Arım balım peteğim, galiba öleceğim!

Başlatan Tesniye, 23 Aralık 2008, 15:19:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tesniye


Einstein, “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece dört yıl ömrü kalır” demişti. Son yıllarda bazı ülkelerde görülen toplu arı ölümleri ister istemez bu sözü hatırlattı ve herkesi bir endişeye sevk etti. Peki gerçekte olan ne? 

ABD başta olmak üzere bazı ülkelerde son yıllarda görülen toplu arı ölümleri küresel çapta endişeye sebep oldu. Konuyla ilgili olarak yazılan eserlerde ve tartışmalarda Albert Einstein’ın, “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece dört yıl ömrü kalır” sözüne atıf yapıldı.

Alman bilim adamı Einstein bu sözü, bir gram balı yapmak için 120 bin çiçeği ziyaret eden arının, bitkilerin tozlaşma yoluyla üremesine katkısını belirtmek için söylemişti. Türkiye’de de endişe uyandıran arı ölümleri meydana geliyor. ‘Dünyanın sonu geldi’ yorumları yapılıyor. Bal üretiminde iki yıl öncesine kadar önde gelen ülkelerden olan Türkiye, bal ithal eden ülke konumuna düştü.

Kırsal kesimde geliri artırmak için arıcılık projeleri yürüten Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı (TEMA) konunun uzmanlarına ‘Türk Arıcılığındaki Tehlikeler’ başlıklı bir rapor hazırlattı. Rapor, Türkiye’deki arı ölümlerinin sebeplerini ortaya koydu. İnsanlığın sonunun gelmediği, ölümlerde başrolü bilinçsiz üretimin oynadığı belirlendi.

Raporda arı ölümlerine öncelikli olarak; damızlık kullanılmaması, kullanılanların vasıfsız olmaları, arı hastalıklarının yaygınlığı, arıların GDO’lu früktozla beslenmeleri sebep oluyor. Bu olumsuzluklardan dolayı hassaslaşan ve zayıflayan koloniler olumsuz iklim koşullarının etkisi altında kalınca hayatiyetini sürdüremiyor.

***

Arı ölümleri başladı

Türkiye’de arıcılık sektörünün fotoğrafını çeken rapora göre 2006’ya gelindiğinde Türkiye’de 4,5 milyon koloni vardı. Koloni başına verim 17 kg idi. Yılda 50-60 bin ton bal üretiliyordu. 38 bin aile arıcılık yapıyordu. 10 bin aile geçimini sadece arıcılıktan sağlıyordu. Yılda 5-6 bin ton bal ihraç ediliyordu. Ancak kolonilerde verimin sağlanması için ana arının her yıl değiştirilmesi gerekirken Türkiye’de 20 koloniden sadece birinin ana arısı değiştirilebiliyor. Türkiye’de mevcut 4 milyon 500 bin koloninin 4 milyonunda hiç ana arı kullanılmıyor. Değiştirilen ana arıların da damızlık vasıfları ve kaliteleri yeterince kontrol edilmiyor.

Son iki yıldır Anadolu’da toplu arı ölümleri görülüyor. Raporda bu kayıpların detayları yer ve zaman vererek ele alınıyor. Buna göre arıların ölümündeki ana sebep kuraklıktan dolayı yazın beslenemeyen arıların kışın ölmesi.

2006 ilkbaharında yaşanan soğuklar arıların ziyaret ettiği bitkileri dondurdu. Koloniler genç nesil yetiştiremedi. 2006-2007 kışında Adıyaman’da, Ardahan’da ve Ankara’da %50-60 oranlarına varan arı ölümlerinin olduğu belirlendi. 2007 yazının yüksek sıcaklıkları Trakya’da ayçiçeği üretimini yüzde 40 düşürdü. Yazın beslenemeyen arılar kışın da üretici tarafından beslenmeyince arı ölümleri yüzde 62’ye ulaştı.

Aynı Muğla’da sıcaklar çam balının kaynağı Basra koşnilini kuruttu. 30-31 Ekim 2007’de bu ilde toplantı düzenleyerek ilgilileri uyardı. Aynı kış, Muğla’da milyonlarca koloni arı öldü. Ölümlerin oranı yüzde 50’ye ulaştı. Ancak kovanlarını başka yollarla besleyen üreticiler kayıp yaşamadı. Sonuçta 2006’da bal üretimi 60-65 bin ton iken son iki yılda bu rakam yarı yarıya düştü. Bu yıl Tarım Bakanlığı 8 bin ton bal ithaline izin verdi.

Arıcılığı bu noktaya getiren diğer bir uygulama da devletin kırsal kesimde geliri artırmak için dağıttığı kolonilerin başarısız olması. Raporda yer alan bilgilere göre iklime ve yöreye uygun türler seçilmediği için 700 binden fazla kovan öldü. Arı ve bal cenneti Türkiye bal ithal eden ülke konumuna düştü.

TEMA yurdun çeşitli bölgelerinde bilimsel yöntemlerle arı yetiştiriciliği yaptırıyor. Türkiye genelinde geçirilen son iki kışta % 50’yi aşan kış kayıplarına karşın % 10 olan kayıplar normal sayılırken TEMA’nın sözleşmeli bal üreticilerinin işletmelerindeki kayıplar %10’un da altında kaldı.

Raporda ayrıntılarıyla anlatılan bu başarılı sonucun doğru bakım besleme, doğru ana arı kullanma, hastalıklarla doğru zamanda ve doğru ilaçlarla mücadele ve doğru arıcılık tekniğinin uygulanması sonucu sağlandığı vurgulanıyor. Endişeleri ikna edici delillerle gideren raporda, arı ölümlerinin direkt olarak küresel ısınmadan kaynaklanmadığının altı çiziliyor.

***

Arı, gübre ve su gibi...
Konunun uzmanları arıların tarımda su ve gübre kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Ayçiçeğinde hiç döllenmeyen tarlalardaki verime göre, arılarla yeterli döllenen tarlalardaki verimin beş kat arttığı görülüyor. Bir koloninin üç dekarlık ayçiçeği tarlasında sağladığı ürün artışının değeri ürettiği balın değerinin en az 10 katı. Yeni dünya meyvesinde arılarla döllenmeyen ağaçlarda çiçeklerin yüzde 4’ü meyve tuttuğu halde arılarla döllenmiş çiçeklerin meyve tutma oranı yüzde 83’e ulaşıyor.

Arıcılık sektöründe kaygı verici uygulamalar

Ölümler ve bal üretiminin düşmesine küresel ısınma değil, sektörün kötü tutumları neden oluyor. Petekler çoğunlukla kanserojen ve petrolden elde edilen ‘parafin’ adlı maddeden imal ediliyor. Diğer bir problem de ballarda ilaç ve antibiyotik kalıntılarının bulunması. Ayrıca AB ülkelerine Türk balı diye ihraç edilen ürünlerde ‘kloramfenikol’ adlı sağlığa zararlı madde tespit edildi.

Türkiye’deki ölümlerin sebebi belli

Raporun koordinatörü TEMA Vakfı Arıcılık Danışmanı Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet İnci; yaptıkları çalışmada Türkiye’de arı ölümlerinin bilinmeyen bir sebepten kaynaklanmadığını tespit ettiklerini söylüyor. TEMA’ya çalışan üreticilerin sahip olduğu kovanlarda ölümlerin yüzde 10 gibi normal kabul edilen rakamın bile altında olduğunu belirten İnci, üreticileri usulüne uygun üretim yapmaya Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nı da yeterli denetimde bulunmaya davet ediyor.

GÜRHAN SAVGI ZAMAN GAZETESİ
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma.
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben..
<< Lüzumsuz Konular Atlası >>

Tuğra

Bir yerde okumuştum ,araştımaya göre,arılar tamamen ölürse dünya 5-6 yıl içinde yok olurmuş.
〰〰〰〰🐠

Günbatımı

Alıntı yapılan: Tesniye - 23 Aralık 2008, 15:19:09
Einstein, “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece dört yıl ömrü kalır” demişti.

Bunu duyduğumdan beri, arıları elime alıp okşayasım geliyor... Böyle yapmadım ama her arı görüşümde "canıııım, ne tatlı!" demekten ve o an yanımdakilere "Sakın arılara zarar vermeyin, arıların ölümü dünyanın sonu demekmiş!" demekten kendimi alamıyorum.  :)
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Tuğra

Bu güne kadar yapılan araştırmalar arıların, yüksek derecede sosyal, belirli bir sınıf sistemine sahip ve kovanda bir çeşit toplum bilinciyle hareket ettiği ispatlandı.



Bugün, arıların bunların dışında şimdiye dek keşfedilmemiş ve insan çok benzeyen 'farklı' bir yönü daha ortaya çıktı: Arılar kokaine, insanlarla aynı tepkiyi veriyor!

Avustralyalı bilim adamları, belirli dozlarda kokain verilen arıların, dans rutinlerini hızlandırdığı, kovandaki arkadaşlarıyla konuşma dürtülerinin arttığı ve kokain kesildiğinde yoksunluk krizleri yaşadıklarını ortaya koydu.

Sydney'deki Macquarie Üniversitesi'nde yapılan araştırmanın temel amacı, yiyecek aramadan dönen arıların davranışlarını öğrenmekti.Yiyecek aramaya çıkan arılar, iyi bir nektar kaynağı bulduklarında, geri dönerek kovan arkadaşlarına sembolik bir dans yaptıklarını anlatan Dr Andrew Barron, arıların bu davranışlarını, "bu arıların bir ganimet bulduklarını kovandaki arkadaşlarına söylemek için kullandıkları çok özel bir iletişim şekli" sözleriyle açıkladı.

Bunun ardından üzerlerine küçük dozlarda kokain sürülen arıları gözleyen uzmanlar, yiyecek aramadan döndüklerinde, bu arıların 'kovan halkı'na yiyeceğin yerini daha gayretli ve etkin bir dansla anlattıklarını keşfettiler.

Dans dilinin değişmesini, arıların beyninde neler olup bittiğini göstermesi açısından önemli bulan Barron ve arkadaşları, arılardaki aynı coşkulu iletişim durumunun kalabalık bir gece kulübünde kokain kullanan bir insanda da aynı şekilde gerçekleştiğini düşünüyorlar.

Araştırmalarının sonuçlarını "Journal of Experimental Biology/ Deneysel Biyoloji Günlüğü"nde yayınlayan ekip, uyuşturucunun böcekleri de aynı insanlar gibi etkilediğini dünyada ilk kez keşfeden insanlar oldu.

Sonraki çalışmaları için hazırlıklara başlayan Barron şunları söyledi:"Her ne kadar uyuşturucu bağımlılığı insanlarda, bal arılarından çok daha karmaşık olsa da, arılarda yapılacak deneylerin, insanın uyuşturucu bağımlılığını ve yoksunluk etkilerini ortaya çıkaran genin bulunmasında ve bağımlılığın tedavisinde, yaptığımız deneyler çığır açacak."

Star
〰〰〰〰🐠

Tuğra

Çanakkale Arıcılar Birliği Başkanı Cahit İleri, petek balın tüketiminin insan sağlığı açısından çok uygun olmadığını savunarak, süzme bal tüketiminin yaygınlaştırılmasını istedi.

Çanakkale Arıcılar Birliği Başkanı Cahit İleri, balın kalitesinin, içinde bulunduğu petekle ölçülemeyeceğini, kalitenin, yörenin çiçek ve bitki örtüsüyle bağlantılı olduğunu bildirdi.

Avrupa’da süzme bal tüketiminin yaygın olduğunu, Türk halkının ise genellikle, “peteklisi kalitelidir” düşüncesiyle hareket ettiğini ifade eden Cahit İleri, şöyle konuştu:

“Petek bal tüketimi Anadolu’da daha yaygın. Halk arasında özellikle karakovan balının kalitesinin yüksek olduğu şeklinde yaygın bir anlayış ver. Oysa petek bal tüketimi insan sağlığı açısından çok uygun değil. Peteğin yapımında kullanılan bal mumu 65 derecede erir. Balla vücuda giren petek, erimeden sindirim sisteminde dolaşır.”

1 kilogram petekli balın 300 gramının petekten oluştuğunu kaydeden İleri, şunları söyledi:
“Dolayısıyla petek bal aldığınızda yüzde 30 gramaj kaybınız var demektir, yani daha pahalıya gelir. Hem pahalı, hem sağlıksız olan petek bal yerine süzme bal tüketimi yaygınlaştırılmalı. Balın kalitesi petekle ölçülmüyor. Balı siz karakovana da koysanız, beyaz kovana da koysanız, siyah kovana da koysanız çok önemli değil. Balın kalitesi yöredeki çiçek ve bitki örtüsüyle alakalı. Balın, peteğin içine konması onun çok kaliteli olduğu anlamını taşımaz.”

Cahit İleri, arıcıların, arıları sakinleştirmek ve kovandan çıkarmak için körükle püskürttükleri dumanın, peteğin üzerinde biriktiğini, balın tüketimi sırasında petekte oluşan bu tortuların da insanın sindirim sistemine girdiğini anlatarak, “Onun için süzme bal tüketmek daha uygundur. Süzme balın tüketilmesini istiyoruz” diye konuştu.

AA
〰〰〰〰🐠