SADAKAT MEDRESESİ > OSMANLICA DERSLERİ

Ebced Hesâbı: Tarih Düşürme

<< < (2/3) > >>

ıssızada:
Bir kimsenin doğumu, ölümü, bir makâma gelmesi (özellikle padişahların
tahta çıkışları); savaş, barış, bir yerin fethi ve benzeri tarihî ve siyasî olaylar;
cami, medrese, han, hamam, çeşme, medrese ve benzeri yapıların inşalarının
tamamlanması gibi çok önemli olaylar için tarih söylenebildiği gibi, bazen
çok önemli olmayan şeyler için de tarih söylendiği görülmektedir.                        Burada şunu da belirtmek gerekir ki, bilhassa Osmanlı Devleti döneminde
tarih söylemek ve tarih düşürmek bir gelenek halini almıştır. O dönem kadar
yaygın olmasa da, Cumhuriyet döneminde de tarih düşürme geleneğinin
devam ettiği görülmektedir. Fakat bu işlem, gerçekleşmiş bir olayı belirtmek
üzere kullanılmıştır. Gelecekten haber vermek üzere kullanıldığının örneği yoktur.  Osmanlı Türkçesi metinlerinde sık sık tarih ibâreleri geçmektedir. Ayrıca o
döneme ait yapıların kitâbelerinde, mezar taşlarında ve değişik yerlerde
çokca tarih ibâreleriyle karşılaşılmaktadır. Bunlarda belirtilen tarihler Hicrî
tarihlerdir. Tanzîmat döneminde Rûmî tarihe; Cumhuriyet döneminde de
Mîlâdî tarihe göre söylenmiş tarih örnekleri varsa da, yine de çoğunluk Hicrî
tarihtir.

ıssızada:
Tarih ibârelerinin hesaplanmasında okunuş ve telaffuz değil, yazı önemlidir.
ibârede görülen bütün harfler, biz onu farklı okuyor veya telaffuz ediyor ya
da okumuyor olsak bile, hesâba dâhil edilir. Meselâ Farsçadan dilimize
geçmiş olan “hoca” kelimesinin Osmanlı Türkçesi metinlerindeki yazılışı,
Farsça aslına uygun olarak ( خواجو ) Ģeklindedir. Eğer bu kelime bir tarih
ibâresinin içinde ve hesâba dâhilse, okumadığımız ve söylerken
kullanmadığımız ( ا) harfini de hesâbın içinde dâhil etmemiz gerekir. Türkçe
“etmek” fiili Osmanlı Türkçesi metinlerinde ( ل) ile ( ايتمك ) Ģeklinde yazılır.
Meselâ bu filden türemiş “etti” kelimesi bir tarih ibâresinin içindeyse ( (ايتدل
şeklinde yazılmış olacaktır ve o ibâre hesâb edilirken okunuş değil, yazıdaki
şekli esas alınacaktır. “Oldu”  gibi Türkçe eklerin sonundaki “u” sesleri
Osmanlı Türkçesi metinlerinde y ile yazılır; bunda da okunuş ve telaffuz
değil, yazı esas alınacaktır.
Arapçadan dilimize geçmiş kelimelerdeki şeddeli harfler, Osmanlı Türkçesi
metinlerinde tek harf olarak yazılır. “Gaffâr” ( غفار ), “millet” ( ملت ), “şiddet”
شدت) ) kelimelerinde olduğu gibi genellikle üzerine şedde de konmaz;
konmuş olsa bile görünüşü tek olduğu için tek harf olarak hesâba dâhil edilir.
“Ma’nâ” ( معنى ), “Tûbâ” ( طوبى ) “a’lâ” ( اعلى ) gibi Arapça kelimelerin sonları “â”
şeklinde okunsa da, yazıda 'y' iledir. Bu gibi durumlarda da yine görünüşe
göre hareket etmek gerekmektedir. Arapçada dammeli bir harften sonra gelen
hemze, vav  harfi üzerine yazılır; “mü’min” ( مؤمن ) gibi. Burada hem vav,
hem hemze (elif) hesâba dâhil edilir.

mazhar:
Bu güzel bilgiler için teşekkürler.

andelib:
Ben bi tane yapmıştım;
Bedr-i muharremde bağçemde bir gül-i ahmedi açıldı.

tarihman:

--- Alıntı yapılan: andelib - 27 Aralık 2011, 23:01:16 ---Ben bi tane yapmıştım;
Bedr-i muharremde bağçemde bir gül-i ahmedi açıldı.

--- Alıntı sonu ---

II. Murad, Oğlu Fatih Mehmed'in veladetini haber alınca... "Ravza-i muradda bir gül-i muhammedi açıldı..." sözlerini sarfettiği söylenir. Siz de buradan esinlenmiş olmalısınız. Güzel bir söz... İnşAllah sizin ki bu hadiseye benziyordur.

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek