Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Hac ve Kabe-i Muazzama

Başlatan müteallim, 26 Kasım 2004, 01:44:21

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

müteallim

Ramazanı serıf bıttı mümınler ıslamın bes esasından bırı olan hac vazıfesıne hazırlanıyorlar. InsAllah kabeı-muazzamayı zıyarete gıdecekler Allah hepımıze nasıp etsın gıdenlerede haccını ve zıyaretını Allah gabul etsın
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

Ibrahim aleyhisselam oglu ismail ile beraber kabei muazzamayi insa ettikleri zaman Hazreti Allah ya Ibrahim insanlari ziyarete davet et buyurunca yarab nasil duyuracagim dedi H.Z. Allahda davet senden duyurmak benden buyurdu ve H.Z.Ibrahim insanlari davet etti  onun davetini duyan müminler ziyaret eder hacci kabul olmus olarak geri dönerler...........

ibrahim aleyhissealmin bu davetini Iblis.Seyytan duyunca haset ederek oda davet etti seytanin davetini duyan insanlar onlarda hacca gider amma oradaki yapdiklari hatalarla hacci kabul olmadan geri dönerler...........

sonra Cebrail aleyhisselam da mübarek mekani ziyaret etmek üzere davet etti.Cebrailin davetini duyan ve ona icabet edenler hacca gider ve orada kalir.geriye dönemez...........................................................
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

mescitlerin en faziletlisi kabei-muazzama-Sonra ravzai-mutahhere-sonra mescidi aksa-sonra bursadaki ulucami

Ruhul-beyan tefsirinde ismail hakki bursevi hazretleri böyle siralamistir.sebebi sorulursa sonra cevap verilir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

HAC İBADETİ
 İslam dininin rükunlerinden biri de hac ibadetidir. Akıllı ve mükellef olup, sağlığı yerinde olan hacca gidip gelecek kadar malı bulunan her müslümana ömründe bir defa hac etmesi farzdır.
Hac; ihrama girerek belirli günlerde Kabe’yi ziyaret etmek, Arafat’ta Vakfe yapmak  ve bunlara tabi bulunan görevleri yerine getirmektir.  
Hac; inançta ve amelde yenilenme, ruh ve bedende zindelik kazanma, hayatta yeni bir sayfa açmadır.
Hac; temiz ve saf bir niyetle başlayan, birbirini takip eden amellerle devam eden ve kurban kesmekle sonuçlanan bir ibadettir.
 Hac; kulluğun en üst seviyede tezahürü, yıllardır özlem duyulan mukaddes mekanlara kavuşma, maddi ve manevi kirlerden arınmadır. Bu hususta sevgili peygamberimiz; “Suyun kiri yıkadığı gibi, hac da günahları yıkar”[1], “İçine günah karışmamış ve kabul olunmuş bir haccın karşılığı ancak cennettir.”[2] Buyurmuştur.

           Hac; bedendeki bütün giysilerden soyunup yerine iki parça beyaz havlu alıp adeta; içimde ve dışımda var olan her şeyi geride bıraktım ve sana geldim diyerek yeryüzünün en mübarek ve en kutsal mekanını ziyaret edebilmek, benliği aşıp kulluğa, çokluğu yırtıp birliğe ulaşmanın en önemli ayağıdır.

Hacı ise; Yüce Allah’ın “İnsanları Hacca çağır; Yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler. Taki kendi menfaatlerine şahit olsunlar; Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belirli günlerde kurban ederken onun adını ansınlar..” [3] çağrısını duymuş, gönlü Allah aşkı ve sevgisi ile tutuşmuş İslam aşığıdır.
Bir hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Hacceden kimseler, Allah’ın kulları arasından seçtiği heyetleridir. Allah onları davet etti, onlar da emr-i ilahi’ye icabet ettiler.” [4]
Cenab-ı Hakkın davetine icabet ederek yola çıkan hacı adayı, mukaddes beldede, oranın kudsiyeti ile bağdaşmyan görültü, kavga ve yakışıksız hareketlerden son derece sakınmalıdır. Nitekim bir ayet-i kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Hac bilinen aylardadır, kim o aylarda hacca niyet edip ihrama girerse, hac esnasında kadına yaklaşmasın, sövüşüp döğüşmesin”[5]

           Nabi ne güzel söylemiş!
Sakın terk-i edebten kûy-ı Mahbubu Hudadır bu,                          Nazargâh-ı ilahidir, makam-ı Mustafadır bu,
Muraât-i edeb şartiyle gir Nâbi bu dergâha,
Metâf-ı kudsiyandır, busegâh-ı enbiyadır bu!

Bir müslüman için sevgili peygamberimizin (s.a.s.)  dünyaya geldiği ülkeyi, İslam güneşin doğduğu şehri, Kur’an-ı Kerimin inmeye başladığı Mekkeyi ve diğer kutsal mekanları ziyaret etmek, bu kutsal mekanlarda meydana gelen ilahi olayları düşünmek ne kadar hoştur.

Cilvegâh-ı ilâh, Mekke!...
Âleme kıblegâh Mekke!...

 Resulullah Efendimizin mübarek topuklarını öpen toprakları,Efendimizin nuru aksedince dile gelip ona selam veren yerleri görmek; Peygamberzade Peygamber Cenab-ı İsmail’in susuzluğunu gideren ve ilahi bir muzice olarak fışkıran Zemzem’i içmek, mü’min selinin arasına karışıp Kabe’yi tavaf etmek bir müslüman için ne yüce bir ibadettir.

Ey Kâbe matâf-ı enbiyasın,
Ey Kâbe medâr-ı evliyasın.

Hac ibadetini yerine getirirken ziyaret edilen her mekanın ve yapılan her amelin, sembolik bir anlamı ve önemi vardır.            

İhram; kişinin bedenindeki bütün giysilerden soyunup iki parça beyaz havlu alıp sonradan edindiği mal, mülk, rütbe, makam ve benzerlerini geride bırakarak tek farkın şahsi faziletten ibaret olduğu gerçek eşitliği yaşamaktır.
Her bir dönüşü, insanın özünde var olan ve onu tutsak haline getiren, Rabbi ile beraber olmasına engel olan dünyevi duygu ve düşünceleri aşma, bir olana varma anlamına gelen tavaf; ruha ve bedene olumlu değerler yükleme, O’nunla beraber olma mutluluğunu yaşama ve Kabe’nin ruhu ile irtibat kurabilmedir.

Peygamberimizin “Bilmedin mi ki, İslam kendinden önceki günahları yok eder, hicret kendinden önceki günahları yok eder, hac kendinden önceki günahları yok eder”  müjdesine mazhar olabilmek için, istenilen ve omuzlarda taşınan amelleri Cenab-ı Hakk’a arz, en içten duygularla tövbe etmek üzere çıkılan ve haccın sırlarını içinde taşıyan mahaldir Arafat.

Arafat; mahşeri kalabalığın içinde nefsi ile başbaşa kalarak; göz yaşı dökmenin, tövbeleri kabul edilen Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yaşadıkları sevinci yaşamanın, kendileri için zor bir sınavı başarı ile geçen, imanın ve teslimiyetin en güzel örneğini veren Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in hatırasını yaşatmanın mahallidir. Veda Haccı’nda binlerce insanın önünde, kıyamete kadar ümmetinin yaşam anlayışının sınırlarını çizen ve her cümlesinin sonunda “Allah’ım Şahit Ol” diye haykıran Peygamberimizin hissettiklerini duyabilmemin; bütün insanlık için dua edebilmenin, mebrur bir hac şerefine nail olmanın ve ümitleri yeşertmenin yeridir.

Müzdelife’de bulunma; insan için ebedi düşman olan şeytanı ve ondan gelen kötülükleri belirleme, ona karşı savunma mekanizmalarını kurma ve onun hakimiyet gücünü kırmak için bir hazırlanmadır. Müzdelife’de toplanılan her bir taş, şeytandan gelen ve insan hayatını karartan, zehir eden ve insanı; gaflete, cehalete ve günaha sürükleyen duygu, düşünce ve halleri tekrar şeytana iade etmek üzere silahlanmadır.
Şeytan taşlama mahalli; düşünce, amel ve niyetlerdeki bütün negatif değerleri temizleme; mal, makam, mevki ve şöhret tutkularından kurtulma yeridir.

Kurban; Allah (c.c)’ın verdiği nimetlere şükretmenin, gerektiğinde bütün nimetleri Allah yolunda feda etmenin ve Allah’ın emirlerine teslim olmanın bir göstergesidir.

     

         

[1] Et-Terğib vet-Terhib c. 2 s. 166

[2] Et-Terğib vet-Terhib c 2 s. 163

[3] Sure-i Hac 27-28

[4] Et-terğib vet-Terhib c. 2 s. 167

[5] Bakara: 197

[6] Al-i İmran 97
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

VEDA HUTBESİ  


Hz. Peygamber'in, hicri 10. yılda yaptığı Veda Haccı'nda sayıları yüz on dört bini bulan hacıya hitaben irad ettiği hutbe. Peygamber (s.a.s) bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha haccedemeyeceğini bildirip vefatının yaklaştığını ima ettiği, sonraki gelen günler de onun bu sözlerini doğruladığı için bu hacca Veda Haccı, bu hac esnasında irad ettiği hutbeye de Veda Hutbesi adı verildi. Veda Hutbesi her ne kadar tek bir hutbe imiş gibi kabul edilmekteyse de, gerçekte bu hutbe, Arafat ta, Mina da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere arafe günü ile bayramın birinci ve ikinci günlerinde parça parça irad edilmiştir (Tecrid-i Sarih, Terc. X, 396). Değişik yer ve zamanda irada buyurulduğu için de hutbe, birçok kişi tarafından birbirinden farh şekillerde rivâyet edilmiş; kişinin ya da grubun duyduğunu diğerleri işitmediğinden, hutbenin tamamının biraya toplanmasında bu farklı rivâyetlerden yararlanılmış ve daha sonraki yıllarda bu üç ayn yer ve zamanda buyurulan hutbe tek bir hutbe olarak biraraya getirilmiştir.

Rasûlüllah'ın bu son haccından bir yıl önce nâzil olan Tevbe sûresinde, müşriklerin pis olduğu ve bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmamaları (et-Tevbe, 9/28) emredildiği için, Veda Haccı'nda Mekke'de sadece Müslümanlar vardı, hutbeyi de yalnızca Müslümanlar dinlemişti. Zaten Mekke'in fethinden sonra müşriklerin sayısı parmakla sayılacak kadar azalmıştı. Rasûlüllah, Medine'den kendisiyle birlikte yola çıkan yüzbin civarındaki ashâbıyla Mekke'ye haccetmek için geldiklerinde bir yıl önceki uyarı sebebiyle Mekke'de müşrik kalmamıştı; çoğunluk Müslüman olurken Mekke'yi terkedenler de vardı. Rasûlüllah, haccın bütün erkâmın bizzat kendisi yaparak Müslümanlara öğretmiş, İslâm'ın hac konusundaki emirleri de böylece tamamlanmıştı. İslâm'ın tamamlandığını bildiren bazı âyetler de bu Veda Haccı'nda nâzil oldu.

Cahiliye döneminde dışarıdan gelen hacılar Arafat'ta vakfeye dururken, Kureyş eşrafı diğer insanlardan üstün olduklarını belli edercesine Arafat yerine Müzdelife'de vakfeye dururlardı. Rasûlüllah cahiliye döneminin bu sınıf üstünlüğüne dayalı âdetini ortadan kaldırdı ve bütün hacılar gibi Arafat'ta vakfeye durdu. Rasûlüllah'a orada bu dinin tamamlandığı şu âyet-i kerimeyle müjdelendi: "Ey Mü'minler, şu küfreden müşrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmişlerdir. Artık bundan böyle onlardan korkmayınız; ancak benden korkunuz. Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettiğim nimetimi tamamladım. Din olarak da size İslâm'ı seçtim"(el-Mâide, 5/3). Dinin kemale erdirilmesine bütün Müslümanlar sevinirken yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer, bunun, Hz. Peygamber'in vefatının yaklaştığına delalet ettiğini anlamışlar ve gözlerinden yaşlar akmıştı. Gerçekten de bundan sonra Rasûlüllah seksen iki gün yaşamış ve vefat etmiştir.

Arafat'ta yüz binin üzerindeki hacıya hitaben bir hutbe irad eden Rasûlüllah sesinin bütün hacılar tarafından işitilmesi için belli mesafelerde gür sesli sahabilerden bazılarını görevlendirdi. Rasulüllah'ın sözlerini tekrar eden bu kişiler hutbenin bütün hacılar tarafından duyulmasını sağlıyorlardı. Devesi Kusva'nın sırtında olduğu halde Rasûlüllah şu hutbeyi irac etti:

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha buluşamayacağım. Ey İnsanlar bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü saldırıdan emindir. Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayın. Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ey ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Fa izin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımız altındadır. Lakin borcunuzun aslın vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen ortadan kaldırılmıştır,' ilk kaldırdığım kan davası da Abdulmuttalib'in torunu (yeğenim) Rebîa'nın kan davasıdır.

Ey İnsanlar! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanat gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde de ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.

Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah' tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; onların, aile şerefini koru malları ve evlerinizi sizin hoşlanmadığınız hiç kimseye açmamaları, çiğnenmemeleridir. Eğer onlar, razı olmadığınız herhangi bir kimseyi evinize alırlarsa onları hafif bir şekilde dövebilir, azarlayabilirsiniz. Kadıların da sizin üzerinizdeki hakları; örfe göre her türlü giyim ve yiyeceklerini temin etmenizdir. Ey mü'minler, size bir emanet bırakıyorum ki siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiçbir zaman şaşırmazsınız. O emanet Allah'ın kitabı Kur'ândır.

Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir. Ancak gönül hoşluğuyla verilen başka. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır:

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Varis için vasiyete gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakâr için mahrumiyet cezası vardır. Babasından başkasına nesep iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına uymaya kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların düşmanlığına uğrasın. Cenab-ı Hak bu insanların ne tevbelerini ne de şehadetlerini kabul eder."

Rasûlüllah sözlerinin burasında dinleyenlere sordu: "Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne dersiniz?" Ashab-ı Kiram cevap verdi:

"Allah'ın risâletini tebliğ ettin; risalet görevini yerine getirdin, bize vasiyyet ve nasihatte bulundun diye şehadet ederiz." Rasûlullah şehadet parmağını göğe kaldırarak üç kez "Şahit o! ya Rab! Şahit o! ya Rab! Şahit ol ya Rab!" buyurarak Arafat'taki hutbesini bitirdi.

Hz. Peygamber güneş batıncaya kadar vakfede durdu. Tam buradan inmeye karar vereceği bir anda yukarıda zikredilen Mâide sûresinin üçüncü âyeti nazil oldu. Daha sonra devesine binen Rasûlüllah yavaş adımlarla Arafat'tan inerek Müzdelife'ye geldi. Burada bir ezan iki kamet ile akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kıldı. Ve istirahata çekildi. Sabah olunca cemaatle birlikte sabah namazını kaldı ve ortalık iyice ağardıktan sonra Müzdelife'den Cemretü'l Akabe mevkiine geldi. Şeytan taşlamadan sonra Mina'ya geçen Rasûlüllah burada da Veda Hutbesi'nin diğer bölümünü irad etti. Allah'a hamdü senadan sonra devamla:

"Ey insanlar! Sizi Allah'ın kitabına bağlayan peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz, ona itaat ediniz. Hac ibadetinizin bütün hareketlerini benden gördüğünüz gibi ifa ediniz. Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem. " Rasûlüllah bundan sonra halkla sorulu cevaplı sürdürdüğü hutbesini: "Ey insanlar! Ayların yerini değiştirerek geri bırakmak inkârda aşırı gitmektir. Kafirler böyle yapmakla doğru yoldan saptılar. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısını uygun yapmak için, bir yıl haram ayını helal, diğer yıl onu haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal kabul ederler. Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün gibi aynı duruma döndü. Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Şaban'ın arasındaki Receb'tir. Ey mü'minler! Bu ay hangi aydır?"

-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.
"-Zilhicce ayı değil midir?"
-Evet Zilhiccedir.
"-Bu içinde bulunduğumuz belde hangi beldedir?"
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.
-Mekke Şehri değil midir?"
-Evet Mekke'dir.
"-Bugün hangi gündür?
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.
"Yevmü'nnahr (kurban kesme günü) değil midir?"

-Evet yevmünahr'dır. Bu diyalogdan sonra Rasûlüllah sahabelere dönerek "Şu halde iyi bilin ki; bu şehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün mukaddes (haram) olduğu gibi birbirinize kanlarınızı dökmek, mallarınızı haksız yere olmak, namuslarınızı kirletmek de haramdır, her türlü saldırıdan masumdur. Muhakkak ki, siz Rabbinize kavuşacaksınız, o zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız.

Ey İnsanlar! Aklınızı başınıza alında benden sonra birbirinizin boynunu vuracak şekilde dalâlete, vahşete düşerek cahiliye devrine dönmeyin. Ey insanlar! Bu nasihatlerime kulak verip bunları burada hazır bulunanlarınız burada bulunmayanlara tebliğ etsin. Olabilir ki, kendisine tebliği edilen kimse burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur" ardından Rasûlüllah iki kez:

"- Tebliğ ettim mi?" buyurdu.
Sahabîler:
-Evet ettin, deyince O;
"Şahit ol ya Rab!" dedi ve tekrar hatırlattı: "Burada bulunanlar bulunmayanlara tebliğ etsin. "

Rasulüllah Mina'daki bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine gelerek önceden hazırlanan yüz devenin altmış üçünü bizzat kendi kurban etti diğerlerini de Hz. Ali kestikten sonra her deveden birer parça et alınarak pişirilip yenildi. Daha sonra traş olan Hz. Peygamber ihramdan çıktı ve Kabe'yi tavaf etti. Öğle namazını da orada kıldıktan sonra Zemzem suyunun yanına gitti ve kendisine sunulan bir bardak suyu içtikten sonra tekrar Mina'ya döndü. Rasûlüllah Mina'da geçirdiği teşrik günlerinde şeytan taşlama görevini yerine getirmiş, bu arada çevresinde bulunan insanlara hutbeler irad buyurmuştu.

"Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların dalga dalga Allah'ın dirine girdiklerini gördüğün zaman Rabbini överek tesbih et. O'ndan mağfiret dile. Çünkü o tevbeleri çok kabul edendir" (en-Nasr, 110/1-3) mealindeki Nasr sûresinin nâzil olduğunu duyan Müslümanlara, hem yeni nâzil olan bu sûreyi okumuş hem de kendilerine nasihat ettiği hutbelerinden birini irad buyurmuştur. Bu hutbesinde de yine Müslümanların mal, can, namus emniyetinden bahseden Rasûlüllah insan haklarının temelini oluşturan bu üç hakkı tekrar tekrar ümmetine hatırlatmıştı. Değişik yer ve zamanda irade edilen bu hutbeler, tek bir hutbe şeklinde bütünleştirilmiştir.


Veda Hutbesi
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

150 bin kişiyi doğrudan ilgilendiren mesele


Kısa adı TÜRSAB olan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nden bir görevli, bu sene Türkiye'den -kaçak gidenlerle beraber- 150 bin kişinin hacca gittiğini söyledi. Nüfus eksilmeyip artacağına göre, bu rakamın artık eksilmesi mümkün değil. Onun için, bahsedeceğim konu, her sene en az 150 bin kişiyi ilgilendiriyor.
Mesele şu: Namaz, oruç, zekât gibi, hac da İslâm'ın şartlarından. Ama hac, -yapılış şekline varana kadar- Diyanet'in inisiyatifinde. Kaç kişinin gideceği bakımından haydi Diyanet'in müdahalesi olsun; haccın yapılışında eksikliğe gitmesi niçin?
İzdiham var diye, sünnet, vacib demeyip yaptırılmıyor. Arefeden bir gün önce Mina'da gecelemek sünnet. Önceki senelerde "izdiham var" diye hacılara sadece bunu yaptırmıyorlardı. Yeni başkandan sonra hacca da yeni eksiklikler geldi. Müzdelife vakfesi ve şeytan taşlama gibi vacibler de usulüne göre yapılmıyor; kitaba göre, vacib yerini bulmuyor. Mazeret: İzdiham ve zorluk...
Hacda tek zorluğun kalabalık olduğunu zannediyorlar galiba. Halbuki, şimdiki kadar kalabalık olmayan eski haclar çok daha zordu.
Eskiden motorlu araçlar yoktu. Yiyecek-içecek, elbise gibi bütün ağırlıklarınızı hayvanlara yükleyip aylarca sürecek bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Bugünkü gibi rahat yollar yok. Her dere-tepeyi, hayvan yürüyüşü yavaşlığıyla geçiyor, günde 5 defa namaz molası veriyorsunuz. Boş arazide haliyle tuvalet yok. Kafiledeki o kadar kadın-erkek, tuvalet ihtiyacı için gözardı bir yer bulmaya çalışıp ihtiyaç giderecek. Sonra abdestler alınacak. Geç kalanlar da gelince namazlar kılınıp tekrar yola çıkılacak... Şimdi düşünelim, şimdiki haclar mı kolay eskisi mi? Devamı var:
Yemek ihtiyacı daha da zor. Hayvanların üzerinden yükler indirilip, açılacak, yemek hazırlanacak. Yenilip, bulaşık yıkanacak, sonra tekrar sarılıp hayvanlara yüklenecek. Su ve yiyecekler bittikçe, takviye yapılacak... Hayvanların yemlenip sulanması ayrı bir iş... Nasıl? Kolay mı?..
Sıcak-soğuk, yağmur, gölge-güneş demeden yol alacaksınız. Akşamları, gecelemeye uygun bir yer şart... Bu işlerin zorluğunu yaşlılarınıza sorun. Onlar iyi bilirler...
Mekke-Medine'ye vardığınız zaman bile zorluklar bitmiyordu. Şimdiki gibi oteller yok. Nereyi bulabilirseniz orada geceleyeceksiniz.
Haccın yapılışı da zorluklarla doluydu. Hacdan önce Kâbe'den ayrılıp Mina'ya kadar 8 km. yürüyordunuz. Oradan Arafat'a daha uzak. Arafat'tan tekrar Müzdelife ve Mina'ya uğrayarak Kâbe etrafına geliyordunuz. Buralardaki vazifeleri, yiyecek-içecek ihtiyaçlarını da görerek hac kolay mı?
Bütün bu zorluklara rağmen, Mina ve Müzdelife vazifeleri tam yapılıyordu. Dedelerimiz de bizim gibi insandı. Onlar da acıkıyor, yoruluyor, üşüyorlardı. Onların da günleri 24 saatti. Ama haccı eksiksiz yapıyorlardı. Şimdi onlara nazaran ne zorluk var ki, haccı orasından burasından kırpıp Nasreddin Hoca'nın kuşuna benzetiyoruz?
Eskiye göre şimdiki hacları düşünelim. Suudi Arabistan'da da insanlar yaşıyor. Dolayısıyla parası olanlar için yiyecek-içecek, giyecek her şey var. Buna rağmen bir şeyler götürmek isteyenler ise valizlerine her şeylerini yerleştirip, arabaya-uçağa veriyor, inince de alıyorlar.
Haccın yapılışı da rahat. Mina, Arafat ve Müzdelife'deki sıra sıra tuvaletler ve abdest alma yerlerinde sular şarıl şarıl akıyor. Duş dahi alabilirsiniz. Eskiden bu rahatlıklar yoktu.
Mekke ve Medine'de, Harem-i Şerif etrafında da tuvalet ve abdest alma yerlerinde sular hazır. Buna rağmen, "izdiham var" diye onu yaptırma, bunu yaptırma. Bu nereye kadar gidecek? Yoksa "Hac Arafat'tır" deyip, gide gide hac sadece Arafat vakfesinden ibaret mi kalacak?
Sebepsiz olarak Hanefîler Şâfiîye, Şâfiîler Hanefî'ye uyamaz. Evet, yerine göre başka bir mezhebe uyabilir; ama o meseleyi bile bile... Hacda başka mezhebe uydurduğunuz hacı, bunun farkında bile değil. Şâfiîye göre, eliniz karşı cinse değince abdest bozuluyor. Bu durumda, tavafta Şâfiîlerin abdesti her an bozulabilir. Öyleyse, hanımlar Kâbe'de ikinci katta tavaf yapmalı demiyor da, Şâfiîler abdestte Hanefîye uysun diyorlar. İyi ama, hacıların hepsi Hanefî mezhebine göre abdesti bozan diğer maddeleri bilmez ki! Lütfen insanlara abdestsiz ibadet ettirdiğimizi bilelim

Ali Eren
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

afrah

Alıntı yapılan: "müteallim"selamün aleyküm.hacilarimiz yeni hacdan döndüler rabbim hacci mebrur eylesin.ölenlere Allah rahmet eylesin.


Amin hocam.mevlam bol bol zemzem suyu icmeyi nasib etsin.
biryerde okumusdum zemzem suyu icmek ibadettir diye.Hadisi serifmiydi bilmiyorum.
.....Eger bu yoldan dönmek kader ise,
o kader beni bulmadan Emanetini üzerimden al YARAAB....

La-Edri

selamun aleykum !

Hacc ibadeti erkeklerle sinirlandirilmis bir farz midir ? -cuma namazi gibi- yoksa kadinlar icin de ayni mükellefiyet gecerli midir ? Sayet kadin-erkek ayrimi yoksa sartlar var midir ? -erkeklere dokunmamanin kesin garantisi varsa gibi-
Kadinlarin bu zamanda hacca gitmemeleri gerektigini savunanlarin gerekceleri nelerdir ?
Sayet erkek isterse hanimini hacca gitmekten men edebilir mi ? Yahut ser´en buna hakki var midir ?

Sorularima cevap vereceginizden kuskum yok simdiden tesekkürler  :wink:

baki selam..
lim konusuyordu,  oysa duyan dilimdi, oysa gözümle kulak veriyor, kulaklarimla görüyordum

müteallim

Alıntı yapılan: "La-Edri"selamun aleykum !

Hacc ibadeti erkeklerle sinirlandirilmis bir farz midir ? -cuma namazi gibi- yoksa kadinlar icin de ayni mükellefiyet gecerli midir ? Sayet kadin-erkek ayrimi yoksa sartlar var midir ? -erkeklere dokunmamanin kesin garantisi varsa gibi-
Kadinlarin bu zamanda hacca gitmemeleri gerektigini savunanlarin gerekceleri nelerdir ?
Sayet erkek isterse hanimini hacca gitmekten men edebilir mi ? Yahut ser´en buna hakki var midir ?

Sorularima cevap vereceginizden kuskum yok simdiden tesekkürler  :wink:

baki selam..

a.s. Bu sorularin cevaplarinin büyük bir kismi bundan önceki makalelerde yazilmistir lütf eder okuma zahmetinde bulunursaniz anlayacaginiz ümidindeyim.

Mukaddes yolculuk ve bazı hatırlatmalar

Birçok Müslümana nasip olmayan, birçoklarına da ancak ömründe bir defa nasip olan mukaddes hac yolculuğu devam ediyor. Bu yolculuk sıradan bir tur olmadığı gibi, gidenler de sıradan turist değildir. Bu yolculuk da mukaddes, yapılacak olan hac vazifesi de mukaddestir.
Öyle bir vazife ki, lâyıkıyla yapan insanı bütün günahlardan temizleyip anasından doğduğu gibi tertemiz yapıyor. Öyleyse, böyle değerli bir vazifeyi hakkıyla yerine getirmek için elden gelen bütün gayreti göstermek şart.
Medine, Peygamberimiz'in mukaddes vücutlarının bulunduğu mukaddes belde; Mekke ve Mekke'deki Kâbe ise İslâm'ın merkezi. O topraklar, İslâm'ın doğup yayıldığı, ilk mücadelelerin verildiği, Hz. Resulullah'ın yaşadığı, yürüdüğü, ayak bastığı ve ayak izlerini taşıyan yerler; hacdan önce oralarda yaşanan hüzünlü ilk mücadeleler öğrenilirse, daha şuurlu hac yapılmış olur.
Oraya, kul hakkı ağırlığı yüklenerek gitmemelidir. Üzerinde maddî hak olanlar, bu hakları ödemeli, meselâ kalp kırmak gibi maddî olmayan haklar varsa, onlar için de helâlleşmelidir.
Tam bir tevazu, tam bir mahviyetle ve farzından nafilelerine kadar hacla ilgili her şeyi yerine getirmek niyet ve azmiyle gitmeli ve o azmi kaybetmemelidir.
Sevabı çok olmakla beraber zor bir ibadet olan hac, baştan sona izdihamdan ibarettir; gayret ve sabır istemektedir. Çok sabır istediği için, her an başkalarının kalbini kırmak ihtimali vardır hacda ve en mühim husus ise, hiçbir kimsenin kalbini kırmadan gidip gelebilmektir.
Yolculuk esnasındaki iniş ve binişlerde, abdestsiz bulunup da -zinhar- bir vakit namazı kazaya bırakmamalıdır. Zira hac, ibadette eksiklik değil, ibadetin artırılacağı bir yolculuktur. Bazı hacı adaylarının ve bazı din görevlilerinin hemencecik, "Canım kılamazsan kaza edersin" demeleri çok yanlıştır. İlk defa hacca gittikleri için havaalanlarında ne yapacağını bilmeyen bazı hacı adayları, daha uçağa binmeden namazlarını kazaya bırakmaktadırlar. Oysa, ibadet yolunun daha başında bu hata yapılmamalı. Yapılırsa büyük hata işlenmiş olur. Vazifeliler, buna meydan verilmemesi için daha önceden hacı adaylarını sıkı sıkıya bilgilendirmelidirler. Aksi takdirde vebal olacağı açıktır.
İnsan daha önce okuyup öğrense de, ilk defa geldiği bir yerde acemilik çekeceği açıktır. O bakımdan, otellerine yerleşen hacı adaylarını kendi başlarına bırakmak yanlıştır. Yapılması gereken her ibadet, hacılara sırasıyla anlatılmalıdır. Diyanet'ten görevlendirilen hocalarda bu hususta ihmalkârlık gördüğümüz içindir ki, bu noktaya dikkat çekmek istiyoruz.
Medine'de, Mescid-i Nebevî'nin ön kısmındaki, Peygamberimiz (sav)'in, "Cennet bahçelerinden bir bahçedir" buyurduğu mekânda namaz kılmak için onu bunu itelemenin caiz olmadığı hacılara iyiden iyiye anlatılmalıdır.
Tavafın usulüyle yapılması icap eder. Suudiler, kadınlarla erkeklerin ayrı tavaf yapmaları için maalesef bir çözüm getirmediklerinden, tavaf karışık yapılıyor. Ve o karışıklıkta kadınlar çok sıkıntı çekiyorlar. Sadece göbek ile diz kapağı arasını kapatmak mecburiyeti olan erkeklerin elbiseleri, kadınlara göre daha rahat. Kadınlar ise kendilerine mahsus tesettüre riayet ettiklerinden, o izdihamda tavaftan çıktıklarında saunadan çıkmış gibi oluyorlar.
İslâm'da kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmalarının caiz olduğu hiçbir mekân yoktur. Bizim bazı Türklerin, "Burada herkes kardeş oluyor; burada caizdir; günah olmaz" demelerinin ise İslâmî hiçbir dayanağı yoktur. Zekeriya Beyaz da, kadın-erkek sürtünerek tavaf yapmanın caiz olduğunu söylüyorsa da, o söz de ilmî olmaktan uzaktır. Bir kadının, yabancı bir erkeğe sürtüne sürtüne ibadet yapması(!) caiz değil, vebaldir. Oradaki ibadetlerin sevabı diğer yerlerdeki ibadetlerin sevabından yüz bin kat daha fazla olduğu gibi, orada işlenen günahlar da kat kat olur...
islam fikhinda MUHAZAT diye bir sey vardir hanefi mezhebine göre erkegin yanina kadin namaza durdugu zaman o safda ve kadinin hizasinda kac cemaat varsa hepsinin namazi bozulur.hacca giden kadin veya götürülen kadin o kadar bevali nerede cekecek.kaldiki orada ihramda iken bir ot koparmak dahi haram bir sinek öldürmek dahi haram.kil koparmak dahi haram.ceza icap eder kurban icap eder.bendeniz vazifeli olarak o mübarek mekanlara  alti- yedi  defa gittim mevalam kabul eylesin.oradaki islenen cinayetleri gördüm.hic birisi islam fikhina uymuyor.oraya turistik seyahat icin degil ibadet icin gidilir.ibadetlerde islam fikhina göre yapilir.ehli sünnet vel cemaat inanci budur.elhamdü lillah islam fikhinida bilen birisi olarak bu günkü sartlarda caiz görmüyoruz.amma kadinlar hacca gitmesin haci olmasin da demiyoruz.sadece bu günkü vehhabilerin uyguladigi sistem dolayisi ile kadinlarin hac yapmasi  mümkün degil diyoruz.

Kâbe'yi tavaf ederken okunacak farz-vacib belli bir dua yok. İsteyen istediği duayı okuyabilir. Dua okunmasa bile tavaf tavaftır. Hacılarımız şöyle yapıyorlar: Birisi hacıların önüne geçip, onlara duyurmak için bağırarak dua okuyor, onlar da monoton olarak onu tekrarlıyorlar. Oysa, dua hissederek ve içten yapılmalıdır
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

La-Edri

Alıntı yapılan: "müteallim"

a.s. Bu sorularin cevaplarinin büyük bir kismi bundan önceki makalelerde yazilmistir lütf eder okuma zahmetinde bulunursaniz anlayacaginiz ümidindeyim.

Okumayi severim, zaten burasini takib de ediyorum ama demekki gözümden kacmis zira bu baslikta bulamadim nereyi okuyacakmisim ki  :karisik:
gözüme carpan tek sey
Alıntı yapılan: "müteallim"
Hacda başka mezhebe uydurduğunuz hacı, bunun farkında bile değil. Şâfiîye göre, eliniz karşı cinse değince abdest bozuluyor. Bu durumda, tavafta Şâfiîlerin abdesti her an bozulabilir. Öyleyse, hanımlar Kâbe'de ikinci katta tavaf yapmalı demiyor da, Şâfiîler abdestte Hanefîye uysun diyorlar. İyi ama, hacıların hepsi Hanefî mezhebine göre abdesti bozan diğer maddeleri bilmez ki! Lütfen insanlara abdestsiz ibadet ettirdiğimizi bilelim
gözümden kactiysa sana zahmet tekrar kopyalasana zira ben bu baslik adi altinda sordugum sorularin cevabini bulamadim
lim konusuyordu,  oysa duyan dilimdi, oysa gözümle kulak veriyor, kulaklarimla görüyordum

müteallim

a.s. Bu sorularin cevaplarinin büyük bir kismi bundan önceki makalelerde yazilmistir lütf eder okuma zahmetinde bulunursaniz anlayacaginiz ümidindeyim.

yukarudaki yazilarimdan alintidir.la-edri nin dikkatine

Tavafın usulüyle yapılması icap eder. Suudiler, kadınlarla erkeklerin ayrı tavaf yapmaları için maalesef bir çözüm getirmediklerinden, tavaf karışık yapılıyor. Ve o karışıklıkta kadınlar çok sıkıntı çekiyorlar. Sadece göbek ile diz kapağı arasını kapatmak mecburiyeti olan erkeklerin elbiseleri, kadınlara göre daha rahat. Kadınlar ise kendilerine mahsus tesettüre riayet ettiklerinden, o izdihamda tavaftan çıktıklarında saunadan çıkmış gibi oluyorlar.
İslâm'da kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmalarının caiz olduğu hiçbir mekân yoktur. Bizim bazı Türklerin, "Burada herkes kardeş oluyor; burada caizdir; günah olmaz" demelerinin ise İslâmî hiçbir dayanağı yoktur. Zekeriya Beyaz da, kadın-erkek sürtünerek tavaf yapmanın caiz olduğunu söylüyorsa da, o söz de ilmî olmaktan uzaktır. Bir kadının, yabancı bir erkeğe sürtüne sürtüne ibadet yapması(!) caiz değil, vebaldir. Oradaki ibadetlerin sevabı diğer yerlerdeki ibadetlerin sevabından yüz bin kat daha fazla olduğu gibi, orada işlenen günahlar da kat kat olur...

islam fikhinda MUHAZAT diye bir sey vardir hanefi mezhebine göre erkegin yanina kadin namaza durdugu zaman o safda ve kadinin hizasinda kac cemaat varsa hepsinin namazi bozulur.hacca giden kadin veya götürülen kadin o kadar bevali nerede cekecek.kaldiki orada ihramda iken bir ot koparmak dahi haram bir sinek öldürmek dahi haram.kil koparmak dahi haram.ceza icap eder kurban icap eder.bendeniz vazifeli olarak o mübarek mekanlara  alti- yedi  defa gittim mevalam kabul eylesin.oradaki islenen cinayetleri gördüm.hic birisi islam fikhina uymuyor.oraya turistik seyahat icin degil ibadet icin gidilir.ibadetlerde islam fikhina göre yapilir.ehli sünnet vel cemaat inanci budur.elhamdü lillah islam fikhinida bilen birisi olarak bu günkü sartlarda caiz görmüyoruz.amma kadinlar hacca gitmesin haci olmasin da demiyoruz.sadece bu günkü vehhabilerin uyguladigi sistem dolayisi ile kadinlarin hac yapmasi  mümkün degil diyoruz.
Kâbe'yi tavaf ederken okunacak farz-vacib belli bir dua yok. İsteyen istediği duayı okuyabilir. Dua okunmasa bile tavaf tavaftır. Hacılarımız şöyle yapıyorlar: Birisi hacıların önüne geçip, onlara duyurmak için bağırarak dua okuyor, onlar da monoton olarak onu tekrarlıyorlar. Oysa, dua hissederek ve içten yapılmalıdır[/quote]

Lütfen bu ve buna benzer mekaleler vardir biraz arastiriveriniz.
dahada olmazsa bu ortami kavga mahalli yapmamak icin özeldende bize olasabilirsiniz.

maasselam.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

Alıntı yapılan: "La-Edri"Selam,


Hacc ibadeti erkeklerle sinirlandirilmis bir farz midir ? -cuma namazi gibi- yoksa kadinlar icin de ayni mükellefiyet gecerli midir
Sayet erkek isterse hanimini hacca gitmekten men edebilir mi ? Yahut ser´en buna hakki var midir ?

..

Hac ibadeti hür erkek ve hür kadinlar üzerine farzdir.cuma namazi gibi degil.fikih kitaplarimizda erkek giderde kadin gidemez demez.
yaliniz bir sart kosar kadinin yaninda bir mahreminin olmasi.bu mahremi kocasi olabilir kardesi olabilir oglu olabilir.yani yakin akrabasi sarti vardir.

ikinci süalinize gelince kadin kocasina tabidir.evin hakimi erkekdir.onun izni olmadan hacca degil mesafe bakimindan seferi olabilecek yere dahi gitmesi caiz degildir..

be konulari bütün fikih kitaplarimizda bulabilirsiniz.onun icin kaynak verme lüzumunu his etmedim.baki selam.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

ankebut-57

Duâlarınıza âmin demekle birlikte, yazılarınızda az da olsa küçümser ifâdeler olduğunu belirtmek isterim. Hoca Efendiler Allah râzı olsun cevap verme zahmetinde bulunurken onlara teşekkür etmek yerine, gördüğüm kadarıyla o tarz ifadeler kullanılmış. Eğer soru karşı taraftan anlaşılmamışsa tekrar sorarsınız, yine sorarsınız... Ama o ifadeler biz tarafınca da ters anlaşılmıyor değil. Zannederim ki bizim suçumuzda olmasa gerek. Hakınızı helal edin, varsa biz tarafıncada helal olsun.
Bil-mukâbele selamlar.
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

müteallim

KABE’DE YAPILAN HATALAR

NAMAZDA YAPILAN HATALAR

1.   Namazda saf tutma nizamına uyulmaması, kadın ve erkeklerin karışık namaz kılmaları.“Cemaat, muhtelif zümrelerden ibaret olunca, imamın arkasında evvela erkekler, sonra çocuklar sonra da kadınlar saf bağlarlar. Bu tertibe erkekler ile erkekler çocukların riayetleri sünnettir, erkekler ile kadınların riayetleri ise farzdır.Binaenaleyh bir kadın veya müştehat olan bir kız çocuğu bir erkeğin önünde veya tam hizasında aynı namazı cemaatle kılacak olsa erkeğin namazı fâsit olur”(3)
2.   Kadınların, erkeklerle birlikte namaz kılmaları halinde günah kazanmaları. “Erkeklerin namazlarını böyle fesada uğratan, huzurlarını ihlal eden kadınlar ise, şüphe yok ki bundan dolayı günahkâr olmuşlardır. Hak Teâlâ’nın azabına layık bulunmuş olacaklardır.”(4)
3.   Namazda zinaya sebebiyet verilmesi.Karışık olarak namaz kılarken, insan kendisini tam bir zina ortamında buluyor. Ben kendimi sonsuz derecede huzursuz hissediyorum. Bunun kalp temizliği yada kalp kötülüğü ile bir ilgisi yok. Bunu dile getirdiğim bir ortamda beni ayıplayanlara şu soruları yöneltiyorum:
- Namaza durduğunuz zaman yanınızdaki kadınla omuz başınızdan diz kapağınıza kadar birbirinize yapışık hale geliyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
Bu olay bir namaz vakti ben daha başlama tekbirini almadan başıma geldi. Yanıma gelen ve vücudunu bana yapıştıran bir kadını ikaz edip yanımdan uyaklaştırdım. Kadın “ben sana ne yaptım ki” der gibi aval aval yüzüme bakıyordu.
- Secdeye varırken el yada kafanızla kadınların ayaklarına dokunmaya bazen engel olamıyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
- Bazı kadınlar tesettüre tam riayet etmedikleri için ayaklarını çıplak bırakıyorlar. Bir namaz boyu onları seyre mecbur kalıyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
- Namazın her safhasında ister istemez vücudunuzun bir çok organıyla kadına dokunmak zorunda kalıyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
- Rükua varırken önünüzdeki kadının en ince hatları ile beliren vücuduna defalarca ve dakikalarca bakmak zorunda kalıyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
- Secdeye varmış olan kadının iç elbiseleri ve mahrem yerleri en ince noktalarına kadar gözlerinizin önüne seriliyor. Bu bir zina değil mi?
Benimle beraber hacda olan eşim, böyle bir olaya şahid olduğunu ve o kadının yerine kendisinin utandığını yüzü kızararak anlattı.
- Secdeden doğrulurken kafanızla kadının arkasının birbirine değmesine bazen engel olamıyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
- Yine secdeden doğrulurken kadının entarisi kafanıza takılmak suretiyle her yanı açılmış ve kendinizi onun mahrem yerlerini seyreder buluyorsunuz. Bu bir zina değil mi?
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

B) TAVAFDA YAPILAN HATALAR
1. Kadınların erkeklerle karışık olarak tavaf etmeleri.
İbnu Cüreyc anlatıyor: “Atâ, bana İbnu Hişam’ın kadınları erkeklerle karışık olarak tavaftan yasakladığı zaman dedi ki: “O bunu nasıl yasaklar, Rasulullah (s.a.v.)’in zevceleri bile erkeklerle birlikte haccettiler!” Ben Atâ’ya sordum:
“Onların hacları örtünme emrinden önce miydi, sonra mıydı?”
“(Evet kasem olsun) buna, ben örtünme emrinden sonra şâhid oldum!” diye cevap verdi. Ben tekrar sordum:
“Pekala erkeklere nasıl karışırlardı?” Şu cevabı verdi.
“Erkeklere karışmazlardı, Hz. Aişe (radıyAllahu anhâ) erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı.” Hatta bir kadın kendisine: “Ey mü’minlerin annesi yürü (Haceru’l-Esved’e elimizle değerek) istilâm edelim!” demişti de Hz. Aişe ona:
“Sen dilediğin şekilde git” deyip kendisi gitmekten imtina etmişti. Onlar geceleyin kim oldukları bilinmez halde çıkarlardı, (erkeklerle beraber tavaf yaparlardı).
[Beytullah’a girmek istedikleri zaman da, erkeklerin tamamen çıkarılmış olmalarına kadar durup beklerler, sonra girerlerdi.]”(5)
“Günümüzde maddî imkanların ve ulaşım vasıtalarının artmasıyla milyonu taşan hacı kafilesinin, tavaf esnasında nefesleri keser derecede meydana getirdiği izdiham ve sıkışıklık, her hacıya, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı tavaf yapmalarını ve hatta şeytan taşlamalarını sağlayacak bir formül bulunamaz mı? sorusunu sordurmaktadır. Daha ashab devrinde duyulan bu ihtiyaç, gittikçe bir zaruret halini almaktadır. Meselenin üzerine ciddiyetle gidildiği takdirde bir çözüm bulunabileceği ümidindeyiz.”
“Hadis, kadınların tavafta kendilerini belli etmeyecek bir kıyafete bürünmelerinin, geceleri tavafı tercih etmelerinin, erkeklerden ayrı ve onların arkasından tavaf yapmalarının efdal olacağını göstermektedir.”(6)
2.   Tavaf ederken el, göz, vs. zinalarına sebebiyet verilmesi.
Kabe’de namaz kılarken işlenen zinaların hemen hemen tamamı tavafda da vukû bulmaktadır. Kadınların dokunulmadık yerleri kalmamaktadır. İzdiham anlarında erkek ve kadınların vücutları o kadar uygunsuz bir biçimde birbirlerine yapışıyor ki, bunun izahını yapmak asla kolay değildir. Açıkçası, Kabe’de zina suçu işlenmektedir.
3.   Tavafda insanları itmek, sıkıştırmak, yol açmak için dirsekleri ile iterek acı vermek. Bu gibi uygunsuz hareketler neticesinde meydana gelen büyük izdihamlar, bazen hacıların elbiselerinin düşmelerine yırtılmalarına ve avret mahallerinin açılmasına sebep olurken, bazen de düşmelere ve ezilme tehlikesine sebep olmaktadır.
4.   Tavafa Haceru’l Esved’in hizasından başlamamak.
5.   Haceru’ Esved ve Ruknu’l Yemani’nin yanında birbirlerini iterek izdihama yol açmak.
6.   Tavafın sahih olması için Haceru’l Esved’i öpmenin şart olduğu inancı.
7.   Ruknu’l Yemani’yi öpmek.
8.   Kabe’nin duvarlarını, örtüsünü, Makam-ı İbrahim’i, Hicri, Mescidin direklerini öpmek.
9.   Şavtların hepsinde reml yapmak. Sünnet olan ise sadece erkeklerin ilk üç şavtta reml yapmasıdır.
10. Her şavt için belirli bir dua tahsis etmek. Kişi istediği duayı okuyabilir.
11. Tavafta Hicr’den geçmek. Bu tavafı bozar. Çünkü Hicr Kabe’dendir.
12. Kabe’yi sol tarafına almaya dikkat etmemek. Kadınlarını tutarak arkadaşlarıyla beraber onların etrafını çeviren ve Kabe’yi sağına, önüne veya arkasına almak zorunda kalan kişi gibi. Böyle yapanın tavafı sahih olmayabilir. Kabe’nin tavaf yapanın solunda olması, tavafın sahih olması için gerekli şartlardandır.
13. Kabe’nin bütün köşelerini el ile selamlamak.
14. Dua yaparken sesin yükseltilmesi. Bu huşuyu giderir. Beyt’in heybetini azaltır ve tavaf edenleri rahatsız eder. İbadetlerinde insanları rahatsız etmek yasaklanmış bir olaydır.
15. İki rekat tavaf namazının mutlaka Makam-ı İbrahim’in yakınında kılınmasının gerektiği zannı. Böyle zanneden kişiler, orada namaza durmaları anında diğer insanları sıkıştırır ve izdihama sebep olurlar. Meydana gelen büyük sıkıntıdan dolayı bu kişiler sevap yerine günah kazanırlar.
16. İki rekat tavaf namazını uzatmak. Bu sünnete muhaliftir. Rasulullah (s.a.v.) bu namazı kısa tutardı. Namazı uzatan kişi, bu davranışı ile tavaf edenlere eziyet eder ve o mekanda namaz kılmaya hakkı olanları bundan alıkoyar.
17.  Makam-ı İbrahim için dua tahsisi. Bu bid’at dua cemaatle yapılınca daha da ziyadeleşir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik