Bir gün sahabeler Resul-i Ekremi (sav) gördüler ki kendinden bir şey'i kovar ve der ki:
- Benden uzak ol.
Dediler ki :
-Yâ Resûlullah (sav) Mübarek nefsinizden neyi uzaklaştırıyorsunuz?
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav)
-Dünya bana gösterilip kendisini arz etti. Bende ona kendimden uzak olmasını söyledim. İşte yaptığım budur.
İşte şimdi pergamberler sultanı dünyayı kendisinden uzaklaştırdığına göre, bizim de kendimizden uzaklaştırmamız veya kendimiz dünyadan uzaklaşmamız gerekir.
Bir gün Efendimiz (sav), Ebu Hureyre (ra)'ye der ki:
-Yâ Ebu Hureyre (ra)! Gel, sana dünyanın misalini göstereyim.
Eline yapıştı. Ebu Hureyre (ra)'yi bir dereye götürdü. O dere mezbelelikle ağzına kadar dolmuştu.
- Bu dereye bak, dedi.
Ebu Hureyre (ra) baktı, gödü ki; kuru insan başları, eski bez parçaları, hayvanların cifeleri, kemikler atılmış.
- Yâ Ebâ Hureyre (ra)! İşte gördüklerin şu başlardan kimi yeni, kimi eski, kimi kadın, kimi genç çocukların başları ve kemikleridir. Bunlar da bizim gibi canlıydılar bir zamanlar. Bunların da hırsları vardı. Bunlar da nefis yemekler yiyip güzel elbiseler giyerlerdi. Dört bir yana seyirtirlerdi. Şimdi sessiz, sadâsız birer kuru kemikten ibarettirler. Etleri, derileri çürümüş, toprak olmuşlardır. O nazenin tenleri ve şirin ağızları çenelerinden ayrılmış, yatıyorlar. Bunların içinde öyle kimseler vardı ki; helâl - haram demezlerdi. Bulduklarını yerlerdi. Servetler yığarlardı. Kalın ve yumuşak döşeklerde yatarlardı. Saraylarda otururlardı. Şimdi gör ki; bu mezbelelikte cife olup yatıyorlar. Gelen geçen üzerlerine basıyor. Kimi bunlardan iğreniyor, fakat akıl sahipleri bunlardan ibret alıyorlar. Gördüğün şu yatanlar ki onları yeller savurup dağıtmaktadır, hep bunlar kimi yün, kimi kaftan, kimi bez parçaları idi. Ve bu vatanların giyecekeleri idi. Bunları giyerlerdi. bu giyeceklerle böbürlenir gururlanırlardı. Şimdi rüzgarlar savurup çürütmüştür. Şu gördüğün hayvan kemikleri de at, katır, deve ve merkep kemikleridir. Bu hayvanlara onlar binerlerdi. Diledikleri yerlere giderler ve gelirlerdi. Şimdi gör ki dökülüp yatıyorlar. İbret al ki, dünyanın neticesi budur. Bu mutlaka böyle olacaktır.
YÂ Ebu Hureyre (ra) Sen ve ben bunlardan ibret alalım. İşimizin sonunun böyle olacağını düşünelim. Bizim elimizde olanlar hep bizim değildir. Bizden evvelkilerin her birininin de vardı. Bizden sonra gelenlerin de olacaktır. Sen öyle zannedersin ki, şimdi onların hepsine sen sahipsin.
Yâ Ebâ Hureyre (ra) Var şimdi, ölmeden önce bu dünyanın terkine kendini hazırla. Dünya seni terk etmeden, sen dünyayı terk et. Elinde olandan fakirlere ver. Yoksa senin akıbetin de böyle olmaktır. >>