Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1017507 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yediğiniz yemeği, Allâhü Teâlâyı zikir ile ve namaz ile eritiniz. Yemeğin üzerine uyumayınız. Zira bundan dolayı kalbleriniz kararır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)



29
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 16 Safer 1434 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)


Peygamberimiz'in Bir Tavsiyesi

Bir adam Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) gelerek ‘Bana bir tavsiyede bulun yâ Resûlallâh!’ dedi.
Resûlullâh (s.a.v.) “Öfkelenme!” buyurdu. Adam birkaç defa tekrar sordular.
Resûlullâh (s.a.v.) her defasında “Öfkelenme!” buyurdu.(Mektubât-ı İmam-ı Rabbânî (k.s.) 1/98)


"Allah da Seni Nurlandırsın"

Ashâb-ı Kirâm’dan Temîm ed-Dârî (r.a.) Şam’dan Medine’ye yanında birçok kandil, yeterince yağ ve ip getirdi. Medîne’ye vardığında Cuma günüydü. Hizmetçilerinden Ebu’l-Berrâd’a, kalkıp ipi bağlamasını, kandilleri asmasını, onlara su ve yağ koyarak fitili takmasını emretti. O da denileni yaptı. Temîm ed-Dârî, güneş batınca hizmetçisine kandilleri yakmasını söyledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mescide gelip içerinin aydınlık olduğunu görünce “Bunu kim yaptı?” diye sordu. Oradakiler “Temîm yaptı, yâ Resûlallâh!” dediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Temîm’e şöyle buyurdular; “İslâm'ı nurlandırdın ve İslâm’ın mescidini süsledin. Allâhü Teâlâ da seni dünyâ ve âhirette nurlandırsın.”


SAĞLIK: Zayıflamak İçin Bazı Tavsiyeler

• Yemekleri küçük tabaklarda almalı, öğün atlamamalı,
• Bol sebze ve meyve yemeli, bol su içmeli,
• Hamur işi, çikolata, tatlı gibi enerjisi yüksek gıdaları azaltmalı,
• Bir şeyler yemek istediğinizde onu unutturacak başka şeylerle meşgul olmalı,
• Ve mümkün olduğunca hareketli olmalıdır. Mesela, merdiven ile inilip çıkılabilecek bir yerde asansör kullanılmamalı, yakın mesafelere yürüyerek gidilmelidir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Selim, Kız: Fehime




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Halife'ye Nasihatler | FIKRA: Davul Ne Zaman Çalınır?
« Yanıtla #751 : 30 Aralık 2012, 02:36:36 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bir müslümanın dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)  



30
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 17 Safer 1434 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1428

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)


Halife'ye Nasihatler

İmam Mâlik bin Enes’den (r.a.) nakledilmiştir: Bir gün halife Ömer bin Abdülaziz’in (r.a.) huzuruna, Muhammed bin Ka’b geldi ve şöyle nasihat etti:

Ey mü’minlerin emiri! Bu fani dünya bir kazanç mahallidir ki, insanlardan bazısı işlediği hayırlı amellerle yarın kıyâmet pazarında geçerli olacak halis kumaşlar kazanıp âhiret çarşısında nihayetsiz kârlar elde eder. İnsanların bazısı da kendisine zarar ve ziyan olacak ne kadar kötülükler ve çirkinlikler varsa, hepsini toplamakla meşguldür.

Ey mü’minlerin emiri! Birkaç günlük dünya ikbaliyle gurura kapılıp, ecelin pençesine hazırlıksız yakalanmamak için; bu fani âlemde âhiret saâdetinin sermayesi olacak sevaplar işle, hayırlar yap. Yoksa özürlerin kabul olunmayacağı Allâh’ın adalet divanına vardığında; biriktirdiğin mallar ve geride bıraktığın eşyanın sana bir faydası olmaz. Çünkü dünyada bıraktığın mallar senden sonra adını dahi anmayan ve istifade ettikçe hamd ve senada bulunmayan vârislerin tarafından bölüşülür.

Ey mü’minlerin emiri! Cennette imrenilen makama kavuşmayı gerektiren amelleri işle, günah işlemekten kaçın.Yarın izzet sahibi olan Hazreti Allâh’ın huzuruna giderken sana yol azığı olacak sevap işlemeye gayret et ve bu yolda öncülük et. Bu fâni pazarda ömür sermayesini harcayarak, âhiret pazarında meteliksiz kalma! Helakine sebep olacak günahlara düşme!.

Ey mü’minlerin emiri! Allâh’tan kork! İyilik ve ihsan kapılarını bütün insanlara açık tut! Mazlumlara yardımcı olduğun gibi, zâlimlerin zulmüne de engel ol!"


FIKRA: Davul Ne Zaman Çalınır?

Baba ile oğlu konuşuyorlar:
– Baba, bana davul al!
– Oğlum, başka bir oyuncak iste. Davul alırsam, sonra beni çalışırken rahatsız edersin.
Yok baba, sen çalışırken çalmam, uyurken çalarım!



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)




31
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 18 Safer 1434 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)


Sabreden fakir mi şükreden zengin mi hayırlıdır?

Bazıları ikisinin de fazilette eşit olduğunu söylemişlerdir.
Muhakkak insanlar kısım kısımdır.
Onlardan biri zengin olduğu halde dosdoğru hal üzere bulunandır. Eğer fakir olsaydı bu hal onu Allâhü Teâlâ’ya isyana götürürdü. Bu kimsenin zenginliği, kendisi için fakirliğinden daha hayırlıdır.

İkincisi, fakirlikde dosdoğru yolda iken, zenginlik hali bozarak onu isyana taşıyan kimse içinse fakirlik zenginlikten hayırlıdır.

Üçüncüsü, her ikisi de hayırlıdır. Fakirlik halinde rıza, sabır gibi vazîfeleri yerine getiren, zengin olduğunda da Allâh’ın bu nimetine şükrederek ihsanda bulunan ve malını din ve dünyası için faydalı olarak harcayan kimsedir.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) çoğu hâli Allâh onu Hayber, Fedek, avâlî köylerinin ve Benî Nadîr’in malı ile zengin kılıncaya kadar fakirlik üzere idi. Peygamberlere ve evliyâya gelen her gün bir öncekinden daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) son zamanlarında ise zengin idi. Lâkin o zenginlik vaktinde de fakirlik zamanında olduğu gibi gayet cömert idi.

Resûlullâh'ın Mübarek İsmini Anmak

Hz. Âdem, oğlu Şît aleyhisselâma şöyle tavsiye etti:

“Ey oğul! Sen benden sonra benim halîfemsin. Yerime geçtiğinde en sağlam tutamak (kulp) olan takvâya sarıl. Ne zaman Allâh’ın adını ansan yanında Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)in adını da an. Zira ben arşın ayaklarında ve göklerde gittiğim her yerde onun ismini yazılı buldum. Rabbim beni cennetine yerleştirdiğinde onun adı yazılı olmayan bir köşk yahut oda görmedim. Muhammed aleyhisselâmın ismi hûrilerin boynunda, cennet ağaçlarının, hatta Tûbâ ağacının yapraklarında, Sidre-i Müntehâda, perdelerin her yerinde ve meleklerin gözleri arasında yazılı idi.
Sen onun adını dâima an, zira melekler hep onu anarlar.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îman Nedir?
« Yanıtla #753 : 01 Ocak 2013, 13:29:22 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her (meşrû’ ve mübâh olan) iş bereketsizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)




01
Ocak Salı 2013

Hicrî: 19 Safer 1434 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1428

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)


Îman Nedir?

Îman, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Allâhü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu hususları, hiç tereddüd etmeden tasdik etmektir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ buyurduklarının temeli; (imanın şartları): Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir.

Her müminin, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüd ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır.

Mesela, Kur'ân-ı Kerîm Allâh’ın kelâmıdır, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.

Yine Kur'ân-ı Kerîm'in kat'î olarak ve sarahaten; açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu; namaz, oruç, zekât ve haccın farz olduğunu; hırsızlık, zina ve şarap içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.

Îman kat’i sûrette kalb ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, zühd ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir.

Salih ameller ile kalb nurlanır, itikad kuvvetlenir; günahlarla da kalb kararır, itikad gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.

En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allâhü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip yasaklarından kaçınmak her mümin için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îmanın Şartları
« Yanıtla #754 : 02 Ocak 2013, 10:52:42 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Îman; Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin hepsinin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmandır."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



02
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 20 Safer 1434 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1428

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)


Îmanın Şartları

(Âmentü billâhi) Allâhü Teâlâ'nın ulûhiyetine; yani, varlığı kendinden olduğuna ve bütün her şeyi yarattığına, ibâdete ancak onun layık olduğuna, zâtı ile kâim olan sıfatlarının sonradan olmadığına ve hiçbir suretle şerîki (ortağı) ve nazîri (benzeri) olmadığına ve yarattıklarından bir şeye aslâ benzemediğine inandım.

(ve melâiketihî) Allâhü Teâlâ'nın meleklerinin şerefli kulları olduklarına ve onunla peygamberleri arasında vahye sadık ve emîn vâsıta olduklarına inandım.
Melekler latîf nûrânî varlıklardır. Türlü sûretlerde görünürler ve onlarda erkeklik ve dişilik yoktur. Adedlerini ancak Allâhü Teâlâ bilir.

(ve kütübihî) Allâhü Teâlâ'nın kitâblarını Cebrâîl (a.s.) ile peygamberlerine Hak dîni beyân için gönderdiğine inandım.
Kurân-ı Kerîm diğer kitâblardan sonra peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma nâzil olduğundan diğerlerinin hükmü kalmamıştır, ondan başkasını okumak ve hükmüyle amel etmek câiz değildir.

(ve rusülihî) Allâhü Teâlâ'nın insanlardan nice kâmil zâtları sırf ilâhî lütfu olarak peygamberlik şerefi ile şereflendirip onların elinde mucizeler yarattığına ve her birinin zamanlarında insanları Allâh’ın emrettiği dîne davet ettiklerine inandım. Peygamber Efendimiz insanların ve cinlerin tamamına gönderilmişdir ve dîni kıyâmete kadar bâkîdir ve Kur'ân-ı Azîm onun en büyük mûcizesidir.

(ve'l-yevmi'l-âhiri) Âhiretin olduğuna inandım. Âhiret günü bütün ölülerin diriltilip kabirlerinden kalkmasına ve hepsinin mahşer meydanına toplanmasına, amel defterlerinin verilmesine ve hesaba çekilmelerine, kötülük ve iyiliklerin tartılmasına, sırât köprüsünden geçilmesine, cennet ehlinin cennete ve cehennem ehlinin cehenneme girmesine, ebedî mükâfât ve ebedî azâbın hak olduğuna inandım.

(ve bi'l-kaderi; hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ) kadere; Bütün hayr ve şerrin hepsinin Allâhü Teâlâ'nın bilmesi, dilemesi, takdîri ve yaratması ile olduğuna inandım.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mekke-i Mükerreme'nin Fethi
« Yanıtla #755 : 03 Ocak 2013, 10:30:27 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmeti helâk olan peygamberler Mekke’ye gelir ve orada beraberindeki ümmetiyle vefât edene kadar ibâdet ederlerdi. Nûh, Hûd, Sâlih, Şuayb (aleyhimüsselâm) orada vefât etmişler ve kabirleri de Zemzem ile Hıcir arasındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Ezrakî, Ahbâr-ı Mekke)



03
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 21 Safer 1434 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1428

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)


Mekke-i Mükerreme'nin Fethi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke müşrikleri ile Hudeybiye'de sulh imzalamıştı. Fakat müşrikler Hicretin 8. senesinde bu anlaşmayı bozmuşlardı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz Ramazân-ı Şerîf'in onuncu gününden sonra on bin kişilik bir ordu ile Medîne-i Münevvere’den hareket etti. Yolda Benî Süleym kabîlesi de orduya katıldı.

Fahr-i Âlem Efendimizin muhterem amcası Abbas (r.a.) evvelce Müslüman olmuş fakat Mekke-i Mükerreme'de durduğu için Müslümanlığını gizlemişti. Müslüman olduğunu ilân edip çıkmış ve Medîne-i Tâhire'ye gelmekte iken İslâm ordusuna rast geldi ve bu kudsî ordu ile tekrar Mekke-i Mükerreme'ye döndü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Yâ Abbas!. Sen muhacirlerin sonuncusu oldun.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem Hazretleri (s.a.v.) “Kureyş tarafından taarruz olunmadıkça harp etmeyiniz!” diye emretmişti. İslâm ordusu harp etmeksizin Mekke-i Mükerreme'ye girdi. Tekbir sadâları dağları, taşları titretiyordu. Yalnız Hâlid bin Velid'in (r.a.) fırkası Handeme'de taarruza uğradığından savaşa mecbur olmuş ve bir hücumda düşmanı dağıtmıştı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Mekke-i Mükerreme'ye girecekleri sırada Hak Teâlâ Hazretleri'nin lütuf ve ihsanına teşekkür için mübarek başlarını üzerinde bulunduğu devesinin boynu üzerine doğru uzatarak secdeye kapandı.

Cuma günü idi, halk Harem-i Şerifte toplanmıştı. Vaktiyle Resûlullah'a vermiş oldukları eziyetleri anarak bugün kendilerine ne yapılacağını düşünüyorlardı. Halbuki, o Peygamber-i Âlî-şân Hazretleri hepsini affetti, “Haydi gidiniz, hepiniz azatsınız, hürsünüz!” diye buyurdu ve Beytullah'ın etrafındaki ve içindeki putları kırdırıp Kâbe-i Muazzama'yı temizletti. Mekke-i Mükerreme'deki erkekler, kadınlar akın akın gelip Müslüman oldular. Şimdiye kadar Resûl-i Ekrem'e düşman olanlar, artık onu kendi canlarından ziyâde seviyorlardı.
Resûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), zilkâde ayının son günlerinde Medîne-i Münevvere'ye döndüler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Kızım) Fâtıma, cennetteki kadınların efendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



04
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 22 Safer 1434 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)


Hanımların Efendisi Hazreti Fâtıma

Hazret-i Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Bir gün Resûlullâh'ın (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Hazret-i Fâtıma geldi. Yürüyüşü tıpkı Resûlullâh'ın (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Resûlüllâh (s.a.v.) onu “Merhaba ey kızım!” diye taltif ettikten sonra yanına oturtup kulağına gizlice bir şeyler söylediler. Hazret-i Fâtıma ağladı. Tekrar bir şeyler söyledi Hz. Fâtıma güldü.

Ben, ‘Resûlüllâh'ın (s.a.v.) söylediği ne idi ki önce ağladınız, sonra güldünüz?' diye sordumsa da cevap olarak “Resûlüllâh'ın sırrını kimseye ifşa etmem” dedi.

Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal ettikten sonra tekrar sordum. Şöyle dedi:

Birinci fısıldadığında “Cebrâîl, Kur'ân-ı Kerîm'i talim için senede bir defa bana gelirdi. Bu sene iki defa geldi. Öyle zannediyorum ki ecelim yakındır. Ehl-i beytim içinde de bana ilk önce sen kavuşacaksın ve ben sana güzel selef olacağım” buyurdular. Ben de ağladım. İkinci defasında;

“Ey Fâtıma! Sen bütün âlemlerin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?” buyurunca mesrur olup güldüm.

Hz. Fâtıma, Resûlullâh'ın  (s.a.v.) âhirete irtihalinden 6 ay sonra, hicretin on birinci senesi, Ramazan ayının 3. günü; salı gecesi vefat ettiler. (RadıyAllahu anhâ)


Kıblenin Tesbiti ve Kıble Saati

Takvimizde “Yatsı vakti”nin yanında “Kıble S.” başlığı altındaki sütun kıble saatidir. Kıble saati güneşe bakılarak kıblenin tesbit edilebildiği saattir.

Kıble tespiti ve kıble saati hakkında daha fazla bilgi için 27 Mayıs - 15 Temmuz arkasındaki “Dünya kıble günü” yazılarına ve takvimimizin sonundaki yazılara bakılabilir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslâm'ın Beş Esası
« Yanıtla #757 : 06 Ocak 2013, 07:42:09 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dikkat ediniz. Vücudda bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün cesed iyi olur, o bozuk olursa bütün cesed bozuk olur: Dikkat ediniz, o kalbdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)  



05
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 23 Safer 1434 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması (1799) • Medine-i Münevvere'yi Sel Bastı (1918) • Adana'nın Kurtuluşu (1922)


İslâm'ın Beş Esası

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

İslâm dîni beş temel üzerine kurulmuştur:

• Allâh'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek,
• Namaz kılmak,
• Zekât vermek,
• Hacca gitmek ve
• Ramazan orucunu tutmak.”


Bu esâslardan herhangi birini inkâr eden bir şahıs Müslümanlık şerefinden mahrum olur, dinden çıkar.

Bir kimsenin müslüman olabilmesi için, evvelâ Allâhü Teâlâ'nın varlığına ve Hz. Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve peygamberi olduğuna kalbi ile îmân etmesi ve -müslüman olduğuna hükmedilmesi için- imânını dili ile ikrâr etmesi, söylemesi lâzımdır. Bu şehâdet İslâmiyet'in ilk ve en büyük şartıdır.

Îmân, kalbe âit bir hâl olduğundan, dil ile şehâdet ederek ikrarda bulunmayanın dünyâda müslümanlığına hükmedilmez.

Namaz, zekât, hac, oruç da İslâmiyet'in birer şartıdır. Bunların farz olduğuna kalb ile îmân etmek ve şartları bulundukça yerine getirmek lâzımdır.

Bunların farz olduğunu inkâr eden bir şahıs, müslüman değildir.

Bunları tasdîk etmekle berâber îfâ etmeyen, yapmayan bir şahıs da, kâmil bir müslüman sayılamaz. Son nefeste îmânını zâyi etmesinden, kaybetmesinden korkulur, azâba müstehak olur.

Bunların farz olduğuna kalb ile îmân ederek yerine getiren bir zât ise, kâmil bir müslümandır.

Bunları dil ile kabul ve itiraf ettiği hâlde, kalb ile inkâr eden bir şahıs ise, zâhirde Müslüman görülürse de hakikatte münâfıktır, en feci bir küfür ve dalâlet içindedir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsan öldüğü zaman onun ameli kesilir (sevâbı yazılmaz). Ancak üç şey hâriçtir: Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır) ve kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlât.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



06
Ocak Pazar 2013

Hicrî: 24 Safer 1434 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Vefatı (1693) • Ceyhan'ın Kurtuluşu (1922)


Ümmetim Yakında Beş Şeyi Sever

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Yakında ümmetime öyle bir zaman gelecek ki onlar beş şeyi sevecekler, beş şeyi de unutacaklar.

1- Dünyayı (dünya işlerini) sevecekler, ahireti (için amel işlemeyi) unutacaklar,
2- Hayatı sevecekler, ölümü unutacaklar,
3- Köşklerinin olmasını sevecekler, kabirleri(ni aydınlatacak amelleri ve kabrin korkularını) unutacaklar,
4- Mal mülk edinmeyi sevecekler, (Allâh’a verecekleri) hesabı unutacaklar,
5- Mahlukatı, yaratılmışları sevecekler, Hâlık’ı; yaratıcıyı unutacaklar.



Ölülere Duâ Günahları Afettirir, Azabı Kaldırır, Dereceyi Yükseltir

Ölünün velisi, yakınları ölünün gömülmesinden bir gün sonra yedinci güne kadar gücünün yettiği şeyi fakirlere sadaka vererek sevabını ölüye bağışlar. Bu, bir sünnettir. Ashâb-ı Kirâm devrinden beri terk edilmemiş ve günümüze kadar işlenmiştir.

Buna gücü yetmezse, iki rek’at namaz kılarak sevabını ölüye bağışlamalıdır.

Fakat ölü sahiblerinin birinci ve üçüncü günlerde veya bir hafta sonra ziyafet vermeleri mekruhtur.

Ancak ölünün komşularının veya uzak akrabasının yemek hazırlayarak ölü sahiblerine ikram etmeleri ve yeyiniz diye ısrar etmeleri müstehabdır. Çünkü cenaze sahibleri kendileri için yemek hazırlayabilecek bir halde değillerdir.

Beyit:

Âkil oldur, gelmeye dünyâ metâından gurûr
Müddet-i devr-i felek bir demdir âdem bir nefes. (Bâkî)

Yani: Dünya hayatının müddeti bir an ve insan bir nefes olduğundan akıllı; dünya hayatının metaından gururlanmayandır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Kirâm'a Hürmet
« Yanıtla #759 : 07 Ocak 2013, 10:32:02 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ashâbımı bana bırakın. Nefsim kudretinde olan zât-ı â'lâ (Allâhü Teâlâ)ya yemin ederim ki siz Uhud dağı kadar veya dağlar kadar altını infak (Allah yolunda sarf) etseniz onların amellerine yetişemezsiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



07
Ocak Pazartesi 2013

Hicrî: 25 Safer 1434 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmaniye'nin Kurtuluşu (1922)


Ashâb-ı Kirâm'a Hürmet

Ashâb-ı Kirâm'ın hepsine hürmet etmek ve onlar hakkında ileri geri konuşmayıp onları hayırla yâd etmek vâcibdir. Allâhü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetinde onları medhetmiştir. Bunlardan biri, Hadîd Sûresinin 10. âyetidir ki, meâli: “...Fetihden evvel infak edip çarpışanlarınız diğerlerine müsavi olmaz, onlar sonradan infak edip çarpışanlardan derece itibariyle daha büyüktür. Bununla beraber hepsine de Allah hüsnayı (cenneti) va'd buyurdu...” Bu âyet, Ashâb-ı Kirâm’ın tamamına müjdedir.

Resûlullâh da onları sevmiştir. Onları methettiği birçok hadîs-i şerîfden bazıları:

• “Ümmetimin en hayırlıları benim asrımdakiler (ashabım), sonra onları takib edenler (Tâbiîn), sonra onları takib edenlerdir (Tebe-i tâbiîn)…”
• “Beni gören Müslümana, yahut göreni görene ateş değmez.”
• “Beni görene, beni göreni görene müjdeler olsun…”
• “Beni görüp de iman edene, beni göreni görüp de bana iman edene müjde olsun. Onların hepsine müjde olsun ki en güzel âkıbet onlarındır...”
• “Ashâbımdan bir beldede vefât eden birisi o belde ahalisi için kıyâmet günü bir nur olur ve reisleri olarak gelir.”
• “Ashâbıma hürmet ediniz, zira onlar sizin hayırlılarınızdır.”
• “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.”
• “Ashâbıma söğmeyiniz, sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın infâk etse onlardan birinin bir avuç, hatta yarısı kadar infâkına yetişemez.”
• “Ümmetimin en kötüleri, Ashâbım aleyhine söz söylemeğe cüret edenleridir.”
• “Allâhü Teâlâ'ya Ashâbımın benden sonra ihtilâfından sordum, şöyle vahyetti: ‘Yâ Muhammed, muhakkak senin Ashâbın semadaki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından kuvvetlidir, lâkin hepsinin nûru vardır. Kim onların ihtilaflarından üzerinde oldukları bir şeyi alırsa o benim katımda hidayet üzeredir.”




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) Mübarek Sözleri | Saferu'l-Hayr
« Yanıtla #760 : 08 Ocak 2013, 10:30:30 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemîn ederim ki, ben kendisine (anasından) babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiçbiriniz (hakîki îmân ile) îmân etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



08
Ocak Salı 2013

Hicrî: 26 Safer 1434 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1428

Erzin'in Kurtuluşu (1922) • Hirfanlı Barajı'nın Açılışı (1960)


Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) Mübarek Sözleri

Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz yaratılıştan pek fasih idi. Yüksek maksatlarını açık açık, parlak bir surette ifâde ederdi. Huzûruna gelen elçilerin konuşmalarına pek beliğ bir tarzda cevap verirdi.

Onun mübarek sözleri arasında birçok mânaları toplayan öyle yüksekleri vardır ki, onlara cevâmi'u’l-kelim denir.

Yine onun mübarek sözleri arasında öyle hikmetlileri vardır ki bunlara bedâyi’u’l-hikem denilir.

Peygamberimizin mübarek sözlerinden:

“Hikmetin başı Allah korkusudur.”
“İnsanlar altın ve gümüş mâdenleri gibidir.”
“İnsanlar tarak dişleri gibi birbirine -hukuken- müsavidir.”
“Kendi hakkında istediğini senin hakkında istemeyen kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur.”
“Kendi nefsi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe kişinin imanı kâmil olmaz.”
“Yalan yere yemin, yurtları harap eder.”
“Alışverişinde en ziyâde ziyan eden o kimsedir ki, başkasının dünyâsı uğrunda kendi âhiretini feda eder.”
“Kardeşinin uğradığı musibetten dolayı sevinç gösterme, sonra Hak Teâlâ onu kurtarır da sana belâ verir.”
“Cezası en çabuk olan şey zulümdür.”
“İnsanlara kendini sevdirmek aklın yarısıdır.”
“Kanâat tükenmez bir mal ve hazînedir.”
“Pişmanlık bir tevbedir.”


Saferu'l-Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arazî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır. Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dünyada karnını iyice, tıkabasa dolduranlar ahirette en çok açlık çekeceklerdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)  



09
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 27 Safer 1434 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1428

Düşman Çanakkale'den Çekildi (1916) • Dörtyol'un Kurtuluşu (1922)


Hakk'ın Keremli Kulu

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: “Musâ aleyhisselâm 'Yâ Rabbi, bana senin lütuf ve ihsânına en çok nâil olan kulunu haber verir misin?' diye duâ etti.
Şöyle buyuruldu; “O kimsedir ki benim râzı olacağım şeye kartalın avına gittiği gibi hızlı gider, sabî çocukların insanlarla ülfet (ettiğ)i gibi benim sâlih kullarıma dostluk ve muhabbet eder, harâm kıldığım (birşey) işlendiği vakit kaplan gibi öfkelenir.”


Ashâb-ı Kiram (RAdıyallâhü Anhüm)

Peygamber Efendimiz Hazretleri'ni görüp ona iman eden zâtların hepsi mübarektir, mukaddestir ve hürmete lâyıktır. Onların şerefleri bütün ümmetten pek yüksektir. Bu da Resûl-i Ekrem Efendimiz’e sahabî olmalarının ve İslâm dinine ilk evvel hizmet etmiş bulunmalarının bir mükâfatıdır.

Binaenaleyh, biz o yüksek zâtların istisnâsız hepsine de hürmet ve muhabbet ederiz. Onlardan bazılarının aralarında olan bazı hâdiseler birer içtihad neticesinde olup hikmet bulunduğundan o hâdiseleri kurcalamayız, o hâdiselerden dolayı hiçbirine -hâşâ- dil uzatamayız. Resûlullâh’ın emirleri ve ümmetinin ekseriyetini teşkil eden Ehl-i Sünnet vel cemaat imamlarının icma'ı ve ittifakı böyledir.

Ehl-i Sünnet'ten olan bütün müslümanlar böyle inanır ve böylece hareket eder, bütün Ashâb-ı Kiramı “radiyallâhu teâlâ anhüm” diye hürmetle yâdederler.

Allâhü Teâlâ Hazretleri ashâb-ı kiramdan razı olsun! Âmin!..


Fıkra: Bu haberi kimden aldın?

Meşhur arap şairlerinden Kusayr bir gün hastalanmış, bazı ahbabı ziyaretine gelip, “Nasılsın?” diye sormuşlar.

“Nasıl olacağım, âhiret yolcusuyum!” demiş.

İçlerinden biri, “Hayır, sen daha çok yaşayacaksın!” deyince, başını yastıktan kaldırıp:

“Aman, doğru söyle! Allâh'ı seversen! Bu haberi kimden aldın?” demiş.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Niyyetin Ehemmiyeti | Kıt'a
« Yanıtla #762 : 10 Ocak 2013, 11:42:19 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



10
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 28 Safer 1434 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Beş Yıllık Savaşın Ardından "Yaş Anlaşması" imzalandı. (1792) • İngilizlerin Bağdad'ı İşgali (1919)


Niyyetin Ehemmiyeti

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu:

Yemek yemekten maksat, nefsi nasiblendirmek olmamalı, aksine, ibadete güç ve kuvvet elde etmek için olmalıdır. Başlangıçta bu niyyet(e muvaffak olmak) kolay olmasa bile, kendini buna zorlamak, bu niyetin ele geçmesi için iltica ve tazarruda bulunmak; Allâhü Teâlâ’ya yalvarmak lazımdır.
Elbise giymekte niyet, ibadet ve namazı kılmak için zînetlenmek olmalıdır. Zira Kur'ân-ı Kerîm'de;

“Ey âdemoğlu! Her mescit yanında ziynetinizi tutunuz (yani gerek tavaf ve gerek namaz halinde elbisenizi üzerinize alınız, en güzel hal ve hey'ette bulununuz)...” (A'raf sûresi, âyet 31) buyrulmuştur. Güzel elbiseler giymekten maksat, insanlara gösteriş olmamalıdır. Zira bunlar menolunmuştur; yasaklanmıştır.

Bütün hal ve hareketlerde, Allâhü Teâlâ'nın rızasını gözetmeye ve İslam dininin icablarıyla bedeni ve kalbi ile amel etmeye gayret etmek lazımdır. İşte böyle yapıldığı takdirde insan zâhiriyle (bedeniyle) ve bâtını ile (kalbiyle), Allâhü Teâlâ’ya yönelmiş, Allâhü Teâlâ'yı zikretmiş olur.

Mesela bir kul, başından sonuna kadar tamamen gaflet olan uykuyu, ibadetlerini yaparken tembellikten kurtulmak, ibadetlerini daha uyanık olarak eda etmek niyetiyle uyursa, bu uyku aynen bir ibadettir. Bu şekilde uykuya devam ettiği müddetçe de o kimse sanki ibadette gibidir. Çünkü o kimsenin niyeti, ibadetleri daha iyi eda etmektir.

Hadîs-i şerîfte;
“Âlimlerin uykusu, ibadettir.” buyrulmuştur… (İmâm-ı Rabbânî, Mektubat 3/17)

Kıt'a:

Tutmaz olur tutan eller
Çürür şol söyleyen diller
Sevip kazandığın mallar
Vârislere kalır bir gün.

(Yunus Emre)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Abdest ve Gusül(Boy Abdesti)
« Yanıtla #763 : 11 Ocak 2013, 10:57:45 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cuma günü gusül abdesti almak sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)



11
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 29 Safer 1434 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1428

Haliç'in Donması (1755)


Abdest ve Gusül(Boy Abdesti)

Namazın şartlarının birincisi hadesten tahârettir;
Hades cünüb veya abdestsiz olmak demektir.
Hadesten taharet, su bulunup kullanılması mümkün olan yerde gusül lâzım olduysa gusül abdesti, abdest lâzım olduysa abdest almak, su bulunmayan yâhud kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Abdestin farzları dörttür:
Yüzünü yıkamak, ellerini dirsekleri ile beraber yıkamak, başın dörtte birini mesh eylemek ve ayaklarını topukları ile yıkamaktır.

Sünnet üzere abdest:
Besmele ile ellerini yıkayıp ağzı misvakladıktan sonra ağzını ve burnunu üçer kere yıkayıp sonra hadesten tahârete niyet edip farzların aralarını kesmeden (bir âzâ kurumadan diğerine geçerek) tertîb üzere sırası ile başından başka diğerlerini üçer kere yıkar.

Başını tamamen mesh etmek ve parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek ve kulaklarının içini şehâdet parmağının içi ile ve ardını baş parmağının içi ile mesh etmek de sünnettir. Kalan üç parmağının arkası ile boynunu mesh etmek, ellerini ve ayaklarını yıkamağa sağ yanından başlamak müstehabdır.

Abdesti bozan şeyler:
Önden ve arkadan çıkan şey ve arkadan çıkan yel, her âzâdan kan ve irin çıkması ve sarı su akması, -balgamdan başka şeyi- ağız dolusu kusmak, yatarak veya -alındığında düşeceği şeye- dayanıp uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak, bâliğ olan kimsenin namazda yanında olan kimse işitecek kadar gülmesi.

Guslün farzları üçdür:
Ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamaktır.
Sünnet olan gusül şöyledir: Evvelâ ellerini yıkayıp istincâ yerlerini ve diğer necâset var ise onu pâk edib abdest aldıkdan sonra başına ve sağ omuzuna ve sol omuzuna döküp bütün azaları üçer kere yıkamaktır. Evvelki defada eliyle ovmak dahi sünnettir.

Cum'a namazı ve bayram namazları için gusül abdesti almak sünnettir.  



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şânım hakkı için, zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yazmıştık ki her halde Arza; yeryüzüne benim sâlih kullarım vâris olacaklardır.”
(Enbiya Sûresi, âyet 105)



12
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 30 Safer 1434 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1428

Haliç'in Donması (1755)


Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler Aleyhimüsselam

Peygamberlerin evveli Hazret-i Âdem aleyhisselâm, âhiri bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa sallAllahu aleyhi ve sellemdir.

Bu ikisinin arasında çok peygamberler gelmiştir. Onların sayısını Allâhü Teâlâ bilir.

Kur'ân-ı azimu'ş-şan'da ism-i şerîfleri beyan olunan yirmi sekiz peygamberin isimlerinin bilinmesi vaciptir:

Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyûb, Şuayb, Mûsâ, Hârun, Dâvud, Süleyman, Yunus, İlyas, Elyesâ, Zülkifl, Zekeriya, Yahya, Îsâ, Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn ve Muhammed Mustafa; salavâtullahi alâ nebiyyina ve aleyhim.

Rebîulevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır.

Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Rebîulevvel Ayı İctimâ‘I, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Rebîulevvel ayı ictima‘ı dün (11 Ocak Cuma) Türkiye saati ile 21.44’de idi.

Ru’yet, ise bugün (12 Ocak Cumartesi) Türkiye saati ile: 09.04’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusunun orta kısmı ile Filipinler, Japonya, Endonezya İle Asya, Avrupa ve Afrikanın güney kıyıları hariç tamamı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Arap yarımadasından da ilerleyen saatlerde görülebilecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 13 Ocak Pazar günü de Rebîulevvel ayının 1’i olmaktadır.