İki sene olmasaydı Numan helak olmuştu

Başlatan hikem1, 08 Ağustos 2012, 19:48:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hikem1

İmamı Azama nisbet edilen:  , “İki sene olmasaydı Numan helak olmuştu.” Bu ifadeden, Caferiler İmam-ı Azam’ın üvey babası ve hocası olan İmam Cafer-i Sadık’a erişmeseydi helak olacağını, bazı tasavvuf ehli ise, vefatından iki sene evvel tanıdığı bir ümmi veliye ulaşmasını istinbat ediyorlar. Bu sözün bir aslı var mıdır?


Oradaki ifadenin Arapça aslı “Levla Sünnetan le heleke Numan”dır. Yani “İki Sünnet olmasaydı Numan helak olurdu” demektir. Bu iki sünnetten kasıt nedir?

1-Rasulullah’ın(Aleyhissalatu vesselam) sünneti

2-Ashabın Sünneti’dir.

İrbad bin Sariye’den gelen bir hadiste

مِن يعش منكم فسيرى اختلافاً كثيرفعليكم بسنتي وسنة الخلفاء الراشدين المهديين

“Muhakkak benden sonra sizden kim yaşarsa, elbette birçok ihtilaflar görecektir. İş böyle olunca, size sünnetim ve sünnetimle amel edip nefislerini kemale erdiren, Allah Teâlâ’nın onları hak ve doğruya ilettiği Halifelerin sünneti gerek.”(Ebu Davud; hn: 4607, Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned; hn: 17114, Tirmizi; C: 5 s: 45) bu ikinci sünnete de işaret edilmiştir.

İmam Ebu Hanife’nin ifadesi “Eğer Rasulullah’ın(Aleyhissalatu vesselam) ve ashabının Sünneti, amelleri, fiilleri, sözleri, yolları olmasaydı, helak olmuştum” manasında olduğu halde, sonradan cahilin biri “Sünnetan”(İki Sünnet) ifadesini “senedan”(İki sene) olarak okumuş ve bu söz cahiller arasında yayılmıştır.

İmam Cafer’in babası İmam Muhammed Bâkır, İmam-ı Azam’ın hadiste şeyhlerindendir. Ondan hadis almıştır. Hal böyleyken nasıl olur da İmam-ı Cafer’i son iki senesinde tanımış olsun?

Bu konuda bir hadise hatırıma geldi, Abdülmecid bin Abdülaziz bin Ebi Revvad diyor ki; “Bizler Hicr’de İmam Cafer bin Muhammed’in yanında idik. Ebu Hanife geldi, kendisine selam verdi. İmam Cafer onu kucakladı ve çok iltifat etti. Ta ki hizmetçilerinin halini dahi sordu. Ebu Hanife kalkınca onu hased eden biri maksatlı olarak İmam Cafer’e ; “Ey Rasulullah’ın oğlu, onu tanıyor musun, o kıyasçıdır” dedi. Bunun üzerine İmam Cafer, soru sorana kızarak; “Senden daha ahmak bir adam görmedim. Ben ondan teker teker hizmetkârlarının hallerini soruyorum. Sen bana onu tanıyor musun diye soruyorsun. O Ebu Hanife’dir, beldesinin en büyük fakihidir” dedi.

Onların ıstılahında fakih, Kur’an’ı okuyup delil alan, delilini delil ile(hadislerle) ispatlayan demektir.(bk.üstad  ismail Çetin ,cevablar  .org.)

"Lev-lâ senetân le-heleke Nu'man" dediğine dair de hiç bir güvenilir kaynakta bir kayda raslanmadığını Muhakkık Kevseri söyler. (Kevserî, Irgamu'l-merîd 41.)   "Dürrul Muhtar sahibi Allame Hankafi'nin Kuşeyri'den naklettiği gibi, tasavvufun makbul tarikatlarının da Davud Tâî ve maruf Kerhi gibi büyük veliler vasıtası ile dayanağı Imam Azam'dır" (Ismail Hakkı, Mevahibu'r-Rahman 109