Demokrasi ve Müslümanlar

Başlatan Mücteba, 12 Mayıs 2012, 15:33:49

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Demokrasi ve Müslümanlar

Bugün insan haklarına bağlı ve saygılı Hıristiyan ülkelerde yaşayan Müslümanlar, bazı sözde İslam ülkelerindekinden daha hür ve güvenli bir hayat sürüyor. Onların bu hürriyet ve güvenliği bugünkü Hıristiyanlığın hak din olduğuna delil olmaz ama ortada bir realite vardır, onu inkar etmek de doğru olmaz.

Demokrasi ile İslam temel prensipte uyuşmaz ama gerçek demokrasiye bağlı ülkelerde Müslümanlar nispeten daha hür ve güvenlidir. Bu realite de inkar edilmemelidir.

Marksist bir rejim mi ehvendir, demokrat bir rejim mi? Elbette demokrat rejim.

Sekülarizme, yani din ile hayatı birbirinden ayırmaya ve koparmaya gelince: Böyle bir şey Müslümanlar için ölüm ve felaket olur. İslam dini dünya hayatını tanzim için gönderilmiştir. Âhiret ile ilgili bilgiler müjdelemek, uyarmak, haber vermek içindir.

Din vicdanlara haps edilemez. Dünyada gerçek hürriyetin, gerçek güvenliğin, gerçek adaletin, gerçek insanlığın olması için İslam Barışı lazımdır.

Bugünkü dünyada Müslümanlar, eğer niyetleri ve iradeleri varsa, işe yarar plan ve programlara göre çalışırlarsa, İslamî düzene demokrasiden geçebilirler.

En kolay, en müsait, en fazla fırsat bahş eden zemin demokrasidir.

Demokrasiyi bir din gibi benimseyenler küfre düşmüş olur.

Demokrasi bir amaç değil, bir araçtır.

Zaten şu dünyada belki de yüz çeşit demokrasi vardır.

Benim kasd ettiğim çoğulcu, hürriyetçi, din ve vicdan serbestliğini tanıyan, Müslümanlara nefes aldıran, onlara fırsat ve imkan veren demokrasidir.

Müslümanların, demokrasinin imkan ve nimetlerinden yararlanması gerekir.

Oh demokrasi geldi, bozuk düzenin haram ve kirli rantlarına saldıralım, haram para ve mal edinelim zihniyet ve hırsına sahip Müslümanlardan köy olmaz, kasaba olmaz.

Bugün öyle Ortaasya cumhuriyetleri var ki, oralarda minareden ezan okumak bile yasaktır. Müslüman bir Türkî ülkesini anlattılar. Yirmi yaşındaki bir genç sakal bırakıp namaza başlarsa tutuklanıyormuş. Tacikistan'da 18 yaşından küçük olan gençlerin camilere girmesi yasakmış.

İnsan haklarına saygılı demokratik bir ülke olan İngiltere krallığını ele alalım. Orada milyonlarca Müslüman yaşıyor, isteyen dindar aileler ilkokuldan üniversiteye kadar kız çocuklarını başı örtülü olarak okutabiliyor. Türkiyede tasavvuf tekkesi açmak yasak, İngiltere'de serbest. Orada Şeriat mahkemeleri bile kuruldu.

Ucuz ve kolay edebiyatları bırakalım. Demokrasiyi elbette din gibi, bir amaç olarak kabul etmeyelim ama fırsat, imkan ve nimetlerinden yararlanalım. Din hürriyetini ganimet bilelim ve işe yarar has hizmet ve faaliyetler yapılım.

Laikliği ve sekülerleşmeyi demokrasinin olmazsa olmaz şartı olarak gösterenlerin yalanlarına kanmayalım. İngiltere demokrasinin ve insan haklarının vatanı ve beşiği ama orada laiklik yok. Kral veya Kraliçe hem devletin, hem de millî Anglikan kilisesinin başıdır.

Türkiye Müslümanları için en büyük tehlike demokrasi değil, demokrasinin sağladığı hürriyetleri, imkanları, fırsatları bozuk düzenin haram rantlarını yemek için kullanmaktır.


Mehmet Şevket EYGİ - 12 Mayıs 2012 Cumartesi

mazhar

İslâm'da 'Demokrasi' var mıdır?

Selamun aleyküm Hocam; bir sorum olacak, ama cevabı biraz uzun bir soru. Bunu araştırırsanız sitenizde de paylaşmanız iyi olur. Hocam İslam'da 'Demokrasi' var mıdır? Nakşibendi Gülüyüz - Facebook


Ve aleyküm selam kardeşim;

Bildiğiniz gibi “demokrasi” kelime olarak Yunanca bir isim. Siyaset dilindeki karşılığını ise şöyle toparlayabiliriz:

Halk hâkimiyetine dayandığı, halkın kendi kendisini idare etmesini esas aldığı kabul edilen seçimli idare şekli, halk idaresi… Serbest seçim ve gizli oyla oluşan meclis… Özerk ilim-bilim kurumları, hür basın-medya kuruluşları; tam inanç, düşünce, ifade, teşkilatlanma ve teşebbüs hürriyeti… Teminatlı muhalefet… Hukukun üstünlüğü, bağımsız adliye ve temel inasn haklarını teminat altına alan siyasi rejim. Bu rejimin adına “demokrasi” deniliyor.

Nurettin Topçu merhumun ifadesiyle; “Asrî (çağdaş) demokrasilerde iktidar halktan devlete doğru yükselen, tecrübî (ampirik) bir gerçek olduğu halde, Fatih’in (k.s.) devletinde devletten halka inen bir anlaşma ve yürütme kudretidir.” Bu da farklı bir değerlendirme ve bakış açısı…

Bir Müslüman, en başta da bir insan olarak, yukarda demokrasinin gerçek tarifi içinde geçen hangi maddeyi reddedebiliriz ki? İyi iyidir, kötü kötüdür; kimden ve nereden zuhur ederse etsin…

Ayrıca dikkat ederseniz, dört halifenin seçimlerinde de âdeta idari şekillerin-usûllerin çeşitliliğine işaret vardır. Hiç biri de bugünkü demokrasi tariflerinin dışında bir uygulama değildir. Fakat bizim İslâm’ı –hâşâ– demokrasiye uydurma, uygun olduğunu isbat etmeye çalışma gibi bir garabetimiz ve gayretkeşliğimiz olamaz. Kaldı ki buna, ne İslâm’ın ne de Müslümanların ihtiyacı vardır.

Kısacası bunlar, aslında basit ve berrak sosyo-kültürel ve siyasi meselelerdir. Bir Müslüman için demokrasiyi İslam adına reddetmek, İslam'ı da Batı'yı da anlamamaktır.

Ülkemizi ele alalım…

Bugün İslâm, İran'dan da Suudi Arabistan'dan da daha iyi bir biçimde Türkiye'de yaşanıyor. Bu, inkârı kabil olmayan bir gerçek. Git oralara nefes alamazsın. En küçük bir tenkit/eleştiri yapamazsın. Biçimsellik özü halletmiyor. Uygulama tam ve âdil biçimde olmayınca, devletin ya da sistemin adının “İslâm Cumhuriyeti”, “Şer’î devlet” olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Zulüm ve sıkıntılar aynen devam edip gidiyor.

Geç Ortadoğu’ya… Yapılanlar, işlenenler, mücadele adına ortaya konulanlar ortada… Mesala ‘canlı bomba’ hadiseleri; bu olay/olaylar her şeyden önce manevi bir cinayettir ve buna fetva veren sözde din âlimleri var. Yazık ki ne yazık!!!

Sözün özü;

Demokrasinin bütün özellikleri/güzellikleri İslâm’da vardır, ama İslâm’da olan her şey demokraside yoktur. Bununla birlikte günümüz dünyasında mevcut beşeri sistemler içerisinde hayatı ve İslam’ı yaşamaya en uygun rejim demokrasidir. En iyiyi, ideal olanı elde edinceye kadar “iyi” olanla idare etmesini bileceksin. Akla-mantığa, ilme-hikmete, dünya gerçeklerine uygun olan da budur. Ama hiçbir zaman gayene ulaşma yolunda gayretten-mücadeleden de geri durmayacaksın. Amiyane tabirle “yan gelip yatmayacak”, “Böyle gelmiş böyle gider” demiyeceksin”!

Ayrıca bkz. http://sorular.mollacami.com/soru-ve-cevaplar-97.html
Halis Ece

mazhar

Demokrasiden İslam'a Geçiş

Demokrasiyi bir din gibi benimsemem ama onu İslam'a geçiş köprüsü olarak görürüm. İlk çocukluğumda M. Kemal rejimi vardı. Ondan sonra Millî Şef İsmet diktatörlüğü geldi. 1945'te çok partili hayata geçildi ama zulümler bitmedi. 1960'da İsmet Paşa devrildi, Celal Bayar Adnan Menderes rejimi...  CHP'nin çıkarttığı 163'cü madde giyotini çalıştırıldı. Ardından 27 Mayıs askerî darbesi... Sonra 12 Mart 1971 darbesi, bilahare 12 Eylül darbesi, en son 28 Şubat post modern darbesi...

Çok rejimler gördüm. Bunların, kötülük bakımından en hafifi demokrasidir.

Bazıları Türkiyede  İngilterede, İsviçrede olduğu gibi bir demokrasi istiyor. Böyle bir şey bir hayaldir. Çünkü  iyi işleyen kaliteli bir demokrasi olması için halkın olgun, şuurlu, uyanık ve bilgili  olması gerekir.

Bizim halkımız ise, 1925'ten bu yana  ezilmiş, cahil bırakılmış,  sersemletilmiş, yabancılaştırılmıştır.   On milyonlarca Türkiyeli, 1928'den önce yayınlanmış Türkçe kitapları, aynı tarihten önce ölmüş atalarının mezar kitabelerini  okuyamayacak kadar kara cahildir.

Halkın  bozulduğu bir yerde  tam ve örnek bir demokrasi olmaz.
http://www.sadakat.net/forum/mehmet_sevket_eygi_beyin_gunluk_yazilari/enderuni_ismail_bey_goctu-t61101.0.html;msg267215;topicseen#msg267215

Şecaatli

‎1- İslam'ın kaynağı Kuran ve sünnettir.
Demokrasinin kaynağı ise halktır.

2- İslam'da belirleyici ve ölçü kur'an ve sünnettir.
Demokraside ise çoğunluktur.

3- İslam Hakkın yani bütün kainatın sahibinin koyduğu kanun ve yasalardan ibarettir.
Demokrasi ise halkın kendi istek ve arzusuna göre koyduğu kanun ve yasalardır.

4- İslam da görev istenmez verilir.
Demokraside ise görevler istenerek alınır.

5- İslam da halifeyi Ehlil-Hal ve Al-Agd veya önceki Halifenin tavsiye ettiği kişi veya kişiler içinden seçilir.
Demokraside ise yöneticiyi, seçim vasıtası ile halk seçer.

6- İslam'ın geliş kaynağı, bizleri yaratan tarafından, Dünya ve Ahiret kurtuluşumuzu sağlamak için Cibril vasıtası ile göndermiş olduğu vahiydir. Demokrasi ise Yunanlılardan bizlere gelmiş olan bir sistemdir.

7- İslam da, İnsanlara yapılan muamele Müslüman olup olmadığına göredir.
Demokraside ise herkes aynı eşittir.

8- İslam da sorumluluk, Rabbe karşı ve ayrıca İslam'ın helal ve haramlar karşısında yani İslam yasaları karşısında sorumluluk vardır. Demokraside ise sadece kanunlara karşı sorumluluk vardır.

9- İslam da hürriyet anlayışı(Akide, Fikir, Yaşantı) sadece Rabbin koyduğu ve belirlediği sınırlar dahilindedir.
Demokraside ise yasalar çiğnenmediği müddetçe sınırsızdır.

10- İslam da partiler ve onların ortaya atmış olduğu veya savunduğu planlar, projeler, yeni kanun tasarıları ve düşünceler yoktur, İslam toplumu yek vücut birdir aralarında farklı dine, ideolojiye, fikre veya anlayışa sahip olan yoktur. Bu nedenledir ki İslam'da partilerde yoktur çünkü herkes ilahi kanunlara uymak mecburiyetindedir.


Demokraside ise Yönetime talip birçok partiler ve gruplar vardır. Ve bu partilerin her birinin ortaya atmış olduğu veya savunduğu planlar, projeler, yeni kanun tasarıları ve düşünceler vardır. Ayrıca bu partiler her zaman bir birleri ile çekişirler ve karalarlar ve eksik ve ayıplarını ortaya çıkartırlar, deşifre ederek halkın gözünden düşürürler.


11- İslam da hiç kimse İslam dininden çıkamaz eğer İslam dininden çıkarsa öldürülür. Demokraside ise yaşamış olduğu Devletin kanunlarına uyduğu müddetçe herkes din seçme konusunda hürdür, istediği dini veya dinsizliği seçebilir.


12- İslam da Müslüman olmayanlara has (cizye, şahitlik, dinini izhar etmeme v.s) uygulamalar vardır.
Demokraside ise kanunlar karşısında Müslüman olan veya olmayan herkes eşittir.


13- İslam da kadının şahitlik yapabileceği konular belli ve sınırlıdır.
Demokraside ise kadın her konuda şahitlik yapabilir.


14- İslam da kadın genel yönetici olamaz.
Demokraside ise kadın genel yönetimin başına geçebilir.


15- İslam da Gayrimüslim asla yönetici olamaz.
Demokraside ise Müslüman olmayan bir kişide yönetici olabilir.


16- İslam ve Demokrasi arasında kanunlar konusunda sayamayacağımız kadar farklılık vardır.İslam da birçok yasak olan zina, faiz, içki, iffetli kadınlara iftira atma gibi ve birçok şeyi haram ve yasak kılmıştır.

Demokraside ise hürriyet ve özgürlük anlayışı hakim olduğu için bu tür şeylerin çoğu serbest veya basit cezaları vardır.



17- İslam İnsanların arasını açabilecek veya nefsi hastalıklara yol açabilecek, toplumun arasını açacak (Gıybet, süi-zan v.s)bazı şeyleri de yasaklamıştır.

Demokraside ise beşeri akıl ile üretildiği için bu tür hassas ve ince manevi yasaklar yoktur.



18- İslam da cezalar dünyevi ve uhrevidir. Bu nedenle insanlar yasakları çiğnemede daha çekingen ve korku içindedirler.

Demokraside ise cezalar sadece dünyevidir. Bu nedenle birçok insan bu beşeri kanunları çiğneme konusunda cesaretli ve cüretkardır.



19- İslam da cezalar caydırıcılığı ve kökten çözüme gitmeyi hedefler.
Demokraside ise cezalar basit ve caydırıcı olmadığı için her gün binlerce suç işlenir.


20- İslam insanların beş ana unsurunu (Din, Can, Mal, Irz, Akıl) korumayı hedeflemektedir.
Demokrasi ise Din ve nesil gibi kavramları korumayı hedeflemez.


21- İslam da yönetici İslam dan çıkarsa yani din değiştirirse Müslümanlar güç hazırlayarak bu kafirin yerine Müslüman bir yöneticiyi getirmeleri vaciptir.

Demokraside ise yönetici ne olursa öyle ki dinini değiştirse dahi fark etmez.


22- İslam da Yöneticinin, belli bir müddeti yoktur kendisi delilik gibi, görevini yerine getiremeyecek müzmin bir hastalık veya irtidad gibi durumlar olmadığı müddetçe lider olarak kalır.Belirli bir süresi yoktur.

Demokraside ise yöneticiler kanunlarındaki belirtilmiş mevcut müddetler için seçilirler.Daha sonra müddetleri bittikten sonra tekrar seçim yapılır.


23- İslam kanunlarının hükümleri ve yasaları ilahi olduğu için asla değişmez.

Demokrasi ise, kıt ve dar olan İnsan aklının ürünü olduğu ve ileriyi göremediği aynı zamanda bütün insanların maslahatını gözetip kavrayamadığı için her bir yönetim veya parti değiştiğinde onlarca kanun değişikliğine gidilir ve yeni kanunlar çıkartılır.


24- İslam, küfrü ve Tağutu inkarı, ondan beri olmayı, buğz etmeyi, savaş açmayı ve onun ortadan kaldırılması ve Allah'ın dininin hakim kılınması için hazırlık yapmayı emreder.

Demokrasi ise Yunan kafirlerinin ortaya atmış olduğu zatında küfür olan bir sistemdir. Bu nedenle böyle bir şey söz konusu değildir.


25- İslam da Halife Müslüman olduğu müddetçe, Müslümanların ona itaat etmesi farzdır.
Demokraside ise halkın yöneticiye itaat etmesi gibi bir şey söz konusu değildir..


26- İslam da halife Allah'ın kanunlarını tatbik ettiği ve bu kanunları değiştirmediği veya başka kanunlar koymadığı ve Allah'ın hudutlarını koruduğu müddetçe halk buna itaat eder ve eleştiremez veya protesto edemez..

Demokraside ise halk yöneticiyi beğenmediği ve icraatlarını doğru bulmadığı durumda eleştirebilir veya protesto edebilir.


27- İslam da Allah'ın dini, kanunları tam ve eksiksizdir bu nedenle yeni kanun ve yasalar çıkarmak için meclis veya parlamento diye bir şey yoktur.Gerektiğinde Halife etrafındaki Alimler ile istişare edebilir. Ayrıca bu istişare, Halifeyi bağlayıcılığı yoktur.

Demokraside ise genel olarak yönetimler değiştikçe kanunlarda değişikliğe uğrar ve bunun içinde parlamentoya ve meclise ihtiyaç duyulur.


28- İslam da bir kimseye görev verilmesi konusunda adam ayırtma veya belli bir ideolojiye ve fikre sahip olması gözetilmez. O göreve en uygun olan kimse, o göreve getirilir.

Demokraside ise hangi parti iktidarda ise o parti mensupları veya o partinin ideolojisine sahip insanlar üst makamlara veya görevlere atanırlar. Böylece ehil olmayanlar makam ve mevkii sahibi olurlar ve büyük haksızlıklar ve zulümler zuhur eder.


29- İslam da ceza kanunları ve medeni kanunlar ve diğer kanun ve yasalar tamamen ilahi yani, ilmi ile olmuşu, olacağı, nasıl ve ne zaman olacağı, nerde neyin olacağını ilmiyle kuşatmış ve her şeyi bilen rabbimiz tarafından konulmuştur ve dolayısıyla adilanedir. Bu nedenle hakim karşısına gelen davalar çok kısa bir süre içinde sonuca bağlanır.

Demokrasi ise, aciz ve duygusal heva ve hevese, kısa kıt bir ilme sahip olan insanlar tarafından konulduğu için bazen bir birine ters ve zıt olan veya adil olmayan birçok kanunlar içermektedir nitekim bir davanın çözümü, icraatları ve resmi işlemleri nedeniyle senelerce sürebilmekte ve hatta bazen zaman aşımı gibi bir saçma kanunla dava düşebilmektedir.


30- İslam toplumunun bir biri ile kaynaşması ve yardımlaşması, birbirlerini sevmeleri kardeş olmaları, İslam da ki El-Vela ve El-bera (Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmek) ile gerçekleşir.

Demokraside ise sosyal bir dayanışma kaynağı yoktur ancak bu tür aktiviteler sivil dayanışma dernekleri veya örgütler tarafından genel olarak maddi bir sebep veya çıkara dayalı bir şekilde gerçekleşir. Asla manevi bir güç ve dayanak yoktur.


31-İslam da Ümmet anlayışı vardır. bunun içindir ki toplum içindeki azınlıklar veya farklı milletlere mensub olan insanlara devletin yaklaşımı eşittir.Kimsenin kimseye veya bir milletin diğer millete üstünlüğü söz konusu değildir.Üstünlük takva iledir.

Demokraside ise milliyetçilik, ırkçılık, devletçilik, ulusalcılık gibi bir çok cahilliye kavramları ve düşünceleri mevcuttur. Dolayısıyla farklı ırk veya milletlere mensup olan azınlıklara veya topluluklara çoğu zaman haksızlık ve kötü muamele yapılması söz konusudur.


32-İslam da hakimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır. Aksini iddia eden kafir olur.
Demokraside ise hakimiyet kayıtsız şartsız Milletindir.


33- İslam da, Rab yani kanun koyucu ve yasa çıkartıcı bir olan Allahtır.
Demokraside ise birçok Rabler yani kanun koyucu ilahlar vardır.
Neden mi mutluyum?.Çünkü Allah var, sıkıntı yok!
Gerisi imtihanımdır.

Bir ayet:"Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız;
oysa o, hakkınızda hayırlıdır.Olur ki, siz bir şeyi seversiniz;ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır.
Allah bilir, siz bilmezsiniz. " (BAKARA SURESİ-216)

mazhar

#4
Bu günlerde demokrasiyi ağzından düşürmeyenler, demokrasi ipine değil de,  Allah'ın  "ipine" sarılırlarsa ancak o zaman muvaffak  olabilirler...

"Batılıların gözünde demokrasi, sadece hedeflerindeki ülkeleri avlamak için kullandıkları Truva’nın bir atıdır."

mazhar

Ortadoğu'da siyasal İslam'ın demokrasi mücadelesi


Mağrip ülkelerinde halk isyanlarıyla gerçekleşen devrimler ve devrilen diktatörler sonrasında başlayan demokrasi mücadelesinde; Batı'nın demokrasi karşıtı güçlerle işbirliği ve desteği şaşırtıcı olmuştur.
Batı; geçmişte aşağılayıp sürekli eleştirdiği demokrasi düşmanı diktatörleri, kendi çıkarları doğrultusunda sürekli desteklemiş ve korumuştur. Şimdi ise devrilen diktatörlerin yerine demokratik yoldan iktidara gelen muhafazakâr İslamcı kadroları tasfiye etmek amacıyla darbeci generaller ve işbirlikçi muhalefet cephesindeki siyasileri yönlendirmektedir.  
Batılı ülkeler, demokrasi mücadelesine İslam referanslı siyasi hareketlerin öncülük etmesini istememektedirler. Müslümanların bu değerlere layık olmadığı düşüncesinde olan Batılı ülkeler; "İslam ve demokrasi bağdaşmaz" iddialarını savunmuşlardır. Bu iddiaların yanlış olduğunu son yıllarda yaşanan olaylar ve bu olaylar karşısındaki girişimler göstermiştir.
Batılıların Mısır'da seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi' nin devrilmesi ile ilgili 'askerî darbe' tanımını kullanmak istemeyip, darbeyi destekler girişimleri ve Arap dünyasında karşı devrim arayışlarını yönlendiren müdahaleler;  demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile evrensel temel insan hakları değerler acısından son derece üzücü ve de utanç verici olmuştur. Bir kere daha; "Batı değerler ve ilkeler üzerinden değil çıkarlar önemsenerek politikalarını belirlemektedir" gerçeği görülmüştür.
Unutulmasın ki; Batı'nın bu tavrı ne ilktir nede son olacaktır
Çünkü; Batı dünyası, Müslümanları potansiyel suçlu, İslam dinini ise çağdışı görme hastalığından hala kurtulamamıştır.
Batı, savunduğu değerler doğrultusunda tüm radikal gruplara ve darbeci generaller ile demokrasiyi içine sindiremeyen siyasi muhalefete inat;  darbelere ve darbecilere değil, demokrasi ve demokratik yoldan iktidara gelenleri sahiplenip desteklemeliydi. Maalesef böyle olmadı ve Batı demokrasi sınavında büyük kayıplar vermiş oldu. Birinin zararından keyif alan bir anlayış içinde veya kendi kontrollerinde tutma adına İslam dünyasında sürdürülen siyasi oyunları yönettirme yoluna gidilmiştir.   
Diğer yandan da; Batı bu yanlış politik tavırlarıyla aynı zamanda radikalizmin güçlenmesine sebep olmuştur. Batı; yeniden düşünmeli ve savunduğu değerler çerçevesinde bir vicdan muhasebesi yaparak bu yanlışlardan mutlaka sıyrılmalıdır. Aksi halde içinde bulunduğu rezalet ve kepazelikten asla kurtulamayacaktır.
Mehmet Koçak. Haber vaktim.com
31 Temmuz 2013 Çarşamba 00:32

mazhar

"Osmanlı Federalizmi"

" Federal sözçüğüne alerjimizin temelinde "Kürt Sorunu" yattığı halde hatırlarsınız dünkü yazımızda fukara Kürd'ün adını bile anmamıştık bugün bolca telafi edeceğiz. Konumuz yine Osmanlı'nın kendine özgü" Federal" yapısı ve o yapı içinde kürtler... Kimsenin tedirgin olmasına gerek yok; çünkü vadesi yetip, geçip gidinceye dek Osmanlı'nın yüzyıllarca tedirgin olmadan uyguladığı yapıdan bahsedeceğiz.


    Osmanlı veda ederken, Asya da 22, Avrupa da 7, Afrika da 1 olmak üzere toplam 30 eyaletin bütünlüğünü oluşturuyordu. Trablugarp, Bağdat, Hicaz gibi İtalyan ve İngiliz işgaline düşmüş eyaletlerle birlikte 33.. Osmanlı'nın önce "beylerbeyliği" sonra "eyalet" son dönemde de "vilayet adını verdiği bu birimlerden ayrı olarak bir de "sancakları" vardı.