Ekmekler karardı!

Başlatan Tuğra, 22 Haziran 2010, 23:10:26

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuğra


Ekmeklere "doğal" damgası vurulduğundan beri "karardı", rengi koyulaştı. Koyu renkli bu ekmekler ne kadar doğal.

Ekmeği çok severim, evde ekmek yapmasını da seviyorum. İstediğim kalitede, istediğim özellikte içinde ne olduğunu bilerek kendi ekmeğimi üretiyorum. Bunu yaparken uzun zamandır dikkatimi çeken fakat en son yaptığım ekmeğimi hazırlarken tekrar içine düştüğüm,  isyanlarda olduğum bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Her gün tartışmasız her doğal! Ekmekte karşılaştığım ve benim için önemli olan bir konuyu artık yazmak zamanı geldiğini düşünüyorum.

Geçen gün ekmek yaparken marketlerin güzel sunumları tesiri altında kalarak "Köy ekmeği karışımı" ve "çavdar ekmeği karışımı" yazan unlardan almış ve bunların üstündeki tariflere uygun olarak ekmek hazırlamaya başlamıştım. Önce her iki karışımın içindeki un çeşidinin aynı olduğunu fark ettim. Sonra da "doğalmış" görünümünü vermek için içine konan "renk verici madde" yi.

O gün çok güvenerek aldığım bir ekmek fabrikasının çıkardığı zenginleştirilmiş ekmeğin de ne kadar koyu renk, resmen kahverengi olduğunu tekrar fark ettim. Pastanelerin ekmek reyonlarındaki resmen kahverengi ekmeklere tekrar baktım. Bir de benim çok iyi bildiğim o kıymetli buğday ununa baktım. "normal" buğday unu hiçbir zaman kahverengi değildir. Kepekli un da kahverengi değildir, biraz esmerlik vardır o kadar.

Bu durum "doğalmış" görünümü vermek için "abartılan"  ve ne kadar kahverengi olursa o kadar doğal! Olan ekmeklerin piyasayı doldurmasına sebep oldu. Bunun yapılabilmesi için de içine konan renk verici maddeler, önceleri masumca içine konan pekmez, zamanla bin bir çeşit "kahverengi katkılar" ekmeklerin içine boca edildi.

Bir taraftan içinde biraz! Un da olan yenince "kâğıtmış" gibi hissedilen çarşı ekmekleri, diğer taraftan "doğalmış" gibi sunulan katkılı ekmekler.

Ekmeğin ülkemizde geçirdiği bütün evrelerin görüleceği yaştayım. Çocukluğumuzda ekmek sorunu yoktu. Bilinen tabii buğday unundan ekmek yapılıyor, yufka ekmeği, tandır ekmeği, tava ekmeği gibi çeşitleri severek yiyorduk. İlkokul çağlarımda "çarşı ekmeği" modası başladı. Çarşı fırınlarında yapılan beyaz, güzel kabarmış, ekmekler hepimizin iştahını açıyordu.

Fırınlara yaklaşıldığında mis gibi ekmek kokuları her yeri kaplardı. Sonra ne oldu oldu bu ekmekler beyazlaştı, hafifleşti, dokusu daha saydamlaştı ve zor çiğnenir bir hale geldi. Bu unlara konulan katkı maddelerinden, içinde undan çok var olan kimyasallardan bahsedilir oldu fakat günlük hayat koşturmaları içinde ve başka bir alternatifimiz olmadığı için bu ekmekleri yemeye devam ediyorduk.

Anadolu ya gittikçe yediğimiz eski tatta ekmeklerle mutlu oluyor, şehirdeki ekmeklerin ne kadar bozulduğunu o zaman fark ediyorduk. Herkes bu isyanlarda idi ki "Taş fırın ekmeği" , "Vakfıkebir ekmeği" , "Köy ekmeği" isimleriyle çıkarılan ekmeklere hücum etmiştik. Bu büyük talep "abartılmış doğallar"ı yarattı.

Tıbbın daha doğrusu doktorların yönlendirmesi ile de ekmeği seçimimiz değişti. Bundan çok değil 20 sene önceleri doktorlarımız ekmeği "hiç işe yaramaz karbonhidrat" ilan ettiler. Ekmek yiyen çocukların aptal olacağı, üç beyaz zehirden biri olan "un" dan uzak durmak gerektiği tekrar tekrar yazıldı, söylendi ve bize "kabul ettirildi". Hayret ve dehşet içinde idim.

Bir tıp tarihçisi olarak okuduğum "Eski tıp" kitaplarında ekmeğe çok önem veriliyor, insan bünyesi için en faydalı yiyecek olarak tanıtılıyordu, diğer taraftan "Yeni tıp" ekmeği zehir ilan ediyordu. Ben de Eski tıbbın bilgilerinde bir hata olduğunu düşünüyordum. Yeni tıp ise tabidir ki bilimsel bilgileri bize ulaştırıyordu. Doktorlarımız da bu istatistikî bilgileri bize sunuyorlardı. 

Bu bilimsel bilgiler araştırıldıkça hızla değişti. Zamanla doktorlarımız bu zehir'in eğer kepekli olursa faydalı olduğunu söylemeğe başladılar, şimdilerde de buğday ununun faydalarını içindeki protein ve vitaminleriyle zengin bir gıda maddesi olduğunu söylüyorlar. Yurt dışındaki bilimsel araştırmalar artık bu değerli gıdayı metheder oldular. Çok şükür ekmek seven biri olarak hem ekmeğe kavuştum. Hem de Eski tıbba güvenime.

Eski tıp kitaplarında hekim önce nasıl sağlıklı yaşanır o konuda bilgi verir. Tıp kitaplarının yarısından fazlası sağlıklı yaşama ayrılmıştır. Sağlıklı olmak için ne yemeli, ne içmeli, hangi mevsimde ne giymeli, nasıl yıkanmalı gibi önemli bilgiler verilir.

Bu konu içinde ekmek çok önemli bir yere sahiptir. Bu kitaplarda yazılan şu misali hiç unutamam; "Eğer bir bebek anne sütünden kesildikten sonra sadece ekmekle beslense ve hayatının sonuna kadar hiç başka şey yemese dahi ömrünü sağlıklı geçirir" diye yazarak söze başlarlar ve hemen bu ekmeğin hangi kalitede olması gerektiğini ilave ederler.

Buğday hangi kalitede olmalı, nasıl ekilmeli, nasıl biçilmeli, nasıl un haline getirilmeli, nasıl pişirilmeli, nasıl soğutulmalı vb. Hekimlerin uzun seneler sonucunda elde ettiği bilgiler insanlara sunulur.

Bu bilgilerin tersi söylendiği zaman çok ıstırap çekmiş, nasıl doğru olabilir demiştim. Neyse ki ekmek tekrar aklandı. Üç zehirden tuz da aklandı, şeker de yakında aklanıyor. Sorun bu üç temel maddenin doğallığının bozulmasıyla başladı.

Ekmeklere daha beyaz ve kabarık olması için kimyasal maddelerin katılması,  tuzun rafine edilerek diğer faydalı minerallerinin başka işler için kullanılması sonucunda "artık ürün" olan zehir haline getirilmesi, pancar pekmezinin kristalleşmesi ile hazırlanan şekerin daha ucuza mal edilmesi için yapılan değişiklikler zehirleri yarattı. Doktorlarımız da haklı olarak bu zehirlerden uzak durmamızı söylediler.

Yiyeceklerimiz konusunda o kadar aldatıldık ki artık hepimiz bu konuda korkar hale geldik. Ekmek konusunda da aldatılıyoruz.  Ekmek ne kadar koyu renkse o kadar doğal değil bunu bilelim.

Ciddi firmalar ekmeğe kahverengi rengi vermek için koydukları maddeleri yazıyorlar, Üzerinde etiket olmayan doğal ürünlerde ne kullanıldığını da bilmiyoruz. Bunu bizim talebimiz yarattı. O zaman seçimimizde dikkat edelim. Doğalını tanıyıp, ...mış gibi hazırlananlardan uzak duralım. Kısa sürede istediğimiz gibi ekmeklere kavuşacağımızdan hiç şüphem yok. Sağlıkla kalın.

Prof. Dr. Ayten Altıntaş
〰〰〰〰🐠

mazhar







Tam Buğday Ekmeği Yararları (Faydaları)

• Tam buğday ekmeği, vücudunuza yüksek oranda B vitamini, çeşitli mineraller sağlaması açısından oldukça faydalı bir besindir
• Tam buğday ekmeği ile bağırsaklarınız düzenli çalışır ve böylece kesinlikle kabızlık sorunu çekmezsiniz
• Tam buğday ekmeği ile kan lipitlerinizi kontrol altında tutabilirsiniz
• Tam buğday ekmeğinin en büyük faydalarından biri de şeker kontrolünüzü sağlamasıdır
• Tam buğday ekmeği, diyet listelerinin vazgeçilmez öğesidir. Zira tok tutan besinler arasındadır, dolayısıyla da zayıflamanıza yardımcı olur
• Kalp-damar hastalıkları olan kişilerin sağlığını koruması için tam buğday ekmeği oldukça faydalıdır




Alıntı.




Beyaz ekmeği bırak hemen tam buğday ekmeğine geç

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, beyaz ekmeğin çok da sağlıklı olmadığını gördüklerini belirterek, “Eğer biz köyde yediğimiz kara ekmeğe dönebilirsek hem tasarruf sağlamış olacağız, hem de halkımızın sağlıklı beslenmesi için faydalı olacaktır” dedi.



06 Mart 2012 Salı - 18:15

Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikasının birçok kurum ve kuruluşla ortaklaşa düzenlediği “Tam Buğday Ekmeği Yaygınlaştırma” Sempozyumu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in katılımıyla Rixos Otelinde yapıldı.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, toplantının açılışında, tam buğday ekmeğinin yaygınlaştırılması çalışmalarının, eski değerlere dönüşün, bir uyanışın bir tasarruf alışkanlığının başlangıcı olarak değerlendirdiğini söyledi.

Özdebir, şunları kaydetti:
“Çocukluğumuzda bir somun ekmeği vardı bir de francala vardı. Francala ekmeği maddi imkanı daha yüksek olanlar alırlardı, diğer insanlar yuvanlak ekmeği alıyorlardı. Bu biraz özentiden kaynaklanırdı sanırım. Sanayici olmamızdan dolayı uncu üyelerimiz var, ekmek yapan üyelerimiz var. Bunları takip ettiğimiz zaman, bu özentiyle, biraz da israfla yediğimiz beyaz ekmeğin çok da sağlıklı olmadığını görüyoruz. Son yıllarda özellikle süne ve diğer başka hastalıklardan dolayı, gluten miktarı ekmeğimizde az, bu hamuru tutturmak, rengini beyazlatmak için birtakım ozon verdikleri, birtakım katkı maddeleri kullanıldığı söyleniyor. Eğer biz gerçekten bildiğimiz, köyde yediğimiz o kara ekmeğe dönebilirsek hem bir tasarruf sağlamış olacağız hem de halkımızın sağlığı, daha sağlıklı beslenmemiz için faydalı olacağına inanıyorum.”

"EKMEĞİ BEYAZLATMAK İÇİN KİMYASALLAR KULLANDIK"

TOBB Başkan Vekili ve Ankara Ticaret Borsası Başkan Vekili Faik Yavuz da Ankara Valisiyle beraber yeni bir Ankara vizyonu oluşturduklarını, Ankara'yı tarım kenti yapacaklarını söyledi.

Önümüzdeki dönemde tarımın çok stratejik bir sektör olacağını ifade eden Yavuz, insanların önceliğinin yeme içme olduğunu, bu anlamda ekmeğin de insan beslenmesinde çok önemli yer tuttuğunu kaydetti.

Yavuz, “Kendi değerlerimizin kıymetini bilmiyoruz, tam buğday ekmeğini 500 sene önce de kullanıyorduk. Ancak ekmeği beyazlatmak için bir yoğun kimyasallar kullandık. Sağlık için beslenme için yediğimiz ekmek ne kadar sağlıksız olduğunu izledik. Buğdayın kıymetini bilmeliyiz” dedi.
Son dönemde restoranlarda beyaz ekmeği yanında mutlaka kepek ekmeğinin de geldiğine dikkati çeken Yavuz, bundan sonra sofralarda tam buğday ekmeğini de görmek istediklerini ayrıca, fındık üzüm gibi ürünlerin de ekmeğin içine karıştırılabileceğini söyledi.

ANKARA VALİSİ ALAADDİN YÜKSEL

Ankara Valisi Alaaddin Yüksel de sürdürülebilir tarımsal üretimin önemini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Ben bir meseleyi analiz ettiğimde, 3 başlığı kullanmaya tercih ederim. Dünya gerçeklerine bakıp, aklımın icapları ve halkın ihtiyaçları meselesini bakarım. Tartışılacak konu bir ekmek ve beslenme meselesiyse bu manada dünya gerçeklerinin ne olduğunu sorduğumuzda dünyada küresel ısınma meselesi ortaya çıkıyor. Aklın icabı ne diyor, küresel ısınma, bozulma var ise toprağı ve suyu gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Halkın ihtiyacı nedir diye sorarsanız, halkın beslenmesi, halkın karnının doyurulması meselesi gündeme geliyor. Bu beslenme meselesi, bütün akıllı devletler için, toplumlar için stratejik bir meseledir. Gıdanın yegane kaynağının tarım olduğu dikkate alındığında, tarımın geleceğin reçetesi olması konusunda hiçbir tereddüt yok.”

Türkiye'de ürün planlaması yapılmasının önemine işaret eden Yüksel, Ankara'nın buğday üretimi konusunda üzerine düşeni yaptığı, 480 bin hektar civarında alanda çok akıllı, dikkatli şekilde kaliteli buğday üretimi yapıldığını söyledi.

Ankara'daki buğday üretiminin 1 milyon 750 bin ton civarında olduğuna işaret eden Yüksel, bunun da tüm Türkiye üretiminin yüzde 7,5'ine denk geldiğini söyledi.

Ankara'da kaliteli, proteini yüksek buğday üretiminden taviz vermeyeceklerini, süneyle mücadeleye ara vermeksizin devam edeceklerini belirten Yüksel, Ankara'da tam buğday ekmeği üretimi konusunda dikkatlerini ve teşviklerini en üst noktada tutacaklarını ifade etti.
Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan da Türkler için ekmeğin kutsal olduğunu dile getirerek, “Ekmek bizde azık, yabancı ülkeler için katık. Bizim ekmek kültürününe yabancı olmamız mümkün değil. Ekmeğimize sahip çıkan kuruluşlarımızın, siyasi otoritelerin olması bizim için memnuniyet verici” dedi.

"BUĞDAYIN EN DEĞERLİ KISMINI HAYVANLAR YEDİ"

Halk Ekmek Fabrikası Genel Müdürü ve Düzenleme Komitesi Başkanı Ali İlkbahar, tam buğday ekmeğinin yaygınlaştırılmasıyla ilgili uzun bir çalışma yaptıklarının söyledi.

Ekmeğin bir nimet olduğunu, Türk halkının, ekmeğin yere düştüğünü gördüğü anda onu alıp başına koyduğunu anlatan İlkbahar, lifli, kepekli,vitamin ve mineralleri bünyesinde bulunduran tam buğday ekmeğinin yaygınlaştırılmasında öncü olduklarını kaydetti.

Yıllarca tüketilen tam buğday ekmeğinin konuşulabilir hale gelmesinden memnuniyet duyduklarını anlatan İlkbahar, şöyle konuştu:

“100 kilogram buğdaydan 65 kilogram un alırız. Geriye yüzde 35'i kepeğe ayrılıp, hayvan yemi olarak kullanılıyor. Buğdayın kepeğe ayrılan kabuk bölgesinde sağlığımız açısından çok değerli vitamin ve mineraller bulunuyor. Biz bunu hayvan yemi olarak kullanmışız. Tam Buğday ekmeğinde ise 100 kilogram buğdaydan 95 kilogram un alıyoruz, bütün vitamin mineraller ekmeğin içinde kalıyor.

Şayet tam buğday ekmeği yersek ve Türkiye'de yaygınlaşmasına sağlarsa, buğdaydan en az yüzde 35 tasarruf etmiş olacağız. Türkiye'de yılda ortalama 15 milyon ton buğday tüketildiğini düşünürsek 5 milyon ton buğday tasarruf etmiş oluruz.”

İlkbahar, tam buğday ekmeğinin yararlarına da değinerek, lif oranı yüksek olması nedeniyle, hem sindirim sistemine, hem obezite ve şeker hastalığına karşı faydası olduğunu ifade etti.

BAKAN EKER TAM BUĞDAYDAN YAPILMIŞ EKMEK VE SİMİTİ YEDİ

Konuşmaların ardından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, tam buğday ekmeği konusunda çalışma yapan Hacılar İlköğretim Okulu öğretmeni Sibel Erkoç ile çöpe atılan ekmekleri toplayarak hayvanlara veren ve “Ekmek Dede” olarak bilinen Hakkı Gökbulut'a plaket verdi.

Bakan Eker, sempozyumun ardından tam buğdaydan yapılmış ekmek ve simitin tadına baktı ve basın mensuplarına ikram etti.

aa

TIMETURK