Kader Risalesi” üzerinden kaderi inkâr - 6

Başlatan Mücteba, 18 Kasım 2013, 13:16:13

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Kader Risalesi" üzerinden kaderi inkâr - 6

29- İslamda ikiyüzlü olmak yok, "Olduğun gibi görünmek ve göründüğün gibi olmak" vardır.

Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin tavrı da aynen böyle olup ikiyüzlü olmaktan uzak bir zattır. Şiîlikte ise olduğun gibi görünmek yok aksine takiyye var. Şiîliğin vazgeçilmez şartlarından olan takiyye, gerçek inancını gizleyerek başka inanıp başka görünmektir.
İslamoğlu ise bir ehl-i sünnet büyüğü Hasan-ı Basrî Hazretleri'ni şiî olarak göstermek için bakın neler yapıyor?

a- Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin muhalefet usulünün takıyye olduğunu söylüyor.

( Takıyyenin ne olduğunu İslamoğlu'nun kendi kaleminden öğrenelim:
"Olağanüstü durumlarda ve tehdit altında gerçek inancını gizleyerek korunma."

İslamoğlu burada bir kurnazlık yapıyor. "Hasan-ı Basrî Hazretleri madem Emevîlere zıttı da tarihte niçin Emevîlere muhalefeti görülmüyor?" denilmemesi için "Onun muhalefeti takıyye şeklindeydi" diyor.

Haydi onu kabul edelim. Peki düşüncesini gizleyerek nasıl muhalefet yaptı? Takiyye yapıp düşüncesini dışa vurmayan kimsenin düşüncesi nasıl anlaşılacak ki?

İki: Açığa vurulmayan bu gizli düşünceyi İslamoğlu nasıl keşfetti?)

b- İslamoğlu Kur'an'da takıyyeye izin verildiğini söylüyor. Kadere inanmanın, imanın şartları içinde olmadığını söyleyen aynı İslamoğlu, böylece imanın şartları içinde takıyyenin de olduğunu söylemiş oluyor.

( Bu yanlışta İslamoğlu ile Şiîler mutabık. Çünkü Şiîler de böyle söylüyorlar. Hangi âyetle izin verildiğini ise söy-le-ye-mi-yor-lar. Söyleyebiliyorlarsa, buyursun Sayın İslamoğlu söylesin.)

c- Hasan- Basrî Hazretleri'nin "Takıyye kıyamete kadar bakidir" dediğini söylüyor.

( Bu da, o mübârek zatı şiî göstermek uğruna söylenilmiş gerçek dışı bir sözdür. Eğer O Hazret'in böyle bir sözü olsaydı, İslamoğlu onu sütun sütun sergilemez miydi? Ama yapamamış...)

d- Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin, "Takiyyeye birkaç kez başvurduğunu" söylüyor.

Yukarıdaki "a" maddesinde o mübârek zatın "Muhalefet usulünün takıyye olduğunu" söylüyordu, burada ise "Birkaç kez takıyye yaptığını" söylüyor.
Devamlı bir zulüm altında olup usulü takıyye yapmak olan bir kimse hayatında niçin sadece birkaç kez takıyye yapsın ki! Devamlı olarak tehlikeyle karşı karşıyaysa devamlı olarak takıyye yapmış olması icap etmez mi?

İslamoğlu devamla şöyle diyor:

"Çağdaşı birçok âlimin maruz kaldığı Emevî zulmünden, kendisini takiyye sayesinde koruyabilmişti." (Sa: 63)

İslamoğlu'nun sözünden yola çıkarak söylüyorum:
Hasan-ı Basrî Hazretleri, düşüncesini hep gizli tutup itiraz ve başkaldırı yapmadıysa, demek ki bu zatın görülen bir muhalefeti de yoktu? Olmadığı için de kendisi için bir tehlike söz konusu olmaz.
Öyleyse bu zatın yönetime muhalefeti nerede?
Bir diğer husus...

Değerli okuyucu!

Biz Müslümanlar, aldığımız İslam edebi gereği büyüklerimizi hazret kelimesiyle anarız. Veya peygamberleri anarken aleyhisselam, ashab-ı kiramı anarken radıyallâhü anh, tâbiîn, tebe-i tâbiîn ve onlardan sonra gelen İslam büyüklerini anarken rahmetüllâhi aleyh deriz.

Yaşça akranımız olanları ve küçüklerimizi ise Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, Ayşe Fatma diye isimleriyle anar ve çağırırız.

Bir büyüğüne "Hasan! Hüseyin!" diye veya "Ayşe! Fatma!" diye ismiyle hitap edenin de edebe uygun hareket etmediğini söyleriz.

Sayın İslamoğlu'na gelince. Bu zat Hasan-ı Basrî Hazretleri'nden daha mı büyüktür ki, kitabında Hasan-ı Basrî Hazretleri'nden bahsederken hep yalın olarak "Hasan" demektedir?

Ancak, İslamoğlu sade bu kitabında değil, bütün kitaplarında İslam büyüklerini aynı şekilde anmaktadır...

Değerli okuyucular!

Bu konunun devamı olacak.
Fî emânillah...


Ali EREN | 15.11.2013 17:11 | http://www.haberkita.com/kader-risalesi-uzerinden-kaderi-inkar--6_150011.html