Sır Tutma !

Başlatan Tuğra, 16 Mayıs 2008, 11:29:15

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra

Sır bir namustur; onu koruyan -ister kendisine isterse başkasına ait olsun- namusunu korumuş olur. Onu fâşeden ise, şeref ve haysiyetini açıkta bırakmış ve ona değerince itibar etmemiş sayılır.

İnsanın, sırrını emanet edeceği kimse, kendisine namus emanet edilecek kadar emin ve onu muhafaza hususunda, kendi namusunu korumadaki titizliği kadar hassas olmalıdır. Emin olmayana emanet, sırrı namus bilmeyene de sır tevdi edilmemelidir.

Sır tutma ve başkalarının sırrına saygılı kalma, tamamen irade ve idrâkla alâkalı insânî bir meziyettir. İradesiz kimselerin sır tutmaları beklenemeyeceği gibi;yaptığı işlerin ve söylediği sözlerin akıbetini idrâk edemeyecek kadar safderûn kimselerin de ketûm olmaları düşünülemez.

Bir insanın, emanet ettiği sırrını birkaç defa fâşetmiş birisine, yine de sır vermesi, onun idrâksizliğine ve sırdaş seçiminde aczine delâlet eder. İnançla gönlü oturaklaşmış ve gözü açılmış birisi, hayatında bu kadar aldatılıp, bu kadar iğfal edilemez.

İnsan, beyan ve tavzîhe lüzum görülen yerlerde, kendisine düşeni anlatmalı; boş yere kalbinin kapağını açarak sırlarını fâşetmekten de kat’iyyen sakınmalıdır. Öyle ulu-orta, her yerde, kalbindeki sırları saçıp gezenlerin, günün birinde hem kendilerini, hem de içinde bulundukları toplumu, önünü alamayacakları bir ölüme sürükleyecekleri, kat’iyyen hatırdan çıkarılmamalıdır.

İnsan, kendisine ait gizli şeyleri şurada-burada fâşetmekten fevkalâde sakınmalıdır. Hele bunlar, çirkin ve sevimsiz ve netice itibariyle de faide getirmeyen şeyler ise... Zira bu hâl, çok defa dostları mahcûb, düşmanları da mesrûr edebilecek uygun olmayan durumların doğmasına sebebiyet verebilir.

Sîneler, sırlar için birer sandukça olarak yaratılmışlardır. Akıl onların kilidi, irade de anahtarıdır. Bu kilit ve anahtarda arıza olmadığı sürece, sandukçanın içindeki cevherlere kimsenin muttali olmasına imkân yoktur...

Başkasının sırlarını sana taşıyan birisi, senin sırlarını da, başkalarına taşıyabileceği ihtimaline binâen, öyle densizlerin, en ehemmiyetsiz hususiyetlerimize dahi vâkıf olmalarına kat’iyyen fırsat verilmemelidir.

Sır vardır, ferdi ilgilendirir; sır vardır aileyi; sır da vardır ki, bütün bir toplum ve milleti... Ferdî bir sırrın fâşedilmesiyle ferdî haysiyet; ailevî bir sırrın açığa çıkmasıyla ailevî haysiyet; topluma ait bir sırrın ifşâ edilmesiyle de millî haysiyetle oynanılmaya fırsat verilmiş olur. Zira sır, sînelerde kaldığı müddetçe sahibi için bir kuvvet olmasına mukabil, başkalarının eline geçince, onun aleyhine kullanılmaya müsait bir silah haline gelir. Onun içindir ki, atalarımız: “Sırrın senin esîrindir; fâşedersen esîri olursun” demişlerdir.

Bir prensip olarak, sırrın benimsenmesi gerekli olan nice kıymetli işler vardır ki; onu temsîl edenlerin sır tutmayışından, o işde bir adım ileriye gidilememiş, hatta bazen müteşebbisler için ciddî rizikolara da sebebiyet verilmiştir. Hele bu iş, milletin hayat ve bekâsıyla alâkalı nazik mevzûlardan ise..!

Bir devlet, devlet sırlarını düşmanlarına kaptırmış; bir ordu hareket stratejisini hasım güçlere belli etmiş; bir iş ve aksiyon adamı, rakipleri tarafından keşfedilmiş ise, o devletin derlenip toparlanmasına; o ordunun zafer elde etmesine ve o aksiyon adamının muvaffak olmasına imkân yoktur.

n.f.k..com
〰〰〰〰🐠

turab

Alıntı yapılan: Tuğra - 16 Mayıs 2008, 11:29:15
Sır bir namustur; onu koruyan -ister kendisine isterse başkasına ait olsun- namusunu korumuş olur. Onu fâşeden ise, şeref ve haysiyetini açıkta bırakmış ve ona değerince itibar etmemiş sayılır.

İnsanın, sırrını emanet edeceği kimse, kendisine namus emanet edilecek kadar emin ve onu muhafaza hususunda, kendi namusunu korumadaki titizliği kadar hassas olmalıdır. Emin olmayana emanet, sırrı namus bilmeyene de sır tevdi edilmemelidir.

Sır tutma ve başkalarının sırrına saygılı kalma, tamamen irade ve idrâkla alâkalı insânî bir meziyettir. İradesiz kimselerin sır tutmaları beklenemeyeceği gibi;yaptığı işlerin ve söylediği sözlerin akıbetini idrâk edemeyecek kadar safderûn kimselerin de ketûm olmaları düşünülemez.


Necip Fazıl Üstad bize diyecek söz bırakmamış...Teşekkürler Tuğra
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

Tuğra

Ben teşekkür ederim,önemli bir konu ama günümüzde hafife alıyor sanırım,konu ile alakalı yazıları ekleyelim hep birlikte inşAllah.  :)
〰〰〰〰🐠

turab

Alıntı yapılan: Tuğra - 16 Mayıs 2008, 12:17:37
Ben teşekkür ederim,önemli bir konu ama günümüzde hafife alıyor sanırım,konu ile alakalı yazıları ekleyelim hep birlikte inşAllah.  :)

inşAllah :)
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

turab

Sır Tutma Ahlakı

Rasulüllah (s.a.v.), çocukların sırları saklama ahlâkı ile yetiştirilmelerine itina göstermiştir. Çünkü bu ahlâk, çocuğun şimdiki . ve gelecekteki olgunluğunu, ailenin selamet ve hareketini, toplumun muhafazasını ve yapısını temail eder. Sır tutmayı alışkanlık haline getiren çocuğun iradesi güçlü olur. Böyle bir çocuk diline hâkim olur, zor zamanda dehşete düşmez, cesur ve dayanıklı olur. Bu karakter ve ahlâk yapısıyla da toplum içinde itimat telkin eder.
Abdullah b. Cafer (r.a.) anlatıyor: Birgün Rasülüllah (s.a.v.) beni terkisine aldı. Bana sır olarak bir söz söyledi. Ben onu hiçbir kimseye söylemem. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) def-i hacet için siper olarak kullanmayı en çok sevdiği şey hurmalık veya tümsek bir yer/tepecik idi. (497)
Daha önce de geçtiği üzere Peygamber'in (s.a.v.) hizmetine koşan Enes, anasının yanına dönmekte gecikmişti. Bunun üzerine anası: Niye geciktin? diye sordu. Enes:
        - Rasûlüllah (s.a.v.) beni bir haceti için göndermişti, dedi. Anası:
        - Hacet neydi? diye sordu. Enes:
        - O bir sırdır, dedi. Bu cevap üzerine anlayışlı, zeki ve basiretli mü'min kadın, çocuğa sır tutmasını öğretme konusunda analara bir ders vererek:
        - O halde Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sırrını hiçbir kimseye söyleme! dedi.

(497) Müslim, Hayz, 79; Ebu Dâvud, Cihad, 44; İbn Mace, Taharet, 23; Darimi, Vudu',
5; Ahmed b. Manbel, I, 204.

Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

Tuğra

Teşekkürler turab,
çocuğun eğitimi evde başlar diye boşuna söylenmiyor.

Hikmet ehli diyor ki:
Sır, insanın esiridir. Açıklayınca, insan ona esir olur.
Sırrını hiç kimseye söyleme! Akıllıya söylersen, seni zelil görür. Ahmağa söylersen, başkalarına söyleyerek sana hıyanet eder.

Sırrını söylersen, senin kendi gönlüne sığmadı demektir. Başkasının gönlüne sığmasını nasıl beklersin? Kendi sırrına senin gönlün dar gelirse, başkasının gönlü geniş gelir diye hiç bekleme. Otur kendini ayıpla!

Akıllı kimse, sır küpüdür.
Sırrını anlatmanı isteyene, sırrını söyleme, sırrını ifşa eder.
Ahmağın kalbi ağzında, akıllının dili kalbindedir. [Yani ahmak sır saklayamaz, akıllı sırrı ifşa etmez.]
Bir kişiye söylenen sır, sırlıktan çıkar.
Açma sırrını dostuna, [dostunun da dostu vardır] o da söyler dostuna.
〰〰〰〰🐠

turab

''Sırrın senin kanındır.. Onu akıtma!'' (Hz.Ebubekir)
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım