devamı...MEF’UL VE BENZERLERİNİN FİİL ÜZERİNE TAKDİMİ:
• Muhatabın tayindeki hatasını red için (Senin zeyd’den başkasını tanıdığını zan eden muhataba ( زَيْداً عَرَفْتُ ) demen gibi
• Tekid için (زيدا عرفته )
• Tahsis için ( بزيد مررت )
MEF’ULLERİN BAZISININ BAZISI ÜZERİNE TAKDİMİ:
• Asıldan dönmeyi gerektiren bir şey olmadığı müddetçe bazı ma’mullerin takdimi asıl olduğu için. Fail
( ضَرَبَ زَيْدٌ عَمْروًا ) ve ( أَعْطَيْتُ ) babının birinci mef’ulu gibi. (أَعْطَيْتُ زَيْدًا دِرْهَمًا )
• Bazı mamüllerin zikri mühim olduğu için ( قَتَلَ الْخَارِجِىَُّ فُلاَنٌ )
• Tehirde manayı ihlal olduğu için ( وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌ مِنَ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ اِيمَانَهُ )
• Tehirde fasılaya riayet gibi tenasübü ihlal olduğu için.
KASIR
( وَهُوَ تَخْصِيصُ شَيْئٍ بِشَيْئٍ بِطَرِيقٍ مَخْصُوصٍ ). Hususi bir yol ile bir şeyi diğer bir şeye tahsis etmektir. İki kısımdır:
1) Kasr-ı Hakiki: Bir vasfı ya da mevsufu mutlak olarak bir şeye tahsis etmek için yapılan kasırdır. İkiye ayrılır:
a. Kasr-ul mevsuf ales-sıfat ( مَا زَيْدٌ اِلاَّ كَاتِبٌ ) (Bir şeyin sıfatlarının tamamını ihata etmek özürlendiği için bu kısım yok gibidir.)
b. Kasrus-sıfat ale-l mevsuf ( ماَ فِى الدَّارِ اِلاَّ زَيْدٌ )
2) Kasr-ı Gayri Hakiki(Kasr-ı İzafi): Bir vasfı bir diğerine nisbetle bir mevsufa, veya bir mevsufu bir diğerine nisbetle bir vasfa tahsis etmek için yapılan kasırdır. İkiye ayrılır:
a. Kasr-ul Mevsuf Ales-sıfat: Bir emri başka bir sıfat olmaksızın bir sıfata veya başka bir sıfatın mekanında bir sıfata tahsis etmektir.
b. Kasrus-sıfat Ale-l Mevsuf: Bir sıfatı başka bir emir olmaksızın bir emre veya başka bir emrin mekanında bir emre tahsis etmektir.
NOT: Kasr-ı izafinin bu iki kısmından her biri üç kısma ayrılır. Şöyle ki;
• Eğer muhatab hükümde ortaklığa inanıyorsa o ortaklığı kesmek için kasr-ı ifrad (مَا زَيْدٌ اِلاَّ كاَتِبٌ ) yapılır.
• Eğer muhatab hükmün aksine inanıyorsa hükmü çevirmek için kasr-ı kalb (مَا زَيْدٌ اِلاَّ عَالِمٌ ) yapılır.
• Eğer muhatap indinde her ikisi de müsavi ise hükmün tayini için kasr-ı tayin (ماَ زَيْدٌ اِلاَّ كاَتِبٌ ) yapılır.
TURUKU KASIR
1) Atıf ( زَيْدٌ شَاعِرٌ لاِكاَتِبٌ )
2) Nefi mea-l istisna (مَا زَيْدٌ اِلاَّ كَاتِبٌ )
3) İnnema (اِنَّماَ زَيْدٌ كاَتِبٌ )
NOT: ( اَناَالذَّائِدُ الْحاَمىِ الذِّماَرِ وَاِنَّماَ * يُداَفِعُ عَنْ اَحْساَبِهِمْ اَناَ اَوْ مِثْلى ) şiiri innema ile beraber zamirin munfasıl gelmesinin sahih olduğuna misaldir.
4) Takdim ( تَمِيمِىٌّ اَناَ )
Bu kasır yollarının her birinin birbirinden ayrıldığı dört yer vardır:
1) Takdim kelamın manasından anlaşılır, geriye kalanlar ise kasır için vaz’ olunmuşlardır. Yani bu lafızlardan kasır manası anlaşılır.
2) Atıfta asıl olan hem müsbet hem de menfiye delalet eden bir ifadenin bulunmasıdır. Geriye kalanlardan asıl olan yalnız müsbete dair bir ifadenin bulunmasıdır.
3) “La” ile yapılan atıf nefi meal istisna ile birarada bulunmaz. Çünkü “la” ile menfinin şartı “la”dan başka bir nefinin olmamasıdır.Fakat diğer ikisi ile (İnnema ve takdim) bir arada bulunabilir.( انما انا تميمىّ لا قيسى)
4) Nefi meal istisnada asıl olan muhatabın bilmediği ve inkar ettiği yerlerde kullanılmasıdır. Ancak “innema”da asıl olan muhatabın bildiği yerlerde kullanılmasıdır.
NOT: Bazı kere muhataba malum olan hüküm onun haline münasib olana itibar etmek için meçhul menzilesine indirilir de, innema kullanılacak yerde nefi mea-l istisna kullanılır. ( وَمَا مُحَمَّدٌ اِلاَّ رَسُول )
NOT: Bazı kere de muhataba meçhul olan hüküm meçhulun zahir olduğunu iddia için malum menzilesine indirilir de, nefi mea-l istisna kullanılacak yerde innema kullanılır.( اِنَّّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ )
NOT: İnnemanın atıf üzerine meziyeti: İnnemadan zikredilen hükmün müsbetliğinin ve onun haricindekilerin menfiliğinin beraberce anlaşılmasıdır. İnnemanın kullanıldığı yerlerin en güzeli tariz mevkiidir. ( انما يذكر اولوالألباب )
NOT: Kasır mübteda ve haber arasında bulunduğu gibi fiil ile fail, fail ile meful ve benzeri şeyler arasında da kullanılabilir.
İNŞA
İnşa iki kısımdır; talebi olur, gayri talebi olur. Eğer talebi olursa; taleb anında hasıl olmayan bir şeyin taleb olmasını gerektirir ve beş kısımdır.
1) Temenni: Bunun için vazolunan lafızlar:
a. Leyte ( لَيْتَ الشَّبَابَ يَعُودُ يَوْماً )
b. Hel ( هَلْ لِى مِنْ شَفِيعٍ )
c. Lev (لَوْ تَأْتِيَنىِ فَتَحَدَّثَنِى)
d. Lealle ( لَعَلِّى احجّ فأزورَك )
2) İstifham: Bunun için vazolunan lafızlar
• Hemze: Tasavvuru ( أَقَامَ زَيْدٌ ) veya tasdiki ( أَدِبْسٌ فِى اْلاِنَاءِ اَمْ عَسَلٌ ) talep için olur.
• Hel: Yalnız tasdiki talep için olur ( هَلْ قَامَ زَيْدٌ )
NOT: Geriye kalan istifham harfleri yalnız tasavvuru talep içindir.
• Ma: İsmin açıklanması ( ما العنقاء ) veya isimlendirilen şeyin mahiyeti için (ما الحركة ) kullanılır.
• Men: Akıl sahipleri için muayyen olan şey sual edilir. ( من فى الدار )
• Eyyü: Her ikisini de kapsayan bir durumda ortak olan iki şeyden birinin belirlenmesinden sual ( اَىّ الفريقَيْن خير مقاما )
• Kem: Adetten sorulur ( سَلْ بَنِى اِسْرَائِيلَ كَمْ آتَيْنَاهُمْ مِنْ آيَةٍ بَيّنَةٍ )
• Keyfe: Halden (durumdan) sorulur.
• Eyne: Mekandan sorulur.
• Meta: Zamandan sorulur.
• Eyyane: Müstakbelden sorulur. Bazı kere tazim mevkiinde kullanılır. ( يسئل أيان يوم القيامة )
• Enna: Bazı kere “keyfe” manasına ( فأتوا حرثَكم اَنَّى شِئْتُمْ ) bazı kere de “min eyne” manasına ( اَنَّى لكِ هذا ) kullanılır.
NOT: Şu istifham harfleri çoğu kere istifhamın gayrındaki yerlerde de kullanılır. Bunlar:
• Cevabı geciktirmek için ( كَمْ دَعَوْتُك )
• Teaccüb için ( ماَ لى لا ارى الهدهد )
• Muhatabın dalalet üzerine olduğuna tenbihen ( فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ )
• Tehdid için
• Takrir olunan şeyin hemzeyi takip etmesiyle takrir için.
• İnkar olunan şeyin hemzeyi takip etmesiyle inkar için.
NOT: İstifhamın inkar manasına olması:
• Kötülemek için ( أَعَصَيْتَ ربَّك )
• Yalanlamak için ( أَفَأَصْفَاكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَنِينَ )
• Alay etmek için ( أَصَلاَتُكَ تَأْمُرُكَ اَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آباَئَنا )
• Tahkir için ( مَنْ هَذَا )
• Hafife almak için
• Uzak görmek için ( اَنَّى لَهُمُ الذِّكْرِى وَقَدْ جاَئَهُمْ رَسُولٌ مُبِينٌ ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ )
3) Emir: Bunun için vazolunan sigalar (اُنْصُرْ - لِيَنْصُرْ) siğalarıdır. Çünkü emir sigası işitildiğinde yukarıdan aşağıya fiilin talebi anlaşılır.
NOT: Emir sigasının emrin gayrısındaki yerlerde kullanılması:
• Dilediğini yapmak için ( جالس الحسن او ابن سيرين )
• Tehdit için ( اِعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ )
• Aciz bırakmak için ( فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ )
• Zelil etmek için (كُونُوا قِِرَدَةً خاَسِئِينَ )
• Hafife almak için ( كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَدِيداً )
• Müsavi kılmak için (eşitlemek için) (اِصْبِرُوا اَوْلاَتَصْبِرُوا )
• Temenni için (اَلاَ اَيُّهاَ اللَّيْلُ الطَّويِلُ اَلاَ انْجَلىِ * بِصُبْحٍ وَماَ اْلاِصْباَحُ مِنْكَ بِاَمْثاَلىِ)
• Dua için ( رَبِّ اغْفِرْ لِى )
• Rica için
4) Nehiy: Bunun için vazolunan siga ( لاَتَنْصُرْ ) siğasıdır.
NOT: Talebin şu dört nevinde (temenni, istifham, emir ve nehiy) cezadan sonra şartı takdir etmek caizdir. ليت لى مالا انفقه
5) Nida:
NOT: Bazı kere nida siğası teşvik ( يا مظلوم ) veya ihtisas ( ايّها الرّجل ) gibi başka manalarda kullanılır.
NOT: Haberi kelamın inşa mevkinde kullanılması:
• Muhatabın kalbine sevinç katmak için
• Talep edilen şeyin vukuunda hırsını izhar etmek için
• Emir suretinden kaçınmak için
• Muhatabı -istek sahibinin yalanlanmasından hoşlanmayacak biri olması sebebiyle- isteğini kabule zorlamak için
FASIL - VASIL
Vasıl: (وَهُوَ عَطْفُ بَعْضُ الْجُمَلِ عَلَى بَعْضٍ ). Cümlelerin bazısının bazısı üzerine atfıdır.
Fasıl: Cümlelerin bazısının bazısı üzerine atfını terktir.
Eğer bir cümleden sonra başka bir cümle gelirse:
1) Birinci cümlenin iğraptan mahalli vardır:
a) İğrap hükmünde ikinci cümlenin birinci cümleye ortak kılınması kastedilir.( زَيْدٌ يَكْتُبُ وَيَشْعُرُ )
NOT: ( لاَ وَالَّذىِ هُوَ عاَلِمٌ اَنَّ النَّوىَ * صَبِرٌ وَاَنَّ اَباَ الْحُسَيْنِ كَريِمٌ ) şiirinde iki cümle arasında cihet-i camia olmadığı için şiirin şairi üzerine ayıp görüldüğüne misaldir.
b) İğrap hükmünde ikinci cümlenin birinci cümleye ortak kılınması kastedilmez.
( واذا خلوْا الى شياطينهم قالوا اِنّا معكم انّما نحن مستهزؤن الله يستهزئ بهم )
2) Birinci cümlenin iğraptan mahalli yoktur:
a) İkinci cümlenin vav’dan başka bir atıf harfiyle birincisine bağlanması kastedilirse atıf yapılır.(دَخَلَ زَيْدٌ فَخَرَجَ عَمْرٌو )
b) İkinci cümlenin vav’dan başka bir atıf harfi ile birincisine bağlanması kastedilmezse:
• Birincisi için ikincisine verilmesi kastedilmeyen bir hüküm olur. (Fasıl vaciptir)
• Birincisi için ikincisine verilmesi kastedilmeyen bir hüküm olmaz.
NOT: Faslın vacip olduğu yerler (Deva-i fasıl) dörtdür:
1) Kemal-i inkita’:
a) İki cümle lafzan ve manen haber ve inşa olmakta ihtilaf ederse. (وَقاَلَ راَئِدُهُمْ اَرْسواُ نُزاَوِلُهاَ )
b) İki cümle yalnız ma’nen haber ve inşa olmakta ihtilaf ederse. ( ماَتَ فُلاَنٌ رَحِمَهُ اللهُ )
c) Aralarında cihet-i camia (ortak nokta) olmazsa.
2) Kemal-i ittisal:
a) İkinci cümle birinci cümleyi te’kit edici olduğu içindir. (Mecaz veya yanlış anlaşılma tevehhümünü def’ için yapılır).
( لاَرَيْبَ فِيهِ )
b) İkinci cümle birinci cümleden bedel kılındığı içindir. (Birinci cümle kastedilen mananın tamamına kâfi olmadığından
yapılır) (اَقوُلُ لهُ اِرْحل لاَتُقيِمَنَّ عِنْدَناَ * وَالاَّ فَكُنْ فى السِّرِّ والْجهْرِ مُسْلِماً )
c) İkinci cümle birinci cümleden atf-ı beyan vaki olduğu içindir. (Birinci cümle kapalı olduğu için yapılır)
( فَوَسْوَسَ اِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدمُ هَلْ اَدُلًُّكَ عَلَى شَجَرَة الْخُلْدِ وَمُلْكِ لاَيَبْلَى )
3) Şibih kemal-i inkita’: İkinci cümlenin birinci cümle üzerine atfı, birinci cümlenin gayrısı üzerine atfına muhtemel olduğu içindir. (buna “katı” da denir). ( وَتَظُنّ سَلْمَى اَنَّنىِ اَبْغىِ بِهاَ * بَدَلاً اُراَهاَ فىِ الضَّلاَلِ تَهيِمُ )
4) Şibih kemal-i ittisal: İkinci cümle, birinci cümlenin iktiza etmiş olduğu suale cevap vaki’ olduğu içindir. Buna “istinaf” da denir.
NOT: Sekkaki’ye göre istinaf; ya dinleyene soru sordurmamak için, ya da dinleyeni kerih gördüğünden onu konuşturmamak için hemen açıklama yapmak üzere yapılır.
İstinaf üç kısımdır:
a) Hükmün mutlak sebebi için olur. (قاَلَ لىِ كَيْفَ اَنْتَ قُلْتُ عَليِلٌ * سَهَرٌ داَئِمٌ وَحُزْنٌ طويِلٌ )
b) Hükmün hususi sebebi için olur. ( وَمَا اُبرِّئُ نَفْسِى اِنّ النَّفْسَ َلأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ )
c) Hükmün mutlak ve hususi sebebinin gayrısı için olur. (زَعَمَ الْعَواَذِلُ اَنَّنىِ فىِ غَمْرَةٍ * صَدَقُوا وَلكِنْ غَمْرَتِى لاتَنجَلِى )
Yine istinaf:
a) Kendisinden istinaf yapılan şeyin isminin iadesi ile olur. (زيدٌ حقيقٌ بالاحسان اَحْسنتَ الى زيدٍ)
b) Kendisinden istinaf yapılan şeyin sıfatı üzerine mebni kılınan şey ile olur. (اَحْسَنْتُ اِلَى زَيْدٍ صَدِيقُكَ الْقَدِيمِ اَهْلٌ لِذَالِكَ )
NOT: Bazı kere istinafın evveli hazfedilir. (له فيها بالغدوِّ والآصالِ يسبَّح ). Bazı kere de yerine bir şeyin kaim olmasıyla
(زَعَمْتُمْ اَنَّ اِخْوَتَكُمْ قُرَيْشٌ * لَهُمْ اِلْفٌ وَلَيْسَ لَكُمْ اِلاَفٌ ), veya bir şey kaim olmaksızın ( فنِعم الماهدون ) tamamı hazfedilir.
NOT:Vaslın vacip olduğu yerler (Deva-i vasıl):
1) Maksudun hilafının anlaşılmasını def’ için (yani atıf yapılmazsa yanlış bir mana anlaşılabileceğinden dolayı)
( وايّدك الله لا)
2) Kemal-i inkita’ ile kemal-i ittisal arasını ortalamak (tevessut beyne’l kemâleyn) için yapılır. (Bu da iki cümle lafzan ve manen veya yalnız manen cihet-i camia ile haber veya inşa olmakta ittifak ederlerse olur.) ( يُخاَدِعُونَ اللهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ )
NOT: Cihet-i camia; hem müsnedi ileyh hemde müsnedlere itibarla yapılır. (زَيْدٌ يَكْتُبُ وَيَشْعُرُ )
NOT: İmam-ı sekkaki’ye göre cihet-i camia üçtür:
1) Aklî: Bu da üç kısımdır:
a) İttihat fi-t tasavvur
b) Temasül fi-t tasavvur
c) Tezayüf
2) Vehmî: Bu da üç kısımdır:
a) Şibih temasül (beyaz ve sarı renkleri arasındaki benzerlik gibi)
b) Tezat (siyah ve beyaz gibi)
c) Şibih tezat (sema ve arz gibi)
3) Hayalî: İki şeyin tasavvuru arasında hayaldeki bir yakınlık ile olur.
NOT: Vaslın güzellikleri: Ya iki cümle arasında cümle-i ismiyye ve filiyye olmakta veya iki fiil arasında mazi ve muzari olmakta bir münasebet olmasıdır.
İLAVE:
Hâl vaki olan cümlelerde hali zilhale (kendisinden hal yapılan kelime) bağlamak için bir rabıta (bağlaça) ihtiyaç vardır ki bu rabıt’da asıl olan zamirdir. Fakat bazı yerlerde “vav”da kullanılır.
NOT:Hal vaki’ olan cümle müsbet fiil-i muzari olursa burada rabıt yalnız zamirdir.( ولاتمنن تستكثر ) Eğer müsbet fiil-i muzarinin gayrısı olursa:
a) Menfi muzari (Burada rabıt zamir ve vav’dır.) ( فاستقيما ولاتتبعان )
b) Müsbet mazi (Burada rabıt zamir ve vav’dır.) ( انّى يكون لى غلام وقد بلغنى الكبر )
c) Menfî mazi (Burada rabıt zamir ve vav’dır.)
d) Cümle-i ismiyye (Burada rabıt zamir ve vav’dır.) ( كلّمته فوه الى فىّ)
NOT: Abdülkahir’e göre hal vaki olan cümle-i ismiyyelerde mübteda, zilhal’e raci’ zamir olursa rabıtın vav’lı gelmesi vaciptir. ( جاء زيد وهو يسرع ). Eğer ( على كتفه سيف ) gibi haber zarf olup mukaddem gelir, ve mübteda da muahhar gelirse vavın terki çoktur. ( خَرَجْتُ مَعَ الْبَازِى عَلَىَّ سَوَادٌ ). Eğer mübteda üzerine vavın haricinde bir harf dahil olursa
(فَقُلْتُ عَسىَ اَنْ تُبْصِرِينىِ كَاَنَّماَ * بَنِىَّ حَواَلِىَّ اْلاُ سوُدُ الْحَواَرِدُ ), veya hal vaki olan cümle müfred bir halin akabinde gelirse
(واَللَّهُ يُبْقيِكَ لَناَ ساَلِماً * بُرْداَكَ تَبجيِلٌ وَتَعْظيِمٌ ) vav’ın terki güzeldir.
ÎCÂZ – İTNÂB - MÜSÂVÂT
Müsâvât: ( تَاْ دِيَتُ اَصْلِ الْمُرَادِ بِلَفْظٍ مُسَاوٍلَهٍُ ). Asıl murâdı, ona müsâvî olan lafız ile eda etmektir. Misâli:
( فَ اِنَّكَ كَالَّيْلِ الَّذِى هُوَ مُدْرِكِى وَ اِنَّ خِلْتُ اَنَّ الْمُنْتَآ عَنْكَ وَاسِعُ )
İcâz: (تَاْ دِيَتُ اَصْلِ الْمُرَادِ بِلَفْظٍ ناَقِصٍ عَنْهُ واَفٍ ). Asıl murâdı, anlaşılmasına yetecek noksan bir lafız ile eda etmektir. İcâzın kısımları ikidir. Îcâz-ı kasır: Hazifle olmayan kelamdır. Misal: ( وَلكُمْ فِى الْقِصاَصِ حَياَةٌ ). Bu âyetin Araplarca aynı mânaya gelen ( اَلْقَتْلُ اَنْفَى لِلْقَتْلِ ) sözüne karşı birtakım faziletleri vardır:
1-) Âyetden Arapların sözüne mukâbil olan kısmın harflerinin daha az olması.
2-)Asıl maksada (hayata) açıkça delâlet etmesi.
3-) Hayât kelimesinin nekreliğinin tâzim ifâde etmesi.
4-) Ayetin bütün fertlere şâmil olması
5-) Tekrârdan hâlî olması.
6-) Mahzüf takdîri yoktur.
7-) Tıbâk sanatı vardır.
Îcâz-ı hazif: Hazif ile olan kelâmdır. Üç kısımdır:
1-) Cümlenin cüz’ü hazfedilir. Bu da; a) Muzaaf b) Mevsuf c) Sıfat d) Şart e) Şartın cevabı f) Veya bunların gayrısında olur.
2-) Cümlenin kendisi hazfedilir. Bu da a) Müsebbeb b) Sebeb c) Bunların gayrisinin hazfi ile olur.
3-) Birçok cümle hazfedilir.
İtnâb: (تَاْ دِيَتُ اَصْلِ الْمُرَادِ بِلَفْظٍ زَائِدٍ عَلَيْهِ لِفَائِدَةٍ ). Asıl murâdı, bir fâideden dolayı zâid lafızla eda etmektir. Dokuz şeyle olur
1) İbhâmdan sonra îzâh ile ( رَبِّى اشْرَحْلِى صَدْرِى )
2) Hâssın faziletine tenbîhen âmdan son hâssın zikri ile ( حافِضُو عَلَى الصَّلَواَةِ وَالصَّلاَةِ الْوُسْطَى )
3) Bir nükteden dolayı tekrâr ile, ( كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ ثُمَّ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ )
4) Îğâl ile ( وَاِنَّ صَحْراً لَتَئْتَمُّ الْهُداَةُ بِهِ كَأَنَّهُ عَلَمٌ فِى رَئْسِهِ نَارٌ ). İğâl; şiiri kendisi olmadan da mânânın anlaşılacağı kelâm ile bitirmek demektir.
5) Tezyîl ile ( قُلْ جاَءَ الْحَقُّ وَ زَهَقَ الْباَطِلُ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا ) . Tezyîl; te’kid için bir cümleyi kendi mânâsını içeren başka bir cümlenin ta’kip etmesidir.
6) Tekmil ile. ( اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُئْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكاَفِرِينَ ) Tekmîl; yanlış anlaşılması muhtemel kelâmda bu îhâmı def’eden bir şeyi getirmek demektir.
7) Tetmîm ile. ( يُتِيمُونَ الطَّعاَمَ عَلَى حُبِّهِ ) Tetmîm; yanlış anlaşılmaya muhtemel olmayan bir kelâmda bir fazlalığın getirilmesi demektir.

İtiraz ( cümleyi itiraziyye ) ile ( اِنَّ اثَّماَنِينَ وَبُلِّغْتَهَا قَدْ اَحْوَجَتْ سَمْعِى اِلَى تَرْجُماَنٍ )
9) Veya bunların gayrısı ile