İstanbul Aşıkları

Başlatan yusufum, 19 Ekim 2005, 01:22:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

yusufum

Bir İstanbul Aşığı;


Evet, ben bir İstanbul aşığıyım... Suyum da, toprağım da, havam da İstanbul yani. Yaşayanlar bilir Eminönü'nde balık kokusunda dolaşmanın hazzını,şehadet parmakları minareleri seyre dalıp içlenmeyi, denize şöyle bir göz atıp içindeki derdi tasayı suya bırakmayı,yeni cami önünde kuşlara yem verme semasını .

Sultanahmet'te doğup büyüdüm ben. Yıllarca her sabah 5 civardan gelen ezan sesiyle uyandım. Sıkıldım mı Sultanahmet Meydanında şöyle bir tur attım, yerlerdeki at kestaneleriyle oynadım. Gün oldu; vurdum kendimi Galata'dan Taksim'e, hürriyetin keyfine vardım. Kâh bindim vapura kendimi sulara gömdüm, kâh indim vapurdan bu şehre hayran kaldım.

Doğup yaşamayanlar zor şehir der İstanbul'a, ama iyidir benim şehrim. Cefakârdır, her tür insanı sinesinde barındırır. Vefakârdır, bırakıp gider, tekrar gelirsin sesini çıkarmaz. Sefakârdır, her telden her dilden geçer. Davetkârdır, bir kez sur kapısından geçtin mi yine gelmek istersin.Ayrılamazsın Sultanahmet'ten,hissedersin tarihin nefesini.Sarayburnu'nda martılar selam getirir sana üsküdar'dan .

İnanılmaz seviyorum seni yedi tepeli şehir, altın gök kubbe,şehadet parmakları, kuş cıvıltıları, beyaz köpüklü denizim... Her şeyden vazgeçilir de bu şehirden asla. Bu sözleri duyarak büyüdük, karşılığı yoktu bu şehirde yaşamanın, soluklanmanın. Ve daha anlatamadığım nice güzelliğin.Ayrı düşsem bile İstanbul hala kanatlarımın altında...Seni çok seviyorum.


Seni ve bana verdiklerini seviyorum eşsiz güzellik..
Alıntı…
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

İSTANBUL TARİHİ


   
    Bugünkü İstanbul şehirlerinin çekirdeğinin yani Haliç'in güneyinde kalan parçanın ilk sakinleri Trak'lardı. Fenikeliler ise Kadıköy'ünde yerleşmişlerdi. Bilindiği gibi Traklar Hint-Avrupa Fenikeliler ise Sami ırklarındandır. Yunanlılara göre; Yunanistan'ın Megara şehrindeki Byzas'ın yönetimindeki bir Yunanlınlar kafilesi M.Ö. 658'de bugünkü Sarayburnu'na gelip yerleştiler. Bundan sonraki yüzyıllarda şehir yavaş yavaş ikinci derecede bir liman ve ticaret şehri olmaya yüz tuttu. Roma egemenliği altında iç bağımsızlığını koruyan bu ticaret şehri, ancak M.S. II. yüzyılda bir Roma sitesi oldu.

    İmparator Konstantin, 325'te yeni ve büyük bir şehir yapımına girişti.11 Mayıs 330'da bu şehir kesin olarak Roma'nın yerine dünya imparatorluğunun başkenti oldu. Daha Konstantin devrinde şehrin nüfusu 200.000'i geçti. Fakat birkaç milyonluk Roma'nın kalabalıklığına ve büyüklüğüne erişmekten uzak bulunuyordu. 395'te imparatorluk ikiye ayrılınca İstanbul Doğu İmparatorluğu' nun başkenti oldu. Justinianus devrinde yani VI. Yüzyılda nüfusu milyonu aştı, dünyanın en büyük şehri haline geldi. VII. Yüzyılın sonundan başlayarak Bağdat nüfusu, büyüklüğü ve zenginliği bakımından İstanbul'u geride bıraktıysa da , şehir hiçbir zaman milyonu aşan nüfusunu kaybetmedi. Ancak Latinler' in işgalinde bu büyük nüfus dağıldı.

    Asya'da ki imparatorluklarının yıkılması üzerine Avrupa'ya gelen ve bu kıtanın en büyük kısmında olan Hun Türklerinin hakanı Atilla, 447'de Büyükçekmece'ye kadar geldi; fakat Bizans'ı yıllık bir vergiye bağladıktan sonra geri döndü. Hun' lardan sonra gene Asya da ki imparatorluk tahtını kaybeden Avar (Apar) Türkleri Avrupa'ya geldiler ve 616'da İstanbul'un önlerine kadar ilerlediler. 626 yılında Avarlar'ın şehri kuşatması, tarih boyunca Bizans'ın karşılaştığı en önemli tehlikelerden birini meydana getirdi. Kadıköy ve Üsküdar tarafından da İranlılar (Sasaniler) bu kuşatmaya katılıyorlardı. Büyük şans esri olarak Bizans bu kuşatmayı ağır şartlarla atlattı.

    İslam dinin ortaya çıkmasından sonra Arapların başlıca hedeflerinden biride İstanbul oldu. 668-669 kuşatması gelecekteki halife Yezid'in başkomutanlığı altında yapıldı. 665'te Bizans donanmasını yok eden İslam donanması bu kuşatmaya açık bir kapı hazırlamıştı. Bu sefere Peygamberin bayraktarı Halid İbni Zeyd (Ebu Eyyubu'l-Ensari) ve Peygamberin birçok arkadaşı katıldı. Bu kuşatmadan bir sonuç çıkmayınca Halife Muaviye, 673-674'te şehri bir kere daha karadan kuşattırdı. Araplar Kapıdağı yarımadasında üslenerek tam yedi yıl sefer mevsiminde İstanbul önlerinde göründüler. Fakat bileşimi yalnız Bizanslılar tarafından biline "Rum Ateşi" yüzünden bir sonuç çıkmadı. 713-714'te tekrar Prens Mesleme, tekrar İstanbul'u kuşattı. Bu kuşatma Bizans'ı yıkılma tehlikesiyle yüz yüze getirdi. Arapların şehri alması ve Avrupa'ya hakim olması bir gün meselesi sayıldı. Fakat İmparator Leon'un enerjisi durumu kurtardı. Bu kuşatma Avrupa tarihinin dönüm noktalarından biri sayılır.781'de gelecekteki halife Harunureşid'te şehri kuşattı; fakat yıllık vergi karşılığında geri çekildi.

    Bundan sonra Bulgar Türkleri, İstanbul için en büyük tehlike teşkil etti.813'te Kurum Han, Bizans ordusunu Edirne meydan savaşında yok ettikten sonra, şehri kuşattı. Fakat kat kat surlarının ululuğu ve dayanıklılığı Bizans'ı gene kurtardı. 1090'da başka bir Türk topluluğu, Peçenekler Çekmece'ye kadar geldiler.
Malazgirt'ten birkaç yıl sonra Selçuklu Türkleri Üsküdar'a kadar geldiler ve İznik'i Türkiye'nin başkenti yaptılar; fakat Avrupa'ya geçemediler. Birinci Haçlı seferi Bizans'ı Selçuk Türklerinden kurtardı. Ve Bizans'ın Türkler tarafından fethini 3,5 yıl geriye itti.

    16 Nisan 1204'te, Bizans'ı Türklerin elinden kurtarmak emeliyle hazırlanan Haçlı Seferinin dördüncüsü, özellikle Bizans'a yöneldi. Şehrin heybeti ve zenginliği karşısında gözleri kamaşan fakir Avrupalılar, İstanbul'u şiddetli bir savaştan sonra aldılar. Tarihte ilk defa olarak şehre barbarlar egemen oldular. Milyonluk şehir en müthiş yağma, katil ve saldırılarla karşılaştı ve zenginliğinin büyük kısmını kaybetti. On binlerce elyazması yakıldı. Kiliseler son şamdanlarına kadar yağmalandı. On binlerce İstanbullu kılıçtan geçirildi. Kadınlar saldırıya uğradı. Bütün bu hareketlere yalnız savaşçılar değil, Latin Rahipleride katıldı. İznik'e sığınan Bizans İmparatorluğu başkentini Latinler'in elinden almak için amansız bir mücadeleye girişti. Latinler İstanbul'da bir imparatorluk kurdular ve tahtı bir Fransız Hanedanına verdiler. Sonunda 1261'de Paleologoslar'ın idaresindeki Bizanslılar İstanbul'dan Latinleri kovdular. İmparatorluğun başkenti İznik'ten tekrar İstanbul'a nakledildi. Fakat bu dönemde şehrin nüfusu tahminlere göre yarım milyondan da aşağıya düşmüştü. Bununla beraber -İspanya'da ki Arap şehirleri hariç- Avrupa'nın en büyük şehri idi. Bu devre kadar Hıristiyan Avrupa'da hiçbir şehrin nüfusu 150.000'i aşmamıştır.

    Bundan sonra Bizans, Osmanlı Türkleri ile karşı karşıya kaldı. Daha sonra Orhan bey Üsküdar'a geldi. İmparator ile pek sıkı ilişkiler kurdu. 1390 baharında Orhan Gazi'nin torunu Yıldırım Bayezit, şehri kuşattı fakat ağır vergi karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Yıldırım'ın İstanbul'u almak azim ve kararı kesindi. Ancak Timur olayı bu fethi yarım yüzyıl geride bıraktı. 1396'da Türkleri Avrupa'dan sürmek ve Bizans'ı kurtarmak için gelen bütün Avrupa devletlerinin kuvvetlerinden meydana gelmiş büyük Haçlı ordusunu yok eden yıldırım Anadolu Hisarı'nı yaptırdı ve 1397'de şehri kuşattı. Fakat kuşatma savaşına girmedi; büyük Türk birliklerini şehre bağlamak istemedi. Uzun süren bir abluka ile Bursa gibi İstanbul'un da boyun eğip teslim olacağını düşündü. Bizans bu durumdayken Timur, 1402'de Yıldırım'ı yendi.

    Yıldırım'ın oğlu Musa Çelebi, 1411'de İstanbul'u kuşattıysa da alamadı. Yıldırım'ın torunu II. Murat'ın 1422'nin 15 haziranından 24 ağustosuna kadar süren pek şiddetli savaşlara sahne olan kuşatması, artık şehrin son günlerini yaşadığını gösterdi. Anadolu'da bir ayaklanma olması, Bizans'ı bu defada kurtardı. Fakat II. Murat'ın oğlu II. Mehmet,(Sultan Fatih) şehri almayı hemen hemen bir sabit fikir haline getirmişti. 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u alarak Ortaçağ'a son verdi.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

Yedi Tepe İstanbul:

İstanbul'un, surları içinde kalan bölümünün, yedi tepe üzerinde kurulduğu söylenir.

Bu tepelerin yerleri:
1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camiinin bulunduğu tepe.
2- Çemberlitaş ve Nuriosmaniye Camiinin bulunduğu tepe.
3- Beyazıt Camii, Üniversite ve Süleymaniye'nin bulunduğu tepe.
4- Fatih Camiinin bulunduğu tepe.
5- Yavuz Selim Camiinin bulunduğu tepe.
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camiinin bulunduğu tepe.
7- Kocamustafapaşa semtinin bulunduğu tepe.

  Bunlardan başka, İstanbul'da surların dışında kalan ünlü tepeler şunlardır:
Beykoz'da Yuşa Tepesi, Rumelihisarı'ndaki Şehitlik Tepesi, Sarıyer'de Maden Tepesi, Paşabahçe'de Karlıtepe, Beyoğlu'nda Tepebaşı ve Fetihtepe; Şişli'de Hürriyet Tepesi, Gayrettepe, Esentepe, Kuştepe, Köğıthane'de Nurtepe, Şirintepe Seyrantepe, Gültepe, Çeliktepe; Kadıköy'de Fikirtepe, Göztepe; Usküdar'da lcadiye Tepesi, Sultantepe, Nakkaştepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca tepeleri.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

dihancioglu

#3
1. Mahmud Kütüphanesi
   
   
      
   Sultan 1 Mahmut Kütüphanesi, Ayasofya'nın güneyindeki iki payanda arasında yer alır. 1739 yılında 1. Sultan Mahmud tarafından yaptırılan kütüphane, türk yapı ve süsleme sanatının ilgi çekici bir eserdir. Kütüphane, okuma salonu, hazine-i kütüb (kitapların korunduğu oda) ve bu iki bölümün arasındaki koridordan oluşur. Okuma odası, Ayasofya ana mekânından başlıkları baklava dilimli altı sütunun taşıdığı bir camekân ve bunu örten tunç şebeke ile ayrılır. Kütüphaneye girişi sağlayan iki kanatlı kapı da çiçek ve kıvrık dallarla süslü tunç şebeke ile kaplıdır ve "ya fettah" oymalı iki kulpu vardır. Okuma odasının duvarları çini ve yazı frizleriyle bezenmiştir. Kapının karşısındaki duvarda Sultan 1. Mahmud'un yeşil çinilerle bordürlenmiş somakiden tuğrası yer alır.

Okuma odası ile hazine-i kütüb'ü birleştiren koridor, çiçek, gül, karanfil, lale, servi motiflerinin görüldüğü çini panolarla bezelidir. Bu panolar renk ve şekil bakımından eşsizdir.

Diğer önemli eserler:    
      
»    Adam Mickiewicz Müzesi
»    Anadolu Hisarı Müzesi
»    Arkeoloji Müzesi
»    Askeri Müze
»    Aşiyan Müzesi
»    Atatürk Müzesi
»    Aya İrini Müzesi
»    Ayasofya Müzesi
»    Basın Müzesi
»    Beylerbeyi Sarayı Müzesi
»    Büyük Saray Mozaikleri Müzesi
»    Çinili Köşk Müzesi
      
»    Deniz Müzesi
»    Divan Edebiyatı Müzesi
»    Dolmabahçe Sarayı Müzesi
»    Eski Şark Eserleri Müzesi
»    Florence Nightingale Müzesi
»    Havacılık Müzesi
»    İmrahor Anıtı (İlyas Bey Camii)
»    İstanbul Fethiye Müzesi
»    İstanbul Tekel Müzesi
»    Karikatür ve Mizah Eserleri Müzesi
»    Kariye Müzesi
»    Mozaik Müzesi
      
»    Rahmi M. Koç Müzesi
»    Resim ve Heykel Müzesi
»    Rumeli Hisarı Müzesi
»    Sadberk Hanım Müzesi
»    Tanzimat Müzesi
»    Tekfur Sarayı Müzesi
»    Topkapı Sarayı Müzesi
»    Türk İslam Eserleri Müzesi
»    Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi
»    Yedikule Hisarı Müzesi
»    Yerebatan Sarnıcı Müzesi
»    Yıldız Sarayı Müzesi

»     Süleymaniye Camii
»     İskenderpaşa camii
»    Ahi Çelebi Camii
»    Arap Camii
»    Ayazma Camii
»    Beylerbeyi Camii
      
»    Dolmabahçe Camii
»    Hırka-ı Şerif Camii
»    Küçük Ayasofya Camii
»    Ortaköy Camii
      
»    Selimiye Camii
»    Sultanahmet Camii
»    Yıldız Camii
»    Zeyrek Camii
Of eşrafından 80 yıllık bir M E K T U P

yusufum

19 Mart 1999 Hasan Pulur( Güzel İstanbul'dan Kaybettiklerimiz)

"Bir cesit hitap vardi..Bir cesit söz söyleyis: Kadina hanimefendi denirdi;erkege beyefendi..Yaslica ve sakalli zata efendi hazretleri..Erkege pasam diyenler bulunurdu ve bunlar akalliyetlerdi; yani azinliklar.   Arabadan inen,`Hayirli isler` dilerdi arabaciya..Arabadan inene`Güle güle`derdi arabaci......

Biraz belki "riya" da vardi..Bir cesit iltifat: Ogul sorulurken, mahdum beyefendi denirdi. Oguldan söz edilirken, mahdum bendeniz....Babaya peder denirdi, anneye valide..Kizdan kerime cariyeniz diye söz edilirdi.Peder duaciniz denirdi, babadan bahsedilirken...Ve muhatap her sözü bir estagfurullahla karsilardi."

Istanbul`da o zaman da minarelerden bes vakit ezan okunurdu: "Ezan, namaz kilmayana bile bir `ruh sükünü`ydu... Bir müzik vakfesi. Bir husu ani...Sabah salasi `Dil-kes-i haveran`dan ezani `saba`dan...Ögle, ikindi,yatsi ezanlari, önce hazirlanmis makamlardandi. Aksam ezaninin ise bambaska bir ahengi, bambaska bir okunus tarzi vardi..."

YA sokaklarimiz? "Geceleyin ne korna sesi vardi, ne vapur düdügü, ne radyo haberi, ne mahalleler arasinda cocuklari uykularindan belirlendirilip sicratan, sinirlileri de delirten otomobili ilan yaygarasi; ne mahalle arasnda kafeterya, ne calgili gazino......(.....)

Insaatta calisan, yol kazan, odun kesen, kol gücüyle bir is gören kisiye rastlaninca, `Kolay gelsin`denirdi. Bu söze muhatap olan bir an isini birakir, memnun olur, `EyvAllah`der, yeni bir gücle ise baslardi..."

"Mahalleli birbirini tanir, severdi. Uygunsuz kisi hicbir mahallede tutunamazdi. Bir ölüm, bütün mahalleyi kapsardi. Cenaze kalkar kalkmaz, o eve `önce kible komsusundan`corbasiyla, etlisiyle,tatlisiyla bir tepsi yemek gelirdi...Ertesi gün sag, sonra sol komsudan. Ve bütün bunlara öbür komsular sirasiyla katilir, bir hafta yasli evde yemek pisirmek zahmeti düsünülmezdi"

Evet, eski Istanbul`da bunlar vardi, rahmetli Gölpinarli`nin o erisilmez üslubuyla, anlatimiyla: "Dostluk vardi,vefa vardi;söz vardi,öz vardi;sükun vardi,rahat vardi. Huzur vardi,feyiz vardi, zevk vardi. Nes`e vardi,edeb vardi,can vardi;canan vardi,hicran vardi.....Ask vardi..."

YA simdi ne var? Dinleyin Gölpinarli`yi hazin hazin: "Simdi yolu sormayin,bilen yok ki..Evler burunsuz..Dümdüz yüzlü.Hepsi de birbirinin ayni..Taninmaz ki..

Soför arkadas, sakalliya baba..Amca;gence abi diyor. Kadina artik `bayan`demeyi de unutmus..Teyze,yenge,abla diyor. Vapurda `bildik`yok..`Belli yer` kalmamis...

Ezan artik inanana `Aziz Allah`dedirtmiyor..Adami ürkütüyor,`la havle` dedirtiyor.

Seyyar saticilarin sesleri canindan bezdiriyor herkesi. Mahalle kahvesi, hic kalmamis. Külhanbeylik `haraccilik`olmus. Geceyle gündüz belli degil. Yollar pislikle dolu mu dolu, apartmanlarda oturanlar birbirilerini tanimiyorlar...Hepsi hergün bir olayla dertli..


Agaclar kesilmekte..Cesmeler musluksuz. Kalanlarin kitabeleri aynalari, kirilmayi bekleyen boynu bükük zavallilar.(.....)



`Ugurlar olsun` ne demek? Dense bile yok buna karsilik veren..Masaya oturanin `Afiyet olsun` demesine sasanlar bulunur.. `Nereden taniyor ki bu bizi?` diyor icinden ve cevap bile vermiyor..

Bes kisi bir araya gelse, besi de bagira bagira konusuyor bugün...Yahut `eee`...iii...uuu` diye inleye inleye, kemik konusmak moda omus..

Inanca, dine, imana, saygi degil, `sövgü`var artik.. Müzik piclesmis..Ne dogulu. ne Batili, fakat su muhakkak ki bizim degil,degil,degil... Ve biraz degil, cok pek cok zirdeli!

Ve biz, bu ülkede artik garibiz:

Iste gidenler bunlar, kaybettiklerimiz bunlar..

Geri gelirlermi?

Mümkün mü?

Insanlar gitti, giderken de o kültürü alip götürdüler..

Hic geri gelirmi?

Istiklal Caddesi`nin ortasindan tramvay gecirerek Beyoglu`nu geri getirebildikmi?

Gitti gider, dahi gider!!
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

İsra

MaşAllah size istanbulu çok güzel tanıttınız bende size Eşref ziyanın istanbul için söylediği bir eseri paylaşıyım



Söyle İstanbul

Yakışmıyor gözlerine kara bulutlar
Sen ağlarsan viran olur biter umutlar

Sen üzülme senin için bu gönlüm ağlar
Sevdalımsın İstanbul mahşere kadar

Sokakların dert küpü yolların yorgun yine
Ne oldu sana böyle söyle İstanbul söyle

Yamaçlarında kar var yolların yorgun yine
Kime dargınsın böyle söyle İstanbul söyle

yusufum

Daha yeni hatırladım,Istanbulu böylesine çok sevdigimi hissedememiştim. Sen yatırdın aklıma.Eyup'ten çınar kokularinin rüzgarlarına binip,Beyazit'a estiğini farkedememiştim.
Bir bakıyorum,üniversitenin kapısında:Inna fetahna... yazıyor.Coskun bir sel giriyor bedenime,içim kabarıyor,azıyor,Sarayburnu sahilinde adalara bakıyorum özlemle,
Istanbulu seyrederken,umut dolu gözlerimle,bir sıcaklık hissediyorum içimde,Arnavut kaldırımlarını adımlayarak,sana soruyorum:Sen Istanbul'u benim kadar seviyor musun?

alıntı
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

Istanbul gerçekten bağımlılık yapan  bir şehir... söylerlerdide inanmazdım.. Insan gelip görünce, niye bu muhteşem şehre bu kadar şiirler şarkılar yazıldığını anlıyor... Insani cooook etkiliyor istanbul.. Adeta büyülüyor.

Eyyüp sırtlarına cıkmıştık birgün... Mareşal Fevzi çakmak, Es'ad Cosan, Necip Fazil... büyüklerimizin mezarlarını ziyaret ettik... Sonra Üstad Necip Fazil'in ilham aldığı Pierre Lotti'ye uğradık... aldım da elime nargileyi, ve önumde muhteşem Istanbul... iste orda, üstadin nasil bu kadar güzel şiirler yazabildiğini anladım... Istanbul insanı etkiliyor..dedim ya adeta büyülüyor , duygusallastırıyor insanı... istanbul, o tepenin başında bütün güzelliklerini sergiliyor....

Peygamber efendimiz övmüştü bu şehri... Fatih mis kokulu türbesinde, yatıyor... Bilmem ayağa kalksaydı, ve Istanbulu görseydi gönlü rahat olurmuydu... Hoş görulü, sonsuz tölerans sahibi Padişah, yapılan saldırıları duyunca "Bumu benim geride bıraktiğım istanbul?" derdi belkide... Belkide eline kılıncını alır, ve Bizanslılar Istanbulu isgal etmiş diye üzerimize saldırırdı... Bizde "Aman, padişahım..sultanım, biz Türküz Muslumanız" desek bile bize inanmazdı...

Yemin ediyorum,and  içiyorum padişahım... Birgun istanbul yeniden senin istediğin gibi olacak...Yeniden Fetholunacak.

Eskiden çok kullanılan bir slogan vardı... içimden onu yazmak geliyor...

evet,

BiZ! BiZ! BiZ!.... FATiHLERiN NESLiYiZ!!!
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

İSTANBULDA Kİ BİLİNEN SAHABE (asm) TÜRBELERİ:

İstanbul'da ,pek çok sahabenin (Hz.Peygamber Efendimizin Yakın arkadaşlarının) türbesi ve mezarlıkları bulunmaktadır.Zira islam orduları İstanbula beş defa gelmişlerdir.Bunların ikisinde (668 -715) şehri kuşatmışlardır.
Hz.Peygamberin tanışıp sohbet ettigi ve sevdigi bircok zatın (Sahabe'nin) da bu savaşlara katıldıgı,içlerinden bazisının savaşlarda şehit olduğu,bazısının da eceliyle ölduğü bilinir."Sahabe"olarak bilinen bu ulu kişilerin kabirleri ve türbeleri de Istanbul'dadır.Bugün bu Sahabe kabirlerinin bir kısmı kesinlikle bilinmekte,bir kisminin ise Sahabeye ait olduğu söylenmektedir. Bunların en başında Ebu Eyyübü'l-Ensari Hazretlerinin turbesi gelmektedir.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

Bilinen Sahabe(asm) Türbeleri:

1.EYüP SULTAN TÜRBESI:(Ebu Eyyubu'l-Ensari) Eyüp Sultan'da aynı adlı camiin yanındadır
2.ABDULLAHU'L ENSARI:Sultanhamamında, Hasan-Hüseyin yokuşunda.
3.ABDULLAHU'L HUDRI:Eğrikapı civarında,Kandilli türbe sokagında.
4.AHMEDU'L-ENSARI:Ayvansaray cıvarında Toklu Dede mahallesinde.
5.EBU SEYBETU'L HUDRI:Ayvansaray yakınındadır.
6.AMR IBNU'L-AS SUFYAN IBNI UYEYNE:Beyoglu,Karaköy'dedir.
7.DIGER SAHABELER:Istanbul'da mefdun bulunan diğer sahabeler de şunlardir:Hamdullahü'l Ensari,Amir,Baba Cafer,Hz.Cabir,Cafer-i Ensari,Daye Hatun,Ebu Saidi'l Hudri,Ebu'd-Derda,Ebu Zerri'l Gifari,Edhem,Hafir,Hasan ve Hüseyin,Husam Ibni Abdullah,Fatma ve Sakine Hanımlar,Muhammedü'l-Ensari,Sa'be ve Kaab Hazretleridir.



Gitme Ey Yolcu

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım
Ne yapıp ye`simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matemki!
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor şimdi
Nasıl yerlere geçmez insan
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu

Mehmet Akif Ersoy
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

İSTANBULDAKİ YATIRLAR VE ZİYARETGAHLAR

1.ŞEYH GALİP(GALİP DEDE) TÜRBESİ:Beyoğlu Şişhane semtinde,Galata Mevlevihanesinin avlusundadır.
2.SAÇLI EMİR EFENDİ(HASIMI) DERGAHI:Beyoğlu Kasımpasa'da Kadımehmet sokağında.
3.ŞEYH EBU VEFA:Vefa semtindedir.
4.SÜMBÜL EFENDİ:Fatih Kocamustafapaşa semtindedir.
5.YUŞA(a.s):Beykoz'da Yuşa tepesindedir.
6.YAHYA EFENDİ:Beşiktaş Yıldız Parkı mevkiindedir.
7.LALELİ BABA:Aksaray Laleli semtindedir.
8.EMIR BUHARİ:Fatih camii yakinındadır.
9.BUHARALI YA VEDUD:Ayvansaray semtindedir.
10.ŞENLİK DEDE:Beşiktaş Vişnelizade Mahallesindedir.
11.URYANİ DEDE(Hacı Mustafa Efendi):Eminönü Lalelidedir.
12.ŞEYH MEHMET GEYLANİ:Eminönü sirkecidedir.
13.HELVACI BABA:Eminönü Şehzadebaşı'ndadır.
14.MAARİF SULTAN:Kartal'dadır.
15.MERCİMEK DEDE:Kartal şehir mezarlığındadir.
16.VEKLİ BABA:Kartal Dolayoba mahallesindedir.
17.TELLİ BABA:Sariyer Tellitabya mevkiindedir.
18.SARIGAZİ:Üsküdar Sarigazi köyündedir.
19.AZİZ MAHMUT HUDAYİ:Üsküdar'dadır.
20.MERKEZ EFENDİ:Zeytinburnu-Merkez Efendi semtindedir.
21.SEYYİT NİZAM:Zeytinburnu Telsiz mahallesindedir.
22.OVACIK TÜRBESİ:Şile Ovacık köyündedir.
23.ERENLER TÜRBESİ:Şile Erenler köyündedir.
24.NAKKAŞ BABA TÜRBESİ:Üsküdar Nakkaştepe mezarliğindadır.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

ISTANBULDAKI PADISAH TÜRBELERI

1. II.MEHMET(FATIH):Fatih'te Fatih camii bahcesindeki bir sandukali turbesindedir.
2. II.BAYEZIT:Bayezitta Bayezit camii bahcesindeki bir sandukali turbesindedir.
3. I.SELIM:Sultan Selim'de,Yavuz Selim Camii bahcesindeki bir sandukali turbesindedir.
4. I.SULEYMAN(KANUNI):Suleymaniye'de Suleymaniye Camii bahcesindeki 7 sandukali buyuk turbesindedir.
5. II.SELIM:Ayasofya Camii on bahcesindeki 42 sandukali ve kosegen ikinci buyuk turbedir.
6. III.MURAT:Ayasofya Camii on bahcesindeki 54 sandukali ve kosegen ucuncu buyuk turbedir.
7. III.MEHMET:Ayasoya camii on bahcesindeki 26 sandukali ve sebilli kosedeki ilk buyuk turbesindedir.
8. I.AHMED:Sultanahmet'te Sultanahmet Camii yanindaki 36 sandukali buyuk turbesindedir.
9. I.MUSTAFA:Ayasofya Camii on duvari bitisigindeki 17 sandukali turbesindedir.
10. II.OSMAN:Sultanahmet'te,Sultanahmet Camii yanindaki babasina ait 36 sandukali buyuk turbesindedir.
11. IV.MURAT:Sultanahmet'te,Sultanahmet Camii yanindaki babasina ait 36 sandukali buyuk turbesindedir.
12. IBRAHIM:Ayasofya Camii on duvari bitisigindeki amcasi I.Mustafa'nin 17 sandukali turbesindedir.
13. IV.MEHMET:Eminonun'de,Yenicami arkasindaki annesine ait 45 sandukali buyuk turbesindedir.
14. II.SULEYMAN:Suleymaniye'de,Suleymaniye Camii bahcesindeki 7 sandukali Kanuni Turbesindedir.
15. II.AHMED:Suleymaniye'de,Suleymaniye Camii bahcesindeki 7 sandukali Kanuni Turbesindedir.
16. II.MUSTAFA:Eminonun'de,Yenicami arkasindaki babaannesine ve babasina ait 45 sandukali Turhan Sultan Turbesindedir.
17. III.AHMED:Eminonun'de,Yenicami arkasindaki babaannesine ve babasina ait 45 sandukali Turhan Sultan Turbesindedir.
18. I.MAHMUT:Eminonun'de,Yenicami arkasindaki 45 sandukali Turhan Sultan Turbesindedir.
19. III.OSMAN:Eminonun'de,Yenicami arkasindaki 45 sandukali Turhan Sultan Turbesindedir.
20. III.MUSTAFA:Laleli'de,Lale'li Camii onundeki 8 sandukali Laleli turbesindedir.
21. I.ABDULHAMID:Bahcekapi'da,IV.Vakifhani karsisindaki 20 sandukali Hamidiye Turbesindedir.
22. III.SELIM:Laleli'de,Lale'li Camii onundeki babasina ait 8 sandukali Laleli turbesindedi.
23. IV.MUSTAFA:Bahcekapi'da,IV.Vakifhani karsisindaki babasina ait 20 sandukali Hamidiye Turbesindedir.
24. II.SULTAN MAHMUT:Cagaloglun'da,Turbe adiyla anilan semtteki turbede yatar.
25. SULTAN ABDULMECID:Sultan Selim Camii yanindaki Yavuz Sultan Selim turbesinde gomuludur.
26. SULTAN ABDULAZIZ:Cagaloglun'da,Turbe adiyla anilan semtteki Sultan Mahmut turbesinde gomuludur.
27. V.SULTAN MURAT: Yenicami yaninda,annesi Sevkefza Sultanin turbesinde gomuludur.
28. II.SULTAN ABDULHAMID:Cagaloglun'da,Turbe adiyla anilan semtteki Sultan Mahmut turbesinde gomuludur.
29. V.SULTAN MEHMET: Eyup'te ortaokul binasi yanindaki turbesinde yatar.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

GÖNÜLLER SULTANI, CELVETÎ PİRİ
AZİZ MAHMUD HÜDAYİ
- KADDESAllahU SİRRAH -
(1541 - 1628) ü

Sevenleri için şu duası meşhurdur: "Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

Ashab-ı Kiram ve Ni’me-l-ceyş
“Arapların İstanbul kuşatmasında bulunmuş ve burada şehit olmuş sahabeler (:Ashab-ı kiram: Peygamber zamanında yaşamış, O’nunla birlikte mücadele etmiş kişiler) vardır. Onların inancı, sevgiyi, mücadeleyi kendisinden işittikleri “Son Peygamber”in bir hadisinde İstanbul’un bir gün mutlaka fethedileceği bildirilmiş, bu fethi gerçekleştiren kumandan “ni’me-l-emir” (mutlu kumandan), askerler ise “ni’me-l-ceyş” (mutlu askerler) olarak nitelendirilmiştir. Ashab-ı kiramdan ve İstanbul’un fethinde yer almış “mutlu askerler”den pek çoğu surların dibinde gömülüdür. İşte İstanbul’un taşındaki toprağındaki altın onlardır…
ANA HAKİKAT'İ ANLAT

yusufum

Hz. Hafir
Türbe, Edirnekapı’dan, sur dibinden Eyüp’e inerken Eğrikapı girişinin hemen solunda, sura bitişik vaziyette ve yüksek bir set üzerindedir. Eyüp, Abdülvedud Mahallesi’nde yer almaktadır.

Kapıya eğri denmesinin sebebi, yolun kapıdan içeri girmeden önce keskin bir dirsek yapmasıdır. Bu da Hz. Hafir’in türbesinin burada bulunmasından kaynaklanır.

Ebu Eyyub el- Ensari hazretlerinin, Hz. Hafir’in dayısı olduğu rivayet edilmektedir. Dolayısıyla birlikte katıldığı kuşatmada şehit edildiği belirtilmektedir.

Bazı kayıtlara göre, daha önce bilinmeyen bu kabir Sultan I. Mahmud döneminin (1730-1754) Darüssaade Ağası Beşir Ağa tarafından keşfedilmiştir.

Üçgen bir alanı kaplayan türbe, sırtını Eğrikapı’nın kuzeyindeki burca dayamıştır. Haliç yolunun yapımı sırasında meskun mahallin ortadan kaldırılmasından bu bölge de nasibini almış, hayat dolu bir mahallenin içindeki, türbe yalnızlığa terkedilmiştir.

Türbenin, Eğrikapı’ya bitişik olan dikdörtgen açıklıklı giriş kapısının kemeri üzerinde bir kitabe, kitabenin üzerinde de, beyzi bir madalyonun üzerinde Sultan II. Mahmud’un tuğrası bulunmaktadır.
ANA HAKİKAT'İ ANLAT