Yazdığınız bu cevap çok karmaşık buna mukabil bende şu cevabı yazmak isterim:
Bilindiği üzere, dünyada, bazı bölgelerde bazı vakitler tam olarak oluşmamaktadır. Sözgelimi, kutuplara yakın bölgelerde günlerce, hatta aylarca güneş doğmayabilir veya batmayabilir. Bununla beraber, bir gün 24 saattir ve tarih değişimi de buna göre olmaktadır. Bu sebeple, bir bölgede herhangi bir namazın vakti gerçekleşmiyorsa veya tam olarak belirlenemiyorsa, takdir yapılarak/oraya en yakın bölgenin vakitlerine göre namazlar kılınır. Deccal hadisi olarak bilinen hadiste Hz. Peygamber, “Deccal yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Bu kırk günün bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise normal günleriniz gibi olacaktır.” deyince Sahabiler, uzun günlerde bir günlük namazın yeterli olup olmadığını sormuşlar, bunun üzerine Hz. Peygamber “Hayır bir günlük namaz yeterli değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.” buyurmuştur (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20). Bu hadis, vakitlerin oluşmamasının namazı düşürmeyeceğini ve vakit oluşmayan bölge ve zamanlarda vakitlerin takdir edilerek namazın kılınması gerektiğini açıkça göstermektedir.
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, hangi ülkede normal vakit ölçüleri işlemiyor, gece-gündüzlerinde a-normal farklar içeriyorsa, özellikle İslam'ın emrettiği namaz, oruç gibi ibadetlerin, hatta zekâtın yıllanması ve hac aylarının tespitine imkân vermiyorsa, o ülke a-normal bir ülke kabul edilir. Böyle bir ülkede yaşayanlar, ibadetlerle ilgili takvimlerini kendilerine en yakın, normal zaman formuna sahip ülkenin saatine göre ayarlarlar.
Oruç da namaz gibi, en yakın ve normal gündüz ve gecesi ülkenin saatine göre tutulur. Zekâtın yıllanmasıyla ilgili hesaplanması da buna göre ayarlanabilir. Yalnız hac ibadeti, -diğer normal takvimli Ülkeler için de söz konusu olduğu gibi-Suudi Arabistan ülkesinin belirlemesine göre yapılır. Çünkü Arafat günü yalnız bir gündür ve hac ibadetin en temel şartı da Arafattaki vakfedir. (krş. ibn Abidin, I/375; M. Hamidullah, İslam'a diriş, s. 65; Celal Yıldırım, İslam Fıkhı, I/184-189).
bir diğer cevap ise
Bilindiği üzere bulunduğumuz ülkede, günün saatleri fazlaca farklılık arz etmez. Gece ve gündüzler her ne kadar bazı mevsimlerde uzayıp kısalırsa da normal uzunluk ve kısalıktan ileri geçmez. Ancak bu normal uzayıp kısalmalar kutuplara doğru yaklaşıldıkça çok farklı hale gelir. Kırk beşinci enlemden başlayarak kısalmaya başlayan geceler (90) ıncı enleme varınca iyice kısalır, bazı mevsimde tam altı ay uzunluğunda bir gün sürer, arkasından da kış mevsiminde yine altı ay uzunluğunda bir gece devam eder.
Bu altı ay kadar uzun süren günde tek günlük namaz mı kılınır? Yoksa bu uzun günün saatleri günlere taksim edilir, yirmi dört saatta bir gece gelip geçtiği tasavvur edilerek namazlar bu saata göre mi ayarlanır?
— Bu suale çeşitli cevaplar verilmiştir. Bu cevapların özetini kısaca arzedecek olursak şöyle ifade edebiliriz:
— Kutuplara doğru yaklaşıldıkça iyice uzayan gün ve gecelerde namaz vakitleri (takdir edilir). İşte bu (Takdir), mes'eleyi karışıklıktan çıkarır, sıhhate kavuşturur.
— Takdir, hadîsten geliyor. Peygamberimizin ifadesidir bu. Resûlüllah Aleyhisselam günleri iyice uzun olmayan yerden çıkacak olan Deccalı haber verirken, Deccalın bir günü sizin bir seneniz kadar uzun olacaktır. Sonraki günleri de beri geldikçe kısalacaktır, buyurduğunda sormuşlar:
— Ya Resûlâllah, bir günü bizim bir senemiz kadar uzun olacağını bildirdiğiniz o günde namazlar nasıl kılınacaktır?
Şöyle cevap vermiştir: — Takdir olunarak! Yani uzun günün saatleri takdir edilerek. Hesaplanarak. (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20)
— Nasıl takdir edilip, nasıl hesaplanacak?
— En yakın normal vakitli ülkenin takvimi ve saatıyla takdir olunup, hesap edilerek.
Demek ki, Resûlüllah'ın haber verdiği (takdir olunarak) kelimesi bize mes'eleyi hallettirmektedir. Böylece beş vakit namazını en yakın normal vakitli ülkenin saatına ayarlayarak kılan kimse huzura kavuşur, yanılmaktan kurtulmuş olur.
Burada cevabı gerekecek bir diğer sual de şudur:
— Bazı mevsimlerde gecenin başlamasıyla hemen arkasından şafak söker, yatsının vakti hiç olmaz. Böylesine kısa gecelerde namazlarımızı nasıl kılacağız?
Cevabı şöyledir:
— Öyle kısa gecelerin başlangıcında, önce akşam namazına durulur, kılınınca vakit bulunursa hemen yatsıya başlanır, bitirilince de hemen sabah namazına girişilir. Böylece kısa gecenin namazları arka arkaya eklenerek kılınır. Bundan sonrası yine takdir olunarak edâ edilir.
Kaldı ki, bugün Müslümanlar normal vakitli ülkelerde yaşamaktalar. Böyle normal olmayan yerlerde hiçbir İslâm memleketi yoktur. Olmayınca da böyle hayatî bir mes'elemiz mevcut değildir.
Bu mevzuda Prof. Hamidullah "İslâm'a Giriş" kitabında şöyle diyor:
— İslâm din-hukuk âlimleri umumiyetle (45) arz dâiresindeki saatlerin (vakitlerin) (90) derecede yâni kutuplarda muteber olduğunu açıklar. (45) derece ile (90) derece arasındaki bölgelerde güneşe değil, saate göre hareket edilir. Namaz için böyle olduğu gibi, oruç v.s. için de böyledir."
Bu mevzuu etraflıca inceleyen "kaynaklarıyla İslâm Hukuku"nda ise nihaî hüküm şöyle verilmektedir:
— Altı ay gece, altı ay gündüzün devam ettiği ülkelerde normal vakitleri (yâni gece ile gündüzü) bulunan en yakın -45 enlemdeki- ülkelerin saatleri uygulanarak namaz ve oruç ibadeti yerine getirilir."
Hac ibadeti ise zaten hiçbir ülkenin takdirine bağlı değildir. Suudî Arabistan'ın takvimi esastır. Onların ilân ettikleri günü Arafat'a çıkılır, Müzdelife'ye gidilir, Kâbe tavâfı yapılır. Bu mevzuda normal vakitli ülke ile normal olmayan vakitli ülke müsavidir. Hepsi de mukaddes bölgeye hizmet veren ülkenin takvimine tâbi olarak hac ibadetini ifa etmektedir.
Benim anladığım ise şu: Bir yerde 1-2 vaktin girmemesi o namazı kılmamaya özür teşkil edebilir fakat bu tam gün olursa namaz vakitlerinin 5 vaktin girdiği en yakın yere göre yapılacağı yanılıyor muyum?