ASLINA HUUUUU NESLİNE HU
Bazen, soysuz, yerini hak etmeyen kişiler de yüksek yerlere gelir. Ama
zaman zaman küçük, soysuz davranışlarla kendini belli eder. Bu gibi
kişiler için söylenen "aslında huu, nesline huu" deyiminin yakıştırma
hikayesi şöyledir:
Vaktiyle bir hükümdar, vezirlerine emir vermiş: "Her kim bana Hızır
Aleyhisselâmı bulur, getirirse, onu zengin edeceğim."
Kimse bu işe cesaret edememiş. Çok fakir bir ihtiyar adam, uzun uzun
düşündükten sonra; "Şurada kaç gün ömrümüz var. Karım da, ben de bu yaşa
kadar yoksulluk içinde yaşadık. Bu işi yaparım diye ortaya çıkıp,
Padişah'tan zaman istersem, hiç değilse o zaman süresince rahatlık ve
bolluk içinde yaşarız. Süre dolunca, ortadan kayboluruz" demiş. Kadıncağız
da razı olunca, sarayın yolunu tutmuş.
Hükümdar, ihtiyara kırk gün gün süre tanımış. Kırk gün içinde Hızır'ı
bulup getirmezse, başından olacağını söylemiş.
İhtiyarla karısı, kırk gün bolluk ve mutluluk içinde yaşamışlar. Yemiş
içmiş, rahat etmişler, kırkıncı gün kaçmayı planlamışlar ya, uyuya
kaldıklarından, becerememişler.
Saray adamları, erkenden gelip almış ihtiyarı, saraya götürmüş. Saraya
giderken, cüceye benzer biri, ihtiyarın arkasına takılmış. İhtiyar adam,
hükümdarın ayaklarına kapanmış, yoksulluk yüzünden yalan söylediğini
anlatıp, af dilemiş.
Hükümdar, ateş püskürerek, en büyük vezirine sormuş:
-Sen söyle, koca Vezirin, bu herife ne ceza verelim?
-Hakanım bu adamı kırk katırın kuyruğuna bağlayıp süründürelim, demiş
büyük vezir.
-Aslında huuu... nesline huuu... diye seslenmiş ihtiyarın yanındaki cüce
Hükümdar ortanca vezirine de sormuş. Ortanca vezir:
-Hükümdarın, bu herifi keşkeş gibi ezelim, leşini köpeklere verelim, demiş
Cüce tekrar konuşmuş:
-Aslına huuu... nesline huuu....
Hükümdar, küçük vezirine de sormuş: "Sen ne dersin" diye.
-Yüce Hakanım, demiş küçük vezir... Bu zavallı ihtiyar zaten ömrünün
sonuna gelmiş. Yokluk yüzünden bir yalancılık etmiş. Büyüklük şanına
bağışlamak yakışır... Bağışlayın gitsin.
-Aslına huuu... nesline huuu... Diye duyulmuş cücenin sesi yeniden.
Hükümdarın dikkatini çekmiş; ihtiyara sormuş:
-Cüce, Hükümdarın yanına yaklaşarak selâm vermiş:
-Ey hükümdar... demiş. Senin büyük vezirinin babası katıra idi. Ondandır.
Ortanca vezirin babası keşkeşçi idi. Herkes babasının izini güder. Şu en
küçük vezirin yok mu? İşte onun babası da yine vezirdi. Vezir oğlu vezir
olan vicdanlı insan, şu zavallı ihtiyarın bağışlanmasını senden istedi. Bu
nedenle deminden beri hepsine "Aslına huuu... nesline huuu..." dedim.,
Hakanın merakı bir kat daha artmış:
-Peki, sen kimsin? Bunları nereden biliyorsun? diye sormuş.
-Ya sen bugün kimi bekliyordu? diye sormuş cüce, bir düşün ve hatırla
bakayım.
Sonra, küçük veziri işaret ederek:
-İşte vezir.
Kendini işaret ederek:
-İşte Hızır.
deyince, oracıkta kayboluvermiş.