Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 352808 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #45 : 29 Mayıs 2008, 14:06:19 »

Aspirin'den 10 kat daha güçlü ağrı kesici meyve!

Yaz aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biri olan kirazın güçlü bir ağrı kesici olduğu belirtildi. 20 kirazda 12- 25 miligram arası antosiyanin maddesi bulunuyor ve bu maddenin ağrı kesici etkisi Aspirin'den on kat daha fazla. Dr. Mustafa Şahin kirazın kolesterolü ve kan şekerini düşürdüğünü kabızlığı da giderdiğini vurguladı.

Şahin, kirazda bulunan flavanoidlerin vücuttaki zehri temizlediğini ve antioksidan etki yaptığını kaydetti. Kirazın nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olduğunu bildiren Şahin, "Böbreklerin taş ve kum yapmasını önler ve varsa zamanla döker. Safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olur. Ayrıca yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlamaktadır" dedi.

Haber7

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı turab

  • yazar
  • ****
  • İleti: 608
  • Kefâ bil-mevt vaizan
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #46 : 30 Mayıs 2008, 10:49:26 »
Karpuzun faydaları...


Yaz sıcağında en lezzetli serinleme yollarından biri olan karpuzun; kanser türlerine karşı etkisinin yanısıra kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesine de yardımcı olduğu bildirildi.

Karpuzun, bol miktarda C vitamini ve antioksidan özelliği ile çeşitli kanser türlerine karşı etkili olan Beta karoten içerdiğini belirten uzmanlar, içerdiği yüksek potasyumun da kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olduğunu vurguladı.

Uzmanlar, aynı zamanda iyi bir lif kaynağı olduğundan bağırsak hareketlerini düzenleyen ve bağırsak kanserini önlemede rol oynayan karpuzun çekirdeklerinin de, içinde bulunan Cucurbocitrin adlı madde ile kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olduğunu kaydetti.

Karpuz nasıl seçilmeli?
Uzmanlar, yağ ve kolestrol içermediğinden ve kalorisi de düşük olduğundan yaz aylarında yapılan diyetlerde özel bir yeri bulunan karpuzun tüketilmesi için olgunlaşmış olmasına özen gösterilmesi gerektiğini bildirdi.

Tatlı ve sulu, olgun bir karpuz seçmek için kabuğunun renginin parlak değil, mat olmasına ve tırnağınızla hafifçe kazıdığınızda yeşil kısmının kolayca çıkmasına, toprağa oturan kısmının renginin açık sarı olmasına, beyaz veya yeşil olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden uzmanlar, eğer kesmece karpuz alacaksanız içinin renginin parlak kırmızı, çekirdeklerinin de koyu kahverengi veya siyah renkte olmasına dikkat edilmesini istedi.
 


Kaynak : İHA
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #47 : 05 Haziran 2008, 01:28:27 »
Teşekkürler turab,

Neden bazıları şekerli gıdalara düşkün?

Bazı kişilerin şekerli gıdalara fazla düşkün olmasının “boğaza düşkünlükten” değil, bir genden kaynaklanabileceği belirtildi.

Kanada’daki Toronto Üniversitesi Beslenme Bilimi Bölümünden araştırmacılar, hücrelere glikozun alımını denetleyen GLUT2 geninin bazı kişilerin şekerli gıdalara diğerlerinden daha fazla düşkün olmasına neden olabileceğini belirtti.

Biri obezite belirtileri gösteren orta yaşlılardan, diğeri obezite belirtileri göstermeyen erişkin gençlerden oluşan 2 gruptan kan örneği alındı ve bu kişilerin DNA’ları incelendi. Araştırmacılar, 2 grubun genetik yapısını ve beslenme alışkanlıklarını da karşılaştırdı.

Sonuç olarak, şekerli gıdalara daha düşkün olan kişilerde, kilosu ne olursa olsun, GLUT2 geninin değişime uğramış olduğu görüldü.

Araştırma, “Physiological Genomics” dergisinde yayımlandı.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #48 : 05 Haziran 2008, 01:31:18 »
Sağlığınız için sıvı yağı bir kez kullanın

Evlerde yapılan kızartmalarda kullanılan sıvı yağın, birden fazla kullanımının riskli olduğu bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahide Yağmur, yağda kızartmayı beslenmede çok fazla önermediklerini, ancak yapılması durumunda yağın kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Kızartmalarda aynı yağın birden fazla kullanımının bazı sağlık sorunları doğurabileceğini belirten Yağmur, şunları kaydetti:

''''Evlerde yapılan kızartmalarda yağın 2-3 kere kullanılması durumunda sağlık riski ile karşılaşılmayacağı gibi yanlış bir kanı var. Oysa, kızartmaya koyduğunuz yağ ısındığı zaman kimyasal yapısında değişiklik başlar. Isınmayla başlayan bu değişim, ısı bittiği zaman ve bekleme dönemlerinde de sürer. Yağın, ilk kullanımından sonra oksidasyon dediğimiz değişim kendi içinde devam eder. Dolayısıyla değişen yapı, ortaya çıkan toksik maddelerin miktarını artırır. Tekrar ısı ise toksik madde oluşumunu daha da hızlandırır. Her bekleme ve ısınma dönemlerinde değişim artarak devam eder.''''

Bekleme süresinde ortaya çıkan toksik maddelerin kanserojen etkiye sahip olabileceğini belirten Yağmur, bu yağların kullanımıyla yiyeceklere geçen bu özelliklerin, tüketim sırasında ise vücuda alındığını söyledi.

Yağdaki toksiklerin vücutta hücre ve DNA yapısına etki edebileceğinin altını çizen Yağmur, ''''İkinci kez kullanılan kızartma yağının kimyasal yapısı bozulur ve toksikler kanserojen maddelerin oluşumu hızlanır. Aynı zamanda yemeğin tezzet ve rengini de bozar'''' dedi.

-YAĞI AZ KULLANIN-

Yağmur, yağın kızartmada bir kez kullanımının dışında az kullanılmasının da önem taşıdığına işaret etti.

Yağmur, ''''Kızartma yapımı sırasında tavaya gereğinden fazla yağ konuyor. Tavaya, kızarttığınız yiyeceğin içine girebileceği kadar yağ aktarılması yemeğin pişirimi için yeterlidir. Az yağ kullanıldığı için tasarruf da sağlanmış olur'''' dedi.

afiyetle.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Çörek otunun şifasını biliyor musunuz?
« Yanıtla #49 : 10 Haziran 2008, 12:10:59 »


Ülkemizde ve Ortadoğu’da alternatif tıbbın gözdelerinden çörekotunun, tedavisi en zor kanser çeşidi olan pankreas kanseri için umut olabileceği belirtildi. Hz. Peygamber’in S.A.V. “Şu kara tane de, ölümden başka her derde çare vardır” dediği çörekotu yağında etkin olarak bulunan thymoquinone’in, kanserli pankreas hücrelerinin üremesini durdurduğu ve programlanmış hücre ölümlerini hızlandırarak bu hücreleri yok ettiği ortaya çıktı.

Araştırma henüz daha başında olsa da, sonuçlar thymoquinone’in, ameliyat ve kemoterapi geçirmiş ve kanser riski yüksek hastalarda koruyucu olabileceğini de gösterdi. Philadelphia’daki Jefferson Üniversitesi Kimmel Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Hwyda Arafat’a göre, çörekotu yağı, bağışıklık ve iltihap gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilir.


En ölümcül 4. kanser türü

Arafat ve ekibi thymoquinone eklenen kanserli insan pankreas hücrelerinin yüzde 80’inin öldürdüğünü bulguladı. Etkin maddenin, P53, Bax, bcl-2 ve p21 gibi önemli genleri etkileyerek, programlı hücre ölümünü hızlandırdığı açıklandı.

Araştırmacılar çörekotunun, tümör önleyici p53’ün ve hücre ölümünden sorumlu Bax’ın etkisini artırırken, ölümü engelleyici bcl-2’nin etkisini azalttığını ortaya çıkardı. Hücre fazlarının ayarlayan p21 geninin de etkisinin katlanması da çörekotunun ortaya konan diğer etkilerinden.

Dr. Arafat ve ekibi, thymoquinone’in kanserli pankreas hücrelerin DNA’sını etkileyerek “epigenetik” değişikliklere neden olduğunu gösterdi. Bu değişiklikler, DNA yapısına (histon adı verilen protein bloğuna), asetil gruplar eklenmesini ihtiva ediyor. Bu “asetilizasyonun” genlerin okunması ve proteinlere dönüşümünde önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.

Dr. Arafat’ın araştırması, çörekotunun etkin maddesi thymoquinone’un kanserli pankreas hücrelerine eklenmesiyle, gelişmeyi ve aktiviteyi yavaşlatan HDAC adı verilen enzimleri yavaşlattığını da gösterdi. Bu enzimler, histon proteinlerinden asetil gruplarını çıkararak gen kopyalanmasını durduruyor. Dr. Arafat, HDAC engelleyicilerinin histon deasetilizayonunu durduran yeni nesil ilaçlar arasında olduğunu ve kanser, sinirdokusu bozumu gibi hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceğini düşünüldüğünün altını çizdi. Arafat, Thymoquinone’in HDAC engelleyicisi olduğunu keşfetmenin, “kendisi için çok anlamlı ve heyecanlı” olduğunu da kaydetti.

Dünyada kanser ölümleri sıralamasında dördüncü sırada gelen Pankreas kanseri her sene yaklaşık 34 bin cana mal oluyor. Hastalık ancak yayıldıktan sonra teşhis edilebildiğinden, hastaların sadece yüzde 4’ünün tanı konulduktan 5 sene sonra yaşayabiliyor.

Time Türk
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kuru Meyveleri Tüketmekten Korkmayın
« Yanıtla #50 : 10 Haziran 2008, 13:58:51 »
Meyveler insanlara sunulan en değerli gıdalardan birisidir. Sağlık açısından kuru meyveler de son derece önemlidir. Buna göre kuru meyveler vücudumuzu öncellikle serbest radikaller karşı koruyorlar. Besinlerin antioksidan içeriklerini incelemek için yapılan ORAC (Oxygen Radical Absorbance Capacity) analizine göre kuru meyvelerin antioksidan potansiyeli çok yüksektir. Kuru meyveler, yaş meyvenin içerdikleri % 80- 95 oranındaki suyun % 10- 20 oranlarına düşürülmesi ile elde edilirler. Bu 'kurutma' işlemi sonrası, C vitamini dışında bütün mineraller korunmaktadır.
 
Kuru Üzüm: Karbonhidrat içeriği dolayısıyla iyi bir enerji kaynağıdır. Kuru üzüm A, B1, B2, C vitaminlerini ve çok çeşitli mineraller (demir, çinko, potasyum, magnezyum, fosfor) içerdiğinden dolayı iyi bir besin, faydalı bir ilaçtır. Özelikle bedensel gelişimde etkilidir. Kuru üzümün idrar arttırıcı, müshil etkilerinden dolayı sindirim problemi yaşayan bireylerde kullanımı oldukça yararlıdır. Ayrıca ülkemizde özellikle kadınlarda görülen kansızlık sorununa karşı koruyucu bir besindir. Kuru üzümün içindeki demir vücutta kolayca emilebilmektedir ve günlük demir ihtiyacının yaklaşık % 35’ i karşılanabilmektedir. Ayrıca böbrek ve karaciğer hastalıklarında da yararlı olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur. İçeriğindeki B vitaminlerinden dolayı unutkanlığa da iyi gelmektedir.

Kuru kayısı: Besleyici ve potasyum açısından çok zengindir. Sindirim sorunlarına iyi gelir. Beyinin düzenli çalışmasını sağlar, stresi azaltır ve kansızlığı önler. Özelikle kükürt içermeyen sadece güneş ışığında kurutulmuş olan “gün kurusu” kayısılar kansızlık için birebirdir.  İçerdiği A vitamini cilt bozukluklarını önler. Büyümeye yardımcıdır, görme fonksiyonlarını güçlendirir, bağışıklık sistemini korur. Potasyum başta kalp kasları tüm kasların ve sinirlerin iyi çalışmasını sağlar. Lifli besinlerin kan şekerinin dengeli yükselmesini sağladıkları, zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttıkları için kanserden korunmada faydalı oldukları saptanmıştır. Dolayısıyla lifli bir besin olan kayısı günlük beslenmemizde mutlaka yer alması gereken önemli bir besindir.

Kuru erik: Bol miktarda B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitamini içerir. Kanser ve yaşlanmaya karşı koruyucu etkisi en yüksek olan meyve kuru eriktir. İçerdiği zengin potasyum ve magnezyum mineralleri nedeniyle, tansiyon, karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz diyet yapanlara önerilir. Mürdüm eriğinin bağırsakları çalıştırıcı etkisi bilinmektedir. Güçlü antioksidanları ile kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır. 

Kuru incir: İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. 100 gr. kuru incir yenilirse vücudun günlük gereksinimlerinden kalsiyumun %17'si, demir ve magnezyumun %30'u, fosforun %20'si, B1 vitamininin %5'i ve B2 vitamininin %4'ü karşılanmış olur. İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar. Sindirimi kolaylaştırır ve vücudumuzu bakterilere karşı koruyucu etkisi vardır. Yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişler üzerinde koruyucu etkileri vardır: incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir.

Kuru Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir. Vücut doku ve hücrelerinin yenilenmesinde, su dengesinin korunmasında, hormon, enzim üretiminde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli etkilere sahiptir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü (diüretik) etkiye sahiptir. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu bilinmektedir.

Hurma: İnsanoğlunun yetiştirdiği en eski bitki çeşitlerinden biridir. Hurmanın içerdiği demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder ve özellikle hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi için hayati önem taşıyan kandaki alyuvarlar dengesinin uygun hale gelmesini sağlar. Hurmada bulunan kalsiyum ve fosfat ise, iskelet oluşumu ve vücudun kemik yapısının dengelenmesi için çok önemli elementlerdir. Bilim adamları, düzenli yenilmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azaltan bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğunu kaydettiler.

Yaban mersini: Yaban mersininin kansere karşı vücudu koruyan enzimleri aktif hale getirmektedir. Kan şekerini düşürüp bağırsak metabolizmasını düzenlemektedir. Kalp krizi riskini azalttığı, göz yorgunluğunu giderdiği, şeker hastalığından kaynaklanan görme bozukluklarını engellediği bildirilmektedir. Yapılan araştırmalarda 100gr yaban mersinin 14gr karbonhidrat, 0,6gr protein, 0,3gr yağ, 13mg C vitamini, 100 IU A vitamini ve 58 kalori içerdiği belirlenmiştir. Sodyum içermeyen, mineral ve vitaminlerce zengin olduğu belirlenen yaban mersininin insan sağlığı açısından çok yararlı olduğu yapılan araştırmalarca ortaya konulmuştur.

sdonmez.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Diş Beyazlatıcılarda Tehlike Sinyali
« Yanıtla #51 : 10 Haziran 2008, 22:15:40 »
Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevil Gürgan, diş beyazlatma işleminin diş hekiminin kontrol ve gözetiminde uygulanması durumunda, herhangi bir sorun ortaya çıkmadığını belirterek, ''Ancak, hastaların bu ürünleri evde bilinçsizce kullanması diş ve diş etine zarar verebilir, dişte duyarlılığa neden olabilir'' dedi.

Gürgan, yaptığı açıklamada, diş estetiğinin önem kazanmasıyla beyazlatma yöntemlerinin ön plana çıktığını, tedavi ve kontrol amacıyla diş hekimine gitmeyenlerin bile dişlerini beyazlatmak için kliniklere başvurduklarını söyledi.

Diş beyazlatmanın muayenehane ve kliniklerde diş hekimince ya da diş hekiminin direktifleriyle hasta tarafından evde uygulanabildiğini anlatan Gürgan, hastaların direkt olarak eczanelerden satın aldıkları malzemelerle de bu işlemi kendilerinin yapabildiklerini belirtti.

Diş beyazlatma işleminde, doğal bir ürün olarak vücut tarafından da üretilen ''hidrojen peroksit''in kullanıldığını, dolayısıyla dişlere herhangi bir zarar vermediğini kaydeden Gürgan, ''Beyazlatma işlemi diş hekiminin kontrol ve gözetiminde uygulanırsa, herhangi bir sorun ortaya çıkmaz. Ancak, hastaların bu ürünleri evde bilinçsizce kullanması, diş ve diş etine zarar verebilir, dişte duyarlılığa neden olabilir. Bu nedenle uygulanması gereken doz ve süre diş hekimince önerilmelidir'' uyarılarında bulundu.

Batı ülkelerinde ''raf üstü (OTC)'', Türkiye'de ise eczanelerde satılan beyazlatıcı bant ve kalemler, cilalar, diş macunları ve cikletlerin hastalardan büyük ilgi gördüğünü ifade eden Gürgan, ''Bu ürünler, zayıf beyazlatıcı etki gösteren düşük konsantrasyonda beyazlatıcı ajanlardır. Boyama etkisiyle dişlerin daha beyaz görünmesini sağlayan kimyasallar ve renklenmelerin giderilmesi amacıyla eklenen çeşitli arındırıcılar içerirler. Hastalar, hekimlere danışmadan bu yöntemlere başvurmamalıdırlar'' şeklinde konuştu.

Gürgan, diş hekiminin kontrolünde evde hastanın kendisinin uyguladığı diş beyazlatma işleminin 2-6 haftalık bir süreçte, günde yarım veya bir saat süreyle uygulandığını kaydederek, bazı hastaların duydukları rahatsızlık nedeniyle bu süreci tamamlayamadıklarını anlattı.

Daha kısa süren, hekim kontrolündeki uygulamanın kısa sürede etkili beyazlatma yapması, diş ve diş etindeki duyarlılığı azaltması ve hasta motivasyonunun artırması gibi avantajları olduğunu anlatan Gürgan, ''Günümüzde çok çeşitli diş beyazlatma ürünleri mevcut. Hekimler, hastaları için en uygun olanı seçip uygulayabilirler'' dedi.

LAZERLE BEYAZLATMA

Son yıllarda ışık kaynakları kullanılarak yapılan beyazlatma işlemlerinin büyük ilgi gördüğünü kaydeden Gürgan, bu teknikle diş minesinin herhangi bir zarar görmeden, kontrollü bir sıcaklık artışı elde edilerek dişlerin etkili bir şekilde beyazlatılabildiğini söyledi. Gürgan, bu işlemin daha etkili olmakla birlikte tedavinin daha kısa sürdüğünü bildirdi.

Akla, ''beyazlatılan dişlerin eski haline dönüp dönmeyeceği'' sorusunun gelebildiğini ifade eden Gürgan, bazı hastalarda beyazlatılan dişlerin uzun yıllar değişmeden kaldığını, bazı kişilerde ise geriye dönüş yaşanabildiğini söyledi.

Gürgan, renkli gıdalar, sigara, kahve, çay,alkol ve asitli içeceklerin diş renginde koyulaşmaya neden olduğuna da dikkati çekti.

Realage
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #52 : 11 Haziran 2008, 01:07:47 »
Teşekkürler,ellerinize sağlık

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Saç dökülmesinin nedenleri neler?
« Yanıtla #53 : 16 Haziran 2008, 11:14:49 »
Daha geçen yıla kadar saç dökülme sebepleri olarak genetik faktörler, hormonlar, dış etkenler ve çinko gibi bazı minerallerin eksikliğini sayarken bu sıralamanın içerisine demirin eksikliği de girdi.
 
Aile Hekimliği Uzmanı, Clinica Gayrettepe Tıbbi Direktörü Dr. Eren Eroğlu Mynet okuyucuları için saçların dökülmesine neden olan demir eksikliğini anlattı.
 
KANSIZLIK OLMADAN DA DEMİR EKSİKLİĞİ OLUR

2006 yılında Amerikan Dermatoloji Akademisi Dergisi'nde yayınlanan geniş bir araştırma demir eksikliği olanlarda saç dökülmesinin arttığını; demir depoları doldurulursa dökülen saçların geri çıktığını yada en azından dökülmenin durduğunu işaret ediyordu. Aynı çalışma doktorların kansızlık yok diye demir eksikliğini değerlendirirken başka belirtileri çok dikkate almadıklarını fakat saç dökülmesinin anemi olmadan da görülebildiğini vurgulamaktaydı.. Buna göre biz doktorlar, saç dökülmesinin sebeplerini araştırırken basit bir kan sayımı yapıp eğer kansızlık yoksa, sessiz bir demir eksikliği olabileceğini göz ardı edip saç dökülmesi için bu önemli nedenin varlığını araştırmayı ihmal etmekteyiz.

KONTROLSÜZ DEMİR ALMAYIN

Fakat sakın ola ki bu yazıyı okuyan her saç problemli kendi başına demir almaya kalkışmasın. Çünkü kontrolsüz aşırı demir alımına bağlı demir zehirlenmeleri ve çok ciddi sonuçlar olabileceğini herkesin aklında bulundurması lazım.
 
ÖNEMLİ OLAN FERRİTİN

Kandaki demirin miktarını değerlendirmenin en etkili yolu Ferritin düzeyini ölçmektir. Ferritin, demiri depolama işinde önemli rol oynayan bir proteindir. Kandaki normal seviyesi kadınlarda 10-120 ng/ml erkeklerde ise 30-250 ng/ml olarak kabul edilir. Bu geniş aralık nedeni ile 10-15 ng/ml Ferritin'e normal denilir; fakat bu yanlış bir karardır. Saç dökülmesinin önüne geçebilmek için bu düzeyin en az 50-,70 ng/ml arasında olması gerekir.
 
Yukarda adı geçen çalışmayı yapan araştırmacılar özellikle saç dökülmesi yaşayan kadınlardaki ferritin seviyelerinin diğerlerine göre düşük bulunduğunu; demir eksikliğinin bu kişilerde, genetik olarak var olan saç dökülme riskinin daha kolaylıkla ortaya çıkmasına sebep olduğunu öne sürmektedir.

SAÇ DÖKÜLMESİ VARSA DEMİR BAKILMALI

 Eğer sağlıklı bir kadında saç dökülmesi varsa demir eksikliği de mutlaka araştırılmalıdır. Bilindiği gibi kadınlarda yoğun seyreden adet  nedeniyle sıklıkla demir eksikliği ve anemi görülebilmektedir. Fakat bu tür sebebi olamayacak bir erkekte yada menopoz sonrası bir kadında demir eksikliği tespit edilmişse hangi hastalığın buna sebep olduğu mutlaka araştırılmalıdır. Saç dökülmesi araştırılırken tespit edilen demir eksikliğinin 55-60 yaşında bir erkekte altta yatan nedeni, bağırsak kanseri nedeni ile gizli kan kayıpları olabilir.
 
Dışardan alınacak demir hapları kelliğin ilacı değildir ama gerekli görülen hallerde bu derdin çözümünde önemli katkılar sağlayabilir. Her ne kadar bu haplar, besin destek raflarında reçetesiz olarak satılabiliyorlarsa da bir doktorun tavsiyesi olmadan demir hapı kullanılmamalıdır. Demir açısından zengin mercimek, fasulye, kabuklu deniz ürünleri, ıspanak, kuru üzüm, kuru erik ve kırmızı yağsız et sağlıklı demir kaynakları olarak tüketilmelidir.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Her gün bir avuç böğürtlen
« Yanıtla #54 : 16 Haziran 2008, 11:17:01 »
Türkiye'de yaygın olarak doğal ortamda yetişen, ancak uyum çalışmaları sonucu ekim alanları hızla artan böğürtlenin, kansere karşı koruyucu etkisinin yanı sıra kan şekerini de dengelediği, bu nedenle ''günde bir avuç'' tüketilmesi gerektiği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurgül Türemiş, kozmetikten gıda sanayine kadar çok amaçlı kullanılabilen böğürtlene gösterilen ilginin her geçen yıl daha da arttığını söyledi. Artan talep karşısında Türkiye'deki 17 ayrı yörede, ziraat fakülteleri tarafından uyum çalışmaları yapıldığını belirten Prof. Dr. Türemiş, bunun sonucunda soğuk hava koşullarına sahip yerler dışındaki kesimlerde böğürtlen bahçeleri oluşturularak üretiminin yaygınlaştığını bildirdi.

Böğürtlenin antioksidan ve C vitamini açısından oldukça zengin bir meyve olduğunu ifade eden Prof. Dr. Türemiş, şöyle konuştu:

''Yaptığımız araştırmalarda böğürtlenin, bünyesinde barındırdığı antioksidanlar ve renk veren maddeler nedeniyle bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser türlerine karşı koruyucu etkisi olduğunu saptadık.

Böğürtlen, organik asitler, mineraller ve vitaminler bakımından çok zengin bir meyve. Özellikle bitkilerde bulunan flavanlar açısından zengin olan böğürtlen, kansere karşı adeta kalkan görevi üstleniyor. Ayrıca kanı incelterek kan şekerini dengeleyen böğürtlen, diyabet rahatsızlıkları olan hastalar için önemli bir şifa kaynağı. Çok sayıda özelliği dolayısıyla günde bir avuç böğürtlen yenmesi, sağlık açısından son derece yararlıdır.''

Prof. Dr. Türemiş, böğürtlenin sindirim sistemi ile kalp damar rahatsızlıklarına iyi geldiğinin bilindiğini, özellikle hasadın başladığı bugünlerde taze ve ucuz bir şekilde tüketilmesinin yararlı olduğunu bildirdi.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Evfacan

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 441
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #55 : 16 Haziran 2008, 15:13:09 »
sağlık için esneme)ilk defa duydum :) teşekkürler

aynen...
Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Lezzeti gibi şifası da çok fazla olan meyve;" Dut "
« Yanıtla #56 : 25 Haziran 2008, 01:41:08 »


Aç karnına yenilen beyaz dutun bağırsak kurtlarını düşürdüğü, mide ve bağırsakları rahatlattığı, kara dutun ise ağız ve boğaz iltihaplarına iyi geldiği bildirildi. Beyaz ve kara olan dutun barındırdığı vitamin ve minerallerin yanında mikrop öldürücü özelliğinin bulunduğunu belirten uzmanlar, dutun faydalarını şöyle sıraladı:

Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir.

Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır.

Ateş düşürür.

Karaciğeri kuvvetlendirir.

Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder.

Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır.

Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak kurtlarını düşürür. Mide ve bağırsakları rahatlatır.

Kara dut ise ağız ve boğaz iltihaplarına iyi gelir.

Dut hangi şekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır.

Kişinin kilo almasını sağlar ve iştah açar.

 
Bugün

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Bu vitamin rehberini iyi okuyun
« Yanıtla #57 : 25 Haziran 2008, 12:46:13 »
Vücudumuzun yapı taşları, vücudumuza giren besinlerden oluşuyor. Genç kalmak isteyen, pürüzsüz cilt isteyen, sağlıklı bir beden isteyen burada verilen rehberi iyi incelemeli.

Kabağın K vitamini, brokolinin şifa deposu olduğundan haberiniz var mı? Bu soruların yanıtını bilirseniz, evinize vitamin ve şifa dolu bir fileyle dönebilirsiniz.

Medical Park Fatih Hastanesi’nden Diyetisyen Sevil Nas Can; çok sık tükettiğimiz, marketten ve pazardan aldığımız meyve ve sebzelerin besin değerleri hakkında bilgi verdi:
 
ELMA: C ve E vitamini, folik asit, pektin ve flovonoid içerir. Bağırsak sisteminin korunmasında faydalı ve posadan zengindir. Kolesterol düşürücü etkisi vardır. Kan şekerini kontrol altında tutar ve vücut direncini artırır. Kas ve eklem ağrılarının azalmasına yardımcı olur.
 
KABAK: K ve C vitamini içerir. Kanın pıhtılaşmasını düzenler. Kemik gelişimini sağlar. Böbrek fonksiyonlarında faydalıdır.
 
ARMUT: Fosfor, kalsiyum ve potasyumdan zengindir. Kalp kaslarının düzenli çalışmasına fayda sağlar. Tansiyon ayarlamasında etkilidir. Posadan zenginliği nedeniyle bağırsakları çalıştırır.
 
DUT: Kalsiyum, C ve B vitamini ile bol lif içerir. İdrar söktürücü ve bağırsak çalıştırıcıdır.
 
KİRAZ: Kalsiyum, fosfor ve C vitamini içerir. Diş çürümesini önlemede faydalıdır. İdrar söktürücüdür. Vücudun su dengesini sağlar.
 
 
KESKİN GÖZLER İÇİN YENİ DÜNYA
 
ERİK: A ve C vitamini ile kalsiyumdan zengindir. Bağırsak çalıştırıcı ve direnç artırıcıdır.
 
YENİ DÜNYA (MALTA ERİĞİ): A vitamini deposudur. Görmeye ve büyümeye faydalıdır.
 
İNCİR: Bol posa, kasiyum, fosfor ve magnezyum içerir. Sindirime yardımcıdır. Kemik ve diş sağlığına etkilidir.
 
ÜZÜM: Potasyum ve C vitamini deposudur. Sindirim sistemi üzerinde faydalıdır. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirir.
 
HİNDİBA: Potasyum, folik asit, C, A ve E vitamini içerir. Demir içeriğiyle kansızlığa iyi gelir. Yüksek lif içeriğiyle bağırsakları çalıştırır. Toksin atıcı ve idrar sökücüdür. İştah açıcı özelliği vardır.
 
ANANAS: Potasyum, fosfor, demir, A ve C vitamini içerir. Toksin atıcıdır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cilt sağlığında etkindir. Zindeliği artırır.
 
HAVUÇ: A, B, D ve E vitamini kaynağıdır. Cilt ve kemik sağlığında, hücre yenilenmesinde faydalıdır. Saç dökülmesini azaltır ve saçı canlandırır.
 
 
KANSERE KARŞI ŞALGAM VE SOYA
SALATALIK: A, B ve C vitamini ile fosfor ve selenyum deposudur. Güçlü bir antioksidandır. Cildi nemlendirir. İdrar yolları enfeksiyonlarında faydalıdır. Bol miktarda posa içermesinden dolayı barsak çalıştırıcıdır. Sakinleştirici etkisi vardır ve toksin atıcıdır.
 
ŞALGAM: C vitamini, potasyum ve magnezyum içerir. Yüksek tansiyona iyi gelir. Lif içeriğiyle bağırsak çalıştırıcıdır. Antioksidan özelliği ile kansere karşı koruyucu etkileri vardır.
 
SOYA: A vitamini, folik asit, doymamış yağ asitleri, demir ve yüksek oranda lif içerir. Kalp sağlığını korur. Tansiyona iyi gelir. Bağırsak çalıştırıcıdır. Antioksidan özelliği ile kansere karşı koruyucudur. Kemikleri güçlendirir.
 
KUŞBURNU: A, C, D ve E vitamini yönünden zengindir. Antioksidandır. İdrar yolları enfeksiyonlarında etkilidir. Bağırsak çalıştırır. Enfeksiyonlara karşı vücudu korur. Güçsüzlük ve halsizliğe iyi gelir.
 
BROKOLİ: A, C, E, B1 ve B2 vitamini ve bol miktarda posa içerir. Kalp hastalıklarına karşı korucudur. Prostat ve kolon kanseri riskini azaltır. Demir ve folik asitten zengindir. Kansızlığa faydalıdır.
 
SOĞAN VE SARIMSAKTAN ŞAŞMAYIN
MARUL: A, B ve E vitamini içerir. Sinir sisteminde faydalıdır. Büyüme ve gelişmede, cilt ve saç sağlığında olumlu etkileri vardır.
 
SOĞAN: A, B ve C vitamini ile fosfor ve kükürtten zengindir. Doğal antibiyotiktir. Bronş açıcı, bağırsak çalıştırıcıdır. Dayanıklılığı arttırır. Kemik ve diş sağlığında faydalıdır.
 
SARIMSAK: A, B, C ve E vitamini ile sakaroz içerir. Yaşlanmayı geciktirir. Kireçlenmede faydalıdır. Yüksek tansiyonu ayarlar. Doğal antibiyotiktir. Ödem sökücüdür. Damar gelişiminde faydalıdır.
 
KEREVİZ: A ve E vitamini ile folik asit ve potasyum içerir. İdrar söktürücüdür. Sindirimi kolaylaştırır. Sinir sisteminde yatıştırıcı etkisi vardır.
 
KARPUZLA KUM DÖKÜN
KARPUZ: A ve C vitamini ile fosfor ve potasyum içerir. Böbrekteki kum ve taşların atılmasında faydalıdır. Toksin atıcıdır. Sıvı ihtiyacının karşılanmasına da katkısı vardır.
 
KAVUN: A vitamini, potasyum ve folik asitten zengindir. Damar tıkanıklığında, bağırsakların çalışmasında etkilidir. Göz sağlına fayda sağlar.
 
BRÜKSEL LAHANASI: C ve B vitamini ile kalsiyum ve demirden zengindir. Kalp sağlığına ve kansızlığa iyi gelir. Kas gelişiminde faydalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Yüksek tansiyonu düşürmede fayda sağlar.
 
LAHANA: Folik asit, A, B ve E vitamini yönünden zengindir. Güçlü antioksidandır. Mide rahatsızlıklarında ve hazımsızlık gidermede faydalıdır. Toksin atıcıdır.
 
PAZI: A ve C vitamini ile folik asitten zengindir. Beden güçlendiricidir. Demirden zengin olması sebebiyle kansızlığa iyi gelir. Bol posa içerir. Bağırsak rahatsızlıklarında faydalıdır.
 
KARNABAHAR: Potasyumdan zengindir. C vitamini içerir. Kalp hastalıklarında ve tansiyon düşürmede faydalıdır.
 
EMZİREN ANNEYE YER ELMASI
 
YER ELMASI: İnsülin ve glikoz içerir. Emziren annelerde süt artırıcı etki yapar. Böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Cilde faydalıdır.
 
 
PIRASA: Demir, kalsiyum ve potasyum içerir. İdrar sökücüdür. Bronş açıcıdır. Sindirimi kolaylaştırır.
 
PATATES: C ve B vitamini ile fosfor ve potasyumdan zengindir. Hazımsızlığı giderir. Mide rahatsızlıklarında faydalıdır. Kalp üzerinde olumlu etkileri vardır. Nişasta içeriğinden dolayı kan şekerinin hızla yükselmesine sebep olabilir.
 
ENGİNAR: Bol posa içerir. Kalsiyum, potasyum, magnezyum, A ve C vitamini içerir. Karaciğer ve safra kesesi sağlığını korur. Sindirimi kolaylaştırır. Böbreklerin çalışmasını düzenler. Toksin atıcıdır.
 
KOLESTEROL DÜŞMANI TAZE FASULYE
 
TAZE FASULYE: Folik asit, potasyum, A ve C vitamininden zengindir. Kötü kolesterolün düşmesinde yardımcıdır. Antioksidan özelliği vardır.
 
AVOKADO: Potasyum, magnezyum, A ve E vitamini içerir. Lif oranı yüksektir. Kabızlığa iyi gelir. Kalın bağırsak ve hemoroit için faydalıdır. Yüksek tansiyonu düşürücü etkisi vardır.
 
BAMYA: A, B ve C vitamini içerir. Sindirime yardımcıdır.
 
BÖRÜLCE: Kalsiyum, posa, potasyum ve A vitamini içerir. Kolesterolün ve tansiyonun düşmesinde faydalıdır. Kabızlığa iyi gelir.
 
AYVA: A, B ve C vitamini içerir. Mideyi rahatlatır. İshale karşı korucudur. Cilde faydalıdır.
 
BAKLA: A ve C vitamini içerir. Lif yönünden zengindir. Kabızlığa iyi gelir. Kolesterole ve kansere karşı koruyucudur.
 
ISPANAK: B ve C vitamini ile magnezyum ve çinkodan zengindir. Cilt sağlığına, sinir sistemine, sindirime, göz sağlığına, büyümeye ve gelişmeye faydalıdır.
 
DAMAR SERTLİĞİNE KARŞI MISIR
MISIR: Protein, A, B ve C vitamini yönünden zengindir. Damar sertliğine ve kolesterole faydalıdır. İdrar söktürücüdür. Böbreklerin düzenli çalışmasında fayda sağlar.
 
MUZ: B6 vitamini ve potasyumdan zengindir. Hücre yenilenmesinde ve bağışıklık sisteminin güçlenmesinde faydalıdır. Elektrolit dengesini sağlar.
 
 
KAYISI: A, B ve C vitamini içerir. Cilt, göz ve bağışıklık sistemine fayda sağlar. Kemik gelişimini arttırır. Kansızlığa iyi gelir. Kas ve sinir sistemini güçlendirir.
 
VİŞNE: A vitamini ve potasyumdan zengindir. İdrar söktürücüdür. Karaciğer ve mide üzerinde olumlu etkileri vardır.
 
ŞEFTALİ: C vitamini, potasyum ve posadan zengindir. Hazmı kolaylaştırır. Sinir sistemine faydası vardır. Vücudun savunma sistemini güçlendirir.
 
SAĞLAM DİŞLER İÇİN AHUDUDU
AHUDUDU: Folik asit, C, E ve A vitamini içerir. İştah açıcı ve idrar sökücüdür. Diş sağlığına iyi gelir. İshali önler ve ateş düşürücüdür.
 
DOMATES: Folik asit, magnezyum, potasyum, B ve A vitamini içerir. Hücre yenilenmesinde, bağışıklığın artmasında, kemik ve kas gelişiminde etkilidir.
 
PATLICAN: B1, B2, C ve A vitamini içerir. Sinir sistemine iyi gelir. Cilt sağlığına ve bağışıklık sistemine faydalıdır.
 
TRABZON HURMASI: A ve C vitamini ile potasyumdan zengindir. İshal koruyucudur. Göz ve cilt sağlığına olumlu etkileri vardır.
 
 
C VİTAMİNİ DEPOLARI EN GÜÇLÜ ANTİOKSİDANLAR
 
PORTAKAL: C vitamini ve flovanoid denilen antioksidan deposudur. Kansızlığa iyi gelir. Kalp ve atardamarları korur. Kolesterol düşürücüdür. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
 
NAR: C vitamini, demir ve potasyum deposudur. Çok güçlü antioksidandır. Kansere karşı koruyucudur.
 
MANDALİNA: C ve A vitamini ile potasyum yönünden zengindir. Hastalıklara karşı vücudun direncini arttırır. Yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. Damar sertliğine faydası vardır. Güçlü bir antioksidandır.
 
GREYFURT: Folik asit, potasyum ve C vitamini kaynağıdır. Hücre yenilenmesinde ve büyümesinde etkilidir. Güçlü antioksidandır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Damar sertliğine faydası vardır.
 
KİVİ YILLARA MEYDAN OKUR
KİVİ: C vitamini deposudur. Yaşlanmayı geciktirir. Güçlü antioksidandır. Alerjiye karşı bağışıklığı arttırır.
 
ÇİLEK: A, C ve E vitamini ile folik asitten zengindir. Kas ve eklem ağrılarında faydalıdır. Cilde iyi gelir. İdrar sökücüdür.
 
YEŞİL BİBER: C vitamini yönünden çok zengindir. Güçlü bir antioksidandır.
 
LİMON: Yüksek oranda C vitamini içerir. İskorbüt hastalığına iyi gelir. Güçlü antioksidandır. İdrar sökücüdür. İdrar yolları iltihabında faydalıdır.
 
MAYDANOZ: Çok yüksek oranda C vitamini içerir. Ayrıca folik asit, A ve E vitamini yönünden zengindir. Büyüme, kemik ve diş sağlığı gelişiminde etkindir.
 
MANGO: A ve C vitamini yönünden hayli zengindir. Göz ve cilt sağlığına iyi gelir. Antioksidan özelliği ile kansere karı koruyucudur.
 
PEPİNO: C vitamini, fosfor ve potasyum kaynağıdır. Eklem romatizmasında, kemik gelişiminde ve hemofili hastalığında etkilidir.

(Haber 7)

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kalbi mutlu eden baharat...
« Yanıtla #58 : 27 Haziran 2008, 07:44:01 »
Prof. Mehmet Öz, "Günlük besinleriniz ya da gıda takviye edici ürünler sayesinde aldığınız doğru dozdaki antioksidanlar 6 yaşa kadar genç kalmanızı sağlar" diyor.

Eğer kalbinizi daha mutlu etmek istiyorsanız en sevdiğiniz sıcak içeceğin içine bir fiske tarçın katabilirsiniz. Araştırmacılar tarçının kalp dostu fenoller içermesi nedeniyle güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olduğunu saptadılar. Kendinizi kalp hastalıklarına karşı korumak amacıyla arasıra içtiğiniz sıcak kakaonun, kahvenin veya diğer içeceklerin içine bir miktar çekilmiş tarçın ekleyebilirsiniz. Antioksidanlar yaşlanma ve hastalıklara karşı çok güçlü bir koruma sağlarlar.

Doğal metabolik faaliyetlerden artan serbest radikallerin giderilmesini sağlarlar. Bu serbest radikaller hücrelere ve DNA’ya zarar verebilirler, ancak antioksidanlar onları nötralize eder. Doğru miktar ve çeşitte antioksidan aldığınızdan emin olmak için pek çok renk ve çeşitte meyve, sebze, baharat ve kabuklu yemiş yemeniz gerektiğini bilmelisiniz. Her şeyin tazesini bulmak mümkün olmayabilir, dondurulmuş, kurutulmuş veya konserve edilmiş gıdalar da antioksidan bir katkı sağlayabilirler

BUGÜN

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Enginarla kanınızda bahar temizliği!
« Yanıtla #59 : 27 Haziran 2008, 11:08:32 »
Enginarın latince adı “cynara scolymus”, Dünya’da ve Türkiye’de kültürü yapılan bir bitkidir. Tıbbi bitki olarak ve sebze olarak kullanılır. Sinop yöresinde yabanileşmiş olarak C.cardunculus yetişmektedir. Tıbbi tedavide yaprakları kullanılır, cynarae folium etken maddesi içerir.

Sağlıklı yaşam için harika sebze!

Enginarın içinde zengin besin maddeleri saklı. Mevsiminde tüketerek enginara saklanmış zengin besinlerden faydalanabiliriz.
• Protein ve karbonhidrat içeriyor.
• A,  B, C,  D vitaminlerinden yana zengin.
• Kalsiyum, magnezyum, manganez ve fosfor mineralleri de içerir.

Vücutta adeta bahar temizliği yapıyor!

Kanı temizleyen ve kandaki kolesterolü düşüren değerli bir sebze olan enginarda, kalbi besleyen inuline maddesi, yani bir tür nişasta bulunur. İnuline, vücutta levulose ve doğal şekere dönüşür, böylece midenin sindirim suyu işin içine karışmadan emilir.

• Karaciğer yetersizliğinde toksinleri dışarı atma özelliği vardır.
• Enginar şeker hastalarına da önerilir, çünkü kanda şeker miktarını ayarlar.
• İçerdiği manganez ve fosfor beyin hücrelerine faydalı minerallerdir.
• Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler.
• Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur.
Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir.

Enginarın içinde bulunan cynarae maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca cynarae maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtiyor.

Enginar nasıl seçilir?
İyi bir enginar ağır olmalı, yaprakları sık durumda bulunmalıdır. Eğer yaprakları açık ve yaygın ise o enginar bayattır. Enginarın ortası sert ve tüysüz olmalıdır. Bu tüylerin iğne gibi batması gerekir. Eğer sapta esmer lekeler varsa enginarın ortası çürümüştür.     

Enginar nasıl temizlenir?
Önce sebzenin yaprakları ayrılır ve sökülür. Bu sökülme işi kolayca yapılır. Eğer yapraklar zor sökülüyorsa bunlar atılmalıdır. Kolay sökülen ve uçları kararmış yapraklar lezzetlidir, ancak sindirimleri biraz zordur. Orta tüylü kısma ulaştıktan sonra tüyleri ayıklanır ve kararmaması için limon suyuna batırılıp çıkarılır.

Enginar nasıl saklanır?
Pazardan veya marketten enginar alırken genelde kolaylık olsun diye temizlenmiş alınır, ancak bu şekilde alınan enginar hemen tüketilmezse vitamin ve minerallerini kaybeder.
Dalından koparılmış enginar birkaç gün saklanmak istenirse, tazeliğini koruması için sapları kesilmemelidir. Sebze sapı ile bir vazoya konulmalı ve suyu birkaç kez değiştirilmelidir. Her su değiştirmede enginarın sapı bir santim kadar kesilmelidir.

iyibilgi

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!