Bütün peygamberler ümmetlerine önce haramlardan kaçıp, Cenab-ı Hakkın emrine uymalarını, takva sahibi olmalarını emretmişlerdir.
Resûlullah efendimiz, Mu’âz ibni Cebel’e buyurdu ki: “Yâ Mu’âz! Sana vasiyet ederim ki, takvâ üzere ol! Hep doğru söyle. Ahdine sâdık ol. Emânete hıyânet etme. Yetîmlere merhamet et. Komşunun hakkını gözet. Kimseye kızma. Hep tatlı konuş. Her Müslümana selâm ver. İmâmın lâzım olduğunu bil. Kur’an-ı kerimin yolu olan fıkıh bilgilerini öğren ve bu bilgilerden ayrılma. Her işinde âhireti düşün. Hesap gününe hazırlan. Dünyaya gönül bağlama. Hep güzel, faydalı işler yap. Hiçbir Müslümanı kötüleme. Yalancı şâhitlik yapma. Doğru sözü kabûl eyle. İmâm-ı âdile isyân etme. Yeryüzünde fesat çıkarma. Her zaman, Allahı zikret. Gizli günahlara gizli tevbe et. Âşikâr günahlara âşikâr tevbe et!..”
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Takvâyı, haramlardan sakınmayı ve verâı, şüphelilerden de sakınmayı huy edinmelidir. Yasak olandan sakınmak, emri yapmaktan daha mühimdir. Çünkü, bu yolda ilerlemekte yâni kalbi temizlemekte ve nefsi ezmekte, yasaklardan sakınmak, emirleri yapmaktan daha fazla ilerletir, daha faydalıdır.
İyi işleri, iyi insanlar da, fâcirler de yapar. Fakat, ancak sıddıklar, îmanı kuvvetli olanlar, haramlardan sakınır. Ha-
dis-i şerifte, “Kıyâmet günü, Allahü teâlânın ihsânına kavuşacakların başında, verâ ve zühd sahipleri bulunacaktır” buyuruldu. Zühd, helâl malın fazlasından da sakınmaktır.
Bir işi yaparken, kalb rahat etmezse, sıkılırsa, çarparsa, o işi terk etmelidir. Şüphe edilen işleri yapmakta, müftiye değil kalbe bakılmalıdır. Hadis-i şerifte, “Kalbin sâkin olduğu, rahat ettiği, beğendiği ve nefsin sıkıldığı, beğenmediği işler, hayırlıdır. Yalnız nefsin sâkin olduğu iş şerdir” buyuruldu.
Bir hadis-i şerifte, “Helâl ve haram olan şeyler açık bildirilmiştir. Şüpheli şeylerden sakın! Açık bildirilmiş olanlara tâbi ol!” buyuruldu...
Mehmet Ourç