"Her şeyden evvel dünyada râbıtasız insan yoktur... Hemen herkes hatta her şey mutlaka bir yerlere, bir şeylere bağlıdır. Bu sebeple aklı başında bir insanın, râbıtayı inkâr etmesi mümkün değildir. Hatta inkâr eden insan, bir lahza düşünse, inkâr ettiği şeyin kendisinde var olduğunu görecektir. Meselâ, namaz kılacak olan bir kimse, şayet gâfillerden ise, namaza durduğunda aklı, çeşitli evhâm ve efkâra dalar; Rabb’inden yüz çevirir... Ya çoluk-çocuğu ile, ya malı-mülkü veya bir başka sevdiği şeyle meşgul olur... Onlara bağlanır, onlara râbıta yapar! Fakat, namazdan sonra da râbıtasını inkâr eder!
Evet, bu âlemde her şey râbıta ile kaimdir, onunla ayakta durur, varlığını, nizam ve intizâmını bir başka şeye râbıta ile devam ettirir. Meselâ Dünya, Ay ve diğer bazı gezegenler Güneş’e râbıtalıdır... Güneş ise, Arş-ı A‘lây’a, o da sıfât-ı İlâhî’nin nûruna râbıta hâlindedir. "