Alkol ile yapilan mamüller

Başlatan wi11m001, 24 Haziran 2012, 15:50:33

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

wi11m001

S.A. degerli Din Kardeslerim!

Bir sorum vardi ve onun icin buraya kayit oldum, ins. yardimci olursunuz.

Konum Alkol ile yapilan mamüllerdir. Bu mamülleri önceden bir kac kategoriye ayirmak istiyorum:

  • alkol ile yapilan, fakat yapildiktan sonra alkol bulunmayan seyler
  • alkol ile yapilan, ve yapildiktan sonra kendisinde cok cok az alkol, yani hissedilmeyecek (0 Promil) ve istedigin kadar ye, sarhos olamassin, o kadar alkol kalan seyler
  • alkol ile yapilan, ve yapildiktan sonra hissedilebilir yani mesela alkol tadi gelir ve kokulur, fakat yine istedigin kadar ye sarhos etmez


Ve dogal alkol ile ilgili soru:
Bizim köyde elmayi firinin icine sürüp pisirirler ve öyle yerler. Elmada zaten dogal olarak cok az bir alkol vardir. Bunu yaparkene kimyasal olarak o alkol cogalir. Onu o sekilde yemek caiz midir?
Hadisi Serif: "Kim Allah'tan baska ilah olmadigina Allah'in bir ve seriksiz olduguna ve Muhammed'in onun kulu ve Resulu (elcisi) olduguna, keza Hz. Isa'nin da Allah'in kulu ve elcisi olup, Hz. Meryem'e attigi bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduguna, keza cennet ve cehennemin hak olduguna sehadet ederse, her ne amel uzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktir." Buhari, Enbiya 47; Muslim, Iman 46, (28); Tirmizi, Iman 17, (2640)

mazhar

#1
Aynı soruyu, Forum Ankebut'ta da sormuşsunuz...Acele etmezseniz,sabIr ederseniz sitemizi takip ederseniz,sorunuza en kısa zamanda cevap verilecektir.
-----------------------------------------------------------

TEDAVIDE ALKOL
1. Alkolün haricen kullanılması halinde durum ne olur? Gargarada, enjektabi olarak ve dezenfektede kullanılabilir mi?

2. Içinde alkol olduğu terkibinde belirtilen ve belirtilmeyen ilaçlara karşı tavrımız ne olmalıdır? Günümüzde kullanılan şurupların çoğunda çözücü olarak alkol bulunmaktadır.

3. Imalınde alkol kullanılan fakat sonra uçan ilaçların hükmü nedir (kapsül, tablet, draje).

4. Kullandığımız jelatin kapsüllerde domuz derisinden yararlanılıp yararlanılmadığı kesin değil. Bu durumda ne yapmalıyız?

5. Hazım kolaylaştırıcı ilaçlarda, enzim preperatlarında domuz, koyun ve sığırdan (pankreas ve midelerinden) faydalanılıyor. Kullanacağımız ilacın domuz kaynaklı olduğunu bilemememiz halinde durum ne olur? Bunların sentetikleri de mevcuttur. Mevcut olmadığı zaman durum değişir mi?

6. Içinde M.S.S.ni inhibe edici madde olan (codein, autihistaminik) şurup ve tabletlerin kullanımı caiz midir? Alışkanlık yapanlarının durumu nedir? Uyuşturucu, normal hareketi engelleyici codein, öksürük şuruplarında teskin edici özellik gösterir.

7. Bütün bu tür ilaçların alım-satımı caiz midir?

http://sadakat.net/fikih_ans/T/tedavide_alkol.htm

----------------------------------------------------------------------

KOLONYA
Kolonyanın Islâmî hükmünü, içinde bulunan "alkol unsuru"na göre belirlemek gerekir.

Cenab-ı Hak içkiyi yasaklamıştır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Içki, kumar, putlar ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçının ki, kurtuluşa eresiniz" (el-Maide, 5/90).

Bu âyette zikredilen "hamr" kelimesi, Ebû Hanîfe ile birçok sahabe ve tabiin bilginlerine göre "üzüm şarabı" anlamındadır. Dil bilginleri de, hamr'ın bu anlamı üzerinde görüş birliği iğindedir.

Kur'ânî anlamda "Her sarhoş edici içki hamr'dır" denilemez. Ebû Hanife ve aynı görüşe olanlara göre, bazı Hadislerde "hamr" sözcüğünün kullanılması (bk. Buhârî, Edeb, 80, Ahkâm, 22, Meğazî, 60; Müslim, Eşribe, 73-75; Ebû Dâvud, Eşribe, 5,7) ve hamr'ım buğday, arpa, kuru üzüm veya baldan yapılmış olabileceğinin bildirilmesi (bk. Buhârı, Tefsîru Sûre, 5, Eşribe, 2,5; Müslim, Tefsir, 32,33; Ebu Davud, Eşribe, 1,4), üzüm şarabı dışındaki müskirât için mecaz yoluyla kullanılmıştır. Çünkü, üzümden yapılan şarabın (hamr) dışındaki diğer içkilere arapçada; müselles, bâzuk, musannaf gibi başka adlar verilmiştir (Ibn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Istanbul, 1984, VI, 448, 449).

http://www.sadakat.net/fikih_ans/K/K3/kolonya.htm

---------------------------------------------------------------------------

Ben alkollu parfum ve kokular bedenimize veya elbisemize bulasmissa namaza manidir diye biliyordum ama ZAMAN gazetesi yazari Ahmed Sahin ayni konuda degil sanirim.Ben mi yaniliyorum acaba

Kolonya, deodorant, saç boyası abdesti, guslü bozar mı?

Tekrar edilen sorular sebebiyle vaktiyle verdiğim cevapları ilmihalden alarak bir daha takdim ediyorum. Ümit ederim ki sorular tekrar sorulmaya gerek kalmayacak yahut da AİLE İLMİHALİ’mizden yerinde incelenecektir.


Soru: Çalıştığım işyerinde hanımların abdest almaları rahat olmuyor. Bu yüzden ben abdestimi evde alarak gidiyorum çalışacağım yere. Ancak bazıları diyorlar ki, işyerinde başın açılınca abdestin bozulur. Kılacağın namaz için yeniden abdest alman gerekir. Önceden aldığın abdestin faydası olmaz. Bu doğru mu? Evde iken aldığımız abdestimizle işyerinde namazımızı kılamaz mıyız? Çarşı pazarda başımız açılınca abdestimiz bozulur mu? Saçın görünmüş olması abdestin bozulması demek midir?
http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/elbisede_alkollu_parfum_namaza_mani_midir-t2032.0.html

mazhar

#2
KOLONYA MES'ELESİ
Günlük hayatta kullanılan, kolonya, ,sampuan, krem, parfüm, ispirto ve bunun gibi maddelerde belli oranlarda alkol bulunmaktadır. Bunlar namaza mani midir? Abdesti bozarlar mı?

Kolonyanın ve bu gibi maddelerin pis olup olmaması, içkinin (hamr) pis olup olmamasıyla ilgili bir mes'eledir. Bilindiği gibi dinimizde içki (hamr), aklı koruma gayesiyle haram kılınmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Içkiden bahseden ayetlerin sonuncusunda şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Içki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi pis şeylerdir. Içki ile kumarda, şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin sokmayı ve sizi Allah (cc)'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?" (Mâide(5) 90-91). Görüldüğü gibi burada içki (hamr) "pis" diye nitelendirilmiştir. Konumuzla ilgili birinci önemli nokta budur. Içkinin "pis" olduğunu kabul edersek, neyin içki (hamr) olduğu mes'elesi karşımıza çıkar. Ikinci önemli nokta da budur. Bunların izahına geçmeden şu hususu da hatırlatmakta yarar vardır: İslam'ın yasakladığı içki, en geniş anlamıyla "hamr", yani sarhoş eden alkoldür, yoksa her çeşidiyle "alkol" değildir. Binanaleyh, sarhoş etmeyen alkol türleri varsa ki, bildiğimiz doğru ise metil-alkol böyledir, onlar haram içki sınıfına girmezler, yani "hamr" değillerdir. Ayrıca bir şeyin pis olması ile içilememesi ayrı ayrı şeylerdir. Onun için içilemeyen her şey pis demek değildir. Bu yüzden eski ve yeni bazı alimler içkinin (hamr) içilmesi haram olmakla beraber kendisi pis değildir, üste-başa bulaşması namaza mani olmaz, kanaatindedirler. Meselâ, eskilerden Rabî'a, Leys b. Sa'd, Imam Şafiî'nin arkadaşı el-Müzenî, sonrakilerden de bazı Bagdat ve Kayravan alimleri (Kurtubi, VI/288), daha sonra da San'ânî, Sevkânî (Es-Şeylü'l-Cerrâr, I/35-36) ve Sıddık Hasan Han (Karaman, Meseler, I/312) bunlardandır. Çok azınlıkta kalan bu alimler delil olarak şunu söylerler: Ayet'te içkiye "pis" (rics) denmesi onun maddî pislik olduğunu değil, manevî pislik olduğunu anlatır. Keza haram kılındığı zaman Medine sokaklarına dökülmesi de temiz olduğunu gösterir (Kurtubî, agk.). Çünkü pis olsaydı sokakların onunla pisletilmesine müsaade edilmezdi. Bu alimlerin çok azınlıkta olmaları bir yana, görüldüğü gibi, tutundukları deliller de güçlü değildir. Bu yüzden, "Müctehid imamlar, içkinin (hamr) haram ve pis olduğunda icma (görüş birliği) halindedirler"(Ebu Abdillah, Rahmetü'1-üme, 373) denmiştir. Çünkü:1. Içkinin (hamr) pis oluşu "rics" kelimesiyle ifade edilmiştir. Arapçada "rics", pis koku, dışkı ve kazurat yanında hem maddî hem manevî pislik için, "ricz" ceza için, "riks"de maddî pislik için kullanılır. Kastedilen sadece manevî pislik olsaydı "rics" kelimesi seçilmezdi.(Kurtubî, VI/287-288)2. Rasûlüllah (sav)'a müşriklerin kaplarından yemek yeme sorulduğunda, yıkayın sonra yiyin, buyurmuşlardır. Onlar bizden ayrı olarak içki ve domuz eti kullandıklarına göre, kaplarının yıkanması bunlardan dolayı istenmektedir, demek ki, bunlar pistir.(agk.)3. Ayet'te içkiden (hamr) mutlak olarak "kaçınılması" istenmiş, sadece. "içmeyin", denmemiştir. Kaçınmak hem içmemek, hem de ona bulaşmamakla olur.(Kurtubi, VI6289)

"Hamrın" pis olduğunu cumhura (fıkıhçıların kahir ekseriyetine) göre böylece tesbit ettikten sonra neye "hamr" dendiğini de öğrenirsek, baştaki mes'elemizin cevâbı ortaya çıkmış olur.

Imam Ebu Hanîfe ile bazı Kûfe alimlerine göre "hamr" sadece üzümden yapılan ve pişirilmeden, bekletilip keskinleşerek köpük atan sarhoş edicinin adıdır. Diğerlerine "nabîz" denir. Hemen hemen diğer bütün fıkıhçılar ise her sarhoş edicinin "hamr" olduğu görüşündedirler. Çünkü:

http://www.sadakat.net/fikih_ans/K/K3/kolonya_mes.htm

---------------------------------------------------------------------------------

Bir yazar, Türk Standartları Enstitüsü'nün standartlarına göre, Türkiye’de üretilen gazozların içinde litrede 5 gr. kadar etil alkol bulunmasına izin verildiğini belirterek, sanki piyasadaki gazozların ve kolaların ekserisinde alkol bulanabileceği intibaını veriyor. Meşrubat içen Müslümanlara hedonizmin [hazcılığın, kendine lezzet veren şeyin] kölesi diye hakaret ediyor. Piyasada alkolsüz gazoz ve kola yok mu? Mevcut meşrubatları içmekte dinen bir mahzur var mı?

CEVAP

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, (Necis olmayan gıdaları yemeyin) demiyor, (Necis olduğunu bilmediğiniz gıdaları yiyin) buyuruyor. Eğer (Mutlaka necis olmayanı yiyin) deseydi bu çok zor, hatta imkansız olurdu. Haram olmayan, fakat şüpheli olan şeylerden de sakınmalıdır! Fakat yiyecek ve içeceklerde şüphe edip yememek, takva değil, vesvesedir. Resulullah, müşrikin; Hz. Ömer hıristiyan’ın testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrı müslimlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmeyip, et, süt, peynir gibi gıdaları alıp yerlerdi. (İhya)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

Kâfirlerin vücutları değil, inançları pistir. Kur’an-ı kerimde, (Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hıristiyanın] pişirdiklerini [ve kestiklerini] yemek helaldir) buyuruldu. Kâfirlerle alış veriş eden Müslümanları pis bilmemeli, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı! Bu hâl, ihtiyat değil, bu hâlden kurtulmak ihtiyattır. (3/22)

İmam-ı Kastalani buyurdu ki:

Resulullah, Hayber’de, bir Yahudi’nin zehirli kebabından bir lokma yedikten sonra, (Bu et, zehirli olduğunu söyledi) buyurup başka yemedi ve son hastalığında, (Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hissediyorum) buyurdu. (Mevahib)

Resulullah, bir Yahudi’nin ekmeğini ve yağlı yemeğini yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu? diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğini gösterir. (Berika)

Bir şeyin helal olması için delil aranmaz, haram olması için delil aranır. Necisliğine dair bir delil yoksa, temiz kabul edilir. (Usûl-i Pezdevi)

Sucuk, meşrubat ve diğer gıdaların içine necaset katılsa, ama katıldığı bilinmese yemek caiz olur. Katılıyormuş veya katılmasına izin veriliyormuş demekle, zan ile haram olmaz. (Eşbâh)

Meşrubatlara konan esans alkolde eritilebilir. Ama bu bilinmiyorsa, temiz kabul edilir. Hatta ihtiyaç olunca hazırlanan karışımlardaki iki maddeden biri temiz ise ve necis olanın yerine temizini kullanmakta harac varsa, karışım temiz kabul edilir. Şafii’de, necis sıvıyı [mesela alkolü], ilaç ve ıtriyat ıslahı için kullanmak affedilmiştir. (Mezahib-i erbea, El-mafüvat)

Necis yağlar sabun yapılınca, şarap sirkeye dönünce temiz olur. Bütün kimyasal değişmeler böyledir. Çay, kahve ve meşrubattan hoşlanan kimseye hedonist köle denir mi? Peygamber efendimiz soğuk şurupları severdi. Ya rabbi, bizleri hakkı hak bilip ona uyan, bâtılı bâtıl bilip ondan sakınan kullarından eyle ve zan ile mubah içecekleri yasaklayan hedonizmin efendilerinden koru.

1 Ekim 2003


‹ Melekleri kız sanmak yanlıştıryukarıMusikinin dindeki yeri ›.
.



selamun aleykum .mısır

Submitted by misafir (doğrulanmadı) on Paz, 2009-03-01 15:46.


selamun aleykum .mısır ezher üniversitesinde yapılan açıklamada koka kola ve pepsi haramdır denildi.internetten kolanın yapılışı ve içindekilerini öğrenirseniz iyi olur.labaratuvarda yapılan çalışmalarda gazozun içinde alkol bulundu.müslüman olmayanların yaptıkları yiyecek ve içeceklerde mutlaka bir pislik bulunur onlar müslüman düşmanı olduklarından .selamun aleykum
cevapla
http://www.zehirli.org/mevzular/mesrubat-ve-kola-icmek.html

mazhar

#3


Muhterem hocam,

Alkollü ilaçları kullanabilir miyiz? Ayağım burkulmuştu, bir krem aldım, katkı maddelerinin arasında alkol var.

*******


Şayet o ilacın emsâli ve muâdili (benzer ve eşdeğer) alkolsüz bir ilaç varsa, alkolsüz olan tercih edilmeli, o alınmalıdır. Yoksa zarureten onun kullanılmasında dinen bir mahzur olmaz.

Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki;

“Allah Teala, verdiği derdin şifasını da vermiştir. Her derdin bir devası (ilacı) vardır. İlacı bulunur, tedavi yapılırsa, Allah’ın izniyle hasta iyileşir.”[Tirmizî, Tıb, Hadis no: 2038]

***

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) yine, “Şüphesiz Allah, şifanızı/ilacınızı size haram kıldığı şeylerde yaratmamıştır.”[Ebu Davud, Tıb 11; Muvatta, Ayn 12] diye de buyurmuşlardır.

Nitekim Târık b. Süveyd (r.a.) adlı sahabî ona şarabı sordu da, O da yasakladı. Tarık, “Ama ilaç olarak kullanıyoruz!..” deyince de, “O deva değil derttir” buyurdular.

Buharî, yukardaki hadise benzer bir rivayeti naklettikten sonra, Rasülüllah’ın (s.a.v.) “Kim şarapta, (hamr) tedavi ararsa Allah ona şifa vermesin!” buyurduğunu da kaydetmiştir.

Bu hadis-i şerifler ışığında fukahanın çoğunluğu; normal durumlarda pis ve haram şeylerle, bu arada içki (hamr) ile tedavi olunamayacağı görüşüne varmışlardır.

Ancak alkol ihtiva eden ilaçların yerini tutacak başka ilacın olmadığı… Hastanın da böyle bir ilacı almadığı zaman hayatî tehlikesi bulunduğu... gibi anormal bir durum söz konusu ve bu hal de hâzik (mütehassıs-uzman) bir Müslüman hekim tarafından söyleniyorsa, böyle ilaçların zaruret miktarı alınacağını/alınabileceğini hemen hemen bütün âlimler kabul etmişlerdir.

***

Başka bir hadisi şerifte ise; tedavi olmayı ilahi takdire aykırı sayarak;

- “Ey Allah’ın Rasûlü! Tedavi olalım mı? Allah'ın takdirine karşı bunun bir yararı olur mu?” diye soranlara,

- “Tedavi olmak da Allah’ın takdiridir. Tedavi olunuz; zira Cenab-ı Hak hiçbir hastalık yaratmamıştır ki, devasını da yaratmış olmasın. Sadece biri hariç, yaşlılık (o müstesna, onun ilacı yoktur).”[Tirmizî, Sünen, Tıb, Hadis no:2065] buyurmuştur.
Halis Ece.com

------------------------------------------------------------------------------------------

Trafik kazalarında en büyük etken: Alkollü içkiler

Alkollü içkiler uyuşturucu özelliğe sahiptir. İçildiğinde kan yolu ile vücudun idare merkezi ve santrali durumunda olan beyine ulaşarak normal çalışmasını engeller. Böylece muhâkeme yeteneği, çabuk karar verme, doğru görme ve konuşma gibi hayatî önem taşıyan durumlarda kişinin istikrar ve iradesi bozulur. Çünkü sarhoşluk hâli, aklın fonksiyonunu ya azaltarak veya tamamen devre dışı bırakarak, kendisine bağlı bulunan organlarla normal ilişkisini sürdürmesine engel olur.

Sarhoşun, çevre ve kendi dışındaki dünya ile olan dikkat ve ilgisi azalır. Artık o, hem iç dünyası hem dış dünya ile alâkası kalmadığından, âdeta bir boşluğa yuvarlanmış gibidir. Trafikle ilgili eylemler ise öncelikle bilgi, dikkat, çabuk karar verme ve hareket etme yeteneğiyle birlikte, sağlam bir irâde sahibi olmayı gerektirmektedir.

Alkol alan kişi, ‘sahte güven duygusu’na kapılır. Bu duygu, sürücüyü şartlandırarak devamlı gaza basmasına sebep olur. Dolayısıyla tek reflekse endekslenen şoför, farkında olmadan sürekli hızını artırır. Halbuki yolun zemini, viraj durumu veya trafik sıkışıklığı onun bu kontrolsüz gidişine uygun olmayabilir. Bu sebeple fazla sür‘at, daima kaza riskini artıran bir faktör olarak karşımıza çıkar.

Alkol almış sürücüde;
- Karar verme,
- Hüküm yürütme ve
- Kontrol gücü zayıflamıştır.
Karşıdan gelecek veya âniden önüne çıkabilecek tehlikeyi hissedebilme / algılayabilme yeteneği ve tedbir alma kabiliyeti azalmış, hatta tamamen kaybolmuştur. Dolayısiyle el-ayak adalelerine hâkim olabilmesi, vâsıtayı kontrollü bir şekilde kullanabilmesi mümkün değildir.

İçkili ve uykusuz bir şahıs, bulanık ve çift görür. Çoğu zaman uzakla yakını ayırt edemez. Renkleri karıştırır; zira görme fonksiyonu bozulmuştur, yoldaki yaya ve vâsıtaları da normal göremez.

Yapılan bir araştırmada, bir şoförün her 15 km.'lik bir yolda, 20 defa önemli karar alıp icrâ ettiği anlaşılmıştır. Alkol, bu karar mekanizmalarını bozmaktadır. İşte bu ve benzeri kötü etkilerinin neticesidir ki, ölümle sonuçlanan her 5 trafik kazasından biri veya ikisi, şoförün ya da yayanın içkili olmasından kaynaklanmaktadır. (Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, Alkollü içkiler, sigara ve diğerleri…)

Trafik kazalarının yüzde 61'i, genel suçların yüzde 85'i, ırza tecâvüzlerin yüzde 50'si, eşlerini dövenlerin yüzde 70'i, işe gitmeyenlerin yüzde 60'ı, cinâyetlerin yüzde 85'i, şiddetle ilgili olayların yüzde 50'si, genel tutuklamaların yüzde 50'si ve akıl hastanelerine yatanların yüzde 40'ının alkol sebebiyle olduğu tesbit edilmiştir. (Yeşilay Dergisi, Şubat 1994 Özel Sayısı)

Şayet işlenen sosyal suçlarda temel faktör olan alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler meselesinde, inancımıza göre haram olduğu esasından hareketle; bugüne kadar fert, toplum ve kamu vicdanı olarak ciddî bir çalışma yapılabilseydi, büyük bir belâ ve musîbet olan trafik kazaları da azaltılabilirdi. Bugün ABD dahil birçok ülke, alkollü içkilerin yapımı ve kullanımı ile ilgili hemen her türlü tedbiri denemiş; ancak başarılı olamamıştır. Çünkü onların, bizim gibi inançlarından kaynaklanan hazır bir kuvveti ve avantajı yoktur. Amerikalı bir ordinaryüs profesör bu durumu şöyle açıklıyor:

“Hz. Muhammed (s.a.v.) Kur’an vâsıtasıyla içkiyi men‘etmiş / yasaklamış ve asırlarca büyük insan kitlelerini içkinin zararlarından korumuştur. Bu netice 20. asırda modern Amerika'da her nevi propagandaya ve teknik ilerlemeye rağmen, elde edilememiştir.” (Yeşilay Dergisi, Ocak 1990)

Öyle anlaşılıyor ki; alkollü içki ve uyuşturucu maddelerin zararlarından fertleri, aileleri ve toplumu koruyabilme alanında dünya, 14 asır önce Sevgili Peygamberimizin şu mübârek sözlerinden daha tesirli/etkili bir hâl çaresi ve tedbir yolu bulabilmiş değildir: “İçkiden sakınınız! Çünkü içki, her türlü kötülüğün anasıdır!” (Nesâî, Sünen, VIII, 238)

O halde ülkemiz insanının, sağlıklı-huzurlu ve güvenli bir hayat sürdürebilmesi için, kişisel ve toplumsal açıdan çok büyük bir tehlike olan bu zararlı maddelere karşı; yönetici, eğitimci, din adamı, medya ve basın-yayın kuruluşları başta olmak üzere herkes sorumluluk bilinci ile hareket etmeli, hiç olmazsa bunun teşvikçsi olmamalıdır. Aksi halde dökülen kanlar, akan göz yaşları dinmeyecek, toplumda huzur ve sükûn de temin edilemeyecektir.

Halis Ece.com

mazhar

#4
Gazoz, kola, boza ve kefirde, çoğunun içilmesi durumunda sarhoş etme özelliği-tesiri yoktur. Bunlarda temiz olan kısım yani su çok, içinde oluşan veya aromasını-hoş kokusunu eritmek için kullanılan etil alkol azdır. Adı geçen bu içeceklerin içinde, alkolün rengi-tadı ve kokusu yoktur. Binaenaleyh bunlar, şer’an içilmesi haram olmayan nesnelerdir.


Malumunuz; gazozlarada, kolalarda da aromaların eritilmesinde etil alkol kullanıldığı için, bunlarda cüz’i miktarlarda alkol vardır. Bunun yanında, zamanla bazı sebze-meyve ve sair maddelerde de belli miktarlarda alkolün oluştuğu da bilinen birşeydir.. Yani yediğimiz bazı sebze ve meyvelerde de benzer durumda alkolleşme olabiliyor, zamanla oluşabiliyor. Bittabii ihtiyaten içmeyenlere de bir diyeceğimiz olamaz.

Daha geniş bilgi için bkz.: Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr (İbn Âbidîn), İstanbul, 1984, Kahraman Yay., 1, 185-188-210-316-324-334; el-Kâsânı, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut, 1997 baskısı, C. I, s. 402-405.

Halis ECE

-------------------------------------------------------------------------------

Kazalar takdir-i ilahi
"Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdir-i ilahidir. Çünkü her şey Allah'ın takdirine bağlıdır. Onun ilminin, takdirinin dışında bir şey olmaz, olamaz. Hatta bir yaprak dahi onun izni olmadan kıpırdayamaz.
Bu bakımdan bazılarının, 'Vatandaş, trafik kazaları kader değildir' teraneleri, bizim tevhid/birlik esası üzerine kurulu inançlarımıza aykırıdır. Çünkü bütün âlemleri yoktan var eden Allah Teala'dır..."
Rehberin "Alkollü içkilerin zararları" başlıklı bölümünde, "Şayet işlenen sosyal suçlarda temel faktör olan alkollü içkiler ve uyuşturucu meselesinde, inancımıza göre haram olduğu esasından hareketle bugüne kadar fert, toplum ve kamu vicdanı olarak ciddi bir çalışma yapılabilseydi, büyük bir bela ve musibet olan trafik kazaları da azaltılabilirdi" denildi.
Kitapçıkta, ABD'li bir ordinaryüs profesörün "Hz. Muhammed (s.a.v) Kuran vasıtasıyla içkiyi yasaklayarak insanlığı içkinin zararlarından korumuştur. Bu netice, 20. asırda modern Amerika'da her nevi propagandaya ve teknik ilerlemeye rağmen elde edilememiştir" dediği belirtilerek, şöyle devam edildi:
"Öyle anlaşılıyor ki, alkollü ve uyuşturucu maddelerin zararlarından fertleri, aileleri ve toplumu koruyabilme alanında dünya, sevgili Peygamberimizin sözlerinden daha etkili bir tedbir alabilmiş değildir: 'İçkiden sakınınız! Çünkü içki her türlü kötülüğün anasıdır.'"

'Herkes kendi meşrebine göre bir şey yapar'

Kitabı hazırlayan Halis Ece, kendisini "ilahiyatçı" ve "hoca" olarak tanımladı. Uzun yıllar İslami içerikli yayınlar yapan Fazilet Neşriyat isimli yayınevinde editör olarak çalışan Ece'nin bazı belediyelerin kadınlara yönelik sosyal programlarında da eğitmenlik yaptığı öğrenildi.
Milliyet'e konuşan Ece, şunları söyledi:
"Çok düşünülerek, planlanarak hazırlanmış bir kitap değil. Ancak çok beğenildi. 'Belli kurallara riayet etmezsen, kader böylece tecelli eder' demek anlamına gelecek şekilde anlatım söz konusudur. Mutlak şekilde de kadere bağlanış söz konusu değildir. İslami bir vurgu yok. Hem bu âlemden, hem de dini açıdan bir yaklaşım var. Sonuçta, herkes kendi meşrebine göre bir şeyler yapar. Kitabın okuma parçaları bölümünde, kuru trafik bilgisi yerine bazı mesajlar verilmeye çalışılmıştır."

http://www.milliyet.com.tr/2006/05/22/guncel/gun01.html

İçinde alkol tesbit edilen her içeceğe ya da yiyeceğe haram diyemeyiz.

Örneğin, etil alkol doğal olarak meyve ve sebzelerde bulunur. Zira, meyve ve sebzeler olgunlaştıkça oluşan fermantasyon sırasında yan ürün olarak belirli oranlarda Etil alkol ortaya çıkar. Gıda ve içecek sektöründe kullanılan doğal aromaların birçoğunda doğal olarak oluşmuş etil alkol mevcuttur. Bütün dünyada gıda regülasyonlarında etil alkolün belirli oranlarda yer alması doğal kabul edilmektedir.

Yiyecek ve içeceklerde bulunan etil alkol miktarı belli bir oranı geçmemelidir. Bu hüküm meyve suları tebliğinde bulunmaktadır. Nedeni de içinde karbonhidrat bulunan gıdalarda bir süre sonra doğal olarak alkolün oluşmasıdır. Bu, gıdanın kimyası ...
http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/gazozlardaki_alkol_meselesi-t11968.0.html

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Soru: Meyvelerde doğal yoldan yani olgunlaşmayla oluşan alkolün hükmü nedir? Mesela iki haftalık olgunlaşmış bir muzun 100 gramında yaklaşık 1 gr alkol oluşmaktadır. Muz olgunlaştıkça alkol miktarı artmaktadır. 4 günlük bir muzun 100 gramında ortalama olarak 0,1 gram alkol bulunmaktadır. İki haftalık olgunlaşmış bir muzun 100 gramında ise yaklaşık 1 gr alkol bulunmaktadır. Bu şekilde kabukları siyahlaşmış ve olgunlaşmış iki haftalık bir muzdaki alkol (100 gram muzda 1 gram alkol) helal midir haram mıdır?

Cevap:
Sirke ile ilgili cevabımızda da belirttiğimiz gibi Kur’an’da açık bir şekilde haram kılınan, içildiğinde kişiyi sarhoş eden içkidir/hamrdır. Alkol ise kimyasal bir maddedir ve sorunuzda da belirttiğiniz gibi muz, portakal, erik, şeftali gibi meyvelerde ve bal, ekmek, yoğurt gibi yiyeceklerde de bulunur. Sayılan bu yiyeceklerin hepsi de helaldir. Çünkü bunlar yenildiğinde kişiyi sarhoş etmez.
Fetva Net

----------------------------------------------------------------------------------

Yemekle birlikte tüketilen meyve, midede alkole dönüşüyor. Beslenme uzmanları, meyvenin yemekten 2 saat sonra yenilmesi uyarısında bulunuyor.

Vücut için çok önemli bir besin grubu olan meyveleri yeme zamanlaması, sağlık açısında hayati önem taşıyor. Uzmanlar, yemekle birlikte yenilen meyvelerin bir süre sonra midede alkole dönüştüğünü ifade ediyor. Selçuk Üniversitesi Meram Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, özellikle yılbaşı akşamı tüketilen yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye'de meyvelerin genellikle yemekle birlikte tüketildiğini belirten Türk, yemekten sonraki 2 saat içinde yenilen meyvenin, midede mayalanmaya yol açtığını ve bunun da vücuda yük getiren asitlenmeye neden olduğunu söyledi.

ÖNCE SALATA
Prof. Dr. Türk'ün açıklamalarına göre, yemekte tüketilen meyve midede şişkinlik yaratıyor. Bir nevi midede alkol oluşuyor. Ancak bu alkol, dışarıdan alınan alkolden vücuda daha çok zarar veriyor. Hem meyvenin yararları ortadan kalkıyor hem de damar sertleşmesine ve kalp sorunlarına davetiye çıkartıyor. Prof. Türk, meyvelerin vücuda yararlı olması isteniyorsa, elma, armut, portakal gibi meyvelerin yemekten en az 2 saat önce ya da sonra yenilmesini öneriyor. Salatanın ise yemekten önce yenilmesinin daha faydalı olduğu belirtiliyor.

Haber Vitrini

wi11m001

Tesekkür ederim, evet baska bir forumdada sormustum, fakat baya zaman gecti...

Bu soruya cok genis alt bilgi verdigin icin tesekkür ederim Mazhar.

Fakat okadar cok bilgi verdin ki, kafam daha fazla karisti .....

yani eger kullanilan veya yenilen Madde sarhos etmezse, icinde (dogal olmayan) Alkol olsa bile helalmidir?

O halde benim saydigim Noktalarin hepsi helalmidir?
Hadisi Serif: "Kim Allah'tan baska ilah olmadigina Allah'in bir ve seriksiz olduguna ve Muhammed'in onun kulu ve Resulu (elcisi) olduguna, keza Hz. Isa'nin da Allah'in kulu ve elcisi olup, Hz. Meryem'e attigi bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduguna, keza cennet ve cehennemin hak olduguna sehadet ederse, her ne amel uzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktir." Buhari, Enbiya 47; Muslim, Iman 46, (28); Tirmizi, Iman 17, (2640)