Ölüm korkusu çocuğunuzda travma oluşturmasın

Başlatan Lika, 07 Kasım 2008, 03:53:52

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Lika

Çocuklarda oluşan ölüm korkusunu yok etmek ve travmalara karşı korumak için, onlarla konuşmak ve duygularını özenle dinlemek gerekir. Bahar mevsimi, çocuklara dünyayı, ahireti, ölümü ve ölüm sonrasını anlatmak için güzel bir fırsattır.

Bazı çocuklar ölüm olayıyla çok çeşitli vesilelerle karşılaşırlar. Ölüm, kaybedilen kişinin yakınlık derecesine göre etkili bir stres kaynağıdır. Çocuklar genelde çok uyumludurlar. Stresler çok yoğun olmadığı takdirde strese karşı dirençlidirler. Fakat olaylar çok üst üste gelir veya çocuk duygularını paylaşamazsa ölüm olayının etkisi derin olur. Bazı ölüm olayları, çocukta başka stres kaynakları varsa travma etkisi yapabilir. Ruhsal travmalar, fiziksel travmalar (mesela düşme, yaralanma) kadar etkilidir ve kalıcı etkileri olabilir. Ayrıca çocuklukta bazı korkular yoğun olur. Ölüm korkusu da bu korkulardandır. Çocuğun korku duyduğu şey hakkında çok az bilgi sahibi olması korkunun şiddetini artırır. Çocukla korktuğu olaylar ve varlıklar hakkında konuşmak ve duygularını dinlemek olumsuz etkiyi azaltır.

Örnek vak’a: Mert, 8 yaşında bir erkek çocuğudur. O yıl çok sevdiği arkadaşı trajik bir ölümle ölmüş, daha sonra komşu teyze intihar etmiştir. Bu olaylara karşı çocuk çok fazla tepki göstermese de kısa süre sonra gece annesinin yatağında yatmak için ısrar etmiştir. Ailenin kararlı tutumuyla yatağında yatmakta sorun çıkarmamıştır. Bir süre sonra içine kapanmaya, ölüm düşünceleri zihnini meşgul etmeye başlamıştır. Aile profesyonel yardım almıştır. Şikayetleri azaldıktan bir süre sonra aile ve dost çevresinde pek çok kişi arka arkaya vefat etti. Onu deprem de çok etkileyince Mert ölüm karşısında daha çok duyarlı olmaya, korkulu rüyâlar görmeye başlamış, dersleri de etkilenmiştir. Ailenin tekrar profesyonel yardım almasıyla düzelmiştir.

Yakınını kaybetme korkusu

Aslında çocukta uyum kabiliyeti çok fazladır. Yapılan araştırmalar çocuklarda anne baba gibi, yakınlarını kaybetme durumunda anne babanın sorumluluğunu üstlenen kişiler tarafından yeterli sevgi ve ilgi gören çocukların büyük ruhsal problemler yaşamadığını göstermektedir. Anne babanın boşanması ve ilgi eksikliği gibi durumlarda çocuk ve gençlerde ilerdeki yıllarda daha çok davranış bozukluğu ve ruhsal hastalıklar görülmektedir.

Ölüm, hayatın en büyük gerçeklerinden biridir. İnsanda ebedilik arzusu vardır. Bu arzuyu gerçekleştirmek ister ve bunun karşısında zayıf ve aciz olduğunu görmek insanda bir bunalım meydana getirebilir. Doğal ortamlarda yaşayanlar (mesela köy veya çiftlikte yaşamak gibi) için ise ölüm, hayat kadar tabii bir şey olabilmektedir. Küçük bir çocuk çok sevdiği kedisinin, kuzusunun veya civcivinin öldüğünü gördükçe ölümü acı veren bir olay olarak görse de bir ölçüde alışır. Diğer taraftan sağlıklı ortamlarda yaşayan kişiler arasında ömür ortalaması yüksektir. Bu da çocukların insanların çok yaşlandıkları zaman öleceği şeklinde düşünmesine ve ölüm korkusunun etkisinde daha az kalmasına neden olabilir.

Ölümle trajik şekilde karşılaşmak

Çocukların bir kısmı ölüm hadiseleriyle trajik şekilde karşılaşır. Çocuklar intihar ve cinayetlerle büyük şehirlerde daha sık karşılaşmaktadırlar. Ayrıca Türkiye’de çocukların çoğu depremden etkilenmiştir. Ülkemizde trafik kazalarında çok fazla kişinin ölmesi de çocukları etkilemektedir. Terör olayları da çocuklarda ölüm korkusu yerleşmesinde etkili olabilmektedir.

Burada önemli olan, çocukta ölüm kavramının ne şekilde yerleştiğidir. Küçük çocuklar televizyondaki yayınlardan da çok etkilenmektedirler. Bir yandan yaşadığı olaylarla beraber izlediği film, çizgi film ve haberlerle ölümün derin etkisini hisseden çocuklar, sevdiklerini kaybetme korkusu da yaşayabilirler.

Ölüm sonrasını anlatmak

Ölümle her şeyin son bulmadığını, ölümden sonraki hayatın daha güzel olduğunu cennetin güzelliklerini anlatmak ölüm korkusunu hafifletir. Sevdiği bir kişiyi kaybetmesinden sonra çocuğa öbür dünyayı çok güzel anlatmak çocukta ölüm arzusu meydana getirebilir. Bu hususta dengeli olunmalıdır.

Örnek vak’a: Nuran’ın kardeşi birkaç aylıkken vefat etmişti. Annesi Nuran'a cenneti çok güzel anlattı. Kardeşinin orada çok güzel elbiseler giydiğini, sevdiği arkadaşlarının olduğunu ve oradaki güzellikler arasında çok mutlu olduğunu söyleyince 7 yaşındaki Nuran “Ben de ölmek istiyorum, ben de kardeşimin yanına gitmek istiyorum.” diye ağlamaya başladı. Annesi Nuran’a bu dünyaya gelmek kadar ölmenin de bizim elimizde olmadığın,ı derin olan üzüntülerinin daha sonra hafifleyeceğini söyledi. Güzel bir ömür sürmenin, insanlara ve başka varlıklara faydalı olmanın da çok zevkli olduğunu anlattı. Önemli olan bizi çok seven Allah–ü Teala’nın istediği şekilde yaşamaktı. Ona inanan için hem dünya hayatı hem de ölüm sonrası güzel ve huzur vericiydi. Nuran annesiyle bu konuşmadan sonra rahatladı. Belki zaman zaman duygusal anlar yaşayacaktı. Fakat annesiyle ve büyüklerle konuşmak ona iyi gelmişti.

Farika Teymur Artır / Psikolog
Zaman
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim