Osmanlı hükümranlığının sona erdiği gün

Başlatan İsra, 27 Nisan 2010, 15:20:39

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Bugün, İkinci Abdülhamid Han’ın tahttan indirildiği gündür (27 Nisan 1909). Bu tarih İslam âlemi için çok önemlidir. Çünkü bir dönüm noktasıdır. Sadece Osmanlı sınırları içindekiler değil dünyanın neresinde olursa olsun bütün Müslümanlar bu tarihten sonra sahipsiz, himayesiz kaldı. Sultan, vazifesi gereği sadece İmparatorluk içindekilerin değil bütün Müslümanların halifesiydi dolayısıyla hâmisiydi. Bunun için başlarına gelen her sıkıntıda yardıma çağırıyorlardı; o da hepsinin imdadına koşuyordu.

Abdülhamid Han’dan sonra resmî olarak Hilafet devam ediyor görünse de, fiili olarak artık bir hükmü, hükümranlığı kalmamıştı. Devlet tamamen İttihat ve Terakki örgütünün eline geçmişti. Başta İngilizler olmak üzere Hıristiyan Batı âlemi, 200 yıllık hayallerini, İttihat ve Terakki örgütü üzerinden gerçekleştirmiş oldu. Şeyh-ül islamlık da dahil devletin her kademesine bunların adamları veya bu düşüncedeki kimseler sızdırıldı. Bunun için bu tarihten sonra yazılan dinî kitaplara şüphe ile yaklaşılır.

RESULULLAHIN ÜZÜNTÜSÜ

Bu olayın, ne kadar önemli olduğunu şu hadise de göstermektedir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunlarından, son devir İslam büyüklerinden Ebül Hasen Zeydi, 1974’te Hindistan’da basılan “Faruki Makamatı Ahyar” kitabında şunu anlatmaktadır: Babam, Peygamber Efendimizi rü’yada görmüş. Çok üzüntülü imiş. Üzüntülerinin sebebini sorduğunda da Efendimiz, “Türkler, benim halifemi bugün makamından ayırdılar. Bunun cezasını çok acı çekeceklerdir” buyurmuş...

Batılı devletler, sömürgeleri altındaki devletleri idareleri esnasında, Osmanlının nüfuzunu, özellikle de Abdülhamid Han’ın üzerlerindeki etkisini görünce, Sultanı uzaklaştırmadıkça rahat sömüremeyeceklerini anladılar. Çünkü Sultan Abdülhamid Hanın İslam dünyasındaki itibarı çok fazlaydı. Doğu Türkistan ve Orta Afrika’daki Sultanlıklar bile onun adına hutbe okutuyorlardı.

Ayrıca, Siyonistler, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması karşılığında Osmanlı maliyesinin en büyük problemi olan dış borçların bir kalemde silineceğini bildirdiler. Padişah bu teklifi şiddetle reddettiği gibi, Yahudilerin çeşitli yollarla Filistin’e gelip yerleşmelerine engel olacak tedbirleri de aldı.

İngilizler Cemaleddin Efgani gibi mason din adamları vasıtasıyla hilafet meselesini kurcalamaya başladılar. Hindistan’da da bu tür sinsi çalışmalar başlatılınca Sultan Abdülhamid bu bölgelere büyük bir derviş kafilesi gönderdi. Bu çalışmaları da etkisiz hale getirildi.

Padişahın bu faaliyetleri üzerine İngilizler onu saltanattan uzaklaştırmadıkça emellerine kavuşamayacaklarını kesin bir şekilde anladılar. Bunun için İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyetlerine hız verdirdiler. Bir taraftan da, Arabistan Yarımadasında bedevi kabilelerini ve Doğu Anadolu’da Ermenileri Osmanlı Devletine karşı kışkırttılar.

SADECE RUM MEBUS İTİRAZ ETTİ

Destekledikleri gazeteler vasıtasıyla her tarafta Sultan aleyhine propaganda yaptırdılar. Bu arada “31 Mart Olayı”nı çıkartarak, suçu Abdülhamid Han’ın üzerine attılar. Arkasından da tahttan uzaklaştırılmasını gündeme getirdiler.

Bu gündemle 27 Nisan 1909 günü Ayan ve Mebuslar Meclisi toplandı. Önceden kararlaştırıldığı gibi Padişahın hal’ edilmesi teklifi verildi. Hal’ fetvasının ilk müsveddesini mebuslardan Elmalılı Hamdi Yazır hoca yazdı. Fetvada Sultan Abdülhamid Hana 31 Mart İsyanına sebeb olmak, din kitaplarını tahrif etmek ve yakmak, devletin hazinesini israf etmek, insanları suçsuz oldukları halde idam ettirmek... gibi asılsız, akıl almaz suçlar yükleniyordu.

Sadece, Rum asıllı bir mebus itiraz etti. “Yapmayın efendiler! Günahtır, günah. Sultan Abdülhamid Han, bu memleketin nûrudur. Dünyâda denge unsurudur. O’nu tahtından indirirseniz mülkü millet harâb olur. Dünyâ perişân olur” dediyse de bizimkilere söz dinletemedi, yaka paça dışarı atıldı. Oy birliği ile hal’ fetvası kabul edildi...

Mehmet Oruç

12Eylül

bunun  cezasını çok ağır ödüyeceğiz hele ona kızıl sultan yakıştırmasını yapanların vay haline!!!benim osmanlı padişahları arasında en çok takdir ettiğim mükemmel siyasetçidir Allahu teala şefeatinden mahrum etmesin (abdulhamid han hz.ilgili kitap okumak isterseniz mustafa armağanın abdulhamid han hazretlarinin kurtlarla ansı 1ve 2 serisini tavsiye ederim)... zs2))
viyanada abdest alıp cin seddi üzerinde namaz  kılan tüm osmanlı torunlarına selam olsun!!!!!!!!!

sakincan

Bu gündemle 27 Nisan 1909 günü Ayan ve Mebuslar Meclisi toplandı. Önceden kararlaştırıldığı gibi Padişahın hal’ edilmesi teklifi verildi. Hal’ fetvasının ilk müsveddesini mebuslardan Elmalılı Hamdi Yazır hoca yazdı. Fetvada Sultan Abdülhamid Hana 31 Mart İsyanına sebeb olmak, din kitaplarını tahrif etmek ve yakmak, devletin hazinesini israf etmek, insanları suçsuz oldukları halde idam ettirmek... gibi asılsız, akıl almaz suçlar yükleniyordu.. 

burada elmalılı hamdi yazırın adı acaip bir şekilde geçiyor..

anlamadım doğrusu..

Bu akşam gül koydum yastığımın kenarına...
belki gelirsin rüyama...
benim için olmaz bilirim.......
gülün hatırına..

İsra

Sultan Abdülhamid Han, söylenilenlerin aksine, cesur, yiğit bir hükümdardı. Yıldız Camii cuma çıkışında uğradığı suikastta gösterdiği cesaret bunun ispatıdır. İçeride ve dışarıda bu kadar düşmanı olan kimsenin ülkesini ve kendini korumak için tedbir almaması ahmaklık olurdu.

Sultan Abdülhamid Han bunun yanında çok merhametli, dindar ve evliya meşrebli bir hükümdardı. Pek çok kerameti görülmüştür. Acil iş zuhur edince, gecenin herhangi bir vaktinde uyandırılmasını ister, ertesi güne bırakılmasına rıza göstermezdi.

ABDESTSİZ YERE BASMAZDI

Bu hususta Mabeyn Başkatibi Esad Bey hatıratında şöyle demektedir: Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için Sultan’ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, açıldı. Sultan elinde havlu ile yüzünü kuruluyordu. Tebessüm ederek; evlad, bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Daha ilk kapıyı vuruşunuzda uyandım. Abdest aldım. Onun için geciktim. Kusura bakma. Ben bu kadar zamandır bu milletin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayayım, dedi. Besmele çekerek imzaladı.

Bunun gibi Abdülhamid Han hiç abdestsiz yere basmazdı. Hattâ zevcesi, Abdülhamid Han’ın bu husûsiyetiyle alâkalı olarak, O’nun yatağının başında dâimâ temiz bir tuğla bulundurduğunu ve bununla yataktan kalktığında çeşme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için teyemmüm yaptığını, sebebini sorduğunda da kendisine: “Bunca Müslümanların halîfesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür!..” dediğini nakleder.

***
Sultan Il. Abdülhamid Han döneminde Yavuz Sultan Selim’in türbedarlığını yapmakta olan bir zat, şiddetli geçim darlığının kendisine verdiği sıkıntılı bir ruh haleti içinde: “Bir de evliyadan olduğunu söylerler. Yıllarca türbedarlığını yaptım yoksulluk içindeyim” diyerek türbeye hiddetle vurur. Ertesi sabah aniden Abdülhamid Han, türbedarı huzuruna çağırarak bir yıllık ihtiyacının hepsini karşılar. Kendisine, “Bir sıkıntın olduğunda bana gel, dedemi rahatsız etme!” der.

***
Sultan Abdülhamid Han, Beylerbeyi Sarayı’nda tutulurken, bir gece bir polis memuru burada nöbet tutmaktadır. Bu polis geçim sıkıntısı içindeymiş. Bütün gece düşünmüş, sonunda sabah nöbet bitince denize atlayıp intihar etmeye karar vermiş. Ertesi sabah, nöbetini devretmeye birkaç dakika kalınca sarayın üst pencerelerinden biri açılır. Pencereden Sultan, “Evladım şu keseyi al!” diye seslenir bir kese altın atar. Arkasından da ilave eder: “Sakın intihar etmeye kalkışma, intihar çok büyük günahtır!”

GARİPLERİN BABASI İDİ

Mabeyn katibi anlatır: Bir akşam, gelen mektup ve telgrafları huzûra arz etmek üzere iken bir telgraf geldi. Telgrafta, bîçâre memur, karısının o gece doğum yapacağını ve doğumun da tehlikeli olacağına dâir doktorların îkâz ettiğini, fakat elinde hiçbir imkân bulunmadığını, bu sebeple sultanın merhametine sığındığını, bildiriyordu. Ben de bunu pek kayda değer görmeyerek zât-i şâhâneye vereceğim listenin içerisine almadım.

Ancak huzûrda, Pâdişâh âdeti üzere her şeyi ayrı ayrı gözden geçirdikten sonra, “Başka bir şey var mı?” diye sordu. “Kayda değer bir şey yok efendim!” dediysem de Sultân, “Sen kayda değer saymadığını da söyle!” dedi. Bunun üzerine mâlum telgraftan bahsettim. “Hemen getiriniz!” dedi.

Sultân Abdülhamid Han, orada yazılanları dikkatle okudu. Ardından saray doktorunu çağırtarak gerekli müdâhalenin derhal yapılmasını ferman buyurdu. Vazîfemizi yerine getirip hastaneden döndüğümüzde vakit sabaha yaklaşmıştı, Sultân, perdeyi araladı ve eliyle “gelin” diye işâret etti.. Demek ki, sabaha kadar ibâdet ve duâ ile meşgul olmuştu. Hemen neticeyi sordu: “Sultânım, doğum bir hayli zor oldu. Ancak mütehassıs doktorların gayretleri ile hasta kurtuldu elhamdülillâh” dedim. Hünkâr, bu durum üzerine rahatlayarak derinden bir “Elhamdülillâh” dedi...

Mehmet Oruç

12Eylül

kendisine hayran olunacak bi padişah...elmalılı hamdi yazarın fetvayı hazırladığı doğru!hatta büyük bi zat kendisine kırgın bu konudan dolayı...
viyanada abdest alıp cin seddi üzerinde namaz  kılan tüm osmanlı torunlarına selam olsun!!!!!!!!!

güldem

Torunları  olarak bizler ne yapıyoruz ? Onlara layık mıyız? Bir çoğunun kabri İstanbul'da ziyaret ediyor muyuz? Onlara layık olmak, Ehli sünnetten ayrılmamak duasıyla...

12Eylül

ne kadar okursak ihli sünnet yolunda okadar onlara layıız demek bence...
viyanada abdest alıp cin seddi üzerinde namaz  kılan tüm osmanlı torunlarına selam olsun!!!!!!!!!

güldem

Sadece okumakla layık olunmaz amelde etmeliyizz desek daha doğru olur...

alimdar

iş bu nedenle elmalı tefsirini okumaktan imtina ederim

melmir

Ya Rab !!! Bizleri O Ulu Hakan Abdülhamid han hz.lerinin sefaatine layik olacak hakiki bir torun olmayi nasip et...
Amin Amin Amine Ya Muin...
Yüzüne gülenler yüzde yüz yalandir
Menfaat kaygisi falan filandir
Cebin delik ise vermezler bir yudum su
Bos ver kardesim gecer dünya malidir bu...

aydeniz

Cennet mekan..Rabbim şefaatlerine layık etsin,amin

gülçiçek

mum  olmak kolay değildir, ışık saçmak için evvela yanmak gerek.

bülbülmisali

inandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hz.Ömer

osmanlı

#13
Sakincan kardeş daha bi sürü alleme ve adam sanılana adamlar var yukarıda ismi geçen hamdi yazır gibi... Kendisi cumhuriyetin ilk milli müfessiridir. Latince harflerle tefsir yaptırılan. Buradan fitne çıkarmamak için yazmıyorum ama araştırırsan bulacaksın. Çünkü ilmi isteyene verir. Yeter ki sen öğrenmek iste vesselam.

ip ucu mesela milli şairimizi araştırmakla başlayabilirsin. Hatta ilk cumhuriyetin bütün millilerini araştır.
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...

sakincan

hayretler içinde kalıyorum okudukca..gönlümde ve gözümde değeri olan şahsiyetler sükutu hayale uğratıyor öğrendikce..
Bu akşam gül koydum yastığımın kenarına...
belki gelirsin rüyama...
benim için olmaz bilirim.......
gülün hatırına..