Gönderen Konu: Târihten Hakîkatler ve İbretli Sahifeler  (Okunma sayısı 65545 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Sultan Ahmed Camii'nin İbadete Açılması
« Yanıtla #75 : 12 Haziran 2009, 11:28:39 »

Sultanahmed Camii istanbul'da, Osmanlı devrinin altı minareli tek camiidir. Osmanlı Devleti'nin ihtişamını, kudretini, o devrin sanattaki inceliğini, zarafetini ve tezyinatını gösteren muhteşem bir abidedir.

Osmanlı mimarisinin şaheserlerinden olan bu cami, 9 Haziran 1617'de merasimle ibadete açıldı.

Sultanahmed Camii'nin açılışı için Aziz Mahmud Hüdayı Hazretleri davet edildi. Fakat o gün fırtınadan denizde şiddetli dalga vardı. Kayıkçılar denize açılmaya cesaret edemiyorlardı.

Aziz Mahmud Hüdayı Hazretleri, Üsküdar iskelesine geldi. Birkaç talebesi ve hususi kayıkçısı ile birlikte Sarayburnu'na doğru açıldı. Allahü Teaia'nın izniyle kayıığın dört yanında bir kayık mesafesinde deniz süt liman oluyor, dalgalar kayığa hiç tesir etmiyordu.

Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu yola Hüdayı yolu dendi. Cami merasimle açıldı. Cuma hutbesini Aziz Mahmud Hüdayı Hazretleri (k.s.) okudu.


Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
İnsanlığın En Muhteşem Harikası
« Yanıtla #76 : 16 Ağustos 2009, 23:10:31 »
Osmanlı sosyal yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterroht'a:

"Osmanlı Devleti, bu kadar geniş toprakları ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray ise Batıdaki en mütevazı bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl bir iştir?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht şu cevabı verdi:

"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistin'in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır ... "


Hilmi AYGÜN
YEDİKITA


Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Avrupa İçin Hayaldi Halkını
« Yanıtla #77 : 18 Ağustos 2009, 11:37:38 »
"Emanetullah (Allah'ın emaneti) " olarak gören Osmanlı Devleti' nde, akıl hastalarına bımarhanelerde son derece şefkatle muamele edilir, hastalar ceviz ağacından mamul karyolalarda, ipekli çarşaflarda yatırılıp tedavi edilirdi.

O sırada Avrupa'da ise akıl hastaları, ruhuna şeytan girmiş diye diri diri yakılıyordu ...

İstanbul'daki bımarhaneleri gören Mongeri Pere: "Burası Avrupa'nın asırlar sonra tahayyül edeceği bir hayal müessesesidir." demekten kendini alamamıştı.

Hilmi AYGÜN
YEDİKITA

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #78 : 27 Ağustos 2009, 05:48:13 »
Fatih Sultan Mehmet'ten:

Bilindiği gibi Fatih, genç yaşta padişah olmuştur. Yaşı gençtir ama zekası ve inançları çok kuvvetlidir. Yeni sultan olduğu yıllardır. Birgün bir sefere gidilecekken ordunun başında babasının olmasını ister. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Fatih'in maksadı babasının ilminden ve tecrübesinden yararlanmaktır.

-"Eğer sen padişahsan geç ordunun başına. Yok eğer ben padişahsam emrediyorum ordunun başına geçeceksin!"

Babası Sultan Murat, başka çare bulamaz ve orduya komutanlık yapar.

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #79 : 27 Ağustos 2009, 05:48:40 »
Osman Yüksel Serdengeçti'den:

Osma Yüksel'in milletvekili olduğu yıllardır. Birgün meclis kürsüsünde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve:

-"Bu meclistekilerin yarısı eşektir!" der ve iner kürsüden.

Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve zekasını gösteren ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:

-"Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!"

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #80 : 27 Ağustos 2009, 05:49:00 »
Yaşanmış bir olay:

1974'teki Kıbrıs çıkarmasına katılan bir asker anlatıyor:

"Çok şiddetli bir taarruz vardı. Mermiler kulağımızın dibinden geçiyordu. Siperde daha önce hiç görmediğim bir asker yanıma yaklaştı. Belli ki bizim birlikten değildi. Bir zarf çıkardı ve:
-"Memlekete dönünce bu zarfı, üzerindeki adrese bırakır mısın?"
-"İkimiz de döneriz inşAllah" dedim.

Israrla kendisinin dönemeyeceğini, benim ise memleketime ve aileme kavuşacağımı söylüyordu. Biraz isteksiz de olsa zarfı aldım. Ancak o çatışma sırasında birbirimizi kaybettik. Taarruz bitip memlekete döndüğümden bir-iki yıl sonra eski eşyaları karıştırırken o zarfı buldum. Unuttuğum görevi, geç te olsa yerine getirmek için İstanbul'a gittim. Üzerindeki adres, Aksaray'da eski bir eve götürdü beni. Kapıyı yaşlı bir amca açtı.

-"Merhaba amca. Ben Kıbrıs'ta savaşan oğlunuzdan bir mektup getirdim. Belki kendisi de gelmiştir."
-"Bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz yoktu"

Beni içeri davet ettiler. Eşi, bir fotoğraf albümü ile geldi. Fotoğrafları gösterip:

-"Sana zarfı bu genç mi verdi?"
-"Evet. Çok iyi hatırlıyorum. Buydu." ve işte o an beni şok eden ve hala aklımı başımdan alan şu cevabı verdi:

-"Bu çocuk benim oğlumdu. Fakat onu 15 sene önce Kore harbinde şehit verdik..." "

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #81 : 27 Ağustos 2009, 05:49:19 »
Kanuni Sultan Süleyman'dan:

Süleymaniye Camiinin inşaası sırasında bir ermeni usta, yanlış duvar yapması sonucu, Kanuni tarafından cezalandırılır. Ermeni usta, sultandan şikayetçi olur. Kadı, ikisini de huzuruna çağırır. Kanuni ve usta, kadının karşısında ayakta beklemektedirler. Karar açıklanır: "Kısas!" yani Kanuni de aynı şekilde cezalandırılacaktır. Ermeni usta, adalete hayret eder ve:
-"Madem dininiz bu kadar adil, hem davamdan vazgeçiyorum hem de müslüman oluyorum"

Davadan sonra Kanuni, kadıya:
-"Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm"

Kadı, oturduğu minderin altından bir hançer çıkarır ve :
-"Sultanım siz de eğer 'ben padişahım' diye kararıma itiraz etseydiniz ben de bu hançeri sizin kalbinize saplardım...

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #82 : 27 Ağustos 2009, 05:49:36 »
Bir Derviş:

Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin 'av meraklısı ve zalim' olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiç birşey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:

-"Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!"
Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:

-"Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!"

Derviş, beye şöyle der:
-"Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?"

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #83 : 27 Ağustos 2009, 05:49:52 »
Kanuni Sultan Süleyman'dan:

Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir törenle sünnet ettirir. Kısa bir süre sonra da veziri İbrahim Paşa'nın oğlu sünnet olur. Törene Kanuni de davetlidir. Birara Kanuni, vezirine der ki:

-"Söyle bakalım İbrahim Paşa. Senin tören mi daha muhteşem, benimki mi?"
-"Elbette benimki sultanım"

Kanuni şaşırır. Sebebini sorar. Vezir:
-"Benim oğlanın düğününe koskoca cihan padişahı davetliydi ve geldi. Sizinkinde böyle bir davetli var mıydı?"

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #84 : 27 Ağustos 2009, 05:51:08 »
Nasreddin Hoca:                                     

     Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:

     - Kaç akçe şu heybe muhterem?
     - 2 akçe hocam.
     - Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:

     - Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.

Hoca sinirlenir:
     - Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin!

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #85 : 27 Ağustos 2009, 05:58:15 »
Aganin atlari:
Zengin bir köy agasi vefat eder. Vasiyeti açilir. Mallarinin yarisini(1/2) büyük ogluna, dörtte birini(1/4) ortanca ogluna ve beste birini(1/5) küçük ogluna birakmistir. Bütün mallar paylasilir ancak Ortada 19 tane de "at" vardir. 19'u ne ikiye, ne dörde, ne de bese bölmek mümkündür. Köyün en akilli adamina gidip akil danisirlar. Adam da onlara yardimci olabilecegini söyler. Der ki:
-"Benim de bir atim var. Alin bunu size veriyorum. Oldu mu 20 at? Yarisini sen al bakalim (10). Dörtte birini de (5) ortanca kardesin alsin. Beste birini de (4) en küçügünüze verelim. On, bes daha onbes. Dört daha ondokuz. Verin bakalim su bizim geriye kalan düldülü...!

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #86 : 27 Ağustos 2009, 06:04:00 »
Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu. Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.
- Ben kadılık yapamam, dedi. Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı:
- Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın! İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi:
- Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer "yapamam" dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam,

Çevrimdışı mardin

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 406
Ynt: Tarihten Paradokslar
« Yanıtla #87 : 27 Ağustos 2009, 10:42:09 »
dürüstlük her zaman sönmeyen meşale
ibadetin eftali devamlı olanıdır.

Çevrimdışı sehle

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 331
Târihî Hakîkatler-1
« Yanıtla #88 : 04 Nisan 2010, 12:37:33 »
Elmaslı Minare

Süleymâniye Camii'nin bir minaresi elmaslı minaredir.Bu
muazzam câmi yapılırken İran Şahı,Kânûnî Sultan Süleyman'a
bir çekmece dolusu elmas gönderdi.Parası biterse satıp câmii
tamamlansın diye.KocaSultan Süleyman,İran elçisinin gözü
önünde elmasları bu minarenin yapı taşları arasına harcın içine koydurttu.
Bir rivâyete göre de ayak yolu üzerindeki harcın içine kattırdı.

Hükümdâr Toprak Vermez

Yavuz Sultan Selim Han,Kırım'da bulunduğu sırada Mengli
Giray'ın oğlu Mehmed Giray Yavuz'a:

"Sultanım, ihtimal ki yakında tahta çıkarsınız.O zaman Kefe
vilâyetini bize terk edermisiniz?"diye sordu.

Yavuz Sultan Selim ona şu ibretli cevabı verdi:

"Hükümdarlar,yalnız vilâyet fetheder,ama vilâyet bahşetmez.
size istediğiniz kadar altın gümüş veririm,lâkin benden
memleket istemeyin."

Su İçerken Boğuldu

Sultan İkinci Abdülhamîd Han devrinde Haliç sandalcılarından
Hasköylü Salih 15 defa deniz kazası geçirmişti.Bunların
hepsinde ölümden güç de olsa kurtulmuşdur.
Bir gün Eyüp'te kahvede su içerken boğuldu.

Güldüğü Başına Geldi

Şâir siyâhî Ahmed Efendi Trabzon'a giderken bindiği gemi
bir fırtınaya tutuldu.Bir dere ağzına sığındılar.O ıssız yerde
iki mezar gören Şâir güldü:"Adam cağızlar dişlerini sıkıp şenlikli
bir yere düşememişler!"dedi.Fakat gemiye döner dönmez şâir
öldü ve kendisini de bu ıssız yere gömdüler.


(Sadakat net'den hediye olarak kazandığım çamlıca yayından bana ulaşan kitapdandır.)
الَهى انت مقصودى ورضاك مطلوبى

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Târihî Hakîkatler-1
« Yanıtla #89 : 05 Nisan 2010, 10:12:43 »
Teşekkürler, güzel paylaşım...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana