Bülbül İle Bağcı
Gül bahçesi Kırmızı, pembe, sarı güller Çevreyi gül kokusuna boğan, rengarenk güllerin yetiştiricisi ihtiyar bir bağcıydı Geçimini sağlamak bir yana, bir gülün açmasıyla sanki bayram ederdi Bahçede değil de sanki kalbinde büyütüyordu tomurcukları
Gül mevsiminde bağcı kendisini kaybederdi adeta
Bu yıl yeni bir gülün aşısını yapmıştı Açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu Onu veren bahçıvan, "Bu gül, güllerin sultanıdır Rengi, kokusu çok farklıdır Diğer güllere benzemez" demişti
Bağcı, gülü özenle büyütüyordu Daldaki tomurcukları gözü gibi koruyordu
Sonunda tomurcuklar goncaya dönüştü Gonca patladı ve bahçeyi güzelliğe boğan bir gül çıkıverdi ortaya Bağcının içi içine sığmıyordu sevinçten
O günü akşama dek bağda geçirdi
Gece uzadı da uzadı Bağcının gözüne bir türlü uyku girmedi Sabahı zor etti Şafaktan sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte bağa gitti Baktı ki ne görsün!
Bir bülbül, güle konmuş, hoyratça yapraklarını yoluyor
Bağcı dehşet içinde olup biteni seyretti bir süre Bülbülü yakalamak için çok uğraştı Fakat kaçırdı
Ertesi gün, bülbül yine aynı güle konmuş, kalan yapraklarını yolmuştu Bağcı bu kez de bülbülü kaçırdı
Artık kararını vermişti Bir tuzak kuracaktı bülbüle
Ustaca hazırladı tuzağı
Bülbül geldi yine ağaca konmak için, bir güzel tuzağa düştü, bağcı alıp eve götürdü, kafese hapsetti
Bağcı ertesi gün bülbülü kafeste bırakarak bağına gitti Akşam dönüp geldi, ağlıyordu
- Ben sana ne yaptım da beni buraya hapsediyorsun?
Sesimi beğendiysen kafese koymana gerek yok, ben, zaten senin bahçenin bülbülüydüm
Bağcı:
- Sen, dedi, kızgın kızgın; benim en güzel gülümü yoldun
- Nasıl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktı, yaprağını dökecekti, dedi bülbül
Bağcı baktı, doğru söylüyor bülbül Kızgınlığı geçti, acıyarak serbest bıraktı onu
Bülbül, pencereye kondu Uçmadan önce:
- Beni özgür bıraktın Çok teşekkür ederim Ben de buna karşılık sana bir sır söyleyeceğim Bağının kuzey ucunda, o büyük dut ağacının yanında bir hazine gizli, dedi
Sonra kanatlanarak gözden kayboldu
Bağcı, başlangıçta inanmadı kuşun söylediğine Sonra, içine bir kuşkudur düştü, "belki doğrudur" diyerek kazdı bülbülün sözünü ettiği yeri Kazdı ki ne görsün Büyük bir küp, içi dolu altın
Ertesi gün bülbül yine bağdaydı
Bağcı, bülbüle:
- Bir şeyi, dedi, çok merak ediyorum
- Neyi?
- Sen, hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin?
- Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz
Kelile ve Dimneden