Bir tane de bizden olsun...
Evvelden Ramazan-ı Şeriflerde medrese talebeleri köylere, bucaklara dağılır, hem teravih kıldırıp va'z u nasihat ederler ve hem de Ramazan-ı Şerifin sonunda cerr ( harçlık ) toplayıp ufak tefek ihtiyaçlarını karşılarlarmış...
Yine bir Ramazan-ı Şerif'te büyükçe bir köye, Ahmed isminde gayretli, bir medrese talebesi (softa) gelir.. Mubarek ay boyunca hizmetten hizmete koşar...
Bayram namazından sonra hem köylülerle bayramlaşıp vedalaşmak ve hem de verilen harçlıkları (cerleri) toplamak niyetiyle evleri dolaşmaya başlar...
Nihayet ,köyün ağalarından, evvelden azbuçuk medrese tahsili görmüş olan Hüseyin Ağa'nın evine varır.. Helalleşir.. Bekler, ama nafile.. Hüseyin Ağa hiç para koklatacak gibi değildir.. Ahmed zekidir.. Lafı İlim talebesine yapılan yardımın faziletine getirir..
Hüseyin Ağa tebessüm eder ve "Evladım" der.
- "Senin adın ne ?"
- "Ahmed efendim"
- "Peki evladım ! "Ahmed" gayr- munsarif değil mi.. Hiç cerr kabul eder mi"
Bizim zeka yumağı medrese talebesi Ahmed'in gözleri ışıldar ve o güzelim cevabı verir:
" Efendim. Ağanın kesesine muzaaf olursa, cerr de tenvin de kabul eder..."
Ve bu hoş cevapla mest olan Hüseyin Ağa, bu ilim talibine yüklü bir yardımda bulunur..