İnsanlara öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen kimseye yetmiş sıddık sevabı verilir.[1] Cahil olan ihtiyarın genç bir alimin önünde yürümesi, ondan önce oturması ve konuşması münasip olmaz. Alim olan genç, alim olmayan yaşlı üzerine takdim olunur. Alim olmayan Kureyş’li üzerine de takdim olunur. Zendüveysi “Cahilin üzerinde alimin hakkı talebenin üzerinde hocanın hakkı gibidir. Talebe hocasından önce konuşamaz ve hocası hazır olmadığı zaman bile onun yerine oturamaz. Hocasının sözünü reddetmez ve onun önünden yürümez.” dedi.[2] Talebe hocasının hakkını anne, baba ve bütün Müslümanlar üzerine takdim etmelidir. Bir harf bile olmuş olsa öğretene tevazu etmelidir. Bir kimsenin hocasını mahcup etmesi uygun olmaz. Bir kimse hocası üzerine hiç kimseyi tercih etmez. Eğer tercih ederse İslam’ın sağ kulpunu koparmış olur. Hocanın kapısını çalmayıp çıkana kadar beklemek, ona tazim etmek cümlesindendir.
Talebenin dikkat edeceği şeyler(vazifeler):
1- İlim öğrenen kişinin ilme tazim etmesi lazımdır. Kitabını yerlere bırakmamalı heladan çıkınca kitaba bakmak isterse abdest alması müstehaptır.
2- İlim tahsil eden kifayet miktarı az bir mala razı olup, temelli terk etmeksizin, kadınlardan uzak durup, mümkün mertebe yemek ve içmekten nefsini muhafaza etmesi lazımdır.
3- İnsanlarla muaşereti ve onların arasına katılmayı azaltmalı boş şeylerle meşgul olmaktan kaçınmalıdır.
4- Devamlı okumalı ve ilmi meseleleri arkadaşlarıyla veya yalnız başına müzakere etmelidir.
5- Kendisiyle insanlar arasında bir münazara veya dava olduğu zaman rıfk ve insaf ile muamele etmeli ve kendisi ile cahil arasındaki farkı belli etmelidir.
6- Hocasının haklarına ve edeplerine riayet etmeli, hoca hakkının ana, baba hakkından önce geldiğini bilmelidir. Lakin hocasının yanlış yaptığı şeylere uymamalıdır.
Fakih Ebu Leys derki “Bir alim sevap murat eder ve amelinin peygamberlerin ameli gibi olmasını dilerse şu beş şeyi muhafaza etmesi lazımdır.
1- Ücret şart koşmayıp veren olursa alır. Vermeyeni bırakır (illa vereceksin demez). Şayet heceyi öğretmek ve çocuklara ezber yaptırmak için karşılıklı olarak ücret şart koşarlarsa caiz olur.
2- Devamlı abdestli olmalıdır.
3- Öğretmesi sırasında talebelerine öğrendikleriyle amel etmesini nasihat etmek.
4- Çocuklar arasında adaletli olmak. Zengin ve fakirin çocuğuna aynı muamele yapmak.
5- Te’dip için çocuklara kuvvetli vurmamak, haddi tecavüz etmemek.
Alimin ilminde cimrilik yapması uygun değildir. Ondan istifade edip bir şey öğrenmek isteyenlere yardımcı olmalıdır.
Fakihler ve alimler için beytülmalden bir nasip yoktur. Ancak şu fakih müstesnadır ki nefsini insanlara fıkıh ve Ku’an-ı Kerim öğretmeye tahsis etmiştir.(Dünya işi ile meşgul olup kazanmaya imkânı yoktur.) Havililfetavi’de de böyledir.[3] Yaratılmışların kurtuluşu ulemanın varlığına bağlı olduğu gibi bu alemin hüsranı da aynı şekilde onların durumuna bağlıdır. Ulemanın efdali bu alemin (bütün mahlukatın) efdalidir. Ulemanın şerlisi bütün mahlukatın şerlisidir. Hidayet ve dalalet onların haline bağlıdır. Aziz, veli kullardan birisi laîn İblisi boş otururken gördü onun böyle oturuşu âdeti hilafına idi. Bu işe hayret edip sırrını sorunca, Lain şöyle dedi; Bu zamanda kötü alimler benim ağır işlerimi görüyorlar. Dalalet ve azdırma işlerinde bana vekillik ediyorlar. Şu anda anlatıldığı gibi mütedeyyin ulema azdan da azdır. Bu alimler makam, mevki, baş olma sevdasını geçip arkaya atmışlardır. Bunların dini ve şeriatı ihya edip kuvvetlendirmekten başka maksatları yoktur.[4] Ulemanın ders okutmaları, fetva vermeleri ve sair dini hizmetleri ancak makam, mevki düşkünlüğü, mal ve yükselme tamaı şaibesinden uzak sırf Allah rızası için olursa onlara faide verir. Ulemanın makam, mevki ve mal hırsından uzak olduklarının alameti; dünyaya karşı zahid olup, dünya ve dünyadakilere rağbet etmemeleridir. Bu anlatılanlara müptela olmuş dünya ve mal sevgisine esir düşmüş kötü alimler olup insanların en kötüsü ve din hırsızlarıdır. Şu bir hakikattir ki bu zamanda din ve şeriat, işlerinde vaki olan her türlü zaaf, İslam dininin takviyesinde (dini hizmetlerde) vaki olan her türlü aksama ve eksiklik kötü alimlerin uğursuzluğu ve kötü niyetleri sebebi ile oldu.[5]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ebu Mansur Eddeylemi İbn-i Mesud’dan rivayet etti – İhya C.1 S.7
[2] Fetavi hindiye C.5 S.373
[3] Fetavi hindiye C.5 S.378-379
[4] Mektubat-ı İmâm-ı Rabbani C.1 S.67 M.53
[5] Mektubat-ı İmam-ı Rabbani C.2 S.47 M.33