Esselamualeykum, namaz kılmaya yeni başlamış bir hanefi olarak 15 yıllık farz borcumu nasıl ödeyeceğim konusunda yaşadığım kafa karışıklığını anlatmam mümkün değil. İslam'ın içine girdikçe itikadi olsun fıkhi olsun konular derinleşiyor. Haliyle benim gibi cahillerin de kafası karışıyor. Ancak bu sitede kaynaklarıyla belirtilen yazılar sonrasında mutmain oldum Cenabı Allah razı olsun...
73 fırkada doğru itikadı (ehli sünnet vel cemaat) bulabilmek günümüzde oldukça güç zannediyorum. Buraya gelmeden önce bazı sitelerden geçtim özellikle dinimizislam.com adresinde "Kaza namazı borcumuz var iken, duha ve tesbih gibi nafile namazları kılmak caiz mi?" diye sorulan soruya verilen cevap:
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü sünnetleri kılmaktan maksat, o vakit içinde farzdan başka bir namaz daha kılmaktır. Kaza kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş olur.) [Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s.36]
ve devamında
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Kaza borcu olan, sünnetleri kılarken, kazaya da niyet etmelidir.)
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyetinde, (Farz olan ibadetler ödenmeden nafileler kabul olmaz) buyurdu. (Kitab-ül Harac)
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fahire]
(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftah-ün-necat]
(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz buyurdu.) [Buhari]
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuh-ul gayb m.48]
bazı deliller sunulmuş.. Şimdi bu noktada tarafsız olarak bişey sormak istiyorum sayın "racül"ün yazısında belirttiğine göre (Abdülhakim arvasi bir dogulu olarak safii mezhebine mensub. Türkiye gazetesi sahibi ve onun hemtarikleri, Abdülhakim arvasi'nin müridi olduklarindan, seyhlerinden duyduklari bu fetvayi cogunlugu Hanefi olan bir memlekette senelerden beri savunmalarina yol aciyor..) biraz araştırdım ve Türkiye Gazetesi, Osman Ünlü, dinimizislam.com sitesi arasında bir bağlantı olduğunu farkettim. Abdulhakim Arvasi için de internette kötü yazılan bir yazıya rastlamadım.. Yazdıkları kaynaklarda da farz borcu olanların nafilelerle vakit kaybetmemeleri söyleniyor. Yukarıda da belirtilmiş zaten. Çoğunluğu hanefi olan bir memlekette neden ille şafii fıkıhı bizlere öğretilmek isteniyor? Kafa karıştıran nokta bu. Yoksa Türkiye Gazetesi, Osman Ünlü, dinimizislam.com sitesinde bir art niyet söz konusu mu var ortada ben mi göremiyorum.
Bu konuyu da aydınlatırsanız çok daha memnun olurum.