Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Togika - 19 Kasım 2012, 06:33:35

Başlık: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 19 Kasım 2012, 06:33:35
Esselamun Aleyküm Ve Rahmetullah
Eşrefoğlu Rumi (KS)
Müellif Kimdir ?
Eşrefoğlu Rümi İznik'te doğdu D.Yılı ? 1484 ( H 889 )'da yine İznikte vefat etti. Türbesi İznik'tedir
Sizlerle paylaşmayı niyet ettiğim bu kıymetli eserin yazarı : Eş-Şeyh Abdullah Bin Eşref Bin Muhammed El-Mısri Er Rümi El İzniki ( ks )
Şeyh Abdullah el-Rumi diye meşhurdur
Hazret büyük soya sahib Es Seyyid Hüseyin el-Bağdadi'den icazet almıştır. O da Es-Seyyid Şahabeddin Ahmed'den,o da Es- Seyyid Hüsameddin Şah Şakikiden, o da Şemseddin Muhammed'den, o da Kutb-ı Samedant Muhyeddin Abdulkadir el- Geylani Hz.'den almıştır.
Bütün bunlar, İmam Hüseyin (ra) evladlarındandır.
Abdulkadir Geylani Hz'leride, Şeyh Ebu Said bin Ali el Mahrüsi'den. o da Şeyh Ebul Hasan bin Yusuf el Karesi'den o da Şeyh Ebül-Fadl Abdülvahid bin Abdülaziz'den o da Şeyh Şibili'den, o da Şeyh Ebül-Kasım Cüneyd-i Bağdadi'den, o da Sırrıy-ı Sakati'den, o da Maruf-u Kerhi'den, o da Davud-u Tai'den, o da Habib-i Acemi'den, o da Hasan-ı Basri'den, o da Emiril Mü'minin Hz Ali bin Ebu Talib'den, o da Peygamberler Peygamberi Hz. Muhammed'den (sav), o da Cebrail'den, o da Alemlerin Rabbinden (cc) Aldılar.
Allah bizi sadat-ı kiramın feyzinden müstefid eylesin ( Amin )

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Kasım 2012, 03:25:06
Kitabın içinde geçen ıstılahlardan bazısı hakkında izah;
Meşayih:
Alim, fazıl olup ilmiyle amel eden kimseler. Amelsiz ilmin faidesiz olduğu malüm. << Allah (cc) cahil olanı veli ittihaz etmez >> hadisiyle  ilimsiz amelin de ne demek olduğu anlaşılır kanaatındayiz.

Mürid:
Kur'an ve Sünnet ışığı altında Allah'a (cc) ibadet eden kimse. Müridin riya, gösteriş,İhlassızlık ve şeriatsızlıkla uzaktan ve yakından zerre kadar alakası yoktur ve olamaz.

Talip:
Hakkı arayan,hedefi Allah (cc) rızası olan ve onun dışında art bir düşüncesi olmayan kimse demektir.

Matlup:
Allah (cc) ve O'nun rızası.

Murad:
Allah (cc) ve O'nun rızası

Sofi:
Şeriatın en inceliklerini bilip tatbik eden her hal-u karında gafletten uzak bulunan, riya ve şöhretten yılandan kaçtığı kaçan müslüman demektir.
Sofuluk sadece elbise ve zahiri görünüşünü sofulara benzetmekle olmaz. Ancak sünnete tam riayet etmek sofulukta başta gelen hususlardan biridir.

Veli:
Allah'a (cc) şeksiz şüphesiz iman eden, mütteki bulunan müslüman demektir. Her velide ille keramet bulunsun veya keramet göstersin diye bir mecburiyet yoktur.
Kitap ince tetkikden geçirildiği zaman bu hususlar daha iyi anlaşılacaktır.
Tevfik Allah'dandır (cc)

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Kasım 2012, 02:59:47
Abdulkadir Geylani Hz'lerinden;

<< Başlangıcında ne kadar zorluklar varsa hepsine daldım. Dalmadığım hiçbir zorluk kalmadı. Elbisem yünden bir cübbe olduğu gibi, başım bir çaputla bağlı idi. Dikenli ve başka yerlerde yalın ayak gezerdim. Dikenlerin tohumu ve baklaların kabasıyla geçinirdim. Nehrin kenarından hass denilen bitkinin yapraklarını toplar yerdim Cenab-ı Hak (cc) bana manevi hailen verinceye kadar bu yoldaki bütün mücadeleleri denedim. Hal geldiğinde nerde olursam olayım bağırıp şaşkın bir şekilde koşardım. Halk beni dilsiz ve deli sanardı! Hatta bir defasında tımarhaneye götürüldüm.
bir zamanda manevi hal gelip beni ölü gibi yere düşürdü. Suyumu ısıtıp kefenimi getirdiler. Yıkanmam için gasilhaneye götürdüler fakat hal geçince kalktım. ( Nurul- Ebsara Geylani maddesine bak )
Hazret Geylani derki; bir kaç gün yemek yiyemedim. Bu esnada ( Tanımadığım ) bir zat ile karşılaştım içinde para dolu bir kese bana verdi. O para ile ekmek ve katık aldım. Tam oturup yemeye başlayınca baktım ki , içinde << Peygamberlere gönderilen bir kısım kitaplarda : Şehvetleri mahluklarımın zaiflerine verdim ki. o şehvetlerle ibadetlerine girişmeyi becerebilsinler! Kuvvetli ve güçlü kollarıma gelince, onlar şehvetleri neylesinler >> yazılı bir kağıt oraya düştü. Bunun üzerine yemeği terk edip gittim.
Hazretle idarecilerin ısrarlı ilgilenmelerine rağmen o insanları irşad edip hakka sevketmelerini idarecilerle ilgilenmeye tercih etti. Onlardan gelen hedayanın çoğunu reddedip kanaata büründü. İrşadından istifa edenlerin aynı tarzda hareket etmelerini sağlamaya çalıştı ve sağladı.
Zira yüce hedefleri elde etmenin yolunun dar boğazlardan geçtiğini Geylanin büyük dedesi Allah (cc)'ın yüce Peygamberi Hazreti Muhammed ( sav ) Mustafa ( sav ) bize haber vermiştir.
<< Cennet, zorluklarla kaplanmıştır. O zorlukları yenen ancak oraya varır >>
Abdulkadir hazretleri bu hususu şöyle açıklar.
<< Eğer kocaman dağların üzerine konursa o dağları parçalayacak nitelikte ağır yükler sırtıma vurulur! bu yükler üzerimde fazlalaşınca yanımı toprağın üzerine koyup şu ayeti okuyorum:
<< Öyle ise muhakkak ki darlığın beraberinde genişlik vardır. Muhakkak ki; darlıkla beraber genişlik vardır >> ( el- inşirah süresi ) sonra başımı kaldırdığımda görüyorum ki, o ağırlıklar benden uzaklaşmıştır...>>

İşte görüldüğü gibi, o yüce makamlara varmak Vehbi olduğu gibi Kesbi'liğinde onun oluşmasında rolü vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Kasım 2012, 03:42:11
Hazreti Pir şeriatın emirlerini tatbik ettiği gibi, İslam akaidinin en ince meselelerini bile gözden kaçırmazdı. Bir ara çaresizlikten  biri Geylani hazretlerinden.
<< ucup'den korkuyorum çaresi nedir ? >> sordu. cevap olarak;
<<Kim ki herşeyi ( yaratmak bakımından) Allah (cc)'dan görür ve bilirse, ve inanırsa ki, kendisini çalışmaya muvaffak kılan Allah (cc)'dır. Nefsinin hiç bir hüneri yoktur, bu kimse ucup hastalığından kurtulur. >>
İnsaf gözüyle bakılırsa, hazretin bu cevabı hayderi bir cevaptır. Öyle bir cevap ki, şek ve şüphenin kökünü kazıtıp ortadan kaldırır.
Zira bir ara hazretten sordular;
>> Neden sineklerin elbisene konduğunu hiç görmüyoruz?>> cevap olarak;
<< Sineğin ne işi var üzerimde konsun, bende ne dünya pekmezi ne de ahiret balı vardır.>> buyurdu.
Sezişe sahip kılınan sinek, manevi padişahın huzur-ı humayununu hiç ihlal edermi?
<< Allah (cc)'a itaat edene herşey itaat eder...>>
Geylani hazretleri nefs ve şeytanın desiselerini arifane bir şekilde bilen ve keşfeden bir zat idi. Bu görünmez düşmanların sızabileceği her yolu bildiği için kitap ve sünnetin uyumaz nöbetçilerinden oralara muhafız koymuştu.
Bir misal dinleyelim;
<< Ufukları dolduran bir nur bana göründü. Sonra o nurdan bir suret belirdi ve sarkılıp bana << Ey Abdulkadir Ben Rabbinim ( cc) Sana bütün haramları helal kıldım!>> diye hitap etti. Ona cevaben << Ey Melun Ümitsiz ol>> dediğmde, baktım ki o nur karanlığa dönüştü. O suret duman oldu. Bu manzaradan sonra o bana hitaben şunları söyledi;
<< Ey Abdulkadir! Rabbinin emrini bildiğin için ( Alim olduğun için ) benden kurtuldun. Konduğun konakların hakkındaki, fıkhi kaidelere vakıf olduğun için benim şerrimden kurtuldun. Bu desise ile tarikat ehlinden yetmiş kişiyi idlal ettim,!>>
Bu sefer beni cebe düşürmek isteyen şeytana dedimki; Bu hususta fazilet Allah (cc)'a mahsustur. ( Benim şahsi bir hünerim yoktur.)>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Kasım 2012, 06:08:21
Cenab-ı Peygamberin (sav)
<< Rabbim bana edep öğretti. Ne güzelde öğretti.>> hadisi şerifine mükemmel bir şekilde mezbar olan Geylani Hz. bu durumu << Futuhul-Gayp >> adlı eserinde şöyle dile getiriyor.
Ey mümin, Hak (cc) seni bir halde durdurdumu o halinle bir üstüne ne altına nakil olunmaya çalışma! Takdire rıza göster. Taki, senin iraden olmaksızın o seni istediğine nakil etsin. Seni kapıda durdurursa eve girmeyi isteme. İzin gelip girmene ruhsat verilinceye kadar bekle. Hatta tekrar tekrar izin geldikten sonra gir. Bir defa ile iktifa etme. Zira bir defalık izin padişahın denemek için bir siyaseti olabilir. Giriş zorlu olup padişahın bir fazileti olduktan sonra, ondan dolayı seni muaheze etmez. Ancak sabırsızlık eder ihtiyarını kötüye kullanır, edebini bozar, Hakkın sana verdiği makama razı olmazsan ceza çekersin!
Seni izinle eve aldıktan sonra başını eğmemek ve gözünü kapatmamaktan sakın! edebden ayrılma! dikkatli ol sana tevcih edilen hizmetleri ifa etmekte kusur etme. Bunları daha yüksek dereceye varmak için yapmayı tasarlama! Zira Cenab-ı Allah (cc) peygamberine,
<< Sakın! onlardan bir takımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye gözlerini uzatıp rağbetle bakma ve onların iman etmeyişlerine üzülme de müminlere kanadını indir...>>
( El Hicir 88 ) hitap ederek içinde bulunduğu halin gayrisine iltifat etmemesini istedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Aralık 2012, 05:25:41
Büyüklüğüne rağmen tevazün son haddine varan hazreti Geylani, bu babda da Ceddi alası hazreti peygambere (sav) uyarak yoldan geçerken çocuklara bile selam verip,bazan da gönüllerini hoş etmek için oyunlarına bile katılmış görünürdü.
Fakirlerin elbiselerini silkip temizlerdi. Saltanat erbabından hiç bir kimse için ayağa kalkmayıp onların gözüne girmeye de heveslenmezdi.
<< Yirmibeş sene Sahrada ve Irak çöllerinde seyahat ede durdum. tek başıma idim. Ne ben kimseyi ne de kimse beni tanımazdı. Bana Rical-i Gayebler ve cinlerden grup grup gelirlerdi. Onlara Allah'a (cc) varan yolu telkin ederdim. Irak' a ilk geldiğimde Hızır (as) bana arkadaş oldu. Fakat onu tanımazdım. kendisine muhalefet etmememi şart koştu. Bana birara << Bu muhitte otur >> dedi. Gidip bir sene sonra geldi. Yerinden ayrılma >> deyip tekrar gitti bir sene sonra geldi. Böylece orda üç sene geçirdim.
Sana dokunan zararın Allah (cc)'dan başka bir yerden geldiğine sakın ha inanma ( zira Kuran şöyle ferman ediyor ) << Eğer Allah (cc) sana bir bela değdirirse artık onu ondan başka açacak ( giderecek) Kimse yoktur! > ( Enam 17 ) Sakın yanında bir azık olduğu halde rızkının darlığından şikayet etme. Zira çoğu kez sana rızkın sebeplerini zorlaştırıp daraltan her hangi bir nimeti inkar edişindir. >> Bunları tavsiye ediyor.
Tevekkülünün ne derece olduğunu bildiren bir sözü;
<< Celbetsen etmesen nimetler sana gelecektir. İstemesen dahi belalar kapını çalacaktır. Öyle ise hepsinde ( gereken tedbiri aldıktan sonra ) Allah (cc)'a teslim ol. Allah (cc) dilediğini yapar. Eğer sana bir nimet gelirse,zikirle meşgul ol,şükür et,eğer belalar gelirse sabır ve kadere uymakla meşgul ol. Bütün bu mertebelerden daha büyüğü kadere rıza gösterip,icraatindan zevk almaktır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Aralık 2012, 06:49:31
Hazretin bir çok niteliklerini güneş gibi ortaya seren bir başka sözü;
<< Düşüğe ( aza) razı ol,sakın Rabbinle hükmünde münakaşaya girişme ki belini kırmasın! ondan gafil olma ki senden nimetlerini geri almasın. Heva-i nefsine güvenme ki seni nefsinle ve ondan daha şerli biriyle müptela kılmasın. Su-i zann yapmak veya kötülükleri yapmaya zorlamak suretiyle olsa dahi kimseye zulüm etme. Zira hiç bir zalimin zulmü seni geçmez.>>
>> Aza razı ol >> Cümlesi hazretin kanaatkarlığına << Sakın Rabbinle hükmünde..>> cümlesi kaza ve kadere razı olmaklığına, << ondan gafil olma>> cümlesi irfanına << Heva-i nefsinin istediği gibi dininde hüküm etme..>> Cümlesi bidatlardan uzak durduğuna, << Nefsine Güvenme...>> cümlesi uçup emniyet ve hopbindilikten uzaklığına, <<Su-i zann yapmak veya kötülüğe sevk etmek suretiyle dahi hiç kimseye zülüm etme..>> cümlesi maddi ve manevi zulümlerin her çeşidinden uzak durduğuna işaret eder. Son cümlenin altında daha nice hakikatlar vardır.
Mesala İbadullaha karşı şevkatli olmasını, su-i zanndan kaçtığını kötülüğün her çeşidinden hatta başkasını oraya itelemek suretiyle olsa dahi kötülük yapmaktan sakındığını bildirir bu cümlesi...
Ölçü olarak Allah (cc)'nın kitabını ve Resulünün (sav) sünnetini kabul ettiğini şu sözleriyle ne güzel ifade buyurmaktadır.
Kalbin bir şahsın sevgisini veya buğzunu hissettiği zaman onun hareketlerini Allah (cc)'nın kitabı Resulünün (sav) sünnetiyle tart, eğer onlara uygun gelirse onu sev. Eğer aykırı düşerse ondan buğzet, onu heva-i nefsinle sevmek veya heva-i nefsinle buzğetmemek için bu işi yap. Nitekim Cenab-ı Hak (cc) Kur'an'ında buyurmuştur;
<< Keyfe tabi olma ki bu seni Allah (cc)'ın yolundan saptırır.>> 
( Sad:26
Allah (cc) için olmazsa hiç kimseden uzaklaşma. Allah (cc) için terk etmek, ancak büyük bir günah işlediği veya küçük günah üzerinde ısrar ettiğini gördüğün zaman olur.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Aralık 2012, 06:50:34
<< Akıllı ol yalan söyleme. Ben Allah (cc)'dan korkarım dersin halbuki gayrısından korkarsın (!) Ne cinlerden ne insanlardan ve ne de meleklerden korkma. Konuşur konuşmaz hayvanlardan korkma. Ne dünya azabından ne de ahiret azabından kork. Ancak azap ile azap verenden korkarsın.
Akıllı kimse, Allah (cc) yolunda hiç kimsenin kınanmasından perva etmez << gayrullahın>> konuşmasını işitmez bile... Bu kimsenin nazarında bütün yaratıklar aciz,hasta ve fakirdir. İşte bu karekterde olan bu zat ve benzerleri ancak ilimlerinden menfaat görülür alimlerdir.
Şeriatı ve islam hakikatlerini bilen alimler, hastanın kırıklarını bağlayan doktorlardır.
Ey dini kırılmış kimse! Onlara var ki kırığını bağlayıp ıslah eylesin. Hastalığı verendir onun tedavisini ihsan eder. O, gayrisinden daha iyi mesliheti bilir. Rabbini fiilinde itham etme! Nefsin gayrisinden daha kınanmaya mustehaktır. Nefsine de ki, nimet itaat edenedir. Sopa da isyan edene... Allah (cc) bir kuluna hayri irade buyurduğunda ondan ( nimet ) alır. Taki bakılsın eğer sabrederse, onu yüceltip iyileştirir. Ona verir. onu kendine has kul yapar.>>
<< Ey genç! Allah (cc)'ın gazabına kendilerini mustahak kılan münafıklardan kaçın. Akıllı ol >> zamanın insanlardan çoğuna yaklaşma! Çünki onlar elbilesili kurtlardır. Düşünce aynasını al ona bak.
Allah (cc)'dan hem seni hem de onları sana göstermesini talep kıl. Ben hem yarattıkları hem de yaratanı denedim şerri yarattıkların yanında, hayrı yaradanın yanında gördüm...>>
( El-Fethur- Rabbani sahife 97 )
Hicretin 561. senesinde vefat eden Geylani hazretlerinin oğlu Abdulvehhap kendisine vasiyet etmesini talep edince;
Allah (cc)ın takva ve taatından ayrılma hiç kimseden korkma. Hiç kimseden bir şey talep etme. Bütün ihtiyaçlarını Allah (cc)'a havale et. Ondan iste ondan başka hiç kimseye ( tam) güvenme. Ancak ona itaat et. Tevhid,Tevhid,Tevhid herşeyin temeli Tev-hiddir.>> 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: *sade* - 05 Aralık 2012, 13:03:37
Alıntı yapılan: Togika - 05 Aralık 2012, 06:50:34

Ey dini kırılmış kimse! Onlara var ki kırığını bağlayıp ıslah eylesin. Hastalığı verendir onun tedavisini ihsan eder. O, gayrisinden daha iyi mesliheti bilir. Rabbini fiilinde itham etme! Nefsin gayrisinden daha kınanmaya mustehaktır. Nefsine de ki, nimet itaat edenedir. Sopa da isyan edene... Allah (cc) bir kuluna hayri irade buyurduğunda ondan ( nimet ) alır. Taki bakılsın eğer sabrederse, onu yüceltip iyileştirir. Ona verir. onu kendine has kul yapar.>>
 


Çok doğru..İnşAllah sabredenlerden oluruz.Rabbimiz bizleri affeyler İnşAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Aralık 2012, 06:41:47
Rüfai Hazretlerinden;
Ahmed Bin Yahya B. Hazım Rifa'dır. Künyesi: Ebul Abbas'dır.
Tasavvufa ilk girişinde Abdulmelik el Harnübinin yanına vardı. Abdulmelik kendisine << Ey Ahmet! Sana ilk söyleyeceğim söz, sağa sola bakan hedefe varamaz şüpheli,felah bulamaz. Vaktinden eksikliği tanımayanın bütün vakitleri eksiktir!...>> Bu sözleri dinledikten sonra Rifai, Abdulmelik'in huzurundan ayrıldı. Durmadan bu sözleri bir sene tekrar ededurduktan sonra Abdulmalik'in huzuruna avdet etti. Bana vasiyette bulun deyince Abdulmelik hazretleri << Akıllarda cehalet ne kötü bir şeydir. Doktorlarda hastalık ne çirkin ? Muhiplerde katılık ne beddir?>> Rifai hazretleri, ustad Abdulmelik'ten bu sözleri dinledikten sonra huzurundan çıkıp bir sene tekrar ededurdum.Onun vaziyle menfaatdar oldum buyuruyor..
Zira o zat Rifai hazretlerine yolu kısaltmıştır.
Rifai hazretleri tevazün son derecesine varmıştı. Kötürüm ve sakatların elbiselerini yıkayıp başlarını taradığı vakidir.
Cüzzam hastası olan kimselerden bile uzak kaçmaz, onların elbiselerini yıkar temizliklerini Allah (cc) rızası için yapardı.
Bir adam Rifai hazretlerine << Bana dua et>>dedi, O da << yanımda bir günlük yiyecek vardır. Kimin yanında bir günlük nafaka varsa duası ( tam manasıyla ) kabul olunmaz. Bekle yanımdaki nafaka bittimi sana o zaman dua edeceğim!...dedi!.
Hastalara yemek götürüp onlarla yiyor kendisine dua etmelerini talep ediyordu. << Bunların ziyareti ( durumlarına bakmak ) mustehep değil vaciptir'>> derdi.
Bir ara yolda bir çocuğa rastladı çocuğa << Kimin oğlusun diye sorunca çocuk : << Senin bu fuzuli konuşman ve sorman nedir>> deyip onu azarladı. Bunun üzerine ağlayıp << Ey oğlum! Bana edep öğrettin>> dedi.
Müridler halkası on altı binlik bir halka idi. Her sabah ve akşam bu ilahi orduya yediren içiren Rifai hazretlerinin eziyetlere nasıl mutehemmil olması keyfiyeti dillere destan olmuştu. Mekanı ahlak bakımından << Darbu Masallara>> konu olmuştu.
Rifai hazretleri merhamet ve şevkat de Ceddi alası hazreti Rasülullah (sav)'a tam manasıyla ayak uyduran bir insandı. Bir ara yenin üzerinde bir kedi yatıyordu. Namaz vaktinde kediyi uyandırmasın diye yenini kesip namazını kıldıktan sonra kedi gidince yenini yeniden yerine dikti.
Herkes tarafından kovulan uyuzlu köpeği kırk gün tedavi etmesi ve şifaya kavuşturması hikayesi meşhur ve marufdur.
<< Bir kediden ötürü bir kadın ateşe gitti>> ve
<< Her ciğer sahibine merhamet etmekte ecir vardır.>> hadislerin mucübünce amel eden Kibar-i ümmetten biri olan Rifai hazretlerinin bu yaptıkları yadırganmamalıdır. Zira herkes ilahi esrarı aynı eşitlikte çözemez.
Rifai hazretleri << Her hak olan yolda yürüdüm. Fakat iftikar, zillet ve inkisar yollarından daha kolayı, daha yakın ve daha  elverişli bir yol bulamadım >> diyor...
Neye rastlarsa selam verirdi. Hatta dört ayaklı hayvanlara da selam verirdi. ( Bu kendisine mahsus bir durum ) Ancak domuza rastladığı zaman << Anim Sabahen >> ( günün nimetli ( aydın ) olsun ) derdi.
Kendisinden << Neden hayvanlara hatta domuza bile selam verirsin diye sorulduğunda cevap olarak << Nefsime edep ve iyilik öğretmek için...>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Aralık 2012, 04:34:11
Mekarim-i ahlaka sahip bulunan Rifai hazretleri, bölgesinde herhangi bir köyde bir hasta olduğunu işitse derhal onu ziyarete gider, bir iki gün sonra dönüp gelirdi.
Yola çıkıp körleri beklerdi geldiklerinde ellerinden tutup onlara yol gösterirdi. İhtiyar birisini gördüğünde onun oturduğu mahallesine gidip ailesine ona hürmet etmeyi tavsiye ederdi. Bu hususda şunları söylerdi;
<< Cenab-ı Peygamber ( sav ) Kim ki ( müslüman ) bir ihtiyara hürmet ederse , o ihtiyar olduğunda Cenab-ı Hak (cc) ona hürmet eden birisini musahhar kılar ve ona hürmet ettirir.>>
Rifai hazretleri seferden dönüp << Ümmu-Abiyd'e >> yaklaştığında atından iner kemerini bağlar beraberinde daima bulundurduğu bir ipi çıkarıp odun toplar yük yapıp başına koyup getirirdi. Onun durumunu gören dervişler de aynı şeyi yaparlardı. Şehire vardığında odunları dul kadınlara, fakirlere, kötürümlere, hasta, kör ve ihtiyarlara verirdi.
Hazret, hiç bir zaman kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi.Bir defasında fakirlerden ( dervişlerden ) bir cemaat ile karşılaştı. Kendisine söğüp saydılar.
<< Ey kör,ey deccal,ey haramları helal eden herif (!) ey Kur'an'ı değiştiren ey mulhid, ey kelp (Haşa)!>> diye hakaret yağmuruna tuttular. Bu durum karşısında Rifai hazretleri başını açıp toprakları öptü. Onlara << Efendilerim ! Kölenizi affediniz.>> deyip onları aciz bıraktığı zaman dediler. Senin gibi sabırlı bir fakir görmedik ki, bizim bütün bu eziyetlerimize tahammül edip bozulmasın >> Rifai hazretleri << bütün bunlar sizin himmenitizle oldu >> dedikten sonra arkadaşlarına  dönüp << Ancak hayırlı bir iş oldu. Onların kursaklarında gizlenmiş bulunan konuşmalarından onları kurtardık. Zira biz herkesten daha laik idik ki, bu küfürleri bize savursunlar. Büyük ihtimal ki, bunu başkasına söyleseydiler tahammül etmez, aralarında arbede başlardı!..>>


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Aralık 2012, 07:37:09
Hilim sıfatının mazharı bulunan Rifai hazretlerine Şeyh İbrahim el-Besti bir mektup yazarak hücum etti. Mektubu getiren elçiye << Aç da mektubu bana oku >> dedi. mektupda şunlar yazılı idi: << Ey kör, ey deccal, ey bidatcı,ey erkek ile kadınları bir arada toplatan!... Hatta köpek oğlu köpek bile yazılı idi!. öfkeyi gerektiren daha neler neler yazılı idi! Elçi mektup okumayı bitirince,birde Rifai hazretleri alıp okudu. << Dedikleri doğrudur Allah(cc) benden taraf ona hayrı ihsan buyursun>> dedikten sonra şu şiiri okudu:
<< Ben Allah (cc) katında şüpheli olmadıktan sonra hiç bir zaman insanlardan gelen şüpheye perva etmem!..
Sonra elçiye,ona cevap olarak şunları yaz << Hiç olan Ahmedcikten efendisi Şeyh İbrahim el-Besti ( Allah ondan razı olsun ) Senin söylediğin sözüne gelince; Allah (cc) beni dilediği gibi ve istediği yerde yarattı. Sizin doğruluğunuza güveniyorum. Hayır dualarınızdan beni mahrum bırakmamanızı ve haklarınızı helal etmenizi yüksek zatınızdan istirham ediyorum!..>> Mektup Şeyh İbrahim'in eline vardığı zaman,başını alıp gitti halada nereye gittiği belli değildir.>> ( Bkz. Nurul-Ebsar Rifai maddesine )
Bir sohbetinde << İçinizde benim ayıbımı kusurumu görüpte söylemeyen varmıdır? varsa lütfen söyleyiniz >>Müridlerden biri ayağa kalkıp << Efendim ! ben sizde bir kusur görüyorum..>> Rifai hazretleri << ey kardeşim lütfen kusurumu söyleyiniz >>  << Bizim gibi size layık olmayanları huzurunuza kabul buyurmanızdır !>> Bunun üzerine Başta Rifai hazretleri olmak üzere oradakiler ağlayarak hıçkırıkları yükseldi.<< Rifai hazretleri bir ara, hepinizden daha aşağı olduğumu biliyorum ve sizlerin hizmetkarınızım >> deyip nezaket ve tevazu gösterdi.
Rical-i devletten biri Rifai'nin duasını almak için bir hastayı getirdi. Aradan günler geçtiği halde Rifai onunla konuşmadı bile. Mescid minaresinin müezzini Yakup << Efendim! bu hastaya dua etmeyecekmisin ? sorunca şunları söyledi;
- Ey Yakup! Azizim izzetine yemin olsun; Ahmed'in ( nefsini kasdediyor ) her gün yerine getirilen yüz ihtiyacı vardır ki, onlardan bir tek ihtiyacı daha ( sahibinden ) istemiş değilim dedi.>>
Yakup;
<< Efendim bari bir tanesi bu zavallı hasta için olsun >> dedi.
Rifai:
- << Bu teklifin baş-göz üzerine olmasın. Benim kötü edepli olmamımı istiyorsun ? Bana ayrı bir irade O (cc)'na ( Allah'a) ayrı bir irademi olsun? deyip << Agah ol yaratmak ( yarattıkları ) ve emr onundur. Alemlerin Rabbi (cc) ortaktan münezzehdir.
Ey Yakup! Müskin kişi manevi hallerinde bir dilekte bulunup dileği yerine gelirse, bir derece yücelme fırsatını kaybeder >> dedi.
- << Dedimki namazdan sonra her vakit dua ettiğini görürüm.
Dedi ki:
- << O dua, kulluk ve emri imtisaldir. İhtiyaçlar için edilen duanın şartları vardır. O, bu duanın gayrisidir.>>

Bu konuşmadan iki gün sonra hasta Allah'ın iziniyle şifa buldu.
570. hicri senenin Cemaziyül-evvelinde vefat eden Rifai hazretleri ishal hastalığına müptela olmuştu. Günde defalarca dışarı çıkardı. Bir ay devam eden hastalığın müddetince durumu bu idi.
Hazretten soruldu << Yirmi günden fazla yeyip içmediğin halde bu kadar dışarı çıkmak nereden geliyor ?>> cevap olarak
<< Ey kardeş! bu çıkanlar eriyen etlerdir.Fakat et bitti. Ancak ilik kalmıştır. Bugün oda çıkar. Yarın geçip Allah (cc)'a kavuşacağız.>> iki-üç defa daha dışarı çıkıp kendisinden beyaz bir şey göründükten sonra öğle vakti Perşembe günü Cemaziyül- evvel ayının onikinci günü Rahmet-i Rahmana kavuştu.Böylece İslam aleminin bir üstadı daha << Ey mutmeinne nefis! Rabbine dön...>> emrine icabet ederek Firdevs'i ala>> ya göçtü.
Allah,ruhunu şad eylesin şefaatine mazhar kılsın. Amin

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Aralık 2012, 04:33:49
KİTABA GİRİŞ ;
Allah-u teala (cc)'ya hamdü senalar ve O'nun resulüne salat-u selamlar olsun. Ve Peygamberimizin (sav) aline,ashabına,hulefa-i raşidine salat-u selamlar olsun.

İnsanın nefsi şu dört husustan biri ile ilgilidir.
1- Emmare
2- Levvame
3- Mülhime
4- Mutmainne
Bu mertebelerden Allah-u teala (cc)'nın yanında makbul olan, Mutmainne mertebesidir. Hak nazarında en merdud ve sufli olan mertebe de emmare mertebesidir.
Allah-u teala mesayihe öyle bir hususiyet vermiştir ki o sayede nefsi emmareyi terbiye ederler. Bu O'nun en büyük lütf-u keremidir. Yalnız terbiye etmekle kalmazlar o nefs-i emmareyi,sırasıyla levvameliğe,mulhimeliğe ve mutmainneliğe döndürürler. Bundan maksat; << İrcii >> hitab-ı İlahisine kabiliyet kesbetmek, Allah-u Teala (cc)'ya hakiki kul ve resulüne halis kul olmaktır.
Şimdi sırasıyla bu dört mertebeyi,Allah-u teala (cc)'ya çağrılmayı,bunların mertebesini ve sıfatını bir bir açıklayalım; böylece,kendi nefsinin derece ve kademesini kendin takdir et. Yeterki sen kulağını bu tarafa ver ve gaflet pamuğunu kulağından çıkar. Ancak bu sayede anlatılmak istenileni anlayabilirsin:
Nefs-i emmare sahibi olanlar şu üç gruptur:
1- Fasıklar,
2- Münafıklar,
3- Kafirler.
Hak teala (cc) Kur'an-ı Kerim'inde buyurur ki :
وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Manası << Nefs-i emmaremi temizede çıkaramıyorum. Çünkü gerçekten nefis kötülüğü şiddetle emreder.>> ( Yusuf suresi,53 )
Allah (cc)'ın yolundan sapan ve asi olan kafir olur,münafık olur veya fasık olur. Bu hususta kişinin itikadı esastır. Mühim rol oynar. Herkes nefsini emmarelikten kurtarıp mutmainneliğe  yaklaştırmaya devamlı gayret etmelidir.
Nefis denilen şey süt emen bir çocuğa benzer. Verirsen içinde binbir gıda bulunan sütü emer. Bundan keser, başka şeyler yedirirsen onları yer ve onlara göre gıdalanır.





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ocak 2013, 11:35:48
İslam'ı kabul etmiş, Allah (cc)'ın birliğine, ezeli ve ebedi olduğuna inanmış, Resülullah (sav)'a haşr-u neşre, kitaplara,meleklere,peygamberlere ve Hakkın buyurduklarının hepsinin hak olduğuna itikat etmiştir. Buna rağmen nefsi emmareden vaz geçmemiş kimselerin adı fasık'tır. Bunun sebebi,nefs-i emmarenin sıfatıyla sıfatlanmış olmalarıdır.
Nefs-i emmarenin sıfatı nedir ? şeklinde bir soru akla gelebilir. Biraz sonra bunun cevabı verilecektir.
Bu kimseler tevbe edip emmareye uymaktan dönerlerse Allah-u Teala (cc) onları kabul eder. Günahlarını yüzlerine vurmaz, azab da etmez. Zira onlar, o günahı işlememiş gibi olurlar.
Nitekim Resülullah (sav) buyurur ki :
التَّائِبُ مِنْ الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ <<Günahından hulusu niyetle,kalbinden pişman olarak tevbe eden,günah işlememiş gibidir.>> 
Eğer fasıklar tevbesiz olup iman ile ölürlerse cehenneme girerler ve günahlarının cezasını görürler. Hak Teala (cc)'nın dilediği kadar yandıktan sonra çıkıp cennete girerler. La ilahe illAllah Muhammedün Resülullah demiş olmanın şefaati onları cehennemde bırakmaz ve çıkarır.
Yine efendimiz (sav) buyururlar ki :
يقع في قلب إيمان كمية الشيكل لإزالة شخص لا يترك المؤمنين في الجحيم
Manası: Kalbinde bir miskal miktarınca iman bulunan bir kimseyi o iman cehennemde bırakmaz çıkarır.
Yine Efendimiz (sav) buyururlar ki : Bir kavim cehennemde yana yana kömür gibi olduktan sonra vazifeliler onları alır. Hayat Nehri adı verilen ırmakta yıkarlar. Derileri yeniden vücuda gelir. Yüzleri ayın on dördü gibi olur.
Bunlar için denilirki:
Bunlar öyle bir taifedir ki Hak Teala (cc) onları cehennemden azad etti.
Diğer iki taife de kafirler ve münafıklardır. bunların hakkında birçok ayet ve hadisler gelmiştir. Allah (cc) kafirler ve münafıkları cehennemin esfeline sokar ve orada ebedi kalırlar.
bu hususta varid omuş ayetler:
<< Allah (cc), bütün kafir ve münafıkları cehennemde bir araya getirir.>>  ( en- Nisa süresi,140 )
<< Münafıklar, ateşin en aşağı derecesindedirler.>> ( en- Nisa süresi 145 )




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ocak 2013, 19:07:39
Kafir:
Allah (cc)'ı, kelamını,resulünü inkar edenler ile putperestlerdir..Bir kafir çeşidi daha vardır ki; küfrü icab edicek söz söyler, tevbe ve istiğfar etmez. Sözünden dönmez ısrar eder. Neüzü billah böyleleri dünyadan imansız gider.
Münafıklarda iki türlüdür:
1- Halk içinde oruç tutar, namaz kılar. Kendisi gibi olanlarla beraber olduğunda küfrünü açığa vurur. Bunlar Kaderiye ve Cebriyecilerdir, Hurüfilerdir. Baciler ve Hulüliler de bu fırkaya dahildir. Bunların ve bunlara benzeyenlerin sözlerini söylemeye değmez.
Hak Teala buyurur ki : >> Ancak yalanlayıp sırtını çeviren şaki onun odunu olur.<< ( el-Leyl süresi,15 )
Resülullah (sav) bunlar ve benzerleri hakkında buyurur:
>> Üç haslet vardır ki bunların üçü de bir kimsede bulunursa, o kimse dört başı mamur bir münafıktır.<<
Lakin bunlardan bir bulunursa o kimsede münafıklığın üç kısmından bir kısmı mevcut demekir. Onu terk ile tevbe etmedikçe münafıklık hasletinden kurtulamaz. Namaz kılmakla oruç tutmakla böyle bir insan müslüman olmaz. ben müslümanım demekle,kendini müslüman sanmakla da müslüman olunmaz.
O üç haslet şunlardır:
1- Söz söylediğinde yalan söylemek,
2- Va'dettiği halde va'dinde durmamak,
3- Emanete hıyanet etmektir.
Bir rivayette de, iki haslet vardır ki nifak yani münafıklık alametidirler:
1- Ahdedip ahdini bozmak,
2- Bir kimse ile çekişme,çirkin sözler söyleme ( sövme gibi )
Müslüman olan kimseler bu nevi hasletlerden sakınmalıdır. Nefs-i emmareden sıyrılıp temizlenmedikçe şakilikten kurtulunmaz ve kurtulmak mümkün de değildir. Zira  emmare-i bissü denilen nefis ,kimde mevcut ise onu hayırlı işlerden alıkoyup devamlı şerre teşvik ve sevk eder. Devamlı fısık'a, fücur'a, şekavete ve nifaka çağırır.
Emmarenin manası emredici, buyurucu demektir. Her kimin ki nefs-i emmaresi beden şehrine buyruk kesilir sözünü geçirirse işte o kimse fasıktır,münafıktır veya kafirdir. Neüzü billah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Ocak 2013, 02:33:24
Aziz olan insanda kemal ve olgunluk, nefsini bilmek,nefsin merdüd ahlakını görmek,ahlak-ı hamideyi kendine huy edinmekle olur. İrcii emrine uymak nefsinde kabiliyet kasbetmekle olur. Ta kendisinde ma'rifet-i hak hasıl oluncaya kadar. İnsan olmaktan maksat Hakk'ın ma'rifetini hasıl etmektir. Hak Teala (cc) bir Hadsi-i Kudside:
<< Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. )
Bu malükat ma'rifet için yaratılmıştır. Bir kişi yoktur ki O İlah'ı bilmesin, O'nun vahdaniyyetine şehadet etmesin. Mevcudattan herbirinin kendine göre bir ma'rifeti ve Hakkı bilmesi vardır. Marifetten nasip miktarı vardır.
Hakiki ma'rifet, Hakkın zat ve sıfatına mahsus olan ma'rifet insandan başka mahlukatta bulunmaz. Havnssu'l-havas ismi verilen kimseler hakiki ma'rifete sahip olmuş kimselerdir. Bu mevzuda güzel, pek çok latif sözler, bahisler ve sualler vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 17:30:09
İsmail Hakkı BURSEVÎ

1. Yüce Allah buyurdu ki "Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim ve mahlûkatı yarattım." Bu kutsi hadisin ışığında "Ben insanları ve cinleri beni tanımaları ve bana iman ederek ibadet etmeleri için yarattım" (Zariyat, 51:56 ) ayetinin manası anlaşılmaktadır.[/b]
Alıntı Yap

<< Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. )
[/color]


Parantez içinde olan bölüm sizin sözünüz'mü? Yoksa kıtabın müellifinin'mi?





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Ocak 2013, 20:35:44
Parantez içerisinde ki söz kitapta yazılı olan kısımdır, haddimize söz düşmez haaşa
bende sözün manasını tam anlamıyla ne demek istenmiştir diye inceliyorum bir iki gündür ( ihtilaf ) kısmı benimde aklımı oyalıyor.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 22:12:22

Alıntı YapParantez içerisinde ki söz kitapta yazılı olan kısımdır, haddimize söz düşmez haaşa...
Ben de sözün manasını tam anlamıyla ne demek istenmiştir diye inceliyorum bir iki gündür ( ihtilaf ) kısmı benimde aklımı oyalıyor.
[/color]


     Genel de ben bir kitaptan alıntı yaparken,yazarken uygun bulmadığım veya görüş belirtmek istediğim zaman bu tür uygulama yapıyorum. Aklıma oradan geldi sorma ihtiyaci hissettim. siz de şimdi kitapdakinin aynısı deyince ben tekrar yazınızı gözden geçirme ihtiyacı hissettim. O zaman akla  kitabı çeviren kişi geliyor muhtemelen çeviren kişi bu Hadis-i Kudsi'yi kabul etmediği için bu uyarıyı yapıyor...

 Ruhu-l Beyan gibi çok değerli bir kitabın yazarı, İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri bunu ayetle destekleyerek yazmışsa bize söz düşmez.Amenna ve saddakna. Bu arada kitabın çevirisini yazan,yapan kişiyi de bizimle paylaşırmısınız...
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Ocak 2013, 23:07:15
Bir Ruhu-l Beyan aşığı olarak bende çok itina ile okuyorum tefsiri.
sayfanın bu kısmını yazarken biraz düşündüm bu bölümü yazmasam diye fakat sonrada kendi kendime acaba benim anlayamadığım bir noktamı var diyerek yazdım.
Ben şöyle olabilir diye tahmin ettim acizane, ' Nefsi emmaresini terbiye altına alamayan yada almaya çalışanları kasdettiğini hitaben bu notu düşmüştür'

Merve Basın Yayın Dağıtım
Tercüme; Ali Arslan
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 23:34:16
Ali ARSLAN    
14.09.1934’de Ağrının Eleşkirt İlçesinde doğdu, özel olarak 18 yıl medresede eski usul üzerine nahv, sarf, mantık, adap, akaid, usul-ü fıkıh, usul-ü hadis, fıkıh, tefsir, hadis, lûgat vb. ilinler tahsilini görmüş ve bu tahsil sonrasında Şeyh Taha Efendi’den icazet almıştır. (Şarlı Hoca)

1956 Yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca açılan özel Vaizlik ve Müftülük imtihanına girmiş ve imtihan neticesinde Aydın İli Karacabey İlçesi’ne Müftü olarak tayin edilmiş ise de buraya gitmeyerek sarfınazar etmiştir. Özel olarak öğrenci okutarak talebeler yetiştirmeye başlamıştır. 1961 yılında İstanbul Fatih’e gelerek Çarşamba da İsmailağa Medresesi’nde dernek ile anlaşarak 1965 yılına kadar ders okutmuştur.Bu yıldan sonra Çankırı Merkez Vaizliğine tayinini yaptırmış 19.04.1966’ya kadar bu görevini sürdürmüştür. 19.04.1966 tarihinde Tekirdağ İl Müftüsü olarak tayini yapılmış ve Tekirdağ’da ki görevini 15.08.1970 tarihine kadar devam ettirmiş ve bu tarihten sonra İstanbul İl Müftülüğü Merkez Vaizliğine tayini çıkmıştır. İstanbul Müftülüğü Merkez Vaizi olarak 2 yıl görev yaptıktan sonra kendi isteği ile görevden ayrılmıştır. Bu görevleri sırasında 43 eser tercüme etmiştir. Bu eserler; İmam-ı Gazali’nin 10 ciltlik İhya-u Ulumiddin’i, 4 ciltlik Kimya-i Saadet’i, Seyyid Kutub’un İslamın Dünya Görüşü, Medineli ve Beykozlu Hacı Osman AKFIRAT’ın Basiratüssalikîn’i (Erenlerin Kalp Gözü), Hadislere göre evlenme adabı, Kadınlara hitab, Hanefi Fıkhında Kuduru-i Şerif’in Tercümesi bunlardan bazılarıdır. Arapça ve Farsça bilmektedir.

Genel...


Tercüme eden Ali Arslan burda ne maksadla bunu( Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. ) buraya aldı kendisinin açıklaması gerekir....
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Mart 2013, 16:49:25
Marifetin üç mertebesi vardır

1-  Ma'rifet-i âm; Bu husus, bütün mahlükatta müşterektir.
2 - Ma'rifet-i Has.
3 - Ma'rifet-i Hâsul-hâstır.
Üçüncü mertebeye yükselebilmiş kimsede muayene ve müşahede sıfatları hasıl olmuştur. Bu mertebeye ma'rifet-i hakiki denir. Bu mertebenin hasıl olması için insanın tamamen kendisinden fani olması, talipte bilkülliye mahbübun tecelli etmesi gerekir.
Ma'rifet  gibi iman da üç mertebedir.
Kişinin imanı marifetine göre olur. Ma'rifetide imanına göre olur. Bu hususta da söylenecek çok şey vardır. İnsan imanın bu mertebelerini öğrenip ona göre imanını taklidden tahkika doğru yükseltmelidir. İmanını avam imanından kurtarıp havas imanına doğru yükseltmelidir.

İmanın Üç Mertebesi :

1- En aşağı avam tabakasının iman mertebesidir. İmanın bundan aşağı mertebesi yoktur. Bu kadarı da olmazsa ona iman denmez.İmanı bu derecede olan cennete girer. Yukarıda da geçtiği üzere Efendimiz (sav) buyururlar;
<< Kalbinde zerre miktarı iman olan ateşte kalmaz,cennete girer.>>
Yine peygamber Efendimiz (sav) buyururlar.
<< İman, Allah-u teala(cc)'ya ,meleklerine,kitaplarına,peygamberlerine,ölüp de dirileceğimize,kıyamet gününe,cennete,cehenneme,hayır ve şerrin Allah-u teala(cc)'nın takdiriyle olduğunu dil ile ikrar edip kalble inanmaktır.>>  
Bu avamın mertebesinde bir imandır. Bundan aşağı mertebede bir iman yoktur. Yani bunları inkar eden kafir olur.
Bundan yukarı mertebede Havasların iman mertebesidir.
2- Hasların imanı (iman-ı hâs) Bu da amentü'nün esaslarını dil ile ikrar edip kalb ile inandıktan sonra sözümüzde, işimizde,ibadetlerimizde Allah-u teala (cc)'nın bizi görüyor olduğunu bilip düşünmek,daima,her hâl-ü kârda bu duygu ve düşünce üzere olmaktır. Her ne işlerse Allah (cc)ı görür durur. Bu mertebeye İman-ı İhsani dahi derler.
Resülullah (sav) Efendimizden iman-ı ihsani sual olundukta buyurdular ki:
<< İhsan : Senin Allah-u teala (cc)' yı görüyormuşcasına ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni daima görür.>>
Efendimiz böyle buyurduğu için bu derecedeki imana iman-ı ihsani dense münasiptir.
İmanı havas derecesine erişmiş kimse ibadet ve tâatında Allah-u teala (cc)'yı görür durur gibi olur. Gizli ve aşikâre ne yapar ve ederse ihlâsla, Allah (cc)'ı Hâzır ve nâzır bilerek işlerler. Allah-u teâlâ (cc)'nın ululuğunu öyle fikrederler ki gönüllerine Allah (cc)'dan gayri hiçbir şey gelmez. Allah (cc)'dan gayri hiç bir şey ile gönülleri safâ bulmaz. Oturup kalkmaları,yürüyüp durmaları hep edep ve hudü iledir. Konuşurlarken sağlarından ve sollarından haberleri olmaz. Sağında ve solunda erkek mi, dişi mi, hayırlı mı, yoksa şerli mi farkında olmazlar. Böylelerin imanları yakin üzeredir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Mart 2013, 18:18:20
Bundan da yukarı bir mertebe vardır. O da;
3 - Hasul hâs mertebesidir.

bunların gönülleri başkalarının hayâlinden dahi arınmıştır. Pâk olmuş ve basiret gözleri açılmıştır. Allah-u teala (cc) böylelerin ruhuna sıfatıyla tecelli eder.
Basiret gözüyle görüp bu tecelliye iman ederler. Vücutlarının her aza ve kısmıyla, elleriyle, ayaklarıyla, göz-kulaklarıyla, zâhir - bâtınlarıyla, saç - sakalının her bir kılıyla iman ederler.
İkinci mertebede adı geçen havaslardan bu mertebedekiler çok üstündür. Bu mertebedekilerin zâti fânilikleri ne şekildir, onu yerinde tedkik edeceğiz inşâAllah..

Bu fenaların birkaç mertebesi vardır.
a - Fenâyı - Ruh,
b - Fenâ-yı Süret,
c - Var Tarık'ı.

Dervişlikte öyle hususlar, makam ve mertebeler vardır ki, harfler ve sesler ifadesi kabil olmayıp ancak dervişlerin lisanıyla ifadesi mümkündür. O hususları işitebilmek için onların kulağı gibi kulağa sahip olmak gerekir.
Bu hususların bâzılarını görmek lâzımdır, işitmekle olmaz. Bâzıları görmekle de, işitmekle de olmaz, tatmak icabeder.    <<  Men lem yezuk lem yedri >>
Manası  ; <<  Tatmayan bilmez >>
Ey kardeş! Avamın, havâs'ın,havâs ul-havasın imanının ne olduğunu şimdi öğrendin. Aslında üçüncü mertebeyi yâni havâs-ul-havas mertebesini hiç kimse lâyıkı veçhile anlatıp dile getiremez. Biz aslını ve hakikatim değil, bizim bilgimizin derecesine ve kıfayeti nispetinde anlatmaya çalışıyoruz.
Hak teâlâ (cc)'nın  kullarının üzerine rahmeti üç mertebedir.

a- Rahmet-i âm,
b- Rahmet-i hâs,
c - Rahmet-i hâs-ul hâstır.

a- Rahmet-i âm ; Yer yüzünde müslüman - kafir, insan - cin, vahşi hayvanlar, kuşlar ve bütün mahlukatı ihtiva eder bir rahmettir.
b- Rahmet-i hâs : Bu rahmet, ahirette yalnız mü'min kullara mahsustur. Bu rahmeti Hak Teâla (cc) mü'min kullara mertebelerine göre ihsan edecektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Mart 2013, 17:47:14
Bunları söylemekten maksat;
Ben Lâ ilahe illAllah, Muhammeden resülüllah derim, namaz kılar, oruç tutarım, hacca gider, zekat veririm ve tevbe ederim diye mağrur olmayasın, bunları mücerred olarak yerine getirmekliğine aldanmayasın. Dini bakımdan her vazifeyi bihakkın yerine getirdiğine zâhip olmayasın. İbadet, tâat yoluna, seğirtip tâ bu mertebelere ulaşasın. Zira nefsin, emmârelikte karar kılarsa bu yüksek mertebelerden mahrum kalırsın. İnsanlık menziline erişemezsin.
Sa'y ü gayreti elden koymamak gerek. Sadece mücerred ve zahiri ibadetle olmaz.

Hak Teâlâ  Kur'anı Kerim'inde buyuruyor;
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى

<< İnsanın eline sa'y ü gayretinin neticesinden başkası geçmez.>> ( en necm süresi,39 )
Bundan maksat ibadet ve tâat yolunda gayret sarfetmemiz,bulunduğu manevi makam ve menzile razı olmayıp daha yükseğine mazhar olmaya gayret etmemizdir.

Hak Teâla Kur'anı kerim'inde buyuruyor ki ;
<< Her kim Hak Teâla (cc )'nın didarını görmek isterse amel-i salih işlesin.  >> ( el kehf süresi,110 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Mart 2013, 14:17:42
Amel-i sâlih nedir ?

Amel-i sâlih iki kısımdır;
1- Zahiri sâlih olan amel-i sâlih,
2- Bâtıni ve manevi olan amel-i sâlih,

Şeriatin emrettiği farzları, sünnetleri, âdabları yerine getirmek bu iki kısmını da ihtiva edip içine alır.

1- Zahiri ve süri olan amel-i sâlihe misal : Allah-u Teâlâ (cc)nın mahlükatından hiç kimseyi incitmemek,mahlukatın nefsine malına zararı dokunabilecek bir fiil işlememektir.
2- Bâtıni ve manevi olan sâlih amellere gelince; kalbi nefsin fesadlıklarından kurtarıp iyiliğe ve salâha götürmek, nefsi emmâreyi mutmainneliğe çevirmek, bu hususta nefisle mücadele etmektir.

1- Nefs-i emmâre ile sıfatlı bulunan ve kavm-i fâsık olan kimseler, kafir ve münafıklardır.
2- Nefs-i Levvâme :

Bu. zâlimdir. Lâkin mülhime mertebesi arzu edilen ve nail olunması istenilen bir makamdır. Dünyada insanın işi emmârelik ile süflileşmiş olan nefsini sırasıyla levvâmeliğe, mülhimeliğe, mutmainneliğe yükseltmeye çalışmak olmalıdır.
İnsan kendini Allah(cc)'a ısmarlayıp tâât ve ibadet üzere olmalıdır. Ta ki, bu sayede yarın ki gamlı ve kederli günlerinde gamsız ve kedersiz olabilsin. Dünya hayatında kişi nefsini bilmeli, onun terbiyesi ile meşgul olmalıdır. Amelini de görüp bilmek, yaramazını ve zararlısını değiştirmek, iyisini hayırlısını alıp yerleştirmek ve devamlı bir şekilde bu gayret içinde bulunmak gereklidir. Bu nefs-i emmârenin afetlerinden sakınmanın en müsbet ve ma-kul çaresidir.
Kişinin ameli, kendisini dünyadan âhirete saadet ve selâmetle iletecek bir aracı ve vesilesidir. Böyle yapmadığımız taktirde yarın Hakkın huzuruna vardığımızda amellerimiz yüzümüze çarpılır. Zira âhirete vardığımızda amellerimiz Hak Teâlâ (cc)'nın huzuruna arz olunacak.
Terazide tartılacak. Arasat meydanında toplanılacak. İşte bunları düşünüp hesaba katmak lâzım. Yarın pişman olanların durumuna düşebiliriz. O gün pişmanlık hiç faide vermez. Ancak nedamet ve hasret hâsıl olur. Bu dünya hayatında ameline mukayyet olmayıp iyisini bilip öğrenmeyen kimsenin hali şuna benzer;
Bir pazarcı bir vilâyete vardı. Nice nice ağzı kapalı çuvalları alıp alıp yığdı. Çuvalların ağzını açıp içinde ne var ne yok diye bakmadı. Memleketine geldiğinde açıp baktı. İbrişim ( ipek ) zannettiği şeyler aba eskileri değil miymiş ? Hepside bir işe yaramaz. pazarcı rezil ve rüsvây olur. Utanır, üzülür.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Mart 2013, 14:15:50
Dünyada nefsini amellerin iyisine sevk ve teşvik etmeyen kötülüklerini ve fesatlarını bırakıp iyilerine ve salihlerine yöneltmeyen kimse de bu pazarcının durumuna düşer. O amel yüklerini dünyadan ahirete, kıyamet arsasına götürdüğünde Hakk Teâlâ (cc)'ya arz eder. Lâkin bütün kötü işleri yüzüne çarpılır, geri çevrilir. Üzülür, ümitsizlik ve korku içinde mahv ve helak olur.
Şimdi ey kardeşim! amellerinin yükünü ve çuvalını burada iken aç ve içinde ne var ne yok gör. Kötülerini, işe yaramayanlarını bir daha alma, işe yarayanlarını çuvalına bol bol doldur. Nefs-i emmâre ile ilişiği olanları bir daha kapına yaklaştırma. Zira onlar Hak Teâlâ (cc) nazarında merduddur. Nefs-i levvâme  ve mülhimeden hâsıl olanları dahi teftiş ve kontrolden geçir. Onların içinde mâsiva ile kirlenmiş ve lekedâr olmuş olanları bulunabilir. Emmâreden bir miktar dahi olsa kabrinde de rahat bırakmaz kıyamette de. Azaba giriftar olursun.
Bu hususta mürşidin yardımına ve görüşlerine ihtiyaç fazladır.
Kötülükleri bırakmak, onlardan rücu etmek, mürşidi kâmilin  huzurunda tövbe ettikten sonra bir daha bu çirkin amelleri hiç işlememek gerek...
Nefs-i mutmainneden hâsıl olan ameller ise, başlı başına iyi amellerdir. Hepsi de Hakk (cc)'nın huzurunda ortaya çıkmaya lâyıktır. Gaye emmârelik, levvamelik, mülhimelik kademelerinden yükselerek mutmainneliğe erişmektir. Zira Nefs-i Mutmainneliğe varıldığında Hakk (cc)'a en lâyık olur. Hakk (cc)'ın huzuruna dahi çağrılır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Mart 2013, 13:04:39
Kur'an-ı kerimde buyrulur;
<< Ey mutmainne nefs! Dön Rabbine ( cennetine ) sen ondan razı, o da senden razı.>>  ( el-Fecr suresi,28 )
Kişi kendi nefsini bilmeli ve onun ıslâhı ile meşgül olmalıdır. Amellerin sevaplı olanında devamla günah olanını terk etmelidir. Böylece dünyevi ve uhrevi afetlerden sakınmış oluruz. Nefis, bütün ayıplardan kurtaramadıkça Hakkı bilmek kabil olmaz. Nitekim mübarek bir sözde duyurulmuştur;
<< Kim ki nefsini bilirse Rabbini de bilir.>>
<< El- kelâmü yecürrü ilel-kelâm.>>

Mânası : << Söz sözü açar.>> O halde deriz ki  ;
Önce insan nefsini bilmeli, sonra nefsin mânasını bilmelidir. Mânayı nefs hasıl olmadıkça ma'rifeti Hak da hâsıl olmaz. Nefsin terbiyesi ile meşgül olmak riyazet, mücâhede ve zikrullaha devam etmek gerektir. İşte bu hususta tekâmül kaydedebilenler sıfatı insandan mânayı insana terakki eder. Hakkın sıfatı ancak mânayı insanda zahir olur. Ma'rifet-i nefsin hâsıl olması gerekir. İşte sadece o zaman insan mânayı insan  hakk-ı mahz gibi görünür. Taleb edenin kendi nefsinden Hakkı temyiz etmesi gerektir. Kendi mânasına Hak dese Hakkı bilmemiş olur. << Men arefe nefsehü>> makamına varmamış olur. << Fekad arefe rabbehü>>'ye gelince; bu hususta çokları hataya düşmüşlerdir. Zira mânayı nefs-i Hak tasavvur ettiler. Sıfat-ı Hak ile zahir olduğu için << Enel-Hak>> dâvasını güttüler.
Şeyh Beyazıd-Bestami Hazretleri der ki;
<< Otuz yıl çeşitli mücahedeler, riyazatlar,mezallet yâni horluk ve hakirlik talep edip müridlik kapısında oturdum. Maksadım Bârı Teâlâ'ya (cc) nail ve lütfuna mazhar olmak idi. 30 yıl sonra dostla benim aramda olan perdeyi kaldırdılar. Gördüm ki Bâyezid perde arasında zahir oldu. Yani demek oluyor ki Bayezid'in Rabbinin sıfatı Bâyezid'de tecelli etti. Sonra öyle zannettim ki istediğim yine kendim imişim. Çünkü gördüm ki bana görünen ancak Bâyezid'dir. Yâni Bâyezid'de görünen Hak sıfatı imiş.Manayı Bâyezid'dir böylece bildim.
<< Men arefe nefsehü fekad arefe rabbehü..>>

Mânası; << Kim ki kendi nefsini bilirse Rabbinide bilir.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Nisan 2013, 15:50:48
Muhakkak da budur, dedi. Öyle ise bir kimse kendi mânasını bilip onun vasıtası ile Hakk (cc)'ı bilmesi, o kimsenin nefsini bilmesi ve mâ'rifet kesbettim demesi yalandır. Aslı yoktur Binaenaleyh: Nefsini bilen Rabbi'ni bilir'in mânası ve sırrı; kim ki kendi mânasını bilir, o kimse Rabbini'de bilir, demek olur.
Kim ki kendinin niteliğini bilmez, o kimse Rabbini de bilmez. Kendinden gayrisini hiç bilmez. Bu münasebetle Hakkı'da hiç bilmez. Nitekim demişlerdir.   

BEYT
Kişi ki, keyfiyetini idrâken aciz. Nasıl olur da kadim ve ezelden Cabbar olan Allah'ın ( cc) keyfiyetini bilir?. Bilemez.. Kendi niteliğini bilmeyen kimse, o Gani Cebbar hakkında ne söyleyebilir?
İnsanın nefsi ya emmaredir veya levvamelikte. Makam-ı mutmainneliğe vasıl olmayan kimse, bu mertebelere erişip ma'rifet hasıl edemez. Tasfiye edilecek hususların tamamen tasfiye edilmesi gereklidir. Hakkın (cc) o kimseyi çağırması lâzımdır. Bu da nefs-i mutmainne makamına vâsıl olmadıkça mümkün değildir. O makama münhasırdır.
Nitekim Hak Teâlâ buyurur:
                                       ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
<< Ey mutmainne olan nefs! Senden razı ve seninde razı olduğun halde Rabbine (cc) dön.>> ( el-Fecr süresi, 28 )

Hakkı talep edene ve bu yolun yolcusu olmak isteyene evvelâ suret-i nefsi bilmek ve ondan sonra sıfatından mânaya yetişmek lâzımdır. Sonra ma'rifeti Hak hâsıl olmalı.
Nefs-i Mülhime, Nefs-i Levvameden üstün ve yukarıdır. Bunun çeşitli sebepleri vardır; zira nefs-i levvame bir zaman nefsi emmâre-i bissü'e uydu idi. Ahirete yarayıcı amelleri,kitabı, sünneti terk edip şeytana uyarak cehennenim yolunu tutmuş idi. Küçük - büyük günahlardan ne bulduysa işledi.
Lâkin Hakk'ın inayeti imdada yetişti. Nefs-i emmârelikten ayrıldı. Cennetin yolunu tutmak istedi. Cennete layık amellerle meşgul oldu. Mürşid de nefs-i emmâreyi nefs-i mülhimeye döndürmek direktifini verdi. Nefs-i levvamenin iki yüzü vardır. Bir yüzü nefs-i emmâreye bakar, diğeri de nefs-i mülhimeye. Nefs-i mülhimenin de iki yüzü vardır, bir yüzü levvâmeye, diğeri mutmainneyedir. Nefs-i mutmainne'nin de iki sıfatı vardır, biri Raziye, diğeri de Marziyyedir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Mayıs 2013, 15:47:40
Nefsi-i levvame bir bakımdan nefs-i emmâreden yüzünü çevirmiştir. Lâkin devamlı olarak tekrar meyletmesinden korkulur. Nefis, levvâmelik üzerine karar kılar ve tövbe üzerinde kalırsa bu kimseler o vakit cennete girer. Asla cehenneme girmez. Allah-u Teâlâ (cc)'nın fazlı. Resülünün şefaati ve iyilerin yardımıyla ahirete gidinceye kadar bu hal üzere kalır. Zira bu hususta salâhiyyet yolu da  cennet yoludur. Fısk ve fücur ise cehennem yoludur. Öyle olsa dahi bu nefs-i emmare ve nefs-i levvâme sahipleri yinede onlardan farklıdır. Nefs-i levvâme sahibi, nefs-i emmâreye tâbi olan kimselerden üstündür. Bu emmârelik derecesinden alâkasını kesmesi lâzımdır ki cennete girebilsin. Nefs-i levvâme de kendisine zulmettiğinden dolayı kendisine âyette zâlim denildi. << Onlardan kendi kendisine zulm edenler vardır.>> ( el-Fâtr süresi, 32 )
Her kim nefs-i emmâresine uyarsa o zâlimdir. Rücu'eder ise bütün günahları afvolunur. Nitekim günahları ne kadar olursa olsun o günahların miktarınca tevbe ettiğinden yerlerine sevap yazılır. Allah-u Teâlâ (cc) Kelâm-ı Kadiminde bu gibilerin günahlarını hasenata tedbil ettiğini müjdeler. << Çünkü bunların kötülüklerini Allah (cc) iyiliğe çevirir.>> el- Furkan süresi, 70 )
Resülullah (sav)'da; << Tevbe eden günah işlememiş gibidir.>> buyururlar.
Cehennem denilen azgın mahlük, mü'min kimseye: << Ey mü'min çabuk geç, senin nurun benim nârımı (ateşimi ) söndürüyor>>der.
Zira nefs-i emmârenin sahibi, üzerinde olduğu amellerin bâtıl olduğunu anladı ve rücu'etti. Bir daha da günah işlemeye de kast etmedi. İşte o zaman gerçek tevbecilerden olup
وَيَسْأَلُونَكَ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ
<< Şüphe yok ki Allah çok tövbe edenleri ve temiz olanları sever.>> ( el- Bakara süresi,222 ) bu âyetin müjdesine de mazhar oldu.
Böyle tevbesi kabul olan nefs-i levvâmeli kimse sırat köprüsünden yıldırım sür'atiyle geçer. Allah (cc) dostlarından olup günah işlememiş gibi olduğundan âhirette saadet ehlinden olur. Lâkin dünyada iken bu kimselerden kefşü keramet hâsıl olmadı. İlhamların zevkini de tatmadılar. Zira nefs-i levvâme keşif ve keramet yeri değildir. Şu kadar var ki mü'minlerin avamının hâslarından oldular. Vâllahü a'lem bissavâb. Nefs-i levvâmenin mertebesi yoktur denilmenin sebebi de budur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Mayıs 2013, 18:27:11
Nefs-i Mülhime ;

Bunun da mertebesi tektir. Nefs-i mulhime, nefs-i levvâ'meden çok ileri ve üstündür. Sebebi odur ki, nefs-i mülhime sahipleri gerçek günahları işlediler, tövbe edip rücu'ettiler ve geri döndüler. Eğer nefs-i levvâme,levvâmeliğinde devam eder ise umulur ki, nefs-i emmâreliğe geri düşer, alçalır, âdileşir. Yok eğer nefs-i mulhimeliğe çıkarsa yâni riyazât ve mücahedeye başlayıp da devam ederse ve bir mürşidin eşiğine düşerse ozaman uyanıklık örtüsünü başına örter, şeriat ve tarikat yolunun yükünü yüklenir, tasfiye ve tezkiye kalıbına girip nefisleri temkine ulaştırır. Öyle ki sahipleri mülhime makamına erişirler, yani İlhamât-ı Rabbani ile müşerref ve kalbleri münevver olur. Her nesnenin hakikatini Rabbin ilhamıyla bilirler. İbadet ve tâat lezzetini can ve dimağlarına tattırırlar. Hayr'ı şerden seçerler.
Eğer bu nefs-i levvâme levvâmeliğinde devam ederse yani mülhimeye çıkamayıpta levvâmelikten emmâreliğe düşerse Allah (cc) korusun sahibi ehli cehennem olur. Yine çalışıp gayret ederse tekrar mülhimeliğe yükselir. Riyâzât ve mücahedesini arttırıp dini bilen mürşidin huzurundan ayrılmazsa terakki eder, mutmainneliğe erişir. Nihayet Hak'ın huzuruna çağrılır. Bu sebeplerden dolayı nefs-i levvâme kavminin makamından, nefs-i mülhime kavminin makamı yüksektir. Bir kimse nefs-i levvâmelik makamına vardım diye boşverip olduğu yerde saymamalıdır. Artık cennet ehli oldum diye herşeyi boşvermemelidir. Zira levvâmelik makamı hatarat ve tehlikelerle doludur. Nefs-i mülhimenin bunun üstünde bir makam olduğunu  anlayıp bu yükseliş için devamlı sa'y ü gayret sarfetmek gerektir. Mülhimelikten de mutmainneliğe yükselmeye devamlı surette çalışmak lâzımdır. Zira makam-ı aşk mutmain-nelik makamıdır. Mutmainnelik makamında geceli-gündüzlü riyazât, mücadele ve mücahede lazımdır. Ardı arkası kesilmeyen bitmeyen tükenmeyen zikir ve virdlerin ardını bırakmamak gerektir. Nefs-i merdüd ve kötü sıfatlardan temizledikten sonra onu saf halinde tutmak ancak bu sayede mümkündür, insanlık perdesini basiret gözünden kaldırıp aradılar, direkt olarak hakikatları böylece gördüler. Gayb aleminden gelen ilhamların türlü türlü zevklerini canlarına ve dimağlarına tattırdılar. Salâh ve fesadı bu ilham ile ayırt edip bildiler. Hakkı ve bâtılı ayırt etmekle beraber bâtılı terk ile Hakka uydular, selef-i salihin...
Bunlar nefs-i mutmainnenin küçük- büyük  sıfatlarına uydular. Nefs-i mutmainnenin küçük sıfatlarından biri haya'dır. Diğerleri ise cömertlik, şecaat, tevazu' ( alçak gönüllülük) yumuşak huyluluk, iyiyi severlik,sabır, şükürdür.
Bu mertebedeki kimseler çirkin huylardan kurtuldular, bunlar nefs-i emmârenin huylarıdır ve şunlardır;
Heva, nefsine tabi olmak, gadap ve öfke,hırs ve şehvet,kibri gurur,ucub,riya gibi çirkin huylar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Mayıs 2013, 17:58:08
Nefs-i levvâmenin de altı adet yaramaz ve çirkin sıfatı vardır. Bu altı kötü sıfatları yukarıda saydık. İşte bunlardan sakınmak ve yine yukarıda sayılan iyi sıfatlarla sıfatlanmak gerekir.
Nefs-i levvâme kavmi vardır. Mesala sofiler gibi. Bunlar muahbbet ehli değildirler. Zira bunlar ölmeden önce ölüp de haşirden, yâni kıyamet gününden önce kalben dirilmediler. Eğer o makamın zevkini bulsalardı mulhimelikte kalmayıp mutmainneliğe yükselirler ve devamlı bunun gayreti içinde bulunurlardı.
Nefs-i mulhime kavmi nefs-i emmârenin yaramaz sıfatlarından bir bakıma kurtuldular. Yaramaz ve çirkin huylarını riyazet ve od ateşi ile yakıp ortadan kaldırdılar.
Mücahede ipinede sarıldılar, iyi huyların tamamı ile huylandılar. İbadet, tâat, zikrullah nuruyla münevver oldular, tekrar dirildiler. Ölmekten maksad ise, kötü sıfatlardan kurtulmaya çalışmaktır. İşte bu; nefs-i emmâreyi yok etmek ve öldürmek demektir.
Tekrar dirilmekten maksad ise ; iyi sıfatlarla sıfatlanıp bununla müşerref ve müzeyyen olmaktır. Zira nefs-i emmâre kötü sıfatlardan ayrıldığında hemen suyu bitmiş dere misâli ölür. yok olur ve mahv olur. Bunun açık misâli ; mal ve makam sahipleridir. Mallarından ve makamlarından ayrıldıkları anda ölürler veya ölmüş gibi olurlar.
Ölmek iki kısımdır. Biri canın ve ruhun bedenden ayrılması, diğeri de biraz önce anlattığımız ölümdür.
جعل قبل وفاته
Mânası ; << Ölmeden önce ölünüz.>> sözü ikinci nevi ölümün remzi ve sembolüdür.
Nitekim ashab-ı güzin, riyazet ve mücahede ile nefislerini öldürdüler. Yine yaramaz sıfatlardan nefislerini  kurtardılar. Kıyamet gününden önce tekrar dirildiler. Yâni o iyi huylarla kâmilen huylandılar. Basiret gözünden beşeriyyet gözünü tamamen kaldırdılar. Hakkın cemâlini basiret gözüyle müşahe de ettiler. Nitekim Hz Ömer (ra): << Kalbim Rabbimi gördü.>> dedi.
Hz Ali (kvc) de << Görmediğim bir Rabbe ibâdet etmem.>> buyurdu.
Bunlar acayip gelmesin, çünkü böyle şeyler basiret gözüyle müşahede edilirler.

وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
Manâsı ; << Kim bu dünyada kör ve amâ ise ahiret gününde de kör ve amâ olacaktır. Ve yol bakımından da daha sapıktır.>> ( el-İsrâ süresi,72 )


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Haziran 2013, 19:38:48
Bundan maksat gönül gözünün körlüğüdür. süret gözünün âmâsı değildir. Yâni her kim ki dünyada basiret ve kalb gözünü elde edemediyse o kimseye âhiret gününde kalb basireti verilmez. Bu beş duyudan biri olan şu iki gözümüzün bulunmaması manasına gelmez. Zira bu iki göz kıyamette verilmemiş olsa mahrum olanlar kıyametin ahvalini göremezler idi. Mülâhaza da edemezlerdi. Şu halde âmadan maksad; basar göz görmezliği değil, görüş noksanlığıdır. Allah'ın (cc) dâvetine basiret denilmiştir. İşte Kur'an-ı Kerimde buyrulur;
<< Ey Resulüm ! De ki ; İşte benim yolum budur. Ben Allah'a bir görüş ve anlayış üzere İnsanları davet ediyorum.>> ( el- Yüsuf süresi,108 )
Her kim ki dünyada Hak Teâlâ (cc)'yı basiret gözüyle göremezse ahirette dahi göremiyecektir.
Bazı müşkil zannedilen hususlar bulunabilir. Bu meselelere yeri geldiğinde temas edilip anlaşılması te'min edilecektir.
Mühim olan nefsi yaramaz huylardan kurtarmaktır. Kim nefsini yaramaz huylardan kurtaramazsa onun nefside emmârelikten kurtulamaz.
Nefs-i mülhimelik makamı, iyi ahlâklarla ahlâklanmak, basiretin açılıp o açılan basiret ile Hakkı görmektir. Bâtıni kulağın da açılması ve bu açılan batıni kulakla İlhâm-ı Rabbaninin işitilmesidir.
Nefis levvâmelik mertebesinde kalırsa ölü ve hareketsiz gibi olur.
Nefs-i mülhime makamının öyle bir taifesi vardır ki Haktan gelen ilhamların zevkini bilirler, her hâl-u kârları Haktan yana olur. Bir ses işittiklerinde veya bir beyitlik şiir dinlediklerinde hemen elestü hitabının zevkini duyup tadarlar. Velev ki bu ses insandan gelmiş de hayvandan, nebattan veya cansızlardan vücuda gelmiş olsun. Hâtta kapının gıcırtısını dahi işitseler aynı zevki duyarak derhal semâya ve dönmeye başlarlar.
Nitekim Mevlâna Celâleddin Mesnevide buyurur:
Neyden dinle ki nelerden nelerden hikâye etmede
Ayrılıklardan şikayet etmede
Ayrılık firkatinden parça parça olmuş sine isterim
İştiyâk derdini şerh edeyim
.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Haziran 2013, 15:49:37
Mevlâna Hazretleri  demircilerin çekicinin sesini dinledi ve sıçrayarak semâya başladı. Bunun sebebi Elestü hitabının zevkini tatmış olmasıdır. Bir beyit veya bir ses işittiğinde ihtiyarının elinden gidip semâya başlaması, kalbiyle ve kalıbıyla cüşa gelmesi. aşk kazanının altına vurulan bir odun mertbesinde-ki o sesin işitilmesi ve o işitilen seste Elestü hitâb-ı İlâhisinin duyulması ve onun zevkinin tadılması dolayısıyladır. Mevlâna döne döne oynadı, taştı.
Safa ehli olan kimseler, şahin kuşuna benzer. O şahini avının peşi sıra bıraktılar. Avını ardınca kovaladı, peşini bırakmadı. Nihayet avını yakaladı. İşte bunun gibi ehl-i safânın da nefsi-i mülhimeleri esir ve zebuun edilmiş haldedir. Bir ses işittiklerinde derhal Elestü hitabını duyar gibi onun zevkini duyarlar. vecde gelip semâ'ya başlarlar. Bu beden kalıbını harekete getirirler. Maksuda erişmeyince durmazlar.
Bunlar ten kulağıyla dinlemezler. Gönül kulağıyla dinlerler. Be sebepten ihtiyarları elinden gider. Değirmenin çarkı gibi durmadan dönerler. Onların kalblerine erişen varidat sırf Rabbani değildir. Sırf şeytanide değildir.
Hakkın taleb edicisi olarak nefsini ıslah etmek isteyen kimselere elbette bunları bilmek gereklidir. Tâ kendinin zevkini, şevkini,vecdini, semâını ve halini bilsin. Başkalarının dahi vecdini, halini ve semâını bilebilsin. Bunların Rahman ve şeytan olup olmadıklarını ayırıp seçebilsin. Rahmani ise ona uysun, şeytani ise terk edip selâmete erişsin.
Bu husustaki ilhamlar Beş nevi'dir;
1- Şeytani,
2- Nefsani,
3- Meleki,
4- Kalbi,
5- Rabbani.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Temmuz 2013, 17:58:39
Nefsani olan ilhamlar sırf şeytandandır. Şeytanın vesvesesidir. bundan son derece kaçınmak gereklidir, zira sırf fesattır. Hiç hayır yoktur. Şeytanın ilkasıyladır. Durmadan insanı fısk ve fücura teşvik ile itekler. Eğer olduğu surette insanı kötülüklere itemezse başka kılık ve kıyafetlere girerek yine mel'anetini işlemeye çalışıp gayret eder. Tâ ilgilendiği kimseyi kendi mezhep ve meşrebine soksun.
Kalbi olan ilhama gelince, bu hayırdır. İnsanı Hakka ve hakikata, amele, hayıra, rahmet ve hikmete teşvik eder.
Meşayihten birine bir sual sordular. Sağına, soluna, gönlüne teveccüh etti. Ve derhal cevap verdi, tekrar kendisine;
- Hikmet nedir ki önce sağa,sonra sola teveccüh ettiniz ve cevap vermediniz ? Önünüze teveccüh ettikten sonra cevap verdiniz ? diye sorulduğunda :
- Sağımdaki meleğe sordum. Bilmezmiş. Solumdaki meleğe sordum. O da bilmezmiş. Döndüm gönlüme sordum. Cevap verdi. Ondan aldığım cevabı bende size söyledim, dedi.
( Müftüler sana fetva verseler de kalbinden fetvayı sor ) İşte bu kalbi olan ilhama ne güzel bir misaldir. Yakın bir ilhamdır. Gerçektir ve haktır. Bu ilham'ın hayrı da vâki'dir. ( Tabiidir ki Kur'an ile dolu kalb burada kasd edilir. )
İlham-ı Rabbani de ilhamın diğer bir çeşidi olup bunun da vukuunda hiç şüphe yoktur. İnsanlara şeytanın ve nefsin ilhamını iyi bilmek ve öğrenmek gerektir. Diğer ilhamları da bunları bilmek kadar olmamakla beraber bilmek herkes için mühim ve lâzımdır. Bu ilhamlar kalbe doğdukça mürşide söyleyip anlatmak gerektir. Asla nefsin isteklerine uyup şerre tâbi olmamalıdır.
Nefsani ve şeytani ilhamların alâmetleri şunlar olup bunları öğrenmek suretiyle aldanmayasın, doğru yoldan gidip maksuduna ve maksud-u hakikiye ulaşasın.
Müellifi de hayır duadan unutmayasın. ( Allah (cc) müellifinden ve islamı bilip hizmet edenlerden razı olsun, amin. )
İnsana vesvese gelir. İnsan o vesveseye tâbi olmak ister. Bu arzu kendisinde artar. Bu fâsit işi yapması için nefsi kendini o tarafa teşvik edip iter. Her teşvik edişte bu fâsıkiğı başka şekil ve kılıkta insana gösterir. Şayet bir surette fesadını yaptıramazsa başka bir surete girmek suretiyle o fesadı işletmeye çalışır. Tâ muradı tamam oluncaya kadar bu şekilde devam eder.
Birinci arzusunu yerine getirttikten sonra ikinciye aynı minval üzere başlar. Bunlardan birincisini yaptırtmaz ve bunda muvaffak olamazsa bundan başkasını da kat'iyyen yaptırtmaya muktedir olamaz.



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Temmuz 2013, 18:39:03
Mâlik Bin Dinar (ks) bir gün pazarda gezerken canı yer-yemişinden alıp yemek istedi. 10 sene sonra tekrar pazara giderek gönlünün istediği yer yemişini aldı. Bir bez içine koydu. Cübbesinin altına alıp pazardan çıkacağı sırada bir oğlan çocuğu gördü, çocuk ağlıyordu. Şeyh sordu ;
Kimin oğlusun ? Filân kimsenin oğluyum diye cevap verdi, - Atan benim dostum idi. Al şu yer-yemişini deyip geçti gitti.
Mâlik'in nefsi feryad etti:
Sen beni helak ettin,zebünun oldum. Mâlik nefsine cevaben;
Ben sana bundan sonra da yer-yemişi verici değilim,  dedi ve ilave etti;
Sen arzu ettiğin şeylerle bir müddet beraber bulundun ve sevdiğin şeylerin kokusunu aldın. Sana bu kadarı yetmez mi ?
Böylece nefsinin arzusuna uymadı.
Bir defasında da Mâlik Bin Dinar'ın nefsi incir istemişti. Bu hususta arzusu 7-8 sene bütün şiddetiyle devam etti. Kendisini bu husustaki şiddetli arzusu rahatsız ve huzursuz etti.
Dedi ki :
- Ey bedbaht nefis! Gel seninle pazara gidelim. İyice bir gör ve seyret ki bu sana kifayet eder. Pazara vardı. Gördü ki birisi yaş ve taze incir satar. Mâlik'in nefsi dedi ki ;
- Allah'-u Tealâ (cc)'nın izzet ve celâli hakkı için şu yaş incirlerden alıversene. Yoksa can veririm.
Mâlik nefsine dedi ki:
- Ey nefis. Benim bir mangırım bir tek kuruşum yok.
Nefis ded ki:
- Nalınlarını veriver. Bir iki gün de nalınsız geziver.
Mâlik nalınlarını çıkarıp eline aldı. O incir satan adamın yanına vardı. Dedi ki:
- Şu nalınlarımı al da bana bir kaç tane incir  ver.
O incir satan adam nalınlarını alarak fırlattı attı. Ve dedi ki:
- Bu neye yarar ve kaç para eder ?
Mâlik Bin Dinar vardı. Nalınlarını aldı yürüyüp uzaklaştı.
Önden birisi incir satana yaklaştı ve dedi ki:
- O nalını fırlatıp attığın ve kendisine incir vermediğin kimsenin kim olduğunu biliyor'musun?
-Bilmiyorum.
-Şeyh Mâlik Bin Dinar denilen kimsedir.
Bunun üzerine o incir satan kimse bir ah çekti ve kölesine ded ki:
- Al bir tabak inciri, az önce buradan ayrılan şeyhin ardından yetiş, kendisin ara bul ve ver. Eğer incirden alıp yerse seni âzâd ediyorum. O köle hemen bir kaba bir miktar incir koyup arkasından seyirtti.
Aradı taradı  buldu.
Dedi ki:
- Şeyhim siz bu inciri alırsanız ben âzâd olacağım. 
-Şeyh dedi ki:
- Sen âzâd olucaksın amma, bu defa da ben esir olacağım. Nefsimin istediğini vermem demek o suçu mevlâmdan istemem demektir.,
Mâlik Bin Dinar ömrünün sonuna kadar incir yememiştir. İşte nefsani ilhamlar bu sebepten malüm olmuştur. Bunları yapması, nefsine uymaya kendisini yaklaştıracağından kat'i surette kendini alıkoyduğunu bildirir. Nefislerinin arzularından geçtiklerinden Mevlâya vâsil oldular. Bunun için devamlı nefse muhalefet gerekir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2013, 19:45:36
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

<< fakat her kimde Rabbi'nin makamından korkmuş ve nefsi şehvetten alıkoymuşsa muhakkak cennet onun varacağı yerdir.>> (en Naziat süresi 40-41 ) buyurmuştur.

Şeytani ilhamların alâmetleri :
Bunun alameti şeytanın bir şey'i ilka etmesidir. Bu ilkasını men edersin kaçarsın, tekrar şeytan onu başka türlü kılık-kıyafet içine sokar ve yeniden ilka etmeye çalılır. Aslında şeytanın gayesi ilk ilkasını te'mindir, Eğer bin kerre men etsen, bin çeşit şekle sokar sana kabul ettirmeye çalışır. İlka eden ve ilka ettiği şey aslında birdir. Değişmez. Eğer şer suretinde beceremez ve kandıramazsa, bu sefer onu sahte hayır suretine sokar ve tekrar sana vermeye say-ü gayret eder. Nefsani ilham, umumiyetle bir surette tezahür eder ve vesvese verir. Şeytani ilham gibi, fasid garazları türlü türlü surete koyup aldatmak bilmez. Lakin ciddi olur. Muradını almadıkça insanın yakasını bırakmaz. Mesela: falan kimsenin nefsi filan şey'i istemiş vermemiş derler ve ayıplarlar diye insana vesvese verir. Malik Bin Dinar (ks) 20 yıl yaş hurma yemedi. Şeyh Ba-yezid-i Bistami (ks) ömründe bir defa ( Hakkın taleb edicisi olalı beri ) bir hırkadan maada hırka giymedi. Tek bir hırkası vardı. Ömründe bir dondan maada don giymedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Ağustos 2013, 18:17:01
Nefsin arzusu olduğu için şeytan ilhamını türlü türlü suretlere koyarak Hakk'ın yolunun yolcusu olanlara arz eder. Hak yolunun yolcuları için bu tehlikelerden kurtulmak gayet müşkildir. Meğer Allah (cc)'ın lütfu sayesinde '' meşâyhin haklı telkinleri imdada yetişsin.
Şeytanın insanI hayır ve taata kılavuzlayıp teşfik etmesi dahi yalandır. inanmamak gerektir. Yoksa aldatır muradına zebûn eder. Bala ağu ve zehir katan kimsenin hareketi bunun en bariz misalidir. Hayra şerri katar, şerbet gibi içirir. Hayrı gösterir şerri sunar. Maksadı hak yolunun yolcusu olmak isteyen kimseyi dünyadan ahirete imansız göndermektir.
Bu sebeple meşâyh-i kiram ( ks) dediler ;
Dilediğimizle cennete gitmeyiz fakat dileğiyle cehenneme gideriz.
Sultânı Arifin derki :
- beni bir günde şeytan 70 defa hacca davet etti hemde yetmiş türlü surete girmek suretiyle.
İnsanın nefsi, insanı devamlı olarak Hak'tan uzaklaştırmanın gayreti içindedir. Onun için nefsin isteğini terk etmek hayırlıdır.
BEYT;
Seni Hak'tan ırak eden zebanı tut yahut ğılman
Geri koyan adüvdür.
Eğer küfr-u eğer iman.
İlhâm-ı meleke ve ilhâm-ı kalbi :
İlhâm-ı şeytani ve ilhâm-ı nefsani şer olduğu gibi, ilhâm-ı meleki ve ilhâm-ı kalbi de hayır ve iyilik ile ilgilidir. Bu ikisinde de tehlike ve korku yoktur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Ekim 2013, 19:40:02
İlhâm-ı Rabbani'ye gelince;
bunun da bir tanecik alâmetinden bahsedelim. Nefs-i mülhimeliğe ve bunun makamına eriştiğini bilmek gerek. Bunu bilip rağbet etmek için hüner ehli ve gerçek talip olmak lâzım. Zira her hayvanın nefs-i emmâresi, kendisini her sabah otlakta bulmasını te'min etmeye kâfidir. Bu havyvanlar bu sözlerde bir şey anlayabilirler mi? Bir zevk alabilirler mi? Şeker yemek için tutu kuşu gereklidir. Karga bundan ne anlasın? Şekeri ne bilsin? Kargaya şekeri versen, bakmaz bile. İlla leş ve cife ister! Bunu bulduğunda burnunu batıra batıra yer. Sonra çıkar bir ağaç basma oturur. Burnunu siler ve kanadını düzeltir. İki yanına bakar ve ara sıra kendini bir şahinde zannettiği olur. Gururla kibirle oturur.
Şimdi sen iyi bil ki, İlhâm-ı Rabbani nefs-i mülhimeye gelir. Üç mertebe üzerine üç halde gelir:
1- İlham,
2- Hitâb,
3- İşaret.
Bunların üçü de İlhâm-ı Rabbanidir. Her birine ayrı ayrı ad konmuştur. İlhâm-ı Rabbani, nefs-i mülhimeye işaret olarak dahi gelir. Tamamen vasat mertebeye varınca ve mutmainnelik makamına erişince hitâb gelir. Buna Hitâb-ı Sarih derler. Bu hitâb kendisine gelen kimse seksiz hiç bir zaman başkasına söyleyemez. Ve kendisine gelen Hitâb'ın Haktan olduğunu da bilir. İşaret dediğimiz de geldiğinde bunun da Haktan olduğunu kendisine işaret gelen kimse bilir, anlar. Lakin bir bilene anlatmadıkça o mes'elede sarahat hâsıl edemez.
Bu mevzularda meşâyh-i kiram ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflardan bir parça bahsedelim. Zira faideden hâli değildir.
Şeyh Cüneyd-i Bağdadi (ks) << İşaret Hafi'dedir. İşaret ehl-i hafi'nindir, Lâkin ehli hafi de mübteladır>> buyurdu.
Şeyh Ebu'l-Kıyâs (ks) ela:
<< Muvahhidlerin helaki İşaret i Hafi'dedir>> buyurmuşlardır.
Şeyh Şibli (ra) ise:
- İşaret-i mükerrerdedir, buyururlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Ekim 2013, 04:01:02
İlhâm-i Rabbani denilen şey bir hitabdır ki Haktan gelir ve nefs-i mülhimeye ilişir. Onun geldiği gönül, selamet saadete nail olur. İlham gelen kimse dinlesin ve görsün ki eğer kendi nefsinde yedi adet yaramaz sıfatlar varsa, onun nefsi mülhimelik makamına henüz erişememiştir. O kimsenin gönlüne gelen İlhâm-ı rabbani değildir. Cehl ve gayret ile nefsini bu kötü ve murdar sıfatlardan kurtarsın. Zira Hak Teâla'nın Kur'an-ı Kerim'inde :
<< Ancak Allah-u Teâla (cc)'ya kalb-ı selim ile gelen kimselere Allah nezdinde fayda vardır.>> ( eş Şuara süresi,84 ) buyurması işte buna işarettir. Bu yedi kötü sıfattan nefsini kurtaramayana ilhâmı Rabbâni gelmez.
İlhâm-ı Rabbaninin bir alâmeti de şudur ki:
 İlhâm-ı Rabbani bir gönüle geldiğinde o kimsenin gönlünde Hakkın zevkini tuttuğu gibi atar. Yediği yemeğin, içtiği suyun hiç safâsını süremez. Halk ile ülfet etmekten, gezmekten, çıkmaktan, vermekten, almaktan, vesaireden hoşlanmaz. Nefsani şeyler gözden kaybolur. Nefsani ilhamlar, şeytani iğvalar o nefse acı ve sevimsiz gelir. Zira o nefse Rabbani ilhamlar gelmektedir. Bu nevi kimseler sema ederse reva ve caizdir. Lâkin nefsinin istek ve arzusuyla olursa haramdır.
Hitâb-ı Sarih denilen şey töhmetten ve sekten münezzeh ve beridir. Amma hitab-ı Sarih bâzı kimselere harf ve ses olmaksızın gelir. bâzan harf ve ses vasıtasıyla gönül kulağına gelir, söylenir. İki dudaktan çıkan söz gibi değildir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rümi demiştir ki;
Mânası:
<< Ben çok zaman gönül pencerisini can kulağıyla dinledim.
fakat her ne kadar konuşmayı işittimse de iki dudağı görmedim..>>
Bu apaçık olan hitâbı İlahi gönüle vâsıl olunca ya harf ve ses vasıtasıyla veya harfsiz ve sessiz gelir. lâkin bu yolun yolcuları bunun Haktan geldiğini bilirler.
Bunun altı tane yol ve tariki vardır. Dört renktir. Bunlar dostlardan bir nida işittiklerinde şevklerinden bütün vücutlarının azaları Lebbeyk deyip çağrışırlar. ızdıraba düşerler. Bunların ızdırabından bu yolun yolcusuna bir ilim hâsıl olur ki bu sayede bütün müşkilleri hallolur. bu ilham ve hitabların nuru vardır. bunun zâhiri alâmet ve nişanlarını bilmek isteyen kimse tecrübeli ve şeriat bilen bir mürşidin eşiğine kendini bırakmalıdır. Bu yol kılavuzsuz olmaz. Bunda söylenecek çok şey vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Şubat 2014, 23:29:30
Nefsi mutmainnelik mertebesi bu nefsin sahibinin Hakka çağrıldığı bir makam ve mertebedir. Bu mertebeye erişebilen nefse, nefs-i sâbıka derler. Zira Allah-u teâlâ (cc) Kur'ân-ı Kerim'inde: << Kimi de Alla (cc)'ın izniyle hayırda ileri geçendir.>> ( el- Fâtır süresi, 32) buyurduğu, nefs-i mutmainneye işarettir. 
Nefs-i sâbıka'ya nefs-i âşıka dahi derler. Bu adın verilişinin sebebi, hâli hayatında iken sebkat ettiği içindir.
Nefs-i mülhime ve nefs-i mutmainnelik makamına varınca ekseriya Hıtâb-ı Sarih erişir. Cezbe-i İlâhi bizzat onun boynuna takılır. O kimsenin bu âleme ve bu âlemde bulunanlara ve insanlara olan aşinalığı ortadan kalkar. Can ve gönül kuşu durmadan Haktan yana cezbedilir ve çekilir.
Mevlânâ Celâleddin'i Rümi buyurmuşlardır ki:
Ben Basra'ya gidiyorum o da durmadan Kullaba çeker.
Nefs-i mülhime  ile sıfatlanmış kavim, daima imam-ı Rabbani'nin nuruna nazar ederler. Durmadan mutmainneliğe terakki edip yükselirler.
Nitekim:
<< Mü'min Allah (cc)'ın nuru ile nazar edip bakar.>> denildi.
Nefs-i mülhime kavmi, kıyamet gününde Arasat arasında bin ayak bir ayak üzerinde iken Muhammed (sav) ümmetinin asilerinden nice binini zebanilerin elinden ve cehenneme atılmaktan kurtarırlar ( Allah izni kime olursa o yapar. )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Şubat 2014, 00:42:41
Hak Teâlâ (cc) izniyle, Peygamber efendimiz (sav) yanında Hz. Ebübekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Ve Hz Ali (kvc) bulunurlar. Ümmeti için düşünürler. Nefsi Levvâme kavmi yıldırım gibi seyirtip sırat köprüsünden geçerler. Cennete girerler. Nefsi mülhime kavminin menzil ve makamı nefs-i levvâme kavminden yüksek olmak itibariyle mahşerde onların safâları ve makamları daha güzel ve hoştur.
Ey insanoğlu! Dünyanın hoşluklarından ve seni cezbeden şeylerinden kaç. Nefs-i emmârenin tuzaklarından kurtulmaya gayret et. Nefs-i emmâreye uyanların Allah-u Teâla katındaki horluklarını düşün ve aklını başına topla. ve bu nefsi terbiye edip emmâreliğinden döndürenlerin ululuğuna imren. Ey dertsiz kimse! ne olur bir Hakka dönsen ?
Nefs-i emmârenin başını biraz da olsun pişmanlık taşına çal ve vur. Nefsi, hevasından yıka. onu incitmek yolunda bir -kaç adım yürü. Umulur ki sana Hakk Teâlâ (cc)'nın inayet cezbesi karşı gelip seni bu gibi günahkarlardan ve darlıklardan kurtarır. Görmüyor musun ki bu nefs-i emmâreye muhalafet edenler nice saadetlere ve yüksek makamlara ulaşmışlardır. Buna uyarak vefat eden kimselerin adını dünyada ananlar onlar için (rahmetullahi aleyhim ) demekten kendilerini alamazlar. Sende nefs-i emmâreni döndermezsen bari gidip o meşâyihin eşiğine var. Ol fani kapılardan halâs ve saadet bul.
Ey kardeşim! Kur-an ile hareket eden meşâyihi görürsen her biri zamanının sultan Süleyman'ıdır. Bunlar nefislerini Süleyman devleri gibi zincire çekip dururlar.
Nefs-i emmâre kavminden bazıları imansız gidip cehennemde ebedi kalırlar, bazıları imanıyla gidip günahı miktarınca cehennemde yanıp yine çıkarak cennete girerler.
Nefs-i levvâme sahipleri cehenneme girmeyip sırat köprüsünden yıldırım gibi geçip cennete girerler.
Nefs-i mülhime kavmi nice bin asileri cehennemden kurtarır ( Allah'ın izniyle şefaat ederler. )
bu sözümde şübhe etme çünkü Peygamberimiz (sav) buyururki ;
- ümmetimin havaslarından yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz uçup cennete girerler.
Ömer (ra) dedi ki:
- Sadece yetmiş bini mi yâ Resüllullah?
Peygamber efendimizin (sav) ( Ümmetimin haslarından ) dediği kimseler, nefs-i mülhime kavmidir. Mutmainne kavmi ise Hâsul-hastır. Bunlardan ileri bir kavim daha vardır ki onlar ise Sabıklar ve hakka yakın olan mukarreblerdir.
Allah'u Teâlâ (cc) buyurur ; << ( Bir de üçüncü sınıf hayır işlemekte ) ileri geçenler ( âhiretde ) ileri geçenlerdir.>> ( el-Vâkıa süresi,10 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Şubat 2014, 00:33:49
4 Nefs-i Mutmainne:
Şimdi birazda bundan bahsedelim. Malum ola ki, nefis sahipleri emmâreliği terk ile mutmainneliğe girerler.
Nefs-i mutmainne kavmine, Hak teâlâ niçin ( Sabikun ) dedi?
Bunlar nefs-i mülhime kavminin üstüne yükseldiler. Dünyaya itibar etmediler. Ahiretede güvenmediler. Hâl-i hayatlarında iken nefislerini yaramaz sıfatlardan temizleyip arıttılar. Gönüllerini dünya ve ahiret muradlarından  bir yoldan götürüp dost muhabbetini gönüllerinin levhasına yazdılar. Bunlar Mutmainne nefsinde karar kıldılar. Tenlerine dünya hoşluklarını göstermediler. Dünya lezzetlerini nefislerine haram ettiler. Hayvani sıfatlarla sıfatlanmadılar. Beşeri-yet gözünden kendilerini sildiler. Canlar âyinesinden od'lu suyla toprak glafından dışarıya çıkardılar. Dost cemâlinin müşahedesinde müstâğrak oldular. O şarab-ı lâyezâlıden tatlı tatlı içip mesi ve hayran olup alenide yürüdüler. bunlar kendilerinden bikülliye fani oldular. Dost bekasiyle beka oldular. Bunlarda nitelik kalmadı. Kişiyi vasfeden bunlardır. İbadete kaadir olacak miktar yerler. Bunların şevkleri ziyade olur. Dost balında bahadırlık ederler. Pervane gibi aşk mumuna kendilerini vururlar. Fâni vucutlarını baki eylerler.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Mart 2014, 01:31:22
BEYT
Şunlar kim dost elinden içtiler camı ( kadeh )
Onlar bilmediler hâs u âm-ı ( ne havas ne avamı tanımazlar )
Onlar dâima uyanık durur lâkin ayılmazlar
Onlar fehmeylemezler subh ile şâm'ı ( akşamı sabahı ayırd etmezler )

Onlarda din ile dünya tedbiri yoktur
Onların fikri aktır vesselam
Onlar varlıklarını Hakka verirler
Onların Hakladır daim kıyamı
Onlar yecüz'ü, lâ yecüz'ü bilmezler ( caizdir, değildir bilmezler. )

Onlar mezhep edinmezdi imâmı.
Onların gönlü alınmış
Unutmuşlar iki cihanı temamı
Onların varlığını Hak şöyle almış
Heman kalmış onların halka nâmı ( sadece adları kalmış )
Onlara iki cihanda korku yok
Onlar görmeyeler dâr-ul- melâmı ( cehennemi )
Onlar iki cihandan geçtiği için
Onlara verdi dâr-us Selâmı ( cenneti )
Onlar arşu kürsü her nefeste
Gezip seyran ederler Rüm'u Şam'ı ( Rum ve Şam memleketlerini gezip durular. )
Sebep bunlardır bu yerin durmasına
Bu mahlükun bunlarladır nizâmı
Bunların sânında geldi Resül'e
La havfün aleyhim, hak kelamı( onlara korku yoktur, ayet onlar hakkında nazil olmuştur. )
Bunları Eşrefoğlu Rümi'ye sor ( yâni müellife sor )
Bunları sana göstere müdâmi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Mart 2014, 01:07:46
Ebü Talib-i Mekki (ks) der ki;
Hak Teâlâ (cc) Dâvud Peygambere (as) dedi ki; <<Ya Davud Cenneti nasıl anarsında bana âşık olmayı unutursun ? >>
Dâvud (as) dedi ki ;
Ya Rabbi sana müştak olan kimlerdir ?
Hak Teâlâ buyurdu ki;
- Bana müştak olan o kimselerdir ki, onların gönülleri safi olmuştur. Kederden yürekleri yanmıştır. Benim muhabbetimden ben dahi onların gönlünü kudret elimle nice dilersem döndürürüm. Müştaklarımın gönlünü rızadan yarattım. Onların gönüllerinin yolunu kendimden gayrisinden kestim.
Azizim! Bil ki onların nefislerinin istekleri bir bakımdan tamamen yok edilmiştir. İnsanlık maksadı bunlardan bir bakıma ortadan kaldırılmıştır. Bunlar iki cihanda hiç bir şey arzu edip istemezler. Ancak Allah'u Teâlâ (cc) dilerler. Dünya da hiç bir şey ile eğlenmezler. Ancak onun adıyla eğlenirler.
Ayet-i Kerime'de buyurur ;
<< Agâh ol Muhakkak ki Allah-u Teâlâ'nın zikri ile kalbler mutmain olur.>> (er-Ra'd suresi,28 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: alayınaisyan - 16 Mart 2014, 17:47:51
Rabbim bize de böyle bir mertebe nasip etsin
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Mart 2014, 23:10:35
Zira bunlar cezbe âleminde kalmışlardır. Bunların Allah (cc)'ın didârından gayrısına asla meyilleri yoktur. bunlar bu cihanda bulunur, halk içinde gezer dolaşırlar. Lâkin manevi bakımdan iki cihandan ötelerde seyran ederler. Ne zaman ki, bunlar buradan öte seyran ile sülük  ederler, mâşukluk ve mahbübluk makamına yetişirler.  Tekrar gerisin geriye âlem-i beşeriy-yete çıkıp inerler. Âlem-i beşeriyyete gelirler. Zira şeyhlik makamı buradadır. Zira sohbetin tamamlanabilmesi için şeyhlerin beşeriyyete karışıp vazifelerini icra ve ifâ etmeleri gereklidir. Onlar Hakkın dileğiyle sohbete çıkıp şeriat tahtına otururlar ve irşad vazifelerini yerine getirirler.
Halkı Hakka iletmeye kılavuz olmak için âlem-i beşeriyyete çıkıp yayarlar. Onların zahirleri bir nurdur. Bâtınları da pürnurdur. buna sebep Hakkın muhabbetiyle karar kılmalarıdır. Hakkın muhabbeti şöyle olmuştur ki cihanın saadetinden ve şekavetinden fariğ olup Hakkın muhabbetiyle karar tutmuşlardır. Gönüllerine Hakkın muhabbeti öyle dolmuştur ki bir murad dahi onların gönüllerine sığmaz. İşte bundan dolayı bu gibi gönüllere Hakkın kalıbı dediler.
Hak Teâlâ bir kudsi hadisde bu nevi gönüllerden haber vererek buyurdu ;
>> Ne arzım, ne semâm, ne arşım, ne kürsüm benim ma'rifetimi sığdıramaz, ancak kendinden temizlene mütfaki ve mü'min kulumun kalbi sığdırır ma'rifetimi.<<
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Mart 2014, 01:22:43
bu gönüllerin genişliğine nihayet yoktur. İşte bunun için Allah-u Teâlâ (cc)
- Gökler, yerler, arş ve kürsüm benim marifetimin makamı olamadı, ancak o kimsenin gönlü, gönlünde benden gayrisini barındırmayan mü'min kulumun gönlü..
Yâni demek oluyor ki, benim ma'rifetim  o gibi gönüle sığar. Zira o gönül dünya ve ahiret muradlarından arınmıştır.   
Allah-u Teâlâ (cc) mekandan münehzehtir. Lâkin bir gönle sığarımdan murad ve maksad ; o gönülde ki benim endişemden mâada endişe olsa o gönül safi olup benim cemâlimi gösterici olmaz, demektir.
İrcii emri nefs-i mutmainneye geldği zaman yâni Hıtâbı Sarih gelip ve denilse ki: Ey benim rızam, zikrim, ibadetimle karar tutmuş nefis! Ey gönlü bütün isteklerden kesilmiş ve bende karar tutmuş nefis! Ey zahiri benim güzel huylarımla bezenmiş nefis! Gel,gel. Rabbine gel ki ben seni dünya zindanına şu sebepten koydum ki zahirini ibadet yoluyla bezeyesin. Benden gayrısıyla aldanmayasın. şimdiden sonra bizim huzurumuza gel. Oralar sana yaraşmaz ve yakışmaz. Biz seni didar nuruyla müşerref ve müzeyyen eyleyelim. , Derhal icabet eder ve kâmil insan olduğunu isba'tlar...
İşte nefs-i mutmainneye gelen Hıtâbı Rabbanide böyle denilir.
Bu yolun yolcusu ne zaman huzur-u Hakka çağrılırsa işte o zaman insan olur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Mart 2014, 23:17:47
BEYT
Sen O'nu isterim sanırsın ey dün!  ( alçak demektir )
O seni isterse otur dün ve gün
O sana gel dese yol geniş olur
Uçarsın kuş gibi ırak az olur
Sana kim gel demedi, istemedi
Muradı bulmadı nâmuradi.

Ey kardeş! bu sebepten dolayı bu âşıkların canları hayatta iken bedenlerinden ayrılıp vâsıl olur. Bazan bu hitap âşıklara dünyada ve kendileri hayatta iken gelir. Amma hiç kimseye bildirmezler. Dünyadan göç ettiklerinde o hitap zahir olur. Nitekim ibn-i Abbas vefat ettiğinde bir güzel kuş gelip İbn-i Abbasın cenazesinin bulunduğu yere girdi. Onun gibi güzel bir kuşu hiç kimse görmüş değildi. Bir saatten sonra o kuş yine uçtu gitti. Hikmet ne idi ? Kimse bilmedi. İbn-i Ab-bas'ı kabrine koyduklarında şu ayet:
Ey nefs-i mutmainne! Rabbine dön. İşitildi. Lâkin okuyanın kim olduğunu hiç kimse bilemedi.
Bu mutmainne nefsin iki sıfatı vardır:
Birisi: Râziyye, diğeri Marziyyedir derler.
Cennetlerde iki nevi'dir:
1- Cennet-i âm,
2- Cennet-i has
Cennet-i âm odur ki, orada yemek, içmek ve şehvet vardır. Umumi kullar ona müstahak olur.
Cennet-i hâstakiler ise, levvâme, mülhime ve mutmainne kavmidir. Bunlar Hak teâlânın (cc) didârına mensup olmuşlardır. Ayette;
<< Cennetime gir!>> dediği cennet, o güzel cennettir. O hâs kullara tahsis edilmiştir. Onun hâs kulları bilhassa nefs-i mutmainne kavmidir. Orası lika, müşahede ve visal makamıdır. Orada yemek içmek olmaz.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Nisan 2014, 00:35:28
Peygamberimiz (sav) buyurmuş;
>> Bir kimse, dünya meşgalesi için bir vakit namazı terkederse Allah-u Teâlâ Hazretleri o kimsenin kabrinden cehenneme yetmiş tane kapı açar.<<
Bir rivayete göre Allah-u Teâlâ (cc), Dâvud (as)'a buyurmuştur:
Ey Dâvud (as)! Zikrim zâkirler için, cennetim muti kullarım içindir. Yeteri kadar rızkım mütevekkil olanlaradır. Fazla vermem şükredenleredir. Rahmetim muhsinler içindir. Ünsüm müştaklar içindir. Ben ise hassaten muhsinler içinim.
Meşâyih (ra) demişler :
şol gönül ki, burada yâni hayatta iken ( Rabbine dön!) sözünün zevkini bilmediyse asla o kimsede iman nuru bulunmadığı gibi ameli salih de bulunmaz.
Bu gibi sözler nefs-i mutmainne kavminden olup da anlayış sahibi kimselere yetişir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Nisan 2014, 02:00:26
şimdi zaman azdı. Kardeşlerimizin halleri değişti, tuğyanlar ve münafıklar çoğaldı. Meşâyih kalmadı. Beyler paşalar zâlim oldular. Hâkimler rüşvet yer oldular. İlmi unuttular. Kendi heva ve heveslerine uyar oldular. Müderrisler fâsık oldular. Tefsir, hadis medreselerde okunmaz oldu.  Fıkıh din ilmini bilenler azaldı. Vaizler dünya için medreselerde vaaz edip para kazanır oldu. İlim adamları, beylerin kapısında kendisine rağbet edilmediği halde bekleşir oldular, Böyle âlimler şeyhlik taslayıp halkın paralarını kendilerine sızdırır oldular. Şeyhlerin o hale münasip sözlerini ezberleyip camilerde söyleyerek, halka kendilerini sevdirmeye ve halkın gözünde kendilerini hakiki şeyh gibi göstermeye çalışırlar. Talebeler dahi arifiz diye mescidlerde zikir edip,uyuyup riyalanırlar. Halkın yiyeceğini gözetir, geçimlerini onlara yüklemeye çalışırlar, birçok kavimlerin hali bu merkezdedir.
Ca'fer-i Sâdık (ra) Hazretleri kendi müridlerinden ve sevdiklerinden ayrılarak bir zaviyeye girip oturmuştu. Müridleri kendisini bulup ve bulunduğu mağaranın kapısına oturmuşlardı. İçlerinden seçtikleri sözcüleri dedi ki:
Şeyhimiz! Kerem eyle. Gel bizim aramızda yine bize nasihatlarına devam et. Mübarek nefeslerinizden bizim ölü gönüllerimiz dirilsin. Bizim kurtulmamıza sebep olasınız.
O sultan ded ki :
Şimdi bu zaman, tez elden pişman olacak ve sükütu tercih edecek zamandır.
İmam-ı Ca'fer-i Sâdık'ın zamanı böyle olursa acaba bizim zamanımız nasıldır ? bu zamanda ne yapmalı ? Şu kitabımızın te'lif tarihi, Efendimiz (sav)'in hicretinden 852 yıl geçmiş bir zamandadır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Mayıs 2014, 02:14:19
Bu devirde bizlere de uzlet ve inziva lâzımdır. İş vaktinin dışında evde süküt ile oturmak ve bunun itiyadını kazanmak lâzımdır. Bu devirde dünya mühabbeti çoklarımızın gözünü ve gönlünü bürümüş durumdadır. Nefs-i emmârenin çirkin huyları ile huylanılmaya başlanılmıştır. Yaramaz huyları bırakalım.
Allah (cc)'dan korkalım. Resulullah (sav)'dan utanalım. Kâmil meşâyihin sözünü yanımızda hazır görelim. Halkın durumu bu merkezde olduğundan ben dahi aralarından ayrıldım. Çileye ve uzlete çekildim. sonra seyahata çıktım. Avam dilinden nice nice nükteler işittim. Cahillerin elinden taslar dolusu ağular içtim. Kardeşlerimin kurtuluşlarına sebep olur diye bu ümid ve maksadla Türkçe lisanıyla bu kitabı yazdım.
Bu kitapta âyetlerden, hadis-i şeriflerden, sahâbi-i kiramın sözlerinden bâzı meşâyih-i kibarın menkıbelerinden, münasip düşen kendi ahvâlimden bahsettim. Ümid ederim ki bu sözleri dinleyen kardeşlerim nefs-i emmârenin pençesinden kendilerini kurtarırlar ve necatâ erişirler. Esirlikleri sona erer. Bu kitabı okuyup dinleyenler kendilerinin huylarının cehennemlik kimselerin huyu olup olmadığını kıyas ederler. Ona göre kendilerine çeki düzen verirler. Şurasını bilelim ki, insaf ile Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkup, Resulünden utanıp, meşâyihin güzel telkinlerini göz önünde bulundurup o yaramaz huyları terk edersek necata ve kurtuluşa ereriz. Allahın rahmetine, Resulünün şefaatına evliyâullahın himmetine nail oluruz. İnşaAllah müel-lif-i hakir Abdullah bin Muhammed el- Mısri er- Rumi el- Kaadiri'yi de duadan unutmazsınız.
Bu kitap iki kısım olarak tertip edildi. Adı da Müzekkin Nüfus olarak kondu.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Haziran 2014, 03:07:49
Zira, bu kitabı okuyan veya dinleyen kimse, içinde olan nasihatları kabul edip onunla amel eyleyip hareket eden, nefs-i emmarelikten kurtulur. Mutmainnelikte karar kılar, İrdi hı-tabı gelir. Mürid, muhib veya âşık bu kitabı sıdk ile okusa veya okutup dinlese elbette o kimsenin gönlüne meşayihin yollarından, netice-i aşkdan nür hâsıl olur.  Kim ki o  nurla mücerred olarak kendinden ari olursa kendisini o sıfat üzere görür. O nür bunlara delil olup gönüllerinin yüzünü iki cihan muradından Hakka tevcih ettirir.
Bu kitabın iki kısımdan mürekkep olduğunu zikretmiştik. Birinci kısmında: dünyaya olan muhabbeti ve bu muhabbetin sebebinin ne olduğu anlatılmıştır. Dünyayı sevmenin ziyanları terkinin faydaları, bunun sebepleri bildirilmiştir. Dünayanın misâlinin ne gibi şeyler olduğu anlatılmıştır. Dünyaya fazla muhabbet edenlerin ve devamlı olarak dünyalık servet yığanların misâlinin neye benzediğini bildirdik. Nefs-i emmârenin sıfatlarından bahsettik.
İkinci kısımda ise, nefs-i emmârenin nasıl terbiye edileceğini, şeyhliğin ve şeyhlik makamının ve mertebesinin ne olduğunu, müridliğin ne olduğunu, bunun şartlarını, edeblerini, zikrullah ile meşgul olarak çile ve halvet gibi şeylerle meşgul olanın ne olduğunu anlattık. Allah-u teâlâ'ya çağrılmayı da yine bu ikinci kısımda anlattık.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Haziran 2014, 02:37:50
MÜELLİFİN MÜNACATI
İlaha. padişaha bi niyaza (isteksiz)
Yüce dergâhına geldim Hüdaya ( Ey Allah (cc)
Benim hacat ile gönlüm doludur
Veli nidem, bu gönlüm bed huyludur.
Günah yükünü çakama vurundum
Acz toprağına arkamı süründüm.
Bilirim pâdişah-ı bi niyazsın
Sana yalvaranı mahrum komazsın.
Verirsin kullarına istediğin
Bilirsin her kulunun ne dediğin
Yer ve gök ehli hep senden umarlar
Kamusu hazretine yalvarırlar.
Benim dahi günahım çok elim dar
Kapına geldim ey Settâr- u Gaffar.
Getiririm şefi-i Mustafa'yı
Nebiler serveri kân-ı vefayı.
( Vefadarlık merkezi )
Sen anında olan dostluk hakkı içün
O dostunla olan mestlik hakkı içün.
Dilerim hazretine ere ahım
İşitip hem afvedesin günahım
İnayet gözüyle bir dem bakasın.
Beni hoşa ki odlara yakasın
(ateşlere )
Bu iman hil'attırt âhir nefeste
Çıkarıp kılmayasın beni hasta
Beni üryan ve rüsvay etmeyesin
Götürüp beni od'a atmayasın.
Zebaniler eline vermeyesin
Kapından horluk ile sürmeyesin.
Şu ki sen iman u İhsan edesin
Anı ondan nice geri alasın.
Küçücük canımız iş bu bedenden
Ayırmağıl bizi yâ Rab imandan.
Bu eşref oğlu mücrim yüzü miskin
Kapuna geldim aç ve yalın elkin.
Seni senden ider ol şey'en Allah
(cc) ( Allah (cc) rızası için )
Ayırma onu didârından Allah (cc)
Ki sendendir sana ermeğe çare
Senin derdinden oldu üş âvâre.
Visalin lengeri ile durgür ânı
Didârın şerbetiyle kandır ânı.
Ümid sensin ve âlemde ancak
Bilirim sensin ey ma'büd-u mutlak.
Duârri kıl kabul eyle beni şâd
Bihakkı Ahmed ü Mahmüd u Muhammed
(sav)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Temmuz 2014, 02:29:47
Şimdi ey aziz kardeş! Din yolunda bana yoldaş! Hak Teâlâ (cc) sana tevfik versin. Benim sana olan vasiyetim budur ki, bu garib kitabı eline alasın. Rağbet edesin. Doğru ve gerçek nazarıyla bakasın. Çünkü ancak bu taktirde bu kitap seni yücelerin yücesinin katına eriştirebilir. Bunun sebebi olabilir. Bu kitabın içindeki incileri canının kulağına birr ü takva itikadı ile takasın. Bunun içindeki dürler ( inciler ) vahdet denizinden çıkarılmıştır. Bu kitabın içine derc olunan her söz Allah-u Teâlâ (cc)'nın Kuran-ı Kerim'inden Resülullah (sav)'ın hadislerinden, Meşâyihin haberlerinden alınmıştır. Bâzı sözler rumuz ile söylenmiştir. Bu rumuzla söylenenleri herkes anlayamaz. Bunları inkar edersen sana bir şey gelmez. Ancak küfür veya günah gelir. Bu kitap necat ve kurtuluşa vesiledir. Bu kitaptaki sözlere itikad ile amel edesin. Nefs-i emmâreden kurtulup nefs-i mutmainneye yükselesin. Sana İrcii hitabı gele. Âşıklardan ve âşıkların içindeki evliyadan olasın. Evliyalar içinde sultanlardan olasın. Her ne dilersen dilediğini yapmayı Allah-u Teâlâ (cc) sana kolay getirsin. Senin duan ile ölü gönüller dirilsin. Kara yüzler muhabbetinden dirilsin ve ağarsın. Nice açlar senin havandan doysun. İksir-i hakikiyi alıp nice bakırları altın edesin. Nice yarım gönülleri tam edesin. Ni-Nice kalbleri gül-u gıştan arıtıp pak edesin. Dilersen bir adımda  ( Tayy-i mekana işaret eder. ) maşrıka ve mağrıba Mekke ve Medine'ye varasın ve gelesin. Yeryüzünde ahlâk ve edep üzere yürüyesin. Lâkin bâtında arşelan yukarı ve lâmekanda ( kalben ) seyrân edesin. Dünyada dahi merteben bunun gibi olsun. Daha bunun gibi nice kerametleri Hak Teâlâ (cc)  sana ihsan etsin. Âhirette dahi nice nice boynu zincirlileri zebanilerin elinden alıp kurtarasın ( Allah (cc)'ın izniyle ) Hak Teâlâ (cc) sana öyle mertebeler versin ki gözler görmesin, kulaklar işitmesin, gönüllerden geçmemiş olsun.
Resülullah (sav) Efendimiz bir Hadis-i Kudsi'de Allah (cc)'ın şöyle buyurduğunu söylüyor:
Kullarımdan salih olan kimseler için öyle nimetler hazırladım ki o ni'metleri hiç bir göz görmemiştir, hiç bir kulak işitmemiştir.Hiç bir insanın hatır ve hayalinden de geçmemiştir.
fakat ey aziz tâlib ve gerçek âşık, sana emanet olsun ki bu kitabı ta'n edicilerden sakınasın. Her eğri bakıcılardan sakınasın. Ve her ta'n edici ve lanet edici bu kitabı okumaya lâyik değildir. Zira herkesin aklı buna erişmez, bâzıları vardır ki sözü anlamaz. İnkâr edenler ya küfre, ya nifaka, ya günâha veyahut da islâm tarikından düşmeğe sebep olur, bu kitabı herkese verme ki yaramaz. Zira anladığı bir hususu inkâr eder de islâm dairesinden dışarı çıkar. Neüzâ billâh...
Ey okuyucu! bir söz ki ya Allah (cc)'dan, Ya Resülullah ( sav )'dan, ya ashabından, ya onlara tâbi meşayihden gelmiştir. İşte bu söze inan. İnanmak kişiyi saadete ulaştırır, inkârı bırak. inkâr eden kimseler bu kitabın hedef edindiği saadetten mahrumdurlar.                                           
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Temmuz 2014, 02:05:52
Hikaye:

Bir gün Şeyh Beyâzıd-ı Bistâmi (ra) Bağdad'a müridleriyle gdiyordu. Gördü ki dicle ırmağının köprüsü üzerinde çocuklar oynuyorlardı. Oyuncaklarından birinin ismini Muhammed, diğerinin ismini Aişe koymuşlar.
Bunları evlendirecekler. Oyunlarının mevzuu da bu. Şeyhi görünce:
- Ya Şeyh! Bizim düğünümüze gel, Hz. Muhammed (sav)'i evlendiriyoruz, bu Muhammed'dir, bu da Aişe (r.anh), dediler.
Şeyh Bâyezid gördü ki; Hz. Muhammed (sav)'in ve Hz. Aişe'nin (r.anh) adını birer oyuncak çocuğa vermişler. Bunu kerih gördü. Asasının ucuyla bu oyuncakları alıp köprüden aşağı attı. Geçip gitti, evine vardı, çilehanesine girip oturdu. Murakabeye vardı. Murakabe içinde iken Resul (sav)'ün gelip geçtiğini gördü. İleri yürüdü, istedi ki Resülullah'ın ayağını öpsün. Resülullah (sav) hiç Bâyezid'e bakmadı. Şeyh Bâyezid dedi ki;
- Ey iki gözümün nuru, Efendim! Ben kuluna niçin nazar eylemezsin? hâtır-ı şerifiniz bana gücenmiş midir?
Efendimiz buyurdular ki;
- beni götürdün, asânın ucuyla suya attın. Çocukların elinden aldın, hiç itibar ve iltifat etmedin. Şimdi benden itibar ve iltifat mı istersin ? Bilmez misin ki adıma hürmet bana hürmettir.
Sünnetime hürmet bana hürmettir.
Bâyezid anladı ki bu işte hatalı kendisidir. Geri döndü, çocukların oynadığı yere vardı. Onların hatırlarını aldı. Olara ihsan, ikram ve iyilikte bulundu.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Ağustos 2014, 03:55:22
Hikaye:

Hz. Ömer (ra)'i, köleleri bâzan aldatırlardı. Namaz kılarlar, mescide gidip cemaate dahil olurlardı. Hz. Ömer (ra) hangi kölesini namaz kılarken görse derhal âzâd ederdi. Hz. Ömer (ra), onların yalandan namaz kıldıklarını, niyetlerinin ne olduğunu bilirdi.
Lâkin bilmesine rağmen yine de âzâd ederdi. Âzâdi kimseler de âzâd olduktan sonra cemaatle namaz kılmazlardı. Bunların Hz. Ömer (ra)'i aldatmalarının sebebi kendilerinin âzâd edilmesi idi.
Bir gün Hz. Ömer (ra)'e dediler ki:
Ya Ömer (ra)! Kölelerin seni aldatıyorlar. Kendilerinin âzâd edilmesi için ve sırf bu maksadla cemaatle namaz kılıyorlar..
Hz. Ömer (ra) dedi ki:
- Aldanırsam ben Rabbimle aldanayım. Aldatırlarsa beni Rabbimle aldatsınlar. Zira dostla aldanan aldanmaz mı!
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Eylül 2014, 03:07:05
Hikaye;

Ebu Leys (ra) hikaye ederek anlatır ki:
- Bir yıl Bağdat'ın zenginleri hacca gidiyorlardı. Bağdad'da bir salih fakir vardı. İşitti ki hocalar hacca gidiyorlar. << Bende onlarla beraber hacca gideyim diye niyetlendi. Onların malı varsa benimde Allah (cc)'ım var. Mevlâm beni besler. Benden ihsanını eksik etmez. Ben Mevlâm'a sığınıyorum. Böyle giderim>>, dedi.
Şehrin dışına çıktılar. Şehir halkı ve ileri gelenleri bu hocalarla helâllaştılar. Fakir herkesten ileride bulunuyordu. Komşusu olan bir hoca, katırı ile kendisine yetişti ve fakir komşusuna hitaben:
- Sende mi hacca gidersin ? dedi.
Fakir:
- Evet bende hacca gidiyorum. Rabbimin evini ziyaret etmek istiyorum. Allah (cc) nasib ederse...
Hoca onu alaya alır ve der ki:
- Bineğin yok, azığın yok, bari birkaç bin altının varmı?
fakir cevap verir:
- Allah (cc) beni besler. Âlemin rızkını veren odur. Hepimiz onun hazinesinden yeriz. Hoca biraz buna güldü. Fakir de biraz hızlı yürüyerek hocadan ayrıldı. Bir daha hocaya görünmedi. Mekke'ye vardılar tavaf eylediler. Döndüler. Mekke şehrinden çıktılar. Hoca gördü ki fakir de yine tavaf eylemiş, Allah (cc)'ın evini ziyaret etmiş, evine dönüyor. Hemde sağ salim olarak.
Hoca fakire uzun müddet baktı, hayret etti. ileri vardı ve dedi ki: << komşu vardın beyti tavaf ettin mi ?>>
Fakir hocaya cevap verdi:
- Allah-u Teâlâ (cc)'ya şükrolsun ki, benim yüzümün karasına bakmadı. Bana o mübârek makamı nasip eyledi. Geldim, tavaf ettim, sağ salim yine evime dönüyorum.
Hoca dedi ki:
- Komşu! Sana da Berat verdiler mi ?
Fakir:
- Nice berat verirler ? diye sordu.
Hoca fakire cevap verdi:
- Allah (cc)'ın evini ziyaret edene Tamudan âzâd olduğuna dair berat verilir. işte bizim berâtımız, diyerek fakiri kandırdı. Fakir ağlayarak Beyt-i Şerife döndü. Hoca ve arkadaşları zavallıyı aldattık diye gülüştüler.
Fakir vardı Kâbenin önüne başını eğdi, yüzünü yerlere sürdü, ağladı ve inledi. Şöylece dua etti:
- Ey âlemleri yaratan, ezeli ve ebedi olan Allah(cc)'ım! Sen her şeye kadirsin, gani pâdişâhsın, ihsanın bütün kullaradır. Kullarının bir kısmına berat vermişsin ki Tamudan âzâd olalar. Orada incinmeyeler. Ben kuluna berat verilmedi. Yoksa ben âzâd olmadım mı? dedi. Kendinden geçti bayıldı. Gördü ki bir kişi geldi ve ona :
- Kaldır başını yâ Fakir! Al beratını ve yoldaşlarına eriş. dedi.
Fakir biraz bekledi ve kendine geldi. Gördü ki elinde hiç dünya kâğıtlarına benzemeyen bir kâğıt var. Kokusundan fakirin canı mest oldu. Kâğıdı öpüp başına koydu. Yüzüne gözüne sürdü. Bağrına bastı. Koynuna soktu. Yine arkadaşlarına yetişti, bunu arkadaşları gördüler, yanlarına geldiğinde gülüştüler.
- Aldattık, dediler
- Cehennemden âzâd olma belgesini aldın mı, diye sordular.
Fakir :
- Aldım, dedi
Komşusu olan hoca derhal ileri atıldı:
-Getir, görelim, dedi.
Fakir, elindeki kâğıdı hocaya sunuverdi.
- Ya hoca! Seninkiyle beraber sakla, dedi.
Hoca gördü ki bu kâğıt yeşildir, yazısı beyaz, nurdan olan kokusu canları mest eder. Bunu görür görmez hoca hayretler içinde kalarak feryâd etti. Kendini katırdan aşağı attı, aklı başından gitti. Bir zaman sonra doğruldu, aklı başına geldi. Kâğıdı aldı, öptü, yüzüne gözüne sürdü,âh etti:
- Vah benim geçen ömrüme! Boş ve yok yere çürütmüşüm. Keşke ne olaydı bende bu fakir gibi , bir fakir-i sâdık ola idim. Onun erdiği saadete ben de erseydim, bu fakir sadakati sebebiyle ne mertebelere ulaştı, ben bütün malımı mülkümü versem bu kağıttakilerin noktasını alamam.
Ah eyledi. Ağlayıp göz yaşları döktü. Bu kağıdı elbisesinin arasına koydu, evlerine avdet ettiler. Fakir hocaya dedi ki:
- Ya Hoca! Benim beratımı sakla ki öldüğüm vakit kefenimin arasına koyup kabrime benimle birlikte koyasın.
Hoca beratı aldı, sandığına koydu. Ticaret için oradan ayrılıp gitti. Hoca ticarette iken fakir vefat etti. Berat hocanın sandığında kaldı. Fakiri yıkadılar, kabrine koydular. birkaç ay geçtikten sonra hoca evine geldi, fakiri sordu:
- Öldü sen sağ ol, dediler.
Hoca ağladı, feryad etti.
- Zavallının bende emaneti vardı. Emanetini yerine getiremedim. Vasiyetini tutmamış oldum. O ahirete göçtü, beratı bende kaldı. Bana ısmarlayıp emanet ettiği beratını yanına koyamadım dedi ve bir müddet ağladı:
Vaktâ ki evine geldi, sandığı açtı, beratı aradı. Gördü ki berat gitmiş. Bulamadı yine ağladı. Dedi ki:
- Gidip kabrini açayım, bakayım. Ola ki bir kimse beratını alıp ona vermiş olabilir.
Doğruca fakirin mezarına vardı, kabrini açmak istedi. Bir ses geldi ki:
- Kabri açma! Biz ona o beratı veririz. Dışarda bırakmayız.
- Hoca bu sesi işitti, Kendisinden geçti, bayılıp düştü. Yattığı yerde ölmüş olan fakiri gördü. Fakir kendisine şöyle sesleniyordu:
- Ya hoca! Allah sana selâm etsin. O berat bana geçti. Çok şükür. Münker ve Nekir meleklerine gösterdim. Beni sorgu suâle tâbi tutmadılar. Amma bu beratı senin sebebinle verdiler.
Hoca evine döndü. fakirin ruhu için hatimler okuttu. Yemekler pişirip dağıttı ve sadaka verdi.
Aklımızı başımıza alalım. Hokkabazlar ve lâyık olmayanlara değil böyleleri için Allah (cc) yolunda infakta bulunalım.
Buyurulur ki:
Mü'mini doğruluğa götürmek bütün müslümanlara düşen bir vecibedir.
Hak Teâlâ (cc) şu ayeti kerimesinde buyurur ki:
<<Ey mü'minler! Hoşunuza gitmediği halde din düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken sizin için o hayırlı olur. Ve bir şey de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur.>> (Bakara 216)
İnkâr iyi değil, hususan enbiyanın sözünü inkâr küfürdür. Ve evliyâ sözlerini inkâr da hiç iyi değildir. Nitekim Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretleri buyurdu ki: << Sıdk-itü rehber-i tü.>>
Manası: << Senin doğruluğun kılavuzundur.>>
Hak Teâlâ (cc) Hadis-i Kudside buyurur:
<< Ben kulumun beni zannettiği gibiyim.>> ( Yani beni nasıl zannederse o çeşit muamele görecektir. Binaenaleyh hüsn-u zandan ayrılmayalım.)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 30 Ekim 2014, 05:20:36
Suâl olunursa ki ;
- Bu kitapta niçin bu kadar meşâyih sözlerini kaydediyorsun:
Cevaben derim ki :
- Meşâyih, yeryüzünde Allah-u Teâlâ (cc)'nın askerleridir. Allah (cc)'ı isteyen taliblere yardım ve medet etmek için nefis,hevâ ve şeytanın elinden talibleri kurtarmaya çalışırlar. Ne zamank ki taliblerin gönlüne bir vesvese şeytan tarafından veya bir azgın nefis tarafından gelse elbette şeyhlerin menkıbelerini dinlemek o vesveseyi gönülden giderir. Öyle tâlibler vardır ki ürker , korkar ve riyazet ve perhiz etmez. Şeyhlerin sözünü dinlemek, taliblerin ürkekliğini ve korkaklığını giderir.
Bu sebepten demişlerdir:
Şeyhlerin kelime ve sözleri yeryüzünde Allah (cc)'ın askerleridir. 
Hem de şeriat potasında eriyen Meşâyihin sözlerini dinlemek kişiye muhabbet getirir. Gönlünde Allah-u Teâlâ (cc) sevgisinden başka sevgileri götürür.
Hak Teâlâ (cc) buyurur:
<< Ey Rabbimiz! İmana çağıran münadinin çağrısını işittik. Rabbinize iman edin >> diyordu. Biz de inandık.>> ( Âli İmran süresi, 3 )
Şeyhlerin sözlerini sıdk ile dinlemek, onlara muhabbet etmek ve onları sevmek herkese nasib olmaz. Zira Alah (cc)'ın veli kullarına muhabbet, insanı saadete ulaştırır. Allah (cc)'ın dostlarını sevmekte Allah-u Teâlâ'nın (cc) muhabbet eseri vardır. Çünkü Allah (cc) dostlarını seven Allah (cc) için sever. Herkes bu muhabeti hâsıl etmeye ve kemâle erişmeye gayret etmelidir. Zira evvela bunu hâsıl etmek lâzımdır. Sonra ancak kemâle erişilebilir. Bunun misâli şudur ki ; yer altında kalan bir millet orada kaldığı müddet için hiçten ibarettir. Ne zaman ki yer yüzüne çıkar, o zaman günden güne kemâle erişir.
Allah (cc) dostlarının eşiğinde bulunmak, onlarla beraber olmak, onlara hizmet etmek, onların terbiyesinde bulunmak ve himmetlerini elde etmek, kişinin kemâle ermesine en güzel bir vesiledir. Çünkü, Mürşidler, güneş gibidir. Müridin gönlünü terbiye ederler. Nitekim Şeyh Sultan Ebu Süleyman-ı Dârâni'den sordular ki:
- Bu mertebeye nasıl ulaştın?
<< Erenlere hizmet edip onların himmetlerini almakla>>  diye cevap verdi.
Yine sordular:
- Şeyhlerin eşiğini bekleyip hizmet etmekle mücerred olarak mürid'i terbiye olunup kemâl'e erişebilir mi?
- Mücerred olarak şeyhin huzurunu bekleyip onun eli altında olmak ve telkinlerini dinlemek yetişir. Meşâyihin güneşine karşı durmak hamları pişirir. Gönlü diriltir, hayat budur. Fakat her şey'in hakikatini bilen ancak Allah-u Teâlâ cc)'dır, diye cevap verdi.
Kaplumbağa yumartısını yumurtladıktan sonra onların karşısına geçer ve 40 gün onlara nazar eder. 40 günün sonunda o, kemâle erişir. Canlı birer yavru olarak karşısına çıkarlar. Şeyhin müridine himmet ve nazarı da kaplumbağanın yumurta misâli gibidir. Şeyhin 40 gün hizmetinde bulunup o'nun himmet ve feyzini alan müridin kalbi canlanır, gönlü dirilir ve yeni bir hayata kavuşur.



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Kasım 2014, 04:33:50
BİRİNCİ FASIL
Bu kısımda dünya ve dünyanın muhabbetinden, faydalarından, zararlarından, dünyanın misâlinden, nefsi emmârenin kötü sıfatlarından bahsolunacaktır. Âyet, hadis, ashâb-ı kiram sözleri ve meşâyih-i kirâm'ın irşadlarıyla izah edilecektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Mart 2015, 03:07:27
Ey Müslüman! Dünya dedikleri bir hiçten ibarettir. Hiç olduğu şuradan anlaşılıyor ki, sonu hiçtir.
Fudayl İbn-i İyâz (ra) der:
<< Hak Teâlâ'dan bana erişti ki, kıyamet gününde dünya gelip zinet ve süsleriyle kendini arz edecek ve diyecek ki. << Ya İlahi! Beni şu kullarına mesken et.>>  Allah-u Teâlâ (cc) şöyle cevap verecek. << Ben senden razı değilim. Sen Benim düşmanımsın. Heba ol yok ol..>> Bunun üzerine dünya da yok olucaktır.
Hiç olan dünyaya gönül veren, yolunda ömrünü çürüten ve hiç olan şey'i isteyenler de bir hiçten ibaret kalacaklardır. Amma hiç'i hiç sayan ariftir.
Sen mutlaka şöyle bil ki, kişiyi Allah (cc) yolundan saptıran ve nefs-i emmârenin yaramaz ahlâklarıyla ahlâklarından dünyadır. Dünyaya muhabbete  sebep övünmek, kibirlenmek ve gururdur. Allah-u Teâlâ (cc) bu dünyayı yarattığından beri bu dünyaya bir kerre inayet nazarıyla bakmamıştır. Bu dünyayı düşman tutmuştur. Dünyada bulunanları da düşman tutmuştur. Sen nasıl olur da dünyayı kendine dost edinebilirsin? Halbuki Allah (cc) onu kendine düşman tutmuştur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2015, 00:35:44
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Ağustos 2015, 02:49:27
- Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı niçin kendine düşman tutmuştur bilirmisin?

1- Taliblerin yolunu keserek aldatıp kandırmıştır.
2 - Enbiyanında düşmanıdır. Onların da yollarında gidenleri şaşırtmıştır.
3 - Kafir ve fâsıkların düşmanıdır. Onları mekr ve hilesiyle tuzağına düşürmüştür. Gerçekliğine kanan ve farkına varmayan kâfirleri kendine bend etmiştir. Onlar sanırlar ki bu dünyada muradlarına eriştiler. Keramete eriştik zannettiler. ferahlandılar, âsi ve kâfir oldular.
Mağrur olup mahrum ve muflis olarak cehennemi boyladılar. Onlar dünyada helal haram demeyip mal- mülk köleler edindiler. Böyle yapanlar mutlaka sonunda pişmanlık duydular. Başlarını çok dövdüler. Sonradan pişmanlık bir faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömrün sana yâr iken cehdeyleyip doğruluktan ve doğrulardan ayrılma. Dünya mekruhhâtını cem'edip dünya yoluna ömrünü çürütenlerin sonu nereye vardı ? Biriktirdikleri mallar târ-u mâr olup mirasçılar arasında paylaşıldı. Kendisi hesap ve azâp ile baş başa kaldı.
Sen o sultanları nazara al ki, dünyaya geldiler. Lâkin dünyaya itibar gözüyle bakmadılar. Dünyanın ardına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Âhiret amelleriyle meşgul oldular. Anladılar ki; bu dünya ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağıdır. Buna aldanmak neye yarar ? Yolculuk tedârikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ocak 2016, 12:50:32
Alıntı yapılan: Togika - 03 Ağustos 2015, 00:35:44
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
uzun zamandır yaşam mücadelesi verdiğimiz yakınımızı evvelki gün Hakkın rahmetine kavuşturduk, Sizlerden tüm ölmüşlerimize hayır duaları etmenizi diler en kısa sürede biiznillah kaldığımız yerden devam etmeyi temenni ederim.
Selamun aleyküm.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: recep67 - 13 Ocak 2016, 16:41:58
Ölmüslerimizin Mekanlari Cennet Olsun
Başlık: Taziye
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:41:18
Alıntı yapılan: Togika - 13 Ocak 2016, 12:50:32
Alıntı yapılan: Togika - 03 Ağustos 2015, 00:35:44
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
uzun zamandır yaşam mücadelesi verdiğimiz yakınımızı evvelki gün Hakkın rahmetine kavuşturduk, Sizlerden tüm ölmüşlerimize hayır duaları etmenizi diler en kısa sürede biiznillah kaldığımız yerden devam etmeyi temenni ederim.
Selamun aleyküm.

Vealeyküm selam hocam,
"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun"
Sadakat ailesi olarak Cenab-ı Erhamü'r-rahimin'den rahmet ve mağfiret diler;  başta siz olmak üzere tüm yakınlarınıza sabr-ı cemil niyaz ederiz.

Fî emânillah...
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Miftahulkuluub - 15 Ocak 2016, 21:33:43
Allah rahmet etsin. Yakınlarına sabrı cemiller dilerim.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: İsra - 17 Ocak 2016, 03:48:53
Allah rahmet eylesin
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Ocak 2016, 16:15:06
Âmin cemi cümle ölmüşlerimize Allah (azze ve celle) Rahîm sıfatı ile rahmet ve merhamet eylesin, mekanlarını cennet eylesin inşaAllah.
Rabbim ümmeti Muhammed'(s.a.v)den razı ve memnun olsun inşaAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Nisan 2016, 01:43:23
- Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı niçin kendine düşman tutmuştur bilirmisin?

1- Taliblerin yolunu keserek aldatıp kandırmıştır.
2 - Enbiyanında düşmanıdır. Onların da yollarında gidenleri şaşırtmıştır.
3 - Kafir ve fâsıkların düşmanıdır. Onları mekr ve hilesiyle tuzağına düşürmüştür. Gerçekliğine kanan ve farkına varmayan kâfirleri kendine bend etmiştir. Onlar sanırlar ki bu dünyada muradlarına eriştiler. Keramete eriştik zannettiler. ferahlandılar, âsi ve kâfir oldular.
Mağrur olup mahrum ve muflis olarak cehennemi boyladılar. Onlar dünyada helal haram demeyip mal- mülk köleler edindiler. Böyle yapanlar mutlaka sonunda pişmanlık duydular. Başlarını çok dövdüler. Sonradan pişmanlık bir faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömrün sana yâr iken cehdeyleyip doğruluktan ve doğrulardan ayrılma. Dünya mekruhhâtını cem'edip dünya yoluna ömrünü çürütenlerin sonu nereye vardı ? Biriktirdikleri mallar târ-u mâr olup mirasçılar arasında paylaşıldı. Kendisi hesap ve azâp ile baş başa kaldı.
Sen o sultanları nazara al ki, dünyaya geldiler. Lâkin dünyaya itibar gözüyle bakmadılar. Dünyanın ardına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Âhiret amelleriyle meşgul oldular. Anladılar ki; bu dünya ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağıdır. Buna aldanmak neye yarar ? Yolculuk tedârikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. 
[/quote]

Aşağıdaki misal bu dünyayı, dünya ehlini ve yolda kalanları ne güzel anlatmaktadır. buna göre sen kendinin yerini ve nerede olduğunu var kıyas et.
Bir kafile bir memleketten Kâ'beye müteveccihen yola koyuldu. Beytullah'ı ziyaret edeceklerdi. Hacı olacaklardı ve vatanlarına döneceklerdi. Yolları bağdat'a uğradıklarında dediler ki:
- Bu şehirde bizim işimiz yoktur. Biz bu şehir için yola çıkmadık. Şehrin bir kenarına konaklarız. Bir mühlet maslahatımız ne ise onu görürüz. Tekrar Kâ'beye yola koyuluruz.
Şehrin kenar semtlerinden birinde konakladılar. İçlerinden birisi:
- VAllahi Bağdat şehri dillere destan olmuştur. Sizinle birlikte konakladıktan sonra gider şehirde dolaşırım, dedi.
Kafilede bulunanlar dediler ki:
- Gitme! Bir şey'e takılır kalırsın. Nefsinin arzusuna uyarsın. Vakit tamam olur. Kafilece biz de gitmiş oluruz. Sen de kalırsın. Maksuduna nâil olamazsın.
Dinlemedi. Şehri temaşaya gitti. Şehrin sokaklarında harabe hanelere yola düştü. Bu hanelerden türlü türlü şarkı ve türküler, oyun sesleri, çengiler işitilmekte idi. Bunlara biraz kulak verdi, dinledi. Bunlar nefsine hoş geldi. Nefsi baş kaldırdı, kuvvetlendi ve iyiden iyiye arzular oldu. Yürüyerek yaklaştı. Başını uzattı ve baktı. Gördü ki bir kadın kendini içeri çekmek ister. Bu da dayanamayıp kadınla içeri girdi. O kadın kendisine dedi ki:
- Ey yiğit! Benim ardımdan geldin. Ne istersin?
Dedi ki:
- Seni sevdim. Seni kendime sevgili edindim.
O kadın dedi ki:
- Sen beni sevdin amma benden murâd alamazsın, ben de sana murâd vermem. Bütün malını bana verirsen âlâ!
o yiğit de dedi ki:
- Benim param, pulum ve sermayem kafilede kaldı. Ben garip bir misafirim.
Kadın da:
-<< Hiçbir şeyim yok>> dediğine göre, gel benimle. Şu içkiyi iç ki benden murad alasın, dedi.
O yiğit içkiyi içmeye razı oldu. Kadın yiğide içkiyi içirdi, içtiğinde esir durumuna düştü. Soyunup belinden para- pulu neyi varsa ortaya döktü. Biraz daha içti kör kütük sarhoş oldu. Orada sabahladı. Sabaha karşı müezzin sabah ezanını okumaya başladı. Dertli dertli, yanık yanık okunan ezanlarla uyandı, pişmanlık duyar gibi oldu. Sabahın ışığında baktı ve gördü ki mahbübe edindiği çirkin ve çirkefin biri değil miymiş?  Gözlerinden irinler akar. Ağzı pis pis kokmakta. Hemen yerinden doğrulup dört bir tarafa baktı. belindeki kesenin ortadan yok olduğunu gördü. Akçaları ve sermayesi hep alınmış. Acele kafileye yetişmek üzre seğirtti. Vardığı zaman gördü ki kafilenin yerinde yeller esmektedir. kendisi o anda müflis ve biçâre kalmıştı. Ne yapacağını kestiremiyordu. Bağdatın içinde vatanından ayrı kalmıştı, âvâre idi. Nereye varsa kimse kendisini kabul etmiyordu. Kovalıyorlardı. Neüzü billahi Teâlâ, ( Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi korusun. ) 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Mayıs 2016, 23:12:12
Bu temsili hikayenin hakikati şudur:
Dünya ahâlisi, alemi ervâh'da bir bölüm ervâh-ı tayyibe ile yola çıktılar. Hak Teâlâ'nın (cc) cemâlini seyretmek ve rızasını bulmak istiyorlardı. Ne zamanki bu dünya Bağdad'ına yolları uğradı içlerinde birçokları bu dünyaya meyledip gönüllerini kaptırmadılar. Bu fâni dünyaya dalmadılar. Sonunda necat'a eriştiler.
Dünya Bağdat'ına karışanlar, gönlünü kaptıranlar, ömür ve sermayelerini dünya yoluna harcıyanlar, kendileri bu hal üzere iken ömürleri sona erdi. Azrail'in (as) sesini işittiler. Aniden gafletten uyandılar. Gördüler ki din ve iman sermayesi dünya yoluna sarfolunmuş, bitmiş tükenmiş. Kendisi biçare kalmış. Ne yapacağını bilmez, şaşırmış kalmış. Bu vaziyette Azrail (as) dinsiz ve imansız olarak ruhunu kabzetti ve aldı! ( Allah'ım (cc) sana sığınırız)
Aziz kardeşim! Pâk erleri ve aziz canları gör ki dünyaya aldanmadılar. Hâk Teâlâ (cc) kendilerine ne verdiyse nefislerinden kestiler. Allah (cc) için fukaraya tasadduk ettiler, kendi nefislerine vermediler, fukaraya verdiler.
Açları doyurdular yalınları giydirdiler. Muhtaçları arayıp buldular, kapılarına gelenleri mahrum göndermediler. Darda kalanların gönüllerini ferahlattılar, hûcetlerini gördüler.
   Şu hadis-i şerifi düstur edindiler.
<< Her kim ki mü'min kardeşinin bir ihtiyacını bitirirse. Hak Teâlâ (cc) ahirette onun yetmiş ihtiyacını tamamlar.>>
Diğer bir hadis-i şerifte Resûlullah (sav) Efendimiz buyurur ki:
<< Bir kimse sizden ihtiyacı olan bir şey istese siz onu, ona verin. Eğer siz onu, ona verecek olursanız ertesi gün dahi muhtaç olursa yinede siz ona verin. ihtiyacını giderin.>> 
Allah (cc) dostları bu hadis gereğince amel ederler. Kendilerine gerekli ve o şey'e muhtaç olsalar dahi istenildiği taktirde verirler.
Kendileri kanaat edip sabrederler. Böylelerini Hak Teâlâ (cc) yüksek mertebelere eriştirir.
Aklı olanlar, bu dünyada şu üç şey ile meşgul olurlar ki herkese üzüntü günü, onlara bayram olur:
1 - Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk edesin.
2 - Her şeyden âzâde olasın.
3 - Rabbinle buluşmadan Rabbin senden razı olsun.
 

Bunlara riayet eden kimse Allah-u Teâlâ (cc) ile buluşur. Kabrine böylece gider.


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Mayıs 2016, 22:40:52
1 - Dünyayı Terk Nasıl Olur ?

Efendimiz (sav) buyurur ki << Dünya ahiretin ekinliğidir.>>
İnsanoğlu ekindir. Azrail (as) de onu biçendir. Seneler destelerdir. Kıyamet günü de harman yeridir. Cennet ve cehennem anbardır. Cennetlikleri cennet anbarına, cehennemlikleri de cehennem anbarına koyarlar.
Hak Teâlâ (cc) buyurur:
<< Cehennemlik fırka cehennemde, cennetlik fırka da cennettedir.>> ( Eş-Şuarâ süresi. 7 )
Ekinlikte senin vücudun mağrur ve mütekebbir durursa, mağrurluğa kendini kaptırırsan o hal üzere iken Azrail (as) gelir orağı ile seni biçer, korkutur. Seni o desteleri döktükleri çukura götürürler. Orada amelinle baş başa kalırsın. 
Ey kardeşim! Bu hal başına gelmeden buna karşı gerekli tedbirlerini al.
İbn-i Abbas (ra) der ki:
- Yârın kıyamet gününde Hak Teâlâ buyurur ki: << Dünyayı bir kadın suretine sokup getirin.>> Gayet çirkin bir kadın. Saçı başı karma karışık. Gözleri gök. Dişleri sapsarı. Boğazı hor hor eder. Ağzından irinler akar. Çok çirkindir. Ağzı kokar. Yüzüne bakan korkar ve iğrenir!>>
Ne aciptir ki dünyadakiler şimdi bunun hakikatini görmemektedirler. Lakin bilmemezlikle onun ardı sıra canlarını verecekleri gelmektedir. Evliyalar bunun hakikatini görürler. bu sebepden dünyadan kaçarlar. Kaçmanın hakikisi işte budur: Bakmamak ve itibar etmemek. Evliyâullahın da yaptığı budur. Dünyanın çirkin taraflarını ve çirkin kokularını duyarlar.
soracak olursan ki:
- Allah dostlarına dünyalık verildiğinde niçin alırlar?
Elcevap:
- Sevdiklerinden almazlar. Bir muhtaca vermek için alırlar, zira, verene de, verdikleri için kendilerine de sevap olur. İşte aldıklarının sebebi budur.

Bazı meşayihe sordular:
- Bu dünyayı kötülersiniz. Lakin verenlerin verdiklerini, << yeter>> demeksizin alırsınız.
Cevap verdiler ki:
- Cehennemden alır cennete sarfederiz.




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 04 Haziran 2017, 17:56:16
Dünyaya dalmış olan kimseler, dünya malının çirkin kokusunu , kötü tarafını görmezler. Görmüş olsalardı bu derece muhabbet ederler mi idi ?
Kirişçileri görmez misin? Dışardan gelenler dükkanının çirkin kokusundan kirişçinin yanında hiç durabilirler mi? Dursalar da hiç rahat edebilirler mi? Lakin dükkandakiler, işçi ve ustalar gece - gündüz orada dururlar da hiç o kötü kokuyu işitmezler.
Burada çirkin kokular var, diyenlere,
- Hayır. Öyle bir şey yok. Olsa bizim de duymamız icabederdi diye cevap verirler.
Zira bunlar o kokuya alışmışlardır. Onun için çirkin koku yoktur şeklinde cevap verirler.
Âdem babamız ile Havva annemız  cennetten düştükleri vakit bu dünyanın çirkin kokusunu duydular. Akılları başlarından gitti. Kırk gün kendilerine gelemediler. Gönülleri döndü. Kusacak gibi oldular.
Mahşer halkı bu dünyanın çirkin bir kadın suratında olduğunu bir görseler, feryad ederler. Zira bu dünya, cifeden daha fazla pis kokar. Saçı ağarmış, ağzı kokan, gözünden irin akan, hor hor horlar bir kadına benzer.
Melekler sorarlar:
- Bilir misiniz? Bu kaçtığınız çirkin kadın kimdir
Mahşer yerinde bekleyenler:
- Allah-u Teâlâ'ya sığınırız nerden bilelim, derler.
Melekler:
Bu kadın sizin çok sevdiğiniz dünyadır. Ki siz bu dünyanın uğruna ömürlerinizi çürüttünüz. Çoklarının hatırlarını  kırdınız. O dünyadan elde ettiklerinizle övünürdünüz. Onunla safalar sürerdiniz. Onunla gece - gündüz seğirtip dağları aşardınız ki birazcık da olsa dünyalık elde edelim diye. Şimdi bunun bir leşten ibaret olduğunu anladınız. Şimdi de kaçarmısınız?
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Haziran 2017, 18:03:48
Bir rivayette Cenâbı Hak (cc) ateşe emrettiği anda zebaniler hamle eder ve tutarlar. Zincirlere vurup dünyayı cehennem ateşine götürürler. Dünya bağırıp çağırarak der ki:
- Bugün adalet günüdür. Kimseye haksız muamele yapılmaz, zulmedilmez. Ya Rabbi (cc) banada zulm etme. Adalet ile muamele et.
Hak Teâlâ kereminden buyurur ki:
- Nedir senin dileğin ?
Dünya der ki:
- Ya Rabbi (cc) benim ehlimi bana ver.
Allah-u Teâlâ (cc) der ki:
- Git ehlini ve adamlarını çağır. Dünyada senin muhabbetinle olan bu çağrıma kulak verir ve koşarak gelir...
Dünya horlayıp avazını alabildiğine koy verir. Bir defa bağırır bağırmaz bütün mahşer halkı korku ve dehşet içinde kalır. Lakin Allah (cc) aşıkları bu çağrıyı hiç işitmez. Zira onlar bu dünyada iken dünyanın arkadaşı ve dostu değillerdi. Onun istediğini yapmadılar. Dünyanın fani lezzetine aldanmadılar.
Dünya bağırır ve tekrar şöyle der:
- Hani benim sevgili arkadaşlarım ? Beni çok sevenler nerde ? Benim endişemden gecesini gündüzünü birbirine katanlar nerede ? Hani öleceğini ve dirileceğini unutup da dünü bugüne, bugünü de düne ekleyip çalışanlarım ? Hani benim için dağları denizleri geçip çocuk çoluğunu, anne ve babasını dövüp başlar kestirenler ? Kanlar dökenler ? Hani benim için anne ve babasını kıranlar, komşusunu incitenler, birbirini aldatanlar ? Gelsinler ve beni paylaşsınlar !...
Bütün dünya ehli yani dünyaya tapıp gönlünü kaptırmış olanlar. dünyalık biriktirenler, fukarayı görüp gözetmeyenler, eksik tartanlar, zekatını vermeyenler, hacca gitmeyenler sonbahar yapraklarının rüzgar önünde gittiği gibi ihtiyarları elinden gitmiş olarak dünya tarafına seyirtirler. Dünyanın üstüne üşüşürler.
Hak Teâlâ buyurur ki:
- Bunları üzerinde bulundukları dünya ile birlikte cehenneme atın.
Allah-u Teâlâ cümlemizi bu akibete düşmekten muhafaza buyursun.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Haziran 2017, 00:29:24
Muhterem kardeşlerim! Kıyamet günü öyle bir gündür ki insanın ihtiyarı elden gider. Kendi kendine Hakkın emri üzere hareket eder. Lâkin bu dünyada iken nefislerini ihtiyarlarını nefs-i emmareye kaptırmamış olanların ihtiyarları elindedir. Arzu ettikleri gibi hareket ederler. Zira bunlar ihtiyarlarını Hakka teslim etmiş, tenini ibadet ve tâat yolunda eskitmişlerdir. Bu sebepten Hak Teâla (cc) bu gibi kimselerin kıyamette ihtiyarlarını ellerine verir. Zira onlarda bu dünyada ihtiyarlarını Allah-u Teâlâ (cc)'ya vermişlerdi.
Allah-u Teâlâ (cc) bunlara:
- Cennetin hangi kapısından dilerseniz girin, buyurur.
Kıyamet gününde Allah-u Teâlâ (cc) nida edip İbrahim (as)'a buyurur ki:
- Ya İbrahim (as)! Hiç senin belinden ve evladından zürriyet geldi mi ? Zürriyetinin adları nedir ? bilirmisin ?   
İbrahim Peygamber (as) bin yıl kadar hiç başını kaldırmadan terler. Hatta o kadar terler ki terinin içinde belirsiz olur. Cehd ve gayret sarfettiği halde oğullarının adlarını aklına getiremez. Hak Teâlâ (cc)'ya da cevap veremez. Kıyamet gününün ne kadar dehşetli bir gün olduğunu bundan kıyas edebiliriz.
Hak Teâlâ (cc) suâl edip buyurur ki:
- Ya kulum ben seni dünyaya gönderdim. Peygamber (sav) gönderdim. Neleri yapacağını ve nelerden kaçınacağını Kur'an-ı Kerim içinde ayrı ayrı zikrettim. Vardın, işleme! Terket, dediğimi işledin.
Dediğinde inkar edip inkarında inat edeceksin. Ve:
<< Senin yasakladığın yerlere gitmedim. Emrettiklerini yerine getirdim>> diyeceksin amma bütün azaların yalanlarını ortaya koyacak. Karşına dikile dikile kalacak.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Muhakkak insan Rabbına (cc) karşı çok nankördür.>> ( El Âdiyat süresi,6 )
Bütün azalar şahitlik edecek:,- Biz işledik yâ Rab,diyeceklerdir.
Elimiz bağıra çağıra:
- Ben harama yapıştım, Haksız yere vurdum,diyecek.
- Harama baktım diye gözlerimiz feryad edecek,
- Haram dinledim, diye kulağımız,
- Haram yedim, diye karnımız.
- Başkalarının kapısına vardım, fısk u fücur meclislerine gittim, yalancı şahitliklerde bulundum, çalgı ve düğünlere koştum>> diye ayaklarımız,
- Zina ve livata'da bulundum>> diye avret mahallerimiz.
- Haram şeyler söyledim, diye dilimiz şahadet edecek, söyleyip bağıracak. Bunların hepsi hakkımızda şahitlik edecekler.
Nitekim bu hususta Hak Teâlâ (cc) buyurur.
<< Nihayet ateşe geldikleri zaman onlar (dünyada) ne yapıyordu iseler, kulakları, gözleri ve derileri hep aleyhlerine şa hidlik edecektir.>> ( Fussilet süresi, 20
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Temmuz 2017, 02:00:46
Fudayl bin İyâz (ra) buyurur ki :
- Her kim dünyayı dost edinse iki cihanın şerrini başına alır. Zira iki cihanın seâdeti dünyayı sevmemekte. Felaketi de dünyayı sevip tapmaktadır.
Azizim! Aklını başına topla. Dünyanın geçici olduğunu düşün. Hiçliğine bak. Âhirette rezil rüsvay olmayı gözünün önüne getir. Bu dünyaya tapmaktan vazgeç. Senden öncekilerden ibret al. Bu dünyayı sevenler, âhireti havaya ve yele verdiler. İşin sonunda dünya da ellerinden çıkıverdi. Dünya muradlarına eremediler. Âhiret de zaten mahrum ve azaba giriftar olacaklardır.
Dünyayı sevmek âhireti ziyan eder, âhireti sevmek de dünyayı ziyan eder.
Nitekim Resulullah (sav) buyururlar ki:
<< Her kim dünyayı severse âhireti ziyan etti. her kim de âhireti severse dünyayı zayi etti.
Dünyayı seven âhiretteki ziyanına katlanmayı sineye çeker. Âhireti seven de dünyadaki ziyanı sineye çeker. Lakin bu dünyanın ziyanı bu dünyada kalır, âhiretin ziyanı müşküldür, çünkü ebedidir. Dünyanın bekası yokur. Fanidir. Bu sebepten akıllı kimseler dünya işi olmuş olmamış gam yemezler.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Ağustos 2017, 13:56:43
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<<Dünyayı isteyene ahiret haramdır, ahireti isteyene de dünya haramdır. Allah-u Teâlâ (cc)'yı isteyene ise ikiside haramdır.
Arifler demişler:
<< Dünya fahişe bir kadın gibidir. ( kim o kadını istese isteyenin koynuna girer. Sakalına güler, fakat hiç kimseye vefa etmez.) Böyle kadına gönül verip sohbet etmek kadınlığa özenenin işidir.
Resûlullah Efendimiz (sav) buyurur;
<< Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı üç kısma ayırmıştır. Birinci kısmı müslümanlara, ikinci kısmı münafıklara, diğer kısmınıda kafirlere vermiştir. Mü'min payına bağışlanan dünyayı âhiret için azık yapar. Münafıklar, kendilerine bağışlanan dünya ile süslenirler. Kafirler ise; gece gündüz yemek içmek, ahiret amellerini terk etmek, bu dünyada zevk u safa sürmektedirler.>>   
Ey okuyucu! Diyecek olursan ki bu dünya bizlerden önce peygamberlere verilmiştir. Onlar ne yaptılar?
Dinle: << Peygamberler gerçi dünyaya mâlik oldular. Fakat ona gönül vermediler. Zevk u safâsını sürmediler. Allah onlara dünyayı verdiyse onlarda dünyayı Hak yoluna verdiler. Kendileri arpa ekmeği yer aba giyerlerdi, diye cevap veririm.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Temmuz 2018, 10:34:39
İbrahim Peygamber'in (as) kıssası
İbrahim peygamber (as) bir defasında kendisine :
-Allah-u Teâlâ (cc) seni afvetsin, diyene bir deve verdi. Kâ-beyi yaptı. Misafirlere çeşitli yemekler verdi. Kendisi daima arpa ekmeği yerdi.
Süleyman peygamber (as) her tarafa hükmederdi. Bütün dünyaya padişahtı. İnsanlar, cinler, vahşi hayvanlar ve kuşlar O'nun eli altında idi. Kendisi zenbil örmek suretiyle nafakasını te'min ederdi, aba giyerdi. Peygamberlere dünya verildi. Lâkin yaşayışlarında daima sadeliğe riayet ederlerdi.
Bir gün Süleyman (as) saltanat ve azamet ile tahtının üzerinde uçuyordu. Bir fakir ağacın altında ibadetle meşguldü. Süleyman (as)'ın yolu bunun  üzerinden geçti. Âbid kimse Süleyman (as)'a baktı. Bu azameti içinde seyretti. Ve Süleyman (as)'a şöyle dedi:
- Ya Süleyman (as) Hak Tealâ sana ne azamet verdi ki tahtını havada kuşlarla yürütürsün ?
Süleyman (as) kuşlara emir verip tahtını bu abid'in yanına indirdiler. Süleyman (as) bu âbide:
- Ey Allah'ın kulu! Sana bir söz söyleyeyim de dinle. Sen bir kere sadakatla <<sübhanAllah>> diyecek olsan o sözün Allah-u Teâlâ (cc)'nın katında kabul olsa benim saltanatımdan üstündür. Benim sultanlığımın zevali var ve fânidir. Senin teşbihin bakidir. Fâni olmaz, âhirette hazırdır.
Nitekim, ayet-i kerimede buyurulur.
<< Âhiret daha hayırlı ve ebedidir>> ( El A'lâ suresi 17 )
Benim sultanlığımdan bana bunca korku vardır>>dedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Aralık 2019, 15:43:33
Hazreti Muhammed Mustafa ( sallAllahü aleyhi vessellem)'ın bir kıssası :
Muhammed Mustafa (SAV) bunca muharebelerden bir çok ganimet malları elde etti, fakirlere verdi. Kendi öyle zamanlar oldu ki dokuz günde bir arpa ekmeği yer idi. Peygamberimiz (SAV), peygamberlerin ve velilerin en cömerdi idi.
Peygamberlerin itikadı böyle idi. Yâ sen, bir kaç kuruş için SübhanAllah demeyi terk edersin. Bir ömrü yok yere çürütür ve Kur'an'ın bir süresini yarım veya bir akçeye okursun. Sonunda pişman olacağını sen düşün. Aklını başına al. Şimdiden pişman ol. Bu murdarın muhabbetini gönlünden çıkar. Para endişesi seni helak edebilir. Dünyalığa ehemmiyet verene şeytan daha çok musallat olur. Şeytan ister ki sana  dünyayı sevdirsin. Neticede dünyayı sevenler dünyadan ahirete pişman gider.
Hasan-ı Basri'nin müridleri Hasan-ı Basri'ye dediler ki:
- Ya Şeyh! şeytandan pek incindik. Gelir bizi yaramaz işlere iter.
>- Elinize giren dünyayı sıkı tutun. Size gereken de budur.<< der, hayırdan da men'eder.
Şeyh cevap verir ve derki:
- Şeytan şimdi burada idi. Sizden çok şikayet etti ve dedi ki: << Şu Âdem oğullarına öğüt versen de benim hakkıma tamah etmeseler. Kendi haklarına kanaat etseler. Allah-u Teâlâ (cc) dünya ve cehennemi bana mülk olarak verdi. Cenneti ve kanaat etmeyi de insanlara vermiştir. Şimdi insanlar kendi haklarını bıraktılar. Benim mülküme tamah ettiler. Ben bunların imanlarını almayınca dünyayı onlara vermem.>>
Eğer siz şeytanın hile ve desisesinden emin ve salim olmak isterseniz varın dünyayı terk edin. Dünya endişesini gönlünüzden çıkarın. Emin olun.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 09 Nisan 2020, 20:32:47
Bir gün sahabeler Resul-i Ekremi (sav) gördüler ki kendinden bir şey'i kovar ve der ki:
- Benden uzak ol.
Dediler ki :
-Yâ Resûlullah (sav) Mübarek nefsinizden neyi uzaklaştırıyorsunuz?
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav)
-Dünya bana gösterilip kendisini arz etti. Bende ona kendimden uzak olmasını söyledim. İşte yaptığım budur.
İşte şimdi pergamberler sultanı dünyayı kendisinden uzaklaştırdığına göre, bizim de kendimizden uzaklaştırmamız veya kendimiz dünyadan uzaklaşmamız gerekir.
Bir gün Efendimiz (sav), Ebu Hureyre (ra)'ye der ki:
-Yâ Ebu Hureyre (ra)! Gel, sana dünyanın misalini göstereyim.
Eline yapıştı. Ebu Hureyre (ra)'yi bir dereye götürdü. O dere mezbelelikle ağzına kadar dolmuştu.
- Bu dereye bak, dedi.
Ebu Hureyre (ra) baktı, gödü ki; kuru insan başları, eski bez parçaları, hayvanların cifeleri, kemikler atılmış.
- Yâ Ebâ Hureyre (ra)! İşte gördüklerin şu başlardan kimi yeni, kimi eski, kimi kadın, kimi genç çocukların başları ve kemikleridir. Bunlar da bizim gibi canlıydılar bir zamanlar. Bunların da hırsları vardı. Bunlar da nefis yemekler yiyip güzel elbiseler giyerlerdi. Dört bir yana seyirtirlerdi. Şimdi sessiz, sadâsız birer kuru kemikten ibarettirler. Etleri, derileri çürümüş, toprak olmuşlardır. O nazenin tenleri ve şirin ağızları çenelerinden ayrılmış, yatıyorlar. Bunların içinde öyle kimseler vardı ki; helâl - haram demezlerdi. Bulduklarını yerlerdi. Servetler yığarlardı. Kalın ve yumuşak döşeklerde yatarlardı. Saraylarda otururlardı. Şimdi gör ki; bu mezbelelikte cife olup yatıyorlar. Gelen geçen üzerlerine basıyor. Kimi bunlardan iğreniyor, fakat akıl sahipleri bunlardan ibret alıyorlar. Gördüğün şu yatanlar ki onları yeller savurup dağıtmaktadır, hep bunlar kimi yün, kimi kaftan, kimi bez parçaları idi. Ve bu vatanların giyecekeleri idi. Bunları giyerlerdi. bu giyeceklerle böbürlenir gururlanırlardı. Şimdi rüzgarlar savurup çürütmüştür. Şu gördüğün hayvan kemikleri de at, katır, deve ve merkep kemikleridir. Bu hayvanlara onlar binerlerdi. Diledikleri yerlere giderler ve gelirlerdi. Şimdi gör ki dökülüp yatıyorlar. İbret al ki, dünyanın neticesi budur. Bu mutlaka böyle olacaktır.
YÂ Ebu Hureyre (ra) Sen ve ben bunlardan ibret alalım. İşimizin sonunun böyle olacağını düşünelim. Bizim elimizde olanlar hep bizim değildir. Bizden evvelkilerin her birininin de vardı. Bizden sonra gelenlerin de olacaktır. Sen öyle zannedersin ki, şimdi onların hepsine sen sahipsin.
Yâ Ebâ Hureyre (ra) Var şimdi, ölmeden önce bu dünyanın terkine kendini hazırla. Dünya seni terk etmeden, sen dünyayı terk et. Elinde olandan fakirlere ver. Yoksa senin akıbetin de böyle olmaktır. >>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: İsra - 11 Nisan 2020, 05:16:00
Allah razı olsun
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Nisan 2020, 02:42:56
Şimdi bu dünyaya aldanma. Bunun rahatına mağrur olma. Bu dünyaya kim geldiyse sonunda anlamadan göçtü gitti. Bu dünyada kim rahat olduysa mihnet onu bırakmadı. Her kim bu dünyaya meyleder bağlanırsa ve bu dünyanın zevklerine dalarsa neticede gam ve gussa onun yakasını bırakmaz.
Ey azizim! Bu dünyada hiç gamsız ve kedersiz olan var mı ? Herkesin kendine göre gam ve kederi var. Sultan İbrahim ibn-i Edhem, bu sebeple sultanlığı bırakıp dervişliği tercih etti. Mürşidliğe kendisini hasretti. Cihanın tasalarından kurtuldu.
Lokman Hekim oğluna şöyle vasiyet ederdi:
- Asla ve asla âhireti verip dünyayı satın alma. Sakın âhireti dünyaya verenlerden olma.
Bir nasihat daha vereyim ki kanaat cübbesini başına çekip Hakka teveccüh ile oturasın.
Elinde olanlardan fakirlere veresin.
Bil ki bu dünyanın bir misâli de şudur:
- Bu dünya bir gölgeye benzer. Sen onu durur sanırsın, fakat o yürür, lâkin yürüdüğünü göremezsin. Birazdan görürsün ki kaybolmuş.
Bu hususta Efendimiz (sav) buyururlar ki :
<< Dünya bir saattir. Onu tâat ve ibadetle geçirip değerlendir. >>
Bu dünyanın bir diğer misali de şudur. Bir kimse rüyasında kendini padişah olarak görür. Tahta çıkar oturur. Sağında - solunda  vezirler, izzetler, ikramlar hürmetler ederler. İnsalar huzuruna müsaade ile girer çıkarlar. Rü'yayı gören sanır ki bunlar gerçektir. Bu halde iken uyanır, birde ne görsün ki rü'ya değilmiymiş ? Gördükleri asılsızmış. Ne beylik var ne de vezirlik. Ne kapıcı var, ne de hükümranlık.
Şimdi düşün! Bu insan nasıl bir sultandır? Neticede üzülür. Bir gün gelir kendisini kabre koyarlar, yalnız başına bir yere koyarlar, terkedip giderler. O yerde salih amellerin nûr'u olmazsa halin ne olur? Nefs-i emmârenin çirkin sıfatları birer heybetli canavar halinde gelip hûcum ederler. Üstüne üşüşüp yerler. Avazı çıktığı kadar bağırır, lâkin avazı da çıkmaz. Kendisi çukurun içinde kıvranır. Mezarda çeşitli canavarlar vardır. Kimi yılan, kimi çıyan, kimi sıçan,kimi kurbağa... Bunlar bu nazenin ni'metlerle beslenen tene üşüşüp yerler. Nefs-i emmare de korkulu sıfatlar ve canavarlar suretinde kişiye saldırıp azabına vesile olurlar. Bu duruma mâruz kalanlar kendileri hayıflanır ve nedamet ederler ki ömürlerini boşuna geçirmişler.


Amin Ecmain, Rabbim (cc) cümlemizden Razı ve Memnun olsun inşaAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 19 Mayıs 2020, 23:57:59
İnsaf ile düşünmek gerekir. Önünü ve sonunu düşünmek icab eder. İnsanın evveli bir damla kan, sonu da bir yığın et ve kemik.  Sen öldükten sonra senin çok sevdiklerin seni bir gün dahi yanlarında tutmazlar. Hemen toprağın altına sokarlar. Seni bir kaç gün evde bıraksalar kokudan kimse senin yanına gelemez olur.
Nefs-i emmârenin kötü huylarından olan kibiri, ucubu, mal sevgisini, hırs ve hasedi, nifakı,  buna benzer kötü huyları bırakman gerekir ki kabrin dehşetinden emin olasın. Eğer bu kötü huyları terk etmezsen her biri korkulu canavarlar halinde sana arkadaş olurlar.
Ne kadar büyük, ne kadar rahat, ne kadar hükümdar olursan ol, neticede Azrail ( as)'ın elinde hor ve zelil olacaksın. Allah (cc)'ın huzuruna varıp halini anlayacaksın.
BEYT
Şunlarki kendilerini sultan sanırlar
Ölüp toprak olunca utanırlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Mart 2024, 01:34:05
Ey azizim! bir de salih kimselerin halini gör ki: Birisi kendisini, rü'yasında hapsedildiğini görür. Türlü türlü mihnet ve meşakkatler içinde kıvranır, durur. Yiyecek içecek vermezler. Âciz kalmıştır, ne yapacağını bilmez. Nihayet uyandığında görür ki yumuşak döşekte rahat rahat, evinde, barkında, köşkünde, sarayında yatmaktadır. Gördüğü belâ ve mihnet bir rü'yadan ibaretmiş. Bu kimse sevinir.
>> Elhamdülillah, gördüğüm bir rüya imiş.<<  der.
Fakir ve salih kimseler de şuna benzer ki, öldüğünde kabrine koyarlar. Canı ve ruhu bedenine gelir. Uykudan uyanır gibi uyanır. Görür ki bir latif makamda hoş döşekler döşenmiş, güller açılmış, bülbüller öten bahçede kendisi güzelce pâdişahlar gibi oturur. Etrafında güzel
güzel cariyeler hizmetinde âmâde durur. Fakir sevinip der ki :
- O benim zahmet ve mihnetim dünyada imiş. Elhamdülillah! dünyadaki mihnetten kurtuldum.
Nitekim Efendimiz ( SallAllahû Aleyhi Vessellem ) buyururlar ki:
>> Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir, veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.<<
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Mart 2024, 19:57:45
Ey Aziz! >> Dünyada nefslerinin isteğinde gidenler, tasasız yürüyenler ölünce öyle bir mihnet ve tasaya düşerler ki kurtulmanın imkân ve ihtimali yoktur. Amma fakirler, miskinler, dünyada doyuncaya kadar bulup yiyemeyenler ahirette öyle bir rahatlığa ve sultanlığa kavuşurlar ki bunun kaybolup çıkması diye bir şey yoktur.
Ey Azizim! Dünya karışık bir rü'yaya benzer. Bunun geçici lezzetine aldanıp gururlanarak kendini saçıp salıvermek olmaz.
İki cihanın fahri Muhammed (sav) buyurur ki:
>> Bu dünya ile benim misâlim şu at üzerindeki kimsenin hâline benzer; çok sıcak bir günde yol üstünde bir ağacın gölgesinden geçerken biraz gölgelenip biraz sonra orayı terk eder.<<
Aklı olan kimseler bu dünyayı biraz gölgelenecek bir yer olarak kabul edip bu dünyanın lezzetine meyletmezler. Açlığın ve tokluğun, evin barkın, koyun-keçinin, bağ-bahçenin varlığına bakmazlar. Bunlara bel bağlamazlar. Bir iki günlük ömürleri için âhireti terk edip nefslerine uymazlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 30 Mart 2024, 01:19:55
İsa Peygamber (as) buyurur ki:
>> Dünya bir köprüdür. Bu köprüde oyalanıp ona özenmeyin.<<
Kim bu köprünün üzerinde ise öte başındaki kabre kadar gidecektir. Daha ilerisi yoktur. Kimi bir adımda varır, kabre girer. Kendisi bile farkedemez, önündeki yolu uzak zanneder. Köprüye ayak bastı mı öteki ucu mutlak görünür. bu dünyanın köprüsü üzerinde çokları mağrurane saray ve köşkler yaptılar. Eceli geldi, neticede târ u mâr oldular. Şimdi hiç birinin izi ve tozu yoktur. Bu dünyaya çokları geldi. Benlik dâvasında bulundu. Sonra dâvasında yalancı çıktı. Sözünün hakikat olduğunu isbât edemedi.
BEYT
Mülk-i Süleyman be Süleyman resid
Mülk heminest Süleyman Kûcast?
Manası:
Sultan Süleyman'ın mülkünü Süleyman'a verdiler
Mülk buradadır amma Süleyman nerededir ?
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 31 Mart 2024, 03:27:54
Ey biçare gafil! sen duyarsın ki filan hasta ölmüş, filan zayıf da ölmüş, filan ve filan da ölmüşler. Ey biçare! bugünlerin senin de başına geleceğini düşünmez misin ? Azrailin (as) eline düşeceğini hiç mi aklına getirmezsin ? Allah'ın (cc) huzuruna yüzü kara çıkmak reva mıdır? Sen bu dünyada izzetli, hürmetli ve vakarlı kimselerdensin. Eğer aklın varsa fani dünya için gam çekme. Kimsenin hatırını ykma. Kimseyi aldatma. Elinde olanlardan fakirlere ver. Cimrilik etme. Haramı- helâli bil. Haklarına gereğince hürmetkâr ol... İçin haramla dolu olarak şeyhin huzuruna el pençe durursun. Acaba Hz. Allah'ın (cc) yanında nasıl duracaksın, utanmayacak mısın? Bir kişi ki elini bağlayıp namaza durmuş, lâkin gönlünü başka şeylere vermişse o kimse iki kıble edinmiş olur. Yüzü ile bir kıble, gönlü ile de diğer bir kıble. Bunların kıyamet gününde yüzleri enselerine dönecektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Nisan 2024, 08:31:35
Melekler Hak Teâlâ'ya (cc) diyecekler ki:
- Ya Rabbi (cc)! Bu kullarının yüzleri niçin arkaya döndürülmüştür ?
Hak Teâlâ'dan (cc) nida gelecek ve diyecek ki:
- Bu kulum namaz kılarken yüzünü kıbleye, kalbini de başka şeylere döndürdü. Bu sebeple yüzü döndürülmüştür.
Meşâyihden bazıları dediler ki:
- Namaz esnanısında gönlünü Allah'tan (cc) ayıranlara kabirlerinde bir melek gelir. Kıbleden yüzünü çevirir. bunun üzerine Münker ve Nekir melekleri gelir o kıbleden yüzü dönük olan mevtaya türlü türlü sorular sorarlar, ve işkence ederler. İşin doğrusunu Allah-u Teâlâ bilir.
Bir gün Hz. Yakup (as) namaz kılardı. Yusuf (as) da kundağında yanı başında yatmakta idi. Namazda iken Hz. Yusuf'a (as) göz ucuyla baktı. Bunun üzerine derhal Hak Teâlâ'dan (cc) nida geldi ve dedi ki:
- Ya Yakup (as)! Benim hazretimde ibadet ederken Yusuf'u (as) gönlüne getirir, gözünle bakarsın. İzzet ve celâlim hakkı için sana âhirette edeceğimi dünyada yapacağım. Benden gayrısına bakan gözlerini O'nun firakıyla ağlamaktan kör edeceğim. Benden gayrıya nazar eden gönlünü de O'nun gam ve kederiyle dolduracağım.
Bir zaman geldi. Hz. Yakup (as) Hz. Yusuf'u (as) kaybetti. Ağlamaktan gözleri hastalıklı oldu. Hz. Yusuf'u (as) bulmadıkça gönlünün gam ve kederi seller gibi coştu, taştı. Nihayet bulduktan sonra sûkûnete erişebildi. Gece gündüz uyku ve huzuru bulamaz olmuştu.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 04 Nisan 2024, 04:52:05
Şimdi Azizim! Hz. Yakup (as), zahiri gözüyle oğluna bir kerecik nazar etmesi üzerine bunca acı ve ızdıraplara mâruz kalırsa, namaza durduğu zaman gönlü fesad yerlerde dolaşanın hâli ne olur ?
Bir kimsenin gönlü bu dünyadan ne hâl üzere giderse âhirette de o hâl üzere diriltilir ve huzura çıkartılır.
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi (ks) der ki:
>> Bu ümmette bedenin mesh olunması yoktur.
Fakat bilmiş ol ki ey zeki kimse
Kalbin mesh olunması vardır!
Yâni kalb, hayvan sıfatına sokulur.<<
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Nisan 2024, 19:42:17
Azizim! Cehd eyle, gönül yüzünü Hak'tan (cc) döndürme. Yoksa kıyamette  yeniden o suret üzerine yaratılırsın. Bu büyük musibettir. Ekseriye dünya derdine düşmekten ve kendini dünyaya vermekten olur.
İnsan bu dünyada insan olduğu halde öldükten sonra çirkin bir canavar olmaktan son derece korkmalı ve çekinmelidir. Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi muhafaza buyursun, âmin.
Allah dostları kat'iyyen bu dünyada yüzlerini ve gönüllerini Allah-u Teâlâ'dan (cc) çevirmezler. Lâkin niceleri var ki gönüllerini veya yüzlerini veya hem gönüllerini ve hem de yüzlerini Allah (cc) gayrısına tahsis ederler. Vay gelecek bunların başına !
Her şey'in sonu ve neticesi zeval bulmaktır. Baksana Karun'a ne oldu ? Karun'u malı ile yerlere geçirdi. O'nun dünyaya olan sevgisinin çokluğu yüzünden Allah-u Teâlâ (cc) ona hışım etti. Cehennemi boyladı.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Nisan 2024, 20:37:25
Allah-u Teâlâ (cc) şu âyet-i kerimesinde buyurur ki;
>> İnsanlara; kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yayılıma salınmış ( güzel ) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici menfaatidir. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır.<<  Âl-i İmran sûresi, 14 )
Diğer bir âyet-i  kerimesinde de buyurur ki ;
>> Ey iman edenler! sizi, mallarınız, oğullarınız, kızlarınız Allah'ın zikrinden alıkoymasın << El Mûnafikun sûresi, 9 )
Resûl-i Ekrem Efendimiz ( sav ) de bir hadis-i şeriflerinde buyururlar ki ;
>> Mal ve makam ( geçici şeref ) sevgisi, suyun baklayı bitirdiği gibi, kalbde nifak ( mûnafıklık ) hastalığını bitirir. <<
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 09 Nisan 2024, 22:00:57
Âyetten, hâdisten, ashabın ve meşâyihin sözlerinden de anlaşılacağı veçhile dünyayı sevmekte ve dünyanın metâını edinmekte hayır yoktur.
Bu dünyanın özelliği şudur ki; kimi kandırabilirse onu kendisiyle meşgul eder. Ölümünü unutturur ve uzaklarda olarak gösterir. Böyle kimseler de  Allah-ı (cc) ve O'nun yolunu bırakırlar. Allah-u Teâlâ (cc ) hiç unutulur mu ? diye bir soru akla gelebilir. Diliyle gönlüne indirmeksizin Allah-u Teâlâ'yı (cc) anmak bir nevi unutmaktır. Fiili olarak muhalefette bulunmak, buyurduklarını tutmamak tâ kendisidir.
BEYT
Cân-u gönülden gerektir Hâlık-ı zikreylemek
Yoksa Allah (cc) demeklik kagez olur her dile,

Allah-u Teâlâ (cc) kuluna diyecek ki;
- Ey kulum! Sen Hâlıkını unutursan O'da seni unutur.
Nitekim Kur'an'da buyuruldu:
>> O kimseler gibi olmayın ki Allah-u Teâlâ'yı (cc) unutmuşlar Allah (cc)'da onları kendilerine unutturmuştur.<< El Haşr sûresi 19 )
Allah-u Teâlâ (cc) unutmaktan beri ve münezzehtir. O, âlemlerin pâdişâhıdır.


NOT
Beyitteki Kagez kelimesi belki de Sakızdır. Malum ola.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Nisan 2024, 02:39:23
Hikaye:
Bir kişi gelerek Efendimiz (sav)'e dedi ki;
- Ya Resûlullah (sav)! Benim gönlüm ölümü hiç anmaz. Hatırlamak istesem de kabul etmez.
Peygamber Efendimiz (sav) o adama der ki :
- Malın var mı ?
- Malım çoktur,
diye cevap vermesi üzerine,
Efendimiz (sav);
- Şimdi sen o malını kendinden evvel âhirete gönder. Sana ölümü unutturan malının şerridir. Eğer malını Hak (cc) yoluna vermezsen sonra ziyana uğrarsın. Ve şimdi malını Hak (cc) yoluna ver.>>dedi.
O kimse malını mülkünü Hak (cc) yoluna, fakir fukaraya ûleştirdi. Malından ve ölümü unutmaktan bu sayede kurtuldu.
- Malın tamâmı yaramaz mıdır ? Yoksa hayırlısı da var mıdır? Diyecek olursan cevap olarak derim ki:
- Salih olan mal, bir de salih olmayan mal olmak üzere iki nevi mal vardır. Salih olmayan mala fâsık mal da denir. Fâsık mal şerli, salih mal da hayırlı maldır. İbrahim Halil (as) Peygamberin malı hayırlı maldır. Zira Kâ'beyi yaptı, misafirsiz yemek yemedi. Önüne yemek konulduğu zaman misafirin gelmesini beklerdi.  Sofraya oturup bekldiği halde misafir gelmezse kalkar misafir arardı. Bulamazsa gelir
biraz oturur, tekrar giderdi. Misafir bulup onunla sofraya oturmadıkça kat'iyyen yemek yemezdi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Nisan 2024, 01:52:32
Hikaye:
Bir gün İbrahim (as)'ın kapısına bir derviş geldi >> Allah (cc)<< dedi. Hz. İbrahim (as) kalkıp o dervişe bir şeyler verdi. Sonra İbrahim Halilullah'ın (as) komşusunun kapısını çaldı ve >> Allah (cc) << dedi.
İbrahim Halilullah (as) bunun üzerine dedi ki:
- Keşke evimin arka tarafında da kapım olsaydı! Dilenci oradan da gelirdi, kendisine bir şeyler daha verirdim.
Evinin arka tarafından da kapı açmasına bu hâdise sebep oldu.
Senin de evin ve evinin önünde kapıcı vardır. Dilenci gelip de beni rahatsız etmesin, malımı, paramı istemesin diye sakın aklından geçirme. Bi çâre aklını başına al. Bu dünyada iken verebildiğin kadar vermeye bak... Zira bugün fırsat elde iken ahirete gönderir, yatırım yaparsak sonunda rahatlığa biz kavuşuruz. Yoksa sen öldükten sonra malın mülkün mirasçılara kalır, mal senden alınır. Pişmanlık fayda vermez.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Nisan 2024, 19:36:43
Efendimiz (sav) buyururlar ki;
>>Salih olan mal, salih bir kimse için ne güzeldir.<<
Mal mâhza hayırlı değildir. Hayra sarfolan hayırlı, şerre sarfolan da şerlidir.
Şöhret ve oyunlara, şehvetlere, rüşvetlere sarfolunan paralar, fakir ve fukaradan esirgenen mal-mülk şerli maldır. Sahibini cehenneme yaklaştırır. Hayırlı mal, sahibini cennete götüren ve yaklaştıran maldır.
İnsan olur merdivenle kuyuya iner, insan olur merdivenle köşklere saraylara yükselir, çıkar.
Mescidlere, köprülere, açları doyurmaya, donatmaya, borçluları borcundan kurtarmaya sarfolunan paralar da hayırlı ve salih maldır. Sahibini yüce mertebelere eriştirir.
Mal derin bir suya, insan da gemiye benzer. Gemi suyun üstünde durdukça su ne derece çok olursa olsun bir zararı olmaz. Gemi selâmette kalır. Gemi her tarafa gider, maksadına erişir. Lâkin içine su girerse gemi dolar ve derhal batar, balıklara ve deniz canavarlarına azık olur.
Bu dünya da insanın dışında olursa zarar vermez. Böyle kimselerin dünya ve dünya malı dışında olduğu için fakire verir, ihsanda bulunur. Âhirette yüksek mertebelere erişirler. 
Lâkin dünya malı gönüle girer, sevgisini gönüle bırakırsa, sahibini bir tehlikeye uğratsa gerektir. Firavun, Şeddad, Karun ve Takyanus gibi niceleri dünyayı sevdiler. Bütün meşguliyetleri dünya oldu, âhireti unuttular. Dünyadan imansız gittiler.



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Nisan 2024, 17:29:17
Dünyayı seven dünyanın eline düşer ve onun elinden kendini kurtaramaz. Bu sebepten denilmiştir ki :
<< Dünya sevgisi bütün kötülüklerin anasıdır ve başıdır. >>
Allah dostları, dünyanın her şey'ine lâkayd kaldılar. Aldırış etmediler. Dünyaya kendini verenlerle sohbet dahi etmediler. Arkadaş da olmadılar, zira dünya ve dünyaya gönlünü kaptıranlarla arkadaş olmak cehennem ateşiyle dost olmak gibidir. Ateşten nasıl sakınılırsa dünyadan ve ehl-i dünyadan da öyle sakınmalıdır. Ateşin bir kıvılcımı nasıl bir şehri yakar, yıkar harabeye çevirirse dünya muhabbeti de gönülleri yakar yıkar. Muhabbet şehrini fesada uğratır, iman nurunu söndürür. Dünyayı ve dünyalığı avucunda toplayanların biri de Karun idi. Nereye ve hangi yerin dibine geçtiğini işittin. Bunlardan biri de Firavun idi. O da denize gark oldu, dibini boyladı. Hem de ordusuyla beraber.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Nisan 2024, 22:06:17
Tanrılık dâvası güdenlerin hallerini sana anlatayım.
İran hükümdarlarına Kisrâ denildiği gibi Mısır hükümdarlarına da Firavun denilir. Kâbus isminde birisi Mısır'a Firavun olmuştu. İlk Firavun  pazarlarda karpuz satan bir cimri idi. Karpuzu dilim dilim yapar ve satardı.
- Bir dilimi, bir paraya , diye bağırırdı. Karpuzların çekirdeği ile damları doldurmuştu. O senelerde nedense bir kaç yıl Mısır'da karpuz yetişmedi. Bir kaşık karpuz çekirdeği altından kıymetli hale geldi. Bu sebeple Kâbus, çok mal- mülk sahibi oldu. Bu mal sebebiyle de Mısır'da sultan oldu... Dört yüz yıl yaşadı. Bir köşk yaptı, çok yüksek olan köşküne atıyla çıkar inerdi. Çıkarken ön ayakları kısalır, inerken uzanırdı. Bu durumu görünce şaşırarak haykırdı :
<< Ben sizin için kendimden başka bir ilâh bilmiyorum.>> ( El Kasas sûresi, 38 )
Çok öğünürdü, sağa sola caka satardı. Kırk yıl geçtikten sonra : << Ben sizin en yüce ilâhınızım >> ( En Nâziât sûresi,24 )
dedi.
Allah-u Teâlâ'nın lûtf u keremi sonsuzdur. Eğer Firavun: << Ben sizin en yüce rabbinizim >> demeyip de yerine bir defa : << En yüce Allah (cc), her türlü noksanlıktan mûnezzehdir >> manasına gelen << Sübhâne rabbiyel a'lâ >> deseydi izzetim hakkı için o'nun bütün günahlarını ve hatalarını afvedip o'nu cennetime koyardım >> buyuran Hak Teâlâ'dır(cc).


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: ihvan23 - 26 Nisan 2024, 11:27:12
şükran....
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 04 Mayıs 2024, 23:01:50
İmam-ı Gazâli buyurur ki:
- Her nefs için nefs-i emmârede bir kibir ve böbürlenme mevzu-u bahistir, bu gizlidir. Lâkin Firavun onu izhâr etti, ortaya çıkarıverdi.
Kibri ve böbürlenmeyi terketmek gerektir. Kibirlenmenin sonu cehennemdir.
Nitekim Hak Teâlâ (cc) bir hadis-i  kudside buyurur ki:
<< Kibir benim abâmdır. Azamet benim izârım'dır. Kim ki Onları benden almaya çalışırsa onu ateşe sokarım.>>
Firavun kibir ve gururu sebebiyle 72 bin erkek çocuğu << Musa (as) olabilir >> zannıyla öldürttü. Sakalı 8 karış ve yeşil idi. Yüzü ise bir karıştı ( Yâni kalbi gibi manzarası da kerihdi. )
Mısır'da nil nehri, onun emriyle araziler üzerine akar zan-nında idi. Nitekim: << Ey kavmim ! Mısırın mülkü saltanat ile şu altımda akan nehirler benim değil mi ?>> ( El- Zuhruf sûresi, ayet 51 ) diye bağırdı.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 06 Mayıs 2024, 19:47:21
Aman kardeşim, buna istidrâç derler. Böyle şeyler insanı Allah-u Teâlâ'nın (cc) cezasına ve gadabına çarptırır. Firavun istidrâca inandı. Dünyaya hırsla bağlandı. Bu istidrâç sebebiyle tanrılık davasına kalkıştı. Allah-u Teâlânın (cc) düşmanı enbiyanın, evliyanın, hatta kâfirlerin de düşmanıdır. Zira istidrâca tâbi tutulan, yâni derece derece helake yaklaştırılan kimse, imansız olarak âhirete gönderilir.
Dünya denilen şey bir ağulu yılandır. Kendisine yaklaşını sokar, helak eder. Akıllı kimseler, bu dünyanın azından da çoğundan da kendilerini çektiler. Onların nazarında dünya ile meşguliyet o zehirli yılan ile meşguliyet gibidir! Yılanın insanın koynuna giripte ona zarar vermemesi nâdirattandır. Bunun tek kurtuluş çaresi panzehir olan tiryak'ı yanında bulundurmaktır. Soktuğu anda o tiryakı tatbik etmek gerektir. Bunun ilacı bundan başkası değildir.
Dünya bizim üzerimize gelip kendi muhabbetini gönlümüze yerleştirmek istedikçe elimizde bulunan dünya malını fakire fukaraya vemeliyiz. Onların ikisini yâni dünya malı ile mal sevgisini kat'ıyyen bir arada bulundurmamalıyız.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Mayıs 2024, 16:57:56
Hasan-ı Basri ( r.a)
- Bir gün yolda giderken Râbia Hatun'a rastladım ve kendisine sataştım. Dikkat ettim ki avuçlarını yummuş yoluna devam etmektedir. Kendisine: << Yâ âhiret hatunu ! Bu avuçlarındaki nedir ? >> dedim. Râbia hatun dedi ki: << İki akçaya ipliğimi sattım. Onun parasını iki avucuma aldım giderim.>>
Hasan-ı Basri dedi ki:
Yâ âhiret hatunu ! Onların ikisini bir avucuna alsan da öbür eline de bir tesbih alarak Allah Allah (cc) diyerek yoluna devam etsen daha iyi olmaz mı ?>>
Râbia hatun buyurdu ki:
<< Yâ Şeyh ! Bunların ikisi bir araya gelince fitne çıkarırlar. Kişiye Allah'ı (cc) unuttururlar. Bu sebeple ikisini bir araya getirmekten korkarım. Gönlüme yük ve tasa olmalarından korkuyorum. Bunların ikisi bir araya gelirse gönlümden Allah'ın muhabbetini çıkarırlar. Bana fitne ve hile yaparlar.  Bu sebepten ben bunların ikisini bir araya getirmem.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Mayıs 2024, 01:38:32
Resûlullah (sav) Efendimiz bu sebeple ümmetini, ashabını, ezvâcını, evlâdını, gelmişini, geçmişini dünyanın çoğundan ve azından kaçındırdı. Dünyalığın muhabbeti gönüllere girip yerleşir ve Hakk'ın (cc) muhabbetine yer bırakmaz diye çekindi.
Resûlullah (sav) ûmmetini, o ûmmetin şeyhler ve müridlerini, dünyadan ve dünyaya muhabbetten kaçındırdılar.
Bize de lâzımdır ki dostlarımızı, aile efradımızı, dünyadan ve dünyalıktan kaçındıralım. Tâ ki Allah'a (cc) tevekkül edip dünya'nın fitnesinden emin olsunlar.
Enes Bin Mâlik (ra) der ki:
- Resûlullah (sav) Efendimiz bir gün evinden çıktı. Ebûzer'in elinden tuttu. Dedi ki;
<< Ya Ebâzer! Önümüzde gayet sarp bir yokuş var. Ondan kimse geçemez. Ancak hafif yüklüler  geçer.>>
Ebûzer der ki: << Yâ Resûlullah (sav) ben yükü hafiflerden'miyim ?>>
Efendimiz (sav) buyururlar ki: << Yanında bu günlük yiyeceğin varmıdır ?>> Ebûzer der ki :<< Var>> Efendimiz (sav) buyurur ki: << Yarınlık yiyeceğin var mıdır ? >> Ebûzer buyurur ki: << Yoktur>> Efendimiz (sav) buyururlar << Eğer yarınlık yiyeceğin olsa idi yükü ağır olanlardan olurdun, yâ Ebûzer!>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Mayıs 2024, 20:13:28
Bu durumda iyice anlaşıldı ki bu dünyada bizim gibi zayıflara kâfi gelecek miktarda dünyalık yeter. Fazlası bizi zahmete sokar imiş.
Selmân-ı Fârisi'den (ra) rivayet edilmiştir ki: Kendisi hastalandığında Sa'd ibni Ebi Vakkas (ra) kendisini ziyarete geldi. Selman'ın ağladığını gördü ve dedi ki:
- Ne ağlarsın yâ Selman? Peygamber (sav) senden razı olduğu halde vefat etti.
Selman buyurdu:
- Ben öleceğime yanmam, yâ Sa'd! Dünyayı sevdiğim ve istediğim içinde ağlamıyorum. Şu sebeple ağlarım ki Peygamberimiz buyurmuştur ki:
- Sizin dünyalığınız bir binicinin terkisinde taşıdığı kadar olsun!>>
Halbuki ben son demlerimi yaşamaktayım. Etrafım dünyalık mal ve mülklerimle doludur. Acaba benim halim ne olacak?

Sa'd buyuruyor ki; o anda etrafıma bakındım. Evinin içinde dünyalık olarak bir tahta çanak ile bir su tuluğu vardı. Bunları görebildim. Bunlardan mâada hiçbir şey göremedim.Sordum. Bunlarda ne var yâ Selman (r.a), bunlar içinmi ağlarsın ?
Dedi ki:
- Yâ Sa'd! Allah-u Teâlâ'dan (cc) utanıyorum.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 21 Mayıs 2024, 22:57:50
İşte Efendimiz (sav)'in ashabı bölyesine Allah-u Teâlâ'dan (cc) korkarlar ve utanırlardı. Sen ise keseleri paracıklarla doldurmakla meşgulsûn. Paracıkların muhabbetiyle gönlünü öldürürsün. Sende din derdi ve din gayreti hiç mi yok ? İnsanın Allah-u Teâlâ'dan (cc) korkusu ne derece ise dinden nasibi de o derecedir.
Efendimizi (sav) Allah-u Teâlâ (cc) mi'raca çağırdı. Uçmağı (cenneti) donatarak huriler, rıdvanlarla yanına getirdi. Dünyayı da bütün süs ve pûsleriyle donatıp sol yanına getirdi. İki cihanın fahri, Hak Teâlâ'nın (cc) habibi ve bütün peygamberlerin sultanı Mustafa (sav), ikisine de asla bakmadı. Lâkin dünyaya dedi ki:
- Ey hileci, vefasız, acı tatlı şeyler gösteren, buğdayı gösterip kepek satan ve ey düşmanla dostu bir tutucu, ey ahdinde durmayan, velileri aldatan, kâfirleri ayaklar altında sürükleten! Benim kardeşlerim ve ümmetlerim sana gönüllerini kaptırdılar. Lâkin üç talak ile seni boşamakta gecikmediler. Ben seni istemedim. Seninle nikah dahi kıymadım ki seni boşayayım. Yürü git, yanıma gelme, gözüme gözükme. Beni ve benim yolumda gidenleri sen kendine uyduramazsın. Benim gerçek ümmetlerim sana asla boyun eğip aldanmazlar.         
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Mayıs 2024, 22:30:42
Böylece huzurundan dünyayı kovdu. Yine Efendimiz (sav) demiştir ki:
- Bu hususta söyleyeceklerimi hep söylersem söz uzar. Maksadım dünyanın zemmedildiğini bildirmektir. Dedikten sonra uçmağa niyetlendi. Bu esnada Allah-u Teâlâ (cc) Efendimize (sav) nazar edip buyurdu ki:
- Uçmak senin âşıkındır, seni sevenlerin yeridir.
Efendimiz (sav) buyurdu ki:
- Yâ Rabbi (cc)! Ben cennete değil sana muhtacım. Benim arzum senin hazretindir. Ben seni görmek isterim. O gözü ben seni görmek için saklar dururum. Senin tecelliyâtını görmek için. Onu uçmağa baktırmak için saklamadım.
Bunun üzerine Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Ey Habibim! Kuş kanadıyla, er olanlar da himmetiyle ermek istediklerine ererler. Eğer sen uçmağa aldansa idin onunla kalırdın.
Uçmağa aldanmadığın ve dünyaya meyl etmediğin için sen benim didârıma lâyıksın.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Mayıs 2024, 22:34:35
Ey aziz kardeşim! Sen de hakiki ümmet isen o Habibin yürüdüğü yoldan yürü. Efendimiz cihana aldanmadı. Sen ne oluyorsun ki bu dünyayı istersin ve ona aldanmaya doğru gidersin. Gel himmedinin kanadını aç ve iki cihandan öte uç. Hakkın cemâlini görmek için can gözünü aç. Allah'ın (cc) didârını görmeye âşık, Hakka talip isen sana evvela lâzım olan husus odur ki: Allah'dan (cc) korkmalısın. Korku insanı doğruluğa sevkeder. Şevke alıştırır. Şevk de aşka teşvikcidir. Aşk da insanı Allah'a (cc) ulaştırır.
Nitekim Şeyh Zunnûn'u Mısri (ks)'ya sordular:
- Allah-u Teâlâ'ya ne ile ulaştın?
cevap verip dedi ki:
- Korku ile hasta oldum. Şevkle yandım, aşkla öldüm. Allah-u Teâlâ (cc) ile dirildim, sonra bu mertebeye eriştim. Kişiye korku şart imiş. Kendine korkuyu âdet edinmek gerekmiş. Zira insanda korku olmayınca dünyayı terk edemez.
Hak Teâlâ (cc) Kuran-ı Kerim'inde şöyle buyurur:
[/b]<< Muhakkak ki, takva sahibi olanlar ( her türlü kederden) emin bir yerdedirler.>>[/b]( Ed- Duhan sûresi, 51)
Korku bir kaç mertebedir.
Peygamberlerin korkusu ve ahiret korkusu gibi... Bu hususta ileride izahat yapılacaktır. Peygamberler, evliyalar, dünyadan kaçarlar ve dünya onları üzerdi. Dünya onların hiç hoşlarına gitmezdi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Mayıs 2024, 20:28:51
Hikaye
Bir gün Ömer (ra) Peygamber Efendimizin (sav) yanına vardı. Gördü ki Efendimiz (sav) bir hasır üzerinde yatmakta ve mûbarek teni hasırdan üzerinde izler taşımaktadır. Efendimizin teninde hasırın iz yaptığını görünce Hazret-i Ömer (ra) ağladı.
Efendimiz Hz. Ömer'e sordu:
- Niçin ağlarsın yâ Ömer (ra) ?
Hz. Ömer (ra) buyurdu ki:
-Niçin ağlamayayım yâ Resûlullah? Kisra ile Kayser bunca ni'metler içinde, kalın döşeklerde garkolup yatarlar. Onlar Allah'ın (cc) düşmanlarıdır. Sen Allah'ın (cc) Habibi iken mûbarek tenin hasır iziyle yol yol olmuş. Altına abadan bir döşek alsan olmaz mı yâ Resûlullah (sav)?
Efendimiz (sav):
- Yâ Ömer (ra)! Onlar öyle kavimdirler ki ahiretin hoşluğunu istemeyip dünyanın rahatlığını isterler, tercih ederler. Biz ise öyle bir kavimiz ki dünya rahatlığını terk ile âhiret rahatlığını tercih eder isteriz.Yâ Ömer (ra) bu dünya âhirete nisbetle şuna benzer ki, bir kimse denize serçe parmağını soksa o serçe parmakla ne kadar su ve yaşlık mevcut olursa olsun sıcak bir yaz gününde kısa bir zamanda o yaşlık buhar olup uçar gider. Dünyanın var olması serçe parmaktaki su gibidir. Bel bağlamaya gelmez. Bu dünyanın bunun gibi olan hayâline aldanan kimseye yazıklar olsun yâ Ömer (ra)! Bu dünyayı hoşluk ile geçirenin âhirette nasibi olmaz. Bu dünyayı zahmet ile geçiren ise âhiretini rahat ve huzur içinde geçirir.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Mayıs 2024, 18:07:54
Azizim! Şimdi sen dünyayı sevmem diyorsun amma bu iddiada doğruluğun, dünyadan kaçman, onda bulununlara ehemmiyet vermemenle sabit olur. Dünyayı sevmeyenler ondan kaçtılar. Âdet şudur ki insan sevmediğinden kaçar. Gece gündüz dünya ile meşgul olanın hâlinden dünyayı sevdiği anlaşılır. Dünyayı maksûd edinip istersen, malûm olur ki sevilen istenir. Sevilmeyen istenmez.
Ey biçâre! Fakire bir şey verdiğin, ona para ve mal yardımında bulunduğunda sanki canından ve teninden et kesip de veriyormuş gibi istemeye istemeye yaparsın. Öyle verirsin ki, verdiğin şey ne sana yarar bir şeydir ne de o verdiğin kimseye... En fazla, ihsan ve yardımın yüz dirhem, yahut elli. Fakat kendi nefsin için on binleri, yirmi binleri harcarsın. Bu tasarruf  nefsine hoş gelir. Hoşuna giden yerlere malını saçar savurursun. Bil ki bu türlü mal, salih mal değildir. Zira salih malın hak yoluna sarf olunması gerekirdi. İbrahim Halilullahın (as) malı salih mal idi, zira kendisi abâ giyerdi, akçaların binlercesini fakir fukaraya verirdi. Kendi arpa ekmeği yer, fakirlere türlü türlü ni'metler ihsan ve ikram ederdi. Halbuki senin fakirlere yedirdiğin, senin önünden arta kalandır. Şimdiki zamanın zenginleri bir çekirdeği iki fakire verirler. Kendileri için pişirilen yiyeceklerin kokusundan fakirlerin aklı gider. Ağzının suyu akar. Bu yiyeceklerden fakirlere bir lokma bile tattırmazlar. Amma lafa gelince << Sulehâdan, yâni sailh kimselerdeniz >> derler. Kendilerinin bahil ve cimriler sınıfından olduğunu hiç bilmezler. Akıllarına bile getirmezler. Hattâ akıllarına bu hususun gelmesine bile tahammüleri azdır. Efendimiz (sav) fakirlere para verdiği zaman o altın veya gümüş parayı yıkar ondan sonra verirdi. Hatta misk ile kokulardı.
Hatta:
<< Fukara eli Allah-u Teâlâ'nın (cc) Kudret elidir.<< buyurmuşlardır.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Mayıs 2024, 22:31:56
Azizim! sana cimrilik ile fakirlerden yardım elini çektiren bil ki mutlak şeytan ve nefsindir. Şeytanın her yerde ve her zamanda daima âdeti budur. Bir kimse fakire bir şey verecek olsa şeytan bırakmaz, men'eder ve der ki:
- Malını yok yere çürütme. Kimseye verme. Belki işin sonunda sen kötürüm ve muhtaç olacaksın. Sonra o zaman bakalım sana veren olacak mı? O zaman o malın sana çok lâzım olacak. 
İşte şeytan telkinâtı daima böyledir. Bu telkinâtlar sana şeytan tarfından değil de insan tarafından yapılacak olursa bil ki o kimse insan suretindeki şeytandır. Zira Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Sen yardımda bulunacağın sırada sana fakir düşeceğini ilka eden, sana yoksulluğunu gözünün önüne getiren şeytandır. Sen onun sözünü tutma. Ben seni afvolunmana kılavuzlarım. Sözümü tut.
Niteki Kuran-ı Kerim'de buyurulur:
- Şeytan, sizi, fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimrilik ve sadaka vermemekle emreder. Allah (cc) ise lûtfundan bir mağfiret ve bol nimet vaad ediyor. Allah'ın (cc) kudreti geniştir. Her şeyi kemâliyle bilendir.>> ( El- Bakara sûresi, 268 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 31 Mayıs 2024, 22:35:24
Bu dünya bir gölge gibidir. Âhiret yolunda yürünmeli, Hak Teâlâ'nın (cc) emirlerini tutmalıdır. Cehennemin yolunda gidip şeytanın sözünü tutanlarda bu yaptıklarından sonra en ziyade kendileri pişman olacaklardır.
Cennetin yolu,malını kendinden, evinden, ailenden, çoluk-çocuğundan kısıp fakirlere vermededir. Cehennemin yolu da malı,kendine, evine, ailene, çoluk-çocuğuna harcedip fakirlerden kısmandır.
Hasan ve Hüseyin (ra) Efendilerimiz mallarını kendi nefislerinden keserek fakirlere verirlerdi, fakirlere yedirirlerdi. Gün olurdu ki kendileri 3 gün bir şey bulup ta yiyemezlerdi.
Peygamber Efendimiz (sav) vefat ettikten sonra ashabtan Zûbeyr (ra) Âişe (r.anh) validemize yirmi bin dirhem gümüş getirdi. Âişe (r.anh) validemiz de o yirmi bin dirhem gümüşün tamamını fakirlere uaştırdı. Akşam olduğunda Âişe (r.anh) validemiz cariyesine buyurdular ki:
- Bir yiyecek var mı, oruçluyum?
Cariye:
- Bir kaç zeytin vardır, buyurdu.
Önüne getirdi ve Âişe (r.anh) validemize dönüp dedi ki:
- O gümüş akçaları paylaştırdın. Bana bir iki akça vermedin. Eğer  bana bir miktarını verse idin şimdi çarşı pazardan birşeyler alır sana yiyecek iftarlık hazırlardım.
Âişe (r.anh) validemiz bunun üzerine buyurdu:
- Beni cimrileştirme. Allah-u Teâlâ'nın (cc) düşmanı enbiyanın ve evliyanın en büyük düşmanı melâmet ve cimriliktir. Para, pul bunlar en büyük düşmandır. O bana geldi. Kendime düşman olan şeyi acele tarafından elimden çıkardım. Mal-mülk düşman olduğu için, ben korkmadan bir an önce onu elimden çıkardım. Sana bir miktar vermeyi unutmama sebep korkmuş olmamdır. 
Bu kıssa hadis kitaplarında mevcuttur. ( İhyâ-i Ulûm'id-Din Zekât bahsine bak. )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Haziran 2024, 13:50:37
Çokları parayı-pulu keselere depo edip sandıklara saklarlar, onun endişesi içinde sabahlara kadar uyumazlar. Lâfa gelince dünyayı sevmediklerinden bahisle dâvada bulunurlar. Bunların bu halleri bilmezliklerinden ve cahilliklerindendir. Bunlar kendi kendilerine insanları aldattıklarını zannederler. Yarın hakkın huzuruna vardıkalırında acaba ne diyecekler? Allah-u Teâlâ'-nın kendinin muhabbetine tahsis edilsin diye yarattığı gönlü, mal-mülk sevgisiyle doldurduklarından sorulan suâllerin cevabını nasıl vercekler? Acaba:
<< Senin muhabbetinle doldurulmak icâbeden gönlü senin gayrının sevgi ve muhabbetiyle doldurduk.>>  diyebilecekler mi?
Azizim! Bu fâni mülk ne gönül verecek bir yerdir, ne de aldanacak bir yer. Bu dünya zindanına Resul (as) cife demiştir. Onu isteyenlere, <<it>> demiştir. Hakkın talibi olanlar ondan asla safa bulmazlar, demiştir.
Bu dünyaya asla alıcı gözüyle bakmamalıdır.
Bu dünyanın misâli şuna benzer: Bir kimse bir ejderha yavrusu buldu. Bu ne güzel bir mahlûk! Büyüdüğünde ne güzel bir şey olur dedi. Aldı koynuna koydu ve evine getirdi. Besledi ve büyüttü. O ejderha yavrusu büyüdüğünde ansızın bir gün o kimseyi aldığı gibi ağzına yuttu. Veya sokup zehirledi. O kise canını teslim etti. Allah-u Teâlâ bizi dünyanın ve dünyanın içinde olanların şerrinden korusun.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 06 Haziran 2024, 22:41:49
MÜELLİFİN BEYİTLERİ
Bu dünya bir ejderhadır bil sen
Bu ejderhayı sen niçin seversin.
Bu dünya agulu bir yılandır
Cefası çok, safası hep yalandır.
Bunun ağusunu şeker sanırlar
Anın içün buna hep aldanırlar.
Kime ki parmağıyla ağu verdi
Ona sonra taşıyla ağu verdi.
Kimin ki yüzüne şu'le bıraktı
Onu sihri ile sonra od'a yaktı.
Kime ki bir saatlik yoldaşlık etti
Onu gör ki sonra nice yuttu.
Buna gönül verenler oldu mabzûl
Bunu terk eyleyenler oldu makbul,
Buna çûn dedi Fahr-i Âlem,
Buna niçün aldana akıllı âdem.
Bu dünya cifedir çirkin kokulu
Hezârân ( Binlerce ) mekrûhiyle içi dolu.
Bunun kokusunu burnun duyaydı
Damağında dimağın söküleydi.
Lâkin mezkûn olduğundan duymazsın,
Onun için sen dünyaya doyamazsın.
Getir at dünyayı dünya itine,
Ne aldandın sen bunun lezzetine?
Mademki derdin var, yürü dermanını
İste ki dünya sevgisi canını kıldı hasta.
Eğer hasta değilseydi canın, işiteydi bu sözleri kulağın.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Haziran 2024, 00:12:56
Âdem (as) baba ile Havva Anamız dünyaya indikleri zaman dünyanın çirkin kokularını duydular. Başlarından akılları gitti. Kırk gün yattılar. Uyandıktan sonra işin ne olduğunu derhal farkettiler. Senin de burnun, kirişçi ve deri ile uğraşanların burnu gibi kokuyu almaktan mahrum olmasa bu cifeyi gönlün kabul etmezdi. Derici, kirişçi ve debbağların dükkânına var. Bir lâhza oturabilir misin? Amma onlara hoş gelir. Yadırgamaksızın orada otururlar. Yemek yerler, hiç incinmezler, tiksinmezler.
Bu dünyanın murdarlığı ve çirkin koktuğu enbiya ve evliyaya ma'lûmdur, muhakkaktır.
Yahya bin Muâz (ra) buyurur ki:
- Hikmet gönüllerden gönüllere karar eder. Lâkin bir zerre dünya kokusu bulunan gönüllere ne iner, ne de karar kılar. Bu murdarın muhabbetini gönülden gider. Civanmerdliği kendine âdet edenleri gör. Tâ Hak Teâlâ'nın (cc) huzuruna vardığında:
- Sana verdiğim dünyayı ne ettin? Gel hesabını ver, diyeceği vakti sakın unutma. Hiç bir zaman aklından çıkarma. Hak Teâlâ (cc) bizzat her verdiği ni'metin hesabını istese gerektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de buyurulur:
<< Sonra and olsun o gün (kıyamette) ni'metin şükründen sorulacaksınız.
(Et Tekâsûr sûresi, 8 )
Fakat Hasan-ı Basri Hazretleri;
- Allah-u Teâlâ (cc) kulundan fakirlere verilen ni'metlerin hesabını sormayacak buyurdu. ( Her şeyin doğrusunu Allah-u Teâlâ (cc) bilir.)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Haziran 2024, 23:51:15
CİMRİLİK ve CÖMERTLİK
Daha önce dünyanın yaramazlığını, Hak Teâlâ (cc) katında horluğunu, bu dünyanın faniliğini, bu dünyaya gönül verenin cefasını  kaydettik. Dünyanın misalini, dünya malının salih ve fesadını, hayırlısını ve fâsıkını kaydettik. Dünyaya haris olup gönül verenlerin dünyadan nasıl gittiklerini, dünyada neler çektiklerini anlattık.
Şimdiden sonra da cömertlik edip mallarını Allah yolunda verenlerle cimrilik edip vermeyenlerden bahsedeceğiz.
Cömertlik cennete, cimrilik de cehenneme girmeye sebeptir. Cimrilik şeytandan, cömertlik de Rahmandandır.
Bir kimse cömertlik edip elindekilerden muhtaç olan fakir müslümanlara vermek istese şeytan gelir der ki:
- Elinde olan dünyalığı sıkı tut, sakın dağıtma. Yoksa çok geçmez bir gün fakir düşersin. İnsanlar arasında senin izzet ve şerefin malın ve mülkün iledir. Dünya malı elinden giderse sana kimse iltifat etmez. Fakir diye kimse yüzüne bakmaz. Hasta, pir, fâni ve kötürüm olduğun zaman veya başına türlü türlü haller geldiği zaman malın mülkün olmazsa çok darlık ve sıkıntılar içinde kalırsın. Çok muhtaç durumlara düşebilirsin. Onun için elindekileri sakın dağıtıp saçma. Sonra senin halin nice olur?
İşte Şeytan ( aleyhillâ'ne), böyle der. Halktan gönlünden geçip cömertlikte bulunmak isteyenlere böyle şeyler söyler. İğvalarda bulunur. Şeytanın muradı seni cimri etmek ve seni cehennemde kendisine yoldaş olarak bırakmaktır. Sende kendisiyle birlikte yanasın ister.
Şu hadis-i şerifi hiç bir zaman unutma:
İşte Efendimiz (sav)'in buyruğu:<< Cimri âbid ve zâhid dahi olsa cennete giremez.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Haziran 2024, 16:46:52
İnsana lâzım olan şeytanın sözüne uymamak, fakirlikten korkmamaktır.Bahadırlık edip şeytanı kahretmek gerekir. Hak yolunda durmadan vermelidir. Fakirlerin gönlüne girmeli. İnsan kendi harçlığından kesip kısmalı, fakirlere vermelidir. Allah-u Teâlâ (cc) sana verdiği malı mülkü sakla demedi. Ölüm arka yolunu almadan ver, dedi.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Cennet cömertlerin yurdudur.>>
Hak Teâlâ (cc) buyurmuştur bir hadis-i kudside:
- Ya kulum! O malını fakirlere ver. Ben sizin malınıza bereket bırakırım. Bire on veririm.
Kuran-ı Kerim'de buyurulur ki:
<< İyiliklere on misli ile mukabele edilir.>>( El - En'am sûresi, 160 )
Başka bir yerde de:
<< De ki, gerçekten Rabbim kullarından dilediği kimseye rızkı genişletir ve ona daraltır. Her neyi hayra harcarsanız Allah (cc), onun arkasından karşılığı verir.>>( Sebe sûresi, 39 ) buyurulur.
Siz Hakkın emirlererine muhalefet etmeyiniz. Malınızdan verdiğinizde ikiyüz dirhemden yâni (640) gramdan beş dirhem yâni (17,5) gram verin. Eğer yerde bitenden verirseniz onda bir verin. Bu malınızı eve getirmeden borçlu gelirse derhal borcunu öde. Düşmüşlerden ve çaresizlerden gelen olursa elinden tut ve kaldır. Tâ ki yârın Hak Teâlâ da  senin elinden tutsun ve kaldırsın. Fukaraya verdiğin mallar için kat'iyyen minnet etme.
Hatta o, sana minnet ederse revadır. Bu şekilde hareket eden, âhiret için olan azığını hazırlamış olur. fukaraya verdiğin zaman minnet etmesini istersen o taktirde verdiklerinin tamamı bâtıl ve yok olur. Yâni bu durumda âhirette sana verilecek olan şey verilmez. İşte Cenâb-ı Hakkın fermanı:
<< Ey iman edenler! Sakın sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmet suretiyle boşa çıkarmayın...>>   ( El Bakara sûresi, 264 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Haziran 2024, 02:19:06
İnsana verdiğini unutup Allah'a ısmarlamak gerekir. Zira insan, yaptığı en küçük günahlar için bir gün gelecek âh edip gözyaşı dökecektir. Fukaraya vermek, Allah-u Teâlâ (cc)'ya vermek demektir. Bu gibi insanlar sebebiyle Allah-u Teâlâ (cc) insanı lûtf-u  keremiyle afvediverir, Fıkaranın eli, Allah-u Teâlâ'nın Kudret elidir. Minnet hatâdır. Fukaraya Allah-u Teâlâ'nın rızası için verileni Allaha havale edip unutmak gerekir. Bu verilenlerin ecrû sevabı mutlak âhirette görülecektir. Cimri olmak kat'ıyyen caiz değildir. Mal elde iken mala mâlik olmak gerektir. Yoksa insan ölürken malı bırakır gider. Mala mâlik olmak demek o malı Hak yoluna vermek, Hakkın rızasına uygun olarak sarf etmek demektir. İnsan Hak yolunda elini bağlamamalıdır. Kötüye, günaha sarfolunan mallar ahirette ve kabirde yılan olur insanın boynuna dolanır. İnsanı tâ tepesinden sokar. Soktuğunun acısı geçmeden ikinci defa sokar. Azap melâikeleri ona der ki: 
<< Sana bu eziyyeti yapan senin çok sevdiğin dostundur. Cimrilik edip fakirlere bir şey göstermezdin.  Seni kovalıya tutup sokan, ağlatıp inciten, senin mallarındır.>>
O zaman ağlayıp zârilik edersin. Hiç kimse sana imdat ve yardım eli uzatmaz. Buradaki senin dost ve ahbapların orada seni tanımamazlıktan geliverirler. Sen dünyada iken fakir fukaraya yardım elini uzatıp tasaddukta bulunsa idin bugün o verdiklerin burak olup senin elinden tutardı. Dünyada fakirlerin feryadına yetişenlerin âhirette feryadına kulak verilir ve imdadına yetişilir.
Hak Teâlâ'nın << Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.>>( Âl-i İmran sûresi, 180 ), Fermanı buna işarettir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Haziran 2024, 02:34:08
<< İnsana malından, mülkünden, evlad-ü îyalinden bir faide dokunmaz, ancak Allah-u Teâlâ (cc)'ya kalb-i selim ile gelenler müstesna.>>( eş- Şuarâ sûresi, 88 )
İnsan vefat ettikten sonra kalanlar varislerindir. Paylaşırlar ve istedikleri gibi tasarruf ederler. Malı, mülkü vebali ve mes'uliyeti ile sırtında taşıyan yerin altında, mezarda yatmaktadır, azabını görüp çekmektedir.
Ey Azizim! Gördün ki mal-mülk fânidir, ömür fânidir. Dünyalığın çokluğu ve dünyalıklar hep fânidir. Rahatlıklar gelip geçicidir.
İnanmazsan kendinden evvelkileri göz önüne getir. Bakiyi fâni olana tercih etmek lâzım ve hayırlıdır. Bu dünyayı öbür dünyaya bezi edip ver. Bu günler ticaret günleridir. Bu kadar söylenilenlerden aklını başına topla. Eğer âhirete sadakatla imanın var ise, fukara azıcık bir şey dilerse hemen hacetini ver. İnsanlardan yaptığını başa kakanlar vardır. Bunların bu yaptıklarını kendilerine güzel gösteren şeytandır. Cimriliği de o mel'un yaptırır. Cimri kimseler Allah-u Teâlâ (cc)'dan ve insanların sevgi - sempatilerinden ırak olur.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Cimri olan Allah-u Teâlâ (cc)'dan, insanlardan uzaktır. Od'a ve cehennem ateşine yakındır. Cömert olan Allah-u Teâlâ (cc)'ya, insanlara yakındır. Cehennem ateşine uzaktır.>>+
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Haziran 2024, 01:36:59
Fakat cimrilik iki türlüdür:
1 - Malını fakirlere vermeye kıyamaz.
2 - Hak yoluna vermek için mal biriktirmez. Eline geçeni saçar savurur. Bu tür cimrilik, birincisinden daha tehlikelidir.
Zira Hak Teâlâ (cc) buyurdu:
<< Hayırdan alıkoyanı, aşırı zalimi, çok günahkârı...>> ( El Kaime sûresi, 12 )
Bir gün Firavun ile şeytan hamamda otururlardı. Musluğun bir yanında şeytan ve diğer yanında firavun bulunuyordu. Hamam suyu akarken buz gibi dondu. Firavun tasıyle su almak istedi. Musluğa tası tuttu, su alamadı. Aciz kaldı. Şeytan:
- Ne oldun?
Firavun ded ki:
- Suya bilmem ki ne oldu ?
Şeytan:
- Aciz kaldın mı ? diye sordu.
Firavun:
- Aciz kaldım, dedi.
Şeytan dedi ki:
- Aciz olan tanrı olabilir mi ?
Firavun :
- Bu işleri bana yaptıran sensin. Şimdi de karşıma geçmiş gülersin, dedi.
Şeytan sihrini bozdu. Tekrar bayağı su gibi aktı. Firavun şeytana dedi ki:
- Acaba! Allah (cc)'ın seninle benden mâada şerli kulları var mı ?
Şeytan cevap verdi ve dedi ki :
- Vardır.
Firavun dedi ki:
- Kimdir ?
Şeytan dedi:
- Bahil ve cimri olan kimselerdir. Başkalarını ihsan ve cömertlikten alıkoyan kimselerdir. Cömertlikten insanları men edenlerdir. İşte böyle kimseler senden de, benden de şerlidirler.
Şimdi ey aziz kardeşim! Tanrılık dâvasını güden kimseler dahi cimrilerden bir bakıma aşağı olmadığına göre sen niçin cimri olasın ? Cömertlik iyi ve cimrilik te yaramaz bir huy olduğu için Hak Teâlâ (cc) kullarını cimrilikten men etmektedir. Cömertliğe teşvik eder.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Haziran 2024, 04:31:32
Kuran-ı Kerimde buyurulur ki:
<< Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimrilik ve sadaka vermemekle emreder. Allah ise lütfundan bir mağfiret ve fazla bir vaad ediyor. Allahın kudreti geniştir. Her şey'i kemâliyle bilendir.>> ( El - Bakara sûresi, 268 )
Peygamber Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Malınızı zekat ile temizleyiniz, sadaka ile hastalarınızı tedâvi ediniz, belâları dua ile karşılayıp savuşturunuz.>>
Hak Teâlâ (cc) bir ayet-i kerimesinde buyurur:
<< Sevdiğiniz kıymetli şeylerinizi infak edip vermedikçe iyiliğe ve birrû takvaya erişemezsiniz. ( Âlî İmran sûresi, 92 )
Efendimiz (sav) buyurur ki :
<< Namaz dinin direğidir. Cihad amellerin horgucudur. Sadaka enteresan bir şeydir, sadaka enteresan bir şeydir, sadaka enteresan bir şeydir. ( Yâni her sahada söker ve söz geçirir. )
Hazret-i Âişe ( r.anh) validemizin rivayet ettiği diğer bir hadisde aynen şöyle deniliyor:
<< Cömertlik, cennette bir ağaçtır, O ağacın dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o dallara yapışırsa o kimseyi cennete çeker götürür. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır. Onun dalları da dünyaya sarkmıştır. Kim ki o dallara yapışırsa o dallar o kimseyi cehenneme sürükler.>>

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Haziran 2024, 19:59:47
Diğer bir hadis-i şerifte Efendimiz (sav) buyurur ki:
<< Bir gün Ka'beyi ziyaret ederken bir kişi gördüm ki Kabe'nin örtüsüne yapışmış şöyle diyordu: << İlahi bu ev hürmeti için beni affet.>>
Efendimiz (sav) bu zata dedi ki:
- Böyle söyleme.
Ne diyeyim? diye o kimse sordu.
Efendimiz (sav) buyurdu ki:
-  Benim hürmetim için beni affet de. Zira hakikatta mü'minin hürmeti bu evin hürmetinden daha fazladır.
O zat, Efendimize dedi ki:
- Benim günahım çoktur. Büyük günahlarım vardır, malım ve davarım çoktur. Benden dünyalık mal istemeye gelenlere kızar hırslanırım, bir şey vermem.
Efendimiz (sav) kızarak buyurdular ki:
- Defol benden ırak ol yâ fâsık! Beni odunla yakma. O Hak Teâlâ (cc) hakkı için ki benim canım onun kudret elindedir, eğer bin yıl ömrün olsa, gündüzünü oruçla, geceyi sabaha kadar namazla geçirsen, tevbe etmediğin taktirde seni kıyamet gününde cehenneme yüz üzere atarlar, bırakırlar elbette. Zira sen cimrisin. Cömertlik imandandır, iman cennettendir. Sen cimrisin, sen yerinin cehennem olduğunu biliyorsun.>>
( Hadis-i terhibidir.)
Cimrilik, nefs-i emmârenin sıfatlarındandır. Cömertlik ise, nefs-i mutmainnenin sıfatlarındandır.ve Allah-u Teâlâ (cc)'nın katında sevgilidir.
Şimdi azizim ! Cimrilik yapıp malını fakirden esirgeme. Muhtacına ver. Yukarıda geçen âyetler ve hadisler gereğince cimrilik yaptığın takdirde senin yerin cehennemdir.  Senden sonrakilerin işine yarayacak mal için sen ne diye kendini cehenneme atarsın. Eğer cömert olup malını fakirlerden esirgemezsen yerin cennettir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Temmuz 2024, 00:02:19
Cömertlik bir kaç mertebedir. Zekâtını verene dâhi cömert denilir. Abdullah ibni Zûbeyr (ra), Efendimiz (sav) vefat ettikten sonra Hz. Aîşe (r.anh) validemize yüz seksen beş bin akça hediye verdi. Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolunda cömertlik böyle olur.
Şimdiki cömertler çok verseler bir fakire kırk-elli akça verirler. Sonrada o fakirin kendilerine minnet duymasını beklerler. Verdiğini daha ziyade kendisinin işine yaramayanlardan seçer de verir.
Keşşaf tefsirinde nakledildiğine göre Hak Teâlâ (cc) Meleklere emir veriyor:
- Dünyada iken beylere-paşalara verilen şeyleri bana getirin. Yine getirin dünyada iken benim için fakirlere verdiklerini.
Beylere verilen ihtişamlı-mükellef giyecekler, yiyecekler getirilir. Bir de fakirlere verilen yırtık yamalıklı elbiseler, artık ekmekler ve saire...
Herkes eliyle ne verdiyse orada huzuruna gelir. bu arada, melekler derler ki:
- Ey âdemoğlu! Revamıdır ki Allah-u Teâlâ (cc) için bunları, bu eski ve yaramaz, kimse tarafından beğenilip isteninmiyen şeyleri verdin? Abes yerlere, şöhretin için fesad yerlere, fiyaka için bunlardan çok nefis, güzel ve mükemmel şeyleri verdin, ey hayâsız!   
İnsanın ihsanı, iyiliği ve yardımları Hak Teâlâ (cc)'nın  huzurunda insanın karşısına çıkarılacağı için Peygamber Efendimiz (sav) fakirlere bir şey vereceği zaman vereceği şey'i iyice yıkar, temizler, güzel kokular sürer, sonra verirdi.
Sana verilen malın hesabı sorulmayacak zannetme sakın. Bu malı kendinin zannetmemelisin. Malını sen ölmeden önce âhirete göndermenin çaresine bak. Şimdi gönderirsen orada karşında hazır bulursun.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Temmuz 2024, 01:29:13
Azizim! Hak Teâlâ (cc)'nın sana verdiği malları bâtıl yerlere sakın harcama. Şöhret için, fesat  şeyler uğrunda harcadınsa mutlak cezanı çekeceksin. Mal insana ödünç verilmiştir. Yarın senden alınır başkasına verilir. Nitekim senden önce başka birinin idi. Senden sonra da başkasının olacak. Mirasçılara kalacak. Mirasçılar mala konar, sana sorgu suâli, hesabı ve azabı kalır. Sen niçin ibret alıp kendine gelmezsin?
Ey âdemoğlu! İnsanım, marifetim vardır, dersin, dâva edersin. Bir dağ canavarını gör ki, bir okla vururlar ve yere sererler. Sana Allah-u Teâlâ (cc)'nın ve Peygamber Efendimizin (sav) okları vuruyorlar da  hiç birisi sana tesir etmiyor. Bu okları şeytan men'eder. Amma şeytanın okları sana ne güzel isabet ediyor. Onun oklarına mağlup oluyorsun. Baş eğiyorsun. Senden öncekileri görmüyor musun ? Bir sözle doğruya geldiler. Doğruyu bulup kabul ettiler. Dünyayı terk ile âhirete teveccüh ettiler. Sen ise, dünyayı istiyor, dünyaya tapıyorsun. Belki de âhireti inkâr ediyorsun. Böyle isen iyi bil ki söylenenler sana hep bu sebeple te'sir etmemektedir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Temmuz 2024, 21:44:11
Hikaye:
İbrahim bin Edhem (ra) Belh şehrinin padişahı idi. Kırk adet veziri vardı. Her gün sarayı için dört bin koyun boğazlanırdı. Bir söz ile kendi kendine geldi. Tevbe etti. Bu dünyanın geçici olan padişahlığını bırakıp âhiretin baki ve devamlı olan padişahlığına sarıldı. O devamlı olan mülkte padişah oldu.
İntibaha gelişinin sebebi şu hâdisedir:
Bir gün sarayından çıkıp duvar üzerine oturdu. Gördü ki bir arap, bir deve katarını çeke çeke sarayın içine girmektedir. Hiç kimse buna aldırış etmedi. Bekçiler, kapıcılar, seyisler ve bütün saray mensupları lâkayd kaldılar. Hiç birisi men'etmedi. Bu durumu gören İbrahim bin Edhem (ra) hemen doğrulup yerinden kalktı. Vardı deveciye dedi ki:
- Nereden gelir nereye gidersin?
Deveci dedi ki:
- Kervancıyım, kervansaraya konmaya geldim.
Sultan İbrahim bin Edhem (ra) der ki:
- Ne tuhaf şeyler şöylersin? Burası saraydır, ben de padişahım. Dön geriye, bu saraydır, kervansaray değildir.
- Bu saray senin midir? diye sorar kervancı.
İbrahim bin Edhem (ra) :
- Benim mülkümdür, benim mülküm.
Deveci:
- Senden evvel kimin idi?
İbrahim bin Edhem (ra):
- Dedemindi, diye cevap verir.
- Hani onlar şimdi? Nereye gittiler?
- Şimdi onlar öldü, gittiler. Bu saray şimdi benimdir.
Deveci der ki:
- Ya İbrahim! (ra) Burası kervansaraydır. Herkes baksana konup göçmekte... Sen de  nasıl olsa kondun göçeceksin. Şimdi müsaade edersen ben de konayım şuraya.
İbrahim bin Edhem (ra) bu sözleri işitir işitmez intibaha geldi. Derhal aklını başına topladı. Kendi padişahlığının geçici ve fani olduğunu düşündü. Bir kere derinden âh edip padişahlığını, tacını, tahtını terk etti. Sultanlığını, rahatlığını bıraktı gitti, yoksulluğu tercih etti. Bir eski aba bulup Mekke'nin yolunu tuttu. Orada yaşamaya başladı.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 06 Temmuz 2024, 19:56:15
BEYİT
<< Ey gönül, hakikat gözünü açıp baktığın taktirde muhakkak dervişliği ihtiyar edeceksin eğer gücün yeterse.>>
İbrahim bin Edhem (ra) sırtında odun taşır, getirdiği her yükü yarım Rub'a ( para nevi'dir ) verirdi. bu aldığı paranın yarısını da
Mekkeli fakirlere dağıtır, sadaka olarak taksim ederdi. Yedi sene bu şekilde nefsiyle mücahade ederek odun getirip satmaya devam etti. Yatsı abdestiyle sabah namazlarını devamlı olarak kılardı.
işte adam olanın ve adam olmaya istidadı olanların hâli böyledir. Çokları vardır ki kendi mallarından fakir fukaraya vermek şöyle dursun, fakir fukaraya verilmek üzere ortada duran mala göz dikerek biz bu mala müstahakız derler. Muhtaca devr etmeye gönülleri asla razı olmaz. Hatta alırlar bir yere koyarlar. Cariyelerine, kızlarına inciler, boncuklar alırlar verirler. Elhasıl nefsâni istekleri onların dizginleri idare edip durur. Benim kendime kâfi malım - mülküm var, varın gidin bunları da fakir- fukaraya verin demezler. Hatta hatırlarından bile geçiremezler. Hatırlarından böyle duygunun geçmesini istemezler, tahammül dahi edemezler.
Lâfa gelince:
- Bizler Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolundayız, Resûlullahın (sav) ve ilmiyle âmil şeyhlerin yolundayız, derler.
Rasûlullah (sav), ashabı ve şeyhler böyle mi hareket ettiler? Ashap tan birine bir miktar şekeri hediye olarak taktim ettiler. O mûbarek de kabul etmedi. Filan kimse benden daha mûstehaktır, diye ona vermelerini lisanı mûnasip ile söyledi.
O kimseye verdikleri zaman o da aynı şekilde hareket etti. Başka bir müslüman kardeşinin kendinden daha mûstahak olduğunu söyleyerek ona vermek üzere gönderdi. Ve bu şekilde dolaşıldı. Nihayet ilk getirilen eve getirildi. O anda Allah-u Teâlâ (cc)'nın katından Cebrail (as) geldi. Hak Teâlâ (cc)'dan bu ayeti kerimesini getirdi:
<< İhtiyaçları olsa dahi mallarını vermek suretiyle başkasını tercih ederler.>> ( El Haşr sûresi, 9 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Temmuz 2024, 23:03:11
Hasan-ı Basri Hazretleri buyurur ki:
<< Ashabdan biri vardı, devamlı oruç tutardı. Akşam oldu, yiyecek bir şey bulamadı. Orucunu su ile açtı. Ertesi gün yine oruç tuttu. Bu şekilde üç gün edvam etti. Zayıf ve mecalsiz düştü. Açlık kendisine galip geldi. Ensar'dan birisi onun bu halini anladı. Ensar bu açlıktan mecalsiz düşen kimseyi evine götürdü. Hanımına:
- Evimizde bir misafiri doyuracak kadar yiyecek var mıdır? diye sordu.
Hanımı:
- Ancak bir misafire yetecek miktar evimizde yiyecek vardır, diye cevap verdi.
Ensar:
- Onu misafirimize yedirelim. Bizde sabrederiz, dedi.
Karısı:
- Peki çocukları ne edeceğiz, onları nasıl oyalayacağız? diye cevap verdi.
Ensar:
- Çocukları akşam olmadan uyuturuz, mumu söndürürüz. Yemeği misafire ikram ederiz. Çanaktan bizde yiyormuş gibi ederiz. Misafir bizim elimizin çanağa boş gidip boş döndüğünü farketmez. Bizi kendisiyle beraber yemek yiyor zanneder. Yemeğin olancasını misafir yesin, buyurdu.
Akşam yaklaşınca çocukları uyuttular. Yemeği misafirin önüne getirdiler. Mumu düzeltmek bahanesiyle uğraşırlarken söndürdüler. Ensar da devamlı yemeğe elini götürdü, lâkin hiç yemezdi. Karşısındaki misafire:
<< Buyurun, yiyin, çekinmeyin>> derdi. Evde mevcut yiyeceklerin tamamını misafire yedirip kendileri, çoluk- çocukları aç yattılar. Sabah olduğunda Ensardan olan o kimse camiye geldi. Efendimiz (sav) ile sabah namazını kıldı. Namazı mûteakip iki cihanın fahri Ensar'a dedi ki:
- Sizin hanımınızla yaptığınızdan Allah-u Teâlâ (cc) razı oldu.
Daha sonra şu âyeti okudu:
<< Kendi ihtiyaçları olsa bile başka fakirleri nefislerine tercih ederek onlara yedirirler.>> ( el Haşr sûresi, 9)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 09 Temmuz 2024, 17:33:10
İşte ashabın hali böyle idi. Peygamber Efendimiz (sav)'in dokuz günde bir defa yemek yediği meşhurdur. Yediği de arpa ekmeği idi. Onu da doyuncaya kadar yemezdi. Yalın ayak yürüdüğü, eyersiz eşeğe bindiği, eski giyecekler giydiği cûmlenin malumudur. Bunlar fakirliği tercih edip, ellerinde bulunduğu zaman onu da fakirlere vermeyi en fazla arzu edip sevdikleri bir şey idi. Adetâ âdet edinmişlerdi.
Ey kardeşim! Sen de kıyamet gününde bunlarla beraber olmak istersen onların yolundan git. Cömert olup sehâyı âdet edinesin. Fukaradan korkma, elinde olanı onlara vermeye can at. Evlat, mal, aile çokluğu kıyamet gününde sana bir fayda vermez. Seni azaptan hiç ve zerre kadar esirgemez. Nitekim Hak Teâlâ (cc) Kelâm-ı Kadiminde buyurur ki:
<< O gün mal mülk fayda vermez. Ancak kalb i selim ile gelenler mûstesna. >> ( eş- Şuarâ sûresi, 88 )
Eğer ölürken malını hanımına bırakırsan, senden sonra başkasına varır, hesabını senden soracakları malı, kemâl-i afiyetle onunla beraber yer.
Oğluna kalırsa senin kazancını abes yerlerde harcayıp bitirmek ister. Vebal ve mesuliyeti sanadır. Eğer malı kadın biriktirirse o mal da onun bey'ine kalır. Bey, o kadının yerine bir kadın daha alır, o hazır kazancı yeni aldığı ile yer. Lâkin vebâli evvelki kadına aittir. Hayırlı mal, insana sonucunda yardımı dokunandır. Malın en hayırlısı senin elinle muhtac'a verilendir.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Sizin yanınızda bulunanlar biter, tükenir, Allah-u Teâlâ (cc)'nın katında olanlar bitmez bakidir.>>( en Hahl sûresi, 96 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Temmuz 2024, 19:59:29
Allah-u Teâlâ (cc)'nın katındakiler yâni bizim bu dünyadan fakirlere verdiklerimiz bakidir. Esas bizim olan mal da budur. Dünyada bizim elimizde olanlar sonunda yok olup gitse gerektir.
Bir kimse bir fakire sadaka verdiğinde kabul saatine rastlarsa, o sadaka verene dua eder. Ve der ki: << Ben fâni idim, sen beni baki ettin. Allah-u Teâlâ (cc) seni cennete baki eylesin.>>
Sadaka olarak verilen mallar bu duayı ettikleri vakit melekler hep birlikte << amin >>  derler.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki : << Ey meleklerim! Siz şahit olun. O kulumun sadakasını kabul ettim. Onun günahlarını affettim.>>
Eğer mal Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolunda verilmeyip anbarlara doldurulsa, koyunlar edinilse, köleler, halayıklar ( hizmetçiler takımı ) doldurulsa, bağlar, bahçeler satın alınsa ve bunlara bakıp : << Benim çok malım mülküm var.>> diye böbürlenip, gururlanıp etrafa üstünlük taslanırsa o mal mülk beddua eder ve Allah-u Teâlâ (cc)'ya şikayette bulunur ve der ki:
- Ya Rabbi! Falan kimse beni tutup haps etti. Ya Rab! Sende onu cehenneminde hapset. Filan beni fakirlerden tuttu. Sen de onu rahmetinden tut ve mahrum bırak.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Temmuz 2024, 15:57:26
Onu için fakirlik, zenginlikten çok iyidir. Haberlerde mevcuttur ki; Hazreti Musa (as) münâcattan sonra diledi ki, memleketine gelsin. Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Ya Musa! Var filan kuluma, benden selâm et. Onun ömründen benim katımda kalan kırk yıldır. Lâkin o kırk yıllık ömrün yirmi yılıı fakirlikle geçirse gerektir. Kalan yirmi yılını da beylik ile, zenginlikle geçirecektir. Şimdi yirmi yıl fakirlik mi evvel olsun, yoksa yirmi yıl beylik mi evvel olsun ? O kuluma danış.
Hazreti Musa (as) vardı. O kimseyi buldu. Allah-u Teâlâ (cc)'nın selâmını ona ulaştırdı ve dedi ki:
- Allah-u Teâlâ (cc) sana selâm etti ve buyurdu ki: << Katımda onun ömründen kırk yıl kalmıştır. O kırk yıllık ömrün yirmisini beylik, yirmi yılını da fakirlikle geçirecek. Acaba hangisini sonra geçirmek ister, sor. Hangisinin evvel olmasını ihtiyar edersin?>>
O kimse dedi ki:
- Gideyim hatunuma danışayım, bir görüşeyim. Bakalım hatunum ne der ?
Vardı hatununa dedi ki:
- Ya hatun! Allah-u Teâlâ (cc) bize salâm etmiş. Yirmi yıl beylikle, yirmi yıl da fakirlikte geçmek üzere kırk yıl ömrümüz var imiş. Hak Teâlâ (cc) kereminden Hazreti Musa (as) ile haber göndermiş. Beyliği mi evvel, yoksa fakirliği mi evvel vereyim?
Hangisinin evvel olmasını tercih edelim. Hak Teâlâ (cc) kereminden verecekmiş, diyerek hatununa danıştı.
Hatunu:
- Evvelâ yirmi yıl fakirlik gelsin. Sonra da beylik, dedi. Zira ihtiyarlıkta yoksul ve fakir olmak müşkildir. İhtiyarlıkta insanın kuvveti - kudreti gider. Sıkıntıya gelmez olur. İhtiyarlığımız hoşluk ile olsun. dedi.
Hatunu böyle mûnasip gördü. O kimse dışarı çıkıp dedi ki:
- Kadınların rey ve fikirleri doğru ve salih olmaz. Önce beylik, fakirlik de ondan sonra olsun.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Temmuz 2024, 19:10:33
Hazreti Musa (as)'nın yanına vardı. Musa Peygambere dedi ki:
- Fakirlik gayet güzel bir şeydir. Nolaydı daima fakir olaydım. Sen bir Peygambersin. Kelimullahsın. Fakirsin. Lâkin firavun zengin olduğu için kibirlendi. Sana uymadı. Ne edeyim ki Allah-u Teâlâ (cc) benim için kırk yıllık ömür takdir etmiş. Bunun yirmi yılı fakirlik, yirmi yılı da zenginlikte geçecekmiş. Yirmi yıl beyliğe önce, yirmi yıl fakirliği de sonra yaşıyayım da Allah-u Teâlâ (cc)'nın huzuruna fakirlik halimle geleyim.
Hazreti Musa (as) o kimsenin sözlerini vardı, Hazreti Allah'a (cc) arzetti. Allah-u Teâlâ (cc) Hazretleri bu sözü kabul etti.
Derhal o kimse öylesine zengin oldu ki, o memlekette ona gelen dünyalık hiç kimselere gelmedi. Gün geçmezdi ki binlerce akça kesesine girmesin. O kimse kendisine başvuran ihtiyaç sahiplerini hiç geri çevirmez, onların hepsinin ihtiyaçlarınıda görürdü. Köprüler yapardı. Mescidler yapar, açları doyururdu, çıplakları giydirir, borçluların borçlarını öderdi. Yirmi yılın tamamını bu şekilde geçirdi. Yirmi yıl geçtikten sonra o kimsenin hanımı dedi ki:
- Yirmi yıldır gün geçmez ki senin cebine yirmi bin üzerinde paralar girmesin. Amma senin ne yoksulluğun belli ne de beyliğin. Yediğin arpa ekmeği ve arpa bulamacıdır. Oğullarının giydiği abadır. Getir göreyim elinde ne vardır ?
O kimse dedi ki:
- Elimde şimdi yarım pulum vardır... Ve onu da çıkarıp bir fakire verdi.
Tekrar Hazreti Musa (as) mûnâcat ederken Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu:
- Yâ Musa! (as) O kulumun halini bilir misin ?
Hazreti Musa:
- Yâ Rabbi! Yine kullarının halini en iyi bilen sensin.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu:
- Yâ Musa (as), bugün o kuluma verdiğim yirmi yıllık zenginliğin müddeti sona erdi. Var bak, o verdiklerimi o kulum ne etmiş? Mallarımı nerelere harcamış? Sor, sual et.
Musa (as) geldi. O kimsenin kapısını çaldı. O kimse çıktı. Hazreti Musa (as) o kimsenin arkasındaki abâ giymiş haldeki oğullarını gördü. Elbiseleri abâ ve başlarındaki birer eski takke idi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Temmuz 2024, 17:51:27
Hazret-i Musa (as) dedi ki:
- Hak Teâlâ (cc) beni sana gönderdi ve dedi ki:
<< Var o kuluma sor, benim kendisine yirmi yıldır verip durmakta olduğum malları- mülkleri nerelere harcamış öğren. O kimse Hazreti Musa (as)'ya dedi ki:
- Yâ Musa(as)! Dünyaya geleliden beri onun izzeti için bir gece yatıp rahat uyku uyumadım. beni kendine meylettirmesinden ve dolasıyla hışmına ve gazabına uğratmasından korktum. Elhamdülillah artık korkmuyorum ki fakirliğe yetiştim. Ömrümün kalan yirmi yılına bastım. Bu zaten fakirliktir. Şimdiden sonra artık ölsem de gam yemem.
Hazreti Musa (as) hayretler içinde kaldı. Vardı, yine Tûr dağına çıktı. Hak Teâlâ (cc) Hazretlerine dedi ki:
- Yâ Rabbi! O kulun acayip bir kuldur. Kendisine bunca mal verdin. Şimdi elinde pul dahi yok. Hattâ arkasındaki çocukları, kızları, evi-barkı ve kendisi verdiğin dünyalıkla hiç ûnsiyet peyda edip alâkalanmamışlar. Üzerlerine verdiğin dünyalıktan pek fazla bir eser görmedim. Her ne ki, ona verildiyse elini dokunmadan fakirlere paylaştırmıştır.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Yâ Musa! (as) İzzetim hakkı için o kendisine verdiğim malı bu dünyada nefsine vermedi. Benim yoluma verdi. Ben de şimdi fakirlikle geçmesi gereken yirmi yılı zenginlikle geçirmesini taktir ediyorum. Şimdi yâ Musa! (as) var kendisine böylece bildir. Hazreti Musa (as) oradan ayrıldı. Vardı, bu haberi o kimseye duyurdu. O kimse de kalan yirmi yıllık ömrünü zenginlik, bolluk içinde geçirdi. Eline girenlerin tamamını Hak yolunda devamlı olarak verdi. Bekletmedi.
Bundan iyice anlaşılsın ki Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolunda fakir fukaraya verilenler eksilmez. Artar ve devam eder. Kıssadan hisse almamız lazımdır.



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 20 Temmuz 2024, 13:08:33
BEYT
Ey Huda! Rahmetliğin hergiz melâmet görmedi.
Kakıyıp hışm ettiğin âlemde rahat bulmadı.
Ey azizim! Aşağıdaki anlatılanları dikkati nazarından geçir de fakirlik mi yoksa zenginlik mi daha iyi sen takdir ve tercih et. Bir ambar buğdağın aslı üç beş tane tohumluk buğdaydır. Diğerleri de buna kıyas olunur.
Ey azizim! Allah-u Teâlâ (cc) senin kalbini bütün kederlerden, nefsâniliklerden, zulûmat-ı cismaniyeden temyiz etmiştir. Fakirlik denilen şey gizli bir pâdişahlıktır. Hiç kimse bunun lezzetini bilmez. Ancak fakirler bilir.
Hikâye:
Sultan İbrahim (as) der ki: Fakirlerin ettiği zevk u safâyı Cebrail (as) alıp dünyaya gelseydi, dünyanın sultanları imrenirler, çekip elinden alırlardı. Bunlar dünya padişahlarının padişahlarıdırlar.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
- Bana cenneti arzettiler. Halkının ekserisinin fakirler olduğunu gördüm. Cehennemi arzettiler. Halkının ekserisinin hatunlar olduğunu gördüm.
Fakirlere sultan denilmesinin mânası bunlar dünyada şeytana kul olmadılar. Bundan kendilerini kurtardılar. Hürdürler. Yâni; Şeytandan azatlıdırlar. Halbuki zenginler şeytanın kul ve köleleridir. Zenginleri şeytan yedi türlü bağ ile bağlayıp bendlemiştir. Esir etmiştir. Hak Teâlâ (cc) o yedi tuzağı Kur'an-ı Kerim'in de beyan buyurmuştur.
<< İnsanlara; kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yayılıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar dünya hayatının  geçici menfaatidir. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır.>> ( Al-i İmran sûresi, 14 )




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 21 Temmuz 2024, 22:44:50
Bu bendlerle ( iplerle ) şeytan bunları avladı. Bundan sonra da bu bendlerle daha nicelerini avlıyacaktır. Dünya bu meta'larıyla bunların gönüllerini meşgul etti. Sonra da kat'iyyen bırakmadı yakalarını. Bunlara necat bulup kurtulmak mûyesser değildir. Meğer ki Hakkın inayeti imdatlarına yetişsin. Ebu-Bekir Hazretleri'ne (ra) olduğu gibi. Diğerleri de buna kıyaslana. Bu muhterem zevat-ı kiram, dünya malı olarak neleri varsa Hak yoluna verdiler. Hak Teâlâ'nın (cc) rızasını buldular. Hazreti Ebu-Bekir (ra) neyi varsa getirip Efendimiz'e (sav) verdi. Efendimiz (sav) de fakirlere lâyık olanlara  taksim edip verdi. Fukaralık iyi bir şey olmasa, horluk, hakirlik olsa Seyyid-i Kâinat Efendimiz Muhammed Musatafa (sav) fakirliği ihtiyar ve tercih eder miydi ? Eğer beylik iyi bir şey olsa idi Efendimize değil, kafire yiyecek ekmek dahi verilir mi idi? Akıllı kimse bundan anlar ki fakirlik ulu bir nimet ve devlet imiş. Hazreti Muhammed (sav)'in sıfatı imiş. Bu sebeple Allah (cc) dostları bütün mallarını fakirlere verip fakirliği tercih ettiler.
Hak Teâlâ (cc) kıyamet gününde fakirleri çağırıp diyecek ki:
- Ey kullarım! Ben dünyada size mal vermedim. Sizi fakir kimselerden ettim. Bu sizi sevmediğimden değildir. Belki çok sevdiğimdendir. Çok sevdiğim için habibim Muhammed Mustafa'nın sıfatıyla sizi sıfatlandırdım.
Ey benim kullarım! Eğer ben dünyada size çok mal verseydim, bugün size şiddetli bir hesap vardı. Bu hesaba tabi tutulmamanızı istedim. Bu sebepten sizi fakirlikte bıraktım. Siz de zenginlerden olsa idiniz şimdi onlar gibi sizde şiddetli sorguya tabii tutulacaktınız. Sizi her ne kadar dünyada fakir kimselerden ettimse de burada sizi zenginlerden ediyorum.  Eksiğiniz neyse hepsini bitireyim. Cennet sizin içindir. Dilediğiniz kapıdan, dilediğiniz tarafına gidiniz, sakin olunuz. 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Temmuz 2024, 01:52:27
Kendini şeytana esir edenlerin hâli yamandır burada. Bir kişinin ömrü bin yıl da olsa ve bütün ömrünü açlık, çıplaklık ve sabırla geçirse cennette kendilerine verilen şu ni'metin karşısında ve mukabilinde yine de azdır. Hatta hiç bir şey değildir. Arifler bu mertebeleri bildikleri için padişahlığı terk ile fakirliği tercih ettiler.
Âdem Peygamber (as) altını topraktan çıkarıp sikke hâline getirdi. Şeytan bu altından sikkeyi eline alıp sikkeye şöyle hitap etti:<< Seni seven benim kulumdur.>>
Altını, gümüşü ve parayı zenginler gibi seven ve elinde mevcut olsa onlar gibi hareket etmek isteyen fakirler de  kendilerine benzeyen zenginler hükmündedir. Anlatılan fazilet fakirlere fakirliğine razı olduğu zaman ancak nasib olur. << Fakirim, dervişim>> diye kapılarda dilencilik etmemelidir. Şikayet de bulunmamalıdır. Beylerden, yüksek zenginlerden para-pul ummamalıdır. Ashab-ı Suffa gibi Allah-u Teâlâdan ummalıdır. Çünkü istenmez, belki kendiliğinden verilir. Ashabın fakirlerini bir nazara al ki fakirliği onlar nasıl sevmiş ve benimsemişlerdir. Gece gündüz işleri Hak Teâlâya taat ve ibadet idi. İbadet zamanında kesb ve ticarette meşgul olmazlardı. Medinede bulunurlardı. Kabile, çocuk, çoluk denen şeyler bunlar için mevzuu bahis değildi. Bütün bunlardan fariğ olup ilimle, ibadetle, Kuran-ı Kerim okumakla meşgul olurlardı. Peygamber Efendimizin (sav) gazaya çıktıkları zaman bunlar da gazalara iştirak ederlerdi. Bir gün Efendimiz (sav) Ashab-ı Suffa'nın yanına geldi, bunlara nazar etti. Gördü ki hepsi sabır, kanaat içinde, benizleri sarı, vücutları zayıf, gönülleri şâd ve sûrûr içinde. Bunun üzerine Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- Ya Ashab-ı Suffa! Size müjdeler olsun ki ümmetimden her kim sizin gibi olursa cennette benim arkadaşım olur./b]

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Temmuz 2024, 00:07:53
Mikâil (as) ve Cebrail (as) arasında şöyle bir muhavere geçti:
Cebrail (as):
- Sabırlı olan fakir, Allah-u Teâlâ (cc) katında şükreden zenginden daha hayırlıdır, sevgilidir, dedi.
Mikâil (as):
Hayır! Şükreden zengin Hakkın katında sabırlı fakirden daha hayırlı ve sevgilidir, diye mukabele etti.
İkisi bu şekilde mücadele içinde iken hıtâb-ı ilâhi geldi:
- Varın Arş-ı Rahman'da Kubbe-i Hadrâda onun altındaki nura sorun, size cevap verir, dedi.
Vardılar, o nur'a suâl ettiler. Nur bunlara cevap vererek şöyle dedi:
<< Sabırlı fakir, şükreden zenginden daha hayırlıdır.>>
Zira Muhammedi Musatafa (sav) fakirliği istemişti. Süleyman Peygamber (as) şükreden bir zengindi. Hazreti Muhammed (sav) Hazreti Süleymandan (as) daha hayırlı değil midir? diye cevap verdi. Bu cevabı Allahın (cc) lûtfuyla veren nurdan sordular:
- Sen kimsin, adın nedir! cevap verip dedi ki:
- Ben o nurum ki Nu'mân Bin Sabit benden yaratıldı. Yâni Kûfeli İmam-ı A'zam Ebû Hanife (ra) bendendir. Öyle olsa fakirliği kim tercih ederdi?
Fakir niyaz ederek;
- Ya Rabb! Benim ihtiyaç hissettiğim şey'i ver, derse onun bu isteği ve yalvarması zenginin yüzbinleri sadaka olarak vermesinden hayırlıdır.
Musa (as) Hak Teâlâ hazretlerine şu dilekte bulundu:
- Ya Rabbi! Ben garibim. Ben hastayım. İlahi ben fakirim.
Hak Teâlâ da bu dileğe şu karşılığı verdi:
- Ben kendisinin mevlâsı bulunduğum kimse, fakir olur mu? Ben kendisinin munisi ve yoldaşı olduğum kimse garib mi olur? Ben kendisinin tabibi olduğum kimse hasta mı olur. Ya Musa (as) Ben elinde bir şey'i olmayan malı-mülkü kalmıyan kulumu severim. Yâ Musa[ (as)! Sen de yemeğinin tuzunu, na'lınının tasmasını dahi benden iste. Bu şekilde istemen bana hoş gelir.
Efendimiz (sav)'e Hak Teâlâ buyurdu ki:
- Yâ Muhammed (sav)! İstersen senin için Mekk'nin derelerini kızıl altın ile dopdolu edeyim. Sen nereye gidersen bu altınlar da beraberinde gitsin. İhtiyacın oldukça dilediğin yere sarf et.
Efendimiz (sav) buna karşılık olarak dedi:
<< Bir günde üç defa tok olayım, üç defa aç olayım. Doyunca sana şükrederim. Acıktığımda sana yalvarırım.>>   
Fakirliği Hak Teâlâ'(cc)nın katında sevgili olduğu için o iki cihanın fahri, fakirliği tercih etti. Zenginlik istemedi.


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Temmuz 2024, 23:19:40
DİNİ HİKÂYE:
Bir gün şeytan-iblis, Süleyman Peygambere (as) bir ihtiyar suratinde geldi. Süleyman (as) iblise dedi ki:
-Ey iblis! İsa Peygamber'in (as) ümmetine ne etmek istersin ?
İblis dedi ki:
- Onları Allah-u Teâlâ (cc)'dan başka bir ilaha davet ederim. Onlar onu tanrı sanacaklar, Putlar ve sanemler yapıp onlara tapmalarına çalışacağım.
Süleyman (as) tekrar sordu:
- Muhammed (sav)'in ümmetine ne yapacaksın?
Şeytan:
- Onları da altın gümüş ile azdırıp saptırsam gerektir, diye cevap verdi. Zira Lâ ilahe illAllah demeyi terk ederler, altın gümüş toplayıp cem etmekle meşgul olurlar ve bunlara gönül verirler. Dolayısıyla bana uymuş olurlar.
Efendimiz (sav) devamlı şu duayı okurdu:
<< Ey Allah (cc)'ım! Beni sevenlere rızık olarak iffet-i nefis ve aza kanaati ihsan buyur. Benden buğz edene de hayırsız malı ve evlâdları verip başına yığdır.>>
Rivayet olunur ki Efendimiz (sav) İbni Abbasa (ra) buyururlar ki:
<< Her ümmet için bir fitne vardır. Benim ümmetim için de fitne; mal-mülktür.>>
Kaç defa söylenildi. Bu fakirler Allah-u Teâlâ (cc)'nın gerçek kullarıdırlar. Allah (cc) hakkını vermeyen azgın zenginler ise şeytanın kullarıdır. Beyler zannederler ki bu dünyayı kendileri kullanmaktalar. Halbuki aslında dünya bunların sırtına binmiş kendilerini cehenneme sürüklemektedir.
Fakirler sabırlı olmalıdırlar. Allah-u Teâlâ (cc) onlara üç haslet verir. Bunların hiç birisi zenginlere ve beylere verilmemiştir.
1- Fakirlerin her birine cennette bir köşk verilmiştir. Bu köşkler kızıl yakuttan yapılmış ve yüksekdir. Cennettekiler, o köşkleri gökteki yıldızlardan sanarlar. Sorarlar ki:
- Bu köşkler kimlerindir?
Cevap gelir:
- O köşklerin sahibi fakirlerdir. Onların zevkine ve safasına ermek mümkün değildir. Nitekim onlar sizin dünyada sürdüğünüz  fâni safaları sürmemişlerdi. Siz bu köşkleri uzaktan seyrederdisiniz. Dünyada iken onlar da sizi böyle seyrederlerdi. Siz dünyada onlardan kaçardınız.
2 - Fakirler cennete zenginlerden beş yüz yıl evvel girerler.
3 - Fakirler bir defa << SübhânAllahû velhamdü lillahi ve lâilâhe illAllahû vAllahu ekber >>dese, zengin de aynı duayı okusa fakirinki daha sevap ve efdal olur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Temmuz 2024, 23:43:58
Allah-u Teâlâ (cc)'nın ve onun sevgili kullarının katında altın, gümüş ve toprağın farkı ne ise, beylerle fakirlerin amellerine rağbeti aynıdır. Fakirlerin amelleri altın gibidir. Zenginlerin amelleri gümüş gibidir. Öyle beyler vardır ki amelleri para-pul gibidir. Hak Teâlâ (cc) katında öyle fakirler vardır ki amelleri cevher gibidir. Öyle fakirler vardır ki << Lâ ilahe illAllah>> demesi iki cihana değer.
Bir fakir bir akça verse, fakirin bir akçalık sadakasına karşı zengin yüz bin akça sadaka verse onunkini karşılayamaz. Fakirin aldığı sevabı, derece ve mertebeyi alamaz.
Nitekim Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< fakirlerin bir sadakası, zenginin yüz bin sadakasından daha efdaldir.>>
Dehhâk (ra) hazretleri buyururlar ki:
- Fakir pazara varsa, yiyecek bir şey görüp gönlü istese, lâkin alıp yemeye parası olmasa, sabretse, onun bu durumu zenginin yüz bin akça sadaka vermesinden daha hayırlı ve efdaldir. Parası olsa da nefsine muhalefet olsun diye yemese sevabı daha da fazladır.
Ey azizim! Zenginin canı fakirin canı gibi olmaz. Zenginlerin canı hükm ile cebren alınır. Fakirlerin canı ise lûtf ile, meşveretle alınır.
Efendimiz (sav) buyururlar ki: Fakir olana nefis rahatlığı, kalb ferahlığı, hesap kolaylığı vardır. Zenginlere ise, nefis rahatsızlığı, kalb meşguliyeti, şiddetli hesap vardır. Yarın kıyamet gününde zenginler fakirleri gördüklerinde: << Ah ne olaydı, biz de fakir olaydık. Fakirliğin rütbe ve mertebesinin ne olduğunu biz dünyada iken bilseydik bütün mallarımızı Hak yolunda verir, kendimize bir öğün yiyecek bıraksaydık. Keşke biz de dünyada fakir kimselerden olsaydık>> derler. Hasret ve nedamet ederler. Fakirler de beyleri görürler ki zebaniler ellerinden tutmuş bir tarafa çekip giderler. Fakirler yüksek sesle bağırırlar. << Şükür yâ ilâhi sana ki, bizi dünyada fakirlerden etmişsin. Eğer bey ve zenginlerden olsa idik biz de zahmetlere duçar olacaktık.>>

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 30 Temmuz 2024, 20:23:27
Hâtem-i Zâhid ( Hâtem-i tâi) diyor ki:
- Her kim Allah-u Teâlâ (cc)'dan cenneti umar ve isterse varsın fakirler ile buluşup görüşsün. Bunlar cennetin beyleri ve zenginleridir.
Efendimiz (sav) buyurur:
<< Fakirlerle çok tanışıp dostluk ediniz. Onlardan doğru arkadaşlar edininiz. Çünkü onların bir devleti vardır.
- Ey Allah (cc)'ın resulû (sav)! Onların devleti nedir?
Resûlullah (sav): Kıyamet gününde onlara denilir; Bakınız dünyada size bir parça ekmek yedireni, bir yudum su içireni ve bir elbise giydireni bulunuz onun elinden tutup onunla cennete doğru savuşunuz.>>
Yâni fakirlere Allah-u Teâlâ (cc) kereminden öyle ni'metler ihsan eder ki bu ni'mete herkes nail olamaz. Fakirlere buyurur ki. << Varın dünyada size her kim ihsanda bulunduysa, yiyecek, su ve giyecek verdiyse bugün onların elini tutup çekin cennete götürün.>> Fakirler kıyamette erbab-ı devlettendirler. Her kim dünyada bunlarla iyi idiyse, hatırlarına riayet ettiyse, o kimsenin elinden tutup cennete iletirler. Hiç kimse bunlara karşı gelip mani olamaz.
Selam-ı Fârisi (ra) Suheyb bin Sinan Rûmi (ra) Blâl-i habeşi (ra) ve diğer sahabe hep eskiler giyerlerdi. Fakir kimseler idiler.
Uyeyne bin Hasın isminde bir arab beyi vardı. Gelip Efendimize (sav) dedi ki:
- Ya Resulullah (sav) senin sohbetine gelelim. Lâkin şu eski yamalıklı giyenleri aradan çıkar. Onlar aramızda bulunmasınlar. Biz onların bulunduğu mecliste bulunmak istemeyiz. Bizler için bir meclis, onlar için de başka bir meclis tahsis edilsin.
Bu sebeple Hak Teâlâ (cc) fukarayı sevdiği için şu âyet inzal oldu:
<< Sabah-Akşam Allah (cc)'ın rızasını dileyerek Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut, dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan başkasına çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o keyfinin ardına düşmüş ve işi de haddini aşmak olmuştur.>> ( El Kehf sûresi, 28 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Ağustos 2024, 00:09:05
Allah-u Teâlâ (cc) nebisine, habibine böyle deyince, acaba fukarayı görünce yüzünü çevirip başını döndürenlere, fakirler hakkında olmadık şeyler söyleyenlere ne der?
Ebû derdâ (ra) (ki Resûlullah'ın (sav) ashabındandır ) Bu zat ticaretle uğraşan bir tüccardı. Malı-mülkü çoktu. Zengindi. Malının hepsini Allah-u Teâlâ (cc)'nın rızası için Efendimize (sav) verdi. Karısına çocuk-çoluğuna bir şey bırakmadı. Karısıyla kendisi bir gömlek içinde kaldılar. Dışarı çıkmak icab ettiği zaman o gömleği Ebû Derdâ (ra) giyerdi. Hanımı evde zikirle meşgul olurdu. Bir gün Efendimiz (sav)'e dediler ki:
-Ebû Derdâ (ra) gayet âbid ve zâhid bir kimsedir. Lâkin sabah namazına biraz seyrek gelir. Vakit olur, namazdan çıkılacağı sırada gelir. Bazan da çıkıldıktan sonra gelir ve kendi başına kalır veya son rekâtına yetişir, kalanını kendisi kılar.
Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- Varın gidin Ebû Derdâ (ra)'ya gelmesini söyleyin.
Gittiler Ebû Derdâ (ra)'yı  getirdiler. Efendimiz (sav) buyurdular ki:
-Ya Ebû Derdâ (ra)! Ben senin halini bilirim. Lâkin bunlar günaha girmesinler. Söyle niçin sabah namazlarına gecikir de gelirsin?
Ebû Derdâ (ra) ağladı ve dedi ki:
- Ya Resulullah (sav)! Ben isterim ki benim gizli taraflarım ortaya çıkıp dile düşmesin. Lâkin mademki siz buyurdunuz söyleyeyim ve anlatayım. Hatunumla benim beraber kullandığımız bir gömleğimiz vardır. namaz vakti geldiğinde karım o gömleği giyer, namazını kılar. O namazını bitirdikten sonra gömleği çıkarır ben giyerim. Bu sebeple biraz gecikirim. bazen imama erişirim bâzan da erişemem.
Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- Ebâ Derdâ (ra)! Hak Teâlâ (cc)'ya dua edip senin hakkında dilekte bulunayım mı ki, sana ve ehline giyecek ihsan etsin?
Ebû Derdâ (ra) buyurdular ki:
- Yâ Resulullah (sav)! Benim arzum giyecek çamaşır ve yiyecek yemek arzu ve isteğim haricindeki şeylerdir. Amma varayım hatunuma danışayım. O şayet istiyorsa siz ona göre dilediğinizi ihtiyar ediniz.
Evine varıp hatununa dedi ki:
- Yâ hatun! Bu bizim gizli durumumuz açıldı. Gel seninle konuşalım.
- Ne dersin? diye karısı söylendi
Ebû Derdâ (ra) başından geçenleri bir bir hatununa anlattı. Ve ilâve etti.
- Resulullah (sav) bizim için Allah-u Teâlâ'dan (cc) dünyalık, mal-mülk, giyecek-yiyecek dilemek ister. Bu hususta arzu ve isteğin nedir?
Karısı:
-Yâ Ebâ Derdâ (ra)! Ben sultanlığı kulluğa  asla tercih etmem, dedi. Rahman ve Rahim olan Allah (cc)'ın kulu iken şeytanın kulu olmaya asla razı olmam. Eğer sen dünyalık isterim diye tutturmak taraftarı isen o zaman beni boşa ve ne yaparsan yap. Sen zengin iken fakirlik isterdin.<< Fakirler âhiret sultanları olmuş>> derdin. Şimdi fakir oldunsa ve istediğine kavuştunsa kadrini bilmelisin, Allah (cc)'dan utanmaz mısın? Zenginlik bana gerekmez dedi. Feryad etti, sonra ilâve etti ki: Var Resûl'e (sav) söyle bizim için dünya ve dünyalık istemesin. Lâkin bizim için şunu dileyiversin de Allah-u Teâlâ (cc) bizi dünya afetinden muhafa etsin.
Ebû Derdâ (ra) vardı, Resulullahın (sav) huzuruna çıktı. Hatununun dediklerini aynen bir bir nakletti ve:
- Yâ Resulullah (sav)! Bizim için dünya isteme diye ricada buılundu.
Efendimiz (sav) dedi ki:
- Bari birinize bir gömlek vereyim. Ebû Derdâ (ra):
-Ya Resulullah (sav)! İkimiz bir gömleğe muhtaç olmayınca ibadet lezzetini ve imanın tatlılığını bulamadık. Ben ibadetle ticaret arasında birçok çalışma ve gayretlerde bulundum. Lâkin başaramadım. Nihayet ticareti terk ettim, ibadete sıkıca sarıldım. İyice anladım ki âhireti isteyene dünya haram imiş. Dünyayı isteyene de âhiret haram imiş. Dünyayı isteyene âhireti bırakmak gerek, âhireti isteyene de dünyayı. İkisi bir arada yürümüyorlar.
Ebû Derdâ (ra) henüz bu sözlerini söylerken Cebrail (as) geldi. Dedi ki:
-Ya Muhammed (sav) Hak Teâlâ (cc) selâm etti ve buyurdu ki:
<< Her kim uçmağa (cennete ) mûsaadeli kimseyi görmek isterse Ebû Derdâ (ra)'yı görsün.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Ağustos 2024, 21:13:08
Şimdi ey akıllıyım diyen kimse! Eğer bu söylenenlerden zerre kadar anladınsan sen aklı başında bir kimsesin. Anlamadınsa sende akıldan nesne yok imiş.
Kendi arzusuyla fakirliği isteyen ve sevenlerden biri de Hz. Ebubekir Sıddık'dır (ra). Hz Ebubekir (ra) de çok zengin olanlardan biri idi. Malını-mülkünü Allah-u Teâlâ (cc)'nın rızası için sarfedilsin diye Efendimiz (sav)'e verdi. Gördü ki bu dünya dedikleri bir cife imiş.Cifeye iltifat etmek Haktan ayrı düşmekle neticelenecekmiş. Varını-yoğunu Hak yoluna feda etti. Efendimiz (sav)'e seksen bin fûlûri (bir nevi para) verdi. Kırk binini aşikâre, kırk binini de gizli verdi. Artık kendisinin hiç bir şeyi kalmadı. Kendisini bir eski kilim içine sardı. Giyeceği olarak yalnız bu kalmıştı. Eski kilimin deliklerinden mûbarek gövdesi gözüküyor idi.
Bir defasında on gün evde oturdu. Efendimizin (sav) sohbetine gelemedi. Fatımatûz-Zehra (r.anh) Ebu Bekrin (ra) halini öğrendi. Efendimize (sav) << Elbisesizlikten dolayı evinden ayrılamadığını, yanlarına gelemediğini bildirdi. Oradakilerden birine:
- Şu giyeceği Ebubekir (ra)'e iletin, giyinip babamın sohbetine gelsin, dedi. Ne zaman ki o giyeceği Hz. Ebubekire (ra) ilettiler derhal yerinden doğruldu. Giyeceği cariyesinin elinden aldı, öptü, başına koydu. Yüzüne gözüne sürdü. Ta'zim ve hürmette bulunup sırtına giydi. Doğru Resûlullah (sav) Efendimizin yanına koştu. Efendimiz (sav) o esnada bahçede hurma ağaçlarının arasında dolaşıp ibret almak için gezmekte idi. O esnada derhal Cebrail (as) geldi. Hz. Ebubekir (ra)'in giydiği kilim gibi bir kilim giymişti. Efendimiz (sav)'e selâm verdi. Efendimiz (sav) selâmını aldı. Lâkin Cebrail (as) Hz. Ebubekir (ra)'in giydiği gibi giyindiğine hayretler içinde kaldı ve kendisinden sordu:
- Yâ Cebrail (as)! Seni şimdiye kadar bu elbise ile görmüşlüğüm yoktu. Sebep ne ki bugün bu elbiseyi giyerek teşrif ettiniz ?
Cebrail (as) buyurdu ki:
- Ya Resulullah (sav)! Bugün gökyüzündeki bütün melekler bu şekilde giyindiler. Sebebi Ebu Bekir Hazretlerinin (ra) bu şekilde giyinmiş olmasıdır. Hak Teâlâ (cc) sana selam etti. Der ki: << Habibim sorsun, Ebubekir benden razı mıdır? Ben ise, O'ndan razı oldum.>>
Bu haslet, Hak Teâlâ (cc)'nın rızasını bulmak Ebubekir (ra) Hazretlerine hep dünyayı terk etmesi ve fakirliği tercih etmesi sebebiyledir. O yaptığını fisebilillah yaptı. Malum oldu ki fakirlik Allah-u Teâlâ (cc)'nın rızasına sebeptir. Allah'ın (cc) rızasını kazanmak, değme kula nasip olacak şey değildir. Hak Teâlâ (cc)'nın rızasını elde etmek için dünyanın terki gerektir.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Ağustos 2024, 01:47:53
Dünyayı terk edecek kimsenin bu şekilde terk etmesi gerektir. Ancak o taktirde Hakkın rızası elde edilir. Yoksa Hak Teâlâ (cc)'nın rızası için veriyorum deyip sonra verdiğimizin minnet altında kalmasını istemek ve beklemek hiç doğru olmaz. Bu taktirde verilenler heba olur. Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Sadakalarınızı... başa kakmak ve eziyet etmekten dolayı iptal etmeyiniz.>> ( El Bakara sûresi, 264 )
O Ebubekirdi (ra) demiyesin. Çok kimseler hattâ kadınlar bile kendi i htiyarlarıyla varlarını-yoklarını Hakkın yoluna verdikten sonra canlarını dahi verdiler.
Erenlerin cümlesine örnek olarak Hz. Ebubekir (ra), kadınlara da Hz. Hatice (r.anh) yeter ve kâfidir. Basranın sultanı, Hatuni Neşvane hatun, Şeyh Mensur'a Derizanına (kapusuna) gelip inabet elini tutup tevbe ettikten sonra canlarını dahi terkettiler.
İleride bu hususta mufassal malûmat verilecektir.
Bunları okuduktan sonra nelerin bu dünyayı terkedip durmakta olduğunu anlayacaksın. Nice kimseler ne türlü can ve mallarını Hakkın yoluna feda edip harcamışlar gör, ibret al ve düşün. Bunca sözden maksadımız, kişi nefs-i emmâresini terk ile dünya muhabbetini gönlünden çıkarmazsa saadet ve selâmete eremez hakikatini bildirmektir. Nefs-i emmâre yedi başlı bir ejderhadır. Cehdedip bir başını imha etsen diğer başları buna bağlıdır. O kesilince diğer başlar kendiliğinden kurur giderler. Nefs-i emmâre ejderinin o büyük başı dünyayı sevmektir. Dünyanın sevgisi cehd ve gayret ile tamamen giderilebilirse diğerleri teker teker ve az bir gayretle giderilir. Dünya sevgisinin bir kısmı giderilmeyip gönlünde kaldığı taktirde ne kadar uğraşıp yorulsan bütün emek ve gayretlerin boşuna ve hebadır. Ömrünü de çürütsen eline bir şey geçmez.
Nefsini emmârelikten döndürüp mutmainliğe getirmeye var kuvvetinle çalış.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Ağustos 2024, 01:49:30
Dünyadan alâkayı kesmenin sebeplerinden birisi;
Ölümü anmaktır. Nefsin dünyaya meyil ettikçe ölümü anıp hatırlamalısın. Ölenlerin dünyada neleri varsa bırakıp gittiklerini düşünmelisin. Allah-u Teâlâ (cc)'yı isteyen âşıkların dünyayı ne şekilde terk ettiklerini düşünesin. Onlar nasıl Allah-u Teâlâ (cc) 'nın rızasını ve visalini buldular? Bu hususu fikredesin. Şu hususu iyice bilesin ki kim nefs-i emmâresinin emrine uyarsa asla Allah'ın rızasını kazanamaz, Hakka doğru bir adım bile atamaz.
Şeyh Bâyezid-i Bistâmi Hazretleri Hakka niyaz edip:
<< Ya Rabbi sana nasıl ulaşılır?>> dedi.
Hak Teâlâ (cc) ilham yoluyla Bâyezid'e cevap verip dedi ki:
<< Nefsini bırak gel. Nefsinden ayrılmak suretiyle gelebilirsin.>>
<< Ayrıl!>> dediği nefs-i emmâredir. Sıfat-ı reddiyeden ( çirkin sıfattan ) ayrılmak gereklidir.
Dediğim gibi nefs-i emmâre yılanı, zaman zaman başını kaldırdığı vakit sen de ölümü hatırlama sopasıyla başını ezesin.
Onun en büyük başı; Dünyayı sevmektir. Sen bunu yapar, dünya sevgisini gönlünden çıkarırsan nefs-i emmâren zayıflar, dünyaya meyledemez, başını kaldıramaz olur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ağustos 2024, 02:07:39
HİKAYE:
Bir gün birisi gelip Ebû Derdâ (ra)'ya dedi ki;
-<< Yâ Ebâ Derdâ (ra)! Benim büyük bir hastalığım var. Bana bir ilâç tavsiye et ki o hastalığımı tedavi edeyim.
Ebû Derdâ (ra) buyurdular ki:
- Hastalığın nedir?
O kimse buyurdu ki:
- Benim gönlümde fazlasıyla dünya muhabbeti vardır. Bu sebeple gönlüm kararmıştır. Abdest aldığımda, namaz kıldığımda bir manevi zevk duyamıyorum. Zikirden,ibadetten,teşbihten safa ve neş'e alamıyorum. 
Ebû Derdâ (ra) buyururlar ki:
- Bu hastalık bütün hastalıkların başıdır. Bunu hemen tedavi et. Yoksa bu hastalığın sonu imanın ortadan kalkmasıyla neticelenir.
O kimse sordu:
- Yâ Ebâ Derdâ (ra)! Ben ne etsem?
Ebû Derdâ (ra) buyurdular ki:
- Hastaları sor, cenazelerin yanında bulun. Mezarları ziyaret et. Bu üç şey'e devam et. Hemen o hastalıklar senden zail olur, bu üç hususa devam edildiğinde gönül nurlanır. Basiret gözü açılır.
O kimse bu üç hususa devam etti. Lâkin hastalığı kendisinden gitmedi. Gelip yine Ebû Derdâ (ra)'ya dedi ki:
- Yâ Ebû Derdâ (ra)! Söylediğiniz üç hususa devam ettim. Dünya muhabbeti benden gitmedi. Dünya endişesi de kat'iyyen kesilmedi. Gönlüm onlardan yüz çevirmedi. O dediklerini ki bunca gündür yerine getiririm hiç bir faydasını görmedim.
Ebû Derdâ (ra) buyurdular ki:
- Hastalara vardın ve sordun mu? Cenazelere varıp çokça yanlarında bulundun mu? Bol bol mezarlıklarda ve mezarların başında oturup tefekkür ettin mi?
O kimse buyurdu ki:
- Nice günlerdir bu söylediklerini yapmaktayım.
Ebû Derdâ (ra) buyurdu ki:
- Bir hayvan ölüsüne varır gibi varıp ziyaret ettin.
O kimse dedi:
- Hastalara vardım. Halini-hatırını sordum. Daima cenaze namazı kıldım ve mezarlara gittim. Mezarların karşısında oturup durdum,düşündüm.
Bunun üzerine Ebû Derdâ (ra) buyurdu:
Hastanın yanına vardığın zaman nefsine de ki: << Ey nefs! Şu döşekte yatan kimdir-Kendini bunun yerine koy. Sen de bir gün bu hale gelip döşeklere düşeceksin. Acaba sana bir içim suyu kimler içirecek? İşin sonu böyle olacağına, akıbet buna varacağına göre bunca kavga ve saire neye gerek? Senin akıbetin böyledir. Bu fani dünyadan fariğ ol. Bunun endişesini terk et. Bunun muhabbetinden feragat et. Nefsine; öğütle. O işlerin başına bir gün geleceğini öğütleyesin. Ne zaman ki cenaze namazına gittin. Baktın ki birisi ölmüş. Ağaçtan tabut yaptırmışlar. Dört kişi dört başından tutmuşlar götürürler. O cenaze evini-barkını hânûmanını terk etmiş. Bütün toplayıp yığdıklarını bırakmış gitmekte. Bu cenazeyi gördüğünde nefsine diyeceksin ki: << Ey nefis! Bu cenazenin yerinde kendinin olduğunu kabul et. Bu tabut öyle bir attır ki herkes bu ata binse gerektir. 



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ağustos 2024, 22:43:43
Denilmiştir ki:
Tabut bir merkeptir ki ona herkes biner. Bir gün sen de bu cenaze taşıyan ata binip onun gibi olsan gerektir. İnsanın başına mutlak geleceği mukadder olan şey'i sen gelmiş say. Böyle saymak da hayırlıdır. Bu sebeple denilmiştir ki:<< Her gelecek şey yakındır.>>
Nefsine diyesin ki: << Bu birikp yığılan mal ve davarlar sonunda dökülüp kalacaklardır. Gel şimdi o zaman gelmeden gelecek olan o zamanın tedârikinde bulunalım. Bu fani şeylere gönül vermileyim. Bu cenazeyi görürsün. Evinden-barkından, oğlundan-kızından, kavminden-kabilesinden ne türlü yüz çevirmiştir? Bunları nasıl terk etmiş de gider? Bunların hepsinden kendisine bir içim su veren, bir öğün ekmek dahi veren olmadı. Yanında da götürebildiği yok. Baş açık, yalın ayak hepsini bırakıp gider. Kimse bilmez ki hali nasıldır.>> Bu durumu böyle görünce nefsini yine öğütlemeye devam edip diyeceksin ki: Sen de bir gün bunlar gibi olacaksın. Mezarlıklara varınca kabrin içindekilere dikkat nazarıyla bak. Gör ki ne şekilde ha-râb ve tûrab olmuş, yatmaktalar. Gelen geçen üzerlerine basmaktadırlar. Gelen-geçenin ayakları altında kalmışlardır. O nazik tenleri çürümüş, o latif ağızları çenelerinden ayrılmış. O başları gövdelerinden kopmuş. O ela gözlerini kurtlar-böcekler yemiş. O bülbül gibi dillerini yılanlar-çıyanlar yemiş yatmaktadır. Dünyada hevâ ve heves ile geçen 40-50-80-100 yıl ömür sürenlerin akıbetleri yok olmuş, hebâen mensûradan öte gidememiş. O nefs-i emmâreler Allah-u Teâla (cc)'nın yasak ettiği sıfatlarıyla sıfatlanmaları sebebiyle türlü türlü azaba giriftar olmuşlar. O nefs-i emmârenin yaramaz sıfatlarının her biri birer canavar suretine girmiş, tepesine üşüşüp azaba giriftar ederler. Mezarlara varınca bu yatanlara ibret gözüyle bakasın. Döndüğünde yine nefsine diyesin ki: << Ey nefis. Sen dahi insaf etmez misin? Bu murdar dünyadan usanmaz mısın? Mevlâ muhabbetine gönül vermez misin? İşin sonunda sen de öyle olacağını sanmaz mısın? Bu günlerin senin de başına geleceğini hiç hesaba katmaz mısın? Şu yatanların her biri senin gibi hürmetli-izzetli kimseler değil mi idi? Bunlar da senin gibi dünyada iken alırlar-verirler, yerler-içerler, hüküm ve hükümet ederlerdi.Gülerlerdi, yanıp döğünür, üzülürlerdi. Nefis şeyler giyer, kendilerine hiç toz kondurmazlardı. Şimdi gör ki kara toprak olup ne halde yatarlar. Evleri, barkları, cemaatları ne halde bırakıp gitmişler? Her birisi yalnız yalnız çukurlarda hallerinin ne olduğu meçhul olarak yatmaktalar.>>









Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Ağustos 2024, 01:42:53
Nefsini muhatap alarak diyeceksin ki:
- Sen de bir gün bunlar gibi olup vûcut ve bedenden ayrılıp şu yatanlarla bir olup çukurun içine yatacaksın. Ey nefis! Bir gün olur, seni de buraya getirirler. Burada amelinle kalırsın. Var şimdi, ey nefis! Dünyadan âhirete, kabire, salih amellerle Kur'an getir. Nefis bu kara çukura düşmeden, yılan-çıyan başına üşüşmeden gerekli hazırlıkları tamalıyasın.
Hastaları sor. Cenazelerde hazır bulunasın. Bu söylenenleri tutarsan senin nefsinden dünya muhabbeti zail olur. Yaptığın ibadetlerinden lezzet ve zevk alırsın.
O kimse dedi ki:
- Yâ Ebâ Derdâ (ra)! Dediğin gibi hastaları sordum. Daima cenaze namazlarında hazır bulundum. Mezarlar arasında her gün varıp oturdum. Senin dediğini arzu ettiğin gibi yaptığımda maksadım hâsıl oldu. Dünyadan alâkamı kestim. Kendimi tâat ve ibâdetlerime verebildim. Gönlüm nurla'ndı. Karanlıklar çıktı gitti, basiret gözüm açıldı, Hak batıldan ayrıldı.
Bundan sonra bu kimse fakirlerle meşgul olmaya başladı. Kendisi bir abâ giyip bir mescid köşesine oturdu. İbadetle meşgul oldu. Ebû Derdâ (ra)'ya dualarda bulunup derdi ki:
- Yâ Ebâ Derdâ (ra)! Allah-u Teâlâ (cc) senden razı olsun. Benim kararan kalbimi diriltip nurlandırdın.
Ey azizim! Ölümü bu şekilde zaman zaman devamlı olarak anmak bir kaç türlü saadete bizi nail eder. Bunlardan biri, insan dünyanın etkisinden kurtulur. Tiksinir. İkincisi: dünyaya meyl vermez, dünyadan uzak durur. << Bende bunların halleri ile halleneceğim>> der ölümü göz önüne getirir. Üçüncüsü; günahlarını çoğaltmaz. Çabuk çabuk tevbe ve istiğfarda bulunur.
Bir kimse ölürken çok çeşitli zahmet ve ızdıraplar çeker. Öldükten sonra nice türlü azaplar çeker.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Ağustos 2024, 07:52:25
Bu ölüm öyle bir şey ki mâmurları ve imaretleri harâb eder. Cemaatleri dağıtır, lezzetleri giderir. Gözlerden yaşlar akıtır, yürekleri yandırır. Başları açık, yalın ayaklı, yakası yırtık kimseleri analarının, atalarının ortasında göz yaşları arasında gezdirir. Bu ölüm öyle bir şeydir ki geldiğinde kişiden nâzik mizaçlar, narin tülbentler, şeyhvari giyecekler çıkarılır.
Bu ölüm öyle bir şeydir ki geldiğinde o kadar zahmet çekilir ki bu zahmetin yerine diğer birisi bir kılıncı eline alıp ölecek kimseye üçyüz defa vurulsa, tepelese işte bu sırada ne kadar zahmet çekilirse ölüm ânında da ondan daha fazla zahmet çekilir. Nitekim iki cihanın serveri Muhammed Mustafa Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Ölümün şiddeti ve dehşeti bir kimseye keskin kılınçla üçyüz defa vurmak gibidir.>>
Hz. Ömer (ra) buyurur ki:
- Ölüm şuna benzer ki bir ağacın çokca dikenleri olsa ve o ağacı getirip birinin boğazından içeri soksalar. Bu ağacın her dikeni bir damara ulaşsa, orada bereler hâsıl olsa, sonra bu çalıyı ve dikenli ağacı kuvvetli birinin eline verseler, kuvvetle çekse ve bütün damarları koparıp kanatsa o kimse ne şekilde bir zahmet ve ızdırap çekerse ölecek kimsenin çektiği ızdırapta tıpkı bu kimsenin haline benzer. Can acısı bakımından aynıdır.
Azizim! Can acısından, ölümden öldükten sonra insanın başına neler geleceğinden biraz haber vereyim de dinle ve aklını başına al; var sen de ona göre amellerde bulun.
Hikaye:
Abdullah bin Amr bin Âs (ra), babasından naklederek anlatır: Babası kendine sorar: << Acaba can çekişenler, ölümü niçin anlatmazlar?>>
Biz de cevaben derdik ki: << Deli olurlar da onun için anlatamazlar.>>
Bir gün oldu ki kendisine ölüm yaklaştı. Ben ileri geçip kensine:
- Ey babacığım! Ölümü bize anlatıver, dedim.
Babam bana:
- Ey oğul! Bu ölüm dedikleri bir büyük şey imiş. Dil ile vasf olunması mümkün değil. Lâkin sana şimdiki halden biraz anlatayım; bildiğim kadarını söyliyeyim; benim hâlim şuna benzer: Göğsümün üzerine ulu dağları koydular. Benim canım iğneden çekilir gibi çekilir. Bir de şuna benzedim ki sanki yer ile gök birbirine sıkıştı. Aralarında ben kaldım, dedi.
Gerçekten bu ölüm, dil ile söylenemez. Lâkin insanın başına gelince anlaşıllır.
Demişlerdir ki: Şunlar dil ile söylenip anlatılamaz. Ölüm, ateş, uçmak (cennet) 
Lâkin ben bunlardan bir nebzecik bahsetmeye çalışayım. Bu ölenlerin halinden zerre miktarı dirilere verilse ve bildirilse idi hiç kimse takat getiremezdi, güç yetiremezdi, helak olurdu. Hiç kimse diri ve canlı kalamazdı.
<< Eğer sizin ölüm hakkında bildiklerinizi hayvanlar bilse idi, siz asla semiz et yiyemezdiniz.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 20 Ağustos 2024, 19:09:39
Hikaye:
Bir gün meşâyihten biri müridleriyle birlikte giderdi. Bir koyun sürüsüne yolları rastladı. Şeyh müridlerine dedi ki:
- Ey dervişler! Şunca zamandan beri size ölümden haber veririm. Hiç biriniz bu yalancı, fâni, sehhâre, mekkâre, gaddâre dünyadan usanmadınız. Nefislerinizin bu çirkin huyunu dahi terkettiremedim size. Bari şu koyuncuklara ölümün mevcu'diyetini haber vereyim de bakalım bunlarda mı sizin gibi hareket ederler? Yoksa başka türlü mü hareket ederler?
Koyunların yanına vardı. Çağırdı ve dedi ki:
<< Her nefis ölümü tadacaktır.>> ( Âl-i imran sûresi, 185 )
O esnada bütün koyunlar bir yerde toplandılar. Kuzusuyla meleşir gibi meleştiler. Çokları meleye meleye helak olup gittiler. Diğerlerinin bir kısmı da kolay kolay otlamadı. İnleye inleye öldü gitti.
Ey Âdemoğlu! Sen şimdi hayvanlardan, meleklerden ekrem ve efdal iken ve makamın a-lâ-yı ılliyin iken niçin kendini esfel-i sâfilin derekesinde bırakırsın. Niçin buradan kurtulmak için çaba sarf etmezsin? Sen Pegamberimiz (sav) ve diğer Peygamberlerle haşrolup Firdevs-i A'lâda olmağa layık iken, şeytanla cehennemde zincirle zincirlenmeye  lâyık mı görüyorsun kendini? Niçin Allah-u Teâlâ (cc)'ya ve Efendimize (sav) değil de nefsine ve şeytana uyarsın? Sana bunca öğütler verilmesine rağmen niçin hiç birisine kulak vermezsin? Niçin sana söylenilen güzel sözlerin hiç birisini işitmezsin? Yoksa âhireti inkar mı edersin? A biçâre, ölmeden bu derde bir çâre istesen  ne olur? İnatçı ve kibirli nefsini alıp bir mürşidin kapısına var.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Ağustos 2024, 22:05:18
Hikâye:
İsâ (as)'a dediler ki:
- Sen ölüyü diriltirsin. Lâkin senin dirilttiğin ölüler yenice ölmüş olan taze kimselerdir. Bunun başka bir sebebi olabilir. Sen dâvanda gerçek isen tâ eskiden ölmüş olanlardan birini dirilt.
İsâ (as):
- Siz kimi isterseniz söyleyin de onu dirilteyim, buyurdu. Kendilerine atadan, dededen beri eski bildikleri bir kabri gösterip:
- İşte bu kabirdekini dirilt, dediler.
İsâ (as) iki rek'at namaz kıldı. Dua etti ve dedi ki:<< Kum bûznillah>> ( Allah'ın izniyle kalk) der demez o kabirde yatan kimse doğruldu. Gördülerki o kabirde yatan saçı sakalı ağarmış pir bir kimse imiş. Hz. İsâ (as) buyurdu:
- Sen kimsin?
Kabirden kalkan kişi:
- Bana Sâm derler, Nûh (as) oğullarındanım.
İsâ (as) buyurdu:
- Bu ağarmak nedir? Senin zamanında saç-sakal ağarması yok idi. Senin saçın-sakalın nereden ağardı?
Sâm:
- Bir avaz geldi ki ben o avazı işittiğimde sandım ki kıyamet koptu. O sesin heybetinden saçım-sakalım ağardı, dedi.
İsâ (as) sordu:
- Sen ölüp toprak olalı kaç sene oldu?
Sâm dedi ki:
- Yâ Rûhullah (as)! Ben dört bin yıl evvel öldüm ve toprakta yatmaktayım. Henüz ölüm acısı benden gitmedi.
Şimdi düşünelim! İnsana ne kadar acı ve ızdırap verirlerse versinler, onun te'siri fazla sürmez, geçer gider. Sen bu nevi acılardan korkarsın. Peki o acı ki dört bin yıl gitmez. Ondan hiç mi korkmazsın? Eğer korkarım diyorsan, yalan söylersin. Çünkü korksan insafa gelirsin. Yaramaz huyları terk edersin. Elinle ve dilinle hiç kimseyi incitmezsin. ( Müslüman odur ki; müslümanlar onun elinden ve dilinden selâmet bulurlar. ) ( Hadis-i Şerif )
İbni Abbas (ra) buyururlar ki:
- Ölüm meleğinin bir kırbacı vardır, onun uzunluğu mağrip ile maşrık arası kadardır. Bu dünayada yürür, insan oğullarının yüzüne bakar. Her kimin eceli geldiyse o bilir. Kırbacıyla bir kere vurur ve der ki:<< İyi bil ki varacağın yer ölüler meclisidir. Bu dünya Sultan Süleyman (as) kalmadı. Sana kalacak mı sanırsın? >>  Ölümü karşısına getirir, o kimse hemen o saatte canını teslim eder.


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Ağustos 2024, 23:05:19
Hikâye:
Bir gün Süleyman (as) ashabına dedi ki:
- Benim gönlüm bir halvet ister ki o günde bana hiç keder ve üzüntü gelmesin.
Yaranları ve vezirleri derler:
- O gün yarından sonraki gün olsun.
Ne zaman ki ertesi gün oldu: Kapılar kapandı, kendisi asasını aldı, köşküne çıktı. İstedi ki sessiz, sadâsız bir müddet köşkünde otursun.. Köşküne çıktı, bir de ne görsün ki bir yağız genç, köşkün köşesinden çıkageldi.
- Allah (cc)'ın selâmı senin üzerine olsun ey Allah (cc)'ın Peygamberi, dedi.
Süleyman (as):
- Ve aleyküm'üsselam, yâ yiğit! Sen kimsin ? dedi.
O yiğit dedi ki:
- Yâ Süleyman ben o kimseyim ki, kapıcılar beni men'edip alıkoyamazlar. Beylerden korku ve pervam yoktur. Benim girdiğim saraylar ıssız kalır. Benim girdiğim evlerde izzet ve bin bir nâz ile beslenen bedenler soluğu kara toprakta alırlar.
Süleyman (as) bunu işitince onun kim olduğunu bildi ve dedi ki:
Yâ Azrail (as)! Ruhumu kabz etmeye mi geldin ? Yoksa ziyaret etmek için mi geldin?
Azrail (as):
- Ruhunu kabzetmeye geldim,dedi.
Süleyman (as) buyurdu:
- Yâ Melek (as)! Bir tasasız gün istemiştim ki kendi başıma sakin oturayım. Tasalı haber işitmeyeyim.
Azrail (as) buyurdu:
- O senin istediğin gibi bir gün yeryüzünde ve dünyada yoktur. Olmayan bir şeyi istemişsin. Allah-u Teâlâ (cc)'nın kader ve kazsına razı ol.
Sonra o anda hemen orada ruhunu kabzedip aldı. Süleyman (as) asası üzerine dayana kaldı. Sonunda asasına kurt düştü. Kurt düştüğü zaman devler Beyt-ül-Mukaddesi yaparlardı. Bu devler Süleyman Peygamberin (as) öldüğünü anladıktan sonra dağılıp gitmişlerdir.





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 31 Ağustos 2024, 18:41:12
BEYT
Niceleri << Ben'im dedi ve gitti.
Birisi kılmadı sözünü isbât
Toprak içinde zerre zerre yatar
Muntazır, ne vakit ola arasât..

Ey kardeşim! Eğer aklın varsa senden evvel gelenlerin hallerini düşünmek sana nasihat olarak yeter.
MÜELLİFİN BEYTİ
Davul vurdu. Sâriban kalktı, göçtü kervan.
Dur kardeş dur! Nice yatarsın? Ayağa kalk uyan.
Çevre yanın çağrışıp göçüp gider, sürün sürün.
Sen daha kendine gelmezsin ey nefsine uyan.

Hikâye:

Bir gün bir kavim gelip Efendimiz (sav) dediler ki:
- Yâ Resûlullah (sav) Bize nasihat ver.
Efendimiz (sav) buyurdular ki:
Sizden ölenler var mı?
Onlar:
- Evet, yâ Resûlullah (sav) ölüm olmayan yer bulunur mu ?
Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- Şimdi gidin. Size nasihat olarak ölüm kâfidir. Ölümlü dünyada herkes ölüp gitmektedir. Sizde bir gün ölüp gideceksiniz. Ölenlerin, hayırlı ve şerli olanları var. Siz hayırlılardan olmaya gayret gösterin. Ölenlerin şerlilerinden olmayın.
Devamla:
Düşünelim ki, şu yerim-yurdum, malım-mülküm deyip duranlar mâmur ettiklerini bir gün gelip bırakıp gitseler gerektir. Onların imar ettikleri bir gün gelip baykuşların öttüğü viranelere dönse gerektir. Elindeki ve hazinedeki işin sonunda senden alınıp bir başkasına verilecektir. Böyle devam edip gider. Sana da o gün yaklaşıp durmaktadır buyurdular.





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 04 Eylül 2024, 23:18:28
Aklı başında bir kimsesin. Bu durumda ihtiyar kendi elinde iken o malı tasadduk et ve Hak yoluna sarfet. Böyle yaptığında Hak Teâlâ (cc) katında bir mertebe hâsıl olur senin için. Yukarıda da söylenildiği gibi  kazandıklarını sonunda harcayamadan  bırakır gidersin. Bıraktığında başkasına, o da bir başkasına bırakır gider. Yığdığın malların sana hiç bir faydası olmadığı gibi zararı olur, azaba ve sorgu-suâle tâbi tutulursun. Bu durumda gevşek davranmak olmaz.
Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?
O da yalan, bu da yalan, var biraz da sen oyalan.

Âyet-i Kerimede buyurulur ki:
<< Onların ecelleri geldiğinde ne bir saat gecikir ne de öne alınır. ( Yunus sûresi, 50 )
Bu âyet-i kerimeyi hiç işitmedin mi ? Gafil bulunursun. Dolu dolu emellerden ne çıkar? Çokları bir çok emeller beslediler. Nail olmadan üzüntü içinde kabirlerini boyladılar. Ölüm bir ejderha gibi durmadan bizi yutuyor. Allah-u Teâlâ (cc) bizi yoktan var etmiştir. Yine işin sonunda yok olsak gerektir. Bizimle yâr olan bir gün bizden ayrılsa gerektir. Onun için işi sağlam tutmak ve ecel gelince kimseye aman vermeyeceğini hatırdan çıkarmayalım.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Eylül 2024, 22:07:34
Hikâye:
Dâvud (as)'un evinde bir merdiven vardı. Bu dört ayaklı merdivenle çıkacağı yere çıkardı. Bir gün abdest aldı ve namaz kılmak için taht üzerine çıkmak istedi. Orada bir müddet Allah (cc)'ına yalvaracaktı. Geldi o merdivenin ikinci basamağına ayağını koyar koymaz Melekûl-Mevt (Azrail (as) geldi.
Davud (as) Azrail (as)'e dedi ki:
- Yâ Azrail (as)! Bana mühlet ver. Yukarı çıkıp başımı secdeye koyayım. Başım secdede iken ruhumu kabzet.
Dâvud Peygamber (as)'e Azrail (as) mühlet vermeyince sana bana mühlet verir mi? iyi düşün kardeşim.
Dâvud Peygamber (as)'e dediler ki:
-Yâ Davud (as)! Bu dünyada bunca yıldır yaşadın. Nasıl gördün ?
Dâvud (as) buyurdu ki:
- Nasıl göreceğim? Bu dünya bir kervansaray imiş. Bir kapısından girdim öbüründen çıktım. Bu esnada ne kadar görmüş olabilirim?
Sonra ağladı.
Şimdi sende bunlardan bir ibret almalısın. Gören göz ibret alan gözdür. İbret almıyan gözü, gözden saymazlar.
Hak Teâlâ (cc):
<< Ey göz (basiret) sahipleri! İbret alınız.>> (el- Haşr sûresi, 2 ) buyurdu.
Gözünde ibret ve hikmet olmayan kimse hayvandır.
Ey kardeş! Bu dünyanın yalancı gayretine aldanma. Âhireti unutma. Ömrün nihayete erince Azrail (as) gelir, ölüm sopasıyla başına vurur. O zaman nefsin ve kalbin arasında bir perde olur. O perde yırtılınca kendinin bir canavar olduğunu görürsün. Adam değilmişin. O zaman şimdi insan suretinde olduğuna kimse itibar etmez. Çoklarının gönül yüzü canavar suretine döner. Zahiri yüzleri Efendimizin hürmetine olduğu gibi kalır. İnsan amelleri sebebiyle hangi vahşi hayvanın suretine sokuldu ise kıyamette de o surette ortaya çıkar.
<< Bu ümmette beden meshi yoktur, fakat ey zeki! Bil ki dil (gönül) meshi vardır.>> Mevlânâ.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 06 Eylül 2024, 23:20:37
İnsan kötü amelleri sebebiyle Azrail (as) geldiğinde yüzünü dönmüş olarak görürsün. Nitekim beni israil kavmine böyle olmuştur. Zahiri suretleri canavar suretine dönmüş idi. Allah-u Teâlâ (cc) korusun ki o zaman Allah-u Teâlâ (cc)'ya ne kadar yalvarır fer-yâd edersin ki seni Esfel-i sâfiline atmasın da Mele-i a'lâya alsın. Esfel-i sâfiline inen şeytanla beraber zincirlenir. O zincirin bir halkasının ağırlığı dünyadaki bütün demirlerin ağırlığı kadardır, işte ölümünü anan kimse böylece anmalıdır. Zira insan ölürken başına gelecek olanlar bunlardır.
Allah-u Teâlâ (cc)'nın öyle dostları vardır ki, Azrail (as) onların ruhlarını alırken ta'zim ve hürmetle alır. Zira Azrail (as) ruhlarını almaya gelince Allah dostlarının gönülleri iki cihanın muradından arınmış halde bulunur. Hak Teâlâ (cc)'nın muhabbetiyle de dolu bulunur. Azrail (as) Allah'ın dostlarının ruhlarını alırken tasasından yerinden duramaz. Kaf dağının arkasına kaçar, imanına kastetmek nerede kaldı? Mü'minler ve salihlerin canı yeşil kuşlar olup göklere giderler. Nurdan kandiller içinde otururlar ve kıyamete kadar o halde bulunurlar. Amma kafir ve münafıkların canı, kara kara kuşlar olur. Yerler altına girerler. Cehennem derelerinde oturup mesken tutarlar. Münafık kimdir? Diyecek olursan; İnsanın yüzüne bir türlü arkasından başka türlü söyleyip konuşan kimselerdir. Yukarıda da bu hususta malumat verilmiştir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Eylül 2024, 16:01:35
Ebû Hûreyre (ra) rivayet eder. Resul-i Ekrem Efendimiz (sav) buyururlar ki:
- Mü'minlerin ve salih kimselerin canları çıkarken iki melek hazır bulunur. Onu alır, göğe kaldırırlar. Gök ehli karşı gelip, çağrışıp duâ ederler ki bu bir temiz candır, yeryüzünden gelir. Dünya muhabbetinden meşguliyetten, kibirden âzâde salih ameller bu zatda çoktur. Hak Teâlâ (cc) sana rahmet etsin. Sen onu imaret ettin idi. Bu imaretin ibâdet, taat, hayr ve ihsan ile senin yerine götürülmeni sağlar. Dünyadan imansız gidenlerin canı çıkarıldıktan sonra melekler ona karşı gelirler. Çağrışıp derler ki: Bu bir habis-i murdardır. İbadet ve Hakk'a (cc) tâati yoktur. Allah'a ve Resulûne itaati yoktur. Dünya muhabbet ve sevgisinden dolayı imansız gitti. Bunu yukarı göklere götürmeyin. Aşağı atın. Cehennemin sıcaklığını hissetsin. Tâ kıyamete kadar bu hal üzere kalsın.>>
Bu büyük bir ceza ve dehşetli bir husustur. Ölümden sonra böyle niceleri vardır. Ölümü andıkça mümkün mertebe bunları hatırına getir, an ve zikret... O zaman maksat daha kestirmeden hâsıl olur.
Hak Teâlâ (cc) Kelâm-ı Kadiminde ölüm ve dirliği yarattığını buyurur.
<< Ölüm ve dirliği yaratan O'dur.>> ( el Mülk sûresi, 2)
Ölüm düşünüldüğünden daha büyük bir şeydir. Bütün yaratılanlardan daha büyüktür. Hepsinden heybetlidir. Her kim onu görürse, görür görmez hemen ölür. Ölümü andığında, onun heybetini öğren ve öğrendiğin gibi düşün. İşte esas ölümü hatırlama buna derler.
Ölümü Hak Teâlâ (cc) yaratırken gayet büyükçe ve dehşetli yarattı. Ölüm bütün ay, yıldız, canlı varlıktan büyük ve onların
hepsini içine alabilecek şekilde ve hepsinden heybetli ve dehşetli olarak yaratılmıştır. Onların hepsi ölüme baş eğerler. Ölümü Allah-u Teâlâ (cc) bütün mahlukattan evvel yaratmıştır. Canları ve bedenlerden dört bin yıl evvel yaratmıştır.
Nitekim Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Allah-u Teâlâ (cc) ruhları tenlerden dört bin yıl evvel yaratmıştır.( Burada dört bin yıl tâbiri çokluktan kinaye olabilir.)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 09 Eylül 2024, 00:14:37
Rızıklarından da ölüm üç bin yıl evvel yaratılmıştır. Ölüm bütün ağız ve dilleriyle birlikte ve bütün heybetiyle sende bir defa bağırır. Bu sedadan bütün Melâike korkar-ürker. Teşbihlerini unuturlar.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- O işittiğiniz gürültü ölümün gürültüsüdür. Yerde ve gökte olanlar bu ölüme düçâr olacaklardır.
Nitekim Kuran-ı Kerimde buyuruldu.
<< Her nefis ölümü tadacaktır.>> ( Âl-i İmran sûresi, 185)
Melekler dediler ki:
- Ne olaydı yâ Rabbi (cc) biz onu göreydik.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu:
- Hazır olun şimdi görürsünüz.>>
<< O anda Hak Teâlâ (cc) Ölüme emredip yâ ölüm, kanatlarını aç, ağzını ayır, heybetinle görün meleklerime..
Bu emir üzerine ölüm hemen harekete geçti, uçtu ve bu meleklere kendisini gösterdi. Ne zaman ki melekler ölümü bu heybetiyle gördüler, akılları başlarından gitti. Bir sene o hal üzere ölü gibi yattılar. Sonra kendilerine gelip ayıldılar.
( Lezzetleri darmadağın edeni ( ölümü ) çokça hatırlayınız.( Hadis )
- Yâ Rabbi! Ölümden daha heybetli hiçbir şey yarattın mı dediler.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Bütün yarattıklarımın arasında ondan daha heybetli ve büyük bir şey yaratmadım.
Allah-u Teâlâ (cc)'nın emriyle ölüm yerine varıp, oturdu. Meleklere buyurdu ki:
- Yâ Azrail (as) var sen ölümün üzerine müvekkel ol. Kullarımın canını almanı emrettiğimde ölümü onun üzerine iletirsin o kimse ölür. Ölümün lezzetini de tadar.
Varıp ölüme Azrail (as) dedi ki:
-Yâ ölüm! Hak Teâlâ (cc) beni sana gönderdi. Allahın (cc) kullarının canını aldığım zaman o kimselerin üzerine seni iletsem gerektir. Sen de itaat et.
Ölüm der ki:
- Hoş geldin! Allah'ın (cc) emriyle ben de sana mut'i olurum. Amma seni de öldürsem gerektir. İsrafil (as), Cebrail (as) ve bütün yer-gök halkını öldürsem gerektir.
Azrail (as)'e muti oldu. Azrail (as) de ölümü Allah-u Teâlâ (cc)'nın dilediği yere iletir.




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Eylül 2024, 00:38:04
Herkese ölüm gelir ve herkes ölümü görecektir. Ölümü gören kimse fâni olur. Toprağa girer, toprak olur. Ölümü vasfetmek, kalemin kârı değildir. Bu kadar söylemek kâfidir. Maksat, nefse ölümün heybeti hakkında bir nebzecik bilgi vermektir. Bu
husus-ta nefislerde bir bilgi ve korku hâsıl etmektir. İnsanı dünyadan ve dünyaya tapmaktan koruyup, âhiret amelleriyle meşguliyete da'vettir.
Ölümün ne şekilde olduğunu anlamak için ölenlerden sormak gerektir. Ölmeden evvel ölen kimseler sağlıklarında ölümle buluşmuşlardır. << Mûtû kable men temûfû>> makamına erişmişlerdir. Kendilerini toprak mertebe ve makamına koymuşlardır. Kanaat kuşağını kuşanmışlardır. Dünyanın lezzetinden el çekmişlerdir. Onlar fukarâ-i sabirindirler.
Bir kişi öldükten sonra başına neler gelir biraz da bu husustan bahsedelim:
Öldükten sonra sûal-cevap vardır. Teneşire konulunca sûal-cevap vardır. Ondan sonra kabir azabı vardır. Bunlar ölümü müteakip insanın karşılaşacağı büyük köprü ve tehlikelerdir. Ondan sonra yer altında yatmak, çürüyüp toprak olmak ve azaplara dûçar olmak vardır. Ondan sonra kabirden kalkıp mahşer yerine gitmek vardır. Sonra haşr başlar. İnsan mahşer yerine gitmek üzere kalktığı anda ya insan suretinde veya hayvan suretindedir. Sonra arasat meydanında bir ayak üzerinde olup soru-suâlden sonra mizan (terazi) kurulur. Herkesin ameli tartılır. Boynuzlu koyun boynuzsuz koyuna bigayrı hakkın vurduğu için hesaba çekilir. Haklı hakkını alır. Kuvvetli karınca kuvvetsizi haksız yere ısırdığından dolayı sorguya çekilir. Hak Teâlâ (cc) adaletle hareket ederek zayıfın hakkını kuvvetliden alıverecektir. 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Eylül 2024, 18:49:01
Hazreti Ali (kvc) buyururlar ki:
- Hak Teâlâ (cc)'nın adli mahşer gününde şöyledir ki, sonbaharda yapraklar döküldüğü zaman alttaki yaprak üstteki yaprağın altında bulunduğu için Allah-u Teâlâ (cc) emreder, üstteki yaprak altta ve alttaki yaprak üste çıkar. O yaprak dünyada iken öbürünün üstünde ne kadar yattı ise mahşer gününde öbürü onun üstünde o zaman miktarı yatar. Bu adalet tahakkuk ettikten sonra mahlukatın kimisi fâni olur. Kimisi de Sırat köprüsünden geçip cennet veya cehenneme gider.
İşte ölümü düşünen kimse dahi aklına getirip düşünmesi gerekir. Bu hususta âyet ve hadisleri de zikredelim ki iyice kalbin kanaat getirsin. Nefsin insafa gelsin. Bu sayede bu kitabın yazarına ve emeği geçenlere hayır dûa edesin.
Birisi öldüğü zaman alıp kabre götürürler, toprağa gömerler. Kabir ya cehennem çukurlarından bir çukurdur veya cennet bahçelerinden bir bahçedir. Çünkü Efendimiz (sav) bir hadislerinde böyle buyurmuşlardır.
Kabir; karanlık, yalnızlık ve nedamet evidir. Lâkin nedamet ve mihnet kabre girmekle değildir. İnsan suda boğulsa, ateşte yansa, yer ile gök arasında muallak durursa da, kabirde olması melhuz olanların mutlak olması gerekir. Bâzı rivayetlere göre mü'minlerden iman ile gidenler kabir azabı görmeseler gerekir diye bir kayıd vardır. Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi kabir azabı görmeden cennet ve cemâliyle müşerref olabilen kullarından eylesin, âmin...

MELHUZ: Beklenen, Düşünülen, Umulan manalarınadır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Eylül 2024, 23:49:36
Hikâye:
Evvelki zamanlarda bir padişah vardı. Dünyaca gayet ulu bir padişah idi. Bir gün şiddetli bir hastalığa müptelâ oldu. Tebaasını hep çağırdı. Vasiyet etti. Dedi ki:
- Ey benim vezirlerim! Ey yaranlarım! Oğullarım ve kullarım! Beni görün ve benim hâlime bakın, ibret alın. Bu fâni yalancı beyliğe aldanmayın. Bu fâni lezzetlere gönül vermeyin, âhiret amellerine fırsat elde iken çalışıp gayret edin. Yoksa benim gibi olur nedametler edersiniz. Ölüm insana aniden gelir. Ölüm gelince insan şaşırır. Ölüm arslanı insanı pençesine alır, hiç aman vermez. İnsan dört yana baka kalır. Son pişmalık fayda vermez. Tevbeyi hiç elden bırakmamak gerekir.
Bu pâdişâh ölürken nasihat etti ve dedi ki:
- ben öldükten sonra beni kabire koymayın. Zira ben kabirden ve kabir azabından korkarım. Ben başkalarına çok zulmettim. Başkalarını çok incittim.
Etrafındakiler dediler ki:
- Ne yapmamızı istersin?
Cevaben dedi ki:
-Sarayımdaki odalardan birine koyun beni. Büyükçede bir tabut yapın, beni o tabutun içinde odaya bırakın. Tabuta su girmeyecek şekilde muntazam yapın. Bir kaç gün geçtikten sonra tabutu sağlam bir iple odanın ortasına asın. Sonra ruhunu teslim etti.
Pâdişâhın dediğini yerine getirdiler. Sağlam bir ağaçtan büyücek bir tabut hazırlayıp o ulu pâdişâhı tabutun içine soktular. Odalardan birinin içine bıraktılar. Bir müddet sonra da odanın içine tabutla beraber astılar. Bir gün aşkam oldu, herkes uykuya daldıktan sonra bir avaz işitildi. gayet heybetli idi. Hep saraydakiler kalkıp korku ile sesin geldiği tarafa koştular. Varıp tabuta sarıldılar, tabutu indirip açtılar. Gördüler ki pâdişâhın başını büyük bir kara yılan kapıp yutmuş. Bu yılan öyle bir yılan idi ki bunun gibi yılanı o havalide o vakte kadar kimse görmemiştir. O ulu pâdişâhın başını o yılanın ağzından zorla çıkardılar, yılanı öldürdüler. Başı eski şekliyle gövdeye bitişdirdiler. Tabutu güzelce kapatıp yine eskisi gibi yerine güzelce astılar. Lâkin ertesi gece tekrar aynı şekilde bir avaz ve çığlık duyuldu. Tekrar tabutu indirdiler. Bu sefer o yılan o pâdişâhı yarı beline kadar yutmuş. Yine pâdişâhı yılanın ağzından çıkardılar. Yılanı telef ettiler, tepelediler. Tekrar pâdişâhı eski haline koydular. Tabutu odanın ortasına astılar. Ertesi gün oldu, yine geceleyin bir çığlık işitildi. Herkes uykudan kalkıp koşuştular. Bu sefer yılan pâdişâhı bütün bütün yutmuş. Yılanı tepelediler, pâdişâhı çıkardılar ki kap kara kömür gibi oluvermiş. Sabahleyin varıp zamanın âlimlerine bu halleri anlattılar.
Âlimler tevil ettiler ve dediler ki:
- O yılan onun amelleri sebebiyle ona musallat olmuştur. O nerede olsa yetişip yakalar.
O havalinin insanları bu hâdise üzerine iyice anladılar ki insan ne ameller işlemişse ondan kurtuluş yoktur. İnsan öldükten sonra nereye konulursa konulsun netice değişmez. Bunun üzerine mezarlığa vardılar bir çukur kazdılar ve pâdişâhı oraya gömdüler. Böylece Hakkın emrine razı oldular.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Eylül 2024, 02:16:23
Hikâye:
Bir gün Abdulhamit bin Mahmud bin Abbas'ın yanında otuyorlardı Bir kafile hacca gitmek niyetiyle yola çıkmışlar, o civardan geçerken arkadaşlarından biri ölmüş, o civarda mezar kazıp defn edecekleri sırada kabrin içinden dolu dolu yılanlar çıkmıştı. Yılanların ardı arkası kesilmiyordu. Başka yeri kazdılar. Oradan da yılanlar çıktı. Nereye mezar kazdılarsa oradan yılanlar çıktı. İşin sonunda Abbas'ın huzuruna geldiler. Bu durumu anlattılar. Dedi ki:
- O yılanlar o kimsenin amelleridir. O kimseyi varın yılanların içine bırakın.
Varıp bir kabir daha kazdılar. Yine onda da yılanlar çıktı. Sonunda o ölüyü yılanların içine koydular.
Azizim! Var bundan kıyas et ki kabir azabı vardır. Yer değiştirmekle bundan  kurtulmak mümkün değildir. Kabire girmemekle de kurtulmak mümkün değildir! Kabirde olması mukadder olan azab nereye gömülsen seni yine bulur.
Şimdi sen de amelini burada iken güzel et. Nefs-i emmârenin çirkin huylarından kendini muhafaza et. Nefs'in güzel huylarıyla huylan. Tâ ki kabrin sana cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.
Şeyh Safi (ra) derki:
- Bir gün bir kimse kalbini kötü huylardan temizlemeye niyet etse ve gece gündüz Lâ ilâhe illAllah demekle meşgul olsa ve kalbini tamamen temizleyemeden ölse o kimseyi kabrine bıraktıkları zaman zikrettiği o zikirler geiir ona arkadaş olurlar. Kabrinde ona zarar ve azab verebilecek haşeratı yılan vesâir azab ve işkence mahlûklarını yakar yıkar mahveder. O kişi selâmete erer.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Eylül 2024, 00:12:47
O ne güzelliktir ki onun cilvesi ruh ve gönül perdelerini yakar. Ve o ne nurdur ki onun parıltısı iki cihanın karanlığını def'eder...
Bu nûr o zikrin nurudur. Sana gelir kabrinde arkadaş olur. Bir kişi ölse, götürüp kabrine koysalar, o ölü Allah'ın (cc) emriyle dirilir, ruhu gelir bedenine girer.
Hak Teâlâ (cc) Kuran-ı Keriminde buyurur ki:
<< Ey bizim Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün ve iki defa dirilttin.>> ( El-Mü'min sûresi, 11 )
Yâni bir kere öldürdün, kabire geldik. Bir daha dirilttin, bu defa da mahşer yerine geldik.
Bir kimseyi kabrine koyunca o kimse kabirde dirilir. Doğrulur ve oturur. Etrafına bakar ki yanında, karşısında ve etrafında dopdulu kimseler var. Bu meyyit bunları görünce der ki:
- Kimsiniz, kimlersiniz? Size kimler, derler? Siz benden önce buralara gelmişsiniz.
Onlar derler ki:
- Biz senin iyi ve salih amelleriniziz. Senden evvel geldik ki, sen burada yalnız kalıp korkup ürkmeyesin.
Lâkin o kabre varanın amelleri hoş değil de çirkin ise gelip kabri içine girince görür ki, her yanına çirkin yüzlüler ve korkunç suratlılar, çirkin kokulular dolmuşlar.
Bunlara sorar:
- Siz kimlersiniz? Benden de evvel gelmişsiniz. Buraya toplanmışsınız.
Onlar derler ki;
- Biz senin işlediğin yaramaz amelleriz. Sen hâli hayatında iken şeriata muhalif ameller işledin ya, işte biz onlarız.
Onlardan sonra Münker ve Nekir denilen iki melek gelirler. Kök dişleri yeri yarar. Avazları katı, gözleri gök.. Sesleri gök gürlemesi gibidir. Gözlerinden yıldırımlar ve cehennem ateşleri fırlayıp çıkıyormuş gibidir. Gelip sorgu-suâl  sorarlar. Suâl sordukları cevap verebilirlerse: << Allah seni gözün aydın olduğu halde ni'metler içinde sabit kıldı.>> derler. Kabrine çiçek ve güzel kokular serpilir. İpekli elbiseler verilir. Kur'anın nuru o kimseyi bulur. Kur'anı bilmezse Hak Teâlâ (cc) ona kereminden ameli dolasıyla nur gönderir, kabrini nurla doldurur. Rahmet hazinesinden tâ kıyamete kadar rahatlıkla huzur içinde yatar, uyur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Eylül 2024, 18:35:44
Eğer şerli amelleri bulunursa suallerine cevap veremez. Men Rabbüke ( Rabbin kimdir ) suâline Lâedri ( bilmiyorum ) diye cevap verirse soru soranlar da Lâ dereyte (Sen bilmedin) diye cevap verirler, kabrini daraltırlar. Şöyle ki eğe kemikleri birbirine geçer. Ateşleri ve yılanları üzerine salıverirler. Bunlar tenini yerler. Kemiğinde et bırakmazlar. Gözsüz ve sağır bırakırlar. Melekler gelirler demirden çekiç ile o kimseyi döverler. O kimse o kadar feryâd edip bağırır ki onun avazını ve feryadını kimseler işitmez. Onu kimse de kurtaramaz. Bütün yaratılanlar onun feryadını işitirler. Lâkin insanlar ve cinler de işitmezler.
Aziz kardeşim! Sen dilersen bu kabir azabından emin olabillirsin. Lâkin burada söylenilenlere kulak vermen gerek. Şu dört hususa dikkat et. Bu dört şey herkese gereklidir.
1- Beş vakit namazı vaktinde edâ edesin. Cemaatle kılıp hiç geçirmeyesin.
2- Kur'an-ı Kerim okuyasın.
3- Sadaka veresin.
4- Efendimize (sav) salât-û selâm okuyasın.
Bu dört hususa sadakatla riayet ve devamla beraber şunları da sakınasın:
1- Yalan söylemek.
2- Sidik ve meni damlalarından ve bunların üzerine sıçramasından sakınmak.
3- Emânete riayetle, hıyanet etmemek.
4- Gıybet etmemek.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Eylül 2024, 01:08:41
Hikâye:
Sûfyan-ı Sevri (ks) adında bir şeyh vardı. Onun yanında ölüm anıldığında öyle ağlardı ki bir kaç gün kimse ondan bir şey
bir menfaat bekleyemezdi. Kendinden geçer, yataklara düşerdi. Birisi bir şey sorsa ( Lâedri )( bilmiyorum ) diye cevap verirdi. Bunun sebebi, ölüm anıldığı zaman kendisi öldüğü zaman başına gelecekleri bir bir anardı. İnsan ölümü andığında böyle anması gerekir. Böyle hareket edildiğinde nefs-i emmâre ıslâh olur.
Ölüler derler ki:
- Bizi bırakmıyorlar ki dünyaya çıkıp namaz kılalım. Bir kerre de olsa Lâilâhe illAllah ( Allah'tan başka İlâh yoktur ) diyelim veya bir kerre de olsa SûbhanAllah ( Allah-u Teâlâ (cc)'yı noksan sıfatlardan tenzih, kemâl sıfatlarıyla muttasıf ) olduğunu söyleyelim. Ömürlerini gaflet içinde geçirenler bizim gibi pişman olacaklardır. Geçen ömürleri için âh edip hasret çekeceklerdir.
Şimdi aziz kardeşim, ömrünü zâyi etme. Boşuna harcayıp geçirme. Bu ömür denilen şey ulu bir sermayedir. O sermayeyi zâyi edip kötü bir metâa verme. İtibar bulabileceğin metâalara ver o sermayeyi. Allah-u Teâlâ (cc)'ya ancak böyle yakınlaşırsın. Zira bu amellerin nuru ebedi olarak kalır. Senden ayrılmazlar, iyi ameller sahibini cennete alır götürür. Kat'iyyen bırakmaz. Cehenneme lâik olan kötü işler de sahibini cehenneme sürükler götürür. Allah-u Teâlâ (cc) bizi korusun. Meselâ bir kimse kibirli, cimri, hasedci, şehvetine uyucu, hevâ-hevesine tabi... işte böyle kimseler bu çirkin huyları sebebiyle cehennemi boylarlar. Bunlar nefs-i emmârenin yedi tane çirkin sıfatlarıdırlar. Hak Teâlâ (cc) bunları yedi tamu ( cehennem ) den alıp nefs-i emmâre sahiplerine vermiştir. Efendimiz (sav) buyurur ki:
- Bir kimse yüz yıl oruç tutsa, bütün geceyi namaz kılmakla geçirse, lâkin kendisinde bu çirkin huylar bulunsa o kimsenin yeri cehennemdir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Eylül 2024, 16:48:06
Ey gafil! İşte önünde öyle bir gün sana yaklaşmakta ki bu güzel huylar, güzel sıfatlar, güzel ameller sana gayet gereklidir. Bu güzel huylara rağbet et, kadirlerini bil. Yarın hâlini görürsün. Bu dünyada hor ve miskin olanları görür horlar ve hâkir tutarsın. Onların yarın aziz ve sultan olacaklarını hiç hesaba katmazsın. Onların sultanlığı o amel-i salih ile meşgul olup miskin olduklarından neş'et ettiğini unutma.
Bu dünyada nice sultan olanlar, aziz olanlar yarın kıyamet gününde hor ve zelil olurlar.
Süleyman Peygamber (as) Allah-u Teâlâ (cc) hazretlerine der ki:
- Yâ Rabbi (cc)! Bu fukaranın salihlerini böyle seversin, âhirette bunlara ne türlü mertebe ve rütbe verirsin yâ Rabbi (cc) bunu bana bildirirmisin?
Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Yâ Süleyman (as)! Fakir ve salih kullarıma ne vereceğimi ben bilirim. Hem fakir olan sâlih kullarımın bâzısını yarın cennette peygamberlerimle yoldaş edeceğim. Her bir fakir bir Süleyman (as) ile bir tahta oturup yiyip içecektir.
Süleyman (as) der ki:
- Yâ Rabbi (cc)! bana o hususu bildirir misin?
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Yâ Süleyman (as)! Eğer seninle cennette beraber olacak olan fakiri görmek istersen ikindi vaktinde şehrin kuzey tarafına çık, orada karşılaşacağın kimse senin cennette arkadaşındır.
Süleyman (as) ikindi vaktinde şehrin o tarafına çıktı. Gördü ki bir fakir arkasına odun yüklenmiş gelmektedir. Eski bir kürk giymiş, bir ip kuşanmış, eski bir takke giymiş gelmektedir. Geldi ve bir yere oturdu, biraz dinlendi. Süleyman (as) ileri vardı, ona yaklaştı, selâm verdi. O kişi dedi ki:
- Aleykesselâm yâ nebiyAllah.
Süleyman (as) dedi ki:
- Bu odun nedir?
Pir dedi ki:
Odun satarım. Oğlancıklarıma nafaka ederim.
Süleyman (as) dedi ki:
-Benimle gel, ömrümüzü beraber geçirelim. Bir arada ve bir evde oturalım, sofrada beraber yemek yiyelim. Ben nasıl sultan isem, sen de öyle sultan olur, ihtiyarlık zamanında şu zahmetlere giriftar olmaktan kurtul ve rahat et.
O ihtiyar Hz. Süleyman (as)'a baktı, gülümsedi ve dedi ki: Yâ Süleyman (as)! Bu kavgadan, bu saltanattan insana ne fayda olur? Allah-u Teâlâ (cc) sana padişâhlık ve Süleymanlık verdiyse bana da fakirlik ve feragat vermiş. Süleymanlığın (as) sana mübarek olsun. Bana fakirliğim yeter, ben halimden memnunum. Minnet Allah-u Teâlâ (cc)'yadır.
Süleyman (as) dedi ki:
- Gel. Şimdi sana her gün bir kaç akça vereyim. Hem oğullarına birer kaftan vereyim.
O pir dedi ki:
- Yâ Süleyman (as) Var git. Ben fakirliğime razıyım ve şükrediyorum.
Süleyman (as) dedi ki:
- Ey azizim! Sen cennette bana arkadaş olmaya lâyıksın.
Ey kardeşim! Senin beğenmeyip hakaret dolu bakışlarına hedef edindiğin o fakir kimseler yarın cennette hangi peygamberlere arkadaş olacaktır, biliyor musun ? Senin gibilerin pek çoklarını cehennem ateşinden Allah'ın izniyle kurtarırlar. Sen zanneder misin ki seni istediğin gibi serbest bırakırlar? Her kimsenin ameli ister şer ister hayır olsun elbette ve elbette teftişe tâbi tutulacaktır. Meselâ; şimdi sofisin. Hırkayı giyersin. Bunlardan da hesaba çekileceksin. Sen ki bu hırkayı kibir ile mi yoksa hakiki derviş olmak için mi giyersin? bundan da sorulursun. Zira herkeste yâni sofilerde ve diğer kimselerde de kibir olabilir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Eylül 2024, 01:13:21
Sen kibirliliği köşklerde oturmakla, iyi elbiseler giymekle, iyi ve nefis yemekten başka yerlerde bulunmayacağını mı zannedersin? Yüksek surlarda da kibir olur. Senin kibrin ne olduğunu bilmen gerektir. Kişi kendini kibirden muhafaza edebilmesi için kibri iyi bilip öğrenmesi icap eder. İlerde kibir mevzuunda mufassal malûmat verilecektir. Biz şimdi nefs-i emmârenin kötü sıfatlarından bahsetmekteyiz. Nefs-i emmârede kötü sıfatlar çoktur. Bunlar Allah-u Teâlâ (cc)'nın reddettiği bin türlü sıfatlardır. Bunlar birbirlerinden doğarlar. Lâkin bu yedi sıfat o bin sıfatın aslı ve menşe'idir, hepsi ona tâbidir. Lâkin hepsinin aslı dünyayı sevmektir. Dünyayı sevmek, bunların menbaı, kaynağı ve anası mesabesindedir. Meselâ, kimin ki azalarından başı kesilirse, ona göz, dil, dudak dahildir, hepsi kurur gider. Nefs-i emmâreden de dünya sevgisi ancak tamamen giderildiği taktirde bütün kötü sıfatlar kurur gider. Yukarıdaki misalde olduğu gibi...
Azizim! Bir kişi ölünce kabre girmeden önce bir çok yerlerde sorgu suâle tâbi tutulur. Bunların birincisi ölü yıkamaya götürülürken, teneşir üzerine konulduğunda Hak Teâlâ (cc) azametiyle o ölüye der ki:
- Ey kulum! Seni ben dünyaya gönderdim. Ömür verdim. Sağlık verdim. Bu ömrü çürüttün, sağlığı sürdün, rızkı yedin, kime ibadet ettin? Kime taptın, kimin kapısına varıp dert yandın?
Hazırlığını tamamladın mı? hazırlanmak demek; nevalardan beri olmak, dost yolu üzere olmak demektir.
Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Hevâ ve hevesine tâbi olma. Tâbi olursan (onlar), seni Allah-u Teâlâ (cc)'nın yolundan çevirir.>>( Sâd sûresi, 26 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Eylül 2024, 16:25:30
Hayalperest olmak, putperest olmaktan, putperest olmak, ateşe tapmaktan, buzağıya, aya, güneşe tapmaktan daha berbattır. Zira puta tapmak küfür olmakla beraber bâzı insanı fitneye sevketmez. Hevâ ve hevese tâbi olmak kibir, ucub ve hased ile beraber insanı fitneye sevkeder ve orada bırakır. Fikir edip gör ey kardeş! İnsanı şeytan azdırır. Peki şeytanı kim azdırır? Şeytan kendi kendiliğinden azmadı ya? Nefsine ve hevâsına tâbi oldu da ondan azdı. Kibir, hased ve kendini beğenme illetine tutuldu. Âdem Peygambere tâzim secdesi etmedi, azdı. Allah-u Teâlâ (cc)'nın emrine muhalefet edip şeytan oldu. Sonra Hak Teâlâ (cc) şeytana dedi ki:
- Hevâ ve hevesine uyma. O hevâ ve heves seni benim yolumdan çevirir, saptırır.
Azizim! Sen de hevâ ve hevesini terk et. O zaman gör ki kör şeytan seni azdırır mı, yoksa azdırmaz mı? Hak budur ki, azdırmaz. Şeytan bütün yolları hattâ insanın eti ve derisi arasındaki damarlara kan yürür gibi yürür. İnsanı azdırır amma hevâ yolundan gelir de azdırır.
Bel'am ibni bâûre'ye hevâ ve heves yoluyla şeytan geldi, avret telkin etti. Hz. Musa (as) üstüme gelmesin, diye dua eden bel'amı işte bu tarikle iğvâ edip azdırdı. Bel'amı dünyadan imansız olarak çıkardı. Hevâsına uydu. Fitneye arkadaş oldu. Sonunda dünyadan imansız gitti. Bunca ulemâ, sulehâ, meşâyih ve avamı, şeytan hevâ yolundan girip azdırdı, saptırdı. Her kim hevâya uyarım da şeytan beni azdıramaz derse, yalan söyler. Şimdi her kim şeytandan emin olmayı isterse hevâyı terk etsin.
<< Nefsin isteklerinden hedefin fânilik içinde fânilik olmalıdır ki, beka içinde bekayı elde edebilesin...>>
Ey işini bilmeyen bi çare! Sen nefsinin hevâsından geçemezsin.
Bu it nefsini alıp meşâyihin kapısına var. Meşâyihin himmetinin suyuyla susuz kalmış gönlünü sulayasın.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Ekim 2024, 02:21:24
Seni teneşir üzerine yıkamak üzere bıraktıklarında Hak Teâlâ (cc) sana sorar; sen sorulanlara nasıl cevap vereceksin? Verdiğin rızkı yedim, senden başkasına tapmadım, senin kapından başka kapıya vardığımda aç kaldım, yalın ayak kaldım, kanaat köşesinde sabır cübbesine başımı çektim oturdum. Senin verdiğin kısmete ve rızka razı oldum. İbadet ve tâat üzere can verdim, diyebilecek misin? Böyle cevap vermeyip de korkudan durduğun yerde delice bulunup her bir kılından çeşme gibi terler revân olup dilin damağına yapışıp verecek cevap bulamazsın, yüzün kapkara olur, canın firak ateşine yanıp senden ötürü diyeler ki:
- Budur o yüzü kara, günahkâr kulun. Senin verdiğin ömrü, yok yere yele verdi, heba etti, çürüttü. Senin verdiğin rızkı yedi. Dünya ulularının kapısına seyirtti, oralardan ayrılmadı. Dünya muradı için âhireti terk edip ve senin dileğini bırakıp oğlunun ve kızının arzularını takip ederdi. Kendisine bu sualler sorulduğundan utandı da yüzü karardı.
Ey aziz! Teneşir tahtasında bu sualler soruldukdan sonra ta kabre varıncaya kadar birçok yerlerde Hak Teâlâ (cc) kendi azametiyle, kendi sual etse gerektir. Acaba o zamanda senin hâlin nice olur? Bilir misin? Ben ne şekilde öleceğim? Diye hiç mi aklından geçirmezsin?
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Ekim 2024, 22:50:21
Ey aziz! cenazeyi kabre ilettikleri zaman aşağı kabre indirirler. O iki melekler ki - Münker ve Nekir - sana yukarıda dediğim gibi onların gözleri gök, yüzleri karadır. Kulakları sağır, nefesleri verilip alındıkça gök gürler gibi dehşetlidir. Burunları öter, gözlerinden yıldırımlar gibi ateşler fışkırır. Yerleri yararak şöyle heybetler içinde gelirler. Hak Teâlâ (cc)'nın izin ve müsaadesiyle yaklaşırlar. O meyyit (ölü) bunların gürültüsünden doğrulur ve oturur. Bakar görür ki kendisi bir çukur içinde yatmaktadır. Yanında da hiç kimseler yok. O iki melek karşısında dururlar. Ölü bunları görünce aklını kaybeder, ne yapacağını bilmez. Bu melekler biraz daha yaklaşıp sorarlar;
- Senin Allah'ın (cc) ve Peygamberin kimdir?
Eğer o kimsenin ameli iyi ise, yâni hayatında iken endişesi ve gayesi Hak (cc) ise korkmaz, der ki;
- Rabbim Allah'tır (cc) Peygamberim, ahir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa'dır (sav)
O zaman o melekler o mü'minin sol yanından cehennemi açarlar ve derler ki: << Soluna bak.>>
O ölü soluna bakar ve cehennemi görür ki; cehennem türlü türlü aletleriyle gürleyip durur.
O melekler derler ki;
- Korkma! Dünyada dünyanın izzetine, hürmetine, bereketine, tatlı yemeğine, içeceğine aldanıp amel-i saliih işlemeseydin şu gördüğün cehennem yerin olurdu. Çünkü amel-i salihin bize doğru cevap vermeni sağladı. Şimdiden sonra sana korku yoktur. Ölüm acısını görüp durmakta, hastalık acısını çekip durmakta idin. Kış günlerinde soğuk su ile abdest alıp durdun. Sıcak günlerde oruç tutup aç susuz kaldın. Şimdiden sonra yat, dinlen derler.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Ekim 2024, 17:56:37
Sağ tarafından cennete bir pencere açarlar. Oradan cenneti ve cennetin güzel kokularını seyreder ve hem de koklar. O mevta cennetteki makamını görür ve mahşere kadar seyreder. Münker ve Nekir sağ tarafa doğru yürür ve uzaklaşır. Ölü onların ardısıra bakakalır. Bu sebeptendir ki bâzı ölülerin boynu sağ tarafa doğru meyyaldir ve o halde bulunur. Bu şekil olması hayır alâmetidir. Amelleri kötü olan kimselere Münker ve Nekir gelirler sorarlar:
- Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir?
Onlar cevaben:
- Rabbimiz de sizsiniz, Peygamberimiz de sizsiniz, derler.
Böyle kimseler dünyada iken yalan söyleyen, bulduğunu helâl-haram demeyip yiyen kimselerdir. Böyle kimseler dünyada iken dünya beylerinin, devlet ve hükümet büyüklerinin kapısından ayrılmayan, onlar ne derse tasdik ve tatbik eden kimselerdir. Bunlara yaltaklık ve bunların emirlerini dinin emirlerine aykırı da olsa doğru diye yerine getirmek isteyen kimselerdir. Bunlar için de burada söylenilenler güzeldir. Bunlar böyle söylerlerse kendilerinin kurtulacağını sanırlardı.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 21 Ekim 2024, 02:33:01
Hikaye:
Râbia el- Adeviyye veya Râbia el-Bedeviyye
adında bir hatun vardı. Bu hatun âhiret hâtunlarından idi. Allah-u Teâlâ (cc), ondan razı olsun. Bu hâtunu kabire koyduklarından Münker ve Nekir geldiler:
- Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? diye sordular.
Rabia hatun dedi ki:
Bunca yıllardır ki dünyada yürüdüm. Bütün ömrüm boyunca Allah'ımı (cc) ve Peygamber'imi (sav) unutmadım da şurada öleli birazcık zaman oldu, hemen unutu mu verdim? Siz öyle mi zannedersiniz. Benim Rabbim Allah (cc), Peygamberim Hz. Muhammed'dir (sav). Varın da onlara sorun ki acaba beni kabul edecekler mi? Varın gidin de siz Allah-u Teâlâ (cc)'ya ve Resulûne (sav) sorun. Belki kabul etmeyiverirler.
Bu esnada nida gelir ki:
- O kadına dokunmayın. O bizim bilişimiz ve dostumuzdur.
Azizim! Dilini doğru öğret. İki dilliliği, yalancılığı terk et. Bunlar münâfıkın alâmetlerindendir. Bu sıfartlarla muttasıf olanların yeri cehennemdir. Zira o cenazenin amelleri iyi olmadığından suallere cevap veremez, şaşırır, aklı dolaşır. Orada yalancılığı gözünün önüne gelir ne yapacağını şaşırır. Münker ve Nekir'in heybetinden dili dolaşır. Bütün bütün yanlış cevap verir.
Böyleleri zannederler ki yalan cevaplarla kendilerini sual meleklerinden kurtarırlar. Heyhat!. Aldanan var mı?  Karşısındakiler melek. Bu sebeple Allah'ımız (cc) sizsiniz der. Aklı sıra melekleri aldacak.
Melekler cevap verirler ve derler ki;
- Yanıldın behey mel'un. Dünyada olduğu gibi aldatabileceğini mi sandın?
Sonra ellerindeki topuz ile bir defa vururlar. O kimsenin aklı başından gider. O meyyit, kurdun eline düşmüş, pençesine zebûn olmuş hayvan gibi acı acı bağırır. Onun, bu şiddetli avazını  yeryüzünde ne kadar canlı varsa hepsi işitirler. Yalnız insanlar ve cinniler işitmezler.
Bu meyyit bir müddet gaflet içinde kaldıktan sonra tekrar aklı başına gelir. Bu esnada tekrar hitab-ı izzet gelir.
-Vurun bu mel'una, dünyada iken beni unutur dururdu.
Onlar da vururlar. İkinci vurdukları da evvelki gibidir. Tekrar aklı başından gider. Bir zaman sarhoş gibi yattıktan sonra tekrar aklı başına gelir. Melekler o kimseye derler ki:
- Sağ yanına bak!
O kimse sağ tarafına bakar, cenneti, cennetlikleri, orasının güzelliğini, hurileri, gılmanları görür ve ne kadar imrenir. Ona derler ki:
- Ey bedbaht! Gör dünyada amel-i salih işleyip Mevlânın buyruklarını dinleyenler gibi sende  onun emirlerini dinleseydin, senin de makamın bunlarınkinden farksız olurdu. Şimdi bu azab ve işkenceyi devamlı olarak çek dur. Öbür yanına da bir bak, derler.
Soluna baktığı zaman, cehennemin o çirkin derelerini görür. Pek çok ve bitmeyen tükenmeyen azablarını da görür, korkudan tir tir titrer.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Ekim 2024, 01:38:44
- Dünyada amel-i sâlih isteseydin, nefsinin hevâ ve hevesine uymasaydın, gönlünü çürütüp dünya muhabbetleriyle dolmasaydın, nefs-i emmârenin çirkin çirkin huylarıyla huylanmasaydın, o gördüğün makam senindi. Şimdi elinden çıktı. Şimdi göreceksin ki cehennemin ateşi sana nasıl azâb edecek? şimdi tattığın azab, ona nazaran azıcıktır. Çoğunu cehennemde, oraya gittiğin ve cehenneme girdiğin zaman tadacaksın.
O ölüyü kabrinde sıktırırlar. Eğe kemikleri birbirine geçer, çatlar, patlar.
Sol tarafına doğru yürüyüp çeker giderler. Meyyitin boynu soluna döner ve öylece kalır. Bu da şerre ve cehennemlik olduğuna alâmettir. Böyleleri kıbleden de dönmüş olarak tâ kıyamete kadar azab içinde kalırlar. Her geçen gün onlara bir yıl gibi gelir.
Şimdi aziz kardeşim! Kelime-i şehadeti dilinden hiç eksiltme. Yarın Münker ve Nekir soru sorduklarında derhal diline ve aklına kelime-i tevhid gelir. Böylece senin cevabın kelime-i tevhid olur. Kelime-i tevhid ( Lâ ilahe illalllah )'dır. Mânası: Allah'tan (cc) başka ilâh yoktur. Her kim bu kelimeyi devamlı olarak söylese akıbeti hayr olur. Canı imanla çıkar. Ölümü anındaki durumu kolay ve mülayim olur. Bu dünyada bu kelimeyi çok söyleyenin, öbür dünyada da dilinden düşmez. Bu kelimeyi söylemenin faydaları pek çoktur. İleride bu hususta tafsilat vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Ekim 2024, 01:35:59
MÛELLİFİN BEYİTLERİ
Baş verip tevhidi koma zinhar
Can verip tevhidden ayrılma ey yâr.
Tevhid olur zira sermayen senin
Can içinde esas mayen senin.
Tevhidi zinhar terk etme aziz
Tevhid için gönlünü eyle temiz.
Her kim ki tevhidi yok, canı yok
Can mıdır o can ki onun îmanı yok.
Tevhid eden dildir, o yanılmayan
Tevhid edendir tamuda kalmayan.
Tevhid eden dile Hak tanık ola
Tevhid eden gözler uyanık ola.
Tevhid edeni oda yakmayalar
Boynuna onun zincir takmayalar.
Tevhid edenden kaçar şeytan-ı fain
Tevhid eden, mekr-i şeytandan emin.
Tevhid ehlidir Hakka doğru giden
Tevhidi bırakandır o eğri giden.
Her amel ki kılasın fevhid ile
Zerre ile tamamen yer göz dola.
Yerinin ehli kadar kılsan amel
Tevhid olmazsa hepsi olur zağal.
Tevhidi sen gaflet ile deme gel
Canı gönül ile tevhidi söyle gel.
Mü'minin tevhidi kaç yerde gerek
Canda gönülde ve hem dilde gerek.
Candan öte tevhide vardır makam
Hâs bilir onu veli bilmez onu avam.
Tevhidini muhkem eyle candan sen
Deme gel tevhidi dilde anca sen.
Muhkem olmak dilersen tevhidin
Tevhidi can ve gönülden berk edin.
Tevhidi muhkemdir o zât olan
Tevhidi muhkemdir onda şâd olan.
Tevhidin muhkem ise buldun hakkı
Tevhidin yok ise ebed oldun saki.
Şunlar kim dili söyler tevhidi
Canı bilmez nicedir tevhidin tadı.
O behâlın ( hayvan )'den de azgındır
Cife öğer sanki kuzgundur.
Odur o hak dediği gafil kişi
Zira kim düşvar olur anın işi.
Vâriddir Kur'anda âyet bu söze
Hak Rab (cc) << Belhüm edallü>> dedi size.
Eşref oğlu Rûmi'nin sen yâ Gani
Can içinde muhkem et tevhidini.
Dili zakir, gönlü âşık, canı mest
Tevhidin iderdi ölümden elest.
Kamu yerde tevhidini söylesin
Canı tevhidinden ayrı olmasın. 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Kasım 2024, 20:25:22
Şimdi azizim! Bu dünyada bu gönül senin emrinde iken dilini kelime-i tevhid üzere karar tuttur. Ola ki o kara ve dar çukurda << Lâ ilahe illAllah >> sana doğru gelir ve yardımına koşar. Bu sayede Münker ve Nekir'in suallerine doğru cevap verirsin. Tâ kıyamet gününe kadar kabir azabından emin olursun. Huzurla yatarsın. Ne zaman ki kıyamet kopar, yerinden Lâ ilahe illAllah diyerek doğrulur kalkarsın. Mahşer yerine Lâ ilahe illAllah diyerek varırsın. Ebedi olarak o kelime-i tevhid ( Lâ ilahe illAllah ) senden ayrılmaz.
Azizim cehd eyle şimdi. Kıyamet günü için nefsini güzel huylarla bezet. Nefs-i emmârenin bendlerinden nefsini halâs et. Tâ kıyâmet-i suğrada ( en küçük ), kıyâmet-i vustada ( ortanca kıyamette ), işin rast gelsin. Ve dahi kıyâmet-i kübrâda ( en büyük kıyamet ) de emin olup feragat üzere cennete girip hiç zahmet ve azap çekmeyesin.
Kıyamet üçtür:
1- Küçük kıyamet ( Kıyâmet-i suğrâ )
2 - Orta kıyamet ( Kıyâmet-i vustâ )
3 - Ulu kıyamet ( Kıyâmet-i kübrâ )
Azrail (as) canını almaya geldiğinde gönül yüzü dönmüş olur. Meselâ köpek suretine, hınzır (domuz) suretine ve canavar suretine girer. Cümlemizi Allah-u Teâlâ (cc) muhafaza etsin. Muhammed (sav)'in ümmetini o surette haşrolunmaktan korusun. Azrail (as) insanın canını almaya geldiğinde hangi iş üzere isen ve hangi hayvanın şekline girmişsen âhirette de o surette haşr olunursun. Kıyamette insan suretinde haşr olanlar cennete girmeye namzettirler. Çeşitli hayvanların suretinde haşr olunanlar da cehenneme yakındırlar.
Orta kıyamet: ( Berzah âlemi) Kişi öldükten sonra kabre varır. Münker ve Nekire doğru cevap veremezse bunların sopasını yer. Kabir darlığını görür. Büyük kıyamette göreceği azapların çokları gelir kendisini kabrinde bulur. Kıyamete kadar ezâ - cefâ içinde rahat soluk aldırmaz.
Büyük kıyamet: Bu umumi kıyamettir. Muğire İbn-i Şu'be (ra) rivayet eder. Resûlullah Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Ölenin kıyameti, ölümüyle başlar.>>
İnsan kabrinde yatarken kendisinin cennetlik veya cehennemlik olduğunu bilir. Cenneti veya cehennemi ve oralardaki yerini görür durur. Melekleri görür. Bir şey'e muktedir olamayacak haldedir. Ömrü hangi itikad üzere iken sona erdiyse büyük kıyamette o hal üzere doğrulur ve gelir haşr olunur.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Yaşadığınız gibi ölürsünüz. Öldüğünüz gibi dirilir haşr olunursunuz.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Kasım 2024, 00:01:02
Devlet ve saadet o kimselerindir ki ömrü hayr üzere sona erişe. Amel insana âhirette gereklidir. İtibar da amellerin sonunadır. Buyurulur ki:
<< Ameller sonuna ve nihayetine göre değer alırlar.>>
Ebu Bekir Vasıti (ks): << Devlet üçtür.
1 - Yağarken hayatındaki devlet,
2 - Ölümü halindeki devlet,
3 - Kıyamet günündeki devlettir.>> dedi.
Hayattaki devlet: Tâat, ibadet, güzel ahlâk, Allah'ın (cc) zikri ile geçen hayattır.
Ölüm halindeki devlet: Lâ ilahe illAllah Muhammedün Resûlullah demek suretiyle can vermektir.
Kıyamet günündeki devlet: Kabirden doğrulduğu vakit melekler ona arkadaş olurlar: << Sen kurtulmuşlardansın>> derler.
Ey aziz! Allah-u Teâlâ (cc) seni ve sânını ıslah etsin. Her kim dünyada Rabbine muti olup nefs-i emmâresinden kendini kurtarıp, mutmainliğe yükselirse, hem de dünyada iman ile giderse, şek yoktur ki Allah-u Teâlâ (cc) o kimsenin diğer bütün günahlarını afv ve mağfiret eder. Onu mes'ud kullarından ederek cennet-i â'lada cemâline mazhar kılar, Hazreti Muhammed Mustafa'ya (sav) arkadaş yapar.
Ey âlemlerin Rabbi olan Allah'ım (cc) Bize kendi avn ü inayetinle yollarımızı kolaylaştır.
Ey akıllı ve bilgin kimse! Düşünüp fikreyle. nazar et ki atan gitti, ana gitti, oğlun, kızın, kardeşlerin ve komşuların hepsi de gittiler. Eşin-dostun, yârın-yoldaşın, erin-avratın gitti. Senden evvelkiler ve sonrakiler hep gittiler. Sen de elbette bir gün gidersin. Bu fâni mülke ne diye aldanırsın!
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Kasım 2024, 18:03:39
BEYT
Çün gitti yarın,yoldaşın, bil ki gidersin sen dahi
Onu ki terk etti bular, terk edersin sen dahi.
Bu çarh elinde nicesi ağular tattılar bular
Kaçan ki peymânen şek yok tadarsın sen dahi.
Sermayeyi verme yele, bir faide getir ele
Bir göç ki var Azrâil'e (as) bir gün edersin sen dahi.
Ey gafil, ey miskin! Uyan gafletten bak uyan
Yağmaya vardı can u ten, nefsini güdersin sen dahi.
Bâtıl yola günden güne cüst oldun sen dahi ( cüst: tâlib )
Ayağını Hak (cc) yoluna süst edersin sen dahi (süst: gevşek )
Dünya benimdir diyeni, gözünle gördün sen ani
Ne etti ettirdiğin verip ne edersin sen dahi.
Eşref! Dürüş getir şeref, yeter ömrün geçer telef
Yoksa bir gün huri harf nâgâh görürsün sen dahi.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Kasım 2024, 00:59:22
Bu dünyadan gelen gider. Sen bu fani dünyada kalan var mı zannedersin? Böyle sananlar kendileri kaptılar koyuverdiler. Ölümü hiç düşünmediler. Gidenler sana ibret olarak yetmez mi? Bir gün gelir bu geniş dünya sana dar olur. Bu dünyayı uzun sanırlar, aslında kısadır. Oğul-kız, annesini-babasını ölüm derdinden kurtarmaya çare bulamazlar. Seni sevenlerin hepsinden ayrılırsın. Beş on gün sonra hepsi de seni unuturlar. Sen defnedildikten sonra gelirler mal için çekişirler. Sen de kara toprak altında çekişirsin. Akıllı ve uslu kişi o kimsedir ki; bu dünyada iken bunları görür, düşünür ve bugünlere kendini hazırlar. Kendi kendini öğütler. Kişiye ölümden daha güzel nasihat yokmuş. ( Vaiz olarak ölüm yeter de artar bile. )
Efendimiz (sav)'in bir oğlu vardı. Adı İbrahim... On dört - on altı aylık idi, vefat etti. Soyup yıkadılar, kefenlediler. Namazını kılıp kabrine koydular. O saatte iki melek ki adları Münker ve Nekirdir hemen geldiler, suâl edip sordular ki:
-Senin Rabbin kimdir ? Peygamberin kimdir?
O âli şan cevap verip dedi ki:
- Rabbim Allah (cc) dedikten sonra Peygamberim babamdır, demeye utandı. Zira Efendimiz (sav) kabrin üstünde durmakta ve olup bitenlere âşinâ olmakta idi. Her şey Efendimize malûm oldu. Mûbarek gözleri yaşla doldu ve buyurdu ki:
- Yâ oğul! De ki: Rabbim Allah'tır (cc) Peygamberim âhir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa'dır (sav) Ki aynı zamanda babamdır.>> ( Bir kavle göre çocuklara dahi kabir suâli vardır. )
Ey azizim! Efendimiz (sav)'in ma'sûm-u pâkine Münker ve Nekir gelip suâl sorduklarına göre, acaba seni ve beni bırakırlar mı? Halin ne olacak ? Başına gelecekleri düşünüp hiç mi gam yemezsin?
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Kasım 2024, 18:31:01
BEYT
Gelin insafa ey nefsine uyanlar!
Demidir uyana uyuyanlar.
Döneler Hakka nefsi terk edenler,
Bağışlanır bu gün tôvbe edenler.

Allah'ım (cc) Hazreti Muhammed'in (sav) hürmetine bizi tevbe edenlerden eyle...
Azizim! Büyük kıyametin ahvâlinden biraz bahsedelim de sen de ona göre kıyamet gününe hazırlıkta bulun.
Kıyamet gününün evvelinde İsrafil (as) sûrunu üfürür ve bütün ölüler dirilir. Sonra bütün mahlukat ayağa kalkar. Sonra mahşer yerinde toplanılır.
İsrafil (as) sûrunu üfürdüğünde hep ölüler dirilir, bölük bölük sersem olup dururlar. Bir zaman sonra herkes bu hâli unutur. Herkes kendi işi ve gücü ile meşgul olurlar. Sonra ikinci sûr üfürülür. Üçüncü sûrda herkes dirilir, kabirlerinden kalkıp doğrulurlar. Bu hususta Meşârik şerhinde Ekmelüddin çok şeyler söylemiştir. Tafsilatını okumak isteyen o kitabı gözden geçirsin. Hak Teâlâ (cc)'nın korkulu günleri vardır. Bizim maksadamız o günleri şimdiden bildirmektir. Nefisleri öğütleyip kötülüklerden ve azabdan kurtulmalarını sağlamaktır. Maksat herkesin şeriata muti olmasını sağlamaktır.
Kıyamet gününde herkes kabrinden doğrulduğu vakit çokları başka başka suretlerde olurlar. Herkes dünyadan ne surette, hangi iş üzerine iken öldüyse işte o amel üzerine dirilir.
Muaz bin Cebel (ra) Peygamber Efendimizden (sav) suâl etti:
- Yâ Resûlullah (sav)! İsrafil (as) sûr'a üfürdükten sonra ölüler yerlerinden kalkacaklar. O günde o hâl ne olur?
Âlemlerinin Rabbinin Resûlû (sav), Hatemen nebiyy buyurdular ki:
-Azim günden sordun yâ Muâz...
O mûbarek gözlerinden yaşlar akıtıp buyurdu ki:
- Yâ Muâz! O gün kabrinden kalkıp muhtelif cemaatler halinde bir yere varırsınız. O yerin adı : Sâhire'dir. Benim ümmetim on bölük olur. Her bir bölük sûr'atle mahşer yerine gelir. Kiminin yüzü bedir halindeki ayın parlaklığı gibi parlar, nurlu olur. Kimi maymun, kimi hınzır suretinde, kimi baş aşağı, kimi yüzü üzerine sürünerek gelir. Kimisi dillerini çiğneye çiğneye ve göğüsleri üzerlerine sarkmış olarak gelirler. Ağızlarından irinler akar, kiminin elleri ayakları ateşten ağaçlara asılmış olarak gelir. Kimisi it ölüsünden daha çirkin ve pis kokarlar. Kimi katrandan cübbeler giyerek, kimisi de sağır olarak gelirler.     
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Kasım 2024, 02:00:30
Ey azizim! Bu suretlere dönen ve bu hallere giriftar olanlar bizim gibi ( Lâ ilâhe illâllah ) diyen kimselerdir.Günde beş vakit namaz kılarlar, yılda bir ay oruç tutarlar her hafta cuma namazını kılarlar, yılda iki defa bayram namazı kılarlar... Gücü yetenler hacca giderler... Lâkin işlemiş oldukları yaramaz ameller ve yaramaz huyları bütün yaptıklarını harâb etti. İyi amellerini yok edip yedi bitirdi. Bu sebeplerden dolayı bu belâlara uğradılar.
Bunların bu belâlara uğrayışlarının sebebi şunlardır: Bu huylar sende var ise derhal terk et. Eğer yok ise Allah-u Teâlâ (cc)'ya şükret. Zira seni bu huy ve sıfatlardan sakladı.
Ayın on dördü gibi yüzleri parlayanlar, Burak'a binmiş olarak önü ve ardı sıra melekler seğirdeşen, tekbir ve salâvat ile mahşer yerine gelenler Peygamber ve evliyalardır. Muhlisler, yâni amelini ihlâs ve sadâkatla ifa edenlerdir.
Maymun suretinde gelenler; kovuculardır, yâni birinden aldıkları lâfları başkasına nakledenlerdir.
Hınzır ( Domuz ) suretinde gelenler; Haram yiyenlerdir.
Başı aşağı ve ayakları yukarı olanlar ve yüz üstü sürünenler; malını- mülkünü riya ve gösteriş için sarf eden, hareketlerinde riyakâr olanlardır.
İki gözü kör olup da, mahşer yerine a'mâ olarak gelenler de, hükmünde haksızlık ve zulm edenlerdir. Gerek evinin içindeki ev halkına ve gerekse emri altında bulunan me'mur ve sair kimselere zulmetmiş olsun. Hükmünde haksızlık yapanlar dâima zâlim olurlar ve o şekilde cezalandırılırlar.
İki kulağı sağır olanlar da; amelleri sebebiyle kendini yüksek ve üstün görüp << Acaba benim gibi bir kimse var mıdır ?>> diyen kimselerdir. Zira bunlar kendilerini dünyada en iyi kimselerden olarak kabul etmek isterler. Kendinden iyi hiç dünyada kimse yokmuş sanarlar.
Peygamber Efendimiz (sav) buyurur:
<< Amellerin güzelliğinden gelen gururdan Allah'a (cc) sığınırız.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Kasım 2024, 00:57:12
Dillerini çiğneyenler şu kimselerdir ki; kendileri halka nasihat verirler, lâkin verdikleri nasihatları kendileri tutmazlar. Bunların kavilleri fiillerine, sözleri özlerine aykırı ve zıttır, muhaliftir, yanlış fetva verirler.
Elleri kesik olarak mahşer yerine gelenler de; Komşularını incitenlerdir.
Ateşten ağaçlara sarılı ve bağlı olarak gelenler; İnsanlarla alay eden, onları maskaraya çeviren ve çevirmek isteyenlerdir.
Köpek ölüsü gibi pis ve murdar kokanlar ise; Nefsine uyan, nefsine tâbi olanlardır. Malının, koyun-kuzusunun, altın-gümüşünün, küpe ve bileziğinin zekatını vermeyenlerdir.
Katrandan cübbe ve elbise giyenler; tekebbür eden ve gurur-azamet taslayanlardır.
Bunlar bu halleriyle mahşer yerine gelirler. Hak Celle ve A'lâ'nın emriyle bunlar  cehenneme sürülürler. Her birini bir türlü azâb ile cehennemin derekelerinde azâb ve işkenceye tâbi tutarlar.
Şeyh Safi (ra) Hazretlerinden şu âyet hakkında sordular:
<< Kişi kardeşinden, anne ve babasından kaçar.>> ( Abese sûresi âyet: 34 ) Bu hususta ne buyurursunuz? Dediler.
Şeyh Hazretleri cevaben buyurdu ki:
- Onlara dünyada mesh-i bâtınî vâki olmuştur. Her birisi bir türlü canavar sıfatıyla sıfatlanmışlardır. Dünyada iken çalışıp çabalayıp bu kötü sıfatları kendilerinden gidermeye çalışmadılar. Sonunda mahşer yerine bu sıfatlar ile geldiler. Halk bunları korkunç canavarlar suretinde görmektedir. Ve bunlardan kaçarlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 19 Kasım 2024, 01:34:26
Bu hûkûm bazı hadis-i şeriflerde mevcuttur. Nitekim İmam-ı Gazâli de, İhyâ-i Ulûm'Id-Din isimli eserinde buyurur ki: << Kıyamet gününde mahlûkat yirmi grup olur. Her biri de bir canavar suretinde olur. Bir bölük ise güneş gibi parlar.>>
Şimdi ey kardeşim! Suretinle siretin aynı olsun ki sen de bu akıbete uğramaktan kurtulasın. Kıyamette insanın içini dışına döndürürler. İnsan mahşer halkı arasında rezil ve rüsvây olur.
Beni israil kavminden nicelerinin yüzleri maymuna, hınzıra dönmüştür. Senin de yüzünün ve suratının bu kılıklara dönmediğine aldanma. Gönül suratının dönmediğini ne biliyorsun? Mahşer gününde beni israil'in akıbetine uğramayacağını sana kim te'min etti? Şimdi haberin olmazsa ilerde, bunlardan haberdar olmak suretiyle nedametin hiç bir fayda te'min etmez.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 20 Kasım 2024, 23:35:36
Hikaye:
Beni israil'den bazılarının suratları hâl'i hayatlarında iken başka başka mahlukların suratına döndü.
Haberlerde kaydedildiğine göre; Bir gün Hz. Musa (as) bir yerde durmakta idi. Kâfirin biri bir hınzıra ip bağlamış çekip götürür. Bu domuz Hz. Musa'nın (as) yanına götürülmesinden korktu. O kâfir hınzırı bir yığın sopa ile kakışlayarak evine doğru götürmekte idi.
Hz. Musa (as) buyurdu ki:
- Ey kâfir! Bırak şu hınzırı da bir görelim bakalım. Kâfir hınzırı bıraktı. Hınzır Musa'nın (as) ayağına kapandı. Yüzünü yerlere sürdü. Gözlerinden yaşlar boşaldı.
Kâfir dedi ki:
- Bilirnisin yâ Musa (as)! Bu kimdir? Bu senin dostun idi. Senin yakınlarındandı. Sen bunu gayet çok severdin. Şimdi benimle beraber durup dururken suratı bu şekle döndü. Bu şekle girdi, ben de yakaladım. Boğazına ip taktım, kesmek için alıp götürüyorum.
Bu durumda Musa'nın (as) kalbi yandı, dayanamadı, Allah-u Teâlâ (cc)'ya tazarrü ve niyazda bulundu. Duâ etti.
- Yâ Rabbi! Bunun suratını adam suratına çevir,  buyurdu. O saatte Hitâb-ı - izzet geldi ki:
- Ben onun suratını domuz suratına çevirdim. Bunun sebebini ben bilirim. Sen bilmezsin yâ Musa (as)! Onun gönlü senden yana değil. Senden söz öğrenir. O öğrendiklerini gider halka söyler.
Senin ve benim sözlerimi nefsine alet eder. Senin huzuruna gelip gitmesinin sebebi nefsi içindir. Nefsinin muradı içindir. Bu sebeple benim gazabıma uğramıştır. Bu sebeple onun suratını hınzır suratına çevirdim. Hınzır suratında ölsün gitsin dedim.
Ey azizim! İlmi alet eden âlimlere bu kıssada hayli ibretler vardır. Korkular mevcuttur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Kasım 2024, 02:53:45
Ey biçâre! Senin de gönül yüzün haylice dönmüş. Hedeften inhiraf etmiştir. Zira her işin ve sözün nefsinin murad ve isteği üzeredir. >> Allah-u Teâlâ (cc)'nın kuluyum << dersin, nefsinin muradından ayrılmazsın. << Evliyaya mûridim, muhibbim >> dersin, nefsinin muradları için cennet istersin. Cehennemden kurtulmayı arzularsın. NOT: Avâm-ı nâs için böyle bir istek caizdir. Ancak arifler için caiz olmasa gerek. Malum ola...
İhlâs üzere amel, o ameldir ki; ivaz ve garaz bulunmamalıdır. Bu hususta, riya ve ihlâs mevzuu anlatılırken teferruatla malûmat verilecektir.
Eğer yaptığın bir şey Hakkın rızası için ve O'nun (cc) yolunda olursa, riyaya girmez, ihlâsa muvafıktır.
Allah (cc)'ın yolunda bulunalım. Nefsimize hoş gelen ve nefsimizin istediği hususlardan kaçınalım. Resulûne gerçek ümmet olmayı dileyelim. Resûlullahın sünnetine uyalım ve dört elle yapışalım. Bid'atları terk edelim. Bu hususlara riâyet etiğmiz nisbette amellerimiz ve hareketlerimiz ihlâs'a yakın ve riyadan uzaktır. Bid'atın her türlüsü azgınlıktır.
Karnın doyuncaya kadar yemek yersin. Bağırsakların doldurursun. Giydiğin elbise firavun'un elbisesi, yediğin ebû-cehlin yemeği, oturduğun yer şeddadin oturduğu yer gibidir. Senin sünnete uygun neyin vardır? İnsaf et... Söze gelince Beyâzıd-i Bistâmi (ks) gibisin, ikinci Beyâzıd kesilirsin. Sende fukara renginden hiç bir renk gözükmez. Fukaranın rengi miskinliktir, tevâzu'dur, eksikliktir. Suret kaydından geçip, can ve dili terbiye edip bütün hevâları terk ettikten sonra, dost hevâsı üzere âlemde yürümektir. Bunlar sende hiç, ne gezer... Şu halde senin ettiğin kuru bir da'vâ imiş. Kuru dâvadan ne biter, mânâsız dâva batıldır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Kasım 2024, 01:06:33
Kıyamet günü öyle bir gündür ki dünyanın sonudur. Kıyamet gününün uzunluğu dünya gününün elli bin yılına bedeldir. Kıyamet gününde Efendimiz (sav)'in sancağı ve bayrağı dikilir, bütün ehl-i imanın ve meşâyihin bayrakları dikilir. Bölük bölük halk bayrağın altına gelir. O bayrağın başı yâkut-u ahmerdendir. Gövdesi beyaz gümüştendir. Üç zaviyesi vardır. Birinde Lâ ilahe illAllah, Muhammedûn Resûlullah yazılıdır. Birinde de Bismillâhirrahmânirrahim yazılıdır. Diğerlerinde ise Elhamdûlillahi Rabbil âlemin yazılıdır. Bütün şeyhlerin mûridleri ve şeyhi sevenler o alemin altında hazır olurlar. O günde iki cihanın fahri Muhammed Mustafa (sav)'in adı, Ahmed olsa gerektir. Sancağının adı da Livâûlhamd'dır.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
- Ben kıyamet gününün seyyidiyim ( önderiyim) Lâkin yinede fahr etmem. Öğünüp gururlanmam. O günde Livâûl-hamd elimde olur. Bütün Peygamberler ve veliler benim sancağımın altında olur. Benim sancağımın altında bin sancak daha kurulur. Her sancakta yetmiş saf melek durur. Her bir safta beş bin melâike şehsuvar olur. Hepsi teşbih ve takdis ederler. Orada bulunanlar ve bütün ehl-i iman sancağımın altında durur.
Raviler şöyle rivayet ederler ki: << Gelmiş geçmiş ve gelecek olan bütün ümmetler bir yere toplanırlar. Hak Teâlâ (cc) emreder. Cebrail (as)'e buyurur ki Git cehennem ateşini getir. Şimdi gelmesi gerekli zamandır.>>
Ey azizim! Bunları sana söylememden maksat; kıyamet gününün nasıl bir gün olduğunu ve olacağını az-çok bilip öğrenmen içindir. Ve o günün hazırlığını yapabilmeni sağlamak içindir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 30 Kasım 2024, 02:23:16
Cebrail (as) varır ve der ki:
- Ey cehennem! Cebbâr-ı âlem (cc) seni istiyor.
Cehennem bu sözü işitince titreyerek der ki:
- Yoksa bana azab mı edecek? Cebbâr-ı âlem (cc) acaba beni ne için ister?
Cebrail (as) buyurur ki:
- Allah-u Teâlâ (cc)'nın seni istemesinin sebebi; dünyada rızıkları verildiği halde, Allah'tan başkalarına tapıp- kulluk edenlere dünya sarayında peygamberlere ve evliyalara itaat etmiyenlere, nefsinin isteğine uyanlara azâb etse gerektir. Seni onun için yarattı.
Zebaniler onu çekerler. Yetmiş bin zinciri vardır. Yetmiş bin zincirin yetmiş bin halkası vardır. Her halkaya yetmiş bin cehennem zebanisi yapışır. Hepsi birden cehennemi çekerler. Cehennem su sığırı gibi olur. Lâkin gayet büyüktür. Hiç bir şekilde anlatılamaz.
Livâûl-hamd isimli sancağın altında bütün ehl-i iman toplanırlar. Kıyamet günü gayet sıcak bir gündür. Çoklarının boynunda cehennem ateşinden zincir vardır. Gönüller parça parça olup sıkılır. Güneşin ve ayın ve yıldızların nuru gider, kapkaranlık kesilirler. Bütün ay, güneş ve yıldızlar yere dökülür ve serilir. Cehennemin ısısı çok fazla olduğu için mahşerde yerlere döşenilir. Halk onun üzerine alınır. Arş'ın altından bir parça bulut kopup o buluttan halkın üzerine amel defterleri yağdırılır. Bu defterler kimine sağından, kimine solundan, kimine beyaz, kimine de siyah olarak verilir. Herkesin elindeki defteri teraziye konulur. Mizan terazisi kurulur. Mizan terazisinin kefesinin büyüklüğü şöyledir. Bütün yerleri ve gökleri o terazinin bir kefesinin gözüne koysalar alır, daha da boş yer kalır. O terazinin tartıcısı Cebrail (as)'dır. O teraznin sahibi ise Rabbûlâlemindir. Bu teraziye inanmak gerektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Aralık 2024, 02:42:41
Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur ki:
<< O gün vezin ve tartı haktır.>> ( el A'raf sûresi, 7 ) Burada bu teraziye işaret vardır.
Efendimiz (sav) buyurur.
<< Terazi konur. O terazinin lisanı (dili) ve iki kefesi vardır. O terazi ile amel sahifeleri tartılır.>>
Bu terazi asılır. İnsanların ve cinlerin amel defterleri onda tartılır. Hayırlı amelleri ağır gelenler cennete, şerli amelleri ve günahları ağır gelenler de cehenneme giderler.. Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur.
<< Her kimin terazileri ağır gelirse o kimse sevinir ve razı olduğu bir hayâta nail olacaktır. Bunun aksine her kimin terazileri hafif gelirse onun başı Hâviye uçurumuna gelecek. Hâviye'nin ne olduğunu bilir misin ? O kızgın ateştir.>> ( El Kaaria sûresi ) Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Bu amel sahifelieri tartıldıktan sonra Hak Teâlâ (cc) benim ümmetimden bir kişi seçer. O kimseyi ortaya getirirler. Onun için doksan yaprak açarlar. her biri göz erecek kadar uzak mesafe kaplar. Hiç birinde bunun amel-i sâlihı olmaz. Dop dolu günah olur. O kimse o sahifelerdeki günahlarını görüp şaşırır. Başını aşağıya indirir ve hayretler içinde kalır. Acizlik içinde kıvranır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Şu sahifelerdeki yazılı olanları inkâra mahal var mı? Hiç sana zulûm ettim mi? Bir veçhile özürün var mı ?
O kimse buyurur ki:
- Ya Rabbi (cc)! Hâşâ, sen kuluna zulmetmezsin.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Benim kullarıma asla zulûm yoktur. Senin benim katımda hûsnu itikadın vardır.
O kulun eline bir şey verilir. Onda Lâ ilahe illAllah kelimesi yazılıdır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Yâ kulum! var şimdi o günah dolu olan amel defterini bir kefeye, bu kelime-i tevhidi de bir kefeye koysunlar.
O kimse sevinerek ve inleyerek teraziye varır. Hakkın buyurduğu gibi bir tarafa günahlar, bir tarafta da kelime-i tevhid olarak tartılır. Bu lâ ilahe illAllah keilmesi ağır gelir. O günahlardan bir defa da olsa ihlâs ile lâ ilahe illAllah dediği için kurtulur.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Bütün günahlarını bir defa ihlas ile lâ ilahe illAllah dediğin için afvettim. Sen de böylece kurtuldun. Yürü cennete gir. Iyş ve nûş ile meşgul ol!.
BEYT
Gelin zikredelim ol Zûlcelâli
Ki gönülden süren oldur melali
Veli zikrin haramından sakın kim
Safa vere anın sana helâli.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Aralık 2024, 02:08:44
Günahı ağır, sevabı hafif gelen kimselerin sonunda varacağı yer cehennemdir, cehennemin hâviye tabakasıdır. Hâviye öyle derin bir yerdir ki; dil ile tavsifi mümkün değildir. Bin yılda ancak onun dibine erişmek münkün olabilir.
Ey kardeşim! Kıyamet günü korkulu ve heybetli bir gündür. Onu bir miktar anlattık amma bir miktar daha bahsedelim. Tâ ki, işitenler ve onların nefisleri intibaha ve insafa gelsin. Cehennemlikleri yakalamaya gelen zebanilerin gözleri kör ve kulakları sağır olur. Hâline insaf ve merhamet etmezler. Feryadına kulak verip işitmezler ve insafa da gelmezler. Kimseyi esirgemezler. İltimas etmezler. Binaenaleyh, o gün için tedarikini hazırla. O terazide halkın ameli tartıldıktan sonra << Şimdi sırata doğru yürüyün.>> denilir. Bâzıları demişlerdir ki:
- Sırat köprüsü bir meleğin kanadının teleğidir. Cehennemin üzerine gerilmiştir. Aşağısı tabaka tabaka cehennemdir. O terazide ameller tartılır. Sıratın uzunluğu üç bin yıllık yoldur. Yokuşlu kısmı bin yıllık yoldur. Bin yıllık kısmı da orta kısmıdır. Bin yıllık kısmı inişlidir. Mü'minler ve Allah-u Teâlâ (cc)'nın has kulları sırat köprüsüne geldiklerinde melek, kanadının yassı kısmını çevirir, günahkârlar ve kafirler geçmek üzere geldiklerinde kanadının dik ve sivri tarafını çevirir.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Ümmetim o sırat köprüsüne gelince niceleri o cehennemin ateşine yağmur gibi dökülür.>>
Cehennemin vasfını anlatmak isteyenler asla anlatamazlar. Kimse onun vasfını ibareye sığdıramaz. Cehennemin heybetinden inse, cinne, hâs ve âma korku gelir. Zira Hak Teâlâ Azze ve Celle (cc) buyurur:
<< Rabbinin; Cehennem'i bütün insandan, cinden dolduracağım.>> dediği sözü yerini bulmuştur.>> ( Hûd sûresi, 120 )
Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Dünyanın ateşi, cehennem ateşinin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 06 Aralık 2024, 01:40:34
Bu sebeple Allah-u Teâlâ (cc) kendi aşk ateşiyle yananları cehennem ateşiyle yakmaz.
Efendimiz (sav) buyururlar. << Cebrail (as)'e dedim ki:
- Yâ kardeşim Cebrail (as)! Cehennem ateşinden haber ver.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Muhammed (sav)! Cehennemin ateşi bu dünyanın ateşi gibi kızıl değildir. Cehennem ateşi karadır. Cehennemin kendisi de karanlıkdır. Hak Teâlâ (cc) cehennemi yarattığı zaman O'nun buyruğunu tutmadığı ve dinlemediği ve nefs-i emmâresine uyup Allah-u Teâlâ (cc)'ya âsi olanlara tahsis edilmiştir. Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki: Cehennemi bin sene kızdırın.
Cehennemi bin sene kızdırdılar, kıpkızıl oldu.
Yine buyurdu ki: << Bin yıl daha kızdırın.>>
Bin yıl daha kızdırdılar... Bembeyaz oldu.
Yine Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki;
Bin yıl daha kızdırın.
Bin yıl daha kızdırıldıktan sonra cehennem kapkara oldu. Şimdi ise cehennem kapkara ve çok sıcaktır.
- Yâ Muhammed (sav)! Eğer cehennemin odunundan (ateşinden) bir iğne deliğine sığacak kadar bu dünyaya salıverilse yer yüzünde helak olmadık nesne kalmaz. Cehennem leşlerinden bir leş yeryüzüne asılmış olsa onun çirkin kokusundan yer yüzünde canlı kimse kalmazdı. Cehennem ehlinin cehennemde yedikleri zakkumdan bir zerre yeryüzüne düşse yedi kat yeri geçip yine cehennemi bulur. O zebanilerin biri dünyaya çıksa ve yürüse bütün dünyadaki insanlar yüzükoyun düşüp bayılır kalırlardı. Kalkamaz, korkularından hep yerlerinde can verirlerdi. Eğer o cehennemliklere takılan zincir halkalarının birisi dünyaya düşseydi herkes dehşete kapılır aklını zayi ederdi.
Cebrail (as) bunları söyleyince Efendimiz (sav) ağladı. Gözlerinden yaşlar revân oldu. Buyurdular ki:
- Hasbi! Yâ cebrail (as) hasbi!.. ( Yeter, ve bana kâfidir yâ Cebrail (as).
Gözlerinden yaşlar boşaldı, kendini tutamadı ve buyurdu:
- Ümmeti, ümmeti, ümmeti!...
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Aralık 2024, 01:35:03
Cebrail (as)'de kendini tutamadı. Ağladı. Zira Cebbâr-ı âlem ulu pâdişâhtır. Onun hışmı ve azabı zâlimlere çok katı ve şiddetlidir. Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) döndü ve buyurdu ki:
-Yâ Cebrail (as)! Sen ne için ağlarsın? Senin bizzat Hâk Teâlâ'nın (cc) katında menzilin vardır.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Resûlullah (sav), ben korkudan henüz emin değilim. Hârut, Mârut ve iblis mûbtelâ oldukları gibi ben de aynı azaba mûbtelâ olabilirim. Endişemin sebebi budur.
Ey gafil! Cebrail (as) bu azametle korkar ve ağlarsa ve iki cihanın fahri korkup ağlarsa, biz günahkârlar neye güvenir ve ümitlenir de ağlamaz ve güleriz. Niçin bunca bin yıldır yanan ve yanmakta olan cehennem ateşinden korkmayız... Niçin Resûlullah'ın (sav) şu hadis-i şeriflerini hâtıra getirmeyiz ki Efendimiz (sav) buyurur:
<< Cehennem ateşi bin sene yandı ve kızardı. Sonra bin sene daha yandı beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yandı ve kapkaranlık gecenin karanlığı gibi karardı.>>
Kıyametin envalinden bir haber daha söyleyeyim:
Ey aziz! İşit ki o vakit İsrafil (as) sûrunu üfürür. Ne kadar diri varsa hepsi Hak Celle ve Ala Hazretlerinin emriyle Âd kavmi gibi helak olurlar.
Nitekim bu dünyada onları aynı şekilde helak etmişti. Bir rüzgâr esmeye başlar. Dünya üzerinde eser. Dağları taşları helak ve toz eder. Çeşitli renklerde yeşil, sarı, kırmızı, ak, gök, kara renkli topraklar gök yüzünde birbirine karışır. Onun tozundan maşrık ile mağrib düpedüz olur. Sonra Hak Teâlâ (cc) dünyaya der ki:
- Ey dünya! Hanin senin zilletinle şâd olanlar? Şâd ettiğin kimseler? Onlar ki, şirk ile benden başkalarına taparlardı. Hani o cebbar beyler ki yeryüzünde fesatlıklar yaparlar, haksız yere kan dökerler, gözlerden yaşlar akıtırlardı.
Hakkın bu hitabına hiç bir yerden cevap gelmez. Hak- Teâlâ (cc) der ki:
- Evvel bendim, yine âhir Vâhid-ul Kahhâr benim. Bu mülk benimdir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Aralık 2024, 03:03:10
O anda cehennemden simsiyah renkte bir yılan çıkar. Allah-u Teâlâ (cc)'nın emriyle yedi denizde bir damla su bırakmaz. Hep yeryüzünü kupkuru yapar. Gülleri zeytin yağı gibi eritir. Ne varsa yakıp kül etmeye kasteder.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- O âsi kullarım vardır ya onlara istediğini yap.
Cehennemin bir yanından bu denli şeyler vücuda gelmekte olduğuna göre diğer hususları sen kıyas et. O cehenneme girenin hâli ne olur, biliyor musun? Hiç düşündün mü?
Bu dediklerim; cehennemin, haşrın, kabrin, ölümün hallerinden bir nebzeciktir. Kıyamet günü, Hak Teâlâ (cc)'nın adaletinin tahakkuk ettiği gündür.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Bugün kimseye zulmedilmez. Muhakkak ki Allah-u Teâlâ (cc) hesapları seri olarak görür bitirir.>>( el- Mü'min sûresi, 17 )
O gün bütün mahlûkat, mukarrebler, peygamberler, kendilerinden ûmid kesecek gündür. Ancak Muhammed Mustafa (sav) cümle ümmete şefaat edecektir.
Allah-u Teâlâ (cc) Hazret-i İbrahim (as)'a suâl edip der ki:
<< Yâ İbrahim (as) senin belinden zûrriyet geldi mi?>>
Hazreti İbrahim (as):
-<< Evet geldi yâ Rabbi...>> cevabını verir. Allah-u Teâlâ (cc): << Senin zürriyetinin adı nedir?>>
İbrahim (as) utanıp başını aşağıya eğer, zürriyetinin adını anmaz.
                                      .   .   .
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Aralık 2024, 03:00:47
Allah-u Teâlâ (cc)'nın: << O gün cehennem yakın bir yere getirilince işte o gün insan günahını hatırlayacak, lâkin o hatırlama neye yarayacaktır?>> ( el- Fecr sûresi, 23) âyeti gelince, şöyle rivayet edildi ki Efendimiz (sav)'in rengi değişti sarardı.
Ey azizim! Allah-u Teâlâ (cc) her şeyi bilendir. Allah'ını (cc) bilen O'ndan (cc) korkar. Allah'ını (cc) bilmeyen de Rabb'inden korkmaz. Ashab, Efendimizin rengini böyle görünce teşvişe düştüler. Vardılar, Hazreti Ali'ye (kvc) haber verdiler. Hazreti Ali (kvc ) gelip gördü ki hakikaten Efendimizin (sav) rengi değişmiş. Sebebini sorunca Efendimiz (sav) şu âyeti okudu:
<< Cehennem de o gün getirilip ortaya konur; o gün insan düşünür, fakat o düşünüp anlamaktan ona ne fayda>>( el- Fecr sûresi, 23)
Hazreti Ali (kvc) buyurdu:
- Yâ Resûlullah (sav)! Cehennemi nice getireler?
Efendimiz (sav) buyurdular:
- Yetmiş bin melek ve zebaniler yapışıp getirirler. Eğer yere koysalardı bütün mahşer halkını yakardı. Birisini bırakmazdı. Bir kimse ona gözünü dikip bakmaya. Çok heybetlidir.
Ka'bûl-Ahbâr der ki:
- Cehennemi getirseler, yaklaşınca ellerinden kurtulup mahşer halkının tamamını ihata eder. Bu hâli gören nebiler ve sıddıklar yüz üstü düşüp derler ki: << Hiç bir şey istemeyiz, ancak nefsimizin kurtulmasını isteriz.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Aralık 2024, 03:07:58
Yine Efendimiz (sav) Ömerûl-Fâruk Hazretlerine (ra) der ki:
- Yâ İbn-i Hattab! Eğer yetmiş nebinin ameli gibi amelin olaydı, buna rağmen o günde necat ve kurtuluş bulamazdın. Cehennemi getirirken boşandırırlar, bütün mahşer halkını ihata eder. Hiç bir yol kalmaz. Ancak sırat köprüsü kalır. Hiç kimse cehennemi tutamaz. Ancak Fahr-i âlem Muhammed Mustafa (sav) varır, tutar. Resûlullah (sav) cehennemi tutmaya karşı gider. Varır zincirinden yapışır ve der ki: <<Dön yâ cehennem! Senin ehlin sana gelir... Onlar bölük bölük kafilelerle sana gelirler.>> Cehennem de der ki: << Yâ Resûlullah (sav) bana dokunma. Seni Hak Teâlâ (cc) bana yasak ve haram kılmıştır, Muhammed (sav) Mustafa sensin. Sen o Sâdık'uf- va'dûl eminsin. Sana Rabbûl-âlemin << Habibim>> demiştir. Beni bırak da âsilere azâb edeyim.>>
Arştan bir nida gelir:
-Yâ cehennem! Habibim ne derse sözüne itâat et.
Cehennem bu sözü işitince derhal arşın şimalinden yana varır, orada yerleşir.
Azizim! O gün Hak Teâlâ (cc)'nın emriyle insanları temyiz ederler. Küfrü, imanı, ihlâsı, şirki birbirinden seçerler. O gün nicelerinin pasları açılır. Âyette buyurulur ki:
<< Ey günahkârlar! Bugün müminlerden ayrılın.>>(Yasin sûresi, âyet: 59)
İhlâs Hak Teâlâ (cc) Hazretlerine secde eder. Hak Teâlâ (cc) Hazreleri emreder.
<< Yâ ihlâs! Ehlinle beraber cennete var.>> ( Şirke de emreder ki) sen de ehlinle beraber cehennme git.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Kendinibulanadam - 27 Aralık 2024, 15:58:55
Nefse hakim olmaya bazen ara vermek gerekebilir mi? Nefse hakim olmak yani iradeyi cuzziyeyi kullanmak her zaman çok önemli bir yer tutmuştur hayatta. Bu büyük günahlardan sakınmak konusunda çok önemli bir yere şahiptir. Hepimiz büyük günahlardan sakınmalıyızdır. Fakat nefse hakim olmaya da bazen ara vermemiz, bazı hayırlar içerebilir. Mesala baklava,bülbül yuvası, irmik tatlısı gibi tatlılar vardır. Bunları nefse hakim olmayıp, sürekli yemek doğru değildir. Sürekli yenirse şeker gibi,çikolata gibi,tatlı gibi yiyecekler zarar görülebilir. Fakat bunların hiç tüketilmemesi de hakkımızda hayırlı olmayabilir. Yani nefse hakim olmaya bazen ara vermekte gerekebilir. Mesala bir örnek vermek gerekirse, oruç ibadetide faydalıdır fakat her gün oruç tutmak dersek buda doğru olmayabilir. Bazı şeyleri bazen yapıp, bazen yapmaya ara vermekte de bir hayır olduğu görülür. Bazı şeyleride hiç yapmamak doğru olmadığı görülür. Bazı şeyleri bazen yapıp, bazen ara vermek, bazı şeyleride bazen yapmayıp, bazen yapmamaya ara vermek gerekebilir. Bazı şeyler hakkımızda böyle hayırlı olur, hatırlatmak isteriz bu durumu. Sağlıkla kalmak ve hayırlara vesile olmak ve hayrı yaymak dileğiyle.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 31 Aralık 2024, 01:11:17
Derhal zebaniler müşrikleri toplarlar. Şirki ehliyle beraber cehenneme götürüp doldururlar. Kâfirler ve şeytanları zincirlerler. Kâfirlerin yüzleri kara ve gözleri kör bir vaziyettedir. O zaman yer ile göğün arası hınca hınç altın ve gümüşle dolu olsa kimse dönüp bakmaz. Bütün altınlar kâfire verilse o kâfir bir lâhza azabtan kurtulmak için onların hepsini vermeye çoktan razıdır.
Suâl sorulacak olursa:
- Cehennem bu sıcaklığı ve azameti ile şimdi nerededir? Onun sıcaklığı şimdi neden bize kadar gelmez?
Cevab olarak derim ki:
- Cehennem şimdi yedi kat yerin dibinde ve ondan sonra bir yer daha var. Cehennem ondan sonradır.
Azizim! Yer ve semâ yedişer kattır. Bunun isbatı ve delili şu âyettir:
<< Allah (cc) o Allah (cc)'dır ki, yedi kat gök yarattı, yerden de onun kadar yarattı.>>( et- Talâk sûresi, 12)
Bu yedi kat yerin her birinde bir mahlûk vardır. Bu yedi kat yerin dibinde bir demir tabakası vardır. O tabaka cehennem ateşinin hararetinin şiddetinden eriyip beyaz su olmuştur. O demirden denizin derinliğini Allah-u Teâlâ (cc) bilir. O denizin altı da, cehennemdir. Cehennemle bizim yaşadığımız arz üzerine öyle bir perde konulmuştur ki bu sayede cehennem ateşi bu dünyada Allah-u Teâlâ (cc)'nın emri ve hikmetiyle bizlere bir zarar vermez. Eğer burada bizleri te'siri altına alacak olsa hepimizi eritip telef eder. Böyle olan cehennemin içine bırakılan kimsenin hali ne olur? Orasını sen düşün ve takdir et. Hak Teâlâ (cc) ne yarattı ve takdir ettiyse, onun ecelini de yarattı ve takdir etti. Ayı ve güneşi ve yıldızları da yarattı. Bütün mahlukatı da yarattı. Ömürlerini ve ecellerini de takdir etti. Her birinin ömrünün müddeti sona erince eceli de gelir onu bulur, ölür. Ancak ölmez, yatmaz, uyumaz, şeriki, naziri olmayan ezeli ve ebedi olan Allah-u Teâlâ (cc)'dır. Ondan sonrasının hep zevali vardır. Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Her şey helak olur. Ancak Cenab-ı Hakkın (cc) zat-ı uluhiyyeti.>> (el Kasas sûresi, 88)
Hem de ölüm tadını tadarlar. Nitekim ayette buyurulmuştur.<< Her nefs ölümü tadacaktır.>>( Â'li İmran sûresi, 85)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Ocak 2025, 03:50:57
Bir rivayete göre Allah-u Teâlâ (cc) ay'a, güneşe ve yıldızlara yetmiş bin sene ömür vermiştir. Yetmiş bin sene dolunca bunların da ecelleri gelir, ömürleri dolar ve yok olurlar, yere dökülürler. Gök dökülür, yerler pamuk gibi dağılır ve atılır. Yerin,, göğün ve yıldızların yaratılmasından itibaren altmış iki bin dokuz yüz altmış yıl sonra Âdem Peygamber yaratıldı. İnsanlar da yeryüzünde yedi bin yıl yaşasalar  gerektir. Baki kalan kırk yılda da sessiz sadâsız yatsalar gerektir. Bu suretle yetmiş bin yıl tamam olur. Sonra Allah-u Teâlâ (cc) beyaz, gümüşten bir yer daha yaratır. Nitekim Hak Celle ve Alâ (cc) Kuran-ı Kerim'inde buyurur ki: << O gün ki Arz başka Arza, gökler de başka göklere çevrilecek, insanlar kabirlerinden her şey'e hâkim bulunan Allah'ın huzuruna çıkacaklar.>> ( İbrahim sûresi, 48)
Meşâyih bu kavli tercih ettiler. Lâkin imam-ı Fahri Râzi (r.a) der ki:
- Efendimizin (sav) mi'rac yolculuğu esnasında meleklerden bir asker gurubuna yolda rastladı. Bundan sonra durmadan melekler saf saf gelir geçerler. Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) sordu ki: << Yâ karındaşım Cebrail (as)! Bunlar nereden gelip nereye giderler?>> Cebrail (as) buyurdular ki: << Yâ Resûlullah (sav) Ben yaratılandan beri bunları böyle gördüm. Lâkin bir gördüğümü bir daha görmedim. Bunların ne evvelini, ne de sonunu bilirim.>>
Efendimiz (sav) onlardan birine dedi ki:
- Sen yaratılalı ne kadar zaman oldu?
O melek dedi ki:
- Ömrümün evvelini ve âhirini bilmem. Ancak şu kadarını bilirim ki Hak Teâlâ (cc) gökte bin yılda bir doğan bir yıldız yaratmıştır. Ben yaratılalıdan beri Hak Teâlâ (cc) onun gibi dört yüz bin yıldız yarattı.
Bu kavil imam-ı Fahri Râzi'nindir. Doğrusunu Allah-u Teâlâ (cc) bilir, amma zamanın sonunda insanlar yedi bin yıl dünyada yaşasalar gerektir. Ondan sonra da kıyamet kopar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Ocak 2025, 04:55:11
Şimdi aziz kardeş, yukarıda söylenen ölüm korkularını, Münker ve Nekir sûal ve cevap ile kıyamet korkularına uğracağını düşün de nefsin insafa gelip dünyadan iğrenesin. Nefsin emmâreliğini nefsin terk etsin. Terk etmelisin ki sana Allahın (cc) nefs-i levvâme, nefs-i mulhime, nefs-i mutmainne sahiplerine edeceği lûtuf, kerem ve ihsanlarından bahsedeyim:
Hak Teâlâ (cc)'ya muti olup, Peygamberine (as) uyup evliyasını sevenler, âsileri düşman tutup nefsine uymayıp şeytana muhalefet edenler, onun kereminden cennetlere ve cennetler içinde huriler, gılmanlar ve rıdvanlara ve türlü türlü rahatlık ve hoşluklara, izzet ve hürmetlere, buraklara ve saraylara nail olurlar. Bunu düşünmek lâzım. Eğer kişi << Kahr >> sıfatından korkup düşünmezse sonu felâket olur. Allah'ın lûtfunu umarak doğru yola dönmelidir. Allah-u Teâlâ (cc)'nın kahrından lûtfuna uzanıp düşünmezsen nefsinde inkâr var demektir. Meşâyihin eşiğine düş, imanını taklitten tahkika çevir, yükselt. Aksi halde dünyadan imansız gidersin. Her kim Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkmaz Resulünden utanmazsa, azabdan korkmaz, cenneti arzulamazsa o nefs gayet bedbahttır. Böyle kimselerin faidesi yoktur. Her yerde isyan eder ve her hâlû kârda isyan halindedir. Her konuştuğunda hataya düşer, şuna buna lanet eder. Böyleleri hayır ile âhirete gözçmez.
Maksadımız nefs-i emmâreyi, nefs-i levvâmeye, nefs-i levvâmeyi nefs-i mûlhimeye, nefs-i mûlhimeyi de nefs-i mutmainneye yükseltip tekamül ettirmektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Ocak 2025, 21:31:20
Bu dünyanın mağrurluğunu terk etmek gerektir. Baki olan lezzetlere heveslenmek lâzımdır. O narani makamlara erişmeye say'ü gayret gerektir. O baki olan padişahlığın zevali yoktur.
Ebu Derdâ (ra) buyurur ki:
- Cennet içinde salihlerin içeceği şaraba bir kişi parmağını batırsa o parmağını da dünyaya çıkarsa o parmağın kokusu dünyada ne kadar canlı varsa hepsine erişir. Bütün canlılar seğirdeşip bu kokuya nail olmak isterler. O kokuyu bulalım diye birbirlerini çiğner ezerler veya delirirler.
Azizim! Öyle Hak aşıkları vardır ki bu kokuyu dünyada iken koklamışlar ve dünyada iken onun kokusuyla sarhoş olmuşlardır. Gözlerinde o meleğin, ezeli ve ebedi olanın dostluğu ve muhabbeti vardır. O sebepten dolayı iki cihanı arkalarına almışlar, dünyaya arka çevirmişlerdir.
Mevlânâ Celâleddin (ks) buyurur ki:
<< Camı, yarın yüzü, kadehi içenin gözü bir şarabı iç. Baki yüzden << Sekahüm Rabbbühüm>> sakisi elinden şarab iç. Varlık pasından pak, sarhoşluk zamanında pâk eden şarabı iç. Güze! şarab, güzel, lezzet, güzel zevk, güzel devlet, güzel hayret güzei şevk.>>
- Ey mû'min! Bir dakika kulağını benden yana tut, beni dinle. Cennete vardığın zaman sana verilecek zevklerden birazını sana anlatayım. Oraya vardığın zaman göreceklerini sana vasfetmek suretiyle şimdiden seni oraya varmış gibi bir duruma getireyim.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Ocak 2025, 04:12:12
Mûminler o beka suyunu cennette içerler. O suya Tesnim adının verilmesinin sebebi; Bardaklara boşaltır, bardaklar dolmaz. Bu suyu mukarrebler yâni Allah-u Teâlâ (cc)'ya yakın olanlar içerler. Karıştırıp şerbet hâline getirdikten sonra içerler. Zira bu mukarrebler dünyada iken Allah-u Teâlâ (cc)'nın gayrısına gönül vermediler. Meşgul olmadılar. Şimdi rıza kadehleriyle Didar'a karşı durup içerler. O cennet şarâbının lezzeti şuna benzer ki onun içine bir iğne sokulsa, sonra bu dünyadaki acı denizlere batırılsa, o acı denizler o iğneden aldıkları iksirle lezzetinden içilmeye doyulamaz, nefis bir şerbet hâline gelir, herkes tadına doyamaz.
Ey kardeşim! Senin de bu şerbete arzu ve isteğin varsa dünyada şarabı terk et. Dünya şarabını terketmiyen âhiret şarabına nail olamaz. Kendisine âhiret şarabı helal de olmaz.
Terketmek o demektir ki; tevbe edesin, istiğfar edesin ve bir daha içmeyesin.
Efendimiz (sav) buyurdular;
<< Kim ki bu dünyada şarab içer de tevbe etmezse Allah-u Teâlâ (cc) o kimseye âhiret şarabını haram eder.>>
Bu hadis-i şerif âm'dır. Bunda hususiyyet aranmaz. Bu bütün mü'minlere haramdır. Gerek erkek, gerek kadın, gerek bey gerek paşa, gerek sultan ve gerekse kul olsun.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Ocak 2025, 03:46:20
Dünyada şarap içenlerden biraz daha bahsedelim. Zira söz sözü açar imiş; Dünya şarabının dünya ve âhiretteki zararları pek çoktur. İçenler iyi dinlesinler. Tâ ki içmekten vaz geçip dünyalarını âhiretlerine tercih ederler. Âhireti satıp, dünyayı almaktan vazgeçerler. Bir daha içmemeye söz verirler. Zira bu hallerinde devam etmeleri kendilerini âhiret şarabından mahrum edecektir. Eğer bir kuyuya bir damla şarap bulaşsa ve zamanla bu kuyunun suyu çekilse ve toprakla dolsa ve o civarda bir cami yapılsa da tam o kuyunun üzerine ve bulunduğu yere minare yapılsa ve ezan okunsa o ezanlar << Keşke buraya minare yapılmasa da bizi buradan okumasalardı<< der. Ezan okuyan da aynı şekilde düşünür ve söyler.
Hasan-ı Basri Hazretleri buyurur ki:
- Bir kimse bir defa da olsa içki içse o kimsenin gönlü kararır. Hemencecik tevbe edip de bir daha içmese tekrar kararan kalbi ve gönlü yeniden ağarır. İki defa içse onun amel defterini yazmakta olan melek ondan nefret eder ve rahatsız olur. Üç defa içtiğinde Cebrail (as) rahatsız olur, dört kere içse İsrâfil (as) rahatsız olur. Beş kere içse Mikâil (as) ondan rahatsız olur. Altı defa içse denizdeki balıklar rahatsız olur. Yedi kere içse gökler ve semâvât ondan rahatsız olur. Sekiz defa içse yerler ve dokuz defa içse bütün kainatta bulunanlar ondan rahatsız olurlar, bizâr kalırlar. on defa içse cennet o kimseden rahatsız olur ve cennettin kapıları o kimsenin yüzüne kapanır. On bir kere içse cehennem kapıları o kimseye açılır. On iki defa içse arş o kimseden bizâr olur. On üç kere içse kûrsî o kimseden bizâr olur. On dört kere içse arşı hamleden melekler o kimseden bizâr olurlar. On beş kere içse Cebbâr-ı âlem o kimseden bizâr olur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Ocak 2025, 23:47:23
Cennette Allah-u Teâlâ (cc)'nın cennetlik kulları şarâb-ı tahûr içeceklerdir. Cehennemde yananlara da zebaniler akan irinleri verirler. Zira onlar dünyada iken içki içtiler, yasaklara riayet etmediler. Bu sebeple cehennemde içki yerine irin içerler. Yılan ve akrapler o kimseyi sokarlar. Onun başına bir melek dikerler. Ona devamlı vurur, cehennem denizinin ortasına düşürür. Kırk yıl kalır, kırk yıl sonra o ateşin alevleri o kimseyi yukarı çıkarır. Ona bakmakla vazifelendirilen melek, ateşten sopa ile o kimsenin başına vurur. Tekrar o kimse ateş denizine batar gider. İçki içenlere devamlı olarak bu minval üzere azâb eder dururlar.
İmam-ı Ebû'l Leys, içki içenin başına on türlü musibetin geleceğinden bahseder.
Bunların birkaçı şudur:
Deli olurlar, çoluk-çocuk onları maskara ve alaya alırlar, akıllılar onları görünce horlarlar.
Hikaye:
Ebu'l-Leys buyurur ki:
- Bir gün bağdat sokaklarında dolaşıyordum. Yolum bir kabristana uğradı. Birisi orada küçük abdestini yapmakta idi. Sarhoşluktan abdest aldığını sanırdı ve şu duayı okurdu:
<< Suyu temizleyici ve İslamı nur kılan Allah-u Teâlâ (cc)'ya hamdû senalar olsun... Allahım (cc)! Bizi tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle.>>
Yine Ebu'l-Leys Anlatır ki:
- Bir gün bir sarhoş yolda düşmüş yatmakta idi. Bir köpek gelmiş ağzını yalıyordu. Sarhoş o köpeğe diyordu ki: << Yâ seyyidi ( yâni, ey efendim)>>
İşte sarhoş olup aklı başından giden kimseler kediye köpeğe efendim demeye başlayıverirler. Cümlemizi Allah-u Teâlâ (cc) korusun.
Sarhoş kimseler tutulup zaptedilmez. İnsan dahi öldürürler. Türlü türlü rüsvâylık ederler. Bunların sebebi aklı gidip deli oldukları içindir. Akıl nurunun insanın başından gitmesi bir kimse için az musibet değildir. Bundan büyük daha ne gibi bir musibet olabilir.
İçkiciler içki uğruna mallarını telef ederler. Fakire fukaraya vermezler. Cimri ve nekes olurlar. Bu da bir musibettir. ( Nekes = Eli sıkı, Hayırsız, Tamahkâr )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Ocak 2025, 03:31:01
Hz. Ömer (ra) içki içen sarhoşlar için buyurur ki:
<< O iman telef edici ve aklı gidericidir.>>
İçkinin diğer bir musibeti de insanın kardeş ve arkadaş ile birbirine düşman kesilmesidir. Zira içki insanı insana düşman yapar.
Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur:
<< Muhakkakki şeytan şarapta ve kumarda aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan sakınmaz mısınız.>> ( el- Mâide sûresi, 91 )
Bu âyet nazil olduğunda Hz. Ömer (ra) buyurdu ki:
<< Ey Rabbimiz, muhakkak içkiden el çektik, muhakkak el çektik ve sakındık.>>
Zira Hz. Ömer (ra) o emrin manasının ne olduğunu çok iyi anlamıştı.
İçkinin diğer bir musibeti de içki içen kimse zinaya uğramış olur. Avretini talâk verip boşar! Aklı başından gider.  Ağzından nice herzeler sâdır olur, söylediğini bilmez. Bu sebepten Efendimiz (sav) buyurur: << Kızını içkiciye veren sanki o kerimesini zinaya sevk etmiş olur.>>
İçki her şerrin anahtarıdır. İçki içene günah işlemek basit bir şey gibi gelir. Allah-u Teâlâ (cc) hazretlerini unutur. Amelini yazan melekler ondan incinirler.
Bir diğer musibeti de içki içene 80 sopa vurmak gereklidir. Buna had cezası denir. Bu ceza dünyada verilmezse ahirette daha fazlasıyla verilir.
Bir musibeti de, göklerin kapısı o kimsenin üzerine bağlanır, kırk gün duası kabul olmaz.
İçkinin onuncu musibeti de, Eceli geldiğinde tevbesiz ve tevbe etmeden gider, imansız ölür. Şunların hepsi içkici için bu dünyadaki musibetlerdir.
Peygamber  Efendimiz (sav) buyurur:
- İçki içeni, kıyamet gününde mahşer yerine getirirler. İçki içtiği kaplar boynunda asılı olur. Kadehler elinde olur. Eti ile derisi arasında yılanlar, akrepler ve çıyanlar bulunur. Ateşten iki na'lın ayağına giydirilir. Dimağı güldür güldür kaynar. Bu vaziyette mahşer yerine getirilir. Yeri ateş ve cehennem çukurlarından bir çukurdur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Şubat 2025, 00:56:47
İbn-i Mes'ud (ra) buyurur:
Az bir miktar da olsa içki içen kimselerden on kişi mel'un dur:
1. İçkiyi hazırlayan
2. İçkiyi hazırlatan
3. İçen
4. Sunan
5. Getiren
6. Onunla ticaret eden
7. Onun ağacını diken
Mesâbihde bu kadarı sayılmıştır.
Enes (ra) Efendimiz (sav)'den rivayet ediyor:
<< İçkide on sınıfa lanet vardır>>:
1.- Sıkana
2.- Sıktırana
3.- İçene
4.- Getirene
5.- Getirilene
6.- Şakilik yapana
7.- Satana
8.- Parasını yiyene
9.- İçkiyi satın alana
10.- Kendisine içki alınana...
İşte bir damla içkide on kişiye lanet edilip bunlardan bir lânet yalnız içene, diğer lâ'net de diğerlerine. Şu halde içen de, içmediği halde içkiyi hazırlayan,satan,sunan,yapan,bağını hazırlayan kimseler lâ'nete müstahak duruma düşüyorlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Şubat 2025, 04:39:44
Osman-ı Zinnûreyn (ra) buyurur ki:
- İçki içenden mümkün mertebe uzak olun. Zira o bütün günahların başıdır. VAllahi iman ile içkicilik bir arada bağdaşmaz. Biri gelince diğeri gider.
Abdullah ibni- Ömer (ra) buyurur ki:
- İçki içenler mahşer gününde gözleri gömgök olarak gelirler. Yüzleri simsiyah renkte olur. Dilleri göğüsleri üzerine sarkmış olur. Salyaları akar ve it ölüsü gibi kokar. Bunlara yakın olan kimseler iğrenir. Yüzüne tükürür, huzurundan kovar.
Ve derler ki:
<< Ey bedbaht! Dünyadan tevbe ile gelseydin bu akıbete uğramazdın.>>
Şimdi ey kardeşim! İçki içenlerden ölenler olduğunda onların cenazesinde bulunmayın. Onların sağlıklarında ziyaretlerine gitmeyin. Kendileriyle karşılaştığınızda selam vermeyin.
İçki içmeyenler, içki içenlerle karşılaştıklarında burada öğrendiklerinden onlara malûmat verirlerse umulur ki onlar içki içmeyi bizim nasihatlerimizin tesiriyle bırakırlarsa sevabı bize de olur. Ola ki senin sebebinle gönlü insafa gelir.
Ey kardeşim! İçki içen necisdir ve pis gibidir. Ulemâ itti-fakan hüküm vermişlerdir ki elbiseye içki bulaşırsa o elbise ile namaz kılınmaz. Ne zaman ki onu yıkar o zaman ancak kılınır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Şubat 2025, 05:06:29
Diğer bir zararı da insanın ağzı pis pis kokar. İnsanda akıl nuru söner. Damarları daraltır. Damarı daraldığından doğru yolda gidemez. Haya ve gayreti insandan kaldırır. İnsanın eli titrer. Halk arasında hor ve hakir olur. Ölürken hınzır gibi horlaya horlaya ölür, öldükten sonra türlü türlü azaba duçar olur. Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi muhafa etsin. Yâ ilahi! Bütün müslümanları sen bu felâketten muhafa et. İçki içmeye müptelâ olanlara tevfik ver. Tevbe nasip et.
Azizim! Fâsıklar derlerse ki: << Biz içki içmeyiz, başka bir şey içeriz, içki içsek dahi az içeriz, sarhoş olmayız...>>
Şimdi, içki nedir ve ne kadarı haramdır. Allah'ın Resulûnden (sav) dinleyelim:
<< Sarhoşluk veren her şey haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şey'in azı da haramdır. İçki baldan olur, arpadan olur, buğdaydan ve üzümden olur. Ben sizi her türlü sarhoşluk verici şeyden nehyederim.>>
Hak Teâlâ (cc)'nın Habibi, kıyamet gününün şefaatçisi, bizi anamızdan, babamızdan çok seven, bizi şerlerden sakındırıp hayırlara teşvik eden Muhammed Mustafa (sav) içkiden bizi men etmiştir.
Hidâye de buyurulur ki: << İçki sarhoş edecek miktardan az olsa ve << bu kadarını içmek helâldir>> dense bu sözü söyleyen bilittifak kâfir ölür. Zira Kur'an-ı Kerim'in sarih bir âyetini inkâr etmiş olur. Darıya alkol katılır da içilirse o da içkidir, sarhoş eder ve içilmesi haramdır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Şubat 2025, 19:03:06
İmam-ı Muhammed buyurur ki:
- Her kim şunlara helâl derse kâfir olur ve karısı boştur. Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< İçki ona derler ki aklı örter, içeni esir eder. İster üzümden, ister başka maddeden olsun.>>
Câbir (ra) buyurur ki:
- Yemenden biri geldi. Efendimiz (sav)'e şaraptan sordu. << Bizde onu darıdan yaparlar.>> dedi.
Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- İnsanın aklını o giderir mi?
Yemenli dedi ki:
- Evet yâ Resûlullah.
Efendimiz buyurdular ki:
- O halde haramdır. Onu içenlere Hak Teâlâ (cc) Hazretleri cehennemde yanan fâsıklardan ve kâfirlerden akan kan irinleri ve sarı suları içirir.
Ebû Mâlik Eş'ari (ra) rivayet eder ki, Efendimiz (sav)
<< Ümmetimden birçokları içkinin adını değiştirmek suretiyle (arpa suyu, bira, rakı,viski gibi) içerler. Halbuki, çoğu insanı sarhoş eden şeylerin, azı da haramdır. Zira bunlar aklı giderirler.>>
Afyon vesaire gibi dumanıyla aklı baştan gideren şeyler de içki mesabesindedir ve haramdır. Fıkıh kitaplarında bunlara ayrı ayrı hadler tâyin edilmiştir. Dünyevi cezası vardır. Bunların haramlığı hakkında ittifak vardır.
Dört hak mezhep imamlarımız (rahmetullahi aleyhim ecmain) bunlar hakkındaki hükmü Kitâbullah ve Resulûn sünnetinden çıkarıp vaz'ettiler.
Hidâyenin şerhi olan Nihâyede ve Eşribe babından kaydedilir ki:
Bu içkileri içip sarhoş olmak haramdır. Benç denilen maddeden sarhoş olmak da haramdır. Halbuki Benç yenir. Mademki yenirden sarhoşluk haramdır, o halde sarhoş edici içilir şeyleri içmek haydi haydi haramdır.
Mecmûi Cami'us Sağir şerhinde şöyle zikreder: Her kim bunları helâldir derse kâfir olur. İmansız olarak Hak Teâlâ (cc)'nın huzuruna varır. Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi muhafaza buyursun.
Bu kitabın müellfi de buyurur ki: Afyon'u veya maslak suyunu yemek, içmek  haram olduğu gibi, ilaç yapıp bazı eczalar bunlardan vûcuda getirilse ve aklı giderse o ilacı kullanmak da haramdır. Hele berş-i isa ( Afyonlu bir macun türü ) denilen şey'i bazıları helâl itikad ederler ki o da haramdır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Mart 2025, 20:46:31
Ey Azizim! Şimdi her kim mûskirat denilen şeyleri yer-içer de aklı giderse ve sarhoş olursa onların cümlesini kullanmak haramdır. Buna haram değildir, helâldir itikadında bulunmak da küfürdür.
Hak Teâlâ (cc) kıyamet gününde nida edip der ki:
- Hani benim düşmanlarım? Getirin onları huzuruma.
Cebrail (as) buyurur ki:
-Ya Rabbi, senin düşmanların çok, hangisini emredersin?
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Sokaklarda sarhoş sarhoş gezip-dolaşan tâ tevbe etmeden gelenler gelsin. Benim haram dediğim şeyleri yiyip-içenler gelsinler. Nâmahrem kadınlarla hoşbeş edenler gelsin. Benim sâlih kullarımı hor-hakir görenler gelsin. Sâlih kullarımı hakir görüp incitenler gelsin. Benim farz olarak emrettiklerimi terk edenler gelsinler. Onların hepsini cehenneme atın-doldurun.
Bu sebepten ey aziz! Aklını başına topla. Dünyada birkaç günlük hoşluk için kendini âhiret mihnet-meşakketlerine uğratma. Mevlânın buyurmadığı yerlere gitme. Tâ ki saadete erişesin.
Sözü bıraktığım yere gelelim.
Cennet ehlinin içtiği şarapları dünya şaraplarını içenler, tevbesiz öldükleri takdirde içemezler. Tevbe edip ondan sonra ölenler bu zümreye dahil değildirler, cennetliklerin orada içtiklerinin bir parçasını dünyadaki denizlere katsalar o acı denizler şekerden tatlı olurlar.
Azizim! Bu cennet ni'metlerini kimseler tarif ve tavsif edemez. Ancak varınca görür anlarsın. Bu mevzuu Cenâb-ı Hak (cc) Kur'anı Kerim'inde cennet ehlini cennete çağırır ve cennette vereceği ni'metleri birer birer sayar. Bağları, bahçeleri, hurileri söyler, cennetlikleri cennete çağırır ve der ki:
<< Gerçekten Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkanlara cehennemden kurtuluş vardır. Bağlar ve bahçeler vardır. Huriler vardır. Kızlar ve cariyeler vardır. Hepsi aynı yaştadırlar. Kızlar ve huriler onaltı yaşlarındadır. Şarapları kadehlerle dolu dolu sunarlar.>> ( en-Nebe' sûresi, 21/24 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Mart 2025, 19:00:12
Ebû Tayyip Selim'den (ra) rivayet ederek der ki:
- Cennet ehlinin üzerine bir bulut gelir ve der ki: << Size ne isterseniz yağdırayım.>> O buluttan onlar ne isterlerse yağar. Bu hususta buluta Hak Teâlâ (cc) izin verir.
Hak Teâlâ (cc)'nın cennet ehline verdiği nimetler gözlerin görmediği kulakların işitmediği ni'metlerdir. Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Allah-u Teâlâ (cc)'ın cennette mü'minlere ihsan edeceği ni'metleri gözler görmedi, kulaklar işitmedi, hiç bir beşerin hatırından geçmedi.>>
Cennetin o güzel kokuları cennet ehlinin burnuna kırk yıllık yoldan gelir. Halbuki dünyanın kokuları bir günlük yola dahi gidemez. O kadar mesafelik uzaktan hissedilemez. Lâkin cennetin kokuları öyle değil. Dünyadaki bütün kokuları bir araya toplasalar yine de cennettekine nazaran bir hiçten ibarettir. Cennettekinin bir zerresi bile olamaz. Dünyada ne kadar hoşluklar ve lezzetler varsa onların hepsi cennette de vardır. Dünyadakiler cennettekilere nisbetle bir hiçtir ve hiçten ibarettir. Zevk, şevk, işret, her türlü eğlence ve zevk-u safa cennette olup dünyadaki ona nazaran bir sineğin kanadı mesabesindedir. Dünya âhirete nazaran bir mezbelelik mesabesindedir. Dünyadakiler fâni ve âhirettekiler ise bakidir. Dünya ni'metleri geçer gider, âhirette verilen ni'metler ise alınmaz. İman ehlinden herkes günahı nisbetinde cehennemde yandıktan sonra çıkar ve cennete girer. Yâni zerre kadar imanı olanlar, cehennem ateşinde kalmayıp mutlaka çıkıp cennete gireceklerdir. Bir kimsenin bir günahı olsa kimse de bilmese ve bu hususta günah işlemeyi Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkarak terk etse işte yalnız bunu yapmış olması en az bir imandır. İnsanın cennete mutlak girmesini sağlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Nisan 2025, 01:48:21
Meselâ; bir kimse karısını boşasa, kimse bilmese ve o da kimseye bildirmezse, nefsi ondan sakınsa, bu hareketi zerre kadar bir iman demektir. Birisine borcu var, o kimse unuttu veya öldü. O kimseye borcu olduğunu kimselerin bildiği yok. Borçlu Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkarak o borcu sahibinin vereselerine vermesi de zerre kadar bir iman demektir. Büyük bir günahı işlemeye kadir olduğu halde Allah-u Teâlâ (cc)'dan korktuğu için işlemedi. Bu da zerre kadar olan imandır. İşte bu kadarcık dahi imanı olan kimseler ebedi olarak cehennem ateşinde  kalmaz. Mutlak bir gün gelir cennete girer. Hulâsa büyük günahlarla âhirete gitmekten imansız gidip ebedi cehennemde kalmaktan korkmalıdır.
BÜYÜK GÜNAHLAR ( GÜNAHI KEBÂİR )
1- Anne-Babaya asi olmaktır
2- İçki içmek
3- Zina etmek
4- Haram yemek
5- Zekâtı vermemek
6- Muktedir ve her türlü şartlara sahip iken hacca gitmemek
7- Riyakârlık, gıybet etmek
8- Namazı terketmek
9- Livata etmek
10- Ramazan orucunu mazeretsiz tutmamak.
Hulâsa: Hak Teâlâ (cc)'nın işlemesini emrettiği hususları terk etmek gibi günahlar, büyük günahlardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Nisan 2025, 03:21:53
Bunların içinde livâta kebârin kebâridir. Bunun yeri gelmişken, ne için büyük bir günah olduğunu söyleyeyim işit.
Çünkü bu hususun beyanında pek çok faideler vardır.
Livâtâ: iki erkeğin bir birini karılamalarıdır. Hâk Teâlâ (cc) Kur'an-ı Kerim'inde buyurur ki:
<< Sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı rezaleti mi yapıyorsunuz.>>( el- A'raf sûresi, 80 )
Malik bin Dinar (ra) buyurur ki:
Geçmiş ümmetlerden işitmedik ki erkek erkeği etsin. Lâkin Lut kavmi arasında bu vaki oldu. Onlara şeytan (aleyhillâne) gelip tâlim etti. Onlar Hak Teâlâ (cc)'nın hışmına ve gadabına uğradılar. Bu hususta Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere mi yapıyorsunuz. Muhakkak ki, siz çok ileri giden azgın bir kavimsiniz.>> ( Âl'i imran sûresi, 81 )
Halbuki siz tohumu ekmek için erkeklere değil, kadınlara yaklaşın ki salih kız ve oğullarınız olsun. Muvahhid zürriyete nail olasınız. Hak Teâlâ (cc) şehveti bizlere ancak bunun için vermiştir. Onun veriliş gayesinden ve hikmetinden gafil olarak mücerred şehvet istek ve muktezası için eşekler gibi bu hikmetten gafil olarak hareket etmek insanın yaratılışının gaye ve maksadından uzaktır. Rabbül âleminin çizdiği huduttan hariç kalmaktır. Bu şeni fiili işlemek, tamamen kör cehaletin te'siriyledir. Şekavettendir.
Yine buyururlar ki:
<< Belki sizler israf edici kavimlersiniz. Yâni sizler Allah-u Teâlâ (cc)'ya karşı oldunuz. Helâl'i terk ile harama yaklaştınız.>> ( Â'li imran sûresi, 81 )
<< Hak Teâlâ (cc)'nın yarattığı insan neslinin yolunu kestiniz. Ve insan tohumunu zayi ettiniz. Meclislerinizde dahi münker işler işlediniz. Meclislerinizde o murdar livâta ile meşgul oldunuz. Çünkü bu çirkin ve kabih olan fiili terk etmediniz. ( el- Ankebût sûresi, 23 )
Devamla şöyle dedi:
<< Hakikaten biz azabı indirici olduk. Bu Lût kavmini ve şehrini harâb etmek için. O şeni fiile mûtâzemet etmeleri sebebiyle...>( El- Ankebut sûresi, 34) Cebrail (as)'i gönderdik. İndi, kanadını yedi kat yere soktu. Bu fesatcıları şehirleriyle beraber altını üstüne getirdi, harabı tûrab etti.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Nisan 2025, 23:33:31
Dörtyüz bin kişilik bulunan bu kimselerin bu hâline; kediler, köpekler, horozların sesini işiten birinci gök mahkûlatı ağlaştılar. Bu şeni fiili terk etmeyip bunca felâkete düçâr olmaları sebebiyle bütün bunlar oldu. Allah-u Teâlâ (cc), bunların cezaları olarak azab meleklerine, cehenneme atılan bu kimseler üzerine taşlar atınız dedi. Atılan her taşın üzerinde bir livâtacının ismi yazılı idi. Bunların hepsi helak oldu. Şehirlerin altından katran gibi sular çıktı. Büyük bir göl oldu. Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Ne zaman ki bizim hışmımız geldi, bu fısk u küfür edenlere ( yani livâta edenlere ) bunların şehirlerini Cebrail (as)'e verdik. Yukarı götürdü. Baş aşağı yağdırdık. O taşlar Rabbinin yanında nişanlı idi. Bu taşlar zâlimlerden uzak değildir.>> (Hûd sûresi, 82 ) ( Sicil aslında siccin idi nûn'u lâm'a tebdil oldu. ) << Mendûdin>> Yani o taşlar dizilmiş idi. O taşlar yağmur taneleri gibi idi ve cehennemden çıkarılmışlardır. O taşlar nişanlanmış olduğu halde her fâsık'ın adı üzerine yazılmış olarak atılırdı.
O azab taşları zâlimlerden uzak değildir. Hasan-ı Basri (ra) der ki:
- O azabdan her fâsık'a korku vardır. Her kimse ki livâta ile meşguldür korkudan hissedardır. Muhammed (sav) ümmetinden olması zalime bir şey kazandırmaz.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Nisan 2025, 15:24:43
Efendimiz (sav)'den rivayet olundu ki: Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) sordu:
- Şu zâlimler kimlerdir?
Cebrail (as) buyurdu:
- Şol ümmetinden livâta edenlerdir. Livâta edenlerden hiç bir zâlim yoktur ki o murdar fiili ettiği yerde o cehennem taşlarından biri onun başı üzerinde asılı olarak durmasın! Maksat ondan düşüp o kimseyi helak etmesidir.
Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur;
<< Biz onların helak olan şehirlerinden inkârı olan kimseler için nişanlar koyduk. Tâ ki ondan ibret alalar. Ve o murdar işten sakınalar. Onlar gibi helak olmayalar.>>( el- Ankebût sûresi, 35 )
Bâzı müfessirler, derler ki: Nişanlardan murad taşlardır. Cehennem taşları ki Lût kavminin üzerine yağdırılmıştır. Müslümanların ilk zamanlarında yaşayanları bunu müşahede etmişlerdir.
Bâzıları da derler ki: Nişandan maksat, o kara sudur. Helak edilen şehirlerin yerinden çıkmıştır. Şimdi göl büyücek ve murdar bir sudur. Uzaktan ona bakan korkar ve heybetinin te'siri altında kalır. O gölün adı, Lût gölüdür. Bu göl Musa (as)'ın türbesine yakındır.
Müellif der ki: << Kitabı yazmadan önce Hz. Musa'nın (as) kabrini ziyaret için oraya gittim. O esnada Lût gölünede uğradım, suya elimi soktuğumda elime yağ gibi bir şey bulaştı. Çok pis ve murdar koktu. Kırk gün miktarı elimden o murdar ve pis kokuyu aralayamadım. Kendi elimden kendim tiksinir oldum. çok ilaçlar etmek suratiyle zorla ve güçlükle o kokuyu elimden aralayabildim. O murdar fiilin eserini orada bu şekilde gördüm.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Nisan 2025, 17:44:28
Resûl-i Ekrem (sav) buyurur ki:
<< Ümmetim için en çok  korktuğum Lût kavminin yaptığını yapmalarıdır.>>
Bu hadisin mânası şu demektir ki; bütün günahları toplasalar, bu günahtan daha korkunç ve daha dehşetli olmaz. Bir hadis-i şeriflerinde de Efendimiz (sav) şunu söylemekte:
<< Lût kavminin amelini işleyen kimse Allah-u Teâlâ (cc)'nın rahmetinden uzak ve mel'un olmuştur.>>
Diğer bir hadis-i şerifte de:
<< Lût kavminin yaptığını yapanları bulduğunuzda yapanı da, yapılanı da ( eğer rızasıyla yapıyor ve yaptırıyorsa ) ikisini de tepeleyip öldürünüz.>>
Bir hadis-i şerifte de:
<< Kim ki güzel yüzlü bir oğlana şehvet nazarıyla baksa, o haram şey'e tevbe etmedikçe gönlü yerine gelmez.>> buyurmuştur.
Emirel mü'minin Ali (kvc):
<< Bir erkek şehveti için diğer bir erkekle livâta etse; kıyamet gününde o kimseyi ateşten yüksekçe bir direğe vururlar. Bütün ateş halkı bilirler ki o kimse dünyada iken o murdar fiili işler-miş. Tevbe etmeden ölüp gitmiş. Şimdi mahşer gününde bu azaba giriftar oldu. Sonra lanet ederler.>>
İbn-i Abbas (ra)'dan mervidir.
<< Bir erkek bir erkeğe binip livâta etse, arşullah titrer. Titremesinin sebebi Hak Teâlâ (cc)dan korkması ve günahın büyüklüğü ve murdarlığı dolasıyladır. Çok büyük ve ulu bir günahtır. Hakkın hışmına uğramayalım diye korkar ve titrer.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Kendinibulanadam - 29 Nisan 2025, 18:23:31
Sınanmak amacı ile dünyadayız,gerçek hayat bu değil,bu nedenle nefse her istediğini vermemek ve nefsin kötülüklerinden sakınmak önemlidir.