Gönderen Konu: İkinci el kimin eli?  (Okunma sayısı 3603 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
İkinci el kimin eli?
« : 07 Ocak 2009, 17:07:46 »



«İkinci el» deyince ne anlıyoruz?
   
İki el var, bir tanesi birinci, diğeri de ikinci.
   
Ama günümüzde yaygın bir şekilde kullanıldığı gibi «ikinci el», «Kullanılmış. İlk sahibinden sonra el değiştirmiş» mânâsında kullanılan ticarî bir deyim... Ama bu deyimde bir sakatlık var, hissediyorum.
   
«El»de mülkiyet mânâsı var tabiî ki. Elden çıkarmak, bir malı elinde bulundurmak, el değiştirmek gibi... Demek deyimdeki bozukluk «el»de değil; o bozukluğu görmemek elde değil!
   
O hâlde sıfatta problem: Niçin kullanılmış bir mala «ikinci» diyoruz? Özellikle arabalar için kullanıldığında kim bilir kaçıncı kez el değiştirmiş bir araba ikinci el yakıştırmasıyla üçüncü, beşinci sahibine ulaşıyor. İkinci el, reklâm kokuyor.
   
Araştırınca iş çözüldü. Meğerse bu «ikinci el» deyimi İngilizceden aynen tercüme imiş. Fakat adamlarda «secondhand/ikinci el»den başka, «firsthand/birinci el», «thirdhand/üçüncü el» gibi deyimler de varmış. Sonra sadece ticarî alanda değil, ikinci el bir bilgi, üçüncü el bir haber gibi başka alanlarda da «dolaylılık» mânâsında kullanılıyormuş.
   
Ayrıca onlarda «atma da sat» mantığı oluşmuş ve şöyle bir uygulama geliştirmişler: Son model bir etek, pantolon veya daha başka bir giysi alınıyor. Bir müddet giydikten sonra atmak veya evde bulundurmak yerine bitpazarında satılıyor. Aynı durumda güzel bir giysiyi giymek isteyen fakat parası yetmeyen bir kişi de gidip oradan oldukça ucuz fiyata onu alabiliyor. Bize ters gelen; ancak, Avrupa ve Amerika’da yaygın bir kullanımı olan eşyalar ikinci el diyerek ama aynen bizde olduğu gibi kaçıncı el olduğu bilinmeden el değiştirip duruyor.
   
Evet, varmış bir el parmağı işin içinde!..
   
«İkinci el» gibi deyimler Türk mantığından doğmadığı, Türkçenin yerli üretimi olmadığı için onu yanlış anlamlandıranlar da oluyor. Bununla alâkalı yaşadığım bir hâdiseyi anlatayım:
   
Bir yaz günü işyerimize yakın bir manava gittim. Niyetim bir karpuz almak. Manavın karpuzları da kütür kütür pek güzel olurdu... Ancak diğer yerlere bakınca neredeyse iki misli fiyatlı... Baktım karpuzlar yine çok güzel ve albenili. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
   
“–Karpuzun kilosu kaça?”
   
“–50 kuruş”
   
“–Yahu bizim mahallede 30 kuruş olan karpuz burada içine ne katılıyor da 50 kuruşa çıkıyor?”
   
“–O karpuzlar ikinci el abi!”
   
“–Haydaaa! Yahu ben karpuz diyorum. Evime televizyon almayacağım ki, karpuzun ikinci eli mi olur? Karpuz, kullanıp sonra başkasına devredilecek bir eşya değil ki!”
   
“–Abi öyle değil, o karpuzlar önce pazarlara götürülüp satışa sunuluyor, sonra artanları mahalle bakkal ve marketlerinde satılıyor!”
   
O da karpuzcunun «ikinci el»e verdiği bir başka mânâ idi... Türkçemizde ona; «Seçilmiş» derler: Aynı cinsten olan nesneler arasından iyi ve seçkin olanlar çıktıktan sonra geriye kalanlar, demektir.
   
Pekâlâ biz bu ikinci el lâfını elin İngiliz’inden, Amerikan’ından almadan önce ne kullanıyorduk?
   
Kısa zaman öncesinde bu deyimin yerine daha güzel ve kapsamlı kelime ve deyimlerimiz vardı.
   
Bunlardan birisi: «Elden düşme» deyimiydi.
   
Elden düşme deyimi, malın bir tüccardan değil mal sahibinden alındığı mânâsını ihtiva ederdi. Fakat dikkat edilirse tevâzu kokar, ayrıca sahibinin kim bilir hangi şartlarda elinden çıkarmak zorunda kaldığına acı bir telmih de taşırdı. Allah; kimseyi, sevdiği, elinden düşürmediği eşyasını satmak gibi hâllere düşürmesin!
   
İkinci el tabiri çıkmadan önce kullandığımız bir diğer kelime de; müstâmel idi. Müstâmel işin içinden duyguyu da reklâmı da çıkarır, hattâ gerçekçi bir şekilde «eskimişlik» mânâsını verirdi.
   
Bugün ise Türkçe «kullanılmış» deyimini kullanabiliriz.
   
Biraz reklâm katmak istersek, tabiî vâkıaya da uygunsa, «az kullanılmış», «temiz kullanılmış» gibi sıfat tamlamalarıyla, durumu lehimize de çevirebiliriz.
   
Yani el-âlemin, ikinci el kelimelerine muhtaç değiliz!
   
Hani bir reklâm vardı, hepimiz hatırlarız. Bir jilet reklâmı. Şöyle diyordu oradaki oyuncu:
   
“Sen yapmışsın jileti Coni’ye göre, uyar mı hiç Ali’ye, Veli’ye...”
   
Eğitim programlarımız, Avrupa kriterlerine uygun kanunlarımız, hayat tarzımız hattâ deyimlerimiz batıdan alınıyor, aynen tercüme ediliyor ve kullanılmaya çalışılıyor ama o oyuncunun dediği gibi; Ali’ye, Veli’ye uymuyor işte.
   
Daha da kötüsü Ali ve Veli bu uyumsuzluğu kendinden sanıp başlıyor, Conileşmeye!..
   
Sonunda da tıpkı «ikinci el» kelimesi gibi rûhu el, cesedi yerli deyimler ve hayatlar kalıyor ortada yarım yamalak...
   
Bir an önce el koymalı bu işe...
   
Tez elden!..

 
Ahmet Şükrü BAĞBAŞLIOĞLU   
Yüzakı Dergisi
« Son Düzenleme: 07 Ocak 2009, 17:09:17 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İkinci el kimin eli?
« Yanıtla #1 : 19 Şubat 2010, 21:13:46 »
Teşekkürler Ay Işığı.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı sakincan

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 212
Ynt: İkinci el kimin eli?
« Yanıtla #2 : 20 Şubat 2010, 00:34:44 »
:)evet..varmış bir  el parmağı işin içinde..

güzeldi..tşkler.
Bu akşam gül koydum yastığımın kenarına...
belki gelirsin rüyama...
benim için olmaz bilirim.......
gülün hatırına..