Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

rüya tabirleri

Başlatan ezizhar, 30 Ocak 2011, 17:21:02

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ezizhar

rüya tabirlerine itibar olunur mu yada sahih bi kitap bileniniz var mı??

ihtiva

BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHIYM
AYET:Hani Yusuf babasına "Babacığım ben gerçekten(rüyamda) 11 yıldız,güneşi ve ayı gördüm.Bana secde ederlerken gördüm.
                                  SURE-İ YUSUF  - 4

   YUSUF(AS) IN hayatı hepimizce malumdur.Ysuf(as) babasına ayettin mealindende anlaşıldığı üzere babasına bu şekilde söylemiş ve yakup as dan bu cevabı almiştı . bu rüya yusuf as ın nebi olacağına işaretti nitekimde öyle oldu.

  yani rüyaların tabiri vardır.Ama her rüyanın değil.

hadis-i şerif mealinde RASÜLAllah(sav):seher vaktinde ve abdestli iken görülen rüya sahihdir , buyurmuşlardır.
Ve yine yusuf suresinde rüya hakkında diğer ayetler mevcuddur...
            selametle...

münzir

Rüya tabirlerine itibar olunabilir, Hz.Yusuf mucize olarak rüya tabirlerini biliyordu. Yusuf suresinde üç tane rüya ve doğru tabirinden bahsedilir.

İmam Nablusi'nin hazırladığı "Rüya Tabirleri Ansiklopedisi" bu mevzuda sahih bir kitaptır.
Dışımız halk ile,
İçimiz Hak ile.

müteallim

Diznimize Göre Ruyanın Hükmü Nedir?
Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel hülyalar görür, güzel hülyalar gören de hayatından lezzet alır.

İslâm'a göre rüya üç çeşittir.

1- Salih rüya,
2- Şeytanî rüya,
3- İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya.

Salih rüya vaki olacak olan şeyleri vukuundan evvel fıtrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (sav) bununla ilgili şöyle buyurur: Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür.

Şeytanî rüya insanı korkutup üzüntüden üzüntüye sevk etmek için uyku halinde insanın kalbine verdiği vesveseden ibarettir. Peygamber (sav) şöyle buyurur: Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Bunun için Allah'a hamd edip rüyasını söylesin. Hoşuna gitmediği bir rüya görürse o şeytandandır. Şerrinden Allah'a sığınsın ve onu kimseye de açmasın. Yoksa kendisine zarar verecektir.

İnsanın içinde yaşadığı olaylardan doğan rüya ise. insan bir şeyle meşgul olup onunla fazlasıyla ilgilendiği için hakkında rüya görür. Peygamber (sav) bir hadiste şöyle buyurur: Rüya üçdür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan
gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya.

Yûsuf sûresinde zikredilen Hz. Yusuf un rüyasıyla ilgili âyet ile yukarda zikredilen hadisler bunu ifade ediyorlar. Rüyaların içinde hak rüyalar vardır. Ancak her rüya haktır ve her tabir de doğrudur denilmez. Rüyaya göre hareket ve rüyaya istinad etmek doğru değildir. Hatta fıkıh kitapları beyân ediyorlar: Şeytan her ne kadar Peygamberin suretine giremezse de Şaban'in yirmidokuzunda Peygamber (sav) herhangi bir kimsenin rüyasında yarın Ramazan'ın birinci günüdür oruç tutunuz diye emretse de bu rüya ile amel edilmez. Çünkü rüya ilim olmadığı gibi zabt da edilmez. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 300 )

Rüya ve ilham ile amel etmek

Rüyalar ve İlhamlar Rabbani ve Rahmani; Şeytani ve Nefsani olabilirler. Bu sebeple aralarını iyi belirlemek gerekir. İslam uleması bu konularda şu üç şartın yerine getirilmesi durumunda amel edilebileceğini, ama hiç kimseyi zorlamanın doğru olmadığını belirtirler.

1-Görülen rüya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldırıcı veya yasaklarından birini de helal edici cinsten, yani dine aykırı ve sünnete zıt olmayacak.

2-Rüya veya İlham güvenilir, herkesin itimat ettiği, Ebu Hanife, Şafii, İmamı Rabbani, İmamı Gazali gibi kişiler olmalıdır. Herkes o zatın yalan söylemeyeceği ve dinin esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayan birisi olduğunu kabul etmelidir.

3-Rüya ve İlhamla elde edilen bilgiler dinin bir emri gibi kabul edilmemeli. Sadece tavsiye edilebilir. Rüyalar ve İlhamlar birer ikazdır, irşattır. Bağlayıcı ve zorlayıcı olamaz. Bu rüya ve İlhama uyanlar ayıplanmayacağı gibi, uymayanlar da ayıplanmaz.


İnsan, ruh ile bedenin birleşmesinden oluştuğu için bedenle ruh arasında sıkı ilişki vardır. Doğru rüya, bu ilişkinin en aza indiği, bedenin dinlendiği ve ruhun rahatladığı bir anda görülür. Bu durumda ruh, zihnini meşgul eden şeylerden ve günlük olayların etkisinden uzaklaşmış olur. Bunu Peygamberimizin şu sözünden anlıyoruz: “En sâdık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.” (Tirmizî, Rü’ya 3, (2275)) Bu saatte vücut dinlenmiş, mide boşalmış, zihnin ve ruhun meşguliyeti en alt seviyeye inmiş olur.

Kişinin zihni bir şeyle meşgulse veya bir şey zihin altına yerleşmişse onlar da rüya gibi görülebilirler. Mesela bir kıza âşık olan ve onunla evlenme hayalleri kuran kişi, rüyasında onunla evlendiğini görebilir. Ama bu, gerçek rüya olmaz.

Şeytan, insanı saptırmak için yetki aldığından işini rüyada da sürdürebilir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Rüya üç çeşittir: Biri sahih rüyadır ki, Allah’tan bir müjdedir. İkincisi kişinin ruhuna konuşması yani bedenin ruha fısıldamasıdır; üçüncüsü de şeytanın kişiyi üzmesidir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse kalkıp namaz kılsın, onu kimseye söylemesin.” (Müslim, Rüya 6, hadis no 2263)

Peygamberimizin konuyla ilgili bir sözü de şöyledir:

“Sizden biri sevdiği bir rüya görürse bilsin ki o Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve rüyayı anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen bir şey görürse o da şeytandandır; şerrinden Allah’a sığınsın ve kimseye anlatmasın. O rüya ona zarar vermez.” (Buhari, Rüya, 3)

  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

müteallim

bu kissada rüyayi en güzel sekilde anlatiyor dikkatlice okuyunuz.

Konuş ya Cüneyd

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, hocası hayatta iken, edep olarak, tam 30 yıl dinden bahsetmemişti, yani ortaya çıkıp da vaaz ve nasihat etmemişti. Bir gün rüyasında Resulullah efendimizi görür, ona (Konuş ya Cüneyd) diye emir verir.

Sabah olunca, bunu hocama nasıl söyleyeceğim diye tereddütlü bir şekilde hocasının evinin yolunu tutar. Kapıyı çalar, hocasının huzuruna kabul edilir. Daha konuşmaya başlamadan hocası, (Konuş ya Cüneyd, aynı rüyayı ben de gördüm) buyurur.


Kendinden tiksinmeyenin hâli
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin talebelerinden birisi, gördüğü rüyalar üzerine, "Artık ben kemâle geldim. Sohbete lüzum kalmadı" vesvesesine kapılıp, bir kenara çekildi.

Bundan sonra gördüğü güzel rüyalar daha da arttı. Rüyasında kâh uçuyor, kâh insanlara vaaz ediyor, kâh bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediğini görüyordu. Kendisini bulup, sohbetlere niye katılmadığını soran arkadaşlarına bu hâlini anlattı, artık ilmi tamamladığına inandığını, bundan sonra da irşatla uğraşacağına dair karar verdiğini söyledi.

Arkadaşları dönüp, hocaları Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerine durumu arz ettiklerinde, (Madem öyle, gidin ona söyleyin, onu bu gece Cennete götürürlerse, Cennete vardığında üç defa Lâ havle… okusun) buyurdu.

Talebeler gidip, o arkadaşa bunu söylediler. O da, hay hay, öyle olursa okurum dedi.

Hakikaten o kimseyi rüyasında Cennete götürdüler. O kimse Cennete vardığında üç defa Lâ havle okudu. Gördüklerini ve kendisinde hasıl olan şeytani hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında içine düştüğü hatayı anladı. Çok pişman olup tevbe etti ve gelip hocasının elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasındaki yerini aldı.

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri ilk sohbetinde onlara buyurdu ki:
"Rüyalara güvenilmez. Rüyadaki padişahlığın ne kıymeti var? Uyanıkken ele geçene bakmak lazım. Herkese bir rehber, mürşid-i kâmil lazımdır. Aksi halde şeytan gelip kendisine musallat olur ve insan maazAllah ona tâbi olur. Sadık olan, ihlaslı olan her aradığını mürşidinde arar ve bulur. Bu din edep dinidir, ahde vefa dinidir. Hocam hayatta iken tam 30 sene din hakkında konuşmadım. Sonunda emirle konuştum, yani konuşmamı emrettiler, ancak ondan sonra hocamdan öğrendiklerimi nakletmeye başladım. Yine kendiliğimden bir şey söylemedim. Hocamdan naklettiklerimi, kendi bilgim gibiymiş gibi anlatsaydım, hırsızlık etmiş olurdum. Büyükler evden bir şey getirmezler, hırsızlık etmezler, kendilerine mal etmezler. Kimse kendini bir şey zannetmesin, bu yolda olmak yoktur, yok olmak vardır. Aynaya bakıp da kendinden tiksinmeyen, kendi yüzüne tükürmeyen, bu büyüklerin kemalatından mahrumdur yani istifade edememiştir."

  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

teksir

atilma dur, suhan-i ehl-i hali anlamadan
cevaba etme tasaddi suali anlamadan.
                                                 naci!

ezizhar