İçtimaî Hayatla İlgili Edepler

Başlatan Eymen, 31 Ocak 2009, 13:03:39

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eymen

 a) Yolda giderken etrafına bakmamak:
Bu ciheti Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in bir meziyyetiyle belgelendirmek ve siz cemaatimi bilgilendirmek istiyorum:
"O, yürüdüğü sırada, etrafına bakınmazdı"(Feyz'ül Kadir c. 5, s.161)

b) Vakarlı olmak ve bağıra çağıra konuşmamak:
Bu hususu Hz. Lokman'ın oğluna verdiği bir öğütle tesbit etmek istiyorum:
"Yürüyüşünde mu'tedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, hakikat, eşeklerin anırışıdır".(Sûre-i Lokman, 19)

Bu bahsi enine boyuna ve derinliğine anlayıp anlatabilmemiz için diğer bir âyeti celileyi bilgi hanenize nakşetmek istiyorum:
"O çok esirgeyenin(has) kulları ki onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) lâflar attığı zaman "Selâm(etle)" de (yip geçe)rler". (Sûre-i Furkan, 63)

c) Sofra edeplerine riâyet etmek:
Bu cümleden olarak sofraya diz çökerek oturmak; kalabalık bir cemaatle sofraya oturulacak ise sağ dizini sofraya getirecek şekilde oturup diğer kimselere oturma kolaylığı tanımak. Fahr-i kâinat (s.a.v.) zât-ı muhammedîlerinin yemek yeme edebini şöyle açıklamakta ve bize ışık tutmaktadır:
"Haberiniz olsun! Ben, yan gelip söykenerek (bir şey) yemem". (Tuhfet'ül-ahvezî c. 5, s. 557).

Sofraya yan yatarak sokulmak, nimet-i ilâhiye karşı saygı tavrı ile bağdaşamaz. İnsan, nimetin huzurunda bulunurken, onu ikram edenin huzurunda olduğu tefekkür haliyle oturmalıdır.

d) Yemeğe başlarken besmele çekmek ve sağ elle yemek:
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in Ümmü Seleme validemiz yolu ile üvey oğlu olan Ömer bin Ebî Seleme şöyle naklediyor:
"Peygamber (sav.) bana yemek yiyeceğim sırada şöyle demişti: "Aziz ve Celil olan Allah'ın adını an (Bismillâhirrahmanirrahim, de)".(İbni Mâce, c.2, S.-1087)

Aynı sahabiden naklen diğer bir hadîs-i şerifi bilgi hanemize nakşetmek istiyorum:
"Ömer bin Ebî Seleme'den rivayet olunmuştur: Kendisi Resûlüllah (s.a.v.)in huzuruna girmişti. Peygamber (s.a.v.)in önünde yemek vardı. (Üvey oğlu Ömer bin Seleme'ye hitaben) şöyle buyurdu: "Oğulcağızım yaklaş da Allah'ın ismini an, sağ elinde ve önünde ye (meğe başla)". (Tuhfet'ül-Ahvezî, c.5, s.590)

Aynı muhterem sahabi diğer bir intibaını şöyle dile getirmektedir:
"Ömer bin Ebî Seleme'den şöyle söylediği rivayet olunmuştur: Ben, peygamber (s.a.v.)în himayesinde (büyümekte) olan bir çocuktum. Benim elim, sofrada, çanağın etrafında dolaşırdı. Bana hitaben (Resûl-i Ekrem) şöyle buyurdu: "Ey oğul! Allah'ın adını an (Bismillâhirrahmanirrahim, de), sağ elinle ye ve önünden ye". (İbni Mâce, c.2, s. 1087)

Yemek yiyen insan, herhangi bir sebeple besmele çekmeyi unutursa bu ihmâlini nasıl telâfi edeceğini dîni hükümlerin mübelliği bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle açıklamaktadır:
"Biriniz yemek yiyeceğinde, "Bismillah" desin. Şayet (yemeğin) başlangıcında (söylemeyi) unutursa "Evvelinde de sonunda da Allanın ismi ile (yiyorum)" desin" (Tuhfet'ül-ahvezî c. 5, s.595). (Bismillahi evvelihi ve ahirihi)

Allah Resulünün yemeği sağ elle yemenin üzerinde bu derece hassasiyet göstermesinin sebebini bir hadîs-i şerifle belgelendirmek istiyorum:
"Ebu Hüreyre (r.a.)den Peygamber (s.a.v.)in şöyle buyurduğu rivayet olunmaktadır: Biriniz sağ eliyle yesin, sağ eliyle içsin, sağ eliyle alsın ve sağ eliyle versin. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır". (İbni Mâce, c.2, s.1087)

e) Meşrubat dağıtan en son kendisi içmek:
İslâm dini, nefsini değil, din kardeşini sevmeyi âmir bulunmaktadır. Su, çay ve şerbet gibi meşrubat dağıtan kimse en son kendisi içmelidir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in bu husustaki tavsiyesini nakletmek istiyorum:
"Topluluğa su dağıtan (ondan) içmede halkın sonuncusudur" (Tuhfet'ül-ahvezî c.6, s.18).

f) Su içtiği kabın içine solumamak:
İnsan teneffüs ettiği havanın oksijenini ve diğer faydalı unsurları ciğerine sindirmektedir. Dışarıya verdiği nefeste zararlı maddeler bulunduğu tıbben sabittir. Hiçbir tıbbi cihaz mevcut değil iken bu zararı gören tabîbül-enbiyâ(s.a.v.) efendimiz biz ümmetlerini uyarmakta
Biriniz (su) içtiği zaman, kabın içine solumasın" (Ah-vezi, c.6, s.12)

Edep ufku bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in su içmekteki tavrını ve davrananı bilgş hanenize nakletmek istiyorum. Tâ ki yetiştirmekte bulunduğumuz çocuklarımızı Allah resulünün sünnetleriyle teçhiz ve islâmi bilgilerle tenvir etmiş olalım:
Peygamber (sav), bir şey içtiği vakit (orada) iki defâ nefes alırdı" (Tuhfet-ül-ahvezî c.6, s.9).

Su içerken arada nefes'almak, hem islâmi edebe hem de bedenin sağlığına elverişli bulunan bir usuldür.

g) İyilik yapanlara teşekkür etmek:
Nezâket dîni olan ve müntesiplerini nezaketli olmaya teşvik eden yüce islâm dîni, kendisinden iyilik gördüğümüz bir kimseye teşekkürde bulunmayı asil bir davranış olarak emretmektedir. Kâinatın biricik efendisi ve islâmi edeplerin mübelliği bulunan Resûlüllah (s.a.v.) bizleri uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır:
"Kendisine iyilik yapılan bir kimse, onu işleyene"Cezâkellâhü hayran kesîran" diyecek olursa ona teşekkürü fazlasıyla ödemiş olur. (Ahvezi c.6, s.185).

Açıklama:
Bir kimseden görülen bir iyiliğe teşekkür etmek vazifeler cümlesindendir.
Bu vazifeyi ihmâlin insana getireceği meziyyet noksanlığını dile getiren Resûl-i âlişan efendimiz bizleri ikaz ederek şöyle buyurmaktadır:
"Kim yapılan iyiliğe karşı halka teşekkür etmezse, Allaha da şükretmiş değildir" (Tuhfet'ül-ahvezî c.6, -s.87).

Kendisinden gördüğümüz iyilik bir hediye ise onu kabul etmeli, memnuniyetini belirtmeli ve münasip bir hediye ile mukabele etmelidir. Bu tavsiyemizin elgesini teşkil eden bir hadîs-i nebevi ile bahsimizi rengin ve zengin hâle getirmek istiyorum:
"Resûlüllah (sav.) hediye kabul eder ve ona (hediye ile) mukabele eder idi" (Tuhfet'ül-ahvezî c.6, s.86).

Hediye alıp vermenin mü'minlere kazandıracağı hususları dile getiren bir hadîs-i şerifi nakletmek istiyorum:
"Musafaha yapınız, sizden kincilik (ayrılır) gider. Hediyeleşiniz, sevişirsiniz ve (aranızdaki) düşmanlık (çekilir) gider" (et-Terğib ve'tTerhib c.3, s. 434).

h) Karşılaştığımız müslümanlarla müsâfaha yapmak:
Bu nezâket ve asalet tavrını tescil eden bir hadîs-i şerif ile bahsimizi noktalamak istiyorum:
"İki müslüman, birbiriyle karşılaşıp musafaha etmeye dursun, (birbirlerinden) ayrılmadan önce ille yarlığanırlar" (İbni Mâce c. 2, s. 1220).


Mehmet Emre Sohbet ve Nasihatler...
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.

eylül erva


insirah

Allah razı olsun we bu güzel öğütlerle yaşamımızı nasip eder
Hayat başladığı noktaya, bittiğinde geri döner! Hayatta her şey noktayla başlar, noktayla biter... Sümeyra Denizli