Ashâb-ı Kirâm’ın Namaza Verdikleri Ehemmiyet

Başlatan Büır, 29 Ekim 2008, 22:31:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Büır

Misver bin Mahreme -radıyAllahu anh-’den:
Ömer bin Hattab hançerlendikten sonra yanına geldim. Oradakilere:
– Durumu nasıl, dedim.
– Gördüğün gibi, diye cevap verdiler.
– Namazı hatırlatarak onu uyandırın. Namazdan daha önemli dahî olsa, başka bir şeyi hatırlatarak onu uyandıramazsınız, dedim.
– Ey mü’minlerin emiri! Namaz vakti geldi, dediler.
–Ha! Peki kalkayım, dedi.
İslâm’da namazı terkedenin durumunu düşündü. Yarasından kan aka aka namazını kıldı. (Taberânî)
Mesruk -radıyAllahu anh-’dan:
Ebû Mûsâ el-Eş’arî ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştık. Geceleyin, bir ekin tarlasında konakladık. Ebû Mûsâ -radıyAllahu anh- gece kalkıp namaz kılmaya başladı. Öyle tatlı bir sesi, öyle güzel bir Kur’ân okuyuşu vardı ki! Dua âyeti geldiğinde dua şeklinde okuyordu. Namazdan sonra şöyle dua etti:
“Allah’ım! Sen her şeyden münezzehsin! Bizi selâmete ancak sen kavuşturabilirsin. Bizi emniyete ancak sen kavuşturabilirsin. Sana güveneni ve inananı seversin. Bizi her an murâkabe edensin. Murâkabe edildiğini unutmayanı da seversin. Sen Hakk’sın, doğru olanı seversin.”
Abdullah bin Ebûbekir -radıyAllahu anh-’tan:
Ensardan birisi hurma zamanı Kuf vadisindeki bahçesinde namaz kılıyordu. Hurma yüklü olmaları sebebiyle dallar kırılmış yere sarkmıştı. Hurma ağaçlarına baktı. Bu kadar meyva hayretini mûcip oldu. Sonra namazda olduğunu hatırladı. Fakat kaç rekât kıldığının farkında değildi.
– Bu mal benim huzurumu kaçırdı, diyerek devrin halifesi hazreti Osman -radıyAllahu anh-’a geldi ve meseleyi anlattı.
– Bu bahçemi bağışlıyorum. Hayır işlerinde kullanırsınız, dedi.
Osman -radıyAllahu anh- bu bahçeyi elli bin dirheme sattı. Bundan sonra bu bahçeye “Hamsin” adı verildi. (Muvattâ)
Mücahid -radıyAllahu anh- hazretleri, Ebû Bekir ve Abdullah bin Zübeyr -radıyAllahu anhümâ-’nın namaz kılışlarını şöyle anlatıyor:
Onlar namaz kılarken, sanki bir direk gibi hareketsiz dururlardı.
İslâm âlimlerinin yazdığı üzere, İbn-i Zübeyr namazını Ebûbekir’den örnek alarak kılmış. O da Hazret-i Peygamberimiz -sallAllahu aleyhi ve sellem-’den gördüğü gibi kılmıştır.

Sabit -radıyAllahu anh- diyor ki:
– Zübeyr oğlu Abdullah namaz kılarken, sanki ayakta dikili bir ağaç gibi dururdu. Kendini namaza öyle verirdi.
Bir başka zatta şöyle diyor:
– İbn-i Zübeyr secdeyi öyle hareketsiz ve uzun yapardı ki, kuşlar gelir, omuzuna konardı. Bazan öyle uzun rükû ederdi ki, bütün gece rükû ile geçerdi. Bazan da secdeyi uzatır, bütün geceyi secde ile geçirirdi.
İbn-i Zübeyr hazretleri, yapılan bir saldırıda evde namaz kılıyordu. Atılan şey mescidin kapısına çarptı. Duvardan sıçrayan bir parça da İbn-i Zübeyr -radıyAllahu anh-’ın, boğazı ile sakalı arasına çarptı. Buna rağmen o, ne namazını bozdu ne de rukûunu ne de secdesini kısalttı. Bir keresinde namaz kılarken, Haşim isimli oğlu yanında yatıyordu. Tavandan bir yılan atıldı, oğluna sarıldı. Çocuk feryat etmeğe başladı. Ev halkı yetiştiler. Bir gürültü koptu, yılanı öldürdüler. İbn-i Zübeyr namazı sükûnetle kılmağa devam etti. Selâm verdikten sonra:
– Gürültüye benzer bir şeyler işittim, neydi o, buyurdu. Hanımı:
– Allah sana acısın! Çocuğun ölüyordu. Senin haberin olmadı mı, dedi.
Buna karşılık İbn-i Zübeyr hazretleri şöyle dedi:
– Allah hayrını versin! Eğer namazda başka şeylerle ilgilenseydim, namaz nerede kalırdı.
Hazret-i Osman -radıyAllahu anh- bir suikast sonucu hançerle yaralandıktan sonra, sürekli kan kaybetmeye başladı. Ve komaya girdi. Bu durumda dahî namaz vakti geldiği söylenince kendine gelmiş, namazını kılmış şöyle demişti:
– Namazı terkedenin İslâmda yeri yoktur.
[/i][/b]

fuducuk

Bize de ders olur İnşAllah. Teşekkürler...