Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Ezan Nasıl Tesbit Edildi?

Başlatan Mahi, 20 Eylül 2008, 18:20:02

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mahi

"Şerh-ut-Tahâvî" isimli kitapta buyuruldu ki: Ezanın aslı, Abdullah bin Zeyd radıyAllahü anhın rüyasıyla sabit olmuştur.
Rivayete göre Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam, ezan işi için. Eshâb-ı kiram ile istişare etti. Hazır bulunan Eshâb tarafından çeşitli teklifler öne sürüldü. Bazıları, namaz vakitlerini bildirmek için çan çalalım, dedi. Peygamber efendimiz, bu hrristiyanlann adetidir, dedi. Bazdan, tef çalalım, dedi. Peygamber efendimiz; bu da yahudilerin adetidir, dedi. Bazıları, boru çalalım, bazıları da ateş yakalım dedi. Peygamber efendimiz bu da me-cusilerin adetidir, dedi. Neticede hiçbir şeyin üzerinde anlaşma olmadan Peygamber efendimiz geri döndü. Sabah olunca Abdullah bin Zeyd  radıyAllahü anh, gelip Rasûlülah-aleyihisselama şunları anlattı:             
Ben uyku ile uyanıklık arasındaydım. Baktım semâdan yeşil elbiseli birisi indi. Haremin bir duvarına çıkıp kıbleye dönerek Allah'ü ekber dedi. . . (Abdullah bin Zeyd hazretleri Peygamber efendimize,bildiğiimiz ezânı anlattı, sonra biraz oturdu sonra (tekrar) kalkarak aynısını okudu. Yalnız (ikinci sefer), iki kere "Kad kâmetissalat" sözünü ilâve etti. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz sallAllahü aleyhi ve sellem Abdullah bin Zeyd'e, "Gördüğünü, Bilâle öğret; çünkü Bilalin sesi seninkinden uzundur", buyurdu. Hazreti Ömer de gelip, ya Resûlellah aynı rüyayı ben de gördüm, yalnız o (Abdullah bin Zeyd), benden önce söylediği için onun sözünü kesmek istemedim."
Rivayete göre, Eshâb-ı kiramdan yedi kişi bir gecede aynı rüyayı görmüştü. Ebû Hafd Muhammed bin Ali hazretleri, bu hadiseyi inkâr ederek, diyordu ki: Nasıl oluyor da siz, dinin nişanlanrı rüya ile sabit olmuştur, diyorsunuz? Kesinlikle öyle birşey yoktur. Ezan ancak, Peygamber efendimizden rivayet edilen hadis-i şerifle sabit olmuştur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:"(İsrâ gecesinde) Beytülmakdis'e götürüldüğüm zaman, Cebrâîl aleyhisselam ezan okudu. Meleklerle peygamberler aleyhimüsselamın ruhları benim arkamda namaz kıldı." (Ferâid)

Ebû Saîd (R.A) bildirdiği bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Müezzinin sesinin ulaştığı son yerde, ne kadar cin, insan ve (herhangi bir)şey duyarsa Kıyamet günü ona şahitlik yapar." (Buhârî)

Cin ve insanlardan sonra, "(Herhangi bir) şey" kelimesinin zikredilmesi, akıllı ve akılsız herşeyin ona şahitlik yapacağına delalet eder. "Sesinin ulaştığı son yer" ifadesinde de şöyle bir işaret vardır ki, müezzinden uzak olan şey, ona şahitlik yapacağına göre, ona yakın olan şeylerin, ona şahitlik yapması daha çok muhtemeldir. Hadis-i şerif, müezzinleri, seslerini yükseltmeye teşvik etmektedir ki, onların şahitleri çok olsun. Sadece cinler ve insanların mü'min olanları, ona şahitlik yapar, kâfir olanlar şahitlik yapmaz, kavli zayıftır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Sa'd bin Ebî Vakkâs radıyAllahü anhın rivayetinde Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Her kim müezzini " ya'ni onun okuduğu ezanı "işittiği zaman, "Eşhedü en lâüâhe illellahü vahdehü lâ şerîke lehü ve enne Muhammeden abdühü ve rasûlühü, radîtü billahi rabben ve bi Muhammedin l-asûlen ve bil İslâmi dînen", derse günahları mağfiret olunur." (Müslim)                 

Muhtemelen, bu hadis-i şerifteki günahlardan maksat küçük günahlardır.  Aynı zamanda bir dua da olabilir. Bu durumda ma'nâ şöyledir: Bu duayı okuyanın günahları mağfiret olunsun.
Câbir radıyAllahü anh, Peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Hiç şüphesiz şeytan namaza çağrıyı (ezanı) duyduğu zaman, Revhâ'ya kadar gider." (Müslim)

"Revhâ", Medîne-i münevvereden otuz altı mil uzaklıkta bir köydür. Râvi radıyAllahü anh da böyle tefsir etmiştir. Şeytan, buraya kadar, ezan sesini duymamak için gidiyor.

Ebû Hüreyre radıyAllahü anh, Rasûlüllah aleyhissalatü vesselamın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müezzin, ezan okuduğu zaman, şeytan sür'atli bir şekilde kaçar." (Müslim)

"Müezzin, ezan okuduğu zaman, (ya'ni ezan okumak istediği zaman) şeytan sür'atli bir şekilde kaçar." (Müslim) "Mesâbîh" isimli kitaptaki rivayet: "Şeytan yellehe yellene kaçar." şeklindedir.
Bu bir hakikattir, mecaz değildir. Şeytanın yellenmesinin sebebi ezanın ona, ağır gelmesindendir. Tıpkı merkebin, yükün ağırlığından dolayı yellenmesi gibi. Bazıları da şöyle demişlerdir: Şeytan, ezanı hafife alarak kaçar. Bazıları da, ezan İslâmın "Şeâir"inden (alamet ve nişanlarından) olduğu için şeytan ondan kaçar. Bazıları da, şeytan Kıyamet günü müezzine şahitlik yapmasın, diye ezandan kaçar. Çünkü yukarıda da geçtiği gibi Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam:
"Müezzinin sesinin ulaştığı son yerde, ne kadar cin, insan ve (herhangi bir)şey duyarsa kıyamet günü ona şahitlik yapar." (Buhârî) buyurmuştur. Hadis-i şerifteki "Müezzin, ezan okuduğu zaman" ifadesinden maksat, müezzin ezan okumak istediği zamandır.
Abdullah bin Ömer'in bildirdiğine göre; sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Müezzini duyduğunuz zaman, onun söylediği gibi söyleyin! Sonra bana, salevât getirin! Çünkü her kim bana, bir salevât getirirse,
Allahu Teâlâ ona, on salevât getirir. Sonra Allah'tan benim için Vesîle'yi isteyin! Çünkü O, Cennette bir menziledir (makamdır)ki, Allah'ın bir kuluna layıktır. Ümit ediyorum ki, o kul benim. Bundan dolayı her kim, benim için Vesîle'yi isterse ona, şefaatim helal olur." (Müslim)

Açıklama
"Müezzini" ya'ni onun okuduğu ezanı "Duyduğunuz zaman, onun söylediği gibi söyleyin!" Sadace onun söylediği kelimeler söylenir, onun gibi ses yükseltilmez. Onun söylediği zikrullah ve iki şehadet söylenir. "Hayyaaleteyn" (Hayye alessalah ve hayye alelfelâh) ise, onun söylediği gibi söylenmez. Çünkü başka bir hadis-i şerifte, "Hayyaaleteyn"de "La havle velâ kuvvete illa billahi" denildiği rivayet edilmiştir. Çünkü onun gibi "Hayyaaleteyn"i söylemek istihzaya (alay etemeye) benzer.
"Sonra bana, salevât getirin! Çünkü her kim bana, bir salevât getirirse, Allâhü Teâlâ ona, on salevât getirir. Sonra Allah'tan benim için Vesîle'yi isteyin! Çünkü O, Cennette bir menziledir (makamdır) ki, Allah'ın bir kuluna layıktır. Ümit ediyorum ki, o kul benim. Bundan dolayı her kim, benim için Vesîle'yi isterse ona, şefaatim helal olur."
Sevgili Peygamberimizin: "Ümit ediyorum ki, o kul benim." ifadesi, tevâzû içindir. Yoksa O, bütün mahlükatın en faziletlisi ve en üstünü olduğuna göre o makam, O'ndan başkasının değildir. İmâm Nevevî rahmetullatii aleyh; ezanı duyan herkesin ister temiz olsun, ister cenabet veya hayızh olsun namazda bile olsa müezzine cevap vermesi müstahaptır, demiştir. Yeter ki helada ve cima hâlinde olmasın. Bazı şafnler, evet hadis-i şerif umumî olduğu için namazda olan kişi de ona cevap verir, demişler, başka bir grup şafiî ise, sadece nafile namazlarda cevap verilir; farzlarda cevap verilmez demişlerdir.

İmâm Ebû Hanîfeye göre, namazda cevap verilmez. Çünkü kişi namazda meşguldür. Şayet Kur'ân-ı kerim okuyorsa okumasını kesip cevap verecektir. Her müezzine mi, yoksa ilk müezzine mi yoksa, kendi mescidinin müezzinine mi cevap verecek, işte bu konuda ihtilaf vardır.
"Bu sebeple herkim, benim için Vesîle'yi isterse ona, şefaatim helal olur." yani vâcib olur. Tıpkı "Gaddbım size helal olur." (Tâhâ: 81) ya'ni vâcib olur âyet-i kerimesinde olduğu gibi. Cevheri hazretleri de böyle söylemiştir. Bazı âlimler de, "Helal olur" nazil olur mânâsındadır. Çünkü daha önce şefaat ona haram değildi ki, helal olsun, demişlerdir. Buna göre ma'nâ şöyledir: Kıyamet günü, duasına karşılık benim şefaatimi hakeder. Cabir radıyAllahü anh'ın bildirdiğine göre sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Her kim daveti duyduğu zaman: Allahümme rabbe hâzih-id-da'vet-it-tâmmeti vessalât-il kaaimeti âti Muhammedenü-Vesüete velfeâ-lete veb'ashü makaamen mahmuden ellen veadtehu İnneki la tuhlifül imaca?, derse Kıyamet güttü atta, şefaatim helâl olar. "

Açıklama
"Her kim daveti" ya'ni ezanı "duyduğu zaman, Allahümme rabbe hâzihid-da'vetit-tâmmeti" Ya'ni tam olan ezanın Rabbi. Ezana, tam olan da'vet denilmesinin sebebi onun hiçbir zaman neshedilmemesidir. "Vessalâ-til kaaimeti" Bir de kâim olan namazın Rabbi. Namaza, kaaim (ayakta) denilmesinin sebebi, onun Kıyamet gününe kadar devam etmesidir. Veya kılınması emredildiği için namaza, El-kaaimeti (ayakta), denilmiştir.
"Ati" ya'ni ver. "Muhammedenil-vesîlete" Önceki hadis-i şerifin tefsirinde, Vesîle'nin ne olduğunu beyân ettik. "VEl-fedîlete veb'ashü makaamen mahmuden" Makam-ı mahmûd, "Umulur ki, Rabbin seni, ma-kam-l mahmûda ulaştıracaktır." (İsrâ: 79), âyet-i kerimesinde, Peygamber efendimize verileceği va'dedilen bir makamdır.
İbni Abbas radıyAllahü anh tefsirinde diyor ki, Makam-ı mahmûd öyle bir makamdır ki, onda evvel gelenler ve sonra gelenler, Peygamber efendimizi övecekler, orada bütün mahlükat O'nun kontrolünde olacak. O'nun her istediği verilecek ve şefaat edip şefaati kabul edilecek.
"Ellezi veadtehu" ya'ni O'na vereceğini va'dettiğin makam "Derse kıyamet günü ona, şefaatim helâl olur." Bunun ma'nâsı da önceki hadis-i şerifin tefsirinde geçti. (Muhavvel min Meşârik-il-envâr, Mesâbîh, İbni Melek)