Gönderen Konu: İstiğna ve Civanmertlik Çatışması  (Okunma sayısı 2602 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ruy-ı zemin

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1109
  • Seher vakti bereket vakti...
İstiğna ve Civanmertlik Çatışması
« : 31 Mayıs 2010, 11:42:09 »


        Allah Resulü tek başına oturuyordu. Bir ara kapı aralandı ve içeriye Muhacirin'in ileri gelenleri girmeye başladı. Aralarında Ensar'dan hiç kimse yoktu ve manzara oldukça dikkat çekiciydi. Acaba niçin sadece Muhacir'den insanlar gelmiş ve Ensar'dan hiç kimseyi çağırmamışlardı? Müsaade istediler ve Allah Resülü'ne maruzatlarını şu şekilde arzettiler:

  "Ya ResulAllah! Biz buraya Allah (cc) için hicret edip geldik. Bütün düşüncemiz Allah yolunda Sen'inle beraber olmaktı. Halbuki Ensar kardeşlerimiz bize öyle bir alaka gösterdiler ki, korkarız, ahiretin sevabını burada bitireceğiz. Kardeşlerimiz müsaade etsinler, artık biz, kendi bakım ve görümümüzü kendimiz yapalım. Onların bize ayırdıkları payları kendilerine iade edelim. Minnet altında kalıyor ve çok mahcup oluyoruz."

   Bunları söylerken de hepsi ağlıyordu. Allah Resulü de gözyaşlarını tutamamıştı. Belki de şu manzara gök sakinlerini de gözyaşına boğmuştu. Bu bir cihetle, istiğna ile diğergamlığın çarpışmasıydı. O güne kadar yeryüzünde, bu kadar güzel bir kavga hiç görülmemişti.

Çünkü biraz sonra Allah Resulü Ensar'ı huzuruna çağırıp olanları anlatınca, hepsi birden itiraz edecek ve bu istiğnaya karşı çıkacaklardı. Onlar için böyle bir teklifi kabullenmek, vücutlarının yarıdan biçilmesine razı olmaktan farksızdı. Zira onlar, kardeşleriyle öyle bütünleşmişlerdi ki, ayrılmaları adeta ölümdü. Biraz sonra hepsi de Resülullah'ın huzurundaydı ama, ensar ağlıyor ve muhacirler ağlıyordu. Aynı beldede oturmalarına ve günde beş defa -en azından- mescidde beraber bulunmalarına rağmen, paylaştıkları odadan ve sofradan ayrı kalmaları onlara giran geliyordu. Evet, bir taraf, istiğnayı, diğer taraf da mürüvvet ve diğergamlığı temsil ediyordu.

Taraflardan muhacirler söz alarak mealen: "Ya ResulAllah! Biz Allah (cc) için hicret ettik ve Medine'ye geldik. Yurdumuzu, yuvamızı Allah için terk ettik. Dinin i'lasından başka birşey düşünmedik; fakat bu Ensar kardeşlerimiz bize, çok fazlasıyla sahip çıktı ve civanmertçe davrandılar.. korkuyoruz, ahirete ait bütün kazançlarımızı yeyip bitirmekden.. Ya ResülAllah, Ensar kardeşlerimize kabul ettiremedik, ne olur namımıza, lütfen onlara söyleyiniz bıraksınlar bizi, kendi kendimize bir yerde kalalım, artık kendi mahsullerini bize getirmesinler, yemek pişirip önümüze koymasınlar, bize bakımı, görümü düşünmesinler, bu minnet yeter artık." Çok duygulanmışlardı, çocuk gibi ağlıyorlardı. Allah Resulü de duygulandı. Ensar-ı Kiram'a: "Muhacir kardeşleriniz diyorlar ki: 'Bunlar bize çok bakıyor, bizi mahcup ediyorlar, nerde kaldı Hakk'ın rızası', karşılığını alacaksak yaptığımız şeylerin? " işte Allah Resulü onların ruhlarına bu kardeşliği böyle üflemiş, onları böyle büyülemiş, böyle kaynaştırmış ve adeta bal mumu gibi yoğurmuş ve şekillendirmişti. Tıpkı bir ceset gibi olmuşlardı. Bu tarihî mülakatta taraflar, şöyle bir mutabakata vardılar: Muhacirler, Ensar'ın tarlalarında ücretle çalışacak, bahçelerini ücretle tımar edecek, böylece kendi kazançlarıyla geçinecek, kendi evlerinde oturacak ve minnet altında kalmayacaklardı. Tabii, Ensar-ı Kiram da bağ ve bahçelerinde onları çalıştırmak suretiyle onlara yardım elini uzatacak; onların ensarlığı, berikilerinin de muhacirliği devam edecekti.(Buhari, Hibe,35;Müslim,Cihad,70) Allah Resulü (sav) Medine'de tesis buyurduğu bu kardeşlik şuuruyla evvela göç mes'elesini önemli bir ölçüde halledivermişti.

پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد