Gönderen Konu: Öğrenme ve muvaffakiyette talebenin mesuliyetleri  (Okunma sayısı 5220 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı belya

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 110
  • Net'i Süzüyorum..
Öğrenme ve muvaffakiyette talebenin mesuliyetleri
« : 04 Mayıs 2008, 04:01:39 »

Eğitimciler tarafından kabul edilen öğrenmenin tanımı;”eğitimde istenen yönde davranış değiştirme”şeklindedir. Davranış değiştirme denilince ilk akla gelen, ifade etme, somutlaştırma, yorumlama ve yazmadır.
  Derste muvaffakiyet, talebenin derse zihnen hazır olmasıyla başlar. Derse zihnen hazır olmayan talebe hocanın derste anlattıklarından hareketle bir istikamet çizemez. Anlama işini sonraya tehir ettiği için morali bozuk olarak dersi bitirir.
  Derse hazırlıklı gelen talebe dersin ana fikirlerini iyi yakalar. Buradan da anlaşıldığı gibi talebenin mesuliyetlerinden biri de dersin ana fikrini tespit etmesidir.
  Talebe derse devam ettiği müddetçe azami derecede dersten menfaatlenir. Çünkü ders talebenin hiçbir yerde bulamayacağı çok mühim mevzuları içerir. Ders kitabına güvenerek derse devamsızlık yapmak, talebenin yapabileceği en büyük hatadır. Ayrıca derslere devam eden talebe hocanın hangi noktalara ehemmiyet verdiğini kolayca anlar. Derslere katılmak ve derste olup bitenleri bilmek derse hâkimiyet ruhu verir. Talebe, derse ruh meal ceset katılmalıdır.
  Talebe zahiri ilmin elde edilmesinin, kesreti tekrar ile elde edileceğinin idraki içinde olmalıdır. Talebeyi zirveye götüren kaidelerin en mühim olanı, talebe- talebe ve talebe-hoca arasında sağlıklı bir iletişimin olmasıdır. Çekingenlik, gülünç duruma düşme korkusu, suçlanma korkusu fasit bir düşünceden başka bir şey değildir. bu gibi duygular talebenin muvaffak olmasını zedeleyeceği gibi, onu bu duruma düşüren talebe arkadaşı da mes’ul olur. Mektep bu düşünceleri aşma yeri olduğundan talebe bunları dert etmekten kaçınmalıdır. Talebe kendi iradesine hakim olarak, içindeki sınırsız gücü kullanmayı bilmelidir. Unutulmamalıdır ki kendi özgüvenini kaybeden, başkalarına hizmet edemeyeceği gibi, bu kişinin başka kaybedeceği de kalmamıştır. Hocasından aldığı bilgileri kendi görüşleriyle destekleyemeyen ve anlamadığını hocasına soramayan talebenin öğrenmesi zedelenir.
  Talebe bütün öğrendiklerini not tutarak desteklemelidir. Muvaffakiyeti yakalayan talebelerin ifadelerine bakıldığında; araç-gereç birliğini sağladığını zamanını iyi kullandığını mükemmel bir metot tekniği ile zirveye vardıklarını görürüz.

HİZMET VE MUVAFFAKİYET, HER GEÇEN GÜN ÇITAYI YÜKSELTEN YENİ NESLİN İMANLI TALEBELERİNİN HAKKIDIR…

Bilgi paylaşıldıkça güzeldir.

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313
Ulema ve talebe
« Yanıtla #1 : 08 Ağustos 2008, 23:17:38 »
İnsanlara öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen kimseye yetmiş sıddık sevabı verilir.[1]  Cahil olan ihtiyarın genç bir alimin önünde yürümesi, ondan önce oturması ve konuşması münasip olmaz. Alim olan genç, alim olmayan yaşlı üzerine takdim olunur. Alim olmayan Kureyş’li üzerine de takdim olunur. Zendüveysi “Cahilin üzerinde alimin hakkı talebenin üzerinde hocanın hakkı gibidir. Talebe hocasından önce konuşamaz ve hocası hazır olmadığı zaman bile onun yerine oturamaz. Hocasının sözünü reddetmez ve onun önünden yürümez.” dedi.[2]   Talebe hocasının hakkını anne, baba ve bütün Müslümanlar üzerine takdim etmelidir. Bir harf bile olmuş olsa öğretene tevazu etmelidir. Bir kimsenin hocasını mahcup etmesi uygun olmaz. Bir kimse hocası üzerine hiç kimseyi tercih etmez. Eğer tercih ederse İslam’ın sağ kulpunu koparmış olur. Hocanın kapısını çalmayıp çıkana kadar beklemek, ona tazim etmek cümlesindendir.

           Talebenin dikkat edeceği şeyler(vazifeler):

1- İlim öğrenen kişinin ilme tazim etmesi lazımdır. Kitabını yerlere bırakmamalı heladan çıkınca kitaba bakmak isterse abdest alması müstehaptır.     

2- İlim tahsil eden kifayet miktarı az bir mala razı olup, temelli terk etmeksizin, kadınlardan uzak durup, mümkün mertebe yemek ve içmekten nefsini muhafaza etmesi lazımdır.

3- İnsanlarla muaşereti ve onların arasına katılmayı azaltmalı boş şeylerle meşgul olmaktan kaçınmalıdır.

4- Devamlı okumalı ve ilmi meseleleri arkadaşlarıyla veya yalnız başına müzakere etmelidir.

5- Kendisiyle insanlar arasında bir münazara veya dava olduğu zaman rıfk ve insaf ile muamele etmeli ve kendisi ile cahil arasındaki farkı belli etmelidir.     

6- Hocasının haklarına ve edeplerine riayet etmeli, hoca hakkının ana, baba hakkından önce geldiğini bilmelidir. Lakin hocasının yanlış yaptığı şeylere uymamalıdır.

Fakih Ebu Leys derki “Bir alim sevap murat eder ve amelinin peygamberlerin ameli gibi olmasını dilerse şu beş şeyi muhafaza etmesi lazımdır.
1- Ücret şart koşmayıp veren olursa alır. Vermeyeni bırakır (illa vereceksin demez). Şayet heceyi öğretmek ve çocuklara ezber yaptırmak için karşılıklı olarak ücret şart koşarlarsa caiz olur.

2- Devamlı abdestli olmalıdır.

3- Öğretmesi sırasında talebelerine öğrendikleriyle amel etmesini nasihat etmek.

4- Çocuklar arasında adaletli olmak. Zengin ve fakirin çocuğuna aynı muamele yapmak.

5-  Te’dip için çocuklara kuvvetli vurmamak, haddi tecavüz etmemek.

Alimin ilminde cimrilik yapması uygun değildir. Ondan istifade edip bir şey öğrenmek isteyenlere yardımcı olmalıdır.

 Fakihler ve alimler için beytülmalden bir nasip yoktur. Ancak şu fakih müstesnadır ki nefsini insanlara fıkıh ve Ku’an-ı Kerim öğretmeye tahsis etmiştir.(Dünya işi ile meşgul olup kazanmaya imkânı yoktur.) Havililfetavi’de de böyledir.[3] Yaratılmışların kurtuluşu ulemanın varlığına bağlı olduğu gibi bu alemin hüsranı da aynı şekilde onların durumuna bağlıdır. Ulemanın efdali bu alemin (bütün mahlukatın) efdalidir. Ulemanın şerlisi bütün mahlukatın şerlisidir. Hidayet ve dalalet onların haline bağlıdır. Aziz, veli kullardan birisi laîn İblisi boş otururken gördü onun böyle oturuşu âdeti hilafına idi. Bu işe hayret edip sırrını sorunca, Lain şöyle dedi; Bu zamanda kötü alimler benim ağır işlerimi görüyorlar. Dalalet ve azdırma işlerinde bana vekillik ediyorlar. Şu anda anlatıldığı gibi mütedeyyin ulema azdan da azdır. Bu alimler makam, mevki, baş olma sevdasını geçip arkaya atmışlardır. Bunların dini ve şeriatı ihya edip kuvvetlendirmekten başka maksatları yoktur.[4] Ulemanın ders okutmaları, fetva vermeleri ve sair dini hizmetleri ancak makam, mevki düşkünlüğü, mal ve yükselme tamaı şaibesinden uzak sırf Allah rızası için olursa onlara faide verir. Ulemanın makam, mevki ve mal hırsından uzak olduklarının alameti; dünyaya karşı zahid olup, dünya ve dünyadakilere rağbet etmemeleridir. Bu anlatılanlara müptela olmuş dünya ve mal sevgisine esir düşmüş kötü alimler olup insanların en kötüsü ve din hırsızlarıdır. Şu bir hakikattir ki bu zamanda din ve şeriat, işlerinde vaki olan her türlü zaaf, İslam dininin takviyesinde (dini hizmetlerde) vaki olan her türlü aksama ve eksiklik  kötü alimlerin uğursuzluğu ve kötü niyetleri sebebi ile oldu.[5]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebu Mansur Eddeylemi İbn-i Mesud’dan rivayet etti – İhya  C.1  S.7

[2] Fetavi hindiye  C.5  S.373

[3] Fetavi hindiye  C.5  S.378-379

[4] Mektubat-ı İmâm-ı Rabbani  C.1  S.67  M.53

[5] Mektubat-ı İmam-ı Rabbani  C.2  S.47  M.33

Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.

Çevrimdışı imamısekkaki

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 12
Ynt: Öğrenme ve muvaffakiyette talebenin mesuliyetleri
« Yanıtla #2 : 08 Ağustos 2008, 23:50:46 »
bunlara uyan talebe bulsakta okuta bilsek keşke nekadar ince edepler var hoca ve talebe arasında anlaya bilene tabi bu devirde zor gibi

Çevrimdışı kem68

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 16
Ynt: Öğrenme ve muvaffakiyette talebenin mesuliyetleri
« Yanıtla #3 : 14 Ağustos 2008, 19:01:44 »
teşekkürler