Ahlaksızlıkla Bir Yere Varamayız

Başlatan Mücteba, 14 Aralık 2011, 12:44:54

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Ahlaksızlıkla Bir Yere Varamayız

İslam yüksek ve kurtarıcı ahlak dinidir. İyi ve gerçek Müslüman ahlaklı ve faziletlidir. Ahlaksız ve faziletsiz Müslüman gerçek dindar değildir.

Namaz insanı fuhşiyattan ve ahlaksızlıktan korur.

Biri hem namaz kılıyor, hem de ahlaksızlık yapıyor, rüşvet alıyor, haram yiyor, gıybet ediyor, lüks ve israflı bir hayat sürüyorsa o sahte Müslümandır.

Müslüman cemaatlerin, fırka ve hiziplerin, grupların gündeminde Kur'an, Sünnet ahlakı bulunmalı ve halka devamlı olarak bunlar anlatılmalıdır.

Ahlak üzerinde durulmadan, ahlaklı Müslüman olmak için çalışılmadan kuru kuruya İslamcılık edebiyatı bizi kurtarmaz.

Son Van ve Erciş zelzelesinde yüksek İslam ahlakını sergileyebildik, uygulayabildik mi?

Japonlar Müslüman değil ama onlarda İslam ahlakı var.

Biz laf Müslümanıyız, bizde İslam ahlakı yok.

Olsaydı:

* Müteahhitler çürük çarık binalar yapmazdı.

* Onlar çürük binalar yapsaydı, belediyeler buna izin ve ruhsat vermezdi.

* Gönderilen yardım malzemesi yağma edilmezdi.

Bu ülke halkının çoğunluğu Müslümandır. Bu çoğunluk Kur'an, Sünnet, İslam ahlakı ile ahlaklı olsaydı bu memleket bugünkü kötü hale düşmezdi.

- Memleket kötü müdür?.. Sen ne sayıklıyorsun?

Evet çok kötüdür. Memleketi pislik götürmektedir.

Dünya temizlik ve şeffaflık anketlerinde Türkiye'nin notu 10 üzerinden 5'in altındadır, yani ahlak sınavını başarı ile verememiş ve sınıfta kalmışızdır.

Haram yeme yaygın haldedir.


Kur'anla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle yasak ve haram olan riba genelleşmiştir.

Ben Kur'an, Sünnet ve Şeriat ölçü, kıstas, norm ve değerleriyle konuşuyorum:

* Bu ülkenin yeni Ceza Kanunu'nda zina artık suç değildir.

* Bu ülkede devletin resmî TC'li vesikalarıyla yasal karı satışı ve fuhuş yapılmakta, bundan KDV ve gelir vergisi alınıp bütçeye konulmaktadır.

* Buna karşı çıkması., nehy-i münker yapması gereken Müslümanlar bu utanç verici durumu protesto etmemektedir.

* Bu ülkede lüks, israf, sefahat korkunç boyutlardadır.

* Bu ülkede günde 4,5 milyon ekmek çöpe atılmaktadır.

* Bu ülke bir meyhane-i kübraya dönmüştür.

İslamın temel şartlarından biri de Ümmetin birlik içinde olmasıdır. Şu anda Ümmet yoktur, korkunç ve şeytanî bir parçalanma görülmektedir.

Türkiye Müslümanları Kur'an ve Peygamber (Salat ve selam olsun ona) ahlakı ile ahlaklı olmuş olsaydılar bugünkü zillet, esaret, zebunluk, rezillik olur muydu?

Birtakım eski radikal mücahitlerin bugün haram yiyici müteahhitler olması onların ahlaksızlığını ispata yetmez mi?

Beş vakit namaz büyük ölçüde terk edildi... Nâdir istisnâlar dışında imamlar namaz kılma memuru durumuna düşürüldü... Zekâtlar dine ve Şeriata uygun olarak verilmiyor ve sarf edilmiyor... Farzlar yapılmıyor, yasaklar açıkça ve küstahça işleniyor... Bin türlü sefahat (beyinsizlik) sergileniyor...

Müslümanlar ahlaklı olsaydı, bunlar olur muydu?

Müslümanlar ahlaklı olsaydı, zenginler lüks içinde yaşarken fakirler sürünür müydü?

Türkiye Müslümanları ahlakı ve faziletli olsaydı Erzincan Başbağlar köyü şehitlerinin kanları yerde kalır, katiller adaletin pençesinden kurtulabilir miydi?

Evet Müslümanların başını çeken büyükler devamlı olarak ahlaktan bahs etmeli, halkın ahlaklı ve faziletli olması için ne gibi hizmetler ve propagandalar yapılması gerekiyorsa onları yapmalıdır.

Bizi Masonlar, Dönmeler, Siyonistler, Kriptolar, Haçlılar bu hale getirdi diyenler yüzde 90 yalan söylüyor. Müslümanlar ahlaklı, faziletli, mürüvvetli, hamiyetli, muhlis ve mücahid olsalardı, ne dış düşmanlarımız, ne de içteki onların işbirlikçileri ve destekçileri bir şey yapabilirdi.

Ahlaklı ve faziletli Müslümanlar, dün bozuk ve kötü dedikleri düzenin veya sistemin haram ve necis rantlarına ve yağlı kemiklerine ve gelirlerine aç köpekler gibi saldırmazlar.

Biz Kur'an ve Peygamber ahlaklı ile mütehalli (ziynetli) olsaydık bugünkü zillete, esarete, zebunluğa duçar olmazdık.

Sen bu vatanda çoğunluğu oluştur ve vesayet altında yaşa... Ahlaklı ve faziletli Müslümanlar böyle bir rezilliğe tahammül ederler mi?

İsveç'te başörtülü bir kadın polis olabiliyor, vazifesini tesettür kıyafetiyle yapabiliyor ama Müslüman Türkiye'de bu mümkün değil. Kabahat de İslam karşıtlarınınmış... Siz kimi kandırıyorsunuz?

İslamın bir ahlak boyutu vardır. Biz Müslümanlar İslam, Kur'an, Peygamber, Selef-i Sâlihîn, her asırda yaşamış gerçek Müslümanların ahlakı ile ahlaklanmazsak bizim için izzet ve kurtuluş yoktur.

Dünya menfaati, para, makam mevki, şöhret, alkış, hubb-i riyaset için her haltı yiyen kimselerle bu bayrak yükselmez.

Ya İslam ahlakına ve karakterine sahip oluruz, ya da yıkılıp gideriz.


Mehmet Şevket EYGİ - 14 Aralık 2011 Çarşamba

mazhar

Para-mara, ihale-mihale, edebiyat-sanat

Bakın bu konuda çok haklısınız Ahmet Hakan Bey…

Dediğiniz gibi, dindar çevreler olarak inşaatta iyiyiz…

İyi kampanya yapıyoruz…

Oy almakta mahiriz…

Teşkilâtçılıkta âlâyız…

İhale-mihale işleri de, söylediğiniz gibi, tamam…

Site yapmaca, bina kondurmaca, arazi kapmaca güzel…

Vakıf kurmasını, miting yapmasını biliyoruz…

Ama yine sizin de belirttiğiniz gibi, medyada felaketiz… Sanatta yokuz… Kitap yayımcılığında geriledikçe geriliyoruz… Estetikte hamle yapamıyoruz, en iddialı olduğumuz edebiyat ve şiir alanında bile bunalımdayız… Fikir alanında çıkış bulamıyoruz.

Edebiyat tarihimizin efsanevi isimlerinin anlatıldığı “Yedi Güzel Adam” dizisini TRT’den izlemek yerine, Star’dan Acun Ilıcalı’nın saçma sapan yarışmasını izlemeyi tercih etmişiz…

Oysa bir rivayete göre yüzde 45, bir rivayete göre yüzde 43 oy almışız…

Haklısınız Ahmet Hakan Bey, tam da eleştirdiğin noktada duruyoruz: Elimizde uzaktan kumandayla o dizi senin, bu futbol programı benim, dolaşıp duruyoruz.

Hangi dizide daha çok fitne-fücur, yalan-dolan, aşk-meşk, kavga-gürültü, zehir zemberek varsa, onu izlemeyi seçiyoruz. Bir yandan da “tebsira-i ibret” deyu kendi kendimizi avutuyoruz.

“Bâtılı iyice tasvir safi zihinleri idlâl eder” (Bediüzzaman) ya, farkında olmadan zihinsel anlamda dalalete düşmüşüz!..

Dil ile ifade ettiğimizi kalb ile tasdik edemiyoruz bir türlü; etsek bile hayata geçiremiyoruz!


Ruhumuzla kalbimiz örtüşmüyor: Biri bir yana çekiyor, diğeri öbür yana…

Hâsılı, yıllardır paramparçayız: Ben de öyleyim, siz de öylesiniz!

Çünkü biz olmamız gereken yerde değiliz, gerekli gördüğümüz yerdeyiz…

İnancımıza göre değil, durumumuza göre yaşıyoruz: Bir anlamda “durumdan vazife” çıkarıyoruz yani!

Sizi yoran şartlar bizi de yormuş olamaz mı?..

Sizi bozan şartlar bizi de bozamaz mı?

Unutmayın ki, hepimiz “acımasız kapitalizm”in narına yanıyoruz! Üstelik biz yeni yeni aldık kapitalizmin kokusunu…

Yeni yeni öğrendik, “Altta kalanın canı çıksın” tekerlemesini…

Yeni yeni vardık gücün tadına, gücü kullanmanın keyfini yeni yeni tattık!

Baktık ki, yıllar boyu fena halde sömürülmüşüz, itilip kakılmışız, dövülüp haklanmışız…

İki yol vardı önümüzde: Ya o yüksek makamlara gelip paraya-pula kavuşarak “doğru insan” nasıl olunduğunu gösterecektik ya da bir şekilde paraya-pula, makama-mevkie kavuşup vaktiyle bizi ezenlere hadlerini bildirecektik!

“Biraz da onlar sürünsün” diyecektik!

Gerçi birinci yol “Asr-ı Saâdet” yoluydu, ama o yolda yürümek çok zordu: Öncelikle “tevazu”, ardından “istiğna” (içinde bulunulan şartlarla yetinmek), sonrasında “mahviyet”, nihayet “şefkat”, “hamiyet” ve “samimiyet” gerektiriyordu…

Uzun boylu düşünmeye gerek görmeden, modernitenin de özendirmesiyle ikinci yola girdik: Lüksle, ihtişamla, israfla tanıştık…

İslâmî disiplinden koptuk, başka disiplinlere giremediğimiz için de “ilkesiz” ve “kuralsız” kaldık!..

Ama vicdanımız pek rahat değildi. İhtirasımıza “kutsal” bir “kılıf” geçirip çok şükür bunu da hallettik! Artık ezebildiğimizi ezmeye, yerle bir edebildiğimizi yerle bir etmeye çalışıyoruz!

Artık “her şey mubah” yolundayız sanırım!

Bu savruluşta, sizin hiç mi payınız yok acaba, Sayın Hakan?

Yavuz Bahadıroğlu. Habervaktim.com.
***************************************
   Yavuz Bahadıroğlu'nun sorduğu soru çok güzel uymuş! Yıllarca Kanal 7 Ekranın da bizlere sunulan haberlerde AHMET Hakan'ı görürdük. Sürekli din ile alakalı olmayan kişileri haber saatine çıkarırdı, vardır bir "hikmeti" derdik, Kanal yedi sahiplerinin bir bildiği vardır! diye düşünüyorduk, ama yanlış düşünüyormuşuz. Bu insan Müslümanları basamak olarak kullanmış... Tabi olarak Ahmet Hakan'ın da bu yozlaşmada payı var,   her türlü 'eleştiriye' karşı onu savunan 'iyi çocuk '  dur diyerek, bizim karşımıza çıkaranların da bu yozlaşma da payı var...