Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Sağlık Bilgileri

Başlatan müteallim, 20 Şubat 2005, 04:02:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra

Eğer yapmazsanız metabolizma yavaşlıyor, kolesterol yükseliyor.Kahvaltısız güne başlamak çocuklarda başarıyı olumsuz etkiliyor.



Yetişkinlerde metabolizma yavaşlıyor, kolesterol yükseliyor. Gün içerisinde harcanan enerjinin anahtarının kahvaltı olduğunu belirten Diyetisyen Ezgi Çam “Vücut bir makinedir ve devreye sokulması kahvaltıyla başlar” dedi...

Öğünlerin kraliçesi olarak adlandırılan kahvaltının özellikle çocuklar için çok önem taşıdığı vurgulandı. Yetişkinlerde ve çocuklarda 4 ana besin grubundan her öğünde yeterli miktarlarda yenilmesinin yeterli ve dengeli beslenmek için şart olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Ezgi Çam, "Sadece bir grup besinler, sadece süt ve süt ürünleri ile beslenmek yetersiz ve dengesiz beslenmeye neden olur.

Kahvaltı günün 3 öğününden ilkidir ve vücudumuzu bir makine olarak kabul edersek, devreye sokulması kahvaltı ile başlar. Vücut uyurken sürekli çalışmaya devam eder, gün içerisinde alınan enerjiyi sabaha kadar tüketebiliriz. Bu nedenle gün içerisinde harcadığımız enerjinin anahtarı kahvaltıdır" dedi. Çam, kahvaltısız güne başlandığında ise sonuçlarını şöyle açıkladı:

"Yorgun, stresli ve konsantrasyon bozukluklarının yaşandığı keyifsiz bir gün. Saat 10-12 arasında vücuttaki enerjide büyük bir azalma olur. Bu da kas kasılması, kontrolden yoksun bir sinir sistemi, baş dönmesi, açlık duygusu ve uyuşukluğa neden olur."

Vücut yağ depolar

Kahvaltı yapılmadığı zaman vücut sonraki yenilenleri yağa dönüştürerek depolar, uyarısını yapan Dyetisyen Ezgi Çam, “ Çocuklar gelişme sürecinde olduklarından dengeli beslenmeyle desteklenmelidir” dedi. Çam, “Bağışıklık sistemleri gelişmesi için her sabah karbonhidrat ve protein kaynaklarından zengin bir kahvaltı yapmaları gerekmektedir. Her sabah sağlıklı kahvaltı yapan çocukların kilolarını korudukları, daha düşük kolesterol ve daha dengeli kan şekeri seviyelerinin olduğu bilinmektedir” şeklinde konuştu.

Ruhsal çöküntü nedeni

Kahvaltısız güne başlayan çocuğun derslerinde algılamanın azaldığının altını çizen Ezgi Çam, “Sabah kahvaltısını aksatan erişkinlerin kolesterol düzeylerinin kahvaltı edenlere göre daha yüksek çıktığı görülmüştür. Bedensel olumsuzlukların yanı sıra ruhsal çöküntülere de rastlanabiliyor. Karnı aç olan çocuk canı ne görürse çeker. Bu da oburluğa atılan ilk adımdır. Şişmanların çoğunun kahvaltı yapmadığı gözlemlenmiştir. Kahvaltı yapmamak metabolizmayı yavaşlatır” dedi.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

devran


Bebeklikten itibaren edindiğimiz birçok alışkanlıkta annenizin imzası var. Peki ya genetik olarak ona ne kadar benziyorsunuz? Bu konuda yine en iyi kaynağınız anneniz.. Fiziksel görünüşünüz kadar sağlık sorunlarını da ondan almış olabilirsiniz. İşte annenize sağlığıyla ilgili mutlaka sormanız gereken sorular!

Üniversiteye giderken ya da o yaşlarda şimdikinden daha uzun muydun?

Anneniz üniversite yıllarına göre birkaç santim kısaldıysa, bu osteoporoz işareti veya da düşük kemik yoğunluğu yani osteopenia olabilir. Dahası onda osteoporoz varsa, bu seninilerde yüzde 50 ihtimal geliştirebileceğin anlamına gelir. Diğer taraftan anneniz 35 yaşındaki genç bir insanın vücuduna sahipse o zaman ilerde aksak aksak yürüyen kamburu çıkmış veya kalça problemleri olan biri olmayacaksınız. Risk taşıyorsanız düşük yağlı süt ürünlerinden günde en az 1.000 miligram kalsiyum ve çeşitli yerlerden D Vitamini almalısın. D Vitamini vücutta kalsiyum emilimine yardımcı oluyor. Ayrıca, spor salonuna gittiğinde koşu bandının yanı sıra ağırlık da çalışabilirsin. Kemikler güç kullanımına tepki verir. Böyle bir çalışma omuzları, omurgayı ve bileklere yararlıdır.

Zor bir hamilelik mi geçirdin?

Hamileliğiniz tamamen annenizin ki gibi olmayabilir. Ancak dar kalça veya kalça kemiği müsait olmadığı için sezaryen olmuşsa bu doğumu zorlaştırabilir. Bunun dışında kanın pıhtılaşması sorunları, gebelik diyabeti veya preeklampsi (yüksek kan basıncı ve idrarda yüksek protein değerleri) gibi bir mirasın olabilir. Annende en fazla sabah kusmaları olmuş olsa bile sorup öğrenmeniz hazırlıklı olmanızı sağlayabilir. Risklerden biri annenizde varsa doktorunuzla bunu mutlaka paylaşın.

Göz testin nasıldı?

Anneniniz gözlük kullanıyor olabilir ancak hiç glakom (optik sinirlerde hasar) veya makula dejeneresansı (retinanın incelmesi) teşhisi konulmuş mu? Her iki durum da belirtiler başlamadan önce oluşur ve genellikle de ciddidir. Eğer annenizde (veya babanızda) bu durumlardan biri varsa, 20/20 görüyor olsan da, göz testlerine başlamalısınız.

Hiç depresyona girdin mi?

Annenizin klinik depresyonu veya bunalımı varsa bu seni kara günlere iki-üç kat daha eğilimli yapar. Sorunlarla başa çıkmayı ebeveynlerimizden öğreniriz. Engellerle başa çıkma tekniklerini bilen bir anne bunu kendi kızına da transfer eder. Mutluymuş taklidi yapmayın. Arkadaşlarınıza veya ailenize kendini açmak ruh haline iyi gelir. Eğer iki haftadan uzun bir süre kendini hüzünlü, sıkıntılı, endişeli ve stresli hissedersen doktorundan tavsiye edebileceği bir davranış (cognitive-behavioral) terapistinin ismini rica edebilirsin.

Cildine nasıl bakıyorsun?

Anneniz Demi Moore'la karşılaştırılabilir mi? Onun cildine nasıl baktığını araştırın. SPF-45 onun için bir alışkanlık mı? Peki ya günlük nemlendirici? Onu bu konuda takip edin. Eğer cilt sarkıklığı fazlaysa, "O zaman retinoid kremi için (Retin-A gibi) bir reçete isteyebilirsiniz. Böylece kırışıklıkları azaltıp, deri hücrelerinin kanser oluşturmasının önüne geçebilirsiniz. Ailenizde birinde deri kanseri vakası varsa, tenin koyu renk olsa bile yine de güneş kremini hiçbir zaman yanından ayırmayın. Ayrıca, göz doktoruna da "Gözlerimde herhangi bir pigment değişimi var mı?" diye sormalısınız. Çünkü bu da deri kanserinin bir belirtisi olabilir.


BUGÜN gazetesinden alıntı

Gün Olur devran döner.

Tuğra


Kış mevsiminin etkisini azaltması ve bahar mevsiminin kendisini hissettirmeye başladığı bugünlerde mevsimsel dönüşlerde yaşanan depresyona dikkat edilmesi gerekiyor...

Nöro Psikiyatri uzmanı Uzm. Dr. Akın Gürdil, kış ve yaz aylarına girişte tüm canlılarda değişiklikler görüldüğünü belirterek, "Bizim ruhsal hayatımızda bu durumdan etkilenmekte, anksiyete-depresyon-mani-bipolar bozukluklar gibi bulgular ortaya çıkabilmektedir. Bu dönemlerde yaşanan depresyon kişiyi yaygın bir biçimde kedere, karamsarlığa, ümitsizliğe, isteksizliğe ve yaşamdan zevk alamamaya sevk ediyor.

Depresyona yakalanmış kişi kendini üzgün, kederli, hüzünlü, kasvetli, neşesiz, canı sıkkın, morali bozuk, mutsuz, bedbaht, acınacak halde, perişan, zavallı, dertli, çaresiz, boşluktaymış gibi, sinirli, asabi, düş kırıklığına uğramış, çökkün hisseder" dedi.

Tedavi edilemeyen depresyonun kişinin iş, aile ve sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkileyeceğini dile getiren Akın Gürdil, "Tedavi sırasında ana üzüntü kaynağını ortaya çıkarmak ve onu ortadan kaldırmak çok önemli. Tedavi esnasında tedaviyi uygulayan doktor, hastasıyla konuşarak gerekirse ilaçla tedavi edecektir.

Tedavi sırasında kullanılan ilaçlar, beyinde bozulan kimyasal dengeyi düzelterek iyileştirici etki oluşturur ve yan etkileri yok denecek kadar azdır. 1 yıla kadar uzayabilecek ilaç tedavisi tam iyileşme sağlanmadan asla bırakılmamalıdır. Tam tedavi olunmadan ilaç tedavisi kesilirse depresyon belirtileri tekrar nüksedebilir. En doğrusu doktor kontrolünde ilaçlar yavaş yavaş azaltılarak kesilmelidir. Bu hastalıkta erken tedavide önemlidir. Kişi kendinde bu tip belirtiler görmeye başladığı an hemen doktora başvurmalı ve gerekiyorsa hemen tedaviye başlamalıdır" şeklinde konuştu.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Lika

Son günlerde başımızı hangi yöne çevirsek hapşıran, halsiz, gözleri kızarmış insanlarla ya da öksürük sesleri ile karşılaşıyoruz. Peki hastalığa yakalanmamanın ve hastalanıldığı takdirde iyileşmenin yolları neler?

Havaların ısınmaya başladığı, ancak her an sürpriz yapabildiği mart, nisan ve ekim ayları, gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere birçok enfeksiyonun sık görüldüğü ve alerjik rahatsızlıkların nüksettiği aylardır. O yüzden bu dönem içerisinde kendimize dikkat edip, bazı önlemler almalıyız.

Soğuk ve yağmurlu günlerden daha sıcak ve güneşin kendini daha fazla gösterdiği ilkbaharda, insan metabolizmasında bazı olumsuz değişimler de oluşabilir. İlkbaharla birlikte vücut direncimiz düşebilir, bunu yenebilmek için düzenli beslenip, vitamin takviyesi alıp, egzersiz yapmak en iyi çözümdür. Bu aylarda vücudumuz, depoladığı birçok vitamin ve benzeri direncimizi artırıcı maddeleri de tükettiğinden dolayı, bol taze meyve ve sebze tüketimine dikkat edilmelidir. Yine bu mevsim dönümünde insanlarda birtakım hormonal değişiklikler de gözlenir. Örneğin; böbrek üstü bezinde üretilen bazı hormonların düzeyindeki değişiklikler nedeniyle hastaların bağışıklık sistemlerinde bir zayıflama gözlenir. Buna ek olarak sürekli ısınıp soğuyan hava, kendini bir gösterip bir saklanan güneş nedeniyle insanlar giyinmelerinde de problem yaşarlar, bu da vücut direncimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Bunlara ek olarak alerjik rahatsızlıklar da özellikle ısı değişimi ve viral enfeksiyonların tetiklemesiyle belirgin bir artış gösterir.

Mevsim dönümlerinde bağışıklık sisteminin zayıflaması ve enfeksiyonlara karşı savunmamızın zayıflaması, özellikle yaşlı, çocuk, gebe ve kronik hastalığı olan grup için önemlidir. Özellikle okulların açılması ve insanların kapalı ortamlarda toplu halde bulunmaya başlamaları ile birlikte hastalıkların taşınması ve bulaşması da artış gösterir, özellikle toplu yaşam alanları, işyerleri, kreşlerde küçük salgınlar dahi görülebilir.

Başta solunum yolunu ilgilendiren birçok hastalık ve çocukluk çağı hastalıkları hem vücut direncindeki düşme hem de bulaşma ortamının oluşması nedeniyle daha sık görülmeye başlar, sonbahar aylarında karşı karşıya olduğumuz bu tehlikeleri bilip buna karşı önlem almamız başlıca amacımız olmalıdır. Örneğin; hava durumunu iyi takip edip uygun giysilerle dışarı çıkmak, havasız ve kapalı mekanlarda uzun süre kalmamak, öpüşmemek, alerjenlerin yoğun olduğu bölgelerde uzun süre kalmamak, bol taze meyve ve sebze tüketmek, gerektiğinde vitamin takviyesi almak bizi enfeksiyonlara karşı bir miktar koruyabilir.

Yetişkinlerde gribal enfeksiyonlar da ilkbahar ayları ile birlikte gittikçe artan sıklıkta görülmeye başlar, hem iş gücü kaybı hem de hayat kalitesinde önemli düşüklüğe sebep olan bu hastalık birtakım virüslerin solunum sistemi yoluyla alınması ile oluşur, ateş, halsizlik, yaygın kas, eklem ağrıları, iştahsızlık, baş ağrısı belli başlı klinik bulgusudur. Özel bir tedavisi olmamakla birlikte hastaların kesin yatak istirahati, vitamin takviyesi ve klinik bulgulara göre ilaç tedavisi gerekir, gribal enfeksiyonun nezle ve basit üst solunum yolu enfeksiyonundan ayırıcı tanısının dikkatle yapılması gerekmektedir, hastalara özellikle iki günden uzun süren ateş ve diğer bulgulardan herhangi biri mevcut ise doktor yardımı almaları önemlidir, gribal enfeksiyon sonrası zatürre gibi ağır enfeksiyonlar gelişebilir. Maluliyet ve maddi kaybı artırabilir.

İlkbahar ayları içerisinde vücut direncimizin düşük olabileceğini bilip anlattığımız önlemleri alarak hastalığın bulaşmasını ve yerleşmesini önlemek en iyi yöntemdir. Uz. Dr. Murat Görgülü (Memorial Hastanesi)
29 Mart 2009, Pazar
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Tuğra


Uzmanlar, mevsim geçişlerinde en çok etkilenen organlar arasında midenin de bulunduğunu hatırlatarak, yiyip içilen gıdalara çok dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Sakarya Vatan Hastanesi Başhekimi uzman doktor Dursun Bostancı, mevsim geçişlerinden bütün vücudun olumsuz etkilendiğini, ancak midenin en çok etkilenen organlar arasında geldiğini söyledi. Bostancı, “Hem fizyolojik hem de psikolojik değişimler en çok mideyi etkiliyor. Şişkinlik, ağrı, hazımsızlık şikâyetleri mevsim geçişlerinde artıyor.

Midesinde ülser gibi rahatsızlıkları olanların şikâyetleri mevsim geçişlerinde daha da artıyor. Bazen mide kanamasına kadar gidebiliyor” uyarısında bulundu. Mide rahatsızlıklarından korunmak için sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak ve çok stres altında kalmamak gerektiğini kaydeden Bostancı, sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmek için midenin iyi korunmasını tavsiye etti.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

enfa

Belediye otobüsleri, internet kafelerdeki mouse ve klavyeler, hamamlardaki terlikler birçok insanın sağlığını tehdit ediyor!

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Laboratuvarı'nda görevli biyologlar tarafından, 'Umuma Açık Kullanım Alanları ve İnsanların Temas Ettiği Yüzeylerden Bulaşma Etkeni Bakteriler' adı altında yapılan araştırmada, ortak kullanım alanlarında yoğun bakteriye rastlandı.

Özellikle belediye otobüslerindeki tutunma demirleri, internet kafelerdeki mouse ve klavyelerle hamamlardaki terliklerin, bakterilerin en yoğun bulunduğu yerler olduğu belirtildi.

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Laboratuvarı'ndan Biyologlar İsmail Hakkı Arık, Sinan Çakmak ve Nahit Horasan tarafından yapılan araştırma kapsamında, belediye otobüsleri, cep telefonları, hamam (sauna) ve internet kafelerden (maus, klavye, masa vb.) 20 numune alındı. Alınan numuneler 5 gün süreyle, 24 saat ve 48 saatlik periyodlar halinde laboratuvarda incelendi. Ortak kullanım alanlarında yoğun bakteriye rastlandı. Bakterilerin her ortamda bulunduğuna işaret eden uzmanlar, bunların bir çoğunun zararsız olduğunu bazılarının ise insan sağlığı açısından çok tehlikeli olabileceğini bildirdi.

Çalışmada toplam bakteri miktarı, koliform, St.aureus, E.coli gibi bakteriler açısından örneklerin analizini yaptıklarını ifade eden biyologlar, “Toplum tarafından ortak kullanılan araç, gereç ve yerlerin bakteri bulaşmasında rezervuar olduğu araştırmamızda bariz bir şekilde görülmektedir. Bu gibi alanları temiz tutmak ve gerekirse örneğin hamamlarda terlik kullanımının yasaklanması veya dezenfektan kullanımının denetlenmesi, toplu taşıma araçlarının sefere çıkmadan önce dezenfektan maddelerle temizlenmesi, internet kafelerde cihazların her kullanıcı değiştiğinde dezenfekte edilmesi gibi basit önlemlerle toplum sağlığına çok büyük katkılar sağlanacaktır” dedi.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

İsra

Medical Park Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Tatar; sağlıklı ve güzel bebek odasında metal malzemeden çok, ahşap mobilya tercih edilmesini tavsiye etti.

Tatar, "Yapılan araştırmalar; metal malzemelerin manyetik alan üreterek, insan organizmasını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Metal, bebeğin de kendisini yorgun hissetmesine ve buna bağlı olarak uyku düzensizliklerine neden olabiliyor. Bu nedenle bebeğin odasında büyük metal mobilyalar yerine ahşap tercih edilmeli." dedi.

Günbatımı

Alıntı yapılan: enfa - 30 Mart 2009, 23:18:36
Belediye otobüsleri mikrop saçıyor !

.... toplu taşıma araçlarının sefere çıkmadan önce dezenfektan maddelerle temizlenmesi, internet kafelerde cihazların her kullanıcı değiştiğinde dezenfekte edilmesi gibi basit önlemlerle toplum sağlığına çok büyük katkılar sağlanacaktır” dedi.

Gerçekten de basit önlemler... Kesinlikle uygulanmalı...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Lika

Havaların ısınmasıyla birlikte bitkilerin doğaya bırakacağı polenlerin 10 milyon kişiyi etkileyebileceği bildirildi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Sapan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, faaliyetlerine kış döneminde ara veren bitkilerin, bahar aylarında havaların ısınmasıyla birlikte tekrar canlandığını ve polenlerini bırakmaya başladığını söyledi. Alerjik polenlerin toplumun yüzde 10-15'ini etkilediği düşünüldüğünde yaklaşık 10 milyon kişinin alerjik yakınmalarda bulunacağını kaydeden Sapan, “yani 10 milyon kişi polen alerjisi riski taşıyor. Polenler yüzünden burun kaşıntısı ve akıntısı, göz kızarması, kaşıntısı ve akıntısı, boğazda kaşıntı ile birlikte yorgunluk belirtileri, alerjik nezle gibi bulgular ortaya çıkacak. Bunlar, alerjisi olanları bir süre rahatsız edecek” dedi. Sapan, önce ağaçlar, ardından çayır bitkileri ve yabani otların polenlerini bırakarak duyarlı kişileri etkileyeceğini belirterek, şunları kaydetti:

“Çocuklarda 4-5 yaşlarından önce görülmesi nadir olan polen alerjisi, erişkin döneminin en önemli alerjenlerindendir. Ülkemizde özellikle çayır, buğday, arpa, çavdar gibi bitki polenleri, Ege ve Marmara bölgelerinde zeytin ağacı polenleri çok alerjik olan cinslerdendir. Bunun yanında duvar sarmaşığı ismiyle anılan yapışkan ot polenleri de ısırgan otu polenleri ile birlikte önemli alerjik polenleri oluştururlar.”

POLENLERE KARŞI YAPILMASI GEREKENLER

Polen alerjisi bulunanların bu mevsimde dikkatli olması gerektiğine dikkati çeken Sapan, şu önerilerde bulundu:

“Ayakkabılar eve sokulmamalı, pencereler açık tutulmamalıdır. Eve girildiğinde yüz ve eller iyice yıkanmalı, elbiseler hemen çıkarılarak yıkanarak temizlenmelidir. Rüzgarlı günlerde eve gelindiğinde ilk iş olarak duş almak gerekir. Elbiseler olabildiğince dışarıda kurutulmamalıdır. Polen alerjisi olanlar pikniğe gitmemeli, dışarıda zaman geçirmek durumunda olanlar maske takmalıdır. Yüksek etkili filtresi bulunan (HEPA filtre) hava temizleyici cihazlar kullanılabilir. Yatak çarşafları ve yastık kılıfları düzenli olarak değiştirilmelidir. Halı ve kilimleri, haftada 2 kez makine ile süpürmek gerekir.”

Sapan, çocuklar ile erişkinlerin alerjik belirtilerinin farklı olabileceğini, bu yüzden özellikle çocukların mutlaka alerji uzmanına götürülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Yenişafak
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Lika

Hareketsiz yaşamın davet ettiği diyabeti, basit ama etkili formüllerle önleyebilirsiniz. Prof. Dr. Temel Yılmaz'a göre her gün on bin adım atarak bir saat yürüyen, yani tam altı kilometre yapan insanlarda diyabet riski yüzde 35 oranında azalıyor..

Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, diyabetten korunma yollarını anlattı...

* Diyabet son yıllarda neden bu kadar arttı?
En önemli nedeni; hızla gelişen teknolojinin yarattığı yeni yaşam modeli. TV, bilgisayar ya da internet başında geçirilen hareketsiz saatler, egzersizin azalması, fastfood'un yayılması hem obezitenin, hem de gizli şeker ve diyabetin gelişimini hızlandırdı. Dünyada 240, Türkiye'de ise altı milyonu aşkın diyabet hastası var. Diyabet giderek artıyor. Türkiye'deki hastaların üç milyonunda gizli şeker var, hastalar bunun farkında bile değil.

* Diyabet nasıl önlenir?
Riskli olan ya da tokluk kan şekeri ile gizli şekeri olduğu saptanan kişiler, ilaç kullanmadan diyabetin gelişini geciktirebilir ya da önleyebilir. Finlandiya'da yapılan bir çalışma; her gün bir saat yürüyen kişilerde diyabet oluşumunun yüzde 35 engellendiğini gösterdi. Risk taşıyan kişiler bir 'adımsayar' alıp, günde en az 10 bin adım atmaya, yani yaklaşık 6 km. yürümeye çalışabilir.

ACIKMA KRİZİNE DİKKAT
* Gizli şeker nasıl anlaşılır?
Gizli şeker, insülinin düzensiz ve aşırı salgılanmasıyla ortaya çıkar. Şiddetli acıkma atakları, açlığa tahammülsüzlük, baş ağrısı, fenalık hissi, tatlı krizleri, hamurlu gıdalara eğilim, yemekten sonra ağırlık çökmesi ve uyku eğilimi belirtilerindendir.

Tokluk kan şekeri yemekten sonraki ilk iki saat içinde 140-199 mg/dl arasında olanlar, diyabet açısından riskli olarak kabul edilir. Mutlaka A1C testi yaptırın!

* Peki gizli şeker nasıl önlenir?
Gizli şekeri önlemenin en iyi yolu; uygun bir beslenme programı ile ideal kiloya dönmektir. Gizli şeker döneminde, ara öğünlerde; insülin salgısını tetikleyecek hızlı emilen karbonhidratlı gıdalardan (şekerleme, meyve, simit, beyaz ekmek vb.) kaçınılmalıdır.

Ara öğünler glisemik indeksi düşük ve emilimi yavaş gıdalardan (kepek, çavdar, yulaf, tam buğday ekmeği vb.) hazırlanmalıdır. Ana öğünlerde ise, aşırı yağlı ve kolesterolü yükselten gıdalar tüketilmemelidir.

SİNSİ BİR HASTALIK
* İnsülin tedavisi ne zaman gerekir?
A1C testi yüzde 8'in üzerinde olan hastalar, mutlaka insüline başlayarak bunu yüzde 6.5'in altına indirmelidir.

* Diyabetli bir hasta, organ hasarlarından nasıl korunur?
Diyabetin başlangıcından itibaren 10 yıl boyunca genel olarak hastayı uyaran ya da yaşam kalitesini bozan bir bulgu olmaz. Hastalık sinsice seyreder. Bu süreç, hasta açısından yanıltıcıdır. Burada en önemli tanı aracı, A1C testidir.

A1C testi diyabet hastasının iki aylık kan şeker ortalamasını gösterir. Kişinin A1C testi, yüzde 6.5 değerinin altında olmalıdır. Beyaz alanda yer alan bu değerin altında, diyabete bağlı organ hasarlarının gelişmediği kabul edilmektedir. 6.6-8 değerleri arasına denk gelen sarı alanda ise; büyük damar hasarı, hipertansiyon, koroner bozukluğu, diyabetik ayak ve inme gibi problemler boy gösterebilmektedir. Eğer bu değer 8.1 ve üstünde ise; bu kez küçük damar hasarı, göz bozukluğu, böbrek bozukluğu ya da ayak sinir hasarı oluşabilir.

hayatifarket
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Tuğra

Plastik şişedeki maden sularını içerken, östrojen alıyor olabilirsiniz.

Hindistan Times gazetesinin internet sitesindeki habere göre, Alman bilim adamları, plastik şişeden suya geçen bazı maddelerin östrojen hormonu etkisi gösterdiğini saptadı.

Frankfurt'taki Goethe Üniversitesinden Martin Wagner ve Joerg Oehlmann, paketleme malzemesinden gıdalara bulaşan maddelerin insanları yapay hormonlara maruz bırakıp bırakmadığını anlamak için 20 çeşit maden suyu markasını tahlil etti.

Araştırmacılar, 9 çeşit cam şişede maden suyu, 9 çeşit plastik şişede maden suyu ve 2 çeşit içi plastik filmle kaplı karton kutudaki maden suyundan örnekler alarak östrojen içeren maddeler bulunup bulunmadığına baktı.

Örneklerin yüzde 60'ında östrojen bulunduğu, cam şişelerdeki östrojen miktarının plastik şişelerdekilerden daha az olduğu tespit edildi.

Cam şişedeki maden sularının yüzde 33'ünde, plastik şişe ve kutulardaki suların ise yüzde 78'inde önemli miktarda hormon bulunduğu saptandı.

Bilim adamları, üreme sistemi üzerindeki etkisine bakmak için bu su örneklerinde Yeni Zelanda çamur salyangozları yetiştirdi.

Plastik şişelerdeki sularda, diğerlerine oranla iki kat daha fazla salyangoz embriyonu geliştiği görüldü.

Bulgular, Environmental Science and Pollution Research dergisinde yayımlandı.

Haber53
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Tıp dünyasında büyük yankı uyandıran bu buluş tam 5 hastalığa iyi geliyor. En önemlisi kalp krizi ve felç riskini yarı yarıya azaltıyor.



Hindistan’da yaşları 45 ile 80 arasında değişen 2 bin 53 denek üzerinde denenen ve beş ilacın bileşiminden oluşan bir hap, kalp krizi ve felç riskini yarı yarıya azaltıyor. Ayrıca kötü kolesterol (LDL) ile yüksek tansiyonu önemli ölçüde azaltıcı ve kan akışkanlığını arttırıcı etkisi de görüldü. Tıp dünyasında büyük yankı uyandıran ’toplu hap’ın yan etkisi bulunmadığı gibi, çok daha az masraflı.

YAN ETKİSİ YOK

Yüksek tansiyon, kolesterol düşürücü (statin) ile aspirin ilaçlarından oluşan ’çoklu hapı’ alan insanların, kalp ve damar hastalıklarına maruz kalma riskinin yüzde elli ile yüzde altmış arasında azaldığı iddia edildi. Üstelik yan etkisi yok ve çok daha az masraflı. Çoklu hap adı verilen bileşim, ’üç hipertansiyon ilacının zayıf dozları,’ ’12,5 miligram tiazid,’ ’50 mg atenolol’ ve ’5 mg ramipril’ ile kolesterol düşürücü ’20 mg simvastatin’ ve ’100 mg aspirinden’ oluşuyor.

YÜKSEK TANSİYON, KOLESTROL, KAN AKIŞI, KALP KRİZİ VE FELÇ

Hindistan’da 45 ile 80 yaşlarındaki 2 bin 53 denek üzerinde yapılan ve sonuçları ABD’deki 58’inci American College of Cardiology toplantısında sunulan araştırmaya göre, çoklu hapın etkileri üç ay süreyle diğer tansiyon, kolesterol ve kalp ritmi ilaçlarıyla karşılaştırıldı.

Araştırmanın başında yer alan Kanada’nın Ontario kentindeki McMaster Üniversitesi Halk Sağlığı Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Selim Yusuf ile Hindistan’ın Bangalore kentindeki St John’s Tıp Fakültesi’nden Dr. Prem Pais, ilacın, kötü kolesterol (LDL) ile yüksek tansiyonu önemli ölçüde azaltıcı ve kan akışkanlığını arttırıcı etkisinin görüldüğünü söyledi.

Süper hapın en büyük hedefi ise kalp krizi ve felç konusunda patlama yaşayan ve alım gücünün son derece zayıf olduğu gelişmekte olan ülkeler.

KULLANIM KOLAYLIĞI ÖNEMLİ

Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aksoy, hipertansiyon, kolesterol ve aspirini hastalara üç ayrı tablet olarak veriyoruz. Bunları ayrı ayrı içmek zor oluyor tabii. Söz konusu yeni araştırma, ilaçların etkinliğini göstermekle kalmamış, kombinasyona bağlı yan etkiler oluşmadığını da kanıtlamış oldu.

İnternet Haber
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Hızlı kilo kaybının bir hastalık belirtisi olabileceği belirtiliyor.

Burdur Devlet Hastanesi Kanser Araştırma Merkezi sorumlusu Dr. Betül Gencer, hızlı kilo kaybı, ağrı, ülser, büyüyen, kanayan, kaşınan leke, siğil, ben, hazımsızlık veya yutma güçlüklerinin kanser belirtisi olabileceğini söyledi.

Dr. Betül Gencer, 'Kanser Haftası' münasebetiyle kanser hastalıkları ve tedavisi hakkında gerçekleştirdiği çalışmalarla ilgili bilgi verdi.

Rahatsız edecek derecede öksürük ve boğuk ses, öksürükle kanlı balgam çıkmasının da kanser açısından tehlikeli olabileceğini belirten Gencer, şunları söyledi: "Kalıtım, tahriş ve yaralanmalar, radyasyona maruz kalma, güneş ışınları, hava kirliliği, sigara ve alkol kullanımı, bazı virüsler, beslenme alışkanlıkları kanserin genel sebepleridir."

Kanserde erken teşhis tedavinin iyileşmede her zaman şansı artırdığını vurgulayan Gencer, "Erken tanı ile doku ve organ kaybını önlenir. Sakatlık riski en aza iner ve tedavi giderleri azalır. Bu hastalık sigara içmemek de oldukça önem taşır. Eğer hasta sigara içiyor ve bırakamıyorsa en azından başkasının yanında içmemesi gerekir. Haftada en az 2 kez 30 dakika egzersiz yapmakta kanser tedavisinde sürekli olarak yapılması gereken yöntemlerdendir." diye konuştu.

Kanser hastalarının günlük sebze meyve ihtiyacını artırması gerektiğine değinen Dr. Gencer, hayvansal yağ alımının kısılması gerektiğinin de altını çizdi.

Katkılı gıdalar yerine doğal besinler tercih edilmesi gerektiğinin üzerinde duran Gencer, şöyle devam etti: "Kanserli hastaların kati surette alkollü içecekleri içmekten sakınması lazım. Uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmak ta bu hastalığı tetikleyebilir. Özellikle çocuk ve gençlerin güneşten kaçınması gerekir. Tüm evli kadınlar rahim ağzı, 40 yaş üzeri bütün kadınlar göğüs, 50 yaşın üzeri herkes kalın barsak ve rektum kanserlerini önlemek için sağlık taramalarına katılması gerekir."

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

İsra

Kız kardeşlerin, ailede iletişim ve bağlılığı kuvvetlendirdiği, sorunları içselleştirme eğiliminde olan erkek kardeşlerin sıkıntı verdiği belirlendi. BBC'de yer alan habere göre, İngiltere'de Ulster Üniversitesi'nden bilim adamlarının, yaşları 17 ila 25 olan 571 kişinin katılımıyla yaptığı araştırma, kız kardeşlerle büyüyen kişilerin daha mutlu ve dengeli olabileceklerini gösterdi.

Araştırmada, kız kardeşlerin olduğu bir ailede büyüyen kişilerin, daha açık fikirli ve duygularını tartışmaya daha istekli oldukları da gözlendi.

zaman

İsra

Hava sıcaklıklarının nispeten artmasıyla birlikte insan metabolizmasında oluşan değişiklikler; yorgunluk, halsizlik, boğaz yollarında ağrı ve eklem ağrıları gibi şikâyetleri de beraberinde getiriyor.

Konya Numune Hastanesi göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Abdülcelil Kalem, mevsim geçişlerinde yaşanan ısı değişikliğinin vücudun savunma mekanizmasını zayıflattığını, bunun da birçok hastalığı beraberinde getirdiğini belirtti. Kalem, "Önce basit, grip şeklinde başlayan ve bu nedenle yeterince önemsenmeyen rahatsızlık sonrasında menenjit gibi çok ciddi enfeksiyonlar da görülebilir. Buna ilave olarak üst solunum yolu bakteriyel enfeksiyonları dediğimiz, bademcik iltihabı, farenjit, farengotonsillit, sinüzit, rinit, orta kulak iltihabı, larenjit şeklindeki rahatsızlıklar kendisini gösterir." dedi.

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Arbağ da vücudun bağışıklık sisteminin en zayıf olduğu dönemin bahar geçişleri olduğunu ifade etti. Bu aylarda özellikle bağışıklık sisteminin kendisini toparlaması için C vitamini alınması gerektiğini kaydeden Erbağ, özellikle kronik hastalığı bulunan kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirtti.

Baharda ısının aynı gün içinde değişiklik gösterdiğini, en çok üşütme sebebiyle soğuk algınlığı, grip, nezle gibi vakaların arttığını vurgulayan Doç. Arbağ şunları söyledi: "Sabah hava güneşli diye hemen ince giysiler giymemeliyiz. Aşırı soğuk günlerdeki gibi kat kat giyinmek de doğru olmaz. Kişi üşümeyecek ve terlemeyecek şekilde giyinmeli, havanın aniden soğumasına karşı tedbirli olmalı."

Nisan ayında nasıl önlem alınmalı?

Alışılmış olan uyku ritimlerinde ani değişiklikler yapmayın.

Günlük hayatınızda giyecek ve yiyeceklerinize dikkat edin.

Baharda vücudun daha çok vitamine ve minerale ihtiyacı olduğunu unutmayın.

B ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveler, domates, patates ve kayısı yemeye çalışın.

Günde ortalama 3 litre su için. Bunu yemek öncesi ve yatmadan önce azar azar yapın.

Her gün sabahları en az 5 dakika yürüyün.

zaman