asr ı saadet. Hic böyle bir evlenme olayi duydunuzmu?

Başlatan uhud, 10 Mayıs 2010, 15:45:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

uhud

Hic böyle bir evlenme olayi duydunuzmu?

Yüzü simsiyahtı.
Ama kendisi boyamamıştı ki!
Kaldı ki, kalbi bembeyazdı.
Buna rağmen onu basite alanlar vardı.

Dedi ki:

'Ya ResûlAllah, yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir? '

'Asla! '

'O halde beni niçin insanlar hor görüyorlar,
kimse bana niçin kızını vermiyor? '

'Amir bin Veheb’in evine git ve Resûlullah selamı var,
kerimeni bana nikahlamanı emretti” de.

Siyah yüzlü genç hemen adrestedir.
Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve
teklifi de açıkça anlatır.

Baba kızgın, hemen reddeder.
Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder:

'Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder.
Ne biliyorsun bu olayı Rabbimin emretmediğini?
Efendimiz (s.a.v.) ’ in o emri tebliğ buyurmadığını?
Hemen git, Resûlullah’ tan özür dile ve beni o gence nikâhla.
Resûlullah’ ın uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.

Kızının ikazıyla mescide koşan baba özür diler:

'Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum.
Demek ki doğruymuş. Kızımı verdim. Şu anda nikahlısıdır.

Efendimizin gence emri:

'Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe.'

'Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok! ..'

'Öyle ise Ali’ ye, Osman’a, Abdurrahman bin Avf’a git.
Onlar sana ikişer yüz dirhem versinler.'

Uçarcasına gider.
Onların her biri, emredilenden fazla yardımda bulunurlar ve
sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Bir ev hazırlamak için
gerekli para elde mevcut. Hele zevcesi, ümidinin de üstünde
bir azizedir âdeta...

Çarşı yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir.
Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler.
Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur.
Ses herkese ilan etmektedir:

'Ey kendini Allah’ a asker bilen Müslümanlar!

Derhal atınıza binin, cihada yönelin.
Ordu mescidin dışında beklemektedir.
Siz böyle gün için varsınız dünyada!
Düşman ani baskın yapacak!

Şimdi ne olacak? .. Cihada mı gitsin, evlenmeye mi? ..
Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider.
İlk işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur.
Elindeki paranın hepsini de harcamıştır.
Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştır...

Sıçradığı atının üzerinde kuş gibi uçar,
bekleyen orduya toz duman içinde karışır.

'Bu genç, herhalde Bahreyn’ den gelen biridir, derler.
Ancak onun siyahlığını fark eden Resûlullah Aleyhisselam:

'Sen Saad mısın? ' buyurur.

'Evet,' deyince de dua eder:

'Ceddine saadetler! ..'

Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir ve
nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar...
Herkes cesaretle ileri atılır.
Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır;
saldırdığı tarafın adamlarını sağa sola püskürtür.
Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış,
müşrikler yok olmuşlardır.

Şehitler tespit edilirken, bir ses:

'Allahü Ekber! Evlenmek üzere olan Saad da şehit! '

Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar:

'Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim! '

Bir hayret nidası daha:

'Allahü Ekber! '

-

Sonra döner, oradakilere hitap eder:

'Kılıcını, mızrağını ve atını alın,
kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin.

Babasına da deyin ki:

'Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence,
Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü! '

Ve hayret nidaları birbirini takip eder:

'Allahü Ekber! Allahü Ekber!

alıntı
SubhânAllahi ve bihamdihi, Subhânallâhi'l-azîm

Günbatımı

Allah c.c. razı olsun kardeşim. O mertebesi yüksek, mübarek zatların yolunde eylesin Rabbim bizleri...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

gülçiçek

mum  olmak kolay değildir, ışık saçmak için evvela yanmak gerek.

hitabe

  Çook harika.Güzelmiş...Ancak biz aciz insanlar bu sözü söyler ve geçeriz.Hayır, hayır böyle olmamalı tabiki.Bir konuyu okurken veya dinlerken tefekkür etmeli,bundan ne kadarı hayatımıza geçirebileceğimize, ne kadarını kendimize örnek alabiliriz? işte bu yönde kendimize sormalıyız.işte bizler kendimize bu soruyu sorabiliyorsak ki, o zaman bazı hatalarımızı daha erkenden düzelmek gibi fırsatları yakalayabiliriz.
Gerçekten kardeşim bu konu önemine binaen çok ibretlik.Ben bu konuyu biliyordum fakat hiç bilmiyormuşcasına okudum ve hatırlattığınız için size TEŞEKKÜR EDER, Allah c.c. RAZI OLSUN. Birbirlerimize dua edelim inşaellah.VESSELAAM..

güldem

Paylaşımın için Allah razı olsun kardeşim..
'Teslimiyet' başka ne denilebilirki...İslam teslim olmak değil midir Rabbime teslim olan kim hüsrana uğramıştır ki?

uhud

SubhânAllahi ve bihamdihi, Subhânallâhi'l-azîm

suden

işte iman kuvveti ve teslimiyetin mükafatı.rabbim şefaatlerini nasip eylesin.
said,cennetlik kişidir.başkasından ibret alandır.
şaki,cehennemlik kişidir.BAŞKASINA İBRET OLANDIR.

uhud

Hazreti Ali,hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış,akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuştu.
Devenin yuları yardımcısı Kamber'in elinde kendisi de önde gidiyordu.Medine'nin içine girdiklerinde yolun kenarından bir ses geldi.Yoksulun biri elini açmış sızlanıyordu:-Ne olurAllah rıza...sı için!...diyordu.
İşte bu sırada sesi duyan HazretiAli(ra)ile arkadan deveyi getiren Kamber arasında şu konuşma geçiyor.Hazreti İmam soruyor:-Kamber ne istiyor bu yoksul?
- Hurma istiyor Efendim!
- Ver öyleyse!...
- Hurma çuvalda Efendim!
- Çuvalla ver öyle ise!...
- Çuval da devenin üzerinde!...
- Deveyle ver öyle ise!...
Emri yerine getiren Kamber der ki:-Devenin ipi de benim elimde,demekten korktum.Çünkü beni de deveyle birlikte yoksula vermekte tereddüt etmeyebilirdi.

alıntı
SubhânAllahi ve bihamdihi, Subhânallâhi'l-azîm

ene dost

Nakşibendi beyazdır, leke kabul etmez. (Gavs-ı Sani)

sakincan

Bu akşam gül koydum yastığımın kenarına...
belki gelirsin rüyama...
benim için olmaz bilirim.......
gülün hatırına..

kimya

böyle fedakar olmak istesekte suistimal ediliyoruz artık..ne yazık...

bülbülmisali

günümüzde böyle bişey olacağını sanmam hemen suistimal edilir asrı saadet nerde şimdiki insanlık nerde. tşk
inandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hz.Ömer

Günbatımı

Dilenmek, dinimizde çok aşağılanmış! Hatta zekat almaya hakkı olan birinin, zekatı kabul etmemesi bile çok büyük erdem...

Resûlullah (sallAllahü aleyhi ve sellem), zekât olarak verilen bir deveyi isteyen bir zâta: "Şişman birinin, sıcakta terleyip vücûdunu yıkadığı kirli su içilir mi? Zekât böyle kir gibidir" (İmâm Malik) buyurdu.

Zenginlerin zekâtı fakîrlere kâfi gelir
Zekâtı muhtaçlara vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakîrleri milletin içinde kırkta bir yaratmıştır.
Sevgili Peygamberimiz: "Zenginlerin zekâtı, fakîrlere kâfî gelmeseydi, Allahü teâlâ, fakîrlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakîr varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir" [El-Askerî] buyurmuştur.
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi harâmdır. Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemeleri harâmdır. Fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması câizdir. Ya'nî istemediği hâlde, kendisine zekât verilirse, alması günâh olmaz. Muhtaç olmayan fakîrin, verilen zekât veya sadakayı almaması iyi olur.

Birisi zekât toplamak için vazîfe isteyince de: "Seni, insanların yıkayıp attıkları kirleri toplamaya memûr etmek istemem" (İbn-i Huzeyme) buyurdu.

(alıntı)


Zamanımızda dilenenlere para vermek, hele de çocuk dilencilere; onları daha çok teşvik ediyor. Fakat Asr-ı Saadet hikayelerini okuduğumuzda (yukarıdaki kıssa da dahil), verip vermemek konusunda kararsızlık yaşıyoruz.




Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

uhud

Bu yaşanmış gerçek bir hikaye. Mısırlı bir dava adamı olan doktor Saffet Hicazi'den dinledim bir Tv kanalında..Kendisi de olayın kahramanından bizzat dinlemiş.
Bir Yahudi çocuğun Türk bakkaldan hırsızlığı ile başlar hikaye..
İbrahim Amca bir Türk. Fransa'da yaşıyor ve mütevazı bir bakkal dükkanı var, daha doğrusu küçük bir marketi..
O'ndan alışveriş yapan bir sürü site sakini var dükkanının çevresinde. Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan pek çok insanlar.. Bu evlerden biri de bir Yahudi aileye aittir.
Olayımızın kahramanı Cad, 7 yaşında bu Yahudi ailenin çocuğudur.
Cad, hergün gelir ve İbrahim Amca'dan alışveriş yapar, her gelişinde de ona çaktırmadan(!) bir çikolatayı cebine indiriverir..
Bu aylarca böyle devam eder.
Birgün yine gelir, alışveriş yapar ama her zaman yaptığı gibi çikolata çalmayı unutur, çııkar..
İbrahim Amca, arkasından seslenir şefkatle;
"Caad, bugün çikolatanı almadın " Ve uzatır ona her zaman Cad'ın aldığı çikolatayı..
Şaşırır çocuk ve; "Biliyor muydun?" der hayretle.
İbrahim Amca başını okşar Cad'ın ve; "Sakın bir daha çalma Cad, hırsızlık büyük bir suçtur. Başkasının hakkına tecavüzdür! Söz ver bana bir daha kimseden almayacağına böyle. Buraya geldiğinde yine al çikolatanı, ama benden hediye olarak" der şefkatle..
Bundan sonra Cad ile arkadaş hatta dost olurlar..İbrahim Amca 50 yaşında, Cad ise 7 yaşında bir çocuktur. Aradan yıllar geçer. İbrahim Amca bu Yahudi çocuğa hem arkadaş hem baba gibi davranır. Ne zaman Cad'ın bir sıkıntısı olsa, doğru İbrahim Amca'sına koşar Cad.. O'nun şefkatli sinesine sığınır; Ailesiyle, arkadaşlarıyla vb. tüm sorunlarını anlatır bu dostuna ve nasihatlarini, çözümlerini hayranlıkla dinler, uygular.
Ne zaman sıkıntıyla bir sorunla karşılaşsa İbrahim Amca'sına koşar Cad, İbrahim Amcası çekmecesinden bir kitap çıkarır ve Cad'a vererek;
"Hadi aç bir yeri" der, sonra Cad'ın açtığı yüzdeki iki sayfayı okur, Cad'a anlatır ve sorununu böylece çözümlerler birlikte. Hayrettir ki, her defasında da teşhis ve çözümler doğrudur!.. Dükkandan sıkıntıları bitmiş olarak ayrılır hep..
Böylelikle tam 17 yıl geçer; Cad 24 yaşında koca bir genç delikanlı, İbrahim Amca da ötelere yürüyen bir fani.. Ama dostlukları hep bu minval üzeri devam etmiştir..
Bir gün emr-i Hakk vaki olur ve İbrahim Amca, Hakk'ın rahmetine kavuşur. Ölmeden önce çocuklarına bir vasiyeti vardır İbrahim Amca'nın;
"İçerideki küçük sandık kendisinden hediye olara bu Yahudi gence verilecektir."
Cad, bu en büyük dostunun ölümüyle yıkılır..Çok ağlar, çok yanar. Artık elinden yüreğinden tutan, sorunlarına çözümler bulan, sırdaşı-dert ortağı yoktur.
Vasiyet üzerine sandık Cad'a ulaştırılır. Ama ilk anların hüznüyle açmak bile istemez Cad..
Neden sonra yine büyük bir sorunla baş başa kalır Cad ve içinden çıkamadığı, çok daraldığı bir vakit aklına İbrahim Amcası gelir, gözleri dolar; derken aklına sandık gelir. Koşar açar sandığı. Bir de bakar ki sandıktan, İbrahim Amca'sının eline verip açtırdığı ve okuduğu böylelikle sorunlarını her seferinde çözümlediği o Kitap çıkar. Kitabı anlamaz çünkü Arapçadır.
Koşar, okutmak için Tunuslu arkadaşına gider. Her zamanki gibi iki sayfa okumasını ve açıklamasını ister ondan. Sorun yine çözümlenmiştir o Kitapsayesinde..
Merak eder Cad, sorar
"Bu Kitap nedir?"
Tercüme eden Tunuslu;
"Bu Kur'an-ı Kerim'dir, Müslümanların kitabı"
Cad şaşırır, şoktadır!
Hiç tereddüt etmez Cad ve sorar hemen;
"Müslüman olmak için ne yapmalıyım?"
Tunuslu gerekeni söyler-öğretir-yönlendirir ve Cad müslüman olur.
CadAllah Kur'an adını alır..
CadAllah Kuran, öyle ilerler, öyle kendini yetiştirir ki bu yolda, sadeceAvrupa'da yaklaşık 6000 Hristiyan ve Yahudi'nin Müslüman olmasına vesile olur.. Her geçen gün artar, hidayetine vesile oldukları..
Bu eski Kitab'ı karıştırırken arkasında bir harita çıkar önüne orda, İbrahim Amca'nın not ettiği şu ayet vardır: "Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davette bulun." Bunun Bir işaret olduğunu düşünerek Afrikaya gider davetçi olarak. Önce Kenya'ya, sonra Güney Sudan'a oradan Uganda'ya ve komşu ülkelere. 30 yıla yakın dolaşır oralarda. Afrika'nın sıkıntıları bitmez. Onun etkisiyle 6 milyona ulaşır İslam'a girenler Allah'ın izniyle. Ama o Afrika'da hastalanır ve 54 yaşında 2003 yılında Allah'a davet yolunda vefat eder.
Cad'ın annesi koyu Yahudi'dir ve üniversitede hocadır. O da geçen yıl Müslüman olur. 2005'te yani oğlunun ölümünden 2 yıl sonra, 70 yaşında.. Oğlunu Yahudiliğe döndürmek için 30 yıl uğraşmış, bütün tecrübesini bilgisini ve gücünü kullanmış ikna etmek için ama muvaffak olamamış kalbiİslam'a tümüyle bağlı olan o büyük Müslümana ulaşmaya.. İşte budur hakiki din.. Allah annesinin de ayağını sabit kılsın bu dinde ve onu korusun.
Neden Cad hemen Müslüman oldu?
Diyor ki: "İbrahim Amca 17 yıl boyunca bir kere bile bana "Yahudi" ya da "kafir" demedi hatta İslam'a gir bile demedi.. Ama bir çocuğun kalbinin nasıl Kur'an'a bağlanacağını iyi bildi."
Bir Arap kanalında Kur'an'ı, O'na sarılmayı, Kur'an'la amel etmenin lüzumunu anlatan Mısırlı Tebliğci, Dr. Saffet Hicazi konuşmasının sonunu onun kıssasına ayırmıştı. Gözyaşlarıyla İbrahim Amca'yı anlattı. Hele zerafetle, hiç örselemeden yetiştirdiği fidanının, dünyanın dört bir köşesinde, ab-ı hayat dağıtması hiç olacak şey miydi İbrahim Amca'nın?
Dr. Saffet Hicazi, Bizzat tanışırCadullah'la ve hikayesini dinler, elinden hiç bırakmadığı hayli yıpranmış Kur'an'ı sorduğunda Cadullah;
"Ammu İbrahim (İbrahim Amca)'nın Kur'an'ı işte bu" der, yanında gezdirmektedir hep..
Londra'da Darfur'a destek ve ordaki Müslümanların sorunlarıyla ilgili bir toplantı sırasında Hıristiyanlaştırılmak istenen Zulu kabilesinin reisiyle karşılaşan Dr. Saffet Hicazi kabile reisine "sen der Cadullah Kurani'yi tanıyor musun?"
Bunu sorunca, adam çok şaşırır ve heyecanla; "
Evet!" der "Sen nerden tanıyorsun, yoksa gördün mü O'nu, konuştun mu O'nunla?" peşpeşe sıralar sorularını. "Evet der doktor, onunla İsviçre'de karşılaşmıştım.
Bunu söyleyince Saffet Bey, ellerine sarılır, elini-yüzünü öper, öper gözyaşlarıyla.. Dr: "Sen de onun etkisiyle mi İslam'a girdin?
Ve der ki; "Ben O'nun sayesinde Müslüman olan birinin yardımıyla Müslüman oldum. Madem bu eller O'nun elini tuttu, madem bu gözler O'nu gördü, ben sanki O'nu öpüyorum"
Allah Cadullah Kurani'ye rahmet etsin. Rabbim İbrahim Amca'ya da rahmet etsin, O gibilerin emsallerini arttırsın.. Onların elinden kimler İslam'a girdiAllah bilir. Kapanmayacak bir amel defteri ile Allah'a kavuştu Cadullah ve onun İslam'a girmesine sebep olan İbrahim Amca..
Büyük fedakarlık onlarınki.. Hele bu asırda!..Herkesin maddeye meftun olduğu, herkesin "ben ben" dediği, kendi çocuklarını bile önemsemeyip, nefsinin bitmez tükenmez arzularının peşinde olduğu şu talihsiz asırda

alıntı
SubhânAllahi ve bihamdihi, Subhânallâhi'l-azîm

sidelyaaa

Mükemmeldi Allah Razı Olsun Rabbim Hepimizi Kuran Ahlakıyla Ahlaklanmak Nasip Etsin İnş.


Yönetici Not: Kanun No: 3
* Konu başlıkları mutlaka küçük harfle yazılmalıdır.Aynı durum içerik için de geçerlidir.Yazılar büyütülerek forumun genel görüntüsü bozulmamalıdır. Bu tür durumlarda yönetim, mesajlarınıza haber vermeden müdahele edebilir.