Msn'de karşı cins ile konuşmak günah mı? *

Başlatan ezizhar, 27 Temmuz 2008, 17:55:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ezizhar

msn de karşı cins ile konuşmak günah mı sadece arkadaş olarak cvp bekliyorum lütfen

ankebut-57

#1

Linkteki sayfada bu konuda oldukça değerli bilgiler var:

http://www.zehirliok.com/chat

Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

müteallim

#2
günahmi diye sormak bile ayiptir.

yabanci bir kadin ile erkegin konusmasinin hatta sesinin bir birine haram oldugunu hele bu internet ortaminda zamanimizin kötülüklerinin islendigi ailelerin yikildigi bir ortamda olursa ki ben bunu biraz hafifleterek ayip kelimesini kullandim biraz daha kesin ifade edeyim haramdir bunu bilmeyen bir müslüman da düsünemiyorum. bunun ile ilgili yazi ve ifadeleri

ankebut57 link vererek göstermis.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

ruy-ı zemin

#3
simdi benim verecegim bilgiler kitabi degildir. öncelikle bunun altini çizmek istiyorum.

msn de konustugu kimseye bagli. eger mahremi olmayan birisi ise bununla konusmasinin sebebi ne olabilir ki. hal hatir mi soracak. kizcagizin çok büyük bir derdi var da deva mi olacak.hele bi de görüntülüyse bak sen ise. artik birbirlerinin yüzlerine bakar bakar dururlar.

yok kardesim yok. msn de tanimadigi ve lev ki tanidik olsun mahrem olmayan birisiyle konusmak en basta müslüman bir kimseye yakismaz. edebe uygun degildir.

msn de sadece nefsini tatmin etmek amaciyla kiz arkadas bulayim da onunla konusayim gibi zulmani bir tefekküre kapilarak konusmak isterse takdir edersiniz ki bu ayip olmakla kalmaz, günahtir.

ama sadece bilgi ögrenmek amaciyla konusmak degilde yazisma olursa ve bu da islami ölcüler ( ki bu ölçüler çok önemlidir ) içerisinde olursa bir beis olmadigi kanaatindeyim. ancak la be'sin terki evladir.

lakin söyledigim bu bilgiler kitabi degildir. kitabi bir bilgi olursa lütfen paylasin.
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

müteallim

#4



MAHREMIYET


Cenabu hak kur´ani keriminde söyle buyurur.Ey habibim mü´min erkeklere söyle gözlerini indirsinler.Yani gerek haricde gerek dahilde ve gerek baskalarinin evlerine girerken ,cikarken,otururken, kalkarken gözlerini dikmesinler,harama bakmakdan ayip bir sey görmekden sakinsinlar.Ve birde avret yerlerini irz ve namuslarini korusunlar.Muhakkak hazreti her isinize vakifdir.1

Ey habibim mü´mine kadinlara söyle gözlerini indirsinler.Yani gerek haricde gerek dahilde ve gerek baskalarinin evlerine girerken ,cikarken,otururken, kalkarken gözlerini dikmesinler,kendilerine helal olmayanybanci erkeklere bakmakdan, ayip bir sey görmekden sakinsinlar.Ve birde avret yerlerini irz ve namuslarini korusunlar ve ziynetlerini acmasinlar.2

Buradaki ziynetden maksat örf ve adetde hernekadar takdiklari bilezik ,küpe gerdanlik vesair isede hal zikir edilmis mahal murad edilmistir. Yani zinet esyalarinin takildigi yerlerdir. Oralari kapatsinlar demekdir.

Ancak elleri yüzü gibi disarda kalan kismi haric.birde bos örtülerini yakalarinin üzerine asagi dogru sarkitsinlar,ki baslari,saclari,kulaklari,boyunlari,gerdanliklari,sineleri kapanmis olsun.3

Zinetlerini acik birakmasinlar.Ancak kocalarina-kendi atalarina-yani babalarina dedelerine ki amca ve dayi nikah düsmemek üzere buraya dahildir.vaya kocasinin atalarina-ki kocasinin babasi dedesi amcasi ve dayisi yine buraya dahildir.kendi ogullari.kocasinin ogullari kadinin kendi erkek biraderleri,veya biraderlerinin ogullari yani yegenleri,veya kiz kardesinin ogullari,veya müslüman kadinlar veya malik olduklari kadin köleler,veya tamamen sehvetden kesilmis ihtiyarlar,veya kadinin avret yerine vakif olamayacak derecedeki kücük cocuklar,olmak üzere bunlarin yaninda asagida belirtecegimiz sartlara uyarak ziynetlerini gösterebilirler.4
Sürei nur
Mahremiyet dört kisma ayrilir.

1-Kadinin kadina karsi avreti.
2-erkegin erkege kersi avreti.
3-kadinin erkege karsi avreti
4-erkegin kadina karsi avreti.

Simdi bunlarin biraz izahini yapalim.

1-Kadinin kadina karsi avreti-erkekde oldugu gibi kadini göbegi ile dizi arasidir.yaliniz bu
hüküm müslüman hanimlar arasinda gecerlidir.eger kadinin biri müslim digeri gayri
müslim ise o zaman hüküm müslüman kadinin bütün bedeni haramdir.gayri müslim kadina
gösteremez.
2-Erkegin erkege karsi avreti.yine göbegi ile dizi arasidir.diz avret yerine dahildir.erkek
erkegin tayin edilen bu yerlerine bakamaz.bir yatakda yatmalari caiz olmaz.kucaklamasi ve
öpmesi mekruhdur.Kucaklasmak haisi serifle nehy edilmesi ile beraber bazi ulema mekruh olan kucaklasmayi sehvetle ve dis elbisesiz olarak yapilan kucaklasmaya tahsis etmisler, sevgi ve iyilik ile olan kucaklasmayi caiz görmüslerdir. Dürer cilt 1 sahife 318

Yine erkek emred yani tüysüz ve parlak oldugu zaman nefsinden emin olmayan kisinin o erkege bakmasida helal olmaz.Imami azam hazretlerinin talebesi imami yusufu karsisina almadigi sakali cikincaya kadar göremeyecegi yere oturtdugu rivayet edilmistir.

3-Kadinin erkege karsi avret mahalli-Eger kadin erkege yabanci akraba olmayan birisi ise kadinin elleri ve yüzü haric diger yerlerini kapatmasi farzdir.cünkü bütün bedeni avret mahallidir.

4- Erkegin kadina karsi avreti-erkeklerin akrabasi olmayan kadinlara karsi avreti göbegi ile dizi arasidir.kadinlarda nefislerinden emin olduklari zaman belirtilen yerlerin haricine bakabilirler.aksi halde nefislerine hakim olamazlarsa bakmalari caiz olmaz.

Mezahibi erbaa


Erkeğin ve Kadının Birbiriyle Musafahası

1) Musafaha terimi ve kapsamı:
Musafaha sözlükte; el sıkışmak ve tokalaşmak demektir. İslamî musafaha; iki kişinin karşılaşması halinde, selamlaşmadan sonra daha çok iki el kullanılarak yapılan el sıkışmayı ifade eder. Kimi zaman el öpme, alından öpme veya kalbler karşı karşıya gelecek şekilde sarılma da musafaha kapsamına girer.
Erkek ve kadınların kendi cinsleriyle karşılaştıklarında selam vermelerinin ve bundan sonra musafaha yapmalarının sünnet olduğu konusunda görüş birliği vardır. Verilen selamın alınması ise vacip hükmündedir.
Hz. Peygamber'in musafahayı teşvik eden çeşitli hadisleri ve uygulamaları vardır. Onun her karşılaşmada musafaha yaptığı, (A. b. Hanbel, V, 163,168.) musafahayı iki eliyle yaptığı (Buharî, isti'zan, 28.) ve elini muhatabından önce çekmediği (İbn Mace, Edeb, 21.) rivayet edilmiştir. Diğer yandan musafahanın, selamlaşmanın tamamlayıcısı olduğu bildirilmiştir. (Tirmizî, İsti'zan, 31; A. b. Hanbel, V, 260; bk. en-Nisa, 4/86.) Başka bir hadiste şöyle buyurulur: "İki müslüman karşılaşınca musafaha yaparlarsa, günahları mağfiret olunur", başka bir rivayette; "elleri arasından günahları dökülür, gider" ilavesi vardır. (bk. Ebu Davud, Edeb, 142; Tirmizî, İsti'zan, 31; İbn Mace, Edeb, 15; A. b. Hanbel, IV, 289, 303; ilave için bk. Malik, Muvatta; Hüsn'ül Huluk, 16.)
Musafaha kapsamına, kendileriyle evlenilmesi ebedî olarak haram olan yakın hısımlar da girer. Bu yüzden bir kadın kendi hemcinsleriyle musafaha yaptığı gibi; oğul, torun, baba, dede, erkek kardeş, yeğen, amca, dayı, büyük amca, büyük dayı, kayın peder, üvey oğul, süt oğul veya süt baba gibi nesep ya da süt hısımları ile musafaha, el öpme veya el öptürme yapabilir. Ancak fitne korkusu olunca, kadın bu hısımlardan kimilerine karşı da mesafeli durmalıdır. Üvey oğul, veya süt hısımları ile genç üvey anne bu kapsama girebilir.
Diğer yandan fitne korkusu bulunmayınca kimi yaşlı kadınların eli öpülebileceği gibi, yine küçük kız çocuklarına da el öptürülebilir. Nitekim Hz. Ebü Bekr'in yaşlı hanımlarla musafaha yaptığı ve Abdullah b. Zübeyr (r.a.)'ın hastalığı sırasında kendisine hizmet etmek üzere yaşlı bir kadını hizmetçi tuttuğu nakledilmiştir. (el-Mevsılî; el-ihtiyar, IV, 155 vd.)
Yaşlı kadınların süslerini göstermemek şartıyla üst giysilerden bazısını çıkarabileceklerini bildiren ayet (bk. en-Nur, 24/31) onlarla musafahanın cevazına delil olarak getirilmiştir.
Evin hanımına cinsel ilgi duymayan hizmetçi, aşçı ve benzerleri ile, kadınların gizli kadınlık hallerinden anlamayan çocuklarda yaşlı kadın gibi sayılır. Bu yüzden onlarla da musafaha yapılmasında bir sakınca görülmez.
Yukarıdaki özel durumlar dışında kalan genç bir erkekle yabancı bir kadının toka ve musafaha yapmasına gelince; konunun kitap ve sünnet açısından iyi araştırılması gerekir. Müctehitlerin büyük çoğunluğuna göre, örtünme ayetindeki "süs yerlerinden açıkta kalan kısımlar örtünme kapsamı dışındadır" (en-Nür, 24/31.)anlamına gelen istisna, "el ve yüz"ü ifade eder. Şehvetsiz olarak bakılması caiz olan ellere yabancı erkeğin dokunması, başka bir deyimle toka ve musafahanın yasak oluşunun delili nedir?
Bu konuda en sağlam delil, "kötülüğe giden yolu kapama (seddü'z-zera)" prensibidir. Ancak fitne ve şehvet korkusundan güvende olunca yasak hükmü devam eder mi? Nitekim yaşlı kadınlarla, küçük kız çocuklarının el öpme konusunda, bu nedenle istisna edildiklerini yukarıda belirtmiştik.
2) Yabancı kadınla musafahanın aleyhindeki deliller:
Yabancı bir erkekle kadının musafaha, ya da toka yapmasını caiz görmeyenlerin dayandığı deliller şunlardır:
a) Hz. Peygamber'in biat sırasında kadınlarla musafaha yapmaması:
Kadınlardan biat almanın esaslarını belirleyen ayet (el-Mumtehîne, 60/12.) inince, 'ın Rasülü Medine'de hanımları toplamış ve onlardan biat istemişti. Hz. Aişe bu biatin yapılış şeklini şöyle anlatır: "Mü'min kadınlardan ayetteki şartları kabul edene, Hz. Peygamber sözlü olarak "seninle biat yaptım" diyordu. 'a yemin olsun ki, biat sırasında onun eli hiç bir kadının eline değmemiştir." (bk. Buharî Ahkam 49, Şurut, 1, Tefsîru Süre 65/2, Talak, 20; Müslim, İmare, 88, 89; Ebü Davud, imare, 9; Tirmizî, Tefsiru sure 60/2; İbn Mace, Cihad, 43; A. b. Hanbel, VI, 114, 154,270.)
Diğer yandan Hz. Peygamber'in bir kumaş üzerine elini koyduğu, kadınların da aynı kumaşa ellerini koyarak biat ettikleri ve elçisinin "Ben kadınlarla musafaha yapmam "dediği nakledilmiştir. (Nesaî, Bîa, 18; İbn Mace, Cihad, 43; Malik, Muvatta', Bîa, 2; A. b. Hanbel, II, 213, VI, 357,454,459.)
İbn İshak, Hz. Peygamber'in kadınlarla biatının, elini bir su kabına sokması, kadınların da aynı kaba ellerini sokmaları suretiyle yapıldığını nakletmiştir. (bk. İbn İshak, Megâzi.)
b) Musafahanın başa şiş batırmaktan daha tehlikeli olduğunu bildiren rivayet ve eleştirisi:
Günümüzde yazılan kimi eserlerde kadınlarla musafahanın aleyhinde zikredilen başka bir delil de, Taberanî ve Beyhakî'nin naklettiği şu hadistir: "Sizden birinizin başına demirden bir şişin batırılması kendisine helal olmayan bir kadının dokunmasından (mess) daha hayırlıdır." (et-Taberanî ve el-Beyhakî'den naklen.)
Bu hadis çeşitli bakımlardan tenkide uğramıştır.
a) Ünlü hadisçiler bunun sıhhatini açıklamamış ve bu hadisi kitaplarına almamışlardır.
b) İlk dönem müctehitlerden hiçbirisi bu hadisi kadınlarla musafahanın haramlığı konusunda delil olarak zikretmemiştir.
c) el-Münzirî ve el-Heysemî'nin "hadisin ravileri sikadır veya sağlamdır" sözleri bu hadisin sıhhati için yeterli değildir. Çünkü senette kopukluk veya gizli bir illet ihtimali vardır.
d) Hanefîlere ve kimi Malikî fakihlere göre, bir şeyin haramlığı ancak kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan kesin bir delille sabit olur. Kesin deliller ise ayet, mütevatir veya meşhur hadisten ibarettir. Sübutunda şüphe olan delille ise ancak "mekruh" hükmü sabit olur. Sahîh ahad (tek ravili) hadisler bu niteliktedir. Sıhhatında şüphe olan hadislerin ifade ettiği hüküm ise daha zayıf olur. (bk, Zekiyüddin Şaban, Usulü'l-Fıkh, terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s: 66 vd.)
Diğer yandan bu hadiste doğrudan musafahadan söz edilmemiş "mess" sözcüğü kullanılmıştır. Mess veya bunun eş anlamlısı olan "lems" kelimesi musafaha anlamına gelebileceği gibi kinayeli bir sözcük olarak şehvetle okşama, öpme, sarılma veya cinsel ilişkide bulunma anlamlarını da kapsar. Nitekim bazı ayetlerde mess veya lems "cinsel ilişki" anlamında kullanılmıştır. (bk. en-Nisa, 4/43; Al-i İmran, 3/47; el-Bakara, 2/237.)
Hadislerde ise bu terim cinsel ilişki yanında şehvetle öpme, sarılma gibi anlamları da ifade eder. Elin zinasının yabancı kadına dokunma olduğunu (A.b. Hanbel, II, 349.) ve Hz. Peygamber'in eşlerine cinsel temas dışında dokunduğunu (Ebü Davud, Nikah, 38; bk. Buharî, GasI, 24, Nikah, 3,102; Tirmizî, Tahare, 106, Müslim, Hayz, 28; Nesai, Nikah, 1) bildiren hadisleri örnek verebiliriz.
Bu duruma göre hadislerdeki mess sözcüğü genel olarak kadına "şehvetle dokunma" anlamına gelmektedir. Bu yüzden Malikîlere ve Hanbeli mezhebinin açık görüşüne göre, kadına dokunmanın abdesti bozması, dokunmanın şehvetle olmasına (lems) bağlıdır.
3) Yabancı kadınla musafahanın lehinde olan deliller:
Ashab-ı kiramdan Ümmü Atıyye (r.anha) şöyle der: "Hz. Peygamber Medine'ye gelince Ensar kadınlarını bir evde topladı ve sonra onlara Ömer'i gönderdi. Ömer kapının yanında durup selam verdi, kadınlar onun selamını aldılar. Sonra Rasülullah'ın bir elçisi olarak geldiğini söyledi. Kadınlar; Rasülullah'a ve onun elçisine merhaba, dediler. Sonra kadınlarla biati bildiren ayeti (el-Mümtehine, 60/12) okudu ve biat istedi. Kadınlar "evet" dedi. Biz ellerimizi evin içinden uzattık, Ömer ise evin dışından uzattı. Sonra "ım şahid ol" dedi. (A.b. Hanbel, V, 85, VI, 409) Yine Ümmü Atıyye başka bir rivayette; bu biati bizzat Hz. Peygamberin aldığını, bu arada onun "ölü arkasından ağlayıcı tutmayı" yasaklaması üzerine bir kadının elini geri çekerek, kendisine üzüntülü gününde ferahlık veren bir kadına ücretini vermek üzere Hz. Peygamberden izin istediğini, onun susması üzerine de gittiğini ve dönüşünde biat ettiğini belirtmiştir. (Buhari, Tefsiru, Sure, 60/3)
Yukarıdaki Ümmü Atıyye hadislerinde, Hz. Peygamber'in veya Ömer (r.a.)'in kadınlarla musafaha yaptıkları açıkça ifade edilmemiştir. İlk rivayette ellerin sembolik olarak veya perde arkasından uzatılması mümkün olduğu gibi, ikinci rivayette; daha önce tuttuğu ağlayıcı bir kadına ücretini vermek üzere bir kadının elini geri çekmesi, yani biati geciktirmesi söz konusu olmuştur.
Sonuç olarak ayet veya hadislerde yabancı kadınla musafaha açık olarak yasaklanmamakla birlikte, Hz. Peygamber'in hiç bir yabancı kadınla musafaha yapmadığı dikkate alınarak, imanlı erkek ve kadınlar musafaha veya el öpmeyi, yalnız mahrem hısımlarla sınırlı tutmayı şiar edinmelidir. Kötülüğe giden yolu kapama ve ihtiyatlı davranma prensibi bunu gerektirir


Kadının Yabancı erkeklere karşı avret mahalle neresidir?

Kadının avret mahalli, el ve yüzü hariç vücudun her tarafıdır. Kadının boynunu, saçının bir tek teli olsa dahi saçını göstermesi haramdır. Elleri ve yüzünün dışında kalan vücudunun her tarafı avret olup, örtülmesi farzdır. Bunun delili û Teâla’nın şu ayetidir:
ولا يبدين زينتهن الا ما ظهر منها

“Ancak kendiliğinden görünen kısmı müstesna, ziynetlerini açmasınlar.” Ayette geçen kendiliğinden görünen kısımlar, eller ve yüzdür. Çünkü müslüman kadınlar ellerini ve yüzlerini Rasûlullah 'ın yanında açıkta bırakıyor, 'ın Rasulü de onlara ses çıkarmıyordu. Zira eller ve yüz namaz ve hac gibi ibadetlerde açılıyordu. Yine bu iki uzuv ayetlerin indiği dönemde yani Rasûlullah zamanında âdet olarak da açılıyordu. Bununla ilgili delil ise Rasûlullah 'ın, kadının elleri ve yüzünün dışındaki vücudunun her tarafının avret olduğunu bildiren şu hadistir: ‎
المرأة عورة“Kadın avrettir." Bir başka hadiste ise şöyle buyurulmaktadır:

يا اسماء ان المرأة اذا بلغت المحيض لم يصلح ان يرى منها الا هذا وهذا واشار الى وجهه وكفيه“Ey Esma! Kadın hayız görmeğe başladığı zaman onun şurası ve şurası -ellerini ve yüzünü işaret ederek- dışında kalanların görünmesi doğru olmaz."

Bu delillerin tümü, elleri ve yüzü dışında kadının tüm vücudunun avret, örtünmesinin ise farz olduğu hususunda açık ve net delillerdir. Şârî’, kadının avret yerlerini ne ile örtmesi gerektiği konusunda belirli bir elbise tayin etmeksizin sadece şu ifadelerle yetinmiştir:

"Zinetlerini açmasınlar", "Şunlar hariç ondan bir kısmının görünmesi uygun değildir." Şekli ne olursa olsun el ve yüzün dışındaki bedenin tamamını örten şey elbise olarak kabul edilir. Uzun bir elbise, pantolon, entari, çorap gibi giyeceklerin hepsi örtü olarak kabul edilir. Bu nedenle Şârî’ avret yerinin örtülmesi konusunda belli bir elbise şekli tayin etmemiştir. Avreti örten yani avreti açığa çıkarmayan her giysi, şekline, türüne ve kaç parça olduğuna bakılmaksızın şer’an avreti örten elbise olarak kabul edilir.

Kadının, cildinin rengini gösteren bir çorap veya şeffaf bir elbise giymesi caiz midir?

Şârî’,teala elbisenin cildi örtmesini şart koşmuştur. Bu nedenle örtünün, derinin rengini, üzerindeki beyazlığı, siyahlığı, kırmızılığı, morluğu veya bunların dışındaki başka renkleri belli etmeyecek şekilde olmasını farz kılmıştır. Eğer elbise, şeffaf ve ince olup arkasındaki derinin rengi, derideki beyazlık, kırmızılık belli olursa avreti örten bir elbise olarak kabul edilmez. Avret açık sayılır. Çünkü şeran örtünme tamamlanmamıştır. Elbise derinin rengini tamamen örttüğü zaman avret örtülmüş sayılır. Bunun delili ise Aişe nin Rasûlullah 'den naklettiği şu hadistir:
يا اسماء ان المرأة اذا بلغت المحيض لم يصلح ان يرى منها الا هذا وهذا واشار الى وجهه وكفيه“Ey Esma! Kadın hayız görmeğe başladığı zaman onun şurası ve şurası -ellerini ve yüzünü işaret ederek- dışında kalanların görünmesi doğru olmaz.” Bu hadiste Nebi , Esma ('nın giydiği ince ve şeffaf elbiseyi örtü olarak kabul etmemiş, avretinin açık olduğunu bildirmiş, ona bakmamak için gözlerini çevirmiş ve avretini örtecek elbise giymesini emretmiştir. Bununla ilgili bir başka hadis de Usâme hadisidir. Rasûllullah () Usâme'ye, kıbtiyye [bir çeşit ince elbise] hakkında sorduğu zaman Usâme kıbtiyyeyi karısına giydirdiğini söyleyince, Rasûlullah ona şöyle buyurdu:
مرها ان تضع تحتها غلالة فاني اخاف ان تصف حجم عظامها
“Karına emret kıbtiyyenin altına elbise giysin. Zira ben onun kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum.” Rasûlullah , Usâme'nin, kıbtiyyeyi karısına giydirdiğini öğrenince derisinin rengi belli olmaması için, karısına kıbtiyye’nin altına elbise giydirmesini emretmiştir. "Ben, kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum" diyerek bunun sebebini de illetlendirmiştir. El-vasf, birşeyin arkasındakinin şekil olarak değil de aynen ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Hadiste, “Ben, kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum” ifadesi, kemiklerin şeklinin değil renginin açığa çıkması demektir. İşte bu iki hadis, Şârî’in avreti örtecek olan elbisenin, altındaki derinin rengini belli etmeyecek bir şekilde olmasını şart koştuğuna dair açık delillerdir. Setr-i avret diye bilinen konunun özü budur.

Kadın üzerinde pardösü olmaksızın etek ve manto veya pantolon ve gömlek gibi elbiseyle dışarı çıkabilir mi?

Kadının genel hayatta yani cadde ve sokaklarda giymesi için Şârî’in koyduğu muayyen elbiseler vardır. Her ne kadar avreti örtebilme özelliğine sahip olsa da pantolonla avretin örtülerek genel hayata çıkılması caiz değildir. Çünkü Şârî’ genel hayatta kadınların giymesi için belirli bir elbise tesbit etmiştir. Şârî’in emrine karşı gelir de onun belirlediği elbiseyi giymezse günahkâr olur. Zira bu hareketiyle farzlardan birisini terk etmiştir. Bu nedenle avretin örtülmesi konusu ile genel hayatta giyilecek elbiseler konusunun birbirine karıştırılmaması gereklidir. Pantolon, ince ve şeffaf olmadığı zaman avreti örter. Ancak pantolon ile yabancı erkeklerin karşısına çıkılacağı anlamına gelmez. Çünkü pantolon kadının güzelliklerini ve ziynetini açığa çıkarır. Bu durumdaki bir kadın her ne kadar avret yerini örtmüş olsa da, güzelliklerini yabancılara göstermiş sayılır. Halbuki Şârî’, kadının süslenip güzelliklerini yabancı erkeklere göstermesini haram kılmıştır. Bu nedenle pantolonun kadının avretini örtme özelliğine sahip olması nedeniyle kadının güzelliklerini ortaya koymadığını söyleyemeyiz. Bu nedenle kadının avretini örtmesi meselesi ile süslenip güzelliklerini yabancılara göstermesi konusunu kesinlikle birbirine karıştırmamak gereklidir. Bunların her biri birbirinden ayrı konulardır.

Ancak Şârî’, kadının çarşı-pazara, cadde ve sokağa çıkmak istediği zaman özel hayatta giydiği elbisenin üzerine bir başka elbise daha giymesini emretmiştir. Şârî’, evinin dışına çıkan kadına elbisesinin üstüne tek parça çarşaf veya benzeri bir elbise giymesini, bunu da ayaklarına kadar salıvermesini emretmiştir. Eğer elbisesinin üstüne giyeceği tek parça çarşaf veya benzeri bir elbise bulamazsa komşusundan, kardeşinden veya bir yakınından ödünç alması gerekir. Eğer ödünç almaya gücü yetmez veya ödünç alamazsa dış elbisesi olmadan dışarı çıkması caiz değildir. Özel hayatında giydiği elbisenin üstünden tek parça çarşaf, ayağa kadar uzun manto veya pardösü gibi bir elbise giymeden dışarı çıkarsa günahkâr olur. Çünkü bu durumda 'ın farzlarından birisini terk etmiş olur. Bu durum omuzlardan aşağıya kadar salıverilecek elbise ile ilgili bir hükümdür.

Ancak kadının vücudunun üst kısmını yani başını, başörtüsü veya başörtüsünün yerini tutacak başın tümünü ve boynunu örtecek, göğüslerine kadar salınacak bir örtü ile örtmesi gereklidir. Kadın, çarşıya çıkmak istediği veya cadde ve sokakta yürümesi gerektiği zaman başörtüsü veya aynı vazifeyi görecek, genel hayatta kullanacağı bir örtünün bulunması gereklidir. Buna göre kadın, başında başörtüsü ve omuzlarından aşağısını örten çarşaf, manto türü iki parçadan oluşan bir elbise bulunursa çarşıya çıkabilir, cadde ve sokaklarda yürüyebilir. Eğer bu iki tür örtü bulunmazsa, hangi halde olursa olsun kadının genel hayata çıkması caiz değildir. Çünkü örtünme emri bu iki örtü için genel olarak gelmiştir ve tüm durumlarda genel olarak da kalmıştır. Zira ayetteki emri tahsis edici bir şey yoktur. Genel hayatta bu iki örtünün örtülmesinin farziyetinin delili yüce 'ın şu ayetleridir:
وليضربن بخمرهن على جيوبهن ولا يبدين زينتهن الا ما ظهر منها“Başörtülerini yakalarının üstüne vursunlar. Kendiliğinden görünen hariç ziynetlerini göstermesinler." Omuzlarından aşağıda kalan kısmın örtülmesi ile ilgili ayet ise şudur

يا ايها النبي قل لازواجك وبناتك ونساء المؤمنين يدنين عليهن من جلابيبهن[/size]"Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına cilbablarını üstlerinden salmalarını söyle"   
Bu delillerin tümü, kadının genel hayatta dış elbisesini giymesi gerektiğine açıkça delalet etmektedir. û Teâla, genel hayatta kadının giymesi farz olan bu elbiseyi yukarıda geçen her iki ayette, dikkatli, eksiksiz ve kapsamlı bir şekilde nitelemektedir. Gömleğin ve elbisenin yakasından görünen yerlerini gizlemeleri için başlarını, göğüslerini ve boyunlarını örtsünler.

Pardösünün uzunluğu nereye kadar olmalıdır?

Cilbab veya çarşaf ya da mantoda aranan şart veya özellik, kadının iki ayağını da gizleyinceye kadar aşağıya kadar salıverilmesidir. Ayette: "Cilbablarını üstlerinden salmalarını söyle" Yani dış elbiselerini üzerlerine yaysınlar. Bu durumda ayet, mantolarını veya çarşaflarını aşağıya kadar salıversinler anlamına gelmektedir. Zira İbni Ömer'den rivayet edilen bir hadiste şöyle denilmektedir:
“Rasulullah  şöyle buyurdu:
من جر ثوبه خيلاء لم ينظر الله اليه يوم القيامة فقالت ام سلمة : فكيف يصنع النساء بذيولهن فقال يرخين شبرا فقالت : اذن تنكشف اقدامهن قال : يرخين ذراعا لا يزدن[/size][/size]“Kim kibirlenerek elbisesini yerde sürüklerse kıyamet günü  ona bakmaz.”, deyince Ümmü Seleme: “Kadınlar eteklerini ne yapacaklar.” dedi. 'ın Rasulü “Bir karış salsınlar” buyurdu. Ümmü Seleme “Bu takdirde ayakları açılır.” deyince 'ın Rasulü: “Bir dirsek salsınlar, artırmasınlar.” buyurdu."
Bu hadis, kadınların giydikleri dış elbiselerin ayaklara kadar uzandığını ve ayaklarını örttüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Eğer ayakları, çorap veya ayakkabı ile örtülmüş olsa bile yine de dış elbiselerini aşağıya kadar salıvermeleri gereklidir. Ayakların herhangi bir şeyle örtülmüş olması zorunlu değildir. İşte böylece kadının dışarı çıkmak için giymiş olduğu elbisenin üstüne geniş bir elbise giymesinin vacip olduğu açıklanmış olmaktadır. Ayaklara kadar uzanan bir elbise giymek farzdır. Aksi takdirde  katında günahkâr


bu yazilarimizin asli cuma sohbetleri bölümündedir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

ruy-ı zemin

#5
Tesekkür ederim müteallim hocam Çok güzel bir mevzuya temas etmissiniz. Ve mükemmel bir cevap verilmis.
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

ezizhar

#6
müteallim hocam çok teşekkür ederim cevabınız için, konuşan ben diilim bende birini ikna etmeye çalışıyodum inş. ikna olur da bırakır

suden

#7
hocam Allah razı olsun
said,cennetlik kişidir.başkasından ibret alandır.
şaki,cehennemlik kişidir.BAŞKASINA İBRET OLANDIR.

zahid

ellerinize saglık  Allah  razi  olsun 

müteallim

bende tesekkür ederim bilhassa bu yaziya cok emek verdim buna ramen yinede biraz noksan olmus,
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik