Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Sağlık Bilgileri

Başlatan müteallim, 20 Şubat 2005, 04:02:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Himmet

Önemli bilgiler için teşekkürler İsra..
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

Tuğra

Teşekkürler İsra,

---------------------------------------

Kalp rahatsızlıkları için en çok başvurulan teşhis biçimi anjiyo gerçekten masum mu? Çok küçük bir ihtimal olsa da tehlikeli!

İzmir'de nefes darlığı şikayetiyle gittiği hastanede anjiyo uygulanan ve bu uygulama sonrasında ayağının kangren olduğunu iddia eden temizlik işçisi Şükrü Ayaz, yanlış tedavi sonucu ayağının kesildiğini öne sürerek, doktor ve hastane hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi.

Aliağa Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğünde işçi olarak çalışan Şükrü Ayaz, ağustos ayında nefes darlığı şikayetiyle Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Servisine başvurdu. Yapılan incelemenin ardından anjiyo yapılmasına karar verilen Ayaz, bir özel hastaneye sevk edildi.

Başarılı geçen anjiyonun ardından ayağında problem yaşadığını belirten Ayaz, şöyle dedi:

''Anjiyodan 15-20 dakika sonra sağ ayağımda soğukluk oldu. Doktorlar müdahale etti. Sabaha kadar beni hastanede tuttular. Sabah Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk ettiler. Buraya geldiğimde, sağ ayağım dizime kadar şişmişti. Bacağıma üç yerden kesi yaptılar. Burada da üç gün kaldım.''

Bu hastanede tedavi olamayacağı düşüncesiyle Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevkini istediğini ifade eden Ayaz, burada yapılan anjiyoda ayakta canlı doku bulunmadığının tespiti üzerine tedavi gördüğünü, sonrasında kangren olduğu belirlenen sağ ayağının bilekten kesildiğini bildirdi.

Aliağa Belediyesinde asgari ücretle çalıştığını kaydeden 3 çocuk babası Ayaz, şöyle konuştu:

''Ağustos ayından ekim ayı ortasına kadar süren 50 günlük hastane maceramın sonunda sağ ayağımı kaybettim. Bu süreçte annem de yaşamını yitirdi. Belediye Başkanı Tansu Kaya, ziyaret etti ve benimle ilgilendi. Sigortadan 300 YTL alacağım var. Engelli raporunu henüz alamadım. Sigortalı göründüğüm için yardım da alamıyorum. Özel hastanede yapılan yanlış uygulama sonucu ayağımı kaybettim. Gerekli evrakın tamamlanmasının ardından ilgili hekim ve hastane hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağım, dava açacağım.''

HASTANE YETKİLİSİNİN GÖRÜŞÜ

Şükrü Ayaz'a anjiyo uygulanan özel hastaneni Başhekim Vekili Haşim Aksu ise konuya ilişkin açıklamasında, 28 Ağustos 2008'de İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesinden sevk edilen Ayaz'a koroner arter hastalığı ön tanısıyla koroner anjiyografi yapıldığını söyledi.

Operasyonun ardından Ayaz'ın bacak damarına pıhtı attığının tespit edildiğini belirten Aksu, şunları kaydetti:

''Koroner anjiyografi girişimleri sırasında veya erken dönemde çıkabilecek damar sistemiyle ilgili sorunların olasılığı binde 45 olarak bildirilmektedir. Teşhis edilen duruma hastanemiz kalp damar cerrahları tarafından ilk müdahale yapılmış, daha sonra hasta Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Sevk yapılırken, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin, Ege Bölgesi'nin hibrid girişim işlemine uygun altyapısı olan tek sağlık kurum olması, hastane seçiminde dikkate alınmıştır. Hasta, adı geçen hastaneden kendi isteğiyle ve tedavisi sona ermeden ayrılmıştır.

Haber aktüel
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Yürümek hayatınızı kurtarabilir. Çok açık ve net. Yürüyüşü hayat tarzı içine katanlar ve günü herhangi bir mesafede yürüyüş yapmadan bitirmeyenlerin bundan sağladığı faydalar arasında kilo vermek, depresyonun azalması ve daha enerjik hissetmek bulunuyor.

Bu hafta sizler için basit bir yürüyüşün faydalarını yazdık. Gerçekten çok şaşıracaksınız!

1. Keşke Daha Enerjik Olabilsem Yapılan araştırmalara göre, vücudunuzu hafifçe canlandırmanın rahatlatıcı ve enerji verici bir etkisi mevcut. Bunun anlamı ne kadar hareket ederseniz, bir sonraki gün o kadar enerjik oluyorsunuz. Özellikle akşam saatlerine doğru yapılacak bir kısa yürüyüşün hem fiziksel hem de uhsal olumlu etkileri mevcut. Yani yürüyüş sonrası olası yorgunluk, size bir gün sonra daha fazla enerji ile geri dönüyor.

Bir çalışmada günlük düzenli yapmayan ve günde 2km’ye yakın yürüyenler araştırıldı. Gruplar arasında uyku sorunları bire üç gibi bir oran olarak saptandı. Yürüyüş, uykuya olumlu etkili.

2. Keşke Daha Sakin Düşünebilsem

Çözmeniz gereken, sizi içten içten rahatsız eden sorunlarınızın olması büyük bir sürpriz değil. Yürüyüşün bu konuda büyük bir getirisi bulunuyor. Sakin olmanız, iyi düşünüp bir karar vermeniz gerektiğinde de , kesinlikle açık havada bir yürüyüşe çıkın. Yürüyüş sonunda kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Fiziksel olduğu kadar zihinsel yararı da bulunan yürümenin, bilişsel gelişim denen olguya katkıları uzmanlar tarafından kabul ediliyor. Bunun neticesinde daha ileri yaşlarda olası bunama riski minimuma düşürülmüş oluyor.

. Keşke Kendimi Aile Geçmişi Hastalıklarından Koruyabilsem

Ailenizin genetik kodlarınız, sizin başınıza gelebilecek hastalıklarda çok az bir rol oynar. Araştırmalar bize göstermektedir ki çoğu zaman, hayatınızı nasıl yaşıyor ve vücudunuza nasıl davranıyorsanız, karşılığını da o derece alıyorsunuz. Kendinize iyi bakmanız sayesinde birçok ciddi hastalık riskini minimuma indirebilirsiniz. Sadece yürümeye vereceğiniz önem sayesinde,

1: Kardiyovasküler hastalıklar risklerini %30 ila %50 arasında azaltırsınız.
2: Osteoartrit ağrılarınız azalır, daha dirayetli ve çevik bir bünyeniz olur.
3: Kolon kanseri riskiniz önemli ölçüde azalır.
4: Yüksek riskli kişilerin şeker hastalığına yakalanmamasına yardımcı olur ve kanda düşük derecede glikoz oranı ile insülin dengesine yardımcı olur.
5: Düşük kan basıncı sayesinde kalp krizi riskini azaltır.

4. Keşke Kilo Verebilsem

Tabii ki en popüler yararlarından biri kilo vermenize yardımcı olmasıdır. Hareket etmeniz doğal olarak daha fazla yağ yakmanızı sağlar. Günden güne yaktığınız her kalori sonrası, kas kitle oranınız artar, ve bunun sayesinde kilo vermeniz de kolaylaşır.Bilmeniz gereken, ne kadar fazla hareket ederseniz, o derece enerjiniz olacak ve hareket etme isteğiniz de artacaktır.

5. Keşke Daha Mutlu Hissedebilsem

Ruhsal açıdan mutlu olmanızın fiziksel sağlığınıza ne derece etki yaptığını defalarca sizinle paylaştık. Yapılan araştırmalar ışığında, yürümenin sizi rahatlattığı, anksiyete ve depresyona karşı size yardımcı olduğu belirlenmiştir. Yürümekten kaçmayın, günlük aktiviteleriniz arasında yer aldıktan sonraki süreci gözlemleyin. Etkilerine çok şaşıracaksınız.

Bu ücretsiz ve reçetesiz ilacın gücüne inanmalısınız. Evet yürümek gerçekten de vücudunuz için mükemmel bir egzersizdir. Ve koşmak dahil diğer egzersiz çalışmalarından daha kolaydır. Yüksek tempoda yürümek sizin için daha iyidir. Ama yürümenin temposunu en iyi siz belirleyebilirsiniz, size uygun olanı seçecek olan yine sizsiniz.

Sabahları yürüyebiliyorsanız yürüyün ama daha önemlisi gün bitmeden akşam saatlerine doğru mutlaka kısa bir yürüyüş yapın. Göreceksiniz vakit buldukça yürüme isteğiniz artacak, kendinizi daha atletik hissedeceksiniz

Üşenmeden atılacak bir adımın size getirisi çok daha fazla olacaktır. Bir adımda hayatınızı kurtarmaya ne dersiniz?

realage
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, pastanın üzerine sürülen yumurtayı bile yasakladığı hastalarından özür diledi ve "Yıllarca yemeyin dedik, neden şimdi yiyin diyoruz? Çünkü, son yapılan araştırmalara göre, yumurta insanlarda kan kolesterol seviyesinde önemli bir artışa yol açmıyor" dedi.

BİLİMSEL Tavukçuluk Derneği Türkiye Şubesi’nin düzenlediği "Bilinen Yumurtanın Bilinmeyen Yönleri" sempozyumuna katılan kalp ve damar cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, yıllarca pastanın üzerine sürülen yumurtayı bile yedirmediği hastalarından özür diledi.

Prof. Dr. Sönmez, "Yumurtadaki kolesterolden korkmaya gerek yok" dedi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker de, "Yumurtanın itibarının iade edilmesini saygıyla karşılıyorum" dedi.

Ortaköy Princess Otel’de düzenlenen sempozyumun açılışına katılan Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, kolesterolsüz bir yaşam olmayacağını belirterek, şunları söyledi:

"Günde 300-500 kolesterol çocuklukta büyümek yaşlılıkta nörolojik sistemin korunması için gerekli. Bir insana neyi yasaklıyorsak zarar hesabını iyi yapmamız lazım. Yıllarca yemeyin dedik şimdi neden yiyin diyoruz? Çünkü son araştırmalara göre yumurta insanlarda kan kolesterol seviyesinde önemli bir artışa yol açmıyor. Üstelik bir yumurta iyi huylu HDL kolesterolü 3-4 miligram yükseltiyor. Hastaya zarar vermiyor. Erişkinler haftada üç-dört yumurta yesinler. Anneler çocuklarına fast food yedireceklerine günde bir yumurta yedirsinler."

Prof. Dr. Bingür Sönmez, Omega 3’ü yüksek yumurta üretilmesi için de çağrıda bulunarak, "Balık yiyerek Omega 3 miktarını elde etmek çok zordur. 40 yaşından sonra herkes günde bir miligram Omega 3 almalı. Omega 3’ü alacağımız başka bir yiyecek yok. Bilim adamlarının yapması gereken Omega 3 yönünden zengin yumurta üretebilmek" dedi.

Hürriyet

〰〰〰〰🐠

İsra

 İngiltere'de yapılan bir araştırma, antioksidanların yaşlanmanın önüne geçmede bir faydasının bulunmadığını gösterdi.

Araştırmacılar, antioksidan ihtiva eden birçok krem ve vitamine boşuna avuç dolusu para harcandığını belirtti. İngiliz uzmanlar, genç görünmek uğruna kremlere ve vitamin haplarına para harcamak yerine, sağlıklı beslenmeye çalışmanın ve spor yapmanın daha mantıklı olduğunu bildirdi.

BBC ve Daily Mail'in haberlerine göre, University College London'dan Dr. David Gems'in araştırması, yaşlanmayla mücadelede antioksidanların anahtar rol oynadığına dair yaygın inanışı çürüttü. Bu konudaki, 50 yıl öncesine dayanan teori, doku ve hücrelerin, gıda enerjiye dönüşürken ortaya çıkan tehlikeli oksijen molekülleri olan serbest radikallerin saldırısı altında bulunduğunu öne sürüyordu. E ve C vitaminleri gibi antioksidanların bu saldırıları püskürttüğü ve böylece yapılan tahribat miktarını azalttığına inanılıyordu. Bu teori, milyonlarca insanın vitamin takviyesi almasına ve antioksidan temelli muazzam bir kırışık önleyici krem pazarının oluşmasına yol açtı.

Yaşlanma biyolojisi uzmanı Dr. Gems'le ekibi, insanlarla birçok geni paylaşan iplik kurtları üzerinde yaptıkları araştırmada serbest radikaller teorisinin doğru olmadığını saptadı. Ömürlerinin çok kısa süreli olması sayesinde bilim adamlarına uzun dönemli değişimler hakkında fikir veren iplik kurtları, bedenleri fazla serbest radikalleri öldürecek şekilde genetik değişikliğe uğratıldı. Ancak genetik değişime uğratılmış iplik kurtlarının yaşamlarının diğerlerinden uzun sürmediği görüldü. ABD'de fareler üzerinde yapılan bir araştırmada da aynı sonuca ulaşılmıştı.

Gems, "Aslında yaşlanmanın temel mekanizması hakkında pek de bilgimiz yok." dedi. Yaşlanmayla ilgili serbest radikaller teorisinin 50 yıl boyunca bir bilgi boşluğunu doldurduğunu, ancak delile dayanmadığını ifade eden Gems, "Bu şu anlama geliyor. Yaşlanmayı def etmek umuduyla E veya C vitamini alıyorsanız, bu doğru değil." diye konuştu. Genes&Development dergisinde yayımlanan araştırmada, bununla birlikte antioksidan içeriği bulunan yeşil çayın yararlı olabildiği, çünkü yeşil çayın sadece serbest radikallere karşı değil, başka saldırganlara karşı da koruma sağlayan unsurlar içerdiği belirtildi.

aa

Tuğra

Kulak kirini temizlemek için pamuklu çubuk kullanmak işitme kaybına yol açabilir.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Pata, kulak kirini temizlemek için pamuk kullanmanın sakıncalı olduğunu belirterek, ''Kulak pamukları ile biriken kirler içeri doğru itilip kulağı tıkar. O nedenle pamukla kulağın dıştan görülen yerlerinin nemini almak yeterlidir'' dedi.

Pata, yaptığı yazılı açıklamada, kulakta biriken kirlerin yanlış yapılan temizleme nedeniyle kulağı tıkayabildiğini bildirdi. Kulak kirinin nasıl oluştuğu hakkında bilgi veren Pata, şunları kaydetti:

''Vücudumuzda birçok organ kendine ait bir salgı salgılar. Ağzımızdaki tükürük salgısı, burnumuzdaki sıvı salgısı gibi kulağımızda da bir salgı vardır. Bu salgı tükürük kadar sulu bir salgı değildir. Ağzımızdaki tükürük salgısı sürekli salgılanır ve biz bunu yutarak ağzımızı temizleriz, kulaktaki salgı da kulaktaki minik titrek tüyler sayesinde dışarıya doğru yavaş yavaş itilir ve dış kulak yolundan kulak kepçesine itilir.''

Pata, kulak kiri oluşumunun kişiden kişiye değiştiğini, kirin açık sarı ile koyu kahverengi arasında olabildiğini ve sıvı veya daha katı kıvamda salgı şeklinde görülebildiğini belirterek, ''Bazı insanların kulağında bu salgıyı dışarıya atan mekanizma daha az çalışır ya da dış etkenlerle bozulur ve buna bağlı olarak kulak yolunda kir birikir'' dedi.

''İŞİTME KAYBI YAPAR''

Pata, kulaktaki kirin dışarı çıkma mekanizmasının nasıl bozulduğunu da şöyle anlattı:

''Kulak kiri kulak pamuklarıyla temizlenmeye çalışılırsa hem kulak yolundaki kir biraz içeriye doğru itilmiş olur, hem de kulak salgısını dışarı atan tüylerin hareketi kısa süreli de olsa bozulur. O esnada salgı salgılanmaya devam eder ama tüyler çalışmadığı için dışarı atılamaz. Bir müddet sonra bu tüylerin taşıma kapasitesini aşan şekilde salgı birikir. Dışarı atılamadığı zaman da birikerek kulak kanalını tamamen kapatır ve problem başlar. Kulak kanalını tamamen doldurana kadar şikayet yapmaz.''

Kulak çöplerinin, kulağın girişine yarım santim veya bir santim kadar sokulup temizlik yapılabileceğini, çünkü kulak zarının yaklaşık 2.5-3 santim ileride bulunduğunu ifade eden Pata, özellikle banyodan sonra kulak yolunun girişindeki nemi almanın faydalı olduğunu vurguladı.

Pata, kulak kanalının 78 milimetre genişliğinde ve silindir şeklinde olduğunu kaydederek, bu kanalda bir toplu iğnenin geçeceği kadar bir delik bile kalsa işitme problemi yaşanmayacağını ancak bir dolgunluk problemi olabileceğini bildirdi.

Genellikle havuza ya da denize girdikten veya banyodan sonra, birikmiş olan kulak salgısının su ile şişip kulak kanalını tamamen doldurduğuna dikkati çeken Pata, ''Kulak kanalı dolduğu zaman işitme kaybı ve dolgunluk hissedilir. Hatta zaman zaman kulak çınlaması ve baş dönmesi bile olur'' bilgisini aktardı.

(AA)
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Doktorlar kök hücre dolu bir çay poşetiyle felçli ve konuşamayan İngiliz adamı sağlığına kavuşturdular.

Felç nedeniyle konuşamayan ve sağ kolunu oynatamayan 49 yaşındaki İngiliz Walter Bast'ın beynine kök hücre dolu bir çay poşeti yerleştirildi.

İki hafta sonra beynine koyulan çay poşeti çıkarıldığında mucize bir şekilde konuşmaya başlayan Bast, ilk olarak çok şanslı olduğunu söyledi.

Dünyada ilk defa uygulanan bu yöntemle sağlığına kavuşan İngiliz'in doktoru,Prof. Thomas Brinker, “Amacımız zarar görmüş hücrelerin yeniden işlemesini sağlamaktı ve başarılı olduk. Bu yöntem 5 yıl sonra yaygın hale gelebilir. Böylece binlerce hasta iyileşebilir. Ameliyatın hiçbir yan etkisi yok” dedi.

POŞETİN İÇİNDEN TIP DEVRiMi CIKTI

1) Hastalar zayıflamış kan hücreleri beynin içinde parçalandığında felç geçiriyor. Bunun sonucunda da konuşma ve kollarını kullanabilme yeteneğini yitiriyor.

2) Cerrah, hastanın kafatasında küçük bir boşluk açarak kanayan damarların kanamasını durduruyor. Beynin içinde hiçbir şekilde kan bırakmıyor.

3) İçinde milyonlarca kök hücre bulunan 2 santimetrekare boyutlarındaki çay torbası yerleştiriliyor.

4) Poşetler, beyin hücrelerinin ölmesini ve kendisini yenilemesini sağlayan CM1 adlı bir ilaç üretmeye programlı.

5) İki hafta sonra, çay poşetleri beyinden çıkarılıyor. Hasta konuşma ve kollarını kontrol edebilme yetenegini yeniden kazanıyor.

DAILY MAIL
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Avustralya’daki “Centenary Institute”, modern teknolojiyi kullanarak, bağışıklık sisteminin enfeksiyona nasıl cevap verdiğini gerçek zamanda görüntülemeyi başardı.

Softpedia’nın internet sitesinde verilen habere göre, yeni teknolojinin kullanılmasıyla, derinin faaliyetlerinin ve derideki Leishmania parazitinin tanımlanabilmesinin yanısıra, hastalığa neden olan maddenin (patojen) yayılması, bağışıklık sisteminin bunu engellemek için ne yaptığı tam olarak gözlemlenebildi.

Enstitütünün, Bağışıklık Görüntüleme programı başkanı Profesör Wolfgang Weninger, çoklu foton mikroskopisini kullanarak, derideki, sinir hücresine giden ince lifleri incelediklerini, hücrelerin, normal şartlarda derinin en üst tabakasında sakin görüldüğünü, bir alt tabakada ise patojeni bulmak için devamlı bir hareketlilik olduğunu belirtti.

Weninger, Leishmania enfeksiyonunu tanımlamanın ve parazitin, hücreler tarafından toplanmasını, bu sürecin vücudun geneline yayılmasını gözlemlemenin kendilerinde büyüleyici bir etki bıraktığını söyledi.

Artık, patojenlerin bağışıklık sistemi tarafından nasıl tanımlandığı ve bu sürece hangi hücrelerin dahil olduğu konusunda genel bir kanıya sahip olduklarını belirten Weninger, bunun, Leishmania enfeksiyonunun kaldırılmasını sağlayan moleküllerin teşhisi üzerinde çalışabilecekleri anlamına geldiğini ifade etti.

Weninger, bununla beraber, bağışıklık sisteminin diger enfeksiyonlara nasıl cevap verdiğinin de incelenebileceğini, böylece daha etkili sonuç veren ilaçların yolunun açılabileceğini belirtti.

NTVMSNBC
〰〰〰〰🐠

Tuğra


Sağlık Uygulama Tebliği'nde yapılan değişiklikle 81 kalem tıbbi ürün, geri ödeme listesinden çıkarıldı. Eczacılar sendikası karara tepki gösterdi.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü Fiyatlandırma Daire Başkanlığının yayımladığı genelgede, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Beşeri İlaçların Fiyatlandırılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı gereği oluşturulan, 4-5. dönem çalışmalarını tamamlayan Ödeme Komisyonu'nun, Sağlık Uygulama Tebliği'nde (SUT) ve eklerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmasına karar verdiği bildirildi.

Buna göre, geri ödeme listesinden çıkarılan 81 kalem ilaç ve üründen bazıları ve kullanıldığı hastalıklar şunlar:

-Algovax 40 gram vazo pomad (Romatizma)

-Alma 500/100 60 pastil (Anti asit, mide)

-Balmandol 225 ml tıbbi yağ banyosu (Sedef ve sebore)

-Bepanthene yüzde 5 30 gram krem ve pomad, plus 30 gram krem (Yara, çatlak, yanık)

-Brolyn 100 ml şurup (Öksürük)

-Bromen şurup (Öksürük)

-Canderel 18 mg 100 ve 300 tablet (Tatlandırıcı)

-Corex 100 ml şurup (Öksürük)

-Demi Canderel 10 mg 100 tablet (Tatlandırıcı)

-Demi Canderel 18 mg 300 tablet (Tatlandırıcı)

-Espektan-A 180 ml şurup (Öksürük)

-Iodeks 100 ml (Gargara)

-Isodol yüzde 7.5 100 ml (Gargara)

-Kaf 100 ml şurup (Öksürük)

-Koklin 150 ml şurup (Öksürük)

-Kolpidin şurup (Öksürük)

-Korizal buğu 45 ml (Buğu)

-Pantenol yüzde 5 30 gr krem, plus 30 gr krem (Enfeksiyon riski taşıyan yaralar, yanıklar, sıyrıklar, deri çatlaklarında, pişiklerde, derinin dezenfeksiyonunu sağlar, tahriş olmuş deriyi onarır)

-Pulnase şurup (Öksürük)

-Sakarin 20 mg 200 tablet, 40 mg 100 tablet (Tatlandırıcı)

-Sanodolin 100 ml gargara (Gargara)

-Tadalin 40/4 mg 100 EFF Tablet (Tatlandırıcı)

-Tinactin yüzde 1 100 gr pudra sprey (Mantar)

-Tusipan 150 ml şurup (Öksürük)

-Tussol 50 mg 5 ml şurup (Öksürük)

Genelgeye göre, tatlandırıcılarla vajinal tabletlerin geri ödemesi 3 ay daha devam edecek.

-''BİR GECEDE ÇIKAN TEBLİĞ VE GENELGELERDEN YORULDUK''-

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Nurten Saydan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, geri ödeme listesinden çıkarılan ilaçlar arasında daha çok bebeklerde deri lezyonlarında kullanılan krem ve pomatlar, öksürük şurupları, gargara ve damlalar, mantar hastalığında kullanılan kremler ve şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcıların yer aldığını söyledi.

''Bir gecede çıkan tebliğ ve genelgelerle uğraşmaktan yorulduklarını'' ifade eden Saydan, ''Türkiye'de diyabet hastalarının oranının yüksek olduğu düşünüldüğünde, birçok hasta 3 ay sonra kullanmak zorunda olduğu tatlandırıcılarını para ödeyerek temin edebilecek'' dedi.

Bu tür durumlarda eczacılarla hastaların karşı karşıya bırakıldığını savunan Saydan, ''Ülkemiz zaten bir ekonomik krizin ortasındayken, bir gecede çıkarılan genelgelerle vatandaşın ilaca ulaşması engelleniyor'' değerlendirmesinde bulundu.

-''BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ARA ÜRÜN''-

Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Mahmut Tokaç ise listeden çıkarılan ilaçlarla ilgili bir süre önce ''ara ürün'' kararı alındığını, bunların artık ilaç fiyat listesinde yer almadığını belirtti.

Geri ödeme kapsamında ara ürünlerin de bulunabileceğini ancak buna Sosyal Güvenlik Kurumunun karar verdiğini kaydeden Tokaç, geri ödeme listesinden çıkarılan ürünlerin fiyatlarının düşük olduğunu söyledi.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Kahraman



Menopozda doktorların son kararı... 2008 /12


2000’lerin başına kadar, hormon tedavisi menopozdaki kadınların her derdine devaydı. Yaş önemli değildi, kalp ve damar hastalıklarından, osteoporozdan hatta bazı kanserlerden korunmak için hormon alınmalıydı. İlk bomba 1998’de HERS araştırmasıyla düştü.

Ancak asıl infial 2002’de sonuçları açıklanan WIH (Kadın Sağlığı İnisiyatifi) araştırmasıyla yaşandı: Menopoza giren kadına uygulanan hormon tedavisi, kalp ve damar sağlığını pek o kadar korumadığı gibi meme kanseri riskini artırıyordu. Araştırmaya katılan kadınların yaşından verilen hormonlara kadar her detay tartışıldı. Doktorlar da kadınlar da allak bullak oldu. Hormon ilaçlarının satışında ciddi düşüşler yaşandı. Artık sular nispeten duruldu. Büyük araştırmaların meta analizleri çıkmaya başlayınca tedavi netleşti. Doktorların son kararına göre, hormon tedavisinin kalp ve damar ile beyni koruması için erken yaşta uygulanması şart. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, meta analizlerle ortaya çıkan sonuçları paylaştı.

NE KADAR ERKEN O KADAR İYİ

Menopoz tedavisiyle ilgili ilk çalışmaların sonuçları genelde olumluydu. Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 55’ti. Ama gündemi değiştiren son araştırmalarda kadınların yaşı daha fazlaydı: HERS’de ortalama yaş 67, WHI’da ise 63.3. Halbuki kadınların hormona en fazla ihtiyaç duyduğu ve doktora gittiği dönem, menopoza geçtiği erken yaşlar. Oysa bu son iki araştırmaya katılan kadınların sadece yüzde 10’u erken yaşta.

ERKEN YAŞTA KALBİ KORUYOR, İLERİ YAŞTA YORUYOR

Menopozun artırdığı risklerin başında kalp ve damar hastalıkları geliyor. Ancak hormon tedavisi uygulanan her kadının kalp ve damar sağlığının korunmadığı biliniyor. Hormon tedavisinden fayda görmek için yaş önemli kriter. Erken yaşta başlandığında kalp damar hastalığı görülme oranı azalıyor. İleri yaşlarda ise riski artırıyor. Uluslararası Menopoz Derneği’nin son raporuna göre, uygun kullanım yaşı, en fazla 55. Daha sonra başlamak kalp ve damar hastalıklarından korunma açısından uygun görülmüyor.

HORMON TEDAVİSİ KANSER İLİŞKİSİ

Tartışmaların asıl odağı hormon tedavisi- meme kanseri ilişkisi. WHI’ye göre östrojen ve progesteronun birlikte verildiği hormon tedavilerinde, yaklaşık 5 yıldan sonra bu tedaviyi kullanmayan kadınlara kıyasla, bir yılda her 10 bin kadında 8 olgu daha fazla meme kanseri oluyor. Aynı çalışmada, tek östrojen kullanımlarında herhangi bir risk saptanmadı hatta meme kanserinin azaldığı bildirildi. Dolayısıyla suçlu, progesterondu. Ama rahmi olan kadınlarda östrojen kullanılınca progesteron eklenmek zorunda. Çünkü sadece östrojen kullanımı rahim iç zarı kanserini arttırabilir. Rahmi alınmış kadınlarda sadece östrojen yeterli. Düzenli yapılan kontrol ve tetkiklerle kanseri çok erken evrede yakalamak mümkün.

BEYNİ GENÇ TUTUYOR

Erken yaşlarda hormon tedavisine başlama beynin hafıza ve bilişsel özelliklerindeki kayıpları önlüyor. İleri yaş gruplarında benzer olumlu etki gözlenmedi.

BAZI KANSERLERİ AZALTIYOR

Hormon kullanımı, kalınbağırsak kanseri riskini azaltıyor. Bu özellikle ileri yaş kadınlar için önemli bir avantaj.

OSTEOPOROZDAN GERÇEKTEN KORUYOR

Bu olumlu etki artık tüm çalışmalar tarafından kesinlik kazandı. Menopozdan sonra östrojen azalmasına bağlı kemik kütle kayıpları ve kırılganlık riskindeki artışları önlüyor. Böylece menopoza bağlı kırık riskini azaltıyor.

İdeal süre aranıyor!

Bazı uzmanlar, hormon tedavisinin 5 yıl sürdürülmesi gerektiğini öne sürüyor. Bazıları da bu rakamın sübjektif olduğunu, tedavinin hedefe göre mümkün olan en kısa sürede sonlandırılması gerektiğini söylüyor.

Hormon tedavisi ne sağlar

Ateş basması nöbetlerini geçirir.

Duygu durum değişimleri üzerinde olumlu etki yapar.

Cinsel fonksiyonlarda menopozdaki hormon azalmasına bağlı bozulmaların önüne geçer.

Kadın kimliğini etkileyen menopoza bağlı değişimlerin önüne geçer.

İşte Uluslararası Menopoz Derneği’nin konsensüs kararları

Hormon tedavisi başlama yaşı kalp ve damar sisteminin korunması açısından önemlidir.

Tedavinin düşük dozla uygulanması uygurdur

Kullanım süresi ve şekli kişiye özel düzenlenir, kesin sınırlama yoktur.

Kullanım süresi ile doğru orantılı olarak meme riskinde artış olur ama bu risk minimaldir.

Hormon tedavisi uygulanırken yarar-zarar dengesi iyi kurulmalı, kadın bilgilendirilmeli.

Esas tehlike kadınların kontrollerini aksatması

Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu Önceleri hormon tedavisinin her kadında başlanması ve ömür boyu kullanılması gerektiği savunuluyordu. Bu da yanlıştı. İnsanlar vitamin gibi kendi kendilerine bu ilaçları alıp kullanıyorlardı. Bu tehlikeli çünkü hormon tedavisi mutlaka doktor kontrolü altında yapılmalı. Hem eski görüş hem de şimdiki görüşler iki ayrı ucu oluşturuyor. İdeali bu iki ucun arası. Diğer taraftan, günümüzde aşırı bir korku yerleşti. Öyle ki kadınlar doktora kontrollerini yaptırmak için bile gitmez oldular. Oysa esas tehlike budur. Çünkü bizler kontrollerde rutin taramaları yapar ve önemli hastalıkları oluşmadan ya da çok erken dönemlerinde yakalayabiliriz. Oysa bize maalesef ilerlemiş hastalıklarıyla geliyorlar. 
..Ey Rabbimiz! Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak,gönülleri pak olan,sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.O'nun(sav) yanında cennete girmeyi,mübarek Cemalini görmeyi,Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasip eyle. Amin.

Tuğra

Teşekkürler Kahraman, 

**********

Kurban Bayramı’nda aşırı et tüketiminin yol açacağı sağlık sorunlarına karşı tavsiye üstüne tavsiye. Eğer siz ‘Yediklerimi soda içip hazmederim diyorsanız’ yanılıyorsunuz.

Söz konusu beslenme olunca her bayram aynı manzara karşımıza çıkıyor: Bol akraba ziyareti, bol ziyafet, tatlılar, ikramlar; kısaca mide ve sindirim sistemimiz tam bir işgalle karşılaşıyor. Hele ki Kurban Bayramı olunca neredeyse dört öğün kırmızı et tüketiyoruz. Her ne kadar 'can boğazdan gelir' denilse de can, boğazdan gidebiliyor!

Sadece kalp ve tansiyon hastaları veya yaşlılar değil, sağlıklı olan herkes için böylesi bir beslenme süreci ciddi sıkıntılara yol açabiliyor. İple çektiğiniz bayram tatiliniz sağlık sorunlarıyla gölgelensin istemiyorsanız uzmanlara kulak vermelisiniz.

Kurban Bayramı'ndaki dokuz günlük tatile, uzun ziyaretler ve ikramlar eklenince midemiz açısından tehlike çanları çalıyor. Adı üstünde, Kurban Bayramı; et, sofraların olmazsa olmazı... Ancak protein kaynağı olarak vücudumuza pek çok faydası olan bu gıda, tüketiminin artmasıyla beraber zararlı hale geliyor. Özellikle kalp, tansiyon ve şeker hastaları için bu süreç riskli. Yüksek tansiyon ve kalp krizi riski, tehlikelerden bazıları. Sağlık sorunu bulunmayan kişilerde gastrit, hazımsızlık sorunu ortaya çıkıyor.

TEHLİKELİ İÇECEK

Hazımsızlığa karşı soda içmek gerek diyorsanız, yanılıyorsunuz. International Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Soysal uyarıyor: 'Kişiler sodayı içtiklerinde yediklerini hazmedeceklerini düşünüyor. Soda, gazlı bir içecek. Geğirme sırasında hava yutulur, bu da geğirmeyi artırır. Hazmı kolaylaştırmaz. Soda kalp ve yüksek tansiyon hastaları tarafından kısıtlı tüketilmeli. Çünkü soda mineral ve tuz içerir. Bu içeceğin fazla tüketilmesi tansiyonun daha da yükselmesine yol açar!'

SANCI MI KRİZ Mİ?

Diyafram ve kalp midenin komşusu. Etin aşırı tüketilmesi, gaz birikimine yol açıyor. Gaz sancısı nedeniyle mide gerilince, sol göğse vuran ağrı, baskı ve kalpte ritim sorunları ortaya çıkabiliyor. Bu da sıklıkla kalp kriziyle karıştırılıyor. Kurban Bayramı tatilinde hastanelerin acil servislerine en çok başvuru nedenleri arasında gaz sancıları ilk sırada yer alıyor. Dr. Murat Soysal, kalbin alt yüzeylerindeki kalp krizlerinin hazımsızlık, mide ve karında ağrının yanı sıra şişkinlik belirtilerine neden olabileceğini söylüyor: 'Ancak yine de gerekli incelemeler yapılarak gaz sancısının altında kalp krizinin yatıp yatmadığının araştırılması gerekiyor' diyor.

Kurban Bayramı'nda sağlık açısından en önemli konulardan biri de hayvanın 'uygun koşullarda' kesilmesi.

ETTE KİST RİSKİ

Kontrolsüz kesilen ve önceden kist hidatik hastalığı olan hayvanların karaciğer ve akciğerlerinde içi sıvı dolu kistler oluşuyor ve bu hastalığa yol açan etken, sindirim kanalı yolu ile insan vücuduna girip akciğer ve karaciğerde kistler oluşturabiliyor. Bu kistler büyüyerek organların çalışmasını zorluyor. Hastalığın bulaştığı kişilerde, karın ağrısı, nefes darlığı, bazen anaflaksi ortaya çıkıyor.

'MADEN SUYU DAHA İYİ'

International Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin 'Özellikle kalp hastalığı riski taşıyan ya da bu hastalıklara sahip kişilerde et tüketimi ortalama 100 gramı (günde 3-4 köfte kadar) geçmemeli, Sakatat tüketiminden ise kaçınılmalıdır' diyor. Soda ve maden suyunun farklı şeyler olduğuna dikkat çeken İrkin, 'Maden suyu mineraller açısından da zengin olduğu için sodaya nazaran daha iyi bir içecek' açıklamasını yapıyor. İrkin'e göre hazmı kolaylaştırmak için taze et tüketiminden kaçınmalı, et pişirilmeden önce bir gün buzdolabında bekletilmeli.

SORUNSUZ BiR BAYRAM TATiLi iÇiN REHBER

Kurban etini buzdolabında bir gün dinlendirin. Aşırı tüketmeyin. Kalp hastaları ve yüksek kolesterollü hastalarda bu etlerin yenilmesi kriz riski taşır.

Hem öğle hem akşam öğününde sadece et yemeyin, yanında mutlaka sebze ve salata da bulunsun. Böylece etin hazmını kolaylaştırmış olursunuz. Eti mangalda pişirmekten kaçının.

Vitamin B12, gençler için de çok önemlidir. Demir eksikliği oluşmasını önler. O yüzden diyet yapmak adına kırmızı et tüketimi ortadan kaldırmamalılar.

Vitamin B12 eksikliği, unutkanlık, halsizlik, baş dönmesi, el ve ayaklarda uyuşma gibi sorunlara neden olur.

Kurban tatilinde fazla miktarda et tüketimine bağlı olarak kalbin rahatsız olması daha sık görülüyor. Sindirim sırasında dolaşımdaki kanın bir kısmı mideye yöneliyor. Koroner kalp hastalarında damar zaten daralmış oluyor. Kanı kalbin beslenmesine yönlendiremiyor, nispi olarak koroner damarlarda kan azalmasına yol açıyor. Kalp krizi riski artıyor.

SABAH
〰〰〰〰🐠

gurbetci

yaw et olurda yanina aci biber birde soda olmassa olmaz yoksa karin sisligi yapar. :hihi
llahi seven bir Kalp  bu yolda yorulmayida sever

Tuğra

Maden suyu tavsiye ediliyor  e52))

***********************************

Bacaklarda uyuşma, iğne batar gibi bir his ve karıncılanma yaşıyorsanız, aslında sıradan bir ağrıdan fazlası olabilir. RealAge olarak bu hafta Huzursuz Bacak Sendromu ismi verilen rahatsızlığı inceledik.Ağrının hareket halindeyken azalması ve istirahat ile tekrar başlaması, huzursuz bacak sendromunu romatizmal hastalıklardan ayıran en önemli özellik...

“Huzursuz bacak sendromu”nun çok bilinen bir rahatsızlık olmadığı için romatizmal hastalıklarla karıştırılabildiğini, bunun da hastalığın teşhisini geciktirdiğini belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Akbostancı, “ağrının hareket halindeyken azalması ve istirahat ile tekrar başlaması, huzursuz bacak sendromunu romatizmal hastalıklardan ayıran en önemli özellik” diye açıklıyor.

Prof. Dr. Cenk Akbostancı, bacakta diz ile ayak arasındaki bölgede “huzursuzluk” hissiyle kendini gösteren “huzursuz bacak sendromu”nun, her 100 kişiden 5’inde görüldüğünü söyledi. Akbostancı, kadınlarda daha sık rastlanan huzursuz bacak sendromunun, 18-20’li yaşlarda filizlendiğini, daha çok 35-45 yaş arasında kendini gösterdiğini, 60’lı yaşlarda ise en üst düzeye çıktığını özellikle belirtiyor.

Belirtileri Nelerdir?

Şeker hastalığında, demir eksikliği anemisinde (kansızlıkta), bazı sinir hastalıklarında (periferik nöropati), bazı kanser türlerinde huzursuz bacak sendromuna ait belirtiler görülür.

1- Yattıktan sonra bacaklarda ortaya çıkan gerginlik, uyuşma, batma, yanma, iğnelenme gibi belirtiler.
2- Hastalarda bu belirtileri gidermek için yatarken daime bacaklarını hareket ettirme gereksinimi vardır.
3- Hastalar yukarıdaki belirtilerden kurtulmak için daima kalkıp yürüme ihtiyacı duyarlar ve hastalarda uyku bozukluğu oluşur.

Uyku İle İlişkisi Nedir?

Huzursuz bacak sendromu, uyku ile ilişkili hareket bozukluğu hastalıkları arasında yer alır. Uyku, fizyolojik ve geçici bir bilinçsizlik durumudur. Hareket bozukluklarının büyük çoğunluğu, uykuda kayıp olur. Örneğin; tik, el titremeleri? vs. uykuda olmaz. Fakat bazı hareket bozuklukları, sadece uykuya geçerken veya uyku esnasında görülür. Huzursuz bacak sendromu, uykuda görülen bir hareket bozukluğudur.

Neden Oluşuyor?

Hastalığa sebep olan şeker hastalığı, kansızlık gibi bir nedenin olmadığı esansiyel tip dediğimiz tipte, beyinden dopamın denen maddenin eksikliği sorumlu tutulur. Günümüzde kabul gören görüş budur.

Beyindeki bu maddenin eksikliği, bacaklarda yukarıdaki saydığımız belirtileri yapar. Bu hareket bozukluğuna bağlı huzursuzluk, kalkıp dolaşma gereksinimi uykusuzluğa sebep olur.

Tanısı Nasıl Konuyor?

Hastalığın belirtilerine sebep olan şeker hastalığı, kansızlık, sinir harabiyetleri? vs gibi hastalıklarda, bu hastalıklara ait belirtiler muayenede saptanır ve bu hastalıkların teşhisine yönelik testler yapılır.

Huzursuz bacak sendromunun büyük bir çoğunluğunun altında başka bir hastalık yatmaz. Bu tipe esansiyel tip denir. Yukarıda bahsettiğim gibi esansiyel tipin ailesel özelliği vardır. Muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmaz. Deneyimli bir hekim hastanın anlattıklarına ve tecrübelerine göre hastalığın tanısı koymaya çalışır.

Bu hastalıkta, birçok büyük merkezde uyku EEG' si çekilerek, bacaklara bağlanan elektrotlarla uykuda oluşan hareket bozukluğu tespit edilmeye çalışılır. EEG beyin elektro ensefalografisidir. Beynin fonksiyonlarını bilgisayara veya kağıt üzerine yazdırmaya yarayan bir tanı aletidir. Bunun dışında huzursuz bacak sendromuna benzer belirtiler verebilen diğer hastalıkları elemek için hekim gerek duyarsa laboratuar, MR, EMG? gibi bir çok tetkik yapılabilir.

Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi

Tedavide başarılı olmak için bu hastalığın tanısını doğru koymak gerekir. Hastalığa yol açan başka bir neden varsa öncelikle bunun tedavisi yapılır. Esansiyel dediğimiz tipte, hastalığa sebep olduğu düşünülen, beyindeki eksik maddeyi yerine koymak için bu maddeyi içeren ilaçlar yatmanda önce verilir.

Hastalığın sonucunca oluşan uyku probleminde tedavisinin yapılması gerekir. Ayrıca depresyon bu hastalığa olumsuz etki yapar. Hastalığın daha fazla hissedilmesine neden olur. Bundan dolayı hastada depresyon durumu varsa bununda tedavisi yapılmalıdır.

Doğru teşhis ve tedavide genelde hastalar rahat ederler. Fakat bazen ilaçtan fayda görmeyen hastalarda olabilir. Bu hasta grubu için alternatif ilaçlar günümüzde mevcuttur. İlaçları uygun doz ve zamanda kullanan hastaların şikayetleri azalır veya tamamen yok olur.

Realage
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Gizemli mistik kitaplar ve ilaçların yeni prospektüsleri arasında ne gibi bir ortak nokta var?

Her ikisi de sizi tahmin etmeye yöneltiyor!

Her yıl ortalama 75 milyon Amerikalı ilaçla tedavi oluyor ancak bunların 1.5 milyonu kullandıkları ilaçların yarar yerine zararını görüyor! Siz de ilaçlarınızdan zarar görmek istemiyorsanız, yeni bir hap kullanmanız gerektiğinde bu bilgileri aklınızdan çıkarmayın:

İSİMLERİ BENZİYOR

* İlacın potansiyel yan etkilerini sorun:

* İlacın kapsamlı ismini veya markasını öğrenin:

Birçok ilacın ismi benzerdir. Örneğin ’Zyrtec’ bir alerji ilacıyken ’Zyprexa’ şizofren veya çoğul kişilik yaşayan hastalara verilen bir ilaçtır. Bu ilaçların kapsamlı isimleri (cetirizine ve olanzapine) birbirine benzediğinden karışıklığına neden olabilir.

Tansiyon ilacı sandığınız şey de aslında sinüzit enfeksiyonu için geçerli olabilir ve siz de bu ilaca devam etmek istemezsinizDoktorunuza başvurmadan hiçbir ilacı kullanmayın çünkü; yanlış ilaç yüzünden kalp krizi bile geçirebilirsiniz. Ayrıca sadece doktorunuz size bırakmanızı söylerse o ilacı içmeyi bırakın; bu soruları da sorup, cevaplarını not edin:

* Yeni bir ilaca neden ihtiyacınız var?
* Kaç tane içmelisiniz?
* İlacı ne kadar uzun süre kullanacaksınız?
* Ne kadar dozda ilaca ihtiyacınız var ve ne zaman içmelisiniz?

ŞEYTANİ BİR OYUN

* Bir araştırma insan beyninin şeytani bir oyun oynadığını ortaya çıkardı:

Beyninize ’Bu ilacı akşam içme’ gibi kesin bir emir verdiğinizde, beyin sadece ’ilaç’ ve ’akşam’ gibi belli kelimeleri hatırlar ama önemli noktaları es geçebilir. Bu durumda da neler olabileceğini SİZ tahmin edersiniz

Yazan : Prof.Dr. Mehmet öz
Kaynak : Sabah
〰〰〰〰🐠

Tuğra


Korkularınızı ve kaygılarınızı yenemiyor musunuz? Üzüntünüzle başa çıkmakta çok zorlanıyor musunuz?

Klinik psikologlar karşılarına gelen sorunların çözümü için o kişiye göre bir teknik kullanmayı tercih ediyorlar. Pek çok seçenekten biri de 'Enerji psikolojisi tekniği' olan EFT'dir.

Yaklaşık 7000 yıllık bir geçmişi olan EFT kişilerde yüz güldürücü sonuçlar aldırıyor. EFT tekniği akupunktur tekniğinde kullanılan bölgelere parmaklarla minik dokunuşlarla kullanılan bir teknik ancak sadece bundan ibaret değil. Kendi içinde açılımlara sahip bir psikoterapi tekniği...

EFT tekniğini başarı ile uygulayan Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, "Hastada bir korku ya da kaygı varsa, geçirilmiş bir travma, stresle baş edememe, sürekli geçmişin göz önüne gelmesi ile yaşamı daha da kalitesizleştiren hatıralar varsa ETF tekniği sayesinde bunların yok edebilmesi mümkün olmaktadır" diyor ve ekliyor: "Bu işi insan psikolojisini bilen, klinisyen olan, psikoterapi tecrübesi olan kişilerin psikoterapi sırasında gerekli gördüğü zaman ihtiyaca göre yapması gerekir."

Burkovik, insan yaşamını çekilmez kılan, kişiyi her zaman etkisinde tutan, travmalar ve sonrasında oluşan stres bozukluğu durumlarının önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

"İnsanın bir çatışma sırasında yanındaki kişinin öldüğünü görmesi, deprem gibi büyük afetlerde yaralanması ve bu felaketlerde kurtarıcı olarak çalışırken depreme maruz kalanların acı ve iniltili seslerini duyanların durumları sürekli stres altında geçiyor. Bu sahneler beyinlerinde sürekli kalıyor ve her zaman zihinlerine geliyor. Yine bir evladını kaybeden kişinin keşkeleri, nedenleri kişiye çok ızdırap verir. İftiralara maruz kalanların gerçeği bir türlü anlatamamalarından ötürü çektikleri sıkıntılarda kişiye hayatı anlamsızlaştırır.

Gerçek dost bilinenlerin verdikleri zararlar, yaptıkları darbeler, ihanetler, dolandırılmalar, yaşanan hayal kırıklıkları ve acılar her insanın yüreğinde bir yara oluşturur ve kolay kolay kabuk bağlamaz. İşte başa çıkılamayan böylesi durumlarda çözüm yolu bir psikoloji profesyonelinden EFT yardımı almak önem kazanmaktadır.

Bu yöntem vücudun enerji meridyenlerinin uç noktalarına parmak uçlarıyla vurmaktan ibarettir. EFT'nin prosedürüne uyulması, sistemin düzenli uygulanması, doğru sözcükleri kullanılması, asıl kaynağa inilebilmesi açısından önemlidir. Bu nedenle düzenleyen kişinin hekim, psikiyatrist ya da psikolog olması çok daha yarar sağlamaktadır.

Kişi EFT tedavisi sırasında katarsis dediğimiz duygusal boşalmalar yaşarlar bunu toparlamak ve kontrol altına almak için sağlıkçı olmak kolaylaştırıcıdır. Çift kişilik, paranoya, şizofreni ve diğer ruhsal rahatsızlıklar gibi ciddi psikolojik sorunlar nedeniyle kişiler daha şiddetli keder yaşayabilirler. Bu durumlarda deneyimli bir psikolog ve psikiyatristin yaklaşımı önemlidir. Kimi travmatize olaylardan sonra süreçler ağır olabilir.

Tek çözümün kendini hayattan çekmesi olduğuna inanan kişi kendisine acı veren kişiye dair büyük bir öfke ile dolabilir ve o kişiye zarar verebilir. EFT yapan terapist bu durumu fark eder ve hem kendisinin zarar görmemesi hem de karşı tarafa zarar vermesini engellemek için üzerindeki olumsuz yükü atmasını sağlamalıdır. Stanford mezunu bir mühendis olan Gary Craig'in 90'lı yıllarda geliştirdiği bu teknik sadece psikoloji ve psikiyatri alanında değil birçok başka rahatsızlıklarda da kullanılmaktadır.

Gary Graig EFT için konuşma terapisi gibidir, ancak problemlerin daha çabuk ortaya konmasını ve çözülmesini sağlar, kognitif davranış terapileri ile de beraber kullanılabilir, olayların ardından kognitif yer değişimlerini bulmanızı ve yaratıcı olmanızı sağlar, Hipnozu derinleştirmekte de yardımcı olur demektedir.

EFT olarak kısaltılan bu teknik 'Duygusal Özgürleşme Tekniği' (Emotional Freedom Technique) dir. Biriken duygu yükünü bıraktırmayı amaçlar. Çocuklardan yaşlılara kadar uygun olan her kişide kullanılmaktadır. Yıldız Burkovik'e göre EFT'de birçok teknik iç içe geçmiştir.

Topluluk önünde konuşma korkusu, bir başka kişiye duyulan öfke, vücutta herhangi bir ağrının sürekli ortaya çıkması ve hayatı çekilmez kılması, uykuda huzursuzluk, herhangi bir bağımlılık, çeşitli korkular ve kaygılar, hayal kırıklıkları, sınav kaygısı gibi pek çok alanda kullanılabilir.

Uyguladığı hastalarda kişileri şaşırtacak derecede yüz güldürücü ve hızlı sonuçlar aldığını belirten Burkovik son olarak şunları söyledi: EFT fobik korkuların mantıksız kısımlarını ortadan kaldırmakta, ama normal tedbiri azaltmamaktadır.

Ayrıca EFT tekniğini sadece geçmişte ve şimdi yaşanan problemler için değil, gelecekteki hedeflerimiz için de kullanabiliriz. Sonuç olarak diyebilirim ki, EFT gerçekten keşfedilmeyi ve uygulamayı, aynı zamanda da sahiplenmeyi hak eden bir tekniktir."

HÜRRİYET
〰〰〰〰🐠