Kandillerde Yapılacak Kırk Yedi İş | Dört Kompozisyon Sorusu

Başlatan Mücteba, 22 Mayıs 2013, 11:38:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Kandillerde Yapılacak Kırk Yedi İş

HER kandilde, sadece kandillerde değil her gün, her an şunlar yapılmalıdır:

Birincisi: Rab olarak Allahü Tealayı kabul etmek; Ona eş, ortak, benzer, oğul ve şerik koşmamak.
İkincisi: Kitab ve anayasa olarak Allahın kelamı Kur'an-ı Kerimi kabul etmek.
Üçüncüsü: Nebi, seyyid, kaaid, önder, rehber, kılavuz, örnek ve model olarak son Peygamber Muhammed Mustafayı (Salat ve selam olsun ona) kabul etmek. Ona biat ve itaat etmek.
Dördüncüsü: Din ve dünya nizamı olarak İslamı kabul etmek. Din ve dünya ayırımı yapmamak.
Beşincisi: Hukuk sistemi olarak Şeriatı kabul etmek.
Altıncısı: En büyük şeref ve rütbe olarak mü'minliği ve Müslümanlığı kabul etmek. Yedincisi: Millet olarak İslam milletini kabul etmek.
Sekizincisi: Kendisini Ümmetin bir ferdi ve mensubu olarak kabul etmek.
Dokuzuncusu: Mü'minleri kardeş kabul etmek.
Onuncusu: Birlikten yana olmak... Birliği bozmaktan, tefrikadan kaçınmak...
On birincisi: Zamanındaki İmam-ı Kebire biat ve itaat etmek.
On ikincisi: Ribadan=faizden uzak durmak, ribaya bulaşmamak. (Ribanın yetmiş çeşidi vardır. En hafifi anasıyla zina etmek gibi haramdır.)
On üçüncüsü: Kafirleri, müşrikleri, münafıkları dost ve velî edinmemek.
On dördüncüsü: Kur'anın emirlerini yerine getirmek, yasak ve haramlarından kaçınmak.
On beşincisi: Peygamberimizin Sünnetine çok önem vermek, ona sımsıkı yapışmak ve gereklerini yerine getirmek.
On altıncısı: Çekişmeli konularda Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunmak.
On yedincisi: Beş vakit namazı dosdoğru kılmak.
On sekizincisi: Hür ve mukim erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları.
On dokuzuncusu: Zekatı Kur'ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak, temlik suretiyle vermek. Vakıf, dernek, cemaat, tarikat, hizip, fırka gibi hükmî şahsiyetlere (tüzelkişilere) zekat vermemek. [http://www.sadakatforum.com/fikih-ve-itikad/zekatin-verilecegi-harcanacagi-kisiler-ve-muesseseler-t12390.0.html;msg115644#msg115644]
Yirmincisi: Cuma ezanı okununca işlerini, bürosunu, lokantasını, atölyesini kapatıp, alış verişi durdurup camiye gitmek, Allahı anmak.
Yirmi birincisi: İslama aykırı, İslama zıt olan bozuk düzen ve sistemlere iyi dememek ve onları beğenmemek.
Yirmi ikincisi: Lüksten, israftan, sefahatten, her türlü beyinsizlikten ve fuhşiyyattan=azgınlıklardan kaçınmak.
Yirmi üçüncüsü: Kanaatli ve sade bir hayat sürmek.
Yirmi dördüncüsü: Ehl-i Sünnet dairesi içindeki meşreb ve görüş farklılıkları dolayısıyla mü'min kardeşlerine düşmanlık etmemek, onları dışlamamak.
Yirmi beşincisi: Şer'î tesettür taraftarı olmak. Şeytanî tesettürden uzak durmak.
Yirmi altıncısı; Başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına, analarına şehvet gözüyle bakmamak.
Yirmi yedincisi: Kötülükle çok emr eden nefs-i emmaresini en büyük düşman bilmek ve onunla büyük cihad yapmak.
Yirmi sekizincisi: Kendisine yetecek kadar ilmihal öğrenmek. (Akaid, ibadetler, nikah talak, muamelat, İslam ahlakı, kurtarıcı huylar, helak edici huylar, ahkam-ı sultaniye...)
Yirmi dokuzuncusu: Dilini gıybetten, yalandan, iftiradan, nemimeden, tecessüsten korumak; başkalarının gizli günahlarını ve ayıplarını araştırmamak, öğrenirse ifşa etmemek.
Otuzuncusu: İslam dinini, Kur'anı, Sünneti, Şeriatı bid'atçilerden ve sapıklardan değil; icazetli, ihlaslı, râsih Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemasından, fukahasından, meşayihından öğrenmek.
Otuz birincisi: Tehlikeli dünya yolculuğunda kendisine, bu zamanda Resulullah Efendimizin varisi, vekili, halifesi durumunda ehliyetli ve liyakatli bir rehber (Mürşid-i kamil) bulmak, onun öğütlerini ve uyarılarını dinlemek, onun izinden gitmek.
Otuz ikincisi: Kal=laf Müslümanı değil hal Müslümanı olmak.
Otuz üçüncüsü: Allahın kendisine ikram ettiği nimetlerin bir kısmını muhtaçlarla paylaşmak, yardımsever olmak.
Otuz dördüncüsü: Kur'an ve Sünnetteki müteşabihatı aynen kabul etmekle birlikte, Allahın kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğu inancına ters düşecek şekilde te'vil ve tefsir etmemek. Müteşabihat konusunda tartışmamak.
Otuz beşincisi: Riyasete ve vazifeye talip olmamak, matlub olursa, ehliyeti yoksa kabul etmemek.
Otuz altıncısı: Bütün mü'minleri kardeş bilmekle birlikte, arasında meşreb ve görüş ihtilafı olan mü'minleri has kardeş bilmek.
Otuz yedincisi: Mü'mini tekfir etmemek, ona müşrik dememek. Mü'mini tekfir edenin kendisinin kafir olacağını bilmek.
Otuz sekizincisi: Havf ve reca, yani korku ve ümit arasında olmak. Hem çok korkmak, hem çok ümit etmek. Sadece korku içinde ve sadece ümit içinde olmamak.
Otuz dokuzuncusu: Kendisine kötülük eden din kardeşine iyilik etmek.
Kırkıncısı: Hüsn-i hâtime konusunda çok korkmak ve Allahtan, ömrünü ölümüne iman ile bitiştirmesini yalvararak can u gönülden istemek.
Kırk birincisi: Azgın, gözü dönmüş futbol holiganları gibi cemaat, tarikat, hizip, fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapmamak.
Kırk ikincisi: Rabbanî ulema ve fukahayı, kâmil mürşidleri, evliyaurrahmanı, sulehayı,
Ehl-i Beyt-i Mustafayı sevmek; kafirleri, müşrikleri, mütecahir fasık ve facirleri sevmemek.
Kırk üçüncüsü: Şeriattan kıl kadar ayrılmamak.
Kırk dördüncüsü: Zaruret olmadıkça zalim sultanların, başkanların, dünya reislerinin huzurlarını çıkıp onların ömürlerinin uzun olmasına dua etmemek. Çünkü Âdil olan Rabbülalemîn, zalimlerin ömürlerinin uzun olmasına dua edilmesinden razı olmaz.
Kırk beşincisi: İbadetlerinde, hayır ve hasenatında, İslamî hizmet ve faaliyetlerinde ihlaslı olmak, nefsine pay çıkartmamak, sadece ve sadece Allahın rızası için yapmak.
Kırk altıncısı: Zinayı büyük günah ve ağır suç bilmek.
Kırk yedincisi: Müslüman kardeşlerinin meleği olmak, kurdu olmamak.


(İkinci yazı)

Dört Kompozisyon Sorusu


BİRİNCİ SORU: Ehl-i Sünnet ile Şia arasındaki usûle ait ihtilafları, anlaşmazlıkları üç sayfalık bir kompozisyon şeklinde ve her konuyu ayrı bir madde halinde yazınız. Konu ile ilgisi olmayan edebiyat yapmayınız. Üslubunuz açık ve seçik olsun.

İKİNCİ SORU: Ehl-i Sünnet ve Vehhabilik (Selefîlik) arasındaki ihtilaflı konuları yazınız.

ÜÇÜNCÜ SORU: Ehl-i Sünnet ile Mutezile arasındaki ihtilaflı konuları yazınız.

DÖRDÜNCÜ SORU: Ehl-i Sünnet ile Hâricilik arasındak ihtilaflı konuları yazınız.

Bu imtihan soruları, kopya çekmeden, yardım almadan cevaplandırılacaktır. Sınava girenlere iki saat zaman verilecektir.
Sorular icazetli ulema, fukaha ve Sünnî ilahiyatçılar tarafından okunup notlandırılacaktır.
Notlar birden 10'a kadar olacaktır.
Üç sayfa yazdı, not olarak O da alabilir 10 da...
Zamanımızda bilen bilmeyen dinî konularda ahkam kesiyor.
Sünnîler, Şia, Vehhabiler, diğer bütün fırkalar Kur'anda birleşmeliymiş...
Nasıl birleşecekler, bunu söyleyen yok.
Kur'an diyorlar ve Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığı baş tacı ediyorlar. Sünniler bunlarla nasıl birleşecektir? Ehl-i Sünnete göre Allahın sıfatlarından biri muhalefetün lil havadistir, yani Allah yaratılmış olanların hiçbirine benzemez. İslam göre Allahı bir Roma putuna benzetmek, benzetirken de "Allah GERÇEK bir Janus'tur=Hoda Janus-i HAKİKÎ est" diyerek bu benzetmenin mecazî manada değil, gerçek olduğunu beyan etmek küfürdür. (Mecazî manada da Allah havadise=sonradan yaratılmış olanlara benzetilemez.)
Vehhabiler tasavvufa, tarikata mensup Sünnî Müslümanları küfür ve şirkle suçluyor. Sünnîlerle Vehhabiler nasıl birleşecek?
Sünnî "Allah katında İslamdan başka hak din yoktur" inancına sahip; beride bazıları "Zamanımızda üç hak ibrahimî din vardır, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" diyor. Bunlar nasıl birleşecek?
Boş temelsiz bir birleşme edebiyatının hiç faydası yoktur. Müslümanlar gerçekten gerçekte nasıl birleşebilir, bu sualin cevabını aramak gerekir.
Şu anda Ehl-i Sünnet Müslümanları birlik içinde değildir. Ehl-i Sünnet Müslümanları arasında usûle, temellere, esasa ait meselelerde ihtilaf yoktur. Birleşmeleri mümkündür.
İslam dünyasındaki mezhepleri, fırkaları, tefrikaları bilmeyenlerin, futbol münakaşası yapar gibi konuşmaları gülünçtür.
Sanki futboldan bahs edenler futbolun içyüzünü biliyor mu?
Şike dolapları dalavereleri hakkında doğru dürüst ve yeterli bilgisi olan kaç kişi çıkar?
Sünnîlerle Şiîler arasında, Suriye faciası konusunda birlik ve anlaşma var mı? Birinin ak dediğine öteki kara diyor.
Taraflardan biri taqiyye ve kitman yaparsa hiç anlaşma, birleşme olabilir mi?
Desek ki, taqiyye ve kitman yapmasınlar... Böyle demek kolaydır ama onlara göre taqiyye ve kitman farzdır, terki caiz değildir. Taqiyye ve kitmanı terk eden dini terk etmiş gibi olur.

İslam dünyasının, Müslümanların bugünkü kaos, anarşi, fitne ve fesat içinde yapacağı iki şey vardır:
1. Ateş kes imzalamak, bunun şartlarına uymak.
2. Ehl-i Sünnet Müslümanlarının kendi aralarında birleşmeleri... Bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmeleri... Cemaatler, sektler, İslamcılıklar mozaiğinden Ümmet birliği statüsüne geçmeleri...

Sünnilerle Şiiler bin küsur yıldan beri birleşemiyorlar. Bugün nasıl birleşecekler, çaresini ve çözümünü bilen varsa açık olarak anlatsın.
Sünnî Osmanlı devleti ile Şiî İran devleti asırlarca savaştı. Savaşmaktansa mütareke yapmak ehven=yeğ değil midir?
Türkiyede Şiiler hürdür, kendi camileri vardır. İran Sünnilerine de hürriyet tanınmalı, Tahran'da Sünnî camii inşaına izin verilmelidir.
Suudî Arabistan'da da Sünnilere eşitlik verilmelidir.
Yetmiş iki bid'at fırkası Kur'anda birleşemez.
Birlik Ehl-i Sünnette olur.



Mehmet Şevket EYGİ | 22 Mayıs 2013 Çarşamba 00:32

Mücteba

Alıntı yapılan: Mücteba - 28 Haziran 2012, 11:54:55
Kandil gecelerinden azami derecede istifade etmek için yapılması ve yapılmaması gerekenler:

Şuurlu bir Müslüman kandil gecelerinde ne yapar?

1- Kandil gecesine Tahâret-i kâmile ile hazırlanır,

2- Orucunu açar (Yemek duâsını mutlaka yapar),

3- Akşam namazını cemaatle edâ eder,

4- Evvabin Namazını kılar,

5- Sohbet-i Şerif'ten azami derecede istifade etmek için icazetli sohbet halkalarında bulunur,

6- Tüm vücudla yapılan en büyük istiğfar olan Tesbih namazını edâ eder,

7- Yatsı namazını cemaatle edâ eder,

8- Hatim ve zikir halkalarında bulunur. Okunan 1000 İhlâs-ı Şerif ile 33 Kur'an-ı Kerim Hatim sevabına nail olur,

9- Tavsiye edilen Hacet Namazını kılar; sonrasında okunması gereken İstiğfar-ı Şerif, Salâvat-ı Şerife, Sûre-i Celileleri okur.

10- Ana-babasına, ailesine ve tüm Müslümanlara (secdede) bol bol duâ eder,

11-
Kur'an-ı Kerim okur,

12- Sonraki günün orucu için sahur yemeğini yer(Yemek duâsını mutlaka yapar),

13- Teheccüd Namazını kılar,

14- Manevi vazifeleri varsa yerine getirir,

15- Sabah namazını cemaatle edâ eder,

16- Yasin-i Şerif ve Ayetü'l Kürsi Hatim halkalarında bulunur,

17- İcazetli hoca efendilerden Evrad-ı Şerif dinler,

18- Duha Namazını edâ eder,

19- Sonraki gün kılınması tavsiye edilen namazı edâ eder.


Şuurlu bir Müslüman kandil gecelerinde ne yapmaz?

1- Kesinlikle televizyon açmaz,

2- Boş Sohbetlerden ve malayaniden uzak durur.


BT 857

Kandillerd biz turk milleti tebriklesiyoruz. Bazi kesimler ,,sizin yaktiginiz bidatdir.peygamberimiz ve sahabe zamaninda kandilin mubarek olsun diye birsey yoktu deyip bidat oldugunu soyluyorlar. 
Biz biliyoruz bidat olmadigini ama bagzi genclerinuze bunu nasil ablatabiliriz. Kaynaklari ile. Yardimci olursaniz sevinirim.
LA TENSENA

Mücteba

#3
Nafile Namazlar, Faziletli Gece ve Gündüzler

İbadetle ihya edilmesi daha kuvvetli müstehap olan faziletli geceler, sene içerisinde on beş gecedir. Ahiret yolcusunun bu geceleri boş geçirmesi münasip değildir. Çünkü bunlar, hayır mevsimleri ve kârı bol olan gecelerdir. Kazanç mevsimlerini ihmâl eden tâcirler, bir kâr sağlayamadığı gibi, faziletli geceleri gafletle geçiren ahiret yolcusu da zafere ulaşamaz.

***
Bu gecelerin altısı Ramazan ayındadır ki, beş gecesi Ramazan-ı şerifin son onunda yani yirmisinden sonraki tek gecelerdir. Kadir gecesi de bunlarda aranır. Birisi de Ramazan-ı şerifin on yedinci gecesidir. Bu gecenin sabahı, "Yevm-i Furkan" ve iki ordunun birleştiği Bedir vak'ası günüdür. İbn Zübeyr'e göre de Kadir gecesidir. [Muhtemelen o senenin Kadir gecesi kastedilmiştir; zira her yıl farklı gün ve tarihlere isabet etmektedir. Abdülvehhab-i Şa'rani hazretlerinin usûl ve tesbitleri malum... Ramazan ayının giriş gününe göre Kadir gecesi de farklılık arzetmektedir. Bu husustaki yazılarımıza bakılabilir. H. E.]

Diğer dokuz geceye gelince...

Muharremin birinci ve Âşure geceleri...

Şâban ayının on beşinci gecesi (Berat gecesi), Ramazan bayramı gecesi, Arife gecesi, Kurban bayramı gecesi.

Receb-i şerifin birinci gecesi, ilk Cuma gecesi, on beşinci ve yirmi yedinci geceleri ki, bu son gece Mi'rac gecesidir. Diğer mübarek gecelera hâs namazlar bulunduğu gibi, bu geceye mahsus da namaz olduğu eserde varid olmuştur. Nitekim hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bu gecede iyi amellerde bulunan kimse için yüz senelik mükâfat vardır. Her kim bu gecede on iki rek'at namaz kılar, her rek'atte Fatiha-i şerife ile Kur'an'dan bir sûre okur ve her iki rek'at başında oturur ve sonunda selâm verir, sonra yüz kere, 'Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü va'l-lâhü ekber' der, sonra yüz kere de salavat getirir ve dilediği kadar kendisi için din ve dünyası hususunda dua eder ve oruçlu olarak sabahlarsa, kötülükten başka her ne dilerse, Allahu Teala dilediğini verir." (1)

***
Hibetullah'ın isnadı ile Ebu Seleme'den, onun da Ebu Hüreyre ve Selman-ı Farisi'den (r.anhüm) naklen bize verdiği haberde Rasûlüllah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu beyan etmiştir: "Recep ayında bir gün bir gece vardır ki, bir kimse o gün oruç tutsa, gecesinde namaz kılsa, ibadete devam eylese, bir senenin bütün günlerini oruç tutmuş, bütün gecelerini ibadetle geçirmiş sevabı alır. O gün , Receb'in yirmi yedinci günüdür. O gün Rasûlüllah'ın risaletle gönderildiğinin bildirildiği gündür." (2)

***
Takriben 15-20 sene kadar önce, "Mübarek Gecelere Mahsus Namazlar" başlığı altında kaleme aldığımız bir makalede de şunları yazmışız:

"İsmail Hakkı Bursevî hazretlerinin –ki 10 ciltlik Tefsiru Ruhu'l-Beyan'ın vs. pek çok kıymetli eserin müellifi, Celveti silsilesine mensup– dünyaya geldiği seneden pek az bir zaman evvel (xv. yy. sonları) İstanbul'da ahâli iki fırkaya ayrılmıştı: Kadızâdeliler ve Sivasîler. Kadızâdeliler medrese âlimlerini, Sivasîler de tasavvuf-tarikat erbabını temsil ediyorlardı. Bunların arasındaki ihtilaf ve niza' hiçbir şekilde yatışmıyordu. Kadızâdeliler, her yeni çıkan ve yapılan şeye "bid'at" diyerek, şiddetle hücum ediyorlardı. Bunlar; Regaip, Mi'rac, Berat ve Kadir gecelerine mahsus olarak kılınan namazları, meşru' addetmiyorlardı. Halbuki o namazların makbul olduğunu, İmam Gazalî Ihyâu Ulûmiddîn'inde ve Ebu Tâlibi'l-Mekkî Kutu'l-Kulûb'ünde söylemişlerdi. Kadızâde Efendi ise, o namazların İhyâ'da ve Kutu'l-Kulûb'da mündemiç olduğuna sen bakma, diyordu. Halbuki ona nisbetle Gazali ve Ebu Tâlibi'l-Mekkî'nin aklı daha tam, ilmi daha geniş, keşfi daha mükemmeldi?!" (3)

***
Bundan başka, mübarek ceddimiz Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul'da kendi adını taşıyan câmi-i şerifi yaptırdığı vakit, zamanındaki âlimleri toplayarak, mübarek gecelerde kılınan namazlar hakkında istiftâ etmişti (fetva istemişti). Mecliste hazır bulunan Akşemseddin (k.s.) hazretleri, o namazların doğruluğu hakkındaki fikrini söylediği vakit, diğer âlimler de bunu tasdik ettiklerinden, yapılan vakfiyesine; cami imamına, o namazları kıldırması şart olarak derc edilmişti. (4)

Yazımızı, "Bugün hâlâ bu münâkaşayı devam ettirmeye çalışan Kadızâdeliler'in müntesiplerine ithaf olunur" diyerek bitirmişiz.

Görülen o ki, günümüzde bile halen yine aynı cümleyi tekrarlamak durumunda kalıyoruz.

***
Yine bilindiği üzere nafile namazların cemaatle kılınması mekruh olduğu halde, Şeyhulislâm Ebussuud Efendi merhum fetvalarında, bu namazları cami imamlarının halka cemaatle kıldırıvermelerinin uygun olacağını... Zira öbür türlüsünün yani kendi başlarına kılmalarının avam-ı nâsa meşakkatli geleceğini... ifade etmişlerdir. Şayet bu namazlar, bazılarının dediği gibi bid'at ya da dince ehemmiyetsiz bir şey olsaydı, kendisine II. Ebu Hanife ünvanı layık görülen bir zat neden bu meselenin üzerinde bu derece titizlikle durup, kılınması-kıldırılması yönünde fetva verecekti? (5)

Bütün bu hususların muarız ve mahliflerine (Kadızâdeliler zihniyetini sürdürmek isteyenlere), lütfen biraz insaf, biraz da iz'an diyoruz.


Dipnotlar
(1) Ebû Mûsâ el-Medenî, "Kitâbü Fezâilü'l-Eyyâm"da Hâkim'den nakletmiştir; İmam Gazali, İhyû Ulûmiddîn, Bedir Yay., İst., 1974, Onuncu Kitap: Evrâd ve Geceleri İhyâ, Terc. 1, 1038-39; Bkz. Abdülkadir Geylani, Gunyetü't-Tâlibîn, Çevr. A. Faruk Meyan, Berekât Yay., İstanbul, 1981, 1, 269; Ömer Nasuhi Bilmen, B. İslâm İlmihali, Bilmen Basımevi, İstanbul, 1966, Tatavvuu'=Nafile Namazlar, s. 203; Bkz. Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, İstanbul, 1320, s. 640.
(2) Abdülkadir Geylani, Gunyetü't-Tâlibîn, Çevr. A. Faruk Meyan, Berekât Yay., İstanbul, 1981, 1, 272-73.
(3) Bkz. Prof. Dr. Mehmed Ali Ayni, Türk Azizleri.
(4) Fatih Vakfiyesi, elyazma, S. 7
(5) Bkz. 16. yy. ışığında Ebussuud Efendi Fetvaları.



www.halisece.com

Mücteba

Alıntı yapılan: BT 857 - 23 Mayıs 2013, 14:18:36
Kandillerd biz turk milleti tebriklesiyoruz. Bazi kesimler ,,sizin yaktiginiz bidatdir.peygamberimiz ve sahabe zamaninda kandilin mubarek olsun diye birsey yoktu deyip bidat oldugunu soyluyorlar. 
Biz biliyoruz bidat olmadigini ama bagzi genclerinuze bunu nasil ablatabiliriz. Kaynaklari ile. Yardimci olursaniz sevinirim.

Evvela şunu belirtelim ki, hiçbir ehlisünnet alimi mübarek gün ve gecelerin ihyasını reddetmez.
Vehhabiler ve gizli uzantıları selefiler ile neo-selefiler dediğimiz çağdaş selefiler Kadir gecesi haricindeki başta Miraç kandilimiz olmak üzere mübarek gün ve gecelerin ihyasını kabul etmezler ve "bid'at" derler. Her Miraç kandilinde aynı şeyleri söyler dururlar. Kabul etmedikleri ehli sünnet alimlerinden delil getirerek takiyye yaparlar. Bilhassa bu selefiler dikkat edilmesi gereken fırka olup birçok gencin ve gafil müslümanın itikadını bozmaktadırlar.

BT 857

Evet haklisiniz fakat bana gelen soru su. Ihya etmeyi kabul ediyorla ama tebriklesmek bidat diyorlar. Sadece namaz kilinip dua efilir ama birbiryke tebriklesilmez deniyor. Peygamberimiz ve asahabei kiram boyle birsey yapmamistir diyorlar.
LA TENSENA

Mücteba

Alıntı yapılan: Mücteba - 04 Aralık 2012, 13:55:26

Tebrikleşmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hayırlı bir haslet üzere buldukları Ashâb'ını "Bu hâl sana bereketli olsun" diye tebrik ederlerdi.

Hastalıktan şifâ bulunca, Hac tamam olunca, Hacdan dönünce, gazâdan dönünce, nikâhdan sonra, doğumdan sonra, hamâma girince, Ramazân-ı şerîf ayında, bayramda, yeni elbise alınca, akşama yahut sabaha erdiğinde tebrik etmek ile alâkalı hadîs-i şerîfler vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Havvât bin Cübeyr'i (r.a.) hastalığından sonra ziyâret ettiklerinde ona "Vücudun sıhhat bulsun, Yâ Havvât" buyurdular.

Hz. Âdem haccettiğinde melekler ona "Haccın mübârek olsun." dediler.

Bir genç hacca gideceğinde Resûlullâh'a (s.a.v.) geldi. Ona "Ey genç, Allâh takvayı azığın kılsın, seni hayra yönlendirsin ve işlerinde sana yardımcı olsun." buyurdular. Hacca gidip döndüğünde ise "Ey genç, Allâh haccını kabûl etsin, günahını bağışlasın ve hac için sarfettiğinden hayırlısını nasîb etsin." buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ve Ashâbı, Bedir'den döndüklerinde halk onları karşılayıp tebrîk ediyorlardı. Üseyd bin Hudayr, Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) "Sizi muzaffer kılıp gözlerinizi aydın kılan Allâh'a hamdolsun." demişti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) evlenenlere "Allâh bereketli kılsın, üzerinize bereketini indirsin ve aranızı hayır ile bir araya getirsin." buyururdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ümmü Hâlid binti Hâlid'e elleriyle yeni bir elbise giydirdiler ve "Allâh bunu eskitip yenisini giyinceye kadar ömrünü uzun kılsın." buyurdular. Hz. Ömer'in üzerinde yeni beyaz bir gömlek gördüler ve "Yeni giyesin, hamd ederek yaşayıp şehîd olarak vefât edesin." buyurdular.

Bayramlarda Ashâb-ı Kirâm birbirlerine "Takabbelellâhü minnâ ve minküm." (Allâh bizden ve sizden kabûl buyursun) derlerdi.

Hasan-ı Basrî Hazretleri doğum tebrikinde "Allâh sana ve ümmet-i Muhammede hayırlı kılsın." deyiniz demiştir.


Yukarıda görüldüğü üzere tebrikleşme, kardeşine yapılan duâ mesabesinde olup bu husus hem Kur'an-ı Kerim'de hem de Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadis-i Şeriflerinde açıkça belirtilmiştir.

Alıntı yapılan: BT 857 - 23 Mayıs 2013, 19:18:35
Evet haklisiniz fakat bana gelen soru su. Ihya etmeyi kabul ediyorla ama tebriklesmek bidat diyorlar. Sadece namaz kilinip dua efilir ama birbiryke tebriklesilmez deniyor. Peygamberimiz ve asahabei kiram boyle birsey yapmamistir diyorlar.

Kimdir bunlar?