Kibir çeşitlerinin en kötüsü Allahü teâlâya karşı kibirli olmaktır. Nemrûd böyle idi. Tanrı olduğunu ilân etti. Allahü teâlânın nasîhat vermek için gönderdiği Peygamberi İbrahim aleyhisselâmı ateşe attırdı.
Fir’avn da böyle ahmaklardan biri idi. Mısır’da ülûhiyyetini i’lân etdi. Ben sizin güçlü tanrınızım dedi. Allahü teâlâ, nasîhat vermek için, Mûsâ aleyhisselâmı gönderdi. Buna inanmadı. Allahü teâlâ, onu Süveyş denizinde boğdu.
Ayrıca, dünyanın, kâinatın yaratıcısı olduğuna inanmayan ateist birçok zâlim hükümdar da, milyonlarca insanı öldürerek ve işkence yaparak ve din adamlarını ve kitaplarını yok ederek, milletlerini sindirmişler, korkutmuşlardır. Her istediklerini zorla yaptırarak şımarmışlardır. İlâha, ma’bûda mahsûs üstünlüklere mâlik olduklarını sanmışlar ve söylemişlerdir.
Sonunda, Allahü teâlânın gadabından kurtulamayıp yok olmuşlar. Târîhte geçen bütün zâlimler gibi, la’net ve nefret ile anılmışlardır. Bunlar, dünyada, âhirette başlarına gelecek olan azâbları, felâketleri hiç düşünmüyorlar.
Resûlullaha “sallAllahü aleyhi ve sellem” karşı da tekebbür edenler çok işitildi. Allahın gönderdiği Peygamber bu mudur? dediler. Bu Kur’ân, Mekke şehrinin ileri gelenlerine indirilseydi iyi olurdu dediler.
Târîh boyunca, İslâmın büyüklerine karşı da, böyle tekebbür edenler, alay edenler, hiç eksik olmadı. Bu tekebbürler, âciz, zayıf, elinden bir şey gelmeyen, hatta kendinden ve bedeninin yapısından haberi olmayan kulun, kendi mâlikine, sâhibine, kuvveti, gücü sonsuz olan Rabbine karşı bir savaş idi.
Vaktiyle İblîs de, böyle tekebbür etti. Meleklere, Âdem aleyhisselâma karşı secde etmeleri emir olununca, toprağa karşı niçin secde edeyim? Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın diyerek, Rabbine karşı geldi. Ateşin alevini, latîfliğini ve ışık yaydığını görünce, onu sudan ve topraktan üstün sandı. Hâlbuki üstünlük, kendini üstün görmekte değil, tevazu göstermektedir...
İblisin kibirlenme sebebi
İblis, ateşten yaratıldığını söyleyerek, topraktan yaratılan Âdem aleyhisselama karşı kibirlendi. Halbuki, Cennette toprak vardır ve misk gibi kokacaktır. Cennette ateş yoktur. Ateş, Cehennemde azâb vâsıtasıdır. Ateş, harâb etmeye, toprak, binâ yapmaya yarar. Mahlûklar toprak üstünde yaşamaktadır. Hazîneler, defîneler toprakta bulunur. Kâ’be-i şerif topraktan yapılmıştır. Ateşin ışığı gecelere son verir, gündüzü getirir ise de, topraktan çiçekler, meyveler hâsıl olmaktadır. Kâinâtın, varlıkların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâmın yeri topraktır.
Ne sebeple olursa olsun yaratılmış olanın kibirlenmesi, üstünlük iddiasında bulunması ahmaklıktır. Hadis-i şeriflerde, “Allahü teâlâ buyuruyor ki, kibriyâ, üstünlük ve azamet bana mahsûstur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehenneme atarım, hiç acımam” ve “Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete girmeyecektir” buyurulunca; güzel elbise giymeyi ve temiz ayakkabı kullanmayı seven kimse, böyle midir? denildi. Cevâbında, “Allahü teâlâ cemîldir. Cemâl sâhiplerini sever” buyurdu. Bunlar iyi niyetle yapılınca kibir olmamaktadır.
Çirkin, iğrenç olmamak için, çirkinlikle meşhûr olmamak için yapılan temizliğe, güzelliğe, cemâl sâhibi olmak denir. İhtiyaç eşyasını, hoş ve sevimli görünecek şekilde kullanmak, cemâl olur. Süslenmek, güzel görünerek, başkasına üstünlük sağlamak için, bedeninde, elbisesinde, eşyâsında yapılan değişikliklere ziynet denir.
Allahü teâlânın her işi güzeldir. Ahlâkı güzel olanları sever. Bu hadis-i şerif, kibir sâhiplerinin, diğer günah işleyenler gibi, azâbsız hemen Cennete giremeyeceklerini bildirmektedir. Cennete girmeyenlerin gidecekleri yer Cehennemdir. Çünkü, âhirette bu ikisinden başka gidecek yer yoktur. Zerre kadar imanı olan, Cehennemde sonsuz kalmayacak, Cennete gidecektir.
Büyük günah işleyip de tevbe etmeyen, şefâate, affa kavuşmayan mümin, Cehennemde, günahlarının karşılığı olan azâbları çektikten sonra, çıkarılacak, Cennete sokulacaktır. Cennete giren, Cennetten hiç çıkmayacaktır.
Mehmet Oruç