Bir tecellî olsa kalbe ihtiyâr elden gider...
Dikkat edin, ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar serveti–şöhreti olursa olsun, hangi imkana sahip olursa olsun bu dediğimiz ilahi espriden mahrum olduğunuz müddetçe korkunç bir boşluktasınızdır....
O kadar büyük bir boşluktasınızdır ki bunun izahını yapmanız bile mümkün değildir. Çünkü yaratıcından çok uzaksın. O’ndan gelen sen, O’ndan habersizsin. İşte zikrullah seni O’na kavuşturuyor. Vuslat dediğimiz şey hasıl oluyor. Onun için Cenab–ı Hak, "Beni zikir için namaz kıl" buyuruyor. İbadetlerin de ruhu Allah’ı hatırlamak, Allah’la beraber olmaktır. O tecellilere mazhar olmaktır.
"Bir tecelli olsa kalbe ihtiyar elden gider Sayha vurur aşıkların dil hanesine namus–u âr elden gider".
Yani, o zikirde kul, Cenab–ı Hakk’ın tecellilerine mazhar olur. O tecellilerde elinde olmadan "Allah, Allah" der de işin farkında olmaz. İşte insan, hem dilini hem kalbini bu zikre aşina kılması lazımdır ki mutlak huzuru yakalayabilsin.
Malumunuz fiziki kurallara göre bileşik kaplar vardır. Dört tane kabı yan yana koyup herhangi bir birleştirici unsurla onu birleştirdiğiniz zaman koyduğunuz sıvı eşit bir şekilde dörde bölünür. O meclislerde Cenab–ı Hakk’ın tecellisi aynen o sıvılar gibi günahkar insanların da kalplerine zuhur eder, tecelliye mazhar olurlar. O günahkar dediğimiz eşkıyalar da esfiya sınıfına girerler. Ben, kardeşlerimi, dillerini ve kalblerini bu zikre alıştırmalarını ve bu yolda sabit–i kadem olmalarını tavsiye ediyorum. Zor bir iş değildir. Zaten bunun kârını insan kavradıktan sonra istesen de onu vazgeçiremezsin.
Malumunuz İslam, Hz. Adem Safiyyullah Efendimizle birlikte başlar, Hz. Muhammed (sav) Efendimize kadar devam eder. Dolayısıyla Hz. Adem Efendimize gelen dinin adı da İslam’dır, Hz. Muhammed (sav) Efendimize gelen dinin adı da İslam’dır. Bütün peygamberlere gelen dinin adıdır İslam.