Çeyiz ve Elişine Son Değil Tabi, Ama...

Başlatan Tuğra, 21 Mart 2008, 21:51:43

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra

Dikiş kursu görmüş, geçirmiş biri olarak, “çeyiz ve elişi” mevzusunu dillendirmeyi üzerime vazife edinmiş bulunmaktayım.

Zira ben kursta cicili bicili kıyafetler dikme derdinde iken; sözlü, nişanlı, kısmetini bekleyen ablalarım da çeyiz dikme derdinde idi. Bir çeyizde nelerden, en az kaçar tane bulunması gerektiğini ilk defa o zamanlar öğrenmiş ve adeta yarış haline gelmiş bu duruma karşı şaşkın bakışları yine ilk o zamanlar sergilemiştim.

Bir çeyizde nelerin bulunduğuna şöyle bir göz atalım: Mutfak takımı, salon takımı, oturma odası takımı, yatak odası takımı olmak üzere oraya buraya serilecek örtüler olmazsa olmazlarımızdan.

Bunların her birinden birer takım olması elzem olduğu gibi, ikişer üçer takım yapmak çok daha evlâdır. Bir genç kız başörtüsü kullansın veya kullanmasın en az elli oyalı tülbendi çeyizine koymakla yükümlüdür.

Ayrıca bu tülbentlerin oyaları farklı farklı olmalı ve göz doldurmalı ki, bakışları üzerine çeksin; marifeti sergilesin. Yeri gelmişken bir parantez açıp, cahil çeyizcilere bir püf noktası verelim: İşlediğiniz, ördüğünüz v.s yeni, orijinal motiflerin, örneklerin, püf noktalarını beğenerek modelini isteyenlerden saklamanız ve bir bahane ile konuyu savuşturmanız adettendir. Parantezi kapatıp konumuza dönecek olursak, yine her çeyizde muhakkak bulunması gereken bir diğer elişi olan seccade hurcuna değinmek gerekecek.

Son moda tekniklere göre hazırlanıp, bir güzel süslenecek olan bu hurç; içinde seccadeleri, namaz tülbentlerini, takkeleri ve son olarak tespihleri barındıracak ve yeri geldi mi özenle açılarak içindekiler yaşlı teyze ve amcaların kullanımına sunulacak. Elli adet tülbent küçük bir hurcun içine nasıl sığacak demeyin, namaz tülbendi diye ayırmıştık bir önceki cümlemizde.

Bir zamanlar salonun en güzel köşesine asılmak üzre cânım kitabımız için bol fistolu, kurdelalı, gösterişli kılıflar hazırlanırdı. Ama hemen söyleyeyim; modası geçti bunun. Şimdilerde cânım kitabımızın tamamını duvara asmak yerine, ondan alıntılar bulunan bol simli tablolar ile duvarları süslemek daha gözde.

İşporatadan çok ucuza rahatlıkla bulabileceğiniz bu tabloları şimdiden sandığa koyabilirsiniz.

“Pardon!” Çeyizleri sığdırmak sebebiyle alınmış olan “baza”lara yerleştirebilirsiniz demem gerekiyordu. Bu arada kitâbımızdan bahsettik de, zihnime düşüverdi: Lise talebesiyken, hocalarımızla Süleymaniye kütüphanesine bir gezi düzenlemiştik.

Bizler muazzam güzellikte nakşolmuş bir hilye-i şerifi izlemeye koyulduğumuzda, rehberimiz söze başladı ; “Bu hilye-i şerif tabloları, Osmanlı’da imkanı olan ailelerde, genç erkeklerin odalarına asılır ki, hergün defalarca okusun da, Efendimiz’e benzesin.” Biz bakışlarımızı hayretle rehberimize bir anlığına çevirip tekrar tabloyu seyre koyulduğumuzda rehberimizin sözü henüz bitmemişti: “Genç kızların çeyizlerinde, kendi el yazmaları kuran-ı kerim’ler bulunurdu.”

Danteller örüldü, dikişler dikildi, söz-nişan derken düğün geldi çattı. Yok öyle yağma! Çeyiz sermeden düğün olur mu hiç?

Şöyle ortalama bir hafta evvelden, yeni gelin evine, gelin hanımın, valide hanımın ve bilumum akraba hanımların marifetleri bir güzel seriliverir. İşte buna “çeyiz serme” denir. Yalnız sadece elişlerinden ibaret değildir çeyiz serme. Örneğin mutfak araç-gereçleri mutfak masasının üzerine dizilmelidir ki, gelenler “Helal olsun!

Her şeyin en güzelini almışlar, yapmışlar.” deyiversin. Değil mi ya? Ancak ne hikmetse, içimden bir ses “Yaz! Yaz! Yaz!” diyor. Neyi mi? Hz. Fatma’nın çeyizini: Taş değirmeni, hurma lifinden eski bir hasır, bir ayakkabı, bir misvak, tahtadan bir kâse, koyun yününden bir döşek ve her tarafı yamalı bir çarşaf…

Şu sıralarda elişleri yalnızca çeyiz için yapılmıyor. Hobi sektörü denilen bir pazar oluştu; hobi malzemeleri, hobi marketler, hobi kursları, hobi tv programları… Elişleri ile uğraşmaktan zevk alan biri olarak ortada garip bir durumun varlığını seziyor olmam garip geliyor.

Bir zamanların elişlerini hor gören okumuş kızları, şimdilerde ellerine yünleri, şişleri almış, harıl harıl örgü örüyorlar. Psikologlar tv programlarında, bu tip hobiler ile ilgilenmenin insana pozitif enerji verdiğinden, özgüven aşıladığından ve benzeri bir çok yarar sağladığından bahsediyor.

Emekli hanımlar da, emeklilikten sonraki bunalımlarını hobileriyle atlattıklarını anlatadursunlar, annemin zihnini, emeklilikten sonra evde depresyona girdiğinden dem vuran akrabamızın hali meşgul ediyor: “Halbuki abdest alsa, namaz kılsa huzur dolmaz mı insana?” (…)

Bu cümleleri satırlara sıralamakla, “Elişi yapmaya son!” anafikrini aşılamaya çalışmıyoruz. Yalnızca gören gözlere, gözlerden kaçan gösteriş merakımızı gözler önüne sermeye çabalarken, dantel, nakış motiflerinin ayrıntılarını, ayrıntı düşkünleri için ayırıyoruz.

Ve diyoruz ki; gergefi bu defa gönlümüze gerip, anlayış, merhamet, nezaket, motiflerini her bir cevherimize nakşederek, tükenmez bir sevgi ile tıka basa doldurduğumuz sandığımızı kapıp, yeni yolumuzda öyle atsak adımlarımızı… Bu motif çok mu zor dersiniz?

Ayşe Betül Hüma



〰〰〰〰🐠

İsra

Çeyiz işleri çok fazla abartılıyor.Lazım olanlar yapılır tamam da ama aşırıya gilmesini doğru bulmuyorum herşeyin ortası güzel

Alıntı YapHer şeyin en güzelini almışlar, yapmışlar.” deyiversin. Değil mi ya?
zaten bazılarının aşırıya gitmesinin sebebi de "desinler"


Alıntı YapŞu sıralarda elişleri yalnızca çeyiz için yapılmıyor. Hobi sektörü denilen bir pazar oluştu; hobi malzemeleri, hobi marketler, hobi kursları, hobi tv programları…
Bu alanda bir patlama yaşanıyor sanırım kimi görseniz elinde bir şiş bişeyler örüyorlar can sıkıntısına iyi gelir diye sizede tavsiye ederler hatta  bu işlerden pek anlamasanızda zorla sizede birşeyler ördürürler :)

setre

Alıntı yapılan: bellezza - 22 Mart 2008, 00:43:52
Gösteriş merakı dahada ileriye gitmiş durumda,özellikle nişan merasimlerinde.

maalesef :s
Hep ertelediğim zaman,bir türlü varamadığım diyardı...

Miftahulkuluub

Ben bu çeyiz işini hala anlamış değilim.

2008 yılına geldik hala sandıklarda bissürü boncuklu dantelli havlular vs.

Sanki dünyada mağaza kalmadı.

Yıllarca evin köşesinde durur eski sandık. Allah aşkına çaydanlığın sandığın içinde ne işi var.

Kardeşim düğünden bir iki hafta önce gidilir mağazaya ne alınacaksa alınır. Sağda solda yıllarca eşya saklamanın mantığı nedir ?
ş2))
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

faanii

Alıntı yapılan: Miftahulkuluub - 25 Mart 2008, 13:53:13
Ben bu çeyiz işini hala anlamış değilim.

2008 yılına geldik hala sandıklarda bissürü boncuklu dantelli havlular vs.

Sanki dünyada mağaza kalmadı.

Yıllarca evin köşesinde durur eski sandık. Allah aşkına çaydanlığın sandığın içinde ne işi var.

Kardeşim düğünden bir iki hafta önce gidilir mağazaya ne alınacaksa alınır. Sağda solda yıllarca eşya saklamanın mantığı nedir ?
ş2))

&)) Kesinlikle katılıyorum....
Biz evlatlarımızdan iki şey bekleriz.SADAKAT ve AZİM. 

Tesniye

#5
Bence pskolojikmen çeyizi tarihe gömmüşken hazır,

şu bilezik elbise zırt pıtları da gömelim tarihe.

Sanki giyecek elbisemi kalmadı, dağ başında mı yaşamışlar gelinle damat. Zaten evleneceğiz diye en güzel elbiseleri alıp giyiyorlar.

Bir de bissürü altına ne gerek var. Sarraf dükkanı mı açacaksınız evlilik mi yapacaksınız kardeşim  g2))
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma.
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben..
<< Lüzumsuz Konular Atlası >>

Ber-ceste

Hz. Fatıma (r.a.) Validemizin Düğünü ve Çeyizi

Peygamberimiz (sav) Efendimiz sevgili kızı Hz. Fatıma (r.a.)yı, 18 yaşında iken Hz. Ali (r.a.) ile evlendirmişti. Peygemberimiz Hz. Ali ye düğün öncesinde:
"dünyalık neyin var" diye sordu. Ondan

"bir atım, birde zırhım var" cevabını alınca "atın sana lazım, zırhını sat getir" buyurdu.

Zırhı Hz. Osman(ra) 480 dirhem gümüşe aldı. Ancak hediye olarak tekrar Hz. Ali ye verdi.Peygamberimiz bundan çok memnun oldu ve dua buyurdu. Ele geçen para ile gelinin ihtiyaçları alındı, düğün hazırlığı yapıldı.

Peygamber kızının çeyizi; üç minder, hurma lifinden bir yastık, iki alacalı elbise, bir havlu, bir saçaklı halı, bir eski kilim, iki el değirmeni, bir elek, bir toprak testi, bir meşinbardak, hurma yaprağından yapılmış bir sedir, bir koç postu ve bir kadife yorganden ibaretti.

O zaman Hz. Fatımanın düğün merasiminden daha parlağı olmamıştı. Verilen ziyafet ise, bir parça arpa ekmeği, biraz hurma, bir miktar yağ, yoğurt ve hurmadan yapılan bir yemekti.  Hediye olarak  bir su tulumu ve bir kaç ölçek darı gelmişti.

Peygamber Efendimiz(sav) kızı ile damadı  yani karı koca arasında vazife taksimi yapmıştı. Ekmek pişirmek, ev süpürmek ve el değirmeniyle arpa öğütmek gibi ev içinde olan işleri Hz. Fatıma ya verdi. Deve sulamak ve çarşidan alış veriş yapmak gibi dışarı işlerinede Hz. Ali ye tahsis etti.

İyi geçinmeleri için onlara nasihat ederdi. Yeni evlileri altı ay müddetle sabah namazına kaldırdı. Ayrıca onların evlerinde ve çocuklarında gördüğü süslü ve pahalı şeylerden memnun olmadığını belli eder,ikazda bulunurdu.
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Tuğra

Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim arkadaşlar.
〰〰〰〰🐠

Tuğra

#8
Alıntı yapılan: Lika - 31 Mart 2008, 15:41:59
............bir nevi sigorta hükmüne de geçebiliyor ;)

Neyin garantisi var ki? Sigortası olsun..
〰〰〰〰🐠

Mücteba

Ehli sünnet ve takva ehliyiz deyip, Düğün öncesi "Hayatta bir kere oluyor" diyerek damat kardeşlerimizin sıkıntılarına sıkıntı ekleyenleri kınıyorum. Kulanılmayacak veya gösteriş için yapılan çeyiz olayı ise tamamen anlamsız ve nefsani.

tarihman

Altın yapılmasını ben de doğru buluyorum. Herşeyden önce bu İslami bir gereklilik. Çünkü "mehr" diye bir mesele var. Altın kadına mehr olarak verilmektedir. Dolayısıyla bunun eleştirilmesi hoş değil diye düşünüyorum.