenmeye ihtiyaçları daha fazladır. Anne ve babalar kahvaltı yaparak çocuklarına örnek olmalı ve onlara kahvaltı yapma alışkanlığını kazandırmalıdır. Çocukların sağlıklı beslenmesi, muafiyet (bağışıklık) sistemini güçlendirecek ve gelecekte pek çok hastalıktan korunmasına yardımcı olacaktır.

Kahvaltıda süt, yoğurt, peynir, zeytin, yumurta, fındık, ceviz, badem, kuru kayısı, kuru üzüm, yaban mersini gibi kuruyemişlerin bir çeşidi veya taze meyvelerden yenilmelidir.

Taze sıkılmış meyve suyu ve ıhlamur gibi bitki çayları içilebilir. Çok sıcak yiyecek ve içecekler, yemek borusu ve ağız içi kanserine yol açtığından yemek soğutularak yenilmeli, içecekler de çok sıcak içilmemelidir.

Atalar Sözü:
•  Tahsîl-i kemâlât, kem âlât ile olmaz.
•  Ser vermek olur, sırrı ıyân eylemek (açıklamak) olmaz.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hakîm Tirmizî Merhum (H.205-320) | Beyit
« Yanıtla #1406 : 28 Ekim 2014, 12:13:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim benden bir hadîs ve onunla beraber bir de salevât yazarsa,yazılanlar okunduğu müddetçe o kişiye sevap yazılmaya devam edilir."
(Hadîs-i Şerîf, Hatîb-i Bağdâdî, Şerefü Ashâbi'l-Hadîs)


14
Ekim Salı 2014

Hicrî: 20 Zilhicce 1435 - Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1430

Hakîm Tirmizî Merhum (H.205-320)

Hakîm Tirmizî merhum, imâm, hâfız, ârif, zâhid, mutasavvıf bir zattır. İsmi Ebû Abdullâh Muhammed bin Ali'dir. Hakîm ismiyle meşhûr olup doğum yerine nisbetle Tirmizî denmiştir. Horasan ve Irak'taki âlimlerin çoğundan ilim tahsil etti. Ebû Türâb Nahşebî, Ahmed bin Hadraveyh, Yahyâ bin Cellâ gibi evliyânın terbiyelerinde yetişti. İlim için çok seyahatler etmiş, birçok eserler telif etmiştir. Faziletleri cihanda meşhurdur.

Başta babasından olmak üzere, Kuteybe bin Saîd, Ali bin Hacer, Sâlih bin Abdullâh Tirmizî, Utbe bin Abdullâh Mervezî, Süfyân bin Vekî', Abbâd bin Ya'kûb Revâcinî gibi zatlardan hadîs rivâyet etti. Kendisinden de Kadı Yahyâ bin Mansûr, Hasan bin Ali gibi Nişabur'un büyük âlimleri hadîs rivâyet ettiler. Bazı sözleri:

Dünyada iyilikten daha ağır yük yoktur. Sana bir iyilik eden seni bağlamış olur, sana eziyet eden de seni azat etmiş olur. Beş şeyin ıslâhı beş şeydedir: Çocuğun ıslahı mektepte, Gencin ilim tahsilinde, İhtiyarın mescidde, Kadının evinde,

İnsanlara eziyet edenin ıslahı da hapishanededir. "Telif ettiğim kitapları bana nisbet olunsunlar diye yahut hususi hazırlıklar yaparak hazırlamadım. Ancak çok sıkıntılı zamanlarımda kitap telifiyle kendimi tesellî ediyordum."

Başta Nevâdiru'l-Usûl ile Keyfiyetü's-sülûk kitabı olmak üzere daha bir çok eseri vardır.


Beyit:
Sâatin çaldığı evkâte değildir her gâh
Müddet-i ömür gelüb geçtiğine eyler âh. (Râgıp Paşa)
(Saatin çalması vakti bildirmek için değil, ömür müddetinin bittiğine, geçip gittiğine âh eylemesindedir.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kureyş Sûresinin Esrarı
« Yanıtla #1407 : 28 Ekim 2014, 12:25:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Namazın ilk vaktinde kılınmasında Allâh'ın rızâsı vardır, son vaktinde kılınmasında ise Allâh'ın affı vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


15
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 21 Zilhicce 1435 - Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1430

Kureyş Sûresinin Esrarı

Eyüp Sabri Paşa Mekke'de olan bir veba salgınını Mir'âtü'l- Haremeyn kitabında Şeyh Ahmed Duhani isimli zattan naklen şöyle anlatıyor:

Bundan evvel Mekke'de gayet dehşetli veba hastalığı olmuştu. Gerek hacılar ve gerek ahali yollarda gidip gelirlerken birdenbire düşüp vefat ederlerdi. Cenazelerin çokluğundan yollarda yürümek, Mescid-i Harâm'a gitmek imkânsız bir hale geldi.

Hastalığın en ziyade dehşet verdiği günlerde beni de korku sardı ve namazlarımı evde kılmaya karar verdim. Fakat ikindi cemaatini feda edemeyip Harem-i Şerife gittim ve namazdan sonra Safâ kapısından çıkıp güçlükle Safâ dağı eteklerine kadar gidebildim. Yolun iki geçesinde birçok kimseler yatıp kalmış ve Müslüman cenazelerinden sa'yetmek imkânı kalmamış idi. Cenazelerin çokluğundan ürküp daha ileri hareket edemedim, cansız bir ceset gibi Safâ'ya dayanıp kaldım. Bir müddet sonra kulağıma şöyle bir ses geldi:

"Sen utanmaz mısın? '.ecelleri geldiği vakit artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler.' (mealindeki Yunus Sûresinin 49.) âyet-i celîlesine inanmaz mısın? Oldukça âlimsin, epeyce tefsir ve hadis kitapları okudun, îmân ağacı gönül bahçende kök tutup karar kıldı. Li-îlâfi kureyş sûre-i celîlesini okumaya devam edersen hiçbir şeyden korkmazsın. Ve bu sırrı her kime söylersen vehim belâsından onu da kurtarmış olursun. Vah vah ayıptır, hem de günahtır." Sanki o saate kadar cansızmışım da bu ses kulağımdan bana bir ruh üşemiş gibi titreyen vücuduma taze bir hayat geldi, vesveseden hiç eser kalmadı. Sesin ilhâm olduğunu anlayıp Kureyş Sûresini okuyarak evime döndüm, aileme "Li-îlâfi." sûre-i celîlesine devâm etmelerini tenbih eyledim. Korku ve dehşetin ehl-i beytimden dahi zâil olduğunu görünce artık her kime tesadüf ettim ise emrolunduğum üzere bu sûreyi okumalarını tavsiye ederdim. Elhamdülillâh, bu mübârek sûreye devam edenlerin hiçbirinde vehimden eser kalmadı.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Kim Sükût Ederse Kurtulur"
« Yanıtla #1408 : 28 Ekim 2014, 12:27:59 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlmi ile amel eden, malının (ihtiyaçtan) fazlasını infâk eden, boş ve lüzûmsuz sözden dilini tutan kimseye müjdeler olsun."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-Imân)


16
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 22 Zilhicce 1435 - Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1430

"Kim Sükût Ederse Kurtulur"

İmâm Gazâlî rahimehullâh buyurdu:

İyi bil ki dilin belası ve tehlikesi pek büyüktür. Bundan kurtuluş ancak sükût etmek, susmak iledir. Bu sebeple Resûlullâh (s.a.v.) susmayı methetmiş ve ona teşvik etmiştir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Kim sükût ederse kurtulur."

•  "Sükût etmek hikmettir, fakat sükût edenler azdır."

•   "Kim iki çenesi arasın(daki dilin)e ve iffetine kefîl olur; -haramdan korursa- ben de onun cennete girmesine kefîl olurum."

Muaz bin Cebel (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'den bir tavsiyede bulunmasını istedi.

Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allâh'a, onu görüyormuş gibi ibâdet et, nefsini ölüler arasında say. İstersen bütün bunlardan daha mühimmini haber vereyim." buyurdu ve dilini gösterdi. Hazret-i Muâz:

"Yâ Resûlallâh, bizler söylediklerimizden sorulacak mıyız?" deyince şöyle buyurdular:

"Anan seni kaybetsin. İnsanları yüzleri üzere yahud burunları üzere ateşe atan ancak (küfür ve yalan söylemek, söğmek, lânet, iftirâ, gıybet, dedikodu etmek ve benzeri gibi) dillerinin yaptıkları değil midir?"

Hz. İbn-i Mesûd (r.a.) "Allâha yemin ederim ki en uzun müddet hapsedilmesi; tutulması gereken şey dildir" buyurmuştur. Dilin âfetleri pek çoktur. Dilin sakınılması gereken bazı zararları şunlardır:

Faydasız sözleri konuşmak, çok söz söylemek, günah ve çirkin sözleri söylemek, hasımlarıyla uzun uzadıya mücadele etmek, düşmanlık peşinde olmak, güzel ve edebî söz söylemek kaygısıyla haddini aşan sözler etmek, sövmek, lanet etmek, şehveti tahrik eden şarkı vesair sözleri söylemek, mizaha çok düşkün olmak, alay etmek, insanları tah­kir etmek, sırları ifşa etmek -ki bu emanete ihanettir-, yalan va'dlerde bulunmak, gıybet etmek, nemîme (birisinin sözünü aralarını bozmak için başkasına taşımak), insanları hep medhetmek; yağcılık yapmak.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dîn ilimlerine Dâir ilk Kitap Yazan imâm-ı A'zam'dır | Kıt'a
« Yanıtla #1409 : 28 Ekim 2014, 12:30:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kıl(maya devam ed)erse iki berâtı olur: Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)


17
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 23 Zilhicce 1435 - Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1430

Dîn ilimlerine Dâir ilk Kitap Yazan imâm-ı A'zam'dır

Dîn ilimlerini ilk defa tertip eden İmâm-ı A'zam hazretleridir. Ondan sonra İmâm Mâlik bin Enes Muvatta'ında onun tertibini esas almıştır. Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân ve Tâbiîn dînî ilimlerde kitaplar hazırlamadılar. Onlar ilimleri hâfızalarında muhâfaza etmekteydiler. İmâm-ı A'zam Hazretleri ilmin zayi olmasından korktuğu için onu tasnif etti.

İlk önce tahâreti, sonra namazı yazdı. Sonra diğer ibadetleri beyan ettikten sonra insanlar arasındaki muamelelere dair olan hükümleri koydu. Kitabını ferâiz (miras hukûku) ile bitirdi. Kitaba tahâret ve namazla başlaması, ibâdetlerin en mühimmi olduğundan, miras hukûkuyla bitirmesi de insanların başlarına gelen en son halin miras olduğundandır.

İlk defa Feraiz ve Şurût kitaplarını o yazmıştır. Bundan dolayı İmâm Şâfiî hazretleri:

"İnsanlar fıkıhda İmâm-ı A'zam'ın çocukları gibidir." buyurmuştur. (Tebyîzu 's-Sahife, Suyûti)

Dede Cöngî merhûm şöyle der: 'İmâm-ı A'zam Hazretlerinin tasnif ettiği bir kitap yoktur' sözü Mutezileye aittir. Şerh-i Pezdevî'de İmâm Erzincânî'nin şöyle dediği nakledilmektedir: "İmâm-ı A'zam Hazretleri Kitâbü'l-Alim ve'l-Müteallim, talebesi Osmân el-Büstî'ye

gönderdiği er-Risâle, el-Fıkhü'l-Ekber, ve ilm-i sarfa dair Maksûd kitaplarını tasnîf etmiştir.

İmâm Sadru'l-eimme (rh.) "İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin ilimlerin gayet müşkil bahislerini çözdüğü, nahiv ve Arab lisanının esrârına, hesap ilminin inceliklerine dair beyan ettikleriyle beraber hallettiği meseleler, beş yüz bine ulaştı." demiştir.

Hidâye şerhi İnâye'de "Hanefî âlimleri bir milyon yüz yetmiş bin küsur meseleyi izah etti." denilmiştir.


Kıt'a:
Tutmaz olur tutan eller, Çürür söz söyleyen diller, Sevip kazandığın mallar, Vârislere kalır birgün...


[/quote]