İstanbul 2010’un Bilinmeyenleri

Başlatan Ay Iıığı, 16 Nisan 2010, 18:01:17

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ay Iıığı


2010 İstanbul Kültür Başken'ti etkinlikleri çerçevesinde tarihi eserlerimiz planlı bir şeklide yok mu ediliyor? İşte yine farklı bir bakış açısı Netpano da.

İstanbul Kültür Başkenti oldu.Birçok kişi eleştirdi birçok kesim tebrik etti. Peki görünmeyen ve kimsenin görmediği yönler ne idi?


İstanbul Kültür Başkenti seçildikten sonra birçok göz boyama etkinlikleri oldu. Bunlardan en önemlileri ise ;  tarihi yapıların restorasyonu idi. Bir plan dâhilinde yürütülen etkinliklerin propagandası medyada  bir kaç yıl önceden empoze edilmeye başlandı.  Bu etkinlikler hala daha medyada geniş bir yer tutuyor.


İstanbul  Kültür  Başkenti oldu da ne oldu?


Değişen ne oldu? Kültür başkenti kılıfı ile   tanınan  yasal toleranslar ve  esneklikler sayesinde; binlerce yıllık tarihi eser yapıları hoyratça  restorasyon adı altında,   tarihe sahip çıkma adı altında   bilinçsizce   (bilinçli bilinçsizce ) tahrip edildi- ediliyor. Kimilerine sanıldığı gibi  bir restorasyon yapılmayıp  bilimsel  metot dışı bir iki fırça darbesi ile boya yapılıp  gözler boyanırken  kimi tarihi eserlerin üzerine de balyozlar  iniyor.


UNESCO'nun de destek verdiği  ve yetmişe yakın Avrupa finanslı   kurum ve kuruluşun   - en önemlileri ise Vatikan devletinin de ödenek ayırdığı- bu proje   neyi  amaçlıyor? İngiliz arkeolog   Trehel Sarkben ve ekibi  üçüncü Dünya  arkeoloji çalışmalarında  amaç dışı etkinliklerinden dolayı daha önce sınır dışı edilmiş bir ekip. Hindistan ve Nepal'den kovulan bu arkeolog ve ekibi Mogolistan'dan da  ABD'li arkeologlar ile  birlikte yürüttüğü sözde Cengiz Han'ın mezarını   arama faaliyetlerinde gerçekleştirdiği yasa dışı etkinlikler yüzünden Moğolistan hükümeti tarafından da sınır dışı edilmişti.


Bu ekibin  İstanbul'daki   Kültür Başkenti projelerin de  yeri var mıdır? Soruyoruz.


Geçen sene   İstanbul'un uydu  destekli teknoloji ile   bütün tarihi yapılarının   üç boyutlu röntgeninin çekildiği medyaya yansımıştı.  En ince ayrıntısına kadar hesaplanan planlanan  ve noktalanan  yerlere bugün  restorasyon adı altında acaba başka şeyler mi yapılıyor?


Şimdi bir masal anlatalım :



"Bir varmış bir yokmuş  bir şehir varmış. Şehrin çok tarihî yapıları varmış. Bir gün şehrin  bu binlerce yıllık   yapılarının gerçek sahipleri aslında "biziz" diyerek dışarıdan birileri gelmiş ve demişler ki:


Atalarımızın mabetlerini onaralım,  buranın halkı olan yeni nesil ile  kültür bağı kurup kaynaşalım. Faaliyetler başlamış, o birilerinin  (sözde) atalarının mabetleri  çok büyük bir özenle   ciddiyetle onarılmış tamir edilmiş.  Topraktan gün yüzüne çıkarılmış fakat  bugünkü neslin atalarının  ve şehrin gerçek sahiplerinin  tarihî yapıları  sadece üstün körü boyanmış  fakat oranın halkına bu belli edilmemiş ciddi bir restorasyon yapılıyormuş imajı verilmiş. Bu durumdan şüphelenen şehrin sahipleri  olup biteni  araştırmak istemişler, bir de ne görsünler, bu şehir  bilimsel olarak da  deprem beklemiyor muymuş. Bu nesle ait  güzelim mabetler  sağlamlaştırılacağına  meğer hiçbir şey yapılmamış mı? Aslında yapılmış. Ne mi yapılmış? Sağlam olanlar da   riskli hale getirilmiş. Maalesef o malum birilerini kendilerine ait mabetleri sağlamlaştırırken yeni neslin mabetlerinin temelleriyle oynamışlar. Depremde hangi binaların ayakta kalacağına hangilerinin de yıkılacağına depremden önce karar vermişler.


Baki Günay/netpano.com


Günbatımı

Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Eymen

İstanbulda nerede ise tüm selatin camiileri restorasyonda idi. Çoğu bölüme almıyorlar yada hiç girilmiyor 2010'a yetiştirilecek diyorlardı 2010 bitiyor hala devam tadilat.
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.