Uğursuzluk ve Bereketsizlik

Başlatan Mücteba, 05 Nisan 2011, 00:16:23

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Eğitim Fâciası

Medyada eğitim konularından bahs edilmemesi, aydınların (daha doğrusu kendilerini aydın sananların) eğitim krizi üzerinde durmamaları, halkın bu konuda aydınlatılmaması çok üzücü ve korkutucu bir ihmaldir.

Şu anda Kemalist ideolojiyi, sekülarizmi, çağdaş hayat tarzını, ülkemizdeki bozuk düzen ve sistemi ayakta tutmak için çırpınan millî eğitim sistemimiz tam bir iflas manzarası arz etmektedir.

1928'den bugüne Türkiye'de atalarının Türkçe tarihî mezar taşlarını okuyamayan on milyonlarca vatandaş yetiştirilmiştir.

Bizim Kemalist eğitim sistemimiz sözde mecburî din eğitimi veriyor ama bu da bir aldatmacadan ibarettir.

Rejim, açılan özel okullara da müdahale ediyor ve millî kimlik ve kültüre dayalı güçlü ve etkili bir tahsil verilmesini engelliyor.

Okullarımızda yazılı, edebî, zengin Türkçe okutulmuyor ve öğretilmiyor.

Okullarımızda gerçek tarih kültürü verilmiyor.

Okullarımızda doğru dürüst mantık okutulmuyor.

Okullarımızda sanat kültürü verilmiyor.

Okullarımızda bilginin yanında ahlak ve karakter terbiyesi verilmiyor.

Ve Türkiye bu müflis (iflas etmiş) çağ dışı eğitim sistemini tartışmıyor, yerine gerçekten millî bir eğitim sistemi kurulması için çırpınmıyor.

Doğrusu ümit kırıcı bir durum.



Mehmet Şevket EYGİ - 7 Eylül 2011 Çarşamba

Mücteba

Çok Kaygan Bir Yoldasınız

MAŞAAllah birkaçınız çok iyi İngilizce biliyor. Yüzde yirminiz iyi İngilizce... Siyaset, iktisat, sanat, din, İslam dünyası, Medeniyetler çatışması, Marting Lings... Böyle konular dilinizden düşmüyor... Yüzde 60'ınız devamlı namaz da kılıyor. Çoğunluğunuzun hanımları başörtülü... Bir kısmınız Müslüman, bir kısmınız İslamcı... Somali, Arakan, Afganistan, Moro Müslümanları, Tataristan'da İslam, Sancak bölgesi ne olacak?.. Daha bunlar gibi düzinelerce konudan bahs ediyorsunuz.

Güzel de, niçin bazı itikad ve ilmihal konularında derbeder ve laubalisiniz?

Selefîlik diye bir laf edip duruyorsunuz? Siz bu Selefiliğin içyüzünü biliyor musunuz?

Hoca, din imamı, üstad bellediğiniz kimselere bakıyorum, içlerinde aykırı kişiler var.

Yahu azılı Farmason Afganî'den din imamı mı olur?

Bazınızın inançlarında ne bozuk maddeler var. Kur'an, Yahudileri İslam'a çağırmıyormuş... Hıristiyanları İslam'a çağırmıyormuş... Böyle hezeyanlara siz nasıl inanıyorsunuz?

Baş hocanız aykırı ve reformcu bir ilahiyatçı. Sizin kültürlü Müslüman oluşunuz nerede kaldı?

Bilmediğiniz yok ama İslam'da cadde-i kübranın Ehl-i Sünnet olduğunu iyice öğrenememişsiniz.

Bid'atçi adamlardan bahs edip duruyorsunuz, bir kere bile Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî'den bahs ettiğiniz yok.

Namaz kılanlarınızın yüzde biri bile başında imame/takke olduğu olduğu halde kılmıyor. Niçin namazın edeb ve sünnetini ihmal ediyor, hafife alıyorsunuz?

Niçin Ehl-i Sünnet çizgisini bırakıp sekter çizgilere sapıyorsunuz?

Demek ki, çok veya az İngilizce bilmekle, İslamî jargonla, Moro Müslümanlarının mücadelesinden haberdar olmakla, Martin Lings'le, Heidegger'le Meidegger'le iş bitmiyormuş.

İslam'ı icazetli Sünnî ulema, fukaha ve mürşidlerden öğrenmek gerekiyormuş.

Siz Heidegger'i, Martin Lings'i, R. Guenon'u, Garaudy'i, F. Fanon'u okumaya devam edin ama dininizi, ilmihalinizi onlardan öğrenmeyin. Aykırı ilahiyatçıları da imam (önder) kabul etmeyin. İlmihal bilgileri icazetli alim ve fakih Ömer Nasuhi Bilmen'in "Büyük İslam İlmihali"nden veya o ayarda güvenilir ve muteber kitaplardan öğrenilir.

Çok kaygan bir yolda ve meşrebtesiniz. İnşaAllah ayağınız kaymaz.

Selam ve hürmetlerimle.

(İnşaAllah bu mektubumdan dolayı bana darılmazsınız.)



Mehmet Şevket EYGİ - 7 Eylül 2011 Çarşamba

Mücteba

İsrail ile Ticarî Münasebetlerimiz Devam Ediyor

EKONOMİ Bakanımız, İsrail ile Türkiye arasındaki ticarî ve iktisadî ilişkilerimizde hiçbir değişiklik olmadığını resmen beyan etti. (Ayrıntılarını internetten öğrenebilirsiniz.)

İsraille ticaretimizin hacmi her geçen gün biraz daha artıyormuş.

İsrail'e karşı boykot ilan edilecekse, işe ticaretten başlanması gerekmez miydi?

Elçi gönderilmiş, yerine ikinci kâtip bakacakmış... Lakin ticaret tam gaz. Buna boykot denir mi?

İsrail nüfus ve yüzölçümü olarak küçük bir ülke. Lakin arkasında büyük güçler var. ABD, AB, global dünyanın derin güçleri, NATO...

İsrail'in elinde nükleer silahlar var. İki yüz civarında atom bombasına ve füzeye sahipmiş.

1948'den bu yana Arap dünyası İsrail ile yaptığı bütün savaşları kaybetti.

İsrail'in zayıf tarafları yok mu?.. Olmaz olur mu, hem de yığınla.

Bir kere İsrail'in kendi içinde sosyal barış ve mutabakat yoktur. Orada çoğunluk Sefarad'tır, Eşkenaz egemen azınlık çoğunluğu ezmektedir.

Orada halkın bilemediniz yüzde 15'i dindar Yahudididir, yüzde 50'den fazlasının dinle fazla ilgisi yoktur.

İsrail halkı, kendi dinine ve şeriatına aykırı bir sürü büyük günah işlemektedir.

İsrail ekonomisi ve finansı 15 kadar ailenin elindedir.

İsrail'de ahlak çok bozuktur.

Genel ve yoğun bir kokuşma hakimdir orada.

Arapların nüfusu hızla artarken, Yahudilerinki o nispette artmamaktadır.

İsrail, yıkılmaya mahkumdur. Niçin?

Zalim olduğu için.

İsrail'in yıkılacağı kehaneti bana ait değildir. Neturei Karta cemaati hahamları böyle söylüyor.

Bu hahamlar neler diyor:

Siyonizm küfürdür, Hz. Musa şeriatına aykırıdır.

Beklenen Mesih zuhur etmeden İsrail devleti kurulduğu için büyük ve ölümcül bir günah işlenmiştir.

İsrail devleti, Yahudi dinine ve şeriatına göre küfürdür. Bu devlete itaat edilmez, vergi verilmez, kanunlarına itaat edilmez, onun ordusunda askerlik yapılmaz.

Filistin ülkesi Filistin halkınındır.

Filistin ülkesi tekrar Filistinlilerin hakimiyetine girince, orada istedikleri kadar Yahudiyi barındırmaya, geri kalanını sürmeye hakları vardır.

Evet bunları ben söylemiyorum, başları şapkalı, sakalları uzun, zülüflü, redingotlu Neturei Karta hahamları söylüyor. İnanmayan internetten İngilizce veya başka büyük bir Batı diliyle arasın okusun.

Türkiye'de resmen 20 bin kadar Musevî vatandaşımız yaşıyor. Bunların yanında bir buçuk milyon Kripto bulunmaktadır.

(Konuyla doğrudan ilgisi yok ama bizde bir buçuk milyon da Kripto Hıristiyan vardır.)

Kripto Yahudilerin ve Kripto Hıristiyanların kaçta kaçı entegre olmuştur, bu konuyu bilen yok.

Bizde aslen/köken itibarıyla Müslüman olup da Yahudileşmiş vatandaşlar vardır.

Peygamberimizi bunlar için "Ümmetimin Yahudileri" buyurmaktadır.

Onlar haram kazanç elde eder, haram yer, haram işler yapar, riba/faiz işlerine bulaşır. Onlar Kur'anın yap dediklerini yapmaz, yapma dediklerini yapar.

Türkiye'de İsrail meselesinin içyüzünü, Türkiye-İsrail münasebetlerinin içyüzünü, Türkiye'deki dıştan Müslüman görünen, gerçekte ise Kripto Yahudi olan zümreyi kaç kişi bilir? Elli kişi çıkar mı dersiniz? (Ben biliyorum iddiasında değilim, sadece konu başlıklarını biliyorum.)

İsrail ile iktisadî ve ticarî ilişkilerimiz kesilmeden hiçbir boykotun kıymeti yoktur.

İsrail problemi ne zaman halledilir?.. ABD'nin, AB'nin desteği kalkınca...

Bir de işin teolojik boyutu var: Müslümanların beklediği Mehdi çıkınca, Melhame-i Kübra ve diğer korkunç savaşlar cereyan edince, Ortadoğu ve dünya altüstü olunca, yer yerinden oynayınca...

İsrail yıkılır ama dünya da yeniden taş devrine döner.

Müslümanları sevindirecek ve ümitlendirecek bir husus var: İslam dünyasında Mehdi'nin hakimiyetinde bir Altın Çağ başlayacaktır.

Bugünkü gürültülere, propagandalara fazla kulak asmayınız.



Mehmet Şevket EYGİ - 7 Eylül 2011 Çarşamba

Mücteba

Zenginlik Arttıkça Azgınlık da Artıyor

Milyonlarca fakir ve dar gelirli var ama madalyonun öbür yüzünde dehşetli bir kalkınma ve zenginlik var.

Zenginlik arttıkça azgınlık da artıyor.

Zengin kesimin lükse, israfa ve sefahate yönelmesi korkunç bir küfran-ı nimettir.

Allah'ın verdiği nimetlere şükr etmeyen Müslüman bir toplumun zenginliği ona afet, musibet, felaket, ceza getirir.

Milyonlarca insan zengin mi oldu?... O halde onların birinci vazifesi, Allah'ın kendilerine lutf ve ihsan buyurduğu nimetlerin şükrünü eda etmek için camilere koşmaktır.

Sabah namazı vakitlerinde camilerimize gidin ve bakın: Birkaç kişiden başka cemaat bulamazsınız. Nimetler içinde yüzen müreffeh (refahlı), zengin Müslüman tabaka seherlerde ya leşler gibi uyumaktadır, yahut evlerinde münferiden namaz kılmaktadır.

Sabah namazlarında camilerin önünde bir tek lüks otomobil göremezsiniz.

Sabah namazlarında camilerde ensesi kalın, cüzdanı şişkin, güzel giyimli seçkin Müslümanları göremezsiniz.

Allah'ın kendilerine bol bol nimet verdiği Türkiye Müslümanları kulluk vazifelerini gerektiği gibi yerine getirmiyor.

O halde bugünkü bolluk bir keramet değil, bir istidractır.

Şükrü eda edilmeyen nimet alınır.

Müslümanların büyük kısmı din için doğru dürüst çalışmıyor.

Müslümanlar nasihatsiz kalmıştır.

Müslüman halk yeteri kadar bilgilendirilmiyor, uyarılmıyor, aydınlatılmıyor.

Müslüman ileri gelenlerin, seçkinlerin, ulema ve fukahanın bir sabah namazı seferberliği başlatmaları gerekmez mi?

Böyle bir teşebbüs yok. Kıpırdanma bile yok.

Mübarek Ramazan'da birtakım reformcu densiz ilahiyatçılar Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı saçma sapan hezeyanlar savurdular. Bunlara karşı öyle bir tepki olmalıydı ki, bu densizler bir daha konuşma cesareti bulamamalıydı.

Militan dinsizler Ramazan'da bir yığın kışkırtma yaptılar, fitne fesat çıkarttılar. Onlar da gereği gibi susturulamadı.

Millet doğru dürüst ve yeteri kadar ilmihalini bilmiyor. Milyonlara temel inançları, din bilgilerini, İslam ahlakını öğretmek için ne yapıyoruz?

Uyarıyorum:

Zenginlikler, nimetler toplumu azdırırsa, onu İslamî vazifelerini yerine getirmekten alıkoyarsa, o nimetler zeval bulur ve azap iner.

Cihad fi sebillillahı terk edip çılgınlar, deliler gibi para peşine düşen bir toplum iflah olmaz.

Bugünkü bozuk ve kötü durumun vebali, ilim sahibi olup da halkı uyarmayan, aydınlatmayan, korkutmayan, bilgilendirmeyen sorumluların üzerinedir.



Mehmet Şevket EYGİ - 8 Eylül 2011 Perşembe

Mücteba

İtikad Bozuklukları Dinden Çıkartabilir

Ülkemizdeki Müslümanlar arasında vahim itikad/inanç bozuklukları baş göstermiştir. Bu bozuklukların bir kısmının sahibini dinden çıkartma, mürted yapma ihtimali büyüktür.

Allah'a noksan sıfatlar yakıştırmak çok vahim bir itikad bozukluğudur.

Başta Diyanet olmak üzere bütün doğru yolda olan cemaatlerin, tarikatların, grupların, bilen kişilerin, ulema ve fukahanın bu bozukluklar konusunda halkı uyarması, bilgilendirmesi, kurtarmaya çalışması gerekir.

İtikad bozuklukları durup dururken mi çıkmıştır?

Hayır... Bunlar kasıtlı, planlı olarak, büyük paralar harcanarak, bazı kalemler ve vicdanlar kiralanarak veya satın alınarak çıkartılmıştır.


Bazı reformcular, Kur'ana ve Sünnete uygun İslam yorumunun 3'üncü hicrî asırda sona erdiğini, Ümmet-i Muhammed'in sapıttığını iddia ediyor. Bu bir iftira ve hezeyandır.

Kur'ana ve Sünnete uygun doğru/sahih İslam yorumu, hiçbir kopukluk olmadan günümüze kadar ulaşmıştır.

Muhammed ibn Abdilvehhab çıkmış ve doğru İslam'ı öğretmiş, sapıtan Müslümanlara hidayet yolunu göstermiş... Bu iddia hezeyandır.

Muhammed ibn Abdilvehhab'ı, başta kendi kardeşi Süleyman ibn Abdilvehhab olmak üzere bütün Ehl-i Sünnet uleması, fukahası, müfessirleri, muhaddisleri, müftüleri tenkit, red ve cerh etmişlerdir.

Doğru yolda olan, itikadı sahih olan, hidayete çağıran, İslam'ı temsil eden Muhammed ibn Abdilvehhab değildir, Ehl-i Sünnet ulemasıdır.

Mısır, Pakistan ve diğer bazı İslam ülkelerinde zuhur eden birtakım radikal İslam hareketlerinde bid'atler, hatâlar, yanlış yorumlar vardır.

Kaderin inkarı vahim bir inanç bozukluğudur.

Ashab-ı Kiram (radiyAllahu anhüm ecmain) hazeratının bir kısmına dil uzatmak, onlara iftira etmek korkunç bir bid'attir. Ashabın tamamı din konusunda âdildir.

Fıkhı inkar etmek öldürücü bir bid'attir. Fıkıh ilimdir, ilim inkar edilmez.

Mezhepsizlik bid'attir.

"İslam'ı, Kur'anı, Hz. Peygamberi, tevhid inancını inkar edenler de Cennetliktir" demek büyük bir sapıklıktır.

Bu devirde İslam'dan başka ibrahimî hak din vardır demek büyük bir hıyanettir.

Şeriatsiz ve fıkıhsız yeni bir İslam türetme hareketi bir çılgınlıktır.

Şefaat Kur'anla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbittir.


Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin hadîslerini Feminizm, AB, Batı medeniyeti norm ve ölçülerine göre ayıklamak bir cinayettir.

Bütün iyi niyetli, vicdanlı, samimî Müslümanlar bu gibi konularda irşad edilmeli, aydınlatılmalı, uyarılmalı, doğru şekilde bilgilendirilmelidir.

"Bilenler" bilmeyenleri uyarıp aydınlatmazlarsa vebal altına kalırlar.

Hiçbir ticarî gayesi olmamak şartıyla Müslümanları uyarmak üzere vakıflar, dernekler, hizmet kurumları kurulmalıdır.

En güzel, en uygun, en inandırıcı, en ikna edici, en etkili üslupla bozukluklar tenkit edilmeli, doğru yol gösterilmelidir.

Bu hizmetler cemaat ve tarikat taassubundan uzak bir şekilde yerine getirilmelidir.

Uyarı ve aydınlatma broşürleri Ahmed Cevdet Paşa'nın Türkçesi gibi çok açık, çok akıcı, çok kolay anlaşılabilir bir lisanla yazılmalı ve herkes tarafından kolayca anlaşılmalıdır.

Böyle broşürler ulema, fukaha ve müftüler tarafından tasdik edilmelidir.

Bu hizmetler hiçbir kimseye veya cemaate maddî menfaat ve şahsî ün ve prestij kazandırmamalıdır.

Beklenilen, ümit edilen tek ücret Allah'ın rızası olmalıdır.

Bir kısmı bedava dağıtılmalı, bir kısmı (dağıtmak isteyenlere) maliyetine verilmelidir.

Bu hizmetler ilmin ışığında ihlasla yapılmalıdır.

Müslüman halk bu hizmetlere muhtaçtır.

Müslümanlar bu hizmetleri beklemektedir.

Yok mu bu hizmetleri yapacak ilim ve ihlas erleri?



Mehmet Şevket EYGİ - 8 Eylül 2011 Perşembe

Mücteba

Liberal İslam Fitnesi

Kaddafi'den sonra Libya'da bir barış, huzur, birlik ve beraberlik, sosyal mutabakat, adalet devri başlaması İsrail'in, Batı'nın, BOP'un, Haçlıların işine gelir mi?.. Gelmez.

Afganistan'a demokrasi götürmek için saldırdılar. Durum meydanda.

Irak'a demokrasi ve hürriyet götürmek için saldırdılar. Durum yine meydanda.

Somali'de Şeriat Mahkemeleri rejimi kurulmuştu, ülke biraz nefes alacaktı. Oraya da Habeşistan'ı saldırttılar. Şimdi on milyonlarca Müslüman açlıktan, sefaletten kırılıyor, ülke çöktü.

ABD'nin, İsrail'in, AB'nin İslam dünyasında istemediği, hoşgörmediği, razı olmadığı şey şudur:

Kur'ana, Sünnete, Şeriata dayanan gerçek bir İslamî rejim kurulması.

İslam dünyası bunu istiyor. Onlar saldırarak, savaş çıkartarak, gerçek İslam'ın yerine yanlış yorumlar getirerek önlemeye çalışıyor.

Onların Kur'ana, Sünnete ve Şeriata dayanan gerçek İslam sistemine karşı çıkarttıkları yeni yorumlar nelerdir?

* Liberal İslam aldatması.

* Light İslam

* Ilımlı İslam.

* Fazlurranhman'ın Tarihsellik ve Tâtiliye İslam'ı.

* Türkiye'de Kemalist İslam.

* İslam Protestanlığı.

* Dinde reform.

* Dinde yenilik.

* Dinde değişim.

* Üç ibrahimî hak din vardır, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir...

* İslam'ı AB, Feminizm, Batı medeniyeti norm, kriter ve hükümlerine göre yorumlamak; Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) hadîslerini Feminist ideolojiye göre ayıklamak cereyanı...

Vs... vs...

İsrail, ABD, AB, Siyonistler, Haçlılar çok iyi biliyorlar ki, Kur'ana, Sünnete, Şeriata dayanan Osmanlı tipi bir İslam sistemi büyük bir Müslüman ülkede kurulursa işleri bitiktir.

Var güçleriyle bunu önlemeye çalışıyorlar.

Bu maksatla milyarlarca dolar para harcıyorlar.

Müslüman ülkelerin ve Müslüman toplumların arasında fitne fesat, nifak şikak, tefrika tohumları ekiyorlar.

Müslüman ülkelerde iç savaş, kardeş kavgası çıkartıyorlar.

Afganistan'da, Irak'ta olduğu gibi gerekirse saldırıp savaşıyorlar.

ABD, AB, Tel Aviv, Roma Hilafetten ve Halifeden nefret ederler ama gerektiğinde, zaruret haline geldiğinde İslam dünyasının başına uysal, evcil, itaatkâr, fantoş bir "Light Halife" getirmek için gizli planlar yaptıkları söyleniyor.

İslam dünyasının merkezi olan Türkiye'de light, ılımlı, liberal, uysal, evcil bir İslam modeli oluşturmak için yıllardan beri açık veya sinsi faaliyet yapılıyor.

Türkiye Müslümanlarını Kur'ana, Sünnete ve Şeriata dayanan Ehl-i Sünnet Müslümanlığından uzaklaştırıp Haçlıların, Siyonistlerin, emperyalistlerin, sömürgecilerin istediği Liberal İslam mezhebine sokmak.

Müslümanları faydasız, boş, saçma tartışmalarla bölmek, birbirine düşürmek.

Türkiye'de birbirinden kopuk yüzlerce dinî sekt, fırka, hizip, cemaat meydana getirmek.

Müslümanlardaki Ümmet bilincini yıkmak, onların kafa ve gönüllerini sekter taassuplarla doldurmak.

Gerçek bir İslam düzeni kurulmasını önlemek.

Ehl-i Sünnet İslamlığına karşı Liberal İslam.

Müslüman uyan!..



*(İkinci yazı)

Çeçenistan'ı Unutmayalım

Müslümanlar eskiden bu kadar vefasız, bu kadar unutkan değildi...

Çeçenistan'ı çoğumuz unuttuk, gündemden çıkarttık.

Çeçenler tarih boyunca zulme, sömürgeciliğe, emperyalizme karşı savaşmış sayıca küçük, mânevî güç bakımından büyük bir İslam halkıdır.

Yıllardan beri orada kan, gözyaşı, feryat ve figan var. Çeçen halkı çok şehit verdi. Yaralılar, yıkılan evler, köyler, şehirler, ırzına geçilen kadınlar.

Çeçenistan büyük facialara, vahşetlere, barbarlıklara, Vandallıklara sahne oldu.

Haçlılar, Siyonistler, sömürgeciler, emperyalistler Çeçenistan'ın bağımsız olmasını istemiyorlardı.

Çeçenistan'da bir İslam devleti kurulmasını istemiyorlardı. Müslüman kardeşlerimden çok rica ediyorum: Çeçenistan'ı unutmasınlar.

Çeçenler bizim din ve iman kardeşlerimizdir. Onların acılarına, hiç olmazsa kalben ortak olalım.

Çeçenistan'ın kurtuluşu için dua edelim. (Aynı zamanda kendi kurtuluşumuz için...)

Çeçenistan'da İslam'ın, adaletin, iç barışın hakim olmasını isteyelim.

Ülkemizdeki Çeçen mültecilerine (yardımı hakkedenlere) yardımcı olalım.

Aşağıda üç internet sitesi ismi veriyorum:

(1) Kavkaz Center

(2) Waynakh.com

(3) Çeçen online

Bunları zaman zaman indirip bazı yazıları ve yorumları okuyalım.

Çeçenlere acırken sakın kendi perişan halimizi unutmayalım.

Onlar Kafkasya'da Rusya'nın ve Rus-Severlerin baskısı altında; biz Anadolu'da Selanik resmî ideolojisinin baskısı altındayız.



*(Üçüncü yazı)

Câmide Teslis Ayini!

Yine bir camimizde Hıristiyan ayini yapıldı. Neymiş efendim, eskiden bu bina kiliseymiş, mübadelede Rumlar gidince (bir müddet sonra) camiye çevrilmiş.

Binayı restore etmişler, ama nasıl etmişler? Kilise tarafını ortaya çıkarmışlar.

Sonra İstanbul'dan, Yunanistan'dan patrikleri, papazları çağırmışlar ve cami içinde âyin yaptırtmışlar.

Çok vahim çok vahim çok vahim!..

Yunanistan'da nice cami kilise yapılmıştır. Biz Müslümanların oralarda cemaatle namaz kılmamıza izin veriyorlar mı?

İspanya'da katedrale çevrilen büyük camide Müslümanlar namaz kılabiliyor mu?

Hükümetimizin, idarecilerimizin bu gibi konularda çok hassas olması gerekir.

Camisinde ayin yapılan şehirde Hıristiyan nüfus var mı? Yok...

Peki durup dururken, bayram değil, seyran değil, Tevhid mekânı olan bir yerde niçin, hangi gerekçe ile Teslis ibadeti yapılıyor?

Anadolu Rumlarının başından yakın tarihte büyük facialar geçmiştir. Kabahatin büyüğü onlardadır. İstilacı zalim Yunan ordusunu kurtarıcı gibi karşılamamış olsalardı, vatandaşı oldukları Osmanlı devletini desteklemiş olsalardı felakete uğramayacaklardı.

Olan olmuş bir kere... Yunanistan'da bir yığın cami kilise yapılmış, Türkiye'deki bir yığın kilise de cami...

Yunanistan'ın başkenti Atina'da, orada hayli Müslüman yaşamasına rağmen içinde namaz kılınan bir tek cami yok. Gittiğimde iki Osmanlı camii görmüştüm, ikisi de ibadete kapalıydı.

Her şey karşılıklıdır.

Yunanistan'da kiliseye çevrilmiş camide Müslümanların bir kere namaz kılmasına bile izin verilmiyorsa, bizde de camiye çevrilmiş eski bir kilisede teslis ayini yapılmasına izin verilmemelidir.

Camide yapılan âyinde Diyalogçuların parmağı, tuzu biberi olduğunu sanıyorum.

Tevhid ibadeti mekanlarında Teslis ayini yapılması bu memlekete hayır getirmez.

Böyle giderse günün birinde Ayasofya'da da âyin yaptırırlar.

Allah korusun...



Mehmet Şevket EYGİ - 9 Eylül 2011 Cuma

Mücteba

Müslüman Uyan Uyan Uyan

Müslümanlar imanlarını canlarından daha kıymetli bilmezlerse, Can imanlı giderse kurtuluş ve ebedî saadet olur ama iman giderse canın da kıymeti kalmaz, ebedî felaket ve zarar olur demezlerse,

İmanlarını korumak için her gayreti göstermez, her fedakarlığı yapmazlarsa,

İmandan sonra İslam'ın ikinci şartı olan beş vakit namazı koruyup dosdoğru kılmazlarsa,

Namazdan sonra en temel ibadet olan zekâtı Kur'an'a, Sünnete, Şeriata uygun şekilde vermez ve sarf etmezlerse,

Allah ile olan işlerde ihlaslı olmazlarsa, nifak ve riyaya düşerlerse,

Ebedî kalacakları âhirete yönelik olmazlarsa,

Hayatlarını Kur'an'a, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun bir şekilde yaşamazlarsa,

Kur'an ve Peygamber ahlakına uymazlarsa,

Allah'ın yapın dediklerini yapmaz, yapmayın dediklerini yaparlarsa,

Başlarına bir İmam-ı Kebir, bir Emirülmü'minîn seçip ona biat ve itaat etmezlerse,

Ezan okununca hür ve mukim erkekler farz namazları cemaatle kılmazlarsa,

Ümmet şuuruna ve birliğine sahip olmazlar; hizip, fırka, cemaat asabiyeti bataklıklarına saplanırlarsa,

Parayı, zenginliği, lüks meskenleri, lüks binitleri, lüks ve israflı bir hayatı Allah'tan ve Resulü yolunda yapılan cihattan daha fazla severlerse,

Doğudaki bir Müslümanın ayağına diken batınca Batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde hissetmezse,

Allah'a, Resulüne ve Müslüman emir sahiplerine itaat etmezlerse,

Komşusu aç iken kendisi tok olarak sabahlarsa,

Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazlarsa,

Cahiller ve fasıklar Kur'an'ı kendi re'y ve hevaları ile yorumlarsa,

ResulAllah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini ve hadîslerini hafife alırlar veya büsbütün terk ederlerse,

Kafirleri taklid eder, onlara benzer, onlar sıçan deliğine girse, taklitçi Müslümanlar da girerse...

Yukarıda sayılan kötülükler yapılırsa bilin, âgâh olun ki:

Nimetler zâil olur,

Emanetler elinizden alınır,

Zillete duçar olursunuz,

Esir ve zebun olursunuz,

Büyük şehir elinizden gider,

Küffar size galebe çalar,

Büyük mâbette ezan okunmaz, namaz kılınmaz...

Ey Müslümanlar!

İmtihan olunuyorsunuz.

Nimetlerin kıymetini bilmiyorsunuz.

Elde hürriyet, fırsat, imkan, para varken din, iman, Kur'an, Sünnet, Şeriat için dosdoğru ve hakkıyla çalışmıyorsunuz.

Sabah namazlarında camilere gidip cemaatle namaz kılmıyorsunuz.

Lüks otomobillerinizle keyif sürüyorsunuz ama o nimetlerin şükrünü, onlarla Allah'a ibadet etmeye giderek eda etmiyorsunuz.

Bol gelirler, zenginlikler, süslü ve lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks dabbeler, lüks sofralar, lüks giysiler nice Müslümanı dünya sarhoşu etmiştir.

Ayık olanlar sarhoşları ayıltmaya çalışmıyor.

Dünya sarhoşları "Durumumuz çok iyidir, istikbalimiz parlaktır, gelecek toz pembedir, hep iyiye gidiyoruz" diyor.

Gaflet gaflet gaflet!..

Uyku uyku uyku...

Şeriat elden gitmiş, din ve iman tehlikede, biz oh kekâh keyfimize bakıyoruz.

Günah, isyan, tuğyan, fısk ve fücur ayyuka çıkmış, aldırdığımız yok.

Dini bozma, yeni bir İslam türetme sapıklıkları almış yürümüş, bize ne...

Bu uyku, bu rüyalar bir gün bitecek, ölüm gelip çatınca herkes uyanacak.

Lakin o zaman iş geçmiş olacak.

Müslüman!

Uyan uyan uyan...



Mehmet Şevket EYGİ - 10 Eylül 2011 Cumartesi

Mücteba

Kısa Zamanda Ünlü Olmak İçin

Kısa zamanda meşhur olmak isteyenlerin yaptıkları:


* Dinî bir konuda saçma sapan, delice bir iddiada bulunur, mesela "1400 senedir Müslümanlar yanıltıldı, aldatıldı, İslam'da Teravih (=Ramazan'da kılınan gece) namazı diye bir namaz yoktur, Peygamber bunu yasaklamıştır" diye bir hezeyan savurur. Selanik medyası bu haberin üzerine mal bulmuş magribî gibi atlar ve bizim naylon müctehid bir günde meşhur olur.


* Yahut mübarek Ramazan günü bir iki şişe berbat şarap alırlar, bir ayyaşın kabrine giderler. Peylenmiş fotoğrafçılar hazır beklemektedir. Yalancıktan ağlayarak şarap şişelerini açarlar ve "Ey yoldaş, mezarından kalk da memlekete ne hale geldi bak" diyerek şarapları kabrin üzerindeki küçük oluklara dökerler. Flaşlar patlar, bir gün sonra Selanik gazeteleri ve tv'leri haberi verir. Bir yığın alkış, bir sürü tepki ve lanet. Gelsin şöhret-i kâzibeler.

*
On dokuz yaşındaki bir genç kız kısacık daracık küçücük şortu ile otobüse biner, bir yığın provokasyon yapar ve sonra kendini mağdur gösterir. Neymiş gericiler bu kıyafeti protesto etmiş, çıplaklık ve seksîlik hürriyetini engellemiş. Yalandır ama senaryo Selanik medyasının yaygaraları sayesinde tutar ve bizim kısa şortlu çok terbiyeli ve iffetli kızımız bir anda hem ünlü olur, hem münlü olur. Ünlüyü anladık da münlü ne demektir? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

* Adam profesördür. İlim, irfan, araştırma, ciddî kitap konusunda ortaya fazla bir şey koyamamıştır. Yeterli üne sahip değildir. Nihayet canına tak eder ve bir gün "Ey Müslüman ahali! İslam'da kader yoktur, şefaat yoktur, Buharî'de mevzu hadîs vardır. Sizin inandığınız ilmihal İslam'ı hurafedir. Ben size Kur'an İslam'ını anlatıyorum. Benim peşime düşünüz" diye öyle bir haykırır ki, yer yerinden oynar, Bütün Selanik medyası adamı alkışlar, saçmalıklarına büyük yer verir. Otuz yılda ilim yoluyla elde edemediği şöhrete birkaç gün içinde sahip olur.

Böyle adamların bir kısmı sadece şöhret-i kâzibe elde etmekle kalmaz aynı zamanda para ve imkana da kavuşur.

Meşhur olmanın, dikkatlerini üzerine çekmenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri de Zemzem Kuyusuna işemektir.

"Bevval-i çeh-i Zemzem'i lânetle anar halk,

Sen kendini Kâbe gibi hürmetle benâm et."



Mehmet Şevket EYGİ - 10 Eylül 2011 Cumartesi


Bir zamanlar bir adam şöhret olmak istermiş; gayesine ulaşmak için birçok yollar denemiş. Hiçbirinde muvaffak olamamış. Sonunda hedefine ulaşabilmek için herkesin içinde zemzem kuyusuna idrarını yapmış. Bu hadiseden sonra kötü yoldan şöhret olmaya çalışanlar için "bevvâl-i çâh-ı zemzem (zemzem kuyusuna işeyen)" demek âdet olmuş. (Doğruluş)

Beytin mânâsı: "Zemzem kuyusuna işeyeni halk lânetle anar. Sen kendini Kâbe gibi hürmetle tanıt, ünlendir."


Mücteba

Selam olsun!

Kalbinde Tevhid imanı olan, Lâ ilâhe ill'Allah Muhammed Resulullah imanına sahip olan bütün mü'min kardeşlerime selam eder, Allah'ın rahmetinin ve bereketinin hepimizi gölgelemesini niyaz ederim.

Hassaten Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde bulunan kardeşlerime hürmetlerimi arz eder, bana dua buyurmalarını istirham ederim.

İlmi, irfanı, imkanı, lisanı, kalemi olup da Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İmamete, Ümmete -doğru dürüst ve muhlisen lillah- hizmet edenlerin ellerini ve ayaklarını öperim.

İmanın şartları altıdır. Bunların altısına da gereği gibi iman edenlere ne mutlu.

İmanın altı şartından birini inkâr eden kafir olur.

Kur'an'daki muhkem ve zarurî hüküm ve bilgileri inkar eden dinden çıkar.

Kur'an'ın bir harfini bile inkar eden dinden çıkar.

Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona ) mütevatir ve sahih hadîslerini inkar eden bid'atçidir. Bu bid'at onu dinden çıkartır.

Farzları inkar eden dinden çıkar.

Farzları inkar etmeden ihmal ve terk eden dinden çıkmaz, büyük günah işlemiş olur.

Eimme-i erbaaya yani İmamı Azam Ebu Hanife, İmamı Mâlik, İmamı Şâfiî ve İmam Ahmed ibn Hanbel hazeratına; Kur'ana, Sünnete, İslam'a, fıkha, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye yaptıkları büyük hizmet dolayısıyla selam eder, onlara hayır dua okur, onlar için rahmet dilerim.

Sayıları bütün İslam tarihinde 20 kadar olan diğer mutlak müctehid imamlara da Allah rahmetiyle muamele buyursun.

Selef-i Sâlihîn efendilerimizin üzerine Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi olsun. Onlara müteşekkir ve minnettarız.

Her devirde gelip geçmiş, nuranî silsilelerle Seyyidlerin Efendisine (Salat ve selam olsun ona) irtibatlı olan bütün rabbanî, 'âmil, muhlis ulemaya, fukahaya ve kâmil mürşidlere selam olsun.

Zamanımızda, ücretini sadece Allah'tan bekleyerek, mahlukattan ücret istemeyerek, verilse bile almayarak Kur'ana, Sünnete, Şeriata ihlasla hizmet eden bütün ulemaya, fukahaya, meşayihe, mürşidlere, mücahid fi sebilillah olanlara selam olsun.

Muhlisen lillah namaz kılanlara selam olsun.

Farz namazları cemaatle kılanlara selam olsun.

Usul-i tefsir ve tefsir ilmini öğrenenlere ve bu ilimlere hizmet edenlere selam olsun.

Kur'an tefsiri, tercümesi, meali yazmaya ilmî ehliyeti, icazeti, liyakati olup da rivayet ve dirayet tefsiri yapanlara selam olsun.

Usul-i hadîs ve hadîs ilmini öğrenenlere ve bunlara hizmet edenlere selam olsun.

Usul-i fıkıh ve fıkıh ilmiyle Allah rızası için ihlasla meşgul olan öğrenen ve öretenlere selam olsun.

Ümmet-i Muhammed'i doğru bilgilendirenlere, aydınlatanlara, uyaranlara selam olsun.

Namazları tâdil-i erkana uyarak dosdoğru kılanlara selam olsun.

Zekatlarını Kur'ana, Sünnete, fıkha, şeriata göre verenlere selam olsun.

Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli görmeyen ve bilmeyen ihlaslı hayırseverlere selam olsun.

Bu fitne ve fesat devrinde Allah'ın emrine, Peygamberin buyruğuna, Kur'ana ve Sünnete uyarak Şeriata uygun tesettür kıyafetine giren bütün Müslüman hanımlara ve kızlara selam olsun.

Mâruf ile emr ve münkerden nehy edenlere selam olsun.

Cuma günü ezan okununca işyerini, dükkanını, atölyesini kapatıp Allahı anmak için camilere gidenlere selam olsun.

Müslüman halka, bilhassa çocuklara ve gençlere, kendilerine ebedî saadet kazandıracak ve cehennemden kurtaracak ilmihal bilgilerini ihlasla öğretenlere selam olsun.

Bütün Müslümanları ve mü'minleri tek bir Ümmet bilenlere; hizip, fırka, cemaat, tarikat asabiyetine kapılmayanlara, çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik oluşturanlara selam olsun.

Zamanın İmamına ve Emîrine biatlı olanlara selam olsun.

Merhametli Müslümanlara selam olsun.

Şecaat sahibi Müslümanlara selam olsun.

Hikmetli Müslümanlara selam olsun.

Allah korkusuyla ağlayanlara selam olsun.

(Ne olur gözyaşlarınızdan bir damla teberrüken üzerimize serpin...)

İmkanı, serveti, fırsatı olduğu halde lükse, israfa, gurura, kibre, saçıp savurmaya yönelmeyen mütevâzı ve alçakgönüllü zenginlere selam olsun.

Ziyafet sofralarına fakirleri de çağıran cömertlere selam olsun.

Dünya tuzaklarına düşmeyen, âhirete yönelik olanlara selam olsun.

Sözün sonunda Allah'a hamd ü sena, Peygamber'e salat u selam olsun.



Mehmet Şevket EYGİ - 11 Eylül 2011 Pazar

Mücteba

CIA ve MOSSAD Sızdı mı?


Soru şudur: Türkiye'de İslamî/İslamcı hareketin içine CIA, Mossad ve başka istihbarat teşkilatları girmiş midir?


Zerre kadar aklı, irfanı, vicdanı olan bir kimse bu soruya "Hayır girmemiştir!" cevabını vermez.

Türkiye'de güçlü bir İslamcılık akımı ve hareketi olsun da bunun içine CIA ve Mossad girmesin, böyle bir şey düşünülebilir mi, mümkün müdür?

İnsanın elinde tek bir delil, tek bir karine olmasa bile bu soruya "Mutlaka girmiştir..." cevabını vermesi gerekir.

Çünkü, dünyanın en güçlü, kolları her yana ulaşmış, her deliğe girmiş iki canavar istihbarat teşkilatı olan CIA ve Mossad ülkemizdeki İslamî/İslamcılık hareketini bilmek, yönlendirmek, kullanmak, âlet etmek isteyecektir. Eşyanın tabiatı böyledir.

ABD'nin ve İsrail'in bugün en korktuğu güç İslam'dır.

Müslümanların birleşmesi.

Güçlenmesi.

İslam'ı hakim kılmak için elbirliğiyle çalışması Amerikan emperyalizminin ve İsrail devletinin sonu olur.


İslam'ın ve Müslümanların başarısız olması için neler yapmalıdırlar?

* Müslümanları böldükçe bölmek.

* Bölünmüş Müslümanları birbirine düşman etmek, birbirleriyle çekiştirmek ve tepiştirmek.

* İslamî hürleşme ve kurtuluş hareketini dejenere etmek.

* Müslümanları ABD ve İsrail emperyalizmine doğrudan veya dolaylı şekilde hizmet ettirmek.

* Müslümanları çıkmaz sokaklara, yanlış yollara sokmak.

* Müslümanlar arasında "İslam tek hak din değildir. İslam'ın yanında Yahudilik ve Nasranîlik de hak ibrahimî dinlerdir. Onların mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" bozuk inancını yaymak.

* Kur'ana ve Sünnete dayalı gerçek İslam dininde cihad farzı vardır. Onlar yeni bir İslam türeterek bu farzı kaldırmak istiyorlar.

* Ehl-i Sünnet Müslümanlığını yıkmak, onun yerine sayısız bağımsız kiliseden oluşan bir İslam Protestanlığı getirmek.

* Müslümanların bir kısmını haram kazançlara, kara ve kirli zenginliklere yönlendirmek, kokuşmayı teşvik etmek.


Bu amaçlarına ulaşabilmek için Müslümanların içine bir sürü ajan, casus, provokatör, istihbaratçı sokmuşlardır.

Şeytanlıkta o kadar ileri gitmişlerdir ki:

Müslümanların ehil bir Halife seçmesinden önce onlar kendi kukla, fantoş, uysal, evcil Halife adaylarını bile tesbit emişlerdir ve ilk fırsatta sahneye çıkaracaklardır.

Bu maksatla muazzam paralar harcanmaktadır.

Türkiye'de bir ABD ve İsrail Müslümanlığı türetmek istiyorlar.


Peki amaçlarına ulaşabilecekler midir?

Çok tahribat yapacaklar, çok fitne ve fesada sebebiyet vereceklerdir ama başarılı olamayacaklardır.

İnşaAllah Türkiye'de Kur'ana, Sünnete, Şeriata dayalı bağımsız İslam hareketi başarılı olacak;


ABD'ye, İsrail'e, Kapitalizme, emperyalizm ve sömürgeciliğe, Haçlı hegemonyasına itaatkâr sahte İslamcılık başarısız olacaktır.

Milyonlarca Müslümanın bu konularda uyarılması, bilgilendirilmesi, aydınlatılması gerekmektedir.

Allah Ümmetimizi her türlü sapıklıktan, bid'atten, hıyanetten muhafaza buyursun.

Şahsî emellerini, riyaset ihtiraslarını, bâtıl asabiyetlerini tatmin için en azılı İslam düşmanlarıyla işbirliği yapanlara yazıklar olsun!

Sevgili Müslümanlar:

Dinde reform,

Dinde yenilik,

Dinde değişim,

Light/ılımlı İslam,

İslam Protestanlığı,

Fıkıhsız ve Şeriatsız İslam,

Tarihsellik mezhebi,

Mezhepsizlik,

BOP İslamlığı ve bunlara benzer yeni cereyanları kabul etme, bunlara cephe al; Kur'ana, Sünnete ve Şeriata dayalı gerçek ilahî İslam'dan yana ol ve onu savun.


CIA, Mossad ve BOP İslamcılığı Cennete değil, Cehenneme götürür.

Cennete gitmek isteyen Kur'ana, Sünnete, Şeriata sarılsın, ana caddeden ayrılmasın, Sevad-ı Azam dairesi içinde sâbit-kadem olsun.



Mehmet Şevket EYGİ - 11 Eylül 2011 Pazar

Mücteba

Ağlatan ve Ağlayan Vâiz

Vâizin konuşmasının on beşinci dakikasından itibaren ulu camideki beş bin kişilik cemaatten hıçkırık sesleri, ağlaşmalar duyulmaya başlandı. Kalabalığın yarısı ağlıyordu. Tamamının tüyleri ürpermişti. Vâizin konuşması sanki sözlü bir musiki idi. Orada müzik kulağı ve kültürü olan biri olsaydı, konuşmayı notaya çekebilirdi.

Vâiz el kol hareketleri yapmıyor, yumruğunu kürsüye vurmuyor, taşkınlık sergilemiyordu ama gönülleri heyecana getirmişti.

Toplumun azgınlıklarını tenkit ederken, azap ayetlerini okurken cemaat korkuyla sarsılıyordu, hıçkırıklar artıyordu.

Vâiz iman edip hayırlı ameller işleyenleri müjdeleyen âyetleri şerh ederken cemaatin ağlaması hafifliyor, yüzlerde hüzünlü bir mutluluk görülüyordu.

Vâiz iki saat konuştu. Cemaat bu konuşma hiç bitmesin istiyordu.

En sonunda kısa ve müessir bir dua yaptı, kürsüden indi. Elini öpmek isteyenlere el öptürmedi. Yanında bir yakını, özel grubu, koruması falan yoktu. Camiden çıktı. Evine dönmek için otomobili de yoktu. Hocam sizi götürelim diyenlere teşekkür etti, arabalarına binmedi, bir kilometre kadar yürüdü, minibüs durağından bir vasıtaya bindi.

Namazı büyük ölçüde terk etmiş, çeşit çeşit şehvetlere uymuş, âhir zaman fitne ve fesatlarının fırtınalarıyla çalkalanan fasık ve facir bir toplumda yaşamanın verdiği üzüntü, azap ve kahır içinde mütevazı evine vardı.

Vaaz ettiği cemaati ağlatmıştı. Şimdi ağlama sırası kendisindeydi. Bir kenara çekildi, bütün gün kendine, Müslümanlara ağladı.



Mehmet Şevket EYGİ - 12 Eylül 2011 Pazartesi

Mücteba

Hak Tarikatlar Hangileridir?

Tasavvufî bir tarikatin hak ve doğru olması için birtakım şartlar gereklidir.

(1) Şeriata aykırı hiçbir tarafı olmayacaktır. Şeriata aykırı tarafları olan bir tarikat hak tarikat değildir.

(2) Sahih bir itikada (inanca) bağlı olacaktır. Bu devirde İmamı Eş'arîyi ve İmamı Mâturidî'yi inanç konularında imam ve mukteda kabul edecektir.

(3) Beş vakit namazın cemaatle kılınmasını esas kabul edecektir.

(4) Müslüman kadınların ve kızların tesettüre riayet etmelerini emr edecektir.

(5) Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde olacaktır.

(6) Ashab-ı Kiram radiyAllahu anhüm efendilerimizin din konusunda âdil olduklarını kabul edecek ve onların hiçbirini dışlamayacaktır.

(7) Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, light/ılımlı İslam, BOP İslam'ı, Tarihsellik ve Tâtiliye mezhebi, mezhepsizlik, telfik-i mezahib, Afganîcilik, Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslam Protestanlığı, Kemalist İslam, Necdîlik gibi çarpıklıklardan ve sapıklıklardan uzak ve berî olacaktır.

(8) Din büyüklerini, Müslüman ruhbanları erbab haline getirmeyecektir. Peygamberler dışında kimseyi mâsum (günah işlemez) kabul etmeyecektir.

(9) Din sömürüsünden uzak olacaktır. Müslümanların paralarını gasb edip zimmetine geçirmeyecektir.

(10) Ehl-i Sünnet dairesi içindeki bütün fıkıh mezheblerine, tasavvuf tarikatlarına, meşreblere, rahmanî farklılıklara, Şeriata ve Sünnete bağlı bütün hareket ve cereyanlara kötü gözle bakmayacak, onları dışlamayacaktır.

(11) Tarikata intisabın bir nasip meselesi olduğunu bilecek, İslam'a ve hidayete davet edecek, tarikata genel davet yapmayacaktır.

(12) Mü'minler arasında üstünlük şartının şu veya bu tarikata veya gruba mensubiyet değil, taqva olduğunu; takvanın da ilimle, irfanla, ihlasla, salih amellerle, sahih itikatla, İslam ahlakına uymakla, büyük cihad yapmakla Allah tarafından nasip edileceğini kabul ve ilan edecektir.

(13) Bir tarikatin hak tarikat olması için, ucu Resullerin Seyyidine (Salat ve selam olsun ona) ulaşan nuranî bir icazet silsilesine sahip olması gerekir.

Tarikat Kur'an'a, Sünnete ve Şeriata uymak, İslamî emirleri ve farzları yerine getirmek, haramlardan ve yasaklardan kaçınmak, yüksek ahlak sahibi olmak, ehl-i dünya olmamak, paraya ve dünya malına puta tapar gibi perestiş etmemek, gerçek İslam büyüklerinin yolundan ve izinden gitmek demektir.

Tarikatçılık tarikata münafidir. Gerçek bir derviş, gerçek bir tarikatlı asla tarikatçılık yapmaz.

Gıybet eden derviş, sadık derviş değil, sahte derviştir.

Fasık-ı mütecahir yani günahları utanmadan, arlanmadan, küstahça açıkta işleyenler tarikatli değildir; onlar sahtekardır, merduttur.

Gerçek bir tarikatli ve derviş, kendi şeyhine nasıl hürmet ediyorsa, başka gerçek şeyhlere de öyle hürmet eder.

Tarikatli bir Müslüman Gavs, Aktab, Sahib-i zaman, Şeyhülmeşayih gibi konularda tasarruflu konuşur, diretme yapmaz, kesin konuşmaz. Zannımca der, başka kanaat ve görüşte olan Müslümanlarla bu konularda çatışmaz, çekişmez, fitne ve fesat çıkartmaz. Ecdad-ı kiramımız muhterem kişiler için "mazanne-i kiram" demişlerdir.

Tarikatli Müslüman örnek ve model Müslümandır.

Tarikatli Müslüman bir ihlas kahramanıdır.


Tarikatli Müslüman, her meşrebteki mü'min kardeşlerine daima rahmetli ve yumuşak (hilm ile); harbî ve saldırgan kâfirlere karşı gerektiğinde sert hareket eder.

Olgun bir derviş sövene dilsiz, dövene elsiz olur.

Gerçek derviş hırka ve tac ile övünmez.

Gerçek derviş nafile ibadetlerini gizler, onlarla övünmez.

Gerçek şeyh ve derviş Allaha layık ibadet ve amel yaptığını söylemez; kurtuluşunu sadece Allah'ın fazl, kerem ve ihsanından bekler.




Mehmet Şevket EYGİ - 12 Eylül 2011 Pazartesi

gülgiller

tessekurler ben okudukca bilgileniyorum ama her yeni bilgi beni korkutuyor bu yuzden tam olarak okuyamiyorum

Mücteba

Ehl-i Sünnet Dergisi Hakkında

Geçen 5 Ağustos'ta, ticarî tarafı olmamak şartıyla Ehl-i Sünneti savunacak; dinde yenilik ve değişim, dinde reform, Tarihsellik, light/ılımlı İslam, İslam Protestanlığı, Feminizme ve AB normlarına göre hadîs ayıklama, Kemalist İslam, fıkıhsız ve Şeraitsiz İslam, hahamlı papazlı yeni bir İslam, ABD'nin, AB'nin ve İsrail'in istediği evcil ve uysal İslam, üç ibrahimî din vardır ve mensupları Cennetliktir mezhebi, camilere kiliselerdeki sıra ve sandalye koymak ve benzeri bid'at cereyanları ile (ilmin, aklın ve hilmin ışığında) mücadele etmek maksadıyla bir dergi çıkartmak istediğimi yazmıştım.

Eksik olmasınlar bazı okuyucularım mesaj gönderdiler. Ramazan'da bu işle meşgul olamadım. Şu anda çalışmaya başlamış bulunuyorum. Bana mesaj gönderenlerin hepsine inşAllah cevap yazacağım.

Derginin özelliklerini bir kere daha hatırlatayım:

(1) Ticarî tarafı olmayacaktır. Bir kısmı bedava dağıtılacak, bir kısmı, alıp dağıtmak isteyenlere maliyet fiyatından verilecektir.

(2) Bu iş için peşinen para toplamayı düşünmüyorum. Teklif edenlere teşekkür ederim. Dergi çıktıktan sonra (beğenir ve faydalı görürlerse) maliyet fiyatından alıp dağıtabilir, etraflarına hediye edebilirler.

(3) Dergide çıkan yazılar için (maliyet fiyatını yükseltmemek için) muhterem müelliflerine te'lif ücreti ödenmeyecektir.

(4) Dergide yumuşak ve saygılı bir üslup kullanılacaktır.

(5) Yazılar kısa olacaktır.

(6) İlk basılacak bir iki bin nüsha için benim şahsî param yeterlidir. Beğenirlerse, rağbet görülürse isteyen istediği miktarda maliyet fiyatından alabilir.

(7) Şu anda haftada bir iki gün bu iş için sekreterlik yapacak, mümkünse on parmak yanlışsız yazı yazabilen, yeterli din kültürüne sahip öğrenci statüsünde bir sekretere ihtiyaç vardır. Arzu edenler Bedir yayınevine e-mail gönderebilir.

Şu hususu da kaydedeyim ki, şu anda ülkemizde Ehl-i Sünneti savunma ve bid'atleri ve sapıklıkları red sadedinde çok değerli dergiler yayınlanmaktadır. Bunları yayınlayanlara ve yazılarıyla katkıda bulunanlara, dinimize yaptıkları hizmetten dolayı şükran ve minnet borçluyuz. Bunların tirajları ve satışları maalesef yeterli değildir. İlmî yazılarını anlamak için de bir birikim ve temel gerekmektedir. Bendeniz gerçekleri gayet kısa, çok açık seçik, herkesin anlayabileceği basit bir üslupla beyan eden bir halk dergisi çıkartmak istiyorum. Bu dergi dağıtım kurumlarına verilmeyecek, elden dağıtılacaktır.

Başarı bizden değil, Allah'tandır. Yeter ki, niyetlerimiz (Allah'ın nasip etmesiyle) temiz ve hâlis olsun.

Gelişmeler hakkında okuyucularımı zaman zaman bilgilendireceğim.

(Bu konuda tarafıma mesaj göndermek isteyenler /bediryayinevi@gmail.com/ adresine gönderebilirler.)



Mehmet Şevket EYGİ - 13 Eylül 2011 Salı

Mücteba

Kaç Çeşit Şoför Vardır?

Nasıl otomobil sürülür? Herkesin şoförlüğü bir değildir. Sayayım...

1. Medenî, olgun, kibar, ahlaklı, faziletli, vicdanlı, görgülü, ruh asaletine sahip insanların adam gibi oto sürmesi.

2. Katillerin, canavarların, sadiklerin oto sürmesi.

3. İntihar etmek isteyenlerin oto sürmesi.

4. Serserice, züppece, görgüsüzce ne oldum delilerinin, türedilerin oto sürmesi.

5. Akıllıca, tedbirli ve ihtiyatlı şekilde oto sürmek.

6. Delice, çılgınca oto sürmek.

7. Eli öpülesi şoförler.

8. Yüzüne tükürülesi şoförler.

Kibar ve medenî bir zat dikkatli bir şekilde sağdan giderek oto sürüyor. Bütün kurallara uyuyor. Arkadaki terbiyesiz durmadan korna çalıyor. Onun yanından geçerken daha uzun korna çalıyor ve "Yuh be!... Biraz hızlansana, taş arabası..." diye bağırıyor. Sefil ve rezil adam.

İçmiş. Direksiyona hakim olamıyor ve durağa dalıp bir vatandaşı öldürüyor, altısını yaralıyor. Yaralılar ömür boyu sakat kalacak. Cellat şoför!

Şimdi bir sorum var:

Trafik bakımından, şoförlük bakımından toplum olarak iyi durumda mıyız, kötü durumda mıyız?

Bu soruya hangi cevabı verirsiniz?

Kötü durumdaysak sorumlular kimlerdir?

Eğitim sistemi.

Aileler.

Düzen veya sistem.

Kültür yapısı.

Hukuk ve yargı.

Bir toplumun ne halde olduğu şoförlerinden anlaşılır...



Mehmet Şevket EYGİ - 13 Eylül 2011 Salı