Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Ezan Nerelerde Sünnettir?

Başlatan Mahi, 20 Eylül 2008, 18:22:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mahi

Ezan, farzlara, sünnet-i müekkede olarak sünnettir. Farzlar, beş vakit namaz, onların kazaları ve Cum'a namazıdır.
Vitir namazı, iki bayram namazı, Kusûf namazı, Husuf namazı, Cenaze namazı, İstiska namazı, sünnetler ve Nafileler için ise ezan sünnet değildir.
Ezan, beş vakit farz namazın vakitlerinde sünnettir. Ya'ni vaktinden önce ve sonra caiz değildir. Ancak kaza için caizdir. Çünkü, edâ vakti geçmişse kazanın ezanı kaza içindir. Zira Rasûlüllah aleyhissalâtü vesselam." Musalli, vakti geçen namazını hatırladığı zaman kılsın." (Buharî ve Müslim) buyurmuştur. Çünkü vakti geçen namazın hatırlandığı vakit, onun vaktidir. Ya'ni kazasının vaktidir.
Vaktinden önce okunan ezan, vakti gelince tekrar okunur. Yalnız İmâm Ebû Yusuf hazretleri sabah namazı hususunda farklı ictihadda bulunmuştur. Bunun keyfiyeti malumdur. (Dürer ve Gurer, Mültekâ)
Allâhü Teâlâ buyuruyor ki:
"Allah'a davet eden ve salih amel işleyip, ben müslümanlardanım,diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Hasene ile seyyie bir olmaz (Fussilet: 33, 34)

Tefsir
"Allah'a " Ya'ni O'na ibâdet etmeye "davet eden ve" kendisi ile Rabbi arasında "satih amel işleyip" İslamiyeti, kendine din ve mezhep kabul edip onunla iftihar ederek "ben müslümanlardanım, diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?"
Ayet-i kerime, bu sıfatlara sahip olan herkese şamildir. Bir kavle göre, bu âyet-i kerime Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam hakkında, başka bir kavle göre de müezzinlerin hakkında nazil olmuştur. "Hasene (iyilik) ve seyyie (kötülük)" mükâfat ve âkibet açısından "Bir değildir." (Kaadı Beydâvî tefsiri)

"Tefsir-i Kebir" isimli kitapta buyuruldu ki: Hak olan şudur ki, bu âyet-i kerime, herhangi bir yolla Allah'a ibâdet ve itaat etmeye çağıran herkese şâmildir. Allah'a ibadet ve itaat etmeye davet etmenin çeşitli mertebeleri vardır: Enbiyâ aleyhimüsselamın daveti. Onların davetleri açıktır. Alimler ise davetlerini enbiyânın daveti üzerine bina ederler. Hükümdarlar ise kılınçlan ile, Allah'ın dinine çığırırlar. Binaenaleyh âlimler, peygamberlerin ruhlar alemindeki hâlifeleri, hükümdarlar ise, onların cesedler alemindeki hâlifeleridir. Müezzinler ise Allah'a ibâdet etmeye çağıranların sınıfına girerler, fakat onlar, zayıf bir şekilde davet ederler. Müezzinlerin durumu şöyledir; ezanın kelimeleri namaza da'vet olduğu için, Allah'a ibâdet etmeye da'vet hükmündedir. Yalnız bu da'vetin derecesi düşüktür. Sebebi ise, onlar bu şerefli kelimeleri söylerken mânâlarını düşünmüyorlar ve bu kelimelerle, Allah'a ibâdet etmeye çağırmayı kasdetmiyorlar. (Mişkât-ül-envâr)