Gönderen Konu: Sahrada Esinti  (Okunma sayısı 44458 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Ey İnsan Kendini Oku
« Yanıtla #15 : 16 Nisan 2009, 04:08:44 »



Kâinatta bir zerre mesabesinde bile olmayan insan, kendini olmadık zamanlarda büyük, hilkati itibari ise küçük görme meyilindedir.

Nereden geldim? Nereye gidiyiorum? sorularının zihnini kuşattığı ilk andan itibaren gel-gitlerle cedelleşircesine kendinde sorguladığı, yanıtını ararken bulduğu doğruların ardısıra yola düşerken, bazen keşkeler, bazen acabalarla hebâ edilen ömürlerin hesabı yazılamaz.

Okumak derken, yazı ile kalemi okumaktan kasıt değildir söylenilen. Sonsuz hikmet sırlarının bünyesinde derc edilen insan mucizesindeki derin anlamlara atıf cümlesidir bu. Malâyâninin kuşattığı zihinlerin, gerçek anlamdan uzaklaşmış bir gençliğin, hebâ edilen ömrün telafisi imkansız anlarına ağıt yakmak boşadır.

Hayatını okuyan, anda hikmeti arayan, kendinde kâinatı bulan insana açılır oysa tüm sırlı hakikatler.

Aramakla bulunmaz belki ama, bulmaya en yakın da onlardır!

Yol uzun, zaman kısa diyor önde gidenler. Hayatını küçük bir çekirdeğe sığdıran yıllanmış ağaca bakarak ölçebilir misin ?

Ya da bir günlük yaşamaya meyilli bir kelebek kadar kısa mıdır yaşayacağın adımlar bilinmez...

Öyleyse her bir ânını oku, kendindeki sırlarına mânâsına vâkıf olmak istercesine kendinde ara kendini...

Gel bugün bir çiçekte, ya da suya hasret bir toprakta ara hikmetin saklı hazinelerini... Görüyorsun, bu ne büyük nimet!... Gördüğünü idrak edebiliyor musun?

İşte bu asıl meziyet!...

Görmek ile bakmak arasında kalan, nisyana dalan insan olmamak için, ikranın sırrına eren "kul" olmak için oku her bir zerreyi...

Tevekkülün güveni, duanın zırhı, samimiyetin can simidi ile bile yüreğini...

Kaybolan zamanlarda aranan ruhların meskenidir kayıp kentlerin çıkmaz sokakları...

Oysa sen, okumakla vazifelendirildin, boşa geçmeyecek bir ömre nakdi dokudun....

Şimdi sen ey insan kendini oku ve sonsuzluğu bul tüm gelen yanıtlarda...


Reşhâ Sahradaesinti

« Son Düzenleme: 16 Nisan 2009, 19:44:48 Gönderen: Lika »
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #16 : 16 Nisan 2009, 10:55:23 »
Teşekkürler :  )
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimdışı Reşhâ Sahradaesinti

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 40
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #17 : 19 Nisan 2009, 03:06:12 »
Sayın adminimiz Miftahulkuluub ve destek , yorumları ile cümlelerimize anlam katan tüm kardeşlerimize çok teşekkür ederim :)

Selam ve dua ile :)
« Son Düzenleme: 19 Nisan 2009, 03:11:32 Gönderen: Reşhâ Sahradaesinti »
Kâlem sırra dokundu;Lâkin sırra bürünmedi cümleler.
Nicedir âyân olmakmış iştiyakları...Reşhâ'dan yol buldu Sahradaesinti'ler

Çevrimdışı Reşhâ Sahradaesinti

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 40
Gidiyorum...
« Yanıtla #18 : 19 Nisan 2009, 03:17:22 »



Gitmek dedi...
Gölgelerin ayaklara dolanmadığı diyarlara,
Güneşi önüne alarak,
Rızayı yüreğine azık,
İhlasın ipine sarılıp,
Yolcu olduğu diyarın bitmeyen yolculuğuna niyet etti...

Sonsuzluğa yolcuyum...
Bir kefen almaya geldiysem bu pazara;
Tulî emellerle boşa zaman kaybetmek neden?
Sonsuzluğu arayan yüzleri aramak için,
Asıl gaye uğruna atılmak,
Karınca misal yola gönül verenlerle,
Gidiyorum...

Elvedaları yazan kelimeler hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.
Bir kuş kadar hafifti tüm kelimeler gönlünde.
Yazılamayanı yazmazdı kalem,
Gönüle gelmeyeni söylemezdi lisan.

Yorul-mak değil,
Yoğrul-mak içindi cümle çabalar...


Dünya uçsuz bucaksız bir sahra,
Dünya sahrasında insan bir garib yolcu...
Sonsuzluğa yolcuyuz ey insan,
Haydi kalk gidiyoruz!

(Bir niyetten diğerine hicretse bizim hikâyemiz;
Biz hep gidenleriz ...)


Reşhâ Sahradaesinti
19.04.2009
« Son Düzenleme: 19 Nisan 2009, 07:04:14 Gönderen: moderatör »
Kâlem sırra dokundu;Lâkin sırra bürünmedi cümleler.
Nicedir âyân olmakmış iştiyakları...Reşhâ'dan yol buldu Sahradaesinti'ler

Çevrimdışı YuSûfî Sevdâ

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 41
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #19 : 19 Nisan 2009, 21:09:19 »
Yüreğinize sağlık kardeşim , eyvAllah (dua niyetine) ; )

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Adı Konulamayan Bir Yolculuk Bu...
« Yanıtla #20 : 21 Mayıs 2009, 05:30:31 »
Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer, ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz,
Havası ayrı hava..

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun

Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince
Dalın yüksekliğince rüzgarda
Ve bir yeni ömür

Vardığın çimen yeşilliğince

Nerde gördüklerim
Nerde o beklediğim
Rengi başka
Tadı başka..

Can Yücel

...

Yaprağın yere düşmesindeki yolcuğu, bir nefes kadar kısa gelirdi insana...
Mavi ile yeşilin sevgi ile kucaklaştığı özgür iklimlerde ararken sevginin gizemli gizini, uzakların yakınlarında kaybetmeden düşün...
Hayâller ülkesinin yalnız yolcusunun, bitmeyen serüvenleri biriktirdiği düşler heybesinde, yazılanları sırlamadan sus gelmişti dillerin âhengine...

Sus diyordu, konuşursan gizem çözülür, konuşursan hikmetin sırrına vâkıf olamadan biter bu düşsel yolculuk...

Hayatı uzun mu sanırsın?
Oysa dalından kopan ağacın rüzgârda bir salınım vaktinden uzun değil yaşamak..

Bilmediğini aramak nasıl olur bilir misin?
Aramakla bulunmuyor, geldiğinde görünmüyor...
Yazıldımı okunmuyor, yazılan ise tarif edilemiyor...

Başka türlü birşey benim istediğim...

Ne yazıya gelir, ne söze.. Ne dil konuşur, ne göz görür...
Gönül de bilmez, yürek de hissetmez...
Başka türlü diyarların özlemi bu..
Sessiz çığlıkların düşleri biriktirmesi kadar zor belki ama hayâlleri çağıran bir bekleyiş bu...

Bekliyordu işte sessiz bir gölgenin yamacında...


Güneşi bulutların arkasında saklanmıştı...
Düşlerin güneşini saklayan bulutlar umudu getirirdi belki..
Uzun yağmurların bereketli iklimine bir başka yolculuk vardı belki de kim bilir...

Belki de yeni bir ömrü hayâllere sığdıramayan yüreklerin meskeni olacaktı, bu bulutlarda asılı kalan düş uçurtmaları...

Maviyi göklerin mavisinden, suyun berraklığından almıştın...
Yeşilin baharı müjdeleyen serüveni sürüklemişti seni bilinmezler ülkesinin gizine...
Yüreğinde çözülemeyen, bilinemeyen bir gizin mühürlü kilidi...

Ömür oldukça, nefes sayıldıkça, yürek attıkça senin bitmeyen sorularının cevablarında gizlenen yanıtların götüreceği yere ulaştığında, geçmiş- gelecek tek bir ânın satırında yazılır...

İşte o zaman anlarsın ki; her bir sıkıntıdan sonra gelen ferâhlıkla bilenen yüreğinin getirdiği bu yerde, ulaşabilmişsindir aradığına...


Reşhâ Sahradaesinti
01.04.2009
« Son Düzenleme: 21 Mayıs 2009, 05:36:41 Gönderen: moderatör »

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Haydi şimdi sil baştan yaz hikâyeni...
« Yanıtla #21 : 07 Haziran 2009, 01:50:34 »
Yazılanları bir kâğıttan gemide yüzdürmüşsün, denizin soğuk sularına salık vermişsin gibi kaybolanları ararcasına, yitirileni bulmuşçasına yeniden yaz...
Kalemi mürekkebe bula, kâğıdı gönle ve hayalleri yıldızların ülkesine...
Şimdi ay kadar yalnız, güneş kadar umut dolu olmalı yüreğin..
Gözlerinde biriken incilerin dizilip, biriktiği sandukaların anılar defterini karıştırır gibi hüzünlü belki yüreğin...
Ama bu yolda yürümek için bir hikâyen olmalı, sen yazmalı, sen yürümelisin...


Yazılanlarla yazılmayanlar ne kadar dengesizce birikirse, o kadar ağırlıklar yağmalar yüreğini..
Öyleyse ağırlıkları bir bir bırakmak istercesine, yaz...

Geceye karanlıkların aydınlığını, gündüze ışığın umudunu yaz...

Sonra bir bebeğe, yeniden başlamayı, bir mezar taşına biten hayatların bitmeyen öykülerini yaz...

Yola çık, gül bulmak uğruna telef edilen papatyaların ellerinden tut, kıymet bilenlerin semtine bırak onları...

Sokakta oynarken, çamura bulanan yüzünde hüznünü gizleyen çocuk gözlere bak birde...

Gözlerinin derininde, hırçınlığının gizlediği yüzüyle, hüzünlerinin hesabını sorduğunu gördüğün çocuğun ellerinden tut, umudun ülkesine yolla onu...

Yürü şimdi sen de...

Yürü çocuk yüreğinin ıssız, sessiz sokaklarında...

Ne buldun?

Neleri kaybetmişsin bir düşün....

Buldukların ve yitirdiklerinin hesabında,

Elinde kalanlarla "yeniden yaz hikâyeni"...


Reşhâ Sahradaesinti
07.06.2009

www.herkonudan.com

Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı ikra42

  • okur
  • *
  • İleti: 94
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #22 : 08 Haziran 2009, 10:56:01 »
hepsi çok güzel ..çok teşekkürler

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Neyi aradığını bildiğin kadarsın...
« Yanıtla #23 : 12 Haziran 2009, 03:59:04 »


Koş, ufkular boyu seninle gelsin dağ, taş, ağaçlarda bekleşen kuşlar..

Baharın kokusunu arayan kayıp gönüller,

Yuvasını kaybeden göçmen kuşlar,

Mavisini yitiren iklimler gelsin ardından...

Bir destanın yazılamayan cümlelerinde gizliyse tüm sır;

Yaz hadi yazılamayanı bulan kâşiflerin sırrına bürünürcesine...


Es deli rüzgârın peşinden koşan küheylanların ardı boyu...

Denize eşlik eden yunusların gözlerinde bul sonsuz ummanların izini..

Ve sen daha ne istersin gönlünde uçan kuşlardan?

Hangi bulutların eteğine takmak istersin uçurtmanı?

Çiçeklerin ayağına dizilen bestelerini yazabilmeyi öğrendiğinden beri,

Gök senin, mavi senin, yeşiller evin ise;

Durma, yaz hadi yazılamayan destanların gizli kalan cümlelerini...

Gez dünyayı, gez yeri-göğü, gez her bir adımında kaybettiğin şehri.

Dön bir de gez, gör sende gizli nice gizli şehirleri...

Yazılamayanı gördün, okunamayanı çözdün mü?

Gezilemeyeni buldun, gidilemeyene vardın mı?

O halde bulamadığın nice sırların hazinelerine koş hadi!...

Çünkü sen sorabildiğin kadar var,

Cevapları bulabildiğin kadarsın...

Hadi koş, yollar senin,

Cevaplar soranlarındır...



Reşhâ Sahradaesinti
11.06.2009
www.herkonudan.com
« Son Düzenleme: 12 Haziran 2009, 10:17:50 Gönderen: moderatör »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #24 : 11 Temmuz 2009, 03:13:02 »
Alıntı
Yazılanları bir kâğıttan gemide yüzdürmüşsün, denizin soğuk sularına salık vermişsin gibi kaybolanları ararcasına, yitirileni bulmuşçasına yeniden yaz...
Kalemi mürekkebe bula, kâğıdı gönle ve hayalleri yıldızların ülkesine...
Şimdi ay kadar yalnız, güneş kadar umut dolu olmalı yüreğin..
Gözlerinde biriken incilerin dizilip, biriktiği sandukaların anılar defterini karıştırır gibi hüzünlü belki yüreğin...
Ama bu yolda yürümek için bir hikâyen olmalı, sen yazmalı, sen yürümelisin...

 &))

Çevrimdışı setre

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1146
  • Hâzâ Tezülü
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #25 : 11 Temmuz 2009, 21:31:58 »
Hepside Çok güzel yazılar (:
Hep ertelediğim zaman,bir türlü varamadığım diyardı...

Çevrimdışı ynst

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
  • Fani dünyada kendini hiç edersen, hep olursun.
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #26 : 11 Temmuz 2009, 21:59:34 »
HEPİNİZİN EMEĞİNE SAĞLIK
Gözler yaşarmadıkça, gönülde gökkuşağı olmaz.

-İmamı Gazali-

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Yoruldukça yo(ğ)ruldun…
« Yanıtla #27 : 12 Temmuz 2009, 07:59:53 »


Yoruldukça yo(ğ)ruldun…

Geçmiş zamanlarda saklı hikâyelerin dilden dile dolaşması gibi destansı hayatlara takılı kalan insanların öykülerinde bulur insan kendini… Hani o çook uzaklarda, kaf dağının ötesinde saklanan zümrüd-ü anka kuşlarının narin kanatlarında taşıdıkları hayatın sırrını aramak gibi bir arayış bu… Kimi zaman yeşilin sonsuzluğunda, mavinin umudunda, bazen de minik bedenlerin umudu taşıyan yüzlerinde…

Hayat, zor bir bilmece… Önceden okumadan içinde kendini bulduğun, okudukça okuduğun, içinde kayboldukça kaybolduğun… Yoruldum derken, yo(ğ)rulduğun, hamdım dedikçe, piştiğin, yandığın bir yolculuk…

 

Belki de tüm sır burada gizli; pişmek için yanmak, yoğrulmak için yorulmak gerek…

 

Kim bilir yoruldum dediğin anda başlayan nice öykülere kendini bırakıvermen belki de bunun içindir…

 

Kuşların kanadına takılıp, uçmak istemen, maviyi izlemek yerine, yaşamak istemen…

Hani o çocukken uzaklara çok uzaklara takılırdı ya gözlerin… Gözlerin bulutların ülkesinde bir sırlı kenti saklardı hep…

 

Gidemediğin ama bildiğin, göremediğin ama her gün izlediğin gizlerin gizi saklı kent…

 

Bazen yorulunca, durup sadece izleyesin gelir ya hayatı… Hani dur durak bilmeyen dünya telaşında çok uzakta bir huzur iklimine koşmak istersin.

 

İşte belki giriş cümlesi olmayan, gelişme bölümünde kaybolup gittiğin hayat kitabının sonucuna yakınsın, belki uzak...

 

Ama şunu unutma!

 

Her bir adımında toza toprağa bulandığın kentin zor sokakları, adım attıkça tökezlediğin kaldırımlar, koşup tırmanayım dediğin dağ, bayır, bazen de ısınayım diye yüzünü çevirdiğin güneşin ısıtırken yakan yüzü… Hepsinin getirdiği ve götürdüğü ne ise, hayatın zor bilmeceleri de onu getirip, götürür senden…

 

Nasıl bu iş, anlamadım dersen, biraz enfüsî âlemin temâşa iklimi ile âfâki âlemin sırlı hazinelerine göz gezdir öyleyse… Enfüs ve âfâkın birleşen sırlı iklimi sana yol gösterecek, aradığını bulduracak, yeniden yürümene fırsat verecektir.

 

Gel şimdi bu doyumsuz manzaranın seyrine dal ve kaf dağının zümrd-ü ankasının kanatlarından yeninden izle dünyanı…

 

Reşhâ Sahradaesinti

11.07.2009

www.herkonudan.com
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #28 : 15 Temmuz 2009, 14:13:50 »

Hayat, zor bir bilmece… Önceden okumadan içinde kendini bulduğun, okudukça okuduğun, içinde kayboldukça kaybolduğun… Yoruldum derken, yo(ğ)rulduğun, hamdım dedikçe, piştiğin, yandığın bir yolculuk…

 
Belki de tüm sır burada gizli; pişmek için yanmak, yoğrulmak için yorulmak gerek…

 
Kim bilir yoruldum dediğin anda başlayan nice öykülere kendini bırakıvermen belki de bunun içindir…

 
Kuşların kanadına takılıp, uçmak istemen, maviyi izlemek yerine, yaşamak istemen…

Hani o çocukken uzaklara çok uzaklara takılırdı ya gözlerin… Gözlerin bulutların ülkesinde bir sırlı kenti saklardı hep…

 
Gidemediğin ama bildiğin, göremediğin ama her gün izlediğin gizlerin gizi saklı kent…


Bazen yorulunca, durup sadece izleyesin gelir ya hayatı… Hani dur durak bilmeyen dünya telaşında çok uzakta bir huzur iklimine koşmak istersin.

 

Hayat hâlâ sırlarını çözemediğimiz, bildiğimiz ama göremediğimiz sadece içinden geçtiğimiz saklı bir kent.......

Çok teşekkürler bu güzel paylaşım için.
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Çevrimdışı Reşhâ Sahradaesinti

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 40
Ynt: Sahrada Esinti
« Yanıtla #29 : 29 Temmuz 2009, 04:09:19 »
Güzel dostların, güzel yorumları için teşekkür ederim :)
Kâlem sırra dokundu;Lâkin sırra bürünmedi cümleler.
Nicedir âyân olmakmış iştiyakları...Reşhâ'dan yol buldu Sahradaesinti'ler