Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

ALAKA HULASASI

Başlatan kütahyavi, 21 Nisan 2025, 16:01:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kütahyavi

ALAKA

Alâka kitabı ilmi beyana dair bir kitaptır.
Musannıfı, Mahmud-u Antaki (hz) dir.
İlmi Beyanın Tarifi:   
 عِلْمٌ يُعْرَفُ بِهِ اِيرَادُ الْمَعْنىَ الْوَاحِدِ بِطُرُقٍ مُخْتَلِفَةٍ فِى وُضُوحِ الدَّلاَلَةِ عَلَيْهِ
Manası: Mana üzerine delaletin açıklığında muhtelif olan yollar ile, (Hakiki mananın delaleti açıktır. Mecazi mananın delaleti kısmen kapalıdır. Kinayenin delaleti ise kapalıdır.) kastedilen manayı ifade etmek kendisi ile bilinen bir ilimdir.
Mevzuu: Hakikat, Mecaz, Kinaye.
Gayesi: Düşünceleri yerine ve zamanına uygun olarak ifade edebilmektir.
ALÂKA
Mütekellimin muhataba meramını ifade etmesinin yolu üçtür: Hakikat, Mecaz, Kinaye.
Hakikat :
 لَفْظٌ مُسْتَعْمَلٌ فِيماَ وُضِعَ لَهُ مِنْ حَيْثُ اَنَّهُ مَا وُضِعَ لَهُ
Manası: Lafzın o mana için konulması şartı ile, konulduğu manada kullanılan lafızdır. رَأَيْتُ اَسَدًا فِى الْجَبَلِ
Mecaz: 
لَفْظٌ مُسْتَعْمَلٌ فِى غَيْرِ مَا وُضِعَ لَهُ مِنْ حَيْثُ اَنَّهُ غَيْرُهُ بِعَلاَقَةٍ بَيْنَهُمَا مَعَ قَرِينَةٍ مَانِعَةٍ عَنْ اِرَادَةِ الْمَوْضُوعِ لَهُ

Manası: Hakiki manayı murad etmeye mani bir karine ile beraber her ikisi arasında bir alaka ile konulduğu mananın dışında kullanılan lafızdır. رَأَيْتُ اَسَدًا فِى يَدِهِ سَيْفٌ
Kinaye:
لَفْظٌ مُسْتَعْمَلٌ فِى لاَزِمِ مَا وُضِعَ لَهُ بِلاَ قَرِينَةٍ مَانِعَةٍ عَنْهُ
Manası: Hakiki manayı murad etmeye mâni bir karine olmaksızın konulduğu mananın lazımında kullanılan lafızdır.  رَأَيْتُ رَجُلاً طَوِيلَ النَّجَادِ
-Mecazla kinaye arasındaki en önemli fark: Mecazlarda hakiki mana murad edilemez, kinayelerde edilebilir.
-Hakikat ve mecazın tariflerinde geçen Haysiyet kaydı, hakikat ve mecazın birbirine karışmasını önlemek içindir.
-Mecazın tarifindeki Alaka kaydı, kitabı işaret ederek ''şu atı tut'' kavlinde olduğu gibi bozuk galatı (Edebi olmayan ifadeyi) mecazdan çıkarmak içindir.
-Karine kaydı, kinayeyi çıkarmak içindir. (Çünkü kinayede, hakiki manayı murad etmeye mani bir karine yoktur.)
Mecaz
Mecaz iki kısımdır:
1-Mecazı Mürsel (Alakası müşabehet olmayan mecazlar.)
2-Mecazı İstiare (Alakası müşabehet olan mecazlar.)
Mecazı Mürseller:
(Alakası Müşabehet Olmayan Mecazlar)
اَعْجَبَنِى يَدُ فُلاَنٍ   مَصْدَرِيَّةْ   ١
بسم:يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ (فتح-10)   مَظْهَرِيَّةْ   ٢
شَرِبْتُ مِنَ الرَّاوِيَةِ   مُجَاوَرَةْ   ٣
اِطَّلَعتِ الْعَيْنُ عَلَيْنَا   جُزْئِيَّةْ   ٤
بسم:يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِم (بقرة-19)   كُلِّيَّةْ   ٥
رَعَيْنَا الْغَيْثَ   سَبَبِيَّةْ   ٦
اَمْطَرَتِ السَّمَاءُ نَبَاتًا   مُسَبَّبِيَّةْ   ٧
بسم:وَآتُوا الْيَتَامَى أَمْوَالَهُمْ (نساء-2)    كَوْنِ سَابِقْ   ٨
بسم:إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا  (يوسف-36)   كَوْنِ لَاحِقْ   ٩
بسم:وَاسْأَلِ الْقَرْيَةَ  (يوسف-82)   مَحَلِّيَّةْ   ١٠
بسم:فَفِي رَحْمَةِ اللّهِ (آل عمران-107)   حَالِيَّةْ   ١١
بسم:وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ  (شعراء-84)   آلِيَّةْ   ١٢
نِعْمَ الْاِبْلُ لَكِنْ غَلِيظُ الشَّفَةِ   اِطْلاَقْ   ١٣
وَلَكِنَّ زَنْجِىٌّ غَلِيظُ الْمَشَافِرِ   تَقْيِيدْ   ١٤
رَكِبْتُ دَابتَّاً صَاهِلَةً   عُمُومْ   ١٥
وَمَا مِنْ فَرَسٍ فِى الْاَرْضِ اِلاّ عَلَى اللهِ رِزْقُهَا   خُصُوصْ   ١٦
شمَّ زَيْدٌ اَلْمُسْكِرَ الَّذِى اُرِيقَ   قُوَّةْ   ١٧
اَدَّبْتُ زَيْدًا   لَازِمِيَّةْ   ١٨
ضَرَبْتُ زَيْدًا   مَلْزُومِيَّةْ   ١٩
اُخْرِجَ النَّارُ قَبْلَ النَّارِ مِنَ الشَّجَرِ الْاَخْضَرِ   عِلِّيَّةْ   ٢٠
اُوقِدَ الشَّمْعَةُ مِنَ الْحَرَارَةِ   مَعْلُولِيَّةْ   ٢١
رَجُلٌ ضَرْبٌ   مُتَعَلِّقِيَّةْ   ٢٢
بسم:لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ (واقعة-2)   مُتَعَلَّقِيَّةْ   ٢٣
بسم:وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ  (بقرة-143)   شَرْطِيَّةْ   ٢٤
بسم:مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ = قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ (مدّثّر-42)   مَشْرُوطِيَّةْ   ٢٥
فَهِمْتُ الْاَلْفَاظِ   دَالِّيَّةْ   ٢٦
قَرَأْتُ الْمَعَانِىَ   مَدْلُولِيَّةْ   ٢٧



MECAZI İSTİARE
(Alakası Müşabehet Olan Mecaz)

İstiareyle alakalı üç mezhep vardır:
1-Selef Alimleri
2-İmam-ı Sekkaki Hazretleri
3-Hatib-i Dımişki Hazretleri
SELEF ALİMLERİNE GÖRE İSTİARE
Selefe göre istiare İki kısımdır:
1-İstiare-i Musarraha (Açık İstiare)
2-İstiare-i Mekniyye (Kapalı İstiare)

İstiare-i Musarraha:
Müşebbehte kullanılan ve ibarede zikredilen  müşebbehü bih lafzıdır.
Misal : رَأَيْتُ اَسَدًا فِى يَدِهِ سَيْفٌ
''Ben elinde kılıç olan Arslan gördüm'' Kavlindeki "aslan" lafzı gibi.
Bu misalde:
Müşebbeh:  رَجُلْ (İbarede zikredilmemiştir.)
Müşebbehu Bih: اَسَدًا (İbarede zikredilmiştir.)

İstiare-i Mekniyye:     
Müşebbehte kullanılan ve ibarede zikredilmeyen  müşebbehu bih lafzıdır.
Misal: اَظْفَارُ المْنِيَّةِ نَشِبَتْ بِفُلَانٍ
''Ölümün pençesi filana yapıştı'' kavlinde, ibarede zikredilmeyen سَبُع (aslan, canavar manasına) lafzı gibi.
Bu misalde:
Müşebbeh: اَلمْنِيَّةِ (İbarede zikredilmiştir.)
Müşebbehu bih: سَبُع(İbarede zikredilmemiştir.)

Selef Alimlerine göre İstiare-i Musarrahanın taksimatı:
1:Musarraha-i Müfrede
2:Musarraha-i Mürekkebe
3:Musarraha-i Asliyye
4:Musarraha-i Tebeıyye
1:Musarraha-i Müfrede: Müfred (Yani kelime olup, cümle olmayan) olarak gelmiş bir  müşebbehte kullanılan, yine müfred olarak ibarede zikredilmiş müşebbehun bih lafzıdır
رَاَيْتُ اَسَدًا فِى يَدِهِ سَيْفٌ           
''Elinde kılıç olan aslan gördüm''
Müşbebbehun bih:  اسد(Aslan)
Müşebbeh:  رجل(Adam)
Her ikiside müfred olmuştur.

2:Musarraha-i Mürekkebe: Mürekkep (Cümle olarak ve bir takım işlerin bir araya gelmesinden oluşmuş) olarak gelmiş bir müşebbehte kullanılan, yine mürekkep olarak ibarede zikredilmiş müşebbehun bih lafzıdır.
Fetva vermekte tereddüt eden müftü de kullanılan
اِنِّى اَرَاكَ تُقَدِّمُ رِجْلًا وتُاَخِّرُ اُخْرَا   misalinde olduğu gibi.
''Ben seni, ayağını bir ileri bir geri atarken görüyorum''
Müşebbhubih: Ayağını bir ileri, bir geri atan kişi,
Müşebbeh: Fetva vermekte tereddüt eden müftü,
Her ikisi de mürekkep olmuştur.

3:Musarraha-i Asliyye: İstiare olunan lafzın, müştak (Türemiş isim) ve harf olmayıp, ya cins isim veya özel isim olmasıdır.
Cins İsme Misal:   رَاَيْتُ اَسَدًا فِى يَدِهِ سَيْفٌ           
Özel İsme misal: رَاَيْتُ الْيَوْمَ اَبَا حَنِيفَةَ   
''Ben bugün Ebu Hanife'yi gördüm''
İstiare olunan lafız Ebu Hanife, özel isim olmuştur.

4:Musarraha-i Tebaiyye: İstiare olunan lafzın, müştak (türemiş lafız) veya harf olmasıdır.
Müştaka misal : نَطَقَتِ الْحَالُ
''Hal konuştu'' (Hal delalet etti) misalinde istiare olunan lafız  نَطَقَت dır. Ve müştak lafız olmuştur. Çünkü mastar olan ''nutk'' dan müştaktır (türemiştir).

Harfe misal :عُذِّبَتْ اِمْرَاَةٌ فِى هِرَّةٍ 
''Kadın, kedinin içinde azap gördü'' misalinde İsitiare olunan lafız ''fi'' dir. Ve harf olmuştur.

İMAM-I SEKKAKİ HAZRETLERİNE GÖRE İSTİARE
İstiare-i Musarraha (Tarifi Selef gibi)
Dört kısımdır:
1:Müfrede: (Selef gibi)
2:Mürekkebe: (Selef gibi)
3:Tahkikiye: (Mecazi mana hissen yani beş duyu organı ile veya aklen tahakkuk ettiği zaman olur.
-Hissen tahakkuk ettiğine misal: "رَأَيْتُ اَسَدًا فِى يَدِهِ سَيْفٌ" misalindeki رَجُلُ شُجَاعْ (Cesaretli adam) gibi.
-Aklen tahakkuk ettiğine misal: اِهْدِنَا الصِّرَاطَ المستقيم" misalindeki ''din'' gibi.
4:Tahyiliyye: (Mecazi mananın, ne hissen ne de aklen tahakkuk etmeyip, bilakis vehmi yani hayali bir suret olmasıdır. اَظْفَارُ المْنِيَّةِ نَشِبَتْ بِفُلَانٍ misalindeki اَظْفَار lafzı gibi.

İstiare-i Mekniyye: Zikredilmeyen ve iddiai olan, yani gerçekte olmayıp, olduğu iddia edilen müşebehu bihte kullanılmış mezkur müşebbeh lafzıdır.   : اَظْفَارُ المْنِيَّةِ نَشِبَتْ بِفُلَانٍ gibi.

HATİB-İ DIMIŞKİ HAZRETLERİNE GÖRE İSTİARE:
İstiare:
-Mezkür manada, (yani daha önce ifade edildiği üzere) musarraha olur. Bu Musarraha da, Selef Alimlerinin taksimatı gibi dört kısımdır:
1-Müfrede, 2-Mürekkebe, 3-Asliye, 4-Tebeıyye,
-İstiare lafzının üzerine itlak olunduğu manada istiare ise üç kısımdır:
1-Musarraha, 2-Mekniyye, 3-Tahyiliyye,
1-Musarraha: (Selefin zikrettiği gibi)
2-Mekniyye: Kalpte bir şeyi diğer bir şeye teşbih edip, kalpte gizli olan bu teşbihe delalet etsin için müşebbehi bihin lazımını müşebbehe ispat etmektir.
Mecaz 4 Kısımdır
1:Mecaz-ı Luğavi
2:Mecaz-ı Akli
3:Mecaz Bizziyade
4:Mecaz Binnoksan

1-Mecaz-ı Luğavi: (Gerçek manasının dışında kullanılan lafız)
2-Mecaz-ı Akli: Bir şeyi, ait olmadığı şeye nisbet etmektir....
Misal :اَنْبَتَ الرَّبِيعُ الْبَقْلَ  ''İlkbahar otları bitirdi'' misalinde اَنْبَتَ fiilinin gerçek sahibi Allahü Tealadır.
3-Mecaz Bizziyade: Murad olunan mana üzerine zait bir şey ile iğrabı değişendir
Misal: لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَئ 
4-Mecaz Binnoksan: Noksanlıktan dolayı iğrabı değişendir.
Misal:وَاسْئَلِ الْقَرْيَةَ   
KİNAYE (İmalı İfade)
Mekniyyün anh (Kendisinden kinaye edilen, ima edilen) üç kısımdır:
1:Zat,
2:Sıfat,
3:Zat ile Sıfat arasındaki nisbet,
-Zat Misali:طَعَنَ فُلَانٌ مَجْمَعَ ضِغْنِكَ (Filan kişi, kin ve nefretin toplandığı yere dürttü.) misalinde kalpten kinaye vardır ki bu bir zattır.
-Sıfat Misali:  فُلَانٌ طَوِيلُ النَّجَادِ    (Filan kişinin kılıcının kını uzundur.) misalinde kişinin uzun boylu olmasından kinaye vardır ki bu bir sıfattır.
Nisbet Misali: اِنَّ الْكَرَمَ فِى بَيْتِ فُلَانٍ   (Cömertlik, falanın evindedir.) misalinde cömertlik sıfatı bir şahsa nisbet edilmiştir ki bu zat (falan kişi) ile sıfat (cömertlik) arasında bir nisbettir.