4.
Gözetmekte rızâ-yı Hakk’ı çeşmin hurdebîn olsun
Ehemm-i kâr u bârın hidmet-i dîn-i mübîn olsun
Ta’ârruz etme bir şahsa cesûr olsun cebîn olsun
Sitem lâyık mıdır nâsa husûsâ mü’minîn olsun
‘Umûmen halk-ı ‘alem şerr ü mekrinden emîn olsun
Sakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersen
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen
FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ 4. KIT’ASININ ÎZÂHI
Gözetmekte rızâ-yı Hakk’ı çeşmin hurdebîn olsun
[Hurde-bîn, mikroskop demek; küçük şeyleri de gösteren gibi yani… Çeşm ise göz demek bilindiği gibi. Hakkın rızasını gözetme işinde küçük ayrıntıları da dikkatten uzak tutma! Bu küçük bir sevap falan deme; ahiret yolcususun, sevabın azında çoğuna da ihtiyacın var. Yarın pişman olmamak için iyiliğin büyüğüne olduğu gibi küçüğüne de dikkat et; kazancını çoğaltmaya bak. Malûm ya ömrün kazası yok. Cennetlikler de pişman olur o günde; daha fazlasını niye kazanmadım diye…]
Ehemm-i kâr u bârın hidmet-i dîn-i mübîn olsun
[En çok önem vereceğin işin, faaliyetin din hizmeti olsun. Bir kimseye para versen, bir iyiliktir, ihtiyacını görür, sevap kazanırsın. Karnını doyursan da öyle; iş sağlasan da, evlendirsen de ve saire… bütün bunlar iyidir, güzeldir, sana sevap kazandırır, tamam da, eğer onun dinine hizmetin olursa; onun doğru yolda olmasını sağlarsan, imanını kurtarmasına hizmet edersen meselâ, sonsuz felâketten kurtulup sonsuz saadete kavuşmasına sebep olmuş olursun ki, bundan âlâ iş mi olur? Hepsi önemli ama, bu en önemli. İşte ehemn ve mühim kelimeleri kullanımımızda olursa, önemli, daha önemli ve en önemli kavramlarını idrak etmemiz de kolayca mümkün hale gelir. Lisan meselesi bundan dolayı mühim değil, ehemm cümlesinden işte!
İrfan ehli tasavvufu şöylece tarif etmiş: “Ehemmi mühimme tercih”. Şimdi bunu iyice anlayabilmek için kelimelerin gücüne ihtiyacımız ortada değil mi?]
Ta’ârruz etme bir şahsa cesûr olsun cebîn olsun
[ne güzel söylemiş şair ve ne güzel nükte yapmış. Gözüne kestiremediğin ve “ilişmeyelim şimdi, başımıza belâ olur” diyeceğin bir kabadayıya belki saldırmazsın, hatırlatmaya gerek yok ta; sen sen ol, korkak olan, zayıf olan, vurunca yatıracağını düşündüğün kimseye de saldırma.]
Sitem lâyık mıdır nâsa husûsâ mü’minîn olsun,
[İnsanları üzmek yerinde bir davranış mıdır? Hele mümin ise.]
‘Umûmen halk-ı ‘alem şerr ü mekrinden emîn olsun
[Sözün aslı şu; iyi ve kötü herkes senin zararından, hile yapmandan falan korkmasın. Senden kötülük beklemesin kimse. İyi insan şöyledir ki, yapanı bilinmeyen bir iyilik söz konusu olduğunda derler ki “bunu filân kimse yapmıştır, ona yakışır böyle bir iyilik”. Kötü kimse de odur ki, yapmadığı kötülüğü bile ondan bilirler.]
Sakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersen
[Kimseyi ağlatma ki gülebilesin. Başkalarının felâketi üzerine saadet bina edemezsin. “Acımayana acınmaz” duymadın mı?]
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen
[Karıncayı incitmezsen ancak, Hazreti Süleymana benzeyebilirsin.]
Kaynak : Av. Hayati İnanç